Başörtüsüne 2+1 İmani Bakış !!!

[seva]

Su değdi çekirdeğe sevda doldu yeşile

Filizlenen manalar arza destur diyecek



Seksenlik ihtiyarlar nursuz geberse bile

Yeni doğan bebekler doğarken nur diyecek



Bu akışı durdurmak gayri kimin haddine

Denizler gel edecek göller buyur diyecek



Abdurrahim Karakoç



Müslüman bir bayanın hicabı olan başörtüsü maalesef ülkede mutlu azınlığın gündeminden hiç düşmemektedir. Onlar gündemde tuttukça onlara alternatif olarak ta sahiplenenler meydanlara çıkarak hak olan, hem de insanın temel haklarından olan bu hakkı savunmak için karşı atakta bulunmaktadırlar. Etki tepki ekseni içerisinde cereyan etmekte olan bu durum haliyle lehte ve aleyhte görüşlerin ortaya çıkmasını da sağlamaktadır. Bir nevi saf belirleme mücadelesidir. İnancı gereği örtünmekte olan hiçbir bayan, hiçbir şekilde başı açık olan birini hor görmez/göremez ve onun sosyal hayattaki yaşantısına müdahalede bulunmaz/bulunamaz. Bunu isterken kendisine de aynı meyanda saygı duyulmasını müdahale edilmemesini ister ve bekler. İnancı gereği örtünmekte olan bir bayan bu hakkı elinden alınmaya kalkındığında onun önünde müslüman bireyler kadınıyla erkeğiyle durmasını bilir ve bu olaya tepkisiz kalmazlar.



Başörtüsü örtmekte olanlar genelde iki kısımdır bunlardan biri başını çevresinden etkilenerek veya geleneksel bir tesir içerisinde kalarak örter. Bunlar başörtüsünün ortadan kaldırılmasını isterler fakat bunu sadece içlerinden isterler dışa vuramazlar. Erkek yasak olsunda hanımım başını açabilsin düşüncesinde kadın başımı daha rahat açabilirim düşüncesinde olur. Dolayısıyla başörtüsü sorunun onların gündemlerinde hiç ama hiç olmaz. İkinci kesim ise bunlarda kendi aralarında ikiye ayrılırlar örtünürler, örtünmeyi ilahi bir emir olduğu için isterler fakat bunlar bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, kendisine dokunulmadığı sıraca başkalarına yapılanlara lakayt kalmayı tercih edenler olduğu gibi, bunun Allah’ın bir emir olduğuna inanarak kapanır ve bu kapanmayı, bu emri tercih olarak, hiçbir baskı altında kalmadan tamamen kendi iradeleriyle örter ve gerektiğinde de bedel ödemekten de hiçbir zaman geri kalmazlar. Şimdi bunları biraz açacak olursak.



Birinciler, örtünün her türlüsünü örtündükleri gibi vücut hatlarının dışa vuruşundan da rahatsızlık duymazlar. Başlarını örterek huzur İslam’da mesajını verdikleri gibi baştan aşağı kısımlarıyla da çağ“dışlık” izindeyiz mesajını vermektedirler. Böylesi tipler kişiliksiz tiplerdir kendilerine bir kişilik elde edememişlerdir. Bunlar toplum içerisinde görüldükleri gibi değillerdir toplumun genelinin yaptığı ve yapmaya çalıştığı görüntüler ve hareketler içerisinde olmayı bir marifet sayarak uygular kendilerine öylece yer edinmeye çalışırlar.



Diğer kesimden olanların yani örtünün ilahi bir emir olduğuna inanarak örtünen fakat kendisine dokunulmayıncaya kadar olanlara sessiz kalmayı tercih edenler, kendilerine dokunulmadığı için diğer insanlara yapılanları pek kale almazlar. Hatta bunlar yargılamayı tercih eder ve ne işleri var otursunlar oturdukları yerde anlayışını tercih ederler. Fakat bunlar bir şeyi unutuyorlar bu zulmün ve düşmanlığın sırayla işlenerek yapıldığını ve bir gün sıranın kendilerine de geleceğinin düşünmez, düşünmek istemezler. Oysa ülke genelinde üniversitelerden-kimi kamu kuruluşlarına, hastanelerden-otellere, asker olan çocuklarını ziyaret etmek isteyen asker annelerinin engellenmesine hatta kimi tatil beldelerine kadar sıçrayarak her gün onlarca mağdure ortaya çıkmaktadır. Bu gidişat öyle gösteriyor ki, yarın cadde ve sokaklara kadar bu zulmü yaygınlaştıracaklardır. İşte bütün bu olanları sadece seyrederek tepkisiz kalan örtülülerdir.



İlahi bir emir olarak örtünenler içerisinde önemli bir kesimde vardır ki, bunlarda niçin örtündüklerini ve örtünün Allah’ın bir emri olarak tercih ederek örtündüğünü bilenler vardır. İşte bunlar, örtülerine uzatılan elleri kırmak, yapılan zulme dur demek için bedel ödemekten de geri kalmazlar. Ödenilmesi gereken bedel ne ise onu öderler. Bunlar bedel ödedikçe verim ve berekette o oranda artmaktadır. Öyle ki, sadece başını örtenler değil gerçekten de kendileri dışındaki insanların varlıklarına tahammül eden ve onların hakları için mücadeleyi kendilerine bir vazife olarak gören başı açıklarında desteklerini alarak çığ gibi büyümektedirler. Başörtüsü üzerinden halkın çocuklarının okumasını istemeyen ve her fırsatta önlerine engeller koyanlar bu insanlara:



Onlar düşünemez dediler, oysa başörtülüler düşünceleriyle dünyayı hayran bıraktılar.



Onlar okuyamaz dediler, okumak için yılmadılar dünyanın her tarafına yayıldılar.



Onlar başaramaz dediler, başarılarıyla okul birincilikleri alarak başarılarını onlara bu zulmü reva görenlerin gözlerine soktular.



Onlar gerici dediler, okumamaları ve sosyal hayatta yer almamaları için laiklik adına, çağdaşlık adına çağdışı engellemelerle önlerine dikildiler.



Onlar başörtüsü bir hak değil dediler, örtülüler haklarını almak için hakkın mücadelesini verdiler.



Onlar işkencelerden geçirterek sakat kalmalarını, çocuklarını kaybetmelerini sağladılar, bunlar bedel ödedikçe bilinçlenip cesaret aldılar. Cesaretleri arttıkça her gün biraz daha güçlendiler.



Onlar bu cesaretlere kudurdukça, başörtülüler kudurmalarına sebep olan açılımlar yaptılar dünyanın en iyi üniversitelerine yerleştiler.



Onlar önemsemediler, başörtülüler dünyanın sayılı üniversiteleri kapılarını sonuna kadar açtılar.



Onlar haydı kızlar okula dediler, başörtülü kızlar okumayı başardıkça rahatsızlık duydular, onlar başardıkça bunlar zulümlerini artırdılar. .



Onlar her mücadelenin önüne kesmek için provokasyon diyerek engellemek istediler, bunlar şantaj ve oyunlara aldırış etmeden mücadelelerine devam ettiler ve ediyorlar. Çünkü yukarıda alıntıladığım şiirde şairin dediği gibi çekirdeğin görevi su değdikçe yeşermek, çekirdek yeşerdikçe ölü ruhlar, kaba zihniyetler bu nurdan rahatsızlık duyarak geberip gideceklerdir. Bu bir kanundur hem de ilahi bir kanun.



Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle.