Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > DİN BÖLÜMÜ > Dini Bilgiler
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Bugünki Mesajlar

Dini Bilgiler (Ayetler, Hadisler, Dualar ve Muhtelif konular)



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
 
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 04.12.2008, 13:48   #1
seva
Usta Yiğido
 
seva - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
seva Şuan seva isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 31.08.2010 21:51

Üyelik Tarihi: 04.02.2008
Yaş: 40
Mesajlar: 15.375
Tecrübe Puanı: 2211 seva kann auf vieles stolz seinseva kann auf vieles stolz seinseva kann auf vieles stolz seinseva kann auf vieles stolz seinseva kann auf vieles stolz seinseva kann auf vieles stolz seinseva kann auf vieles stolz seinseva kann auf vieles stolz seinseva kann auf vieles stolz sein
Standart DİN, DİYANET, CUMHURİYET VE ATATÜRK

DİN, DİYANET, CUMHURİYET VE ATATÜRK (1)

Mustafa Nevruz SINACI

Atatürk’ün ülkemiz, devleti yönetenler, gençlik ve geleceğimiz üzerinde müessir bütün kişi, belirleyici unsur ve kurumlara vasiyet ve emaneti; “T.Cumhuriyetini muasır medeniyet seviyesine (ve dahi onunda üstüne) çıkartmaktır. Burada, ‘muasır medeniyet’ in batı uygarlığı olduğuna ilişkin (Atatürk’ün söylev, söz, demeç, emanet ve vasiyetlerinde) tek bir kelime bile yoktur. Ancak, batının bir medeniyet değil, sadece ‘uygarlık’ olduğuna ve batı uygarlığının kadim Türk medeniyetine düşman olduğuna dair binlerce söylemi vardır.

Önce bunun bilinmesinde ve altının ‘özenle’ çizilmesinde fayda ve zaruret vardır.

Tarihi, kadim ve müstakbel ‘Büyük Türk Medeniyeti’ nin ilham kaynağı batı değildir.

10 Kasım 1938’e kadar bilinen ve uygulanan hakikat budur. Diğer bir anlamda, Türk Tarih Tezi ve Güneş Dil Kuramından da açıkça anlaşılacağı üzere; Türk medeniyeti bütünüyle kendine özgüdür. Başka bir deyişle “Nevi-i Şahsına Münhasırdır” Eşi, benzeri, örneği ve emsali yoktur. Zira, medeniyet: “Adalet ahlâkı, objektif hukuk, insan hakları, eşitlik, özgürlük ve toplumsal barış, karşılıklı anlayış, sevgi-saygı, tolerans, birlikte yaşama, kalkınma-gelişme ve gelişmeyi tabana yaymadır.” Batı bu özelliklerden mahrumdur. Yani, sadece uygarlıktır.

ATATÜRK’DEN SONRA YANLIŞ ALGILAMA

Dönem itibarıyla, ülkemiz üzerinde oynanan oyunlar yoğunlaşmış, içimizdeki hainler, dönmeler ve dış işbirlikçilerinin desteği ile, (Atatürk’ün vefatından sonra) “içinde Türk ve Müslüman bulunmayan bir Türkiye” heves ve ihtirası adeta hezeyan halini almıştır. Aslında bu amaçla düğmeye basılan tarih 1938’dir. Bu tarihten itibaren önce 19 Şubat 1932’ de Atatürk tarafından ‘Halk Fırkasının bir yan kuruluşu olarak’ (çok asil amaçlarla) teşkil edilen Halk Evleri ile 17 Nisan 1940’da İnönü hükümeti tarafından oluşturulan Köy Enstitüleri yoluyla Yunan-Grek-Lâtin kültürü ile Fransız orijinli (dejenere ve din karşıtı) seküler lâiklik empozasyonu 1950’ye kadar sürmüştür. Bu, çok yanlış bir algılama ve adeta ‘millet aleyhine’ kasti bir uygulamadır. Sonuçları çok ağır olmuştur.

Bu anlamda klâsik halk partisi zihniyetinin lâiklik anlayışı apaçık dinsizliktir. Türk milletini dinsizleştirme, milli ve manevi değerlerinden arındırma projesi de AB ve ABD’ye aittir. ABD ile en kalıcı ve tavizkâr ilişkiler 1944-1950 arasında CHP tarafından tesis, ikame ve idame olunmuştur. CHP ve AB bu temel nedenle daimi AB yanlısıdırlar. Bu gün dahi CHP de AB karşıtı olmak ve bu istikamette görüşler ileri sürmek yasaktır. (Bak: 22.5.07/Basın)

Öyle ki, Cumhuriyet tarihinin bu kayıp ve karanlık yıllarında, (özellikle 1944 yılı ve sonrası) adeta milli kültür, manevi değerler ve ahlâk kökünden kazınmaya, gelenekler yok edilmeye; Millet, tarihine yabancılaştırılmaya ‘milli gurur, onur, erdem, öz değer ve övünç kaynaklarından, dilinden ve dininden’ sistematik bir husumet ve kasıtla (ajitasyonla) koparılmaya-uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Bu süreçte özellikle örselenen ve yıpratılan dindir.

OYSA, İSLÂM DİNİ “ÖZ” DE LÂİKTİR

Müslümanlara zoraki lâiklik dayatması yapmak abesle iştigal etmektir. Zira, İslâm’ın en belirgin vasfı lâikliktir. İslâm’da baskı ve zorlama yoktur. Bütün inanç, vicdani kanaat ve bunların icabı olan ibadetlere hoşgörü ve tolerans esastır. Aksine davranış ve yaklaşım biçimi zulüm olarak değerlendirilir ve mutlaka en ağı surette cezalandırılır. Bu aynı zamanda ahlâki ve ilmi (ilmihâl) vecibe olup; Bütün Ahlâk öğretilerinin temeli de dindir. Din ve ahlâk ise, iyi, sağlıklı, akılcı ve düzenli ‘adaletli ve hakkaniyetli’ yaşam biçiminin ortak öğesidir.

CUMHURİYET FAZİLETTİR

Esas itibarıyla Arapça ‘cumhur’ kökeninden gelen bu kelime ‘halk’, sistem bazında ise ‘halkın kendi kendisini yönetme hakkı’ anlamına gelir. İslâm dininde bu, halkın en akil, ilkeli, onurlu ve sorumlu ‘bilge’ kişilerinin yine halk tarafından ‘adalet ve hakkaniyetle’ seçilerek ‘şura’ (millet meclisi) bağlamında ülkeyi yönetmesi ve devlet işlerini yürütmesi anlamına gelir. Bu nedenle, Atatürk’ün de ifade ettiği gibi: “Cumhuriyet Fazilet Rejimidir.”

Peki, “fazilet” nedir ?

Bakalım. “FAZİLET: (Yeni Lügat, Abdullah Yeğin, 1975) Değer. Meziyet. İyilik. İlim ve iman, irfân itibarı ile olan yüksek derece. Dini ve ahlâki vazifelere riayet derecesi. Fazl ve hüner cihetiyle yüksek olmak) Yani; Namuslu, ilkeli, dürüst, onurlu, sorumlu, adaletli, çalışkan-üretken, diğer bir anlamda örnek, öncü ve önder insan olmak. Cumhuriyetin temel ilkelerini bu tanım içinde aramak ve “cumhuriyet rejimini” demokrasi ile özdeş biçimde görüp anlamak gerek. Büyük ATA, Mustafa Kemâl ATATÜRK “Cumhuriyet Fazilettir, Erdemdir” demekle ve Türk milletine en uygun, ideal rejim olarak Cumhuriyeti seçmekle bu hususu kast etmiş olmak gerektir. Nitekim, ileride örnekleyeceğimiz vecizeleri bu anlayış ve kavrayışın ürünü olduğunu çok net bir biçimde göreceğiz.

DEMOKRASİ

Cumhuriyeti taçlandıran yegâne sistem Demokrasidir. Şura (meclis) sistemi müşavere, istişare veya danışma terminolojisi ile “halka danışmayı, halkla anlaşmayı ve devleti yönetip, yürütmede millet iradesini hakim kılmayı” amirdir. Atatürk’ün TBMM ana duvarında kazılı “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” vecizesi de bu usul, esas ve kaideyi kanıtlar. Ayrıca, İslâm dini hiçbir rejim önetmemiştir. Zaten önermiş olsaydı asla evrensel olamaz, ilel-ebed lokal bir Arap dini olarak kalırdı. Oysa, Cumhuriyet, Lâiklik ve Demokrasiyi önermekle, bütün zamanları kapsayan bir perspektif ortaya koymuş ve doğal karakteri icabı cihana şamil olmuştur. Kaldı ki, İslâm tek ve en ekmel dindir. Vahiy kaynaklı bütün dinleri kapsar.

ŞİMDİ SÜRECE BAKALIM

1950-1960 arası, her ne kadar milli, ilmi, manevi ve kültürel değerlerin yeniden ihya ve rehabilitasyonu konusunda büyük bir gayret sarf edilmiş ise de; Başta halk partisince oluşturulan bürokratik oligarşi, gerici-solcu, yoz ve yobaz-statükocu kesim paniğe kapılarak, 27 Mayıs darbesi ile Türk milletinin yeniden kimlik ve kişiliğine kavuşmasını bilinçli olarak engellemiştir. Bu yönüyle 27 Mayıs, sadece siyasete, demokrasi ve Cumhuriyete değil, bütün milli-manevi, ilmi ve kültürel değerlerimize vurulmuş, öldürücü bir darbedir. Dolayısıyla, milli birlik kurulu nam kirli cuntanın işbaşı yapması ile birlikte geriye dönüş kaldığı yerden yeniden başlamış ve sonuçta bu günlere kadar ülke aleyhine gelişen hızını ve dozunu arttırarak gelmiş bulunmaktadır.

Öyle ki, 1938-50 ve 60-2007 arasında gerçekleşen yozlaşma, erozyon, aşınma, deformasyon ve mutasyon tamiri mümkün olamayacak kadar büyük bir tahribata yol açmıştır. Diğer bir anlamda, anılan dönem içinde, aziz ve nezih Türk milleti milli kültür ve manevi değerlerinden koparılmaya ve maksatlı olarak dejenere bir toplum haline getirilmeye çalışılmıştır. Konuyla ilgili olarak, 26.03.2005 günü Kanal Türk’ de (kt) konuşan yazar Atillâ İlhan aynen şunları söylemektedir:

“Halk Partisi, İngiltere ile yapılan anlaşmadan sonra Halk Evleri ve Köy Enstitülerini kurarak buralarda Yunan-Lâtin-Grek kültürünü yaymaya ve bütün halk ile gençlere, bu kültürü aşılamaya çalıştı. Diğer taraftan yavaş, yavaş Gazi’ nin (Atatürk’ün) yolundan da ayrılmaya ve uzaklaşmaya başladı. Zaten bu dönemde (1938-1950) Kaymakamlar Halk Partisi’ nin ilçe başkanı, Valiler’ de il başkanı idi.
__________________
Allahım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle,
Hakkımda hayırlı olana gönlümü razı eyle.


[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]


CANDA ÖZÜR OLMAZ...
seva isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
 


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Sabiha Serin Siir Kösesi Sabiha Serin Şiirler 169 02.09.2010 11:50
ULUSAL GÜNEŞİMİZ CUMHURİYET Sabiha Serin Köşe Yazıları 6 31.10.2008 23:17
CUMHURİYET TARİHİ EKONOMİ KRONOLOJİSİ WåñTêd_øØ7 Arşiv 3 19.06.2008 20:54
Dünya Basınında ATATÜRK orhanakbulut_58 Atatürk ve Sivas 0 07.11.2007 20:47


WEZ Format +2. ?uan Saat: 16:41.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.