|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
Gürün Gürün İlçesi ve Köyleri |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
|
16.10.2007, 05:36 | #1 |
Usta Yiğido
albina58 Şuan
Son Aktivite: 14.08.2016 21:40
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 552
Tecrübe Puanı: 771
|
AYRINTILARIYLA GÜRÜN
Gürün çok değişik bir yerleşim birimidir.Kimi zaman insan duyguların,kimi zaman maküs tarihine kahreder.Meraklanıp da ögrenmek istenen,olmayasın üç beldenin birindene,köylerine,meyvaların a detaylı bir anlatım bu çalışmayı,buyurun beraber gezelim.
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
__________________
.............BU TECRÜBE BU ÖMRE YETMEZ...... |
16.10.2007, 07:08 | #2 |
Usta Yiğido
arikarinkuchi Şuan
Son Aktivite: 29.09.2015 00:05
Üyelik Tarihi: 01.04.2007
Yaş: 31
Mesajlar: 4.399
Tecrübe Puanı: 1086
|
--->: AYRINTILARIYLA GÜRÜN
gürün halkına selamlar
çalışmada güzel olmuş gürün halkına bysss....
__________________
S ivaslıyız Hepimiz.. İ nançlı TüRK Genciyiz V atana Millete Sahip Çıkan A nasına Bacısına Saygı Duyan S ivaslı Yigidolarız Biz..!!! |
26.10.2007, 03:45 | #3 |
Usta Yiğido
albina58 Şuan
Son Aktivite: 14.08.2016 21:40
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 552
Tecrübe Puanı: 771
|
--->: AYRINTILARIYLA GÜRÜN
Güründe doğup,büyüyüp,gürün'ün yetişdirdiği önemli şahsiyetler.
1- BAŞER Halit Edip Em.Org. 2- YILDIRIM Mehmet Ali Tuğg. 3- KIRIŞ Talat Prof Dr. 4- BİLGEGİL Kaya Prof. Dr. 5- BÖLÜCEK Hamit (Şair-Yazar) 6- BÜYÜKTANIR Zeki (Şair-Yazar) 7- CESUR Ahmet Tümg. 8- CESUR Ali Fuat Prof. Dr. 9- DEMİRSOY İlyas Tuğg. 10- DOĞAN Nadir Prof. Dr. 11- DOĞUTAN Rıfat (Şair-Yazar) 12- DOMANİÇ Hayri Prof. Dr. 13 GÖKALP Hüsnü Yusuf Prof. Dr.-Bakan 14- GÜLHANİ Aşık (Şair-Yazar) 15- GÜRÜN Kamuran (Emekli Büyükelçi) 16- GÜRÜN Raif Tuğg. 17- İLHAN Atilla (Şair-Yazar) 18- İLHAN Çolpan (Sinema ve Tiyatro Sanatçısı) 19- KARAMOLLAOĞLU Şebib (Senatör) 20- KARAMOLLAOĞLU Temel (Milletvekili – Sivas Eski Belediye Başkanı) 21- KOCABAY Yalçın (Eski Milletvekili) 22- KORKMAZGİL Hasan Hüseyin (Şair-Yazar) 23- MALKOÇ Mehmet (Sivas Kongresine Katılan Gürün Temsilcisi) 24- MOROĞLU Erdoğan Prof. Dr. 25- OGAN Ertuğrul (Emniyet Genel Müdür Yardımcısı) 26- ÖZDAMAR Dinçer Tuğg. 27- PALOĞLU Kemal (Eski Milletvekili) 28- POLAT Nazmi Prof. Dr. 29- SEÇİLMİŞ Osman Sivas Belediye Başkanı 30- SÖZEN Nurettin Prof.Dr.(İstanbul B.Ş.Eski Belediye Başkanı) 31- TANER Fadime Prof. Dr. 32- TANER M. F. Prof. Dr. 33- TANIŞ Necati (Şair-Yazar) 34- TATAR – TAN Melek Ses Sanatçısı 35- TATAR Seyfi (Milli Boksör) 36- TATAR Yusuf Prof. Dr. 37- TEPE Raşit Prof. Dr. (Fizik–Berlin) 38- ÜNAL Muttalip Başbakanlık Müfettişi 39- UMA Hakkı Prof. Dr. (Eski Müsteşar) 40- YALÇIN Mehmet (Milli Güreşçi) 41- YALÇIN Özkan (Şair-Yazar) 42- YALÇIN Turgut (Şair) 43- YILMAZ Adnan Mülkiye Başmüfettişi 44- AKSÜT Ali Abbas Prof.Dr. 45- BABACAN C.Avni Prof Dr. 46-SÖZEN Edibe Prof.Dr. 47- CANBAY Ercan Prof.Dr. 48- UZUN Eser Belding Prof.Dr. 49- KARPUZ Hacı Ömer Prof Dr. 50- YALÇIN Işık Prof Dr. 51- BOZTAŞ İsmail Prof.Dr. 52- KARAMOLLAOĞLU Meral Prof Dr. 53- DOMANİÇ Nergiz Prof Dr. 54- AYTAÇ Sait Aykut Prof.Dr. 55- BÖLÜKBAŞI Selçuk Prof.Dr. 56- PALAOĞLU Selçuk Prof.Dr. 57- BOĞA Ali Doç.Dr. 58- DALOĞLU Ayşe Doç.Dr. 59- NOYAN Aytül Doç.Dr. 60- İNCE Hüseyin Doç.Dr. 61- ERDOĞAN Nusret Doç.Dr. 62- CORUK Özkan Doç.Dr. 63- BARAN Reha Doç.Dr. 64- ALKAN Şefik Şanal Doç.Dr. 65- GÜLSOY Ufufk Kemal DoçDr. 66- BİLGEGİL Zühre Doç.Dr. 67- YILMAZ İsmet Müsteşar-Bakan 68- ARSLAN Feyzullah Em.Gn.Müd.Yrd. 69- YILMAZ Cem Sanatçı 70- ÇAL Fatoş Sanatçı 71- ÖZÜŞEN Akif Sanatçı 72- ALPAY Mehmet Sezai Şair 73- ALPAY H.Cengiz Şair 74- YİĞİTTÜRK Ersani Şair 75- ALPAY Emin Şair 76- KEKEÇ Tacettin Şair 77- KORKMAZ Fatih Şair 78- KÖSE Muzaffer Şair 79- DELİKTAŞ Nursen Şair 80- BÖLÜCEK Hamit Şair 81- GÜNGÖR Necati Şair 82- CANBAY Kaya Şair 83- CANBAY Osman Şair 84- TANIŞ Necati Şair 85- KIRIŞ Nihat G.K.Vakfı Başkanı 86- SOLAK Şeref Dr.G.K.Vakfı Bşk. 87- GÜRÜN Erol Y.Mak.Müh.G.K.Vakfı Bşk. 88- YİĞİTTÜRK Erkan S.M.Mali Müşavir G.K.Vakfı Bşk. GÜRÜN MAHALLELERİNİN İSİMLERİ ve MUHTARLARI: 1- AKSU MAH. HARUN DEMİR 0346 715 26 74 0535 238 15 70 2- BURÇEVİ MAH. SELAHATTİN ÇEVİK 0346 715 32 76 0537 870 99 42 3- ÇAYBOYU MAH. ORHAN DAĞ 0346 715 29 48 0537 690 78 84 4- IŞITAN MAH. BEKİR İNANCI 0346 715 10 60 0505 587 73 44 5- KARATEPE MAH. AHMET AKARSU 0346 715 31 43 0543 544 77 65 6- KARAYAR MAH. ALİ DOĞAN 0346 715 13 02 0505 200 02 00 7- KETENÇAYIR MAH. FİKRİ BARAN 0346 715 24 04 8- KİRAZLIK MAH. HASAN DOĞAN 0346 715 16 78 0505 515 35 64 9- KURULTAY MAH. İHSAN ORHANOĞLU 0346 715 20 04 10- PINARÖNÜ MAH. FERHAT ÖZTÜRK 0346 715 11 33 0533 439 76 39 11- ŞUĞUL MAH. H. TURAN GÜMÜŞBAŞ 0346 715 27 80 0542 802 00 69 12- YASSICATEPE MAH. BURHAN CAHİT 0346 715 12 79 ev: 715 22 13 13- YENİ MAH. CAHİT YADAK 0346 715 10 60 0542 772 86 60 Gelenek ve Görenek: 1- Doğum: Doğum genellikle evde ebe eşliğinde yapılır. Müdahaleli doğum olursa hastaneye götürülür. Doğum yapan anneyi sormak için pirinç lapası, süt veya tatlı götürülür. Doğan bebek 40 gün doğduğu odadan eşik atlatılıp başka yere götürülmez. Kırk gün içinde doğum yapan başka birisi doğum yapan anneyi sormak için gelmez, kırkbasar diye kırk günden sonra bebek ve anne kırklanır; önce, yedi gün olunca yedi kırkı yapılır, sonra da kırkıncı günü yapılır. Bunun için; kırılmış bir yumurta kabuğu veya kaşık ile su alınır, her alışta bir ihlas suresi okunur, okunarak alınan bu su bir kapta biriktirilir. Çocuk banyo yaptıktan sonra, hazırlanan su bir süzgeçten geçirilerek baştan aşağı dökülür. Suyun birazı da annenin başından dökülür. Bebeğin bezleri kırk gün dışarıda bırakılmaz. Bebeğin gözü, “Haşeri olmasın” diye kırk gün açılmaz. Bebek kırk gün odada yalnız bırakılmaz, yalnız bırakılacak ise baş ucuna Kur’an-ı Kerim, su veya ekmek konur. Bebek büyüklerin yanında sevilmez, emzirilmez. Kundak ilk defa bir yere götürülürken yanına şeker veya yumurta alınır, ilk karşılaşılan çocuğa verilir. Gürün’de çocuğu olmayan veya çocuğu olup da yaşamayan kadınlar; Avunduklar’a gider, ekmek alır, yerler. Böyle olunca çocukları olacağı ve yaşayacağına inanılır. Pınarönü mahallesinde bulunan Avunduklar’ın bu evinde, bir yatır olduğu söylenir. Olacak çocuğa, o aileden birinin adının konmasına niyet edilir, çocuk doğduğu zaman da bu ad konur. Çocuklara, eskiden aile büyüklerinden birinin adının konulması adeti vardı. Fakat günümüzde değişik adlar konmaktadır. Çocuk doğduktan yedi gün sonra aile büyükleri eve çağrılır; yemekler, tatlılar hazırlanır, bir büyük bebeği kucağına alır, Ezan okur ve adını kulağına üç defa söyler; böylece çocuğun adı konulmuş olur. 2- Sünnet: Gürün’de genellikle kirvelik adeti vardır. Sünnet olacak çocuğun babasının yakın bir arkadaşı veya samimi olduğu bir dostuna, çocuğunun kirvesi olması teklifi yapılır, o şahıs kabul ederse belli bir gün tespit edilir. O gün için davetiyeler bastırılır ve eş-dost, akraba sünnete davet edilir. Çocuğu tutacak kirve, çocuğa bir takım hediyeler alır. (Elbise, iç çamaşırı, altın vs.) Sünnet günü sünnetin akabinde gelen misafirlere yedirilmek üzere yemekler hazırlanır. Mevlüt ve dualar okunur, çocuk sünnet olduktan sonra hazırlanan yemeklerden misafirlere ikram edilir. Sünnete gelenler çocuğa çeşitli hediyeler getirirler. 3- Nişan: Evlenmesine karar verilen genç için aile büyükleri kız ararlar. Kadınlar nişan, düğün gibi topluluklarda kızlara bakarlar. Beğenilen kız, oğlana söylenir. Kız, oğlan tarafından beğenilirse dünür gidilir. Günümüzde evlenme yaşı yirminin üzerindedir. Eskiden, erkekler askere gitmeden evlenirler ve çocukları olurdu. Fakat şimdilerde bu geçerli değilse de köylerde eski adetler uygulanmaktadır. Beğenilen kız için önce kadınlar dünürlük ederler. Annesi uygun görürse babasına söyleyeceğini belirtir. Eğer gönlü olmazsa, “Bir daha gelmeyin, bu işiniz olmayacak der. Kızın babasının razı olacağı fark edilirse, oğlan tarafı erkekleri dünür giderler. Kızı babasından isterler. Babası, kızın sözünü verdiği zaman söz kesilmiş olur. Takılar takılır, nişan yapılacak ise günü belirlenir. Nişan için kız ve oğlan evleri kendi tanıdıklarını nişana davet ederler. Çağırılacaklardan birisinin ölüsü var da yaslı ise onun hatırı alınmaya gidilir. Bundan sonra nişana davet edilir. Bu gelenek düğünde de aynıdır. Eskiden nişan öğleden önce kadınlara, öğleden sonra da erkeklere yapılırdı. Günümüzde bu adet kalkmıştır. Artık zamanımızda nişan adeti de kalkmak üzeredir. Düğün ile nişan birlikte yapılmaktadır. Genellikle nişanda eskiden şerbet içilirdi, günümüzde şerbetle birlikte şeker de dağıtılmaktadır. Damat nişana gelmemişse bir sürahi içine içilen şerbetten konur, sürahinin üzerine kırmızı tül mendil ve nişan yüzüğü bağlanarak; kız tarafından birisi bunu oğlan tarafına götürür; bunu götürene de bahşiş verilir. Damat nişana gelmişse yüzükleri birlikte takılır. Dini bayramlarda kıza yoklatma denilen çeşitli hediyeler göndermek adettendir. Hediye götüren çocuğa kız evi tarafından çeşitli hediyeler verilir. 4- Düğün: Düğünü kararlaştırmak üzere kız evine gün kesmeye gidilir. Kızın babasından ne istediği sorulur. Kızın erkek kardeşi varsa “Kardeş yolu” istenir. Bu hediye genellikle bir elbiselik olur. Kızın babası başlık parası alacaksa bu kararlaştırılır. Ancak günümüzde başlık parası adeti pek kalmamıştır. Alınacak eşyalar kararlaştırılır. Kızın babası fazla bir şey yapmaz; ağırlık oğlan evi tarafındadır. Gelin kayınpederin evinde oturacaksa sade bir oda döşenir, ayrı oturacaksa güçlerinin yettiği kadar eşya alınır. Günümüzde beraber oturma adeti pek kalmamıştır. Gürün’de düğünler ekseriya yaz aylarında yapılmaktadır. Düğün genellikle Cuma günü başlar ve Pazar günü akşam sona erer. Birkaç gün evvel hazırlıklar yapılır; davetiyeler hazırlanır. Akrabalar ve diğer komşular davet edilir. Düğünün ikinci günü kına günüdür. Kına gününden önce kızın çeyizi evin bir odasına serilir. Bazen oğlan evinin aldığı eşyalar da kız evine getirilip sergilenir. Düğünde davul zurna çalınacaksa davulcu ve zurnacı Cuma günü öğleden sonra oğlan evinde davul çalmaya balar. Kına günü oğlan evi kız evine topluca gider; geline kına yakacakları zaman genç kızlar toplanır. Kına, mum, kibrit ve kuruyemiş, bir sininin üzerine dizilip üzerine kırmızı tül örtülür. Siniyi taşıyan kadın, kadınların oturduğu yere ilkönce girer. Ve siniyi teslim eder; teslim alan, siniyi getirene bahşiş verir. Kınacı gelmeden önce kız orta yere oturtulur. Gelen kırmızı tül yüzünü kapatılacak şekilde başına örtülür, kadınlar içeri girerken; Kız ben seni almaya geldim almaya, Alıp da dönmeye geldim dönmeye, Kız evinde düşürürler otunu, Yiyen bilir leblebinin tadını, Bilemedim gelin kızın adını, diye mani söyleyerek otururlar. Daha önce nişan yapılmamışsa nişan yapılır. Kadınlar çeşitli oyunlar oynayıp geline kına yakarlar. O akşam oğlan tarafında da kız tarafından gelen kına damada yakılır. Geline kına yakarken ilahiler söylenir; Altın tas içinde kınam ezildi, Gümüş tarak ile zülfin çezildi, Gelin olan kızın benzi bozuldu, Şen anam, şen babam evin şen olsun, İşte ben gidiyom yerin gen olsun, Kırk ayak merdiven çık basa basa, Onda namaz kılar Hz. Musa, Allahüme Salli Salliala can Ahmet, Yeşil alem ile gelir Muhammed, Elinde feneri kapıdan döner, Onda namaz kılar Hz. Ömer, Allahüme Salli Salliala can Ahmet, Yeşil alem ile gelir Muhammed, Damada kına yakarken de ilahiler söylenir: Kınayı getir aney, Parmağın batır aney, Bu gece misafirem, Koynunda yatır aney. Düğün günü oğlan evinde yiyecek verilecekse sabahtan hazırlıkları başlar. Geline gidecek araçlar hazırlanır; gelen taksilere, minibüslere, otobüslere tül bağlanır. (Eskiden geline atla gidildiği için gelin atı süslenirdi.) Hangi saatte gelin alınacaksa o saatte gelin evine hareket edilir, gelin arabasına kayınpeder önde olacak şekilde binilir, konvoyun başına gelin arabası geçer, davulla birlikte gelin evine gidilir. Gelin evinde biraz halay çekildikten sonra büyüklerden müsaade istenip gelin alınır. Bazı aileler kapıyı kilitleyip bahşiş almadan kapıyı açmazlar, bahşiş alınca kapıyı açar ve gelini verirler. Gelin alınıp yola çıkılır. Yolda gelin arabasının yolu kesilir, bahşiş istenir. Damadın babası bahşişleri verir. Gelin biraz gezdirildikten sonra oğlan evine dönülür. Biraz dinlendikten sonra gelin kadınların yanına getirilip herkesin eli öptürülür. Gelin oturunca ilahi söylenir; Giydiğin allar, Sende bir hal var, Allah’a yalvar, Gelinim safa geldin, Kadem getirdin, Kadem kutlu olsun, Muhabbetli olsun, Ağzın tatlı olsun, Gelinim safa geldin Erkekler belirlenen bir evde damadı yıkarlar. Akşamleyin gençler toplanıp damat satmak için bir araya gelirler ve onu alıp dışarıda beklerler; damadın annesinden, babasından, orda bulunan yakın akrabalarından para veya kuru yemiş, tatlı isterler. Gelinin kına günü ayağının altına konan kutu, damadı satanlara verilir. Alınan hediyeler burada bulunanlar tarafından paylaşılıp yenir. Damat gelinin odasına götürülürken ilahiler söylenir; Adını koşmuşlarAhmet, Tal ezelden Muhammed, Ümmet içinde rahmet, Yatar bundak içinde, Sürmelemiş gözünü, Hakka vermiş özünü, Görsem mahşer içinde, İlahi söyledikten sonra damadı içeri vererek dönüp giderler. Düğünün ertesi günü yüz açma adeti vardır. Gelin ve oğlan, kız evine belli bir süre sonra el öpmeye giderler. 5- Ölüm: İlçede ölü olunca mahalle camisinden Selat-ü Selam okunur. Selat-ü Selamı duyan konu komşu, hısım ve akraba ölü evinde toplanırlar. Münasip olan en yakın komşusu oraya gelen cemaati oturmak için evine davet eder. Bundan sonra, cenazenin yıkanmasından defnedilmesine kadar dini vecibelerin hepsi yerine getirilir. Definden sonra Kur’an-ı Kerim okunup başsağlığı dilenir. Komşular ölü evine bir hafta yemek taşırlar. Bu yemek hem erkeklere hem de kadınlara verilir. Komşular cenaze sahiplerini teselli ederler, yalnız bırakmazlar. Daha sonra cenaze sahipleri mevtanın ruhu için komşularına yemek verir. Ölen kişinin vasiyeti yerine getirilir. İlk dini bayramda komşular cenaze sahibine, akrabasına başsağlığına giderler. 6- Giyim: İlçede oturanlar günümüz şartlarına göre giyinmektedirler. Köylerde erkeklerin şalvar ve yelek giydikleri de görülmektedir. Kadınlar ise başlarına tülbent, yemeni örterler. Bazı yerlerde poşu denilen bir başörtüsü de bağlanır. Kadınların elbiseleri uzun ve geniştir. Eskiden kadın ve erkekler ayaklarına yün çorap giyerlerdi. Yün, evde taranır, eğrilir, kışın çorap örülürdü. Şimdilerde yün çorap giyiliyor ise de eski önemini kaybetmiştir. Gürün’de şal dokunduğu zamanlarda erkekler şaldan hazırlanan boyun atkıları, yelekler ve bellerine şal kuşaklar bağlarlar, kadınlar ise hırka giyerler ve atkıları omuzlarına atarlardı. 7- Yemek: Gürün yemekleri çok çeşitlidir, et bulunursa genellikle yemekler etle pişirilir. Zeytinyağlı yemekler pek hazırlanmaz. Yaz aylarında sebze yemekleri bol yapılır. Hali vakti yerinde olanlar kışın kullanılmak üzere tenekelere kavurma basarlar. Köylerde bilhassa erişte, mantı, kuskus yapılır, bulgur kaynatılır. Bu işler genellikle sonbaharda yapılır. Eskiden evlerde tandır ekmeği pişirilirdi. Günümüzde var ise de eskisi kadar yaygın değildir. Ekmeğin piştiği sıcak tandırda kete tabir edilen bir ekmek çeşidi de yapılır. Gürün ve köylerinde çorba çeşidi olarak ekşili mantı, erişte ve mercimek çorbası, sümündür aşı (ince bulgurdan), yayla çorbası, pesdükenli çorba, gendirme çorbası vebulgur çorbaları sayılabilir. Etli yemekler ise içli köfte, ekşili köfte, kuru fasulye, etli nohut, sac kebabı, içli mantı çeşidinden oluşur. Pilav olarak bulgur pilavı, pirinç pilavı, gendirme pilavı ve erişte pilavı yapılır. Tatlı olarak ise el helvası, sütlaç, baklava ve hurma tatlısı yapılır. Gürün’ün özelliği olarak iki yemek türü önemlidir. Bunlar içli köfte ve ekşili köftedir. İçli Köfte: Kıyma, yağla birlikte ocağa konur. Biraz pişince içine doğranmış soğan eklenerek karıştırılır. Ayrıca içerisine tuz, maydanoz, reyhan, karabiber katılır soğumaya bırakırlı, bir taraftan iç soğurken köftenin dışı hazırlanır. Dış hazırlanırken ince bulgur, siyah kıyma ile yoğrulur. Bulgur yumuşayınca içine yumurta kırılır. Su ilave edilerek biraz un katılıp yoğrulur. Kıvamına gelen hamurdan ceviz kadar parçalar bölünür, hamur avuç içinde alınır. Açılan köftelere iç konarak kapatılır. Köfteler kaynamış tuzlu suda haşlanır. Çıkarılarak üstüne tereyağı dökülür ve servis yapılır. Ekşili Köfte: Nohut ve bakla akşamdan ıslatılır. Kuşbaşı doğranmış etle birlikte ocağa konulur. İçine soğan ve biber doğranır. Salçalı yağ hazırlanıp dökülür ve hepsi kaynatılır. Bunlar pişerken köfteler dökülür. Köfte için ince bulgur, varsa kıyma ile yoğrulur. Bulgur yumuşayınca yumurta kırılır, su ilave edilerek un katılıp yoğurmaya devam edilir. Hazırlanan hamurdan küçük küçük parçalar kopartılıp avuç içinde yuvarlatılır. Daha önce pişen etli suya, sumak suyu dökülür, kaynatılır. Kaynayan bu suyun içine köfteler atılıp tekrar kaynatılır. Pişince servis yapılır. Çörek: Gürün’de genellikle ıspanaktan çörek yapılır. Ispanak seçilir, yıkanıp doğranır. İçerisine yağ eritilip konur, varsa kıyma ve pastırma veya sucuk ve yumurta konur. Çöreğin hamuru yoğrulup dinlenmeye bırakılır. Küçük küçük yumaklar alınıp açılır. Açılan hamurun içine ıspanaklı içten konur ve yarım ay şeklinde kapatılır. Çörekler sobada veya sacda kızartılıp yenir. Bazen de kızgın yağda kızartılır. GÜRÜN'ÜN KÖYLERİ 01- Ağaçlı (Mahken) İlçeye uzaklığı : 20 km Nüfusu : 338 Tel : 725 64 55 Suçatı Kasabasını geçtikten sonra, Malatya asfaltından sola ayrılan yol ile köye ulaşılır. Köyde arazi dağlık olup, tarıma elverişli değildir. Bu yüzden özellikle 1970 yıllarından itibaren köy halkı batı illerinde ticarete yönelmiştir. Köye bağlı Avgun, Konakgörmez, Avgunköprüsü, ve Çevirme mezraları vardır. Bunlardan Avgun mezrasında ilkokul mevcuttur, bol miktarda meyve ve sebze özellikle kayısı yetiştirilmektedir. 02- Akdere İlçeye uzaklığı : 54 km Nüfusu : 208 Tel : 731 10 06 Köyün içerisinde Ceyhan Nehri’nin ilk kaynağını teşkil eden Harman Çayı geçmektedir. Bu suyun tabii alabalığı meşhurdur. D.S.İ’nin etüdleri sonucu, söz konusu çay üzerine Karavuz Barajı yapılması planlandığı için 1980’lerden itibaren köyden göç hızlanmıştır; zira baraj yapıldığı takdirde köy tamamen sular altında kalacaktır. Köyün Avşar ve Karamuklu Mezraları vardır. 03-Akpınar İlçeye uzaklığı : 45 km Nüfusu : 208 Tel : 731 10 02 İlçenin batısında yer alan Akpınar Malkoç İbrahim Paşazadelerin çiftliği olarak bilinmektedir. Uzun yıllar Beypınar köyünün mezrası olarak kaldıktan sonra köy statüsü kazanmıştır. Köyün değişik mevkilerinde “Ziyaret” olarak bilinen Hüyükler mevcuttur. Yıllardan beri yoğun göç veren köylerimizdendir. 04- Ayvalı (Şeref) İlçeye uzaklığı: 35 km Nüfusu : 720 Tel : 728 42 00 --- A.Ayvalı : 728 42 02 Köy aşağı, orta ve yukarı olmak üzere üç bölümden oluşmakta olup köyün ortasından geçen akarsu sebebiyle köyde patates başta olmak üzere sebze ve meyve üretimi yapılmaktadır. Ayrıca suyun her iki tarafında bol miktarda yem bitkileri üretilmektedir. Köyün önemli geçim kaynaklarından birisi de hayvancılıktır. Aşağı ve Yukarı Ayvalı’da ilkokul vardır. Köyün Cemalinpınarı mezrası bulunmaktadır. 05-Bağlıçay (Alacamezar) İlçeye uzaklığı: 38 km Nüfusu : 210 Tel : 725 64 57 İlçenin doğusunda yer almaktadır. Daha ziyade tarım ve hayvancılık geçim kaynağıdır. Yıllardan beri devam eden göç sonucu nüfus azalmaktadır. 06 Bahçeiçi (Tıhmın) İlçeye uzaklığı: 18 km Nüfusu : 568 Tel : 725 64 52 Köyde meyvecilik ve sulu tarım yapılmaktadır. Kayısı, dut üzüm ve elma gibi meyveler yetiştirilir. Köyden son zamanlarda büyük illere göç olmaktadır. Özellikle Adana ve Düzce’de bu köyden göçen hemşehrilerimize rastlamak mümkündür. Köyün Malatya asfaltı kenarındaki bölgelerine yeni yerleşmeler hızla artmakta olup, buraya yapılan dinlenme tesisi yöreye istihdam açısından canlılık getirmektedir. Köyün Kışla ve Hamurkesen mezraları vardır. 07- Başören İlçeye uzaklığı: 53 km Nüfusu : 359 Tel : 731 10 05 Bozhüyük köyü ile arasında uzanan yamaçlarda ilçenin sahip olduğu tek ağaçlık (Ardıç Ağaçlığı) bölge yer alır. Tarım ve hayvancılık köyün geçim kaynağıdır. Köyde dokunan Başören Kilimi meşhur ise de bu imkan bir geçim kaynağı haline dönüşememiştir. Köyün 1800’lere uzanan tarihi bir geçmişi vardır. Önceleri “Yayla” iken daha sonra köy statüsüne kavuşmuştur. Köye adını veren Başören (Büyükören) Harabeleri halen mevcuttur. Köyün Gelincik (Tomolar) Kürklü, Doğanlar mezraları bulunmaktadır. 08- Beypınarı İlçeye uzaklığı : 44 km Nüfusu : 780 Tel : 723 11 05 Nüfusu kalabalık köylerimizden birisi olup Gökdeli Dağı eteklerine kurulmuştur. Tarihi 1750’lere kadar uzanmakta olup Malkoç İbrahim Paşazadeler tarafından kurulduğu bilinmektedir. Zamanında Ardıç ağaçları ile kaplı olan Salyurt Yaylası görülmeye değer yeridir; her yıl 15 Haziran’dan itibaren hayvancılıkla uğraşan tüm köylü yaylaya çıkar. Yaylada bol miktarda mantar, dağ çayı, çorbası ve böreği yapılan çiriş otu yetişmektedir. Ayrıca tabii olarak “Kar kuyuları” mevcut olup yılın her mevsiminde bu kuyularda kar bulunmaktadır. Köyde bir kömür ocağı mevcut olmakla beraber halen işletilmektedir. “Pehlivan Ahmet” bu köydendir. Etli gömme yemeği ile kaynatılmış peyniri meşhurdur. Bozhüyük İlçeye uzaklığı: 71 km Nüfusu : 150 Tel : 731 10 07 İlçemizin en güneyinde yer alan köylerimizdendir ve Kahramanmaraş İli sınırlarındadır. Uzun yıllardır göç veren köylerimizden olup özellikle yurt içinde İstanbul’a, yurt dışında ise İngiltere’ye göç vermektedir. Arpaqçukuru ve Tersakan mezraları vardır. Özellikle Tersakan mezrasında yaşayan kimse kalmamıştır. Böğrüdelik İlçeye uzaklığı: 39 km Nüfusu : 112 Tel : 729 50 56 Adını köyün doğu istikametinde bulunan delikli kayalardan alan köyümüz Gürün-Sivas yolu üzerinde bulunmaktadır. Sakaltutan mezrası vardır. Camiliyurt İlçeye uzaklığı: 52 km Nüfusu : 122 Tel : 731 10 03 Bu köyümüzün de tarihi 1800’lere kadar uzanmaktadır. Kuruluş yıllarında civarında bulunan kiliseden dolayı “Çanlı Kilise” adıyla anılmışsa da daha sonra köy sakinlerince islama uygun bir ad aranarak “Camili Yurt” denilmiştir. Köyün güneyinde Harman Çayının küçük bir kolu olan akarsu vardır. Ve içerisinde alabalık yaşamaktadır. Bu su kenarında az da olsa sulu tarım yapılmaktadır. Köyün Kuruçova mevkiinde yaklaşık 100 dönüm ardıç koruluğu mevcut olup Çukuryurt adında güzel bir yaylası vardır. Çevirme İlçeye uzaklığı: 42 km Nüfusu : 10 Tel : 729 50 54 Her ne kadar köy statüsü devam ediyor ise de köyün tamamına yakını boşalmış durumdadır. Halk ilçe merkezine ve Batı vilayetlerine göçmüştür. Behram mezrası vardır. Çiçekyurt İlçeye uzaklığı: 29 km Nüfusu : 183 Tel : 723 10 09 Gürün-Kayseri asvaltına 7 km. uzaklıkta şirin bir köyümüz olup daha ziyade küçükbaş hayvancılığa elverişlidir. Davulhüyük İlçeye uzaklığı: 27 km Nüfusu : 330 Tel : 723 11 07 Kayseri asvaltına 7 km. bir mesafede yer alır. Tarım ve hayvancılık başlıca geçim kaynaklarındandır. Civar köylerinde ortaklığı ile kurulan Tarım Kredi Kooperatifi hizmet vermektedir. Köyün içme suyu kapalı şebeke olup yolu asfalttır. Kültür Bakanlığı’nca tescilli Höyük bulunmaktadır. Dayakpınar İlçeye uzaklığı: 42 km Nüfusu : 113 Tel : 745 81 67 Konakpınar havalisi köylerindendir. Tarımsal faaliyetler nisbeten yoğundur. Önceleri Eskihamal Köyü’ne bağlı bir mezra iken daha sonra köy tüzel kişiliğini kazanmıştır. Deveçayırı İlçeye uzaklığı: 47 km Nüfusu : 190 Tel : 731 10 01 Yurtiçi ve yurtdışı (özellikle İngiltere) na göç veren köylerimizdendir. Önceleri Tekirahma Köyünden Malkoç Halit Bey’e ait bir çiftlik iken sonraları köy haline gelmiştir. Adını aynı adla anılan ve köyün 3-4 km. batısında bulunan sulak bir çayırlıktan almaktadır. Dürmepınar İlçeye uzaklığı: 38 km Nüfusu : 91 Tel : 729 50 53 Çok yoğun göç veren köylerimizdendir. Ancak, arazilerinin tarıma elverişliliği nedeniyle hasat mevsiminde nüfus tekrar artmaktadır. Erdoğan (Maraşlı) İlçeye uzaklığı: 50 km Nüfusu : 55 Tel : 724 10 02 İlçenin batısındaki en son köy olup ziyaret mevkili köylerimizdendir. 1800-1850’lere kadar Maraş’dan gelen Aydınlı Yörüklerinin yaylası olması nedeniyle Maraşlı denmiştir. Meşhur “93 Harbi”nden sonra Sultan 2. Abdülhamit tarafından Kafkasya’dan getirilen Kabartay Türkleri bu köyde iskan edilmiştir. Çerkez tavuğu yemeği ile Halgona ekmeği meşhurdur. Alımpınarı, Keşkaya ve Oluklu Yaylaları görülmeye değer yerlerdir. Eski Bektaşlı İlçeye uzaklığı: 34 km Nüfusu : 109 Tel : 729 50 57 Konakpınar havalisi köylerimizden olup Eskimahal grup köyleri yolunun Sivas girişi ilk köyüdür. Çatkara Mezrası vardır. Eskimahal İlçeye uzaklığı: 34 km Nüfusu : 959 Tel : 725 65 33 Yuva ve Külahlı köylerinden sonra Eskimahal köyüne ulaşılır. İlçenin büyük köylerinden birisidir. Köyde tarım ve hayvancılık yaygındır. Köyün ortaokul ve ilkokulu vardır. Eskimahal köyü, çevre köylere göre merkezi durumda olduğundan; Kaymakamlık Köylere Hizmet Götürme Birliği, İller Bankası ve Köy katkısıyla 1996 yılında modern bir un değirmeni yaptırılmıştır. Eskimahal köyünün Ayranca, Kozakmağara, Dırışlar, Koyunlukoca Başkaragöz mezraları bulunmaktadır. Göbekören İlçeye uzaklığı: 37 km Nüfusu : 576 Tel : 723 11 06 Köy adını içerisinde bulunan ve halk tarafından “Kale” olarak adlandırılan Kültür Bakanlığınca tescilli 9 m. yüksekliğinde 100m. uzunluğundaki höyükten almıştır. İlçenin en eski köylerindendir. Osmanlı zamanında köyde medrese olduğu bilinmektedir. Köy yakınlarında bulunan ve bahar aylarında geniş bir alanı kaplayan sonbahara doğru “Bedri otu” ile kaplanan “Bedri Gölü” görülmeye değer yerlerdendir. Ayrıca köyün kuzeyinde Yarıkyurt mevkiinde soğuk suyu ve yeşilliğiyle meşhur mesire yeri vardır. Gökçeyazı İlçeye uzaklığı: 30 km Nüfusu : 235 Tel : 729 50 51 Köy yakınında Koç Şirketler Gurubuna bağlı Demir Export tarafından işletilen demir madeni vardır. Uzun yıllardan beri işletilmekte ise de yıl içerisinde sürekli maden çıkarılmadığından, ilçeye olan ekonomik katkısı istenilen düzeyde olmamaktadır. Buradan çıkarılan maden kamyonlarla Kangal ilçesine taşınmakta oradan da trenlerle demirçelik fabrikalarına götürülmektedir. Düzlük bir arazi üzerine kurulan köyde bol miktarda GÖKÇE otu yetişmesi nedeniyle Gökçeyazı adı verilmiştir. Güldede İlçeye uzaklığı: 55 km Nüfusu : 120 Tel : 731 10 12 Köy adını yakınında bulunan Gülbaba ve Güldede denilen yatırdan almaktadır. Halkın anlattığına göre İslamiyetin yayılması sırasında burada askerleri ile birlikte savaşırken şehit olmuştur. Köylülerce kutsal sayılmakta ve zaman zaman ziyaret edilmekte yağmur duası burada yapılmakta kurban kesilmektedir. On iki kat yufkadan yapılan etli kömme yemeği meşhurdur. Özellikle kendi ihtiyaçları için duvar, yer kilimleri ile halıyastık dokunmaktadır. Güllübucak İlçeye uzaklığı: 56 km Nüfusu : 106 Tel : 731 10 04 Köyün içinden Akdere suyuna karışan küçük bir akarsu geçmektedir. Akarsu boyunca az da olsa sulu tarım yapılmaktadır. Köyün Gülpınarı ve Sarıören mezraları vardır. Güneş İlçeye uzaklığı: 52 km Nüfusu : 196 Tel : 724 10 01 Köy arazisi küçükbaş hayvancılığına çok elverişlidir. Çevredeki tarlalarda özellikle İlkbahar aylarında (Nisan-Mayıs), tarla mantarı bol miktarda yetişmektedir. Hüyüklüyurt İlçeye uzaklığı: 33 km Nüfusu : 190 Tel : 723 11 08 Köy adını içerisinde bulunan Höyükten almıştır. Höyüğün yüksekliği yaklaşık olarak 20 metredir ve Kültür Bakanlığınca tescil edilmiştir. Bol miktarda kaynak suyu bulunduğundan oldukça fazla miktarda yem bitkileri üretilmektedir. Hangel yemeği meşhurdur. İncesu İlçeye uzaklığı: 21 km Nüfusu : 300 Tel : 723 11 00 Köy adını içerisinden geçmekte olan küçük akarsudan almaktadır. Özellikle küçükbaş hayvancılığı yaygındır. Sağlıkevi bulunmaktadır. Köyün kötüköy mezrası vardır. Kalederesi İlçeye uzaklığı: 17 km Nüfusu : 113 Tel : 745 81 67 Sivas yolunun 10 km. sinde köye yol ayrılmaktadır. Daha önce Y. Sazcağız köyünün mezrası iken, iki yerleşim biriminin birbirine uzak olması nedeniyle ayrılarak ayrı muhtarlık olmuştur. Köy dar bir vadi içerisindedir. Tarım ve hayvancılık yapılmaktadır. Köyün kuzeydoğu yamacında eskiden Kale olarak kullanıldığı sanılan kalıntılar vardır. Köy adını da buradan almaktadır. Karadoruk İlçeye uzaklığı: 37 km Nüfusu : 363 Tel : 729 50 52 Osmanlı Döneminde Bucak merkezi olup medreselerin bulunduğu kalabalık bir köy iken son yıllarda diğer köylerimizde olduğu gibi fazla göç olmuştur. A. Çatkara, Kuz, Çöplü, Düğünyurdu ve Sümbüllüyurt mezraları vardır. Köyün batı kısmında yol üzerinde Büyükpınar adında güzel bir mesire yeri vardır. Karahisar İlçeye uzaklığı: 15 km Nüfusu : 150 Tel : 725 64 59 İlçenin doğusunda Gökpınar vadisi yakınındadır. Köyün batısında yer alan, Gökpınar vadisine hakim bir nokta içerisinde mağara olan kale şeklindeki siyah kayalıklardan dolayı bu ismi aldığı zannedilmektedir. Köy nüfusu, ilçe merkezine göç nedeniyle sürekli azalmaktadır. Gökpınar Yamaç arazileri Sulama Projesi bitirildiğinde çoğunlukla bu köyümüzün arazilerini sulayacağından ileriki yıllarda cazip bir hal alacaktır. 1995 yılında Hizmet Götürme Birliği-Köylü işbirliği ile yıllardır köyün sıkıntısını ve özlemini çektiği Tohma üzerinde bir köprü yapımı gerçekleştirilmiş olup, 1996 yılında ulaşıma açılmıştır. Köyün Yeşilyurt ve Başpınar mezraları vardır. Karakuyu İlçeye uzaklığı: 27 km Nüfusu : 170 Tel : 715 14 92 Önceleri yayla olarak kullanılan, bilahare köy statüsüne kavuşan köyde başlangıçtan beri su kaynağı olmadığından, içme suyu mevcut kuyudan temin edilmekle beraber zaman zaman Gürün Belediyesince arazözlerle takviye yapılmakta iken Kızılburun köyü ile birlikte yapılan içmesuyu çalışmaları ile bu sorun çözülmüştür. Köy yakınlarında 1994 yılında petrol araması yapılmış ancak olumlu sonuç alınamamıştır. Karaören İlçeye uzaklığı: 45 km Nüfusu : 113 Tel : 729 50 50 Köy halkı tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır; sulu arazi ve mer’ası oldukça elverişlidir. Nüfusu göçler nedeniyle azalan köylerimizden birisidir. Karapınar İlçeye uzaklığı: 40 km Nüfusu : 87 Tel : 731 10 10 Köy tüzel kişiliği olarak tarihi 1870’lere kadar uzanmakta olup, bu tarihten önce çiftlik konumunda olduğu söylenmektedir. Çevre köylere kıyasla arazisi dardır. Mer’a olarak “Maşat Dağı”ından yararlanılmaktadır. Kaşköy İlçeye uzaklığı: 27 km Nüfusu : 98 Tel : 723 11 02 Kayseri asfaltının 20. km.sindedir. Halkın geçim kaynağı ntarım ve hayvancılıktır. Uzun yıllardan beri devam eden göç nedeniyle köyde nüfus oldukça azalmıştır. Köy yakınlarında oldukça zengin mermer yatakları olduğu bilinmektedir. Kavak İlçeye uzaklığı: 12 km Nüfusu : 297 Tel : 715 14 21 İlçenin güneyinde, Kahramanmaraş ili / Elbistan İlçesi sınırındadır. Köy, adını alt tarafındaki dere içerisinde bulunan kavak ağaçlarından almaktadır. Grup yolu üzerinde olmayışı ve rakımın 2.000 m.nin üzerinde olması dolayısıyla özellikle kışın ulaşımın zorlukla yapılmasına neden olmaktadır. Köyün Kuzuluk ve Ergeç mezraları vardır. Kayalar (Şakşakpınar) İlçeye uzaklığı: 51 km Nüfusu : 85 Tel : 724 10 06 Köyün etrafının kayalık ve halkın soyadının ağırlıklı olarak KAYA olması nedeniyle eski adı Şakşakpınar olan köye Kayalar ismi verilmiştir. Köyde, çevre köylere de hizmet verecek şekilde bir vatandaşa ait kaynak atölyesi vardır. Kaynarca İlçeye uzaklığı: 34 km Nüfusu : 53 Tel : 723 11 13 Kayseri asvaltı kenarındadır. Köyün alt tarafından küçük bir akarsu geçmektedir. Önceleri Göbekören Köyüne bağlı mezra durumunda iken 1971 tarihinde köy statüsüne kavuşmuştur. “Aşık Şah Turna” mahlası ile şiirler yazan Münüre Ayvataş bu köyümüzdendir. Kılıçdoğan İlçeye uzaklığı: 45 km Nüfusu : 200 Tel : 726 21 85 Daha önceleri Eskihamal Köyüne bağlı bir mezra iken köy merkezine uzaklığı ve ihtiyaç üzerine ayrılarak köy olmuştur. Köy halkının soyadlarının KILIÇ ve DOĞAN olması nedeniyle köye KILIÇDOĞAN adı verilmiştir. Kulucak İlçesi sınırındadır. Az da olsa sulu tarım ve meyvecilik yapılmaktadır. Kındıralık (Börklü) İlçeye uzaklığı: 47 km Nüfusu : 150 Tel : 724 10 05 Kayseri asvaltına 2 km. mesafededir. Halkın geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Tohma suyu’nun kaynağı buradadır. Çayırlık ve sulak bir köydür. Çayırların otu “Kındıra” olduğu için köye Kındıralık denilmiştir. Kızılburun İlçeye uzaklığı: 12 km Nüfusu : 150 Tel : 715 14 91 Önceleri yayla iken 1800’lerin başında köy haline gelmiş olmakla beraber civardaki kalıntı ve “uğlu” mevkiindeki mezarlardan tarihinin daha eskilere uzandığı anlaşılmaktadır. “Şuğul” mevkiinde sel nedeniyle ağzı kapanmış bir yer altı mağarasının varlığı bilinmektedir. Kızılören İlçeye uzaklığı: 18 km Nüfusu : 196 Tel : 727 33 33 Önceleri Gürün’ün yaylası olarak kullanılan ve birkaç kez kapanıp yeniden oturulmaya başlanması, doğu tarafındaki toprakların kızıl renkte olması nedenleriyle adına KIZILÖREN denmiştir. Daha sonra da yaz-kış oturulmaya başlanması sebebiyle köy tüzel kişiliği kazanmıştır. Köyün kapalı şebeke içmesuyu ve asfalt yolu vardır. Kızılpınar İlçeye uzaklığı: 30 km Nüfusu : 110 Tel : 723 11 03 Halkın geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. İlkokulu öğrenci azlığından kapanmıştır. Köyün yakınında geniş bir alanda Kaymakamlık-köylü işbirliği sonucunda fidanlık oluşturulmuş, ağaçlandırma çalışmaları devam etmektedir. Konakpınar İlçeye uzaklığı: 25 km Nüfusu : 205 Tel : 729 51 44 Sivas yolu üzerindedir. Eski bucak merkezi olup; Jandarma Karakolu, Karayolları Bakımevi, Sağlık Ocağı ve Tarım Kredi Kooperatifi bulunmaktadır. Böztaş mezrası vardır. Koyunlu (Gelloş) İlçeye uzaklığı: 59 km Nüfusu : 239 Tel : 724 10 09 İlçenin en uzak köylerinden birisidir. Köy halkından Emekli Defterdar Aziz KULA tarafından yaptırılmış güzel bir camiye sahiptir. Halkın geçim kaynağı daha ziyade küçükbaş hayvancılığa dayanır. A. Kürkçü mezrası bulunmaktadır. Külahlı İlçeye uzaklığı: 27 km Nüfusu : 190 Tel : 728 41 00 Eskimahal gurup yolu üzerindedir. Arazi yapısı buğday tarımı ve küçükbaş hayvancılığa elverişlidir. Yoğun göç veren köylerimizdendir. Kapalı içmesuyu şebekesine sahiptir. Kürkçü İlçeye uzaklığı: 54 km Nüfusu : 10 Tel : 724 10 08 Son yıllarda nüfusu hızla azalan köylerimizdendir. İlkokulu olmasına rağmen öğrenci azlığından kapatılmıştır. Köyde yaşayanlar tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Mağara İlçeye uzaklığı: 46 km Nüfusu : 85 Tel : 729 50 67 Kangal ilçesi sınırındaki son köydür. Köy adını yakınındaki mağaralardan almıştır. Halk tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Köyün 3 km. doğusunda Uyuzpınarı adında bir göl vardır. Suyunun cilt hastalığına iyi geldiği söylenmektedir. Köyün doğusunda yeraltına 200 basamakla inilen bir sığınak vardır. Osmandede İlçeye uzaklığı: 29 km Nüfusu : 116 Tel : 723 11 12 Kayserim asfaltı üzerinde, yolun sağındadır. Bağlısı Kışla mezrasıdır. Karayolları bakımevi vardır. Köyün güneyinden doğuya doğru uzanan geniş çayırları Malatya Sultansuyu harasına bağlı iken Haranın koyunculuk merkezini kaldırması sonucu çayırlar ve ağaçlar maliyece köylüye kiralanmaktadır. Bu köyümüzde küçükbaş hayvancılığı da yaygındır. Köyün kenarından geçen Tohma suyu’nda bol miktarda sazan balığı bulunmaktadır. Reşadiye İlçeye uzaklığı: 23 km Nüfusu : 63 Tel : 715 14 30 Göçler nedeniyle nüfusu hızla azalan köylerimizden birisidir. İlkokulu öğrenci azlığından kapanmıştır. Sarıca İlçeye uzaklığı: 43 km Nüfusu : 913 Tel : 745 82 00 İlçenin büyük köylerinden birisidir. Tohma akarsuyu köyün içerisinden geçmekte, sulu tarım ve meyvecilik özellikle de kayısı üretimi yapılmaktadır. İlçenin en fazla meyve üreten köyüdür; mikro klima özelliği vardır. Seracılık denemeleri yapılıyor olup alınan sonuçlar son derece olumludur. Ortaokulu ve iki ilkokulu bulunmakta ise de köy merkezindeki ilkokul binasının sağlam olmaması nedeniyle 1996 yılında İl Özel İdaresi-Köylü-Hizmet Götürme Birliği marifetiyle mevcut Ortaokul binasının yanına beş derslikli yeni bir ilkokul yapılmış olup, mevcut okullar İlköğretim Okuluna dönüştürülecektir. Sularbaşı (A. Sazcağız) İlçeye uzaklığı: 8 km Nüfusu : 395 Tel : 727 32 08 İlçe merkezine yakın köylerden birisidir. Tohma akarsuyunun kollarından birisi olan Sazcağızsuyu’nun ilk kaynağı bu köydedir. Suyun kaynağında küçük bir gölet yapılmış olup çevre düzenlemesi yapıldığı takdirde mesire yeri olarak son derece cazip bir hale gelecektir. Son zamanlarda köyde alabalık yetiştiriciliği de başlamış ve çok büyük bir istikbal vaat etmektedir. Sularbaşı merkez olmak üzere Kaymakamlıkca ilçedeki diğer alabalık üreticilerinin de üye yapılacağı bir kooperatif kurulmuştur. Mikroklima özelliği olup seracılık çalışmaları yapılmaktadır. Meyvecilik ve sebzecilik bakımından en elverişli köylerimizdendir. Tepecik İlçeye uzaklığı: 22 km Nüfusu : 1653 Tel : 725 64 53 İlçenin Darende sınırındaki son köyüdür. Öncekim yıllarda meyvecilik ve sebzecilik yapılmazken son yıllarda bu alanda büyük ilerlemeler kaydedilmiş, köy halkı Tepecik Suyu Vadisinin geçtiği her iki yamaçta meyvecilikle (özellikle kayısı) geçinmeye başlamış bu sayede ekonomik değeri küçümsenemeyecek ölçüde kuru kayısı elde edilmektedir. Özellikle yöredeki mevsim gereği halkın boş zamanını değerlendirmek ve aile bütçesine katkı sağlamak üzere Kaymakamlıkça köye bir halı atölyesi açılarak özel bir şirkete fason halı üretimine başlanmıştır. Köyün bir ilköğretim okulu bulunmaktadır. A. Tepecik, A. Ulupınar, Y. Ulupınar, Kovalıpınar mezraları vardır. Yaylacık İlçeye uzaklığı: 31 km Nüfusu : 133 Tel : 731 10 11 Halkın geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. A. Yaylacık mezrası vardır. Nüfusu hızla azalan köylerden birisidir. Öğrenci azlığından ilkokulu kapanmıştır. Yazyurdu İlçeye uzaklığı: 40 km Nüfusu : 312 Tel : 731 10 06 Eski mahiye merkezidir. 1968 depreminde büyük hasar görmüş olan yıkılan evlerin yerine prefabrike evler yapılmıştır. Jandarma Karakolu, Sağlık Ocağı ve P.T.T. acentası bulunmaktadır. Köyün eski ismi Celikanlıyurt’tur. Köyün 3. km güneyinde Aygır Gölü bulunmaktadır. Gölün dışarıya akıntısı yoktur. Yapılan incelemede akıntısının yer altından olduğu anlaşılmıştır. Yukarı Yazyurdu mezrası bulunmaktadır. Yelken İlçeye uzaklığı: 12 km Nüfusu : 186 Tel : 715 14 31 Gökpınar Gölü’nün güneyindedir. Öğrenci azlığından İlkokulu kapanmıştır. Fatmaderviş mezrası bulunmaktadır; mezra kapalı şebeke içmesuyuna sahiptir. Yeni Bektaşlı İlçeye uzaklığı: 48 km Nüfusu : 98 Tel : 724 10 07 Halkın yegane geçim kaynağı hayvancılıktır. İlkokulu öğrenci azlığından kapanmıştır. Nüfusu azalan köylerimizden birisidir. Bu köyümüzden göç etmiş hemşehrilerimizden halen jokeylik yapanlar vardır. Yeşildere (Hamalçayı) İlçeye uzaklığı: 40 km Nüfusu : 367 Tel : 725 64 84 Eskihamal köyü mezrası iken 1987 yılında ayrılarak muhtarlık olmuştur. Küçükbaş ve son yıllarda büyükbaş hayvancılık yaygındır. Ayrıca sulu tarım ve meyvecilik de yapılmakta olup özellikle modern kayısı üretimi bu köyümüzde gelişmektedir. Dağlarında krom madeni mevcut olup özel bir şirket tarafından işletilmektedir. Yılanhüyük İlçeye uzaklığı: 21 km Nüfusu : 253 Tel : 729 50 60 Köy adını içerisinde bulunan ve Kültür Bakanlığınca tescili yapılan Höyükten almaktadır. Taşlıhöyük mezrası bulunmaktadır. Yolgeçen (Tekirahma) İlçeye uzaklığı: 42 km Nüfusu : 982 Tel : 723 11 01 İlçenin büyük köylerindendir. İlköğretim okulu, Sağlık Ocağı ve özel bir değirmeni bulunmaktadır. Diğer köylere giden yolların kavşağı üzerinde olması nedeniyle köye Yolgeçen adı verilmiştir. 19. y.y.’a kadar Halep ve yöresinde yaşayan Yörük Türklerin yaylası iken bundan sonra daimi ikamete konu olmuştur. Yörüklerin bir yayla dönüşü, yaylada kimin kaldığı sorulduğunda “Bu yıl tek Rahma kalmadı”denilmiş ve köyün eski ismi böylece zaman içerisinde Tekirahma kalmıştır. Cıngıllı Pınarı, Uzunöz ve Çobanboğan yerleri görülmeye değerdir. Yukarı Sazcağız İlçeye uzaklığı: 16 km Nüfusu : 1353 Tel : 715 14 33 Tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Evliya Çelebi “Seyahatname”sinde Darende’den Sivas’a yolculuk yaparken bu köyden geçtiğinden bahsetmekte ve Darende’ye göre iki konak uzakta olduğunu belirtmektedir. Köyde az da olsa meyvecilik yapılmaktadır. Cevizi yörede oldukça meşhurdur. Ayrıca özel bir şirketle işbirliği yapılarak Kaymakamlık Halk Eğitim Müdürlüğü’nce Kur’an Kursu binasının altında bir halı atölyesi açılarak fason halı dokumacılığına başlanmış ve böylece genç kızlarımızın hem geleneksel el sanatlarımızı canlandırması hem de aile bütçelerine katkı yapmaları sağlanmıştır. İl Özel İdaresince yaptırılan Ortaokul binası ile köy ilköğretim okuluna kavuşmuştur. Kapalı şebeke içmesuyu yapım halindedir. Köyün Mudafar, Kahvepınarı, Körpınar ve Dikenovası mezraları vardır. Yuva İlçeye uzaklığı: 22 km Nüfusu : 280 Tel : 728 41 01 Eskimahal grup yolu üzerindeki ilk köydür. 1960’lı yıllarda köy nüfusu çok kalabalık iken, büyük şehirlere göçlerin başlaması ile birlikte nüfus oldukça azalmıştır. Yuva Gediği denilen mevkide bol miktarda alıç ağaçları mevcuttur. Köy Kapalı İçmesuyu Şebekesine sahiptir. GÜRÜN'ÜN EKONOMİK YAPISI Ekonomi 1- Ticaret ve Sanat: Her yerde olduğu gibi halkın günlük ihtiyaçlarını karşılayan beyaz eşya satıcıları, marketler, bakkallar, manavlar, kasaplar, terziler ve çeşitli tamirciler mevcuttur. Bunların ötesinde İlçemizin ticari hayatında çok önemli yeri olan iki alan vardır; bunlardan birisi marangozluk, diğeri de “Dinlenme Tesis”leridir. Bazı marangoz ustalarının el emeği göz nuru dökerek ürettiği ahşap oyma sanatı, takdire şayan mahiyettedir. Başta mimber olmak üzere, cami kapısı, vaaz kürsüsü özellikle ceviz oyma stilinde yapılmaktadır. Bunlara ilaveten her türlü mobilya takımları, talebe bağlı üretilerek, yurdun dört bir tarafına arz edilmektedir. Gürün’ümüzün çok önemli gelir kaynaklarından bir diğeri de başta yolcu otobüsleri olmak üzere ilçeden geçen araçların mola verdikleri dinlenme tesisleridir. İlçemizde beş (5) adedi şehirlerarası otobüslerin, iki (2)’si de kamyonların mola verdiği lokantalar olmak üzere, toplam yedi (7) adet tesis mevcuttur. Bunların dışında bol miktarda, şehir halkına hizmet veren lokantaları da dahil ettiğimizde sayı oldukça artmaktadır. Söz konusu tesislerde ortalama seksen (80) kişi istihdam edilmekte ve bu da yaklaşık dörtyüz (400) beşyüz (500) kişinin geçiminin sağlanması anlamına gelmektedir. Tesislerin kullandığı malzemelerin çoğunun (ekmek, yağ, et, sebze vb.) ilçeden karşılandığı düşünülürse, bu tesislerin ilçe ekonomisi açısından ne kadar önemli bir durumda olduğu artaya çıkacaktır. Yine bu tesislerde günde ikiyüzelli (250) civarında otobüs durmakta, diğer mola veren araçlar ile birlikte üç-dörtbin (3000-4000) kişi ihtiyaçlarını gidermektedir. Diğer bir belirtilmesi gereken alan ise akaryakıt istasyonlarıdır. Yukarıdaki tesislerin içinde veya ayrı olarak yedi (7) adet de akaryakıt istasyonu mevcut olup, İlçeden geçen tüm araçların yakıt ihtiyacı bu istasyonlarca karşılanmakta, bir kısım insanımız da buralarda istihdam ederek ekonomik bir katkı sağlanmaktadır. 2- Tarım: İlçede arazi yapısı fazla dalgalı olduğundan karasal iklim tipine uygun olarak köylerde daha ziyade buğday üretimi yapılmaktadır. Buğday 8000 hektarda, arpa 1100 hektarda, çavdar 7000 hektarda üretilmektedir. Son yıllarda nohut ekimi ve mercimek ekimi de buğdayla dönüşümlü olarak yapılmaktadır. İlçenin toplam tahıl ekim alanı ortalama 16000 hektar, baklagil ekim alanı ise 657 hektardır. Sulu tarım Gürün İlçe merkezinde, Suçatı kasabasında, Sularbaşı, Sarıca, Akdere, Tepecik, Eskihamal, Yeşildere ve Bahçeiçi köylerinde yapılmaktadır. Sulu tarımda yetiştirilen ürünler olarak patates, taze fasulye, domates, salatalık, lahana, ıspanak gibi sebzelerden söz edilebilir. 3- Hayvancılık: İlçe köylerinde tarımla birlikte en büyük geçim kaynaklarından birisi de bilhassa küçükbaş hayvancılıktır. Doğal olarak merkez ve Suçatı kasabasında küçükbaş hayvancılık fazla yaygın değildir. İlçe genelinde yaklaşık 118.000 koyun, 10.600 sığır olduğu tahmin edilmektedir. Yıl içinde 60.000 koyun ile 4.000 sığır sağılmaktadır. İlçe Tarım Müdürlüğünce ırk ıslah çalışmaları programa uygun olarak yürütülmektedir. Yıl boyunca ortalama 500 civarında ineğe suni tohumlama yapılmakta ve bundan da 350 civarında buzağı elde edilmektedir. İlçedeki büyükbaş hayvan varlığının nesil ıslahını sağlamaya yönelik suni tohumlamaya ek olarak, Kaymakamlıkça bir kampanya başlatılarak Alman’yadan kültür ırkı et ve süt verimi yüksek 17 adet montofon, 1 adet holstain cinsi inek ithal edilerek sahiplerine teslim edilmiştir. Söz konusu ineklerden 15 adet yüksek özellikli buzağılar elde edilerek hayvan yetiştiriciliği teşvik edilmiştir. Son yıllarda Ziraat Bankasından alınan krediler ile besicilik faaliyetlerinin ilçemizde yaygınlaştırılmasına çalışılmaktadır. 4- Meyvecilik: İlçede meyvecilik olarak akarsuların geçtiği bölümlerde kayısı üretimi birinci derecede önemlidir. Özellikle son yıllarda geçimini kayısı yetiştirmekle sağlayan aileler çoğalmış, bilhassa Tepecik, Eskihamal, Yeşildere köyleri ile Suçatı kasabası ve İlçe merkezinde kayısının önemi artmıştır. Kayısı ile birlikte diğer meyvelerden elma, armut, şeftali, ceviz, kiraz, erik, üzüm vb. yetiştirilmektedir. Bahçeiçi ve Suçatı kasabasında ayrıca dut yetiştiriciliği yaygındır. Duttan pekmez, kuru dut ve pestil yapılmakta ve gelir elde edilmektedir. Dut pekmezi son yıllarda ilaç amacıyla çevre illerden talep edilmektedir. 5- Arıcılık: İlçe ve köylerde eski yıllardan beri arıcılık birkaç ailenin uğraş alanı iken son yıllarda, bilhassa 1995 yılında İlçe Kaymakamlığı’nın öncülüğünde 900 kovan arı Antalya’dan getirtilerek ucuz fiyattan vatandaşa satılmış, buna ilaveten yine Kaymakamlığın teşvikiyle halk tarafından arıcılık kooperatifi kurulmuş ve bu işle uğraşanlara hizmet vermeye başlamıştır. İlçe arazisi arıcılığa çok elverişli olup, iklimin normal geçtiği yıllarda her kovandan ortalama 30 kg. bal elde edilebilmektedir; bir kovandan 100 kg. bal üreten üreticilere de rastlamak mümkündür. İlçedeki mevcut yerli arı ırkının ıslah edilip özelliği yüksek “Kafkas ırkı”na dönüştürülmesi amacıyla Arıcılık Kooperatifince saf Kafkas ırkı ana arı getirtilerek üreticilerin hizmetine sunulacaktır. 6- Tatlı Su Balıkçılığı (Alabalık) : 1975 yılında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi ile İl Özel İdaresince ilk defa Gökpınar mevkiinde Alabalık Üretim Tesisi işletilmesinde özellikle Ankara Üniversitesi yetkililerinin ve tesislerdeki temsilcilerinin duyarsız ve keyfi tutum ve davranışlarının sonucu beklenen netice alınamamıştır. Daha sonra 1989 yılında bir müteşebbis hemşehrimizin Ag’in Kasabası ve Sularbaşı Köyü’nde Alabalık Üretim Tesisleri yapılarak sayıları hızla artmaya başlamıştır. Alabalık yetiştiriciliğine elverişli sulardan birisi de Akdere suyudur. Söz konusu etkinliğin daha da yaygınlaşması halinde İlçeye ekonomik bakımdan katkısı beklenenin üzerinde olacaktır. 1995-1996 öğretim yılında hizmete giren Gürün Su Ürünleri Meslek Yüksek Okulu bu alanda ilçenin ufkunu açacak temel kuruluşlardan birisi olacaktır. 7- Madencilik: İlçemizde demir başta olmak üzere krom, mermer, kireç ve kömür olduğu bilinmekte, bunlardan demir madeni uzun yıllardan beri işletilmektedir. Ancak, işletme yaz mevsiminde bir iki ayla sınırlı kalmakta, bu ise ilçe ekonomisi için beklenen katkının altında olmasına neden olmaktadır. Çıkarılan maden kamyonlarla Kangal Tren İstasyonuna taşınmakta, buradan da demirçelik fabrikalarına götürülmektedir. Demir cevheri Tepecik Köyü yakınlarında bulunmakta ve işletilmektedir. Kömür ve mermer madenleri bir süre işletilmişse de sürekli olmamış, kireç madeni ise henüz işletilmemiştir. 8- Halı ve kilim dokumacılığı: Kilim, Gürün’ümüzde çiftçilikle geçinen vatandaşlarımızın ve evlere halı veya erzak çuvalı, heybe, yastık ya da perde olarak da kullandıkları bir el emeği-göz nuru ürünüdür. Köylerimizde toprak işleri bittikten sonra, ilkbahara kadar kilim dokunarak kendi ürettikleri yünler değerlendirilir. Kilimler yerli yünlerden yapılır. Sonbaharda yünlerin taranması, eğirilmesi ve boyanması yapılır. Dokuma işi ilkbahara kadar sürer. Bundan kırk elli yıl önce yünlerin boyanması çeşitli otlardan elde edilen kök boyası ile yapılırdı. Bu boya ile yapılan kilimler daha kaliteli olurdu. Son zamanlarda kimyasal boya kullanılmaya başlandı. Bu ise kilimlerin kalitesini düşürmüştür. Kilimler dokunduğu ilçenin veya köyün adını alır. Bütün köylerde kilim dokunmakla beraber, daha ziyade Başören, Akdere ve Sarıca kilimleri ünlüdür. Dokunan kilimler dokunduğu yörenin adına ilaveten desenin de adını alır. Bunlar Armutlu, Nacaklı ve Zincirli kilimleridir. Bu desenlerle dokunan seccadeler kılıç motifleridir. Başören kilimlerinde ise daha ziyade gül motifi ile kurt ağzı motifi çok kullanılmıştır. Gürün’de halıcılık çok gelişmemiştir. Sarıca, Yuva, Külahlı ve Güllübucak köylerinde yerli yünlerle yapılan kama halılar dokunur. Motifleri genellikle kilim motifleri ile aynıdır. Önceleri Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’nce halıcılık Kooperatifi de Hereke türü halı dokutmuş ise de Pazar bulamamaktan dolayı bu çalışmalar başarılı olarak yürütülememiştir. Son zamanlarda Kaymakamlıkça özel bir şirketle ortaklaşa Tepecik ve Yukarı Sazcağız Köylerinde birer halı atölyesi açılarak, buralarda fason halı üretimi gerçekleştirilmeye başlanmıştır. 9- Çevre ve Turizm: İlçemiz Flora (Bitki) ve Fauna (Hayvan) zenginliği bakımından nisbeten şanslı yörelerimizdendir. Bitkisel zenginliği yukarıda açıklandığı gibidir. Hayvan zenginliğine gelince, ilçemiz ve çevresinde başta kurt, tilki, tavşan, sansar, porsuk, yılan, gelengi ve tarla faresi olmak üzere kuşlardan; kınalı keklik, çil keklik, kervan keklik, bıldırcın, arı kuşu, bağırtlak, tarla kuşları, üveyik, kel karga, alaca karga, saksağan, kara tavuk, ağaçkakan, kartal, kırlangıç, atmaca, şahin, sığırcık, baykuş, yarasa, yelve, ördek, karabatak, kirik, leylek ve angıt kuşları gerek mevsimlik gerekse sürekli olarak yaşamaktadır. Ayrıca yöremizde dünyada ya hiç eşi bulunmayan ya da nadiren bulunan kelebek türleri mevcuttur. Nitekim Macar araştırmacı Dr. P. Gyulai’nin araştırmalarına göre Dichagyris cataleipa, Eremodrina inumbrata, Agrochola egorori ssp.n, Dichagyris griseotincta, Agrotis scruposea, Oxytripia noctivolans ve Conistra asratica türü kelebekler Gürün’e has veya endemik olarak Gürün’de bulunmaktadır. Ayrıca Chorizagrotis (Euxoa) friedeli türü ise sadece Gürün’de yaşamaktadır. (Kaynak: P. Gyulai’nin 22 Mart 1995’te Eczacı H. Özdeğer’e yazdığı mektup) İlçe merkezinde ve Gübün’de bulunana mağaralar ile Şuğul Vadisi’ndeki Hitit Yazısı ve Burçevi tarihi değeri olan kalıntılardır. Ayrıca Gökpınar Gölü ile Merkez ve Suçatı, Şuğul Vadilerinin çevre ve peyzaj düzenlemeleri yapıldığı, iyi tanıtımı sağlandığı takdirde turizm bakımından ilçe ekonomisine önemli katkılar yapacağı muhakkaktır. GÖKPINAR: İlçemizin olduğu kadar yöremizin, hatta ülkemizin nadide tabiat zenginlik ve güzelliklerinden biridir. İlçe merkezine uzaklığı 10 km. olup, Güney-Doğu istikametindedir. Suyu berrak ve temizdir; öyle ki yer yer derinliği 17-20 metreyi bulduğu halde içine atılan küçük bir cisimin tabana kadar çöküşü ve tabandaki hareketliliği net olarak izlenebilir. Gölün diğer bir özelliği, güneşin açısına göre ton değiştirmesidir. Yaslandığı kayaların dibinden ve yer yer tabandan kaynayan göl, iki parçadan müteşekkil olup, “Küçük Göl” adı verilen gölün suyu ile Sivas Valiliği İl Özel İdare Müdürlüğü’nce yapılıp, Ankara Üniversitesi ile ortaklaşa çalıştırılan tesisde alabalık üretimi gerçekleştirilmektedir. Büyük Göl ise turistik amaçlarla ziyaret edilen bir konumdadır; kıyısında küçük bir motel ve lokanta mevcuttur. Her iki gölün suyu Suçatı Kasabası yakınlarında; Kındıralık Köyü yakınlarından doğup, ilçe merkezinden geçen Tohma Irmağı ile birleşerek, Balıklı Tohma adıyla Fırat Nehrine katılarak, Atatürk Barajına akmaktadır. Gökpınar’ın oluşumu ile ilgili olarak, halk arasında iki efsaneye rastlanır: “Çoban sürüsüyle birlikte gölün bulunduğu arazi üzerinde dinlenirken rüyasında “--Koyunların ile birlikte buradan uzaklaş, alttan su kaynayacak” denir. Çoban uyandığında aceleyle sürüyü alır., karşı yamaca geçer. Gerçekten de bir süre sonra su kaynamaya başlar ve Gökpınar oluşur.” Başka bir efsane ise: “Çoban ve sürüsü susuzluktan kıvranmaktadırlar; yakın bir çevrede de su kaynağı yoktur. Çoban çaresiz bir şekilde “—Ya Rabbi su” diye inler. Ve elindeki asasını yere vurur, bir süre sonra asanın değdiği yerden su kaynamaya başlar. Çoban ve koyunlar kana kana sularını içerler ve orada göl oluşur. Gölün suyu berrak ve gök mavisi olduğu için yöre halkı göle “Gökpınar” ismini verir.” ŞUĞUL: Kındıralık Köyü yakınlarında doğup İncesu Köyü üzerinden Kayseri-Malatya Karayolunu geçen Tohma Suyu’nun içinden aktığı, dar ve uzun vadinin adıdır. Vadinin yaklaşık uzunluğu yedi (7) km. civarında olup muazzam ve yüksek kaya ve kayalıklardan oluşmaktadır. Kayaların içerisinde yer yer mağaralar vardır. Kimi mağaralar o kadar güzeldir ki sanki bir el ince ince kayaların tavanını işlemiş ve bu yerlerden iplikler misali sular akmaktadır. Ayrıca kayalar üzerinde Hitit’lerden kalma bir kitabe de mevcuttur. Vadi içerisinden geçen Tohma Irmağı, kaynayan yer altı suları ile beslenmektedir. Özellikle Kanyon’un güney yamacında, yüzyıllar öncesinden kalma ark (Harık) lar mevcut olup, halen faal durumdadır. Son zamanlara kadar değirmen çalıştırdığı söylenir. Şuğul, Burçevi ve Karayar mahallelerinin sulama suları buradan temin edilir. Tohma, vadi içerisinden geçerken yer yer gölcükler, doğal jakuziler ve şelaleler oluşturarark akar. Buralarda doğal alabalık, sazan, körbıyık ve kepek türü balıklar yaşar. Şugul’un boğaz (Kanyon) çıkışında alabalık üretim tesisleri mevcuttur. Bu bölge canlı bir piknik alanı haline gelmiş olup havanın elverişli olduğu, özellikle hafta sonlarında piknik yapanların akınına uğrar. Amatör olta avcılığı da yapılmaktadır. GÜRÜN'ÜN İSTANBUL DAKİ DERNEKLERİ 1- Gürün Kültür Vakfı: Başkan: ERKAN YİĞİTTÜRK Onur Başkanı: NİHAT KIRIŞ Tel: 652 43 43 Fax: 653 32 58 M.Fevzi Çakmak Cad. Meriç Sok. Arslan Han No:8 Daire 22-23 ŞİRİNEVLER – İst. 2- Ankara Gürünlüler Derneği: Başkan: DOĞAN YALÇINKAYA Demetevler 2. Cad No:34/2 ANKARA Tel: 0312 335 67 78 Fax: 0312 332 09 72 3- Suçatı Beldesi Kalk. ve Yard. Derneği: Başkan: YAKUP GEÇİLİ Tel: 0212 569 42 92 Karabayır Mah. 714 Sok. No:13 ESENLER - İstanbul 4- Gürün Yardımlaşma Derneği: Başkan: FATİH KORKMAZ 5- Gürün ve Çevre İlçeleri Yrd. Derneği: Başkan: RÜŞTÜ OĞUZ 6- Akpınar ve Deveçayır Kültür ve Yard. Derneği: Başkan: İBRAHİM KALA Tel: 0212 451 33 34 Fax: 0212 483 30 65 Kocasinan Merkez Mh. Atatrürk Cd. No:17 B.EVLER 7- Bozhüyük ve Camiliyurt Köyleri Derneği Başkan: MEHMET KALAYCI Onursal Başkan: MAKSUT KEKEÇTel: 0212 503 38 45 Hürriyet Mah. Çiğdem Sok. No:27/1 Yenibosna – Bahçelievler/İST 8- Çiçekyurt Köyü Yard. Derneği: Başkan: RAMAZAN ÇAM İŞ: 0212 545 36 18 Yenidoğan Ordu Cad. Enver Erdi İşhanı No:148 Kat2/9-10 GAZİOSMANPAŞA- İstanbul 9- Eskihamal ve Çevre Köyleri Yrd. Derneği: Başkan: MUTALİP YILMAZ TEL: 461 44 34 İŞ: 430 0622 FAX: 430 06 60 Çınar Mah. 8. Sok. No:56 (İgdaş’ın arka sokağı) BAĞCILAR İstanbul 10- GABDER Kültür ve Yard. Derneği: Başkan: ÖMER KÜRKLÜ TEL-FAX: 0212 550 50 51 Merkez Mh. Evren Cad. Tümer Sok. No:3 GÜNEŞLİ - İstanbul 11- Göbekören Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği: Başkan: ÜNAL KARAKUŞ İŞ: 617 60 13 Fax: 535 13 34 İnönü Mh. Şengül Sk. No:23/A K.ÇEKMECE 12- Hüyüklüyurt Köyü Sos. Yard. Derneği: Başkan: RAFET ATÇIYURT Tel: 0212 628 54 05 Fax: 0212 628 59 58 Havaalanı Mah. Taşocağı Cad. Gökay Sok. No:92/1 Atışalanı – İST 13- Karadoruk Köyü Kültür ve Yardımlaşma Derneği: BAŞKAN: ŞEFİK ÖZTÜRK TEL-FAX: 426 72 67-0533 254 20 97 Kartaltepe Mah. Pamuk Sok. No:15 SEFAKÖY- K.ÇEKMECE 14- Kaşköylüler Yard. Day. Derneği: Başkan ŞEVKİ AKKAYA 620 30 11 FAX: 504 02 60 15- Kızılburun Köyü Kültür ve Yard. Derneği: Başkan: Av. YÜKSEL AYDOĞAN Tel: 651 56 00- 543 61 14 Fax: 543 63 92 İstasyon Cad. No: 26 Kat:4 Daire:38 BAKIRKÖY 16-Kürkçü Köyü Sosyal Yard. Derneği: Başkan: İLYAS SOĞUKBULAK Der: 628 95 91İŞ-TEL-FAX: 430 10 74 Havaalanı Mah. Gazeteciler Sok. No:21 ATIŞALANI-ESENLER 17- Sarıca Köyü Yard. Kald. Day. Derneği: Başkan: HANEFİ ATAŞ Çakırağa Mh. Abdüllatif Paşa Sk. No:20 Kat:2 Daire:7 AKSARAY Der: 431 59 38 İŞ: 589 73 52 18- Yuva-Külahlı Köyü Yard. Day.Derneği: Başkan: İHSAN GÖLPUNAR Dereboyu Cad. No:84/B ŞAN KIRAATHANESİ MECİDİYEKÖY-İST 19- Çamlıca ve Çevre Köyleri Kültür Day. Kalk. Derneği: Başkan: SAMİ DİKENOVA Fatih Mah. 39. Sok. No:4/1 ESENLER TEL: 568 11 53 20- Gürün ve Çevre Köyleri Kal. Yar. Der: Başkan:Cahit ERDOĞAN Davutpaşa Cad. No:101 Esenler/İst. Dernek: 0212 508 81 77 Tel-Fax: 501 52 35 21- Tepecik Köyü Fatma Derviş Mezrası Kültür Yard. Derneği: Başkan: HÜSEYİN MALKOÇ Kınalıtepe Sok. Kınalıtepe Pasajı No:80/9 MERTER-İST 0212 482 69 67 22- Yolgeçen Köyü Kültür ve Yard. Der: BaşkanOĞAN POLAT Kocasinan Mah. Mimarsinan Cad. No: 11/2 BAHÇELİEVLER 0212 489 40 85 – Fax: 0212 647 60 76 23- Güldede Köyü Kal. Yard. Der: Başkan: MURAT KILIÇ 0537 614 37 84 İŞ: 690 30 91 – 3338 dahili fax: 690 30 91 – 3373 dahili
__________________
.............BU TECRÜBE BU ÖMRE YETMEZ...... Konu albina58 tarafından (26.10.2007 Saat 04:14 ) değiştirilmiştir.. Sebep: Arka Arkaya Mesajlar Yazdığınızdan Dolayı Flood Önleyici Devreye Girdi.Mesajlar Sistem Tarafından Otomatik Olarak Birleştirilmiştir.. |
26.10.2007, 07:04 | #4 | |
Usta Yiğido
arikarinkuchi Şuan
Son Aktivite: 29.09.2015 00:05
Üyelik Tarihi: 01.04.2007
Yaş: 31
Mesajlar: 4.399
Tecrübe Puanı: 1086
|
--->: AYRINTILARIYLA GÜRÜN
Alıntı:
bilgiler için teşekkürler ama okuyamadım
__________________
S ivaslıyız Hepimiz.. İ nançlı TüRK Genciyiz V atana Millete Sahip Çıkan A nasına Bacısına Saygı Duyan S ivaslı Yigidolarız Biz..!!! |
|
26.10.2007, 11:49 | #5 |
Tatlı Yarışması 1.si
gürün_güzeli Şuan
Son Aktivite: 31.01.2014 10:32
Üyelik Tarihi: 05.06.2007
Yaş: 35
Mesajlar: 2.812
Tecrübe Puanı: 925
|
--->: AYRINTILARIYLA GÜRÜN
ya bende gürünlüyüm yaaa bendeee....ha bide gürünlü ama sivasta cumhuriyet üniversitesinde EMİN DİŞLİ ağabeyimiz var hemde bizim köylü yani yolgeçen köyünden..doktordur kendisi bunuda ekleyinn..
|
26.10.2007, 12:21 | #6 |
Usta Yiğido
altuntas58 Şuan
Son Aktivite: 11.10.2012 21:24
Üyelik Tarihi: 29.08.2006
Yaş: 70
Mesajlar: 38.469
Tecrübe Puanı: 4522
|
-->: AYRINTILARIYLA GÜRÜN
İşte gercek gürünlü A dan Z ye iğneden ipliğe her özelliğini tek,tek sayfalara döken bu kardeşimi{HAKAN} ALBİNA58 tebrik ederim bu kadar gürün sevdalısı olan kardeşimi taktir etmekten başka ne yapılırki eline emeğine sağlık yazdığın bu gürünün yetiştirdiği değerli şahsiyetlerin içine birde sivas ve gürün havalisi araştırmacı yazar HAKAN...beyinbeyinde olması lazımdı ama kendini koymayışın Mütevazi kişiliğinizinden kaynaklandığından sanırım tekrar emeğinize ve kalem tutan ellerinize sağlık
__________________
|
13.01.2008, 22:12 | #7 |
Yeni Yiğido
seyhancolak Şuan
Son Aktivite: 20.01.2008 16:50
Üyelik Tarihi: 13.01.2008
Mesajlar: 1
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: AYRINTILARIYLA GÜRÜN
elinize sağlık güzel olmuş resimlerle siteyi destekleyelim
|
24.11.2008, 04:42 | #8 |
Usta Yiğido
albina58 Şuan
Son Aktivite: 14.08.2016 21:40
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 552
Tecrübe Puanı: 771
|
Cevap: AYRINTILARIYLA GÜRÜN
Derleyen: Vet. Hekimi Turgay ÖZDEMİR
Kaynak Kişiler: Oğuz Nazım KARAKAYA - Göbekören Köyü Maviş ÖZDEMİR(Dudu’nun kardeşi) – Elbistan İlçesi Asım ÖZDEMİR – Göbekören Köyü Ahmet ÖZDEMİR(Behsat oğlu)- Göbekören Köyü Cemal NALÇAKAN – Yolgeçen Köyü Mustafa TOPAL– Kaynarca Köyü Hacı Ömer SALT – Yazyurdu Köyü Sadullah SALT – Yazyurdu Köyü Selim Çam – Yazyurdu Köyü Ve Yüzlerce Gürün’lü. Ömer, Gürün’ün Celikanyurt (Yazyurdu) köyünde 1894 yılında Mustafa (Mıstık) ve Fatte’nin (Fatma) çocuğu olarak dünyaya gelir. Yaşıtlarından daha hızlı büyüyerek kısa sürede gücü ve fiziki yapısı ile parmakla gösterilmeye başlanır. 17–18 yaşlarına geldiğinde bir mandayı kuyruğundan tuttuğunda oturtacak güce erişmiştir. Yardımsever, iyi niyetli, biraz içine kapanık, utangaç, çabuk öfkelenen, ailesinin ve çevrenin çok çabuk ve fazlaca etkisinde kalan, çok cesur ve inanılmaz gözü karadır. Ömer 2.00 metre boyunda 110–120 kg. ağırlığında, buğday tenli, kahverengi gözlüdür. Alnının bir karış, ellerinin normal bir insan elinin iki-üç katı büyüklüğünde olduğu onu tanıyan yaşlılar tarafından anlatılmaktadır. Gücüne ilişkin tanık olanlarca anlatılanlar inanılır gibi değildir. Yeğeni Ömer (Tokuş)’un şu an kapısında bulunan ve ağırlığı 350 – 400 kg. olan kayayı kucaklayarak o sırada yapılmakta olan ev inşaatına taşır1. Köy camisinin yapılması sırasında damın örtülmesi için konulacak olan iki adet 12 metre uzunluğa ve 2 metre çap’ a sahip hezanları2 yerine koyar. Bu iş normalde çok güçlü 8 – 10 işçinin, ancak birlikte yapabileceği bir iştir. Yine bir defasında Mıstık kişilerin (Ömer’ in ailesinin) Yanaşması(paralı tarım işçisi) Ahmet dağdan kağnı ile odun indirirken, kağnı çamura saplanır. Kağnının üzerinde 900–1000 kg. odun bulunmaktadır. Koşulu bulunan iki camız, Ahmet’in bütün çabalarına ve nodullamalarına3 karşın kağnıyı yoğun çamurdan söküp çıkaramaz. Kağnı mazıların4 üstüne kadar mile5 saplanmıştır. Ahmet dağdan inmekte gecikince, Ömer Arap Kır Atı’na atladığı gibi dağın yolunu tutar. Ahmet’i kan ter içinde uğraşırken bulur. Hemen çamurun yoğun olduğu taraftaki camızı çözer ve yerine kendisi koşulur. Ahmet’e camızı nodullamasını söyler. Ömer kağnının kendi tarafını çamurdan çıkarttığı halde, koşulu olan diğer camız çıkaramaz. Ömer bu kez de öteki camızı çözer ve çamurda kalmış tarafı da çekip çıkarır. Ömer’in gücü duyuldukça, doğruluğunu anlamak isteyen ve gücüne güvenen kişiler Ömer’i sınamak isterler. Ömer kendi ile teke tek güç yarıştıracak kişilere gülüp geçer. Hatta bazı düğünlerde diğer köylerden gelen düğüncülerin üç kişisine karşılık tek başına gösteri yapar. Ayakta dururken sağ elinin işaret parmağını alnına koyar. Sağ bileğine bağlanmış olan 2–3 metre uzunluğundaki urganı üç kişinin çekerek, işaret parmağını alnından ayıramayacağını söyler. Buna inanmayan ve gücüne güvenen üç kişi bütün çabalarına karşın Ömer’in parmağını alnından ayıramazlar. Ömer şaşkınlığa uğramış bu üç kişiye bir fırsat daha verir. Kendisi ayakta iken ayağının altına koyduğu demir parayı kendisini iterek alıp alamayacaklarını sorar. Üç kişi Ömer’i iterek parayı almayı başaramazlar6. Ömer’e ilişkin bir diğer anı ise, kendi köyünde oturan ve Ömer ile birlikte askerlik eğitiminin ilk günlerini Sivas’ta yaşayan, Kel Hüssük’ün oğlu Mehmet’in Ömer’in güreşte gösterdiği üstün güç ile ilgili anlattıklarıdır. Ömer’in acemi eğitimi sırasında Sivas’ta askeri birlikler arası güreş karşılaşmaları düzenlenir. Her birlik kendi pehlivanını önceden belirler ve hazırlar. Güreş karşılaşmalarının finalinde Ömer’in birliği ve bir başka birliğin güreşçisi karşılaşır. Diğer güreşçi Ömer’in birliğinin güreşçisini ezmeye başlar. Birlik komutanı durumdan rahatsız olur. Yanındaki emir erine “Birliğimizde daha güçlü bir güreşçi yok mu ?” diye sorar. Emir eri güreşleri izlemekte olan arkadaşlarına durumu anlatır. Ömer’in köylüsü Kel Hüssüğün oğlu Mehmet “O pehlivanı bizim Ömer rahatlıkla yener.” der. Emir eri Ömer’i birlik komutanına götürür. Bu sırada diğer birliğin pehlivanı maçı kazanmış meydanda zafer turu atmaktadır. Ömer’i, komutandan izin alarak meydana sürerler. Ömer kendisine oyun yapmaya çalışan pehlivanı tuttuğu gibi önce kucağına alır; sonra da rakip birliğin komutanının oturduğu masaya kadar taşır. İki elinin üzerinde pehlivanı havaya kaldırarak bir hamlede yere vurur. Rakip pehlivan kan ter içinde, sakatlanarak yenilir. Ömer’de ise terin zerresi bile yoktur. Ömer’in gücü karşısında herkes şaşkınlığa düşer. Komutanları ve arkadaşları hayranlık dolu bir tavırla kutlarlar Ömer’i... Köylü üzerinde ilk gençlik yıllarından itibaren tam bir otorite kurar. Korkusuzluğu gücü ve ataklığı sonucu köyde herkes ondan çekinmektedir. Hırsızı, namussuzu yakaladığı an çok kötü hırpalamakta, halk ona dürüstlük ve adalet uygulayıcısı olarak bakmaktadır. Ömer 1912 yılında Sivas’ta askere alınır. Bu sıralarda Osmanlı İmparatorluğu Batıda Balkan Savaşı, Doğuda Ermeni ayaklanmaları ve Rus saldırıları ile karşı karşıyadır. Kısa süreli acemi eğitiminden sonra Erzurum’a sevk edilir. Osmanlı Ordusu zayıf düşmüş, silah ve donanım açısından kötü durumdadır. Ruslar; Kars, Ardahan ve Sarıkamış ile çevresindeki bütün yerleşim birimlerini eylemli işgal altında tutmakta ve Ermeni Komitacılarını koruyup desteklemektedir. Ömer üç buçuk yıl savaşın içinde kalır. Bir yandan Ermeni Komitacıları ile diğer yandan da Rus ordusu ile savaşmaktadırlar. Ermeniler birçok Türk ve Kürt köylerinde toplu kıyımlar yapmakta, Ruslar ise seyirci kalmaktadır. Yorgun ve moralsiz Osmanlı Ordusu çaresizlik içerisinde kıvranmaktadır. Maraş’ta Beşanlı Köyü, Erzurum’da Mamo Hatun Köyü, Erzincan’da Alaca Köyü, ve Van’da Kimar Köyü 1914 –1915 yıllarında, çoluk çocuk, yaşlı genç demeden, binlerce insan Ermeni Komitacıları tarafından vahşice soykırımına uğratılırlar7. Ömer ve arkadaşları Erzincan–Erzurum hattındaki köylerde birçok mezar kazarlar; ceset taşırlar. Ömer’in içerisinde fırtınalar kopmakta, o yenilmez, korku nedir bilmez bedeni, geceler boyu rüyalarında kan, ölüm ve vahşet manzaraları ile titremektedir. Çocuk büyük, kadın erkek, yaşlı genç demeden insanlar sırf etnik kökenlerinden dolayı, ağır işkencelerden geçirilerek öldürülmüşlerdir. İnsanın kanını donduran bu toplu kıyımlar, Ömer’in sonraki yaşamını derinden etkileyecek ve onu sert ve temkinli olmaya yöneltecektir. Birçok arkadaşı, yareni Rus kurşunları ile ölür. 1912’den 1915’e kadar geçen üç buçuk yıllık askerlik süresinin sonunda, Enver Paşanın ünlü “Sarıkamış Harekatı” ile getirdiği tarihi başarısızlık, Ömer’i bir kez daha ve inanılmaz bir düş kırıklığı içine sürükleyecektir. Enver Paşa’nın Pan-Türkizm ve Pan–Turanizm hayalleri ile toparladığı 90.000 kişilik ordusunun8 içerisinde Ömer ve köylüleri de yerini alır. Enver Paşa ordusunu Allahüekber Dağlarının üzerinden aşırarak, Rus askerlerini Sarıkamış’ın gerisinden kuşatmayı planlar. Yıl 1914 Aralık ayıdır. Yazlık donanımı ile Enver Paşa komutasındaki Osmanlı askerleri Allahüekber ve Soğanlı Dağlarına tırmanmaya çalışırlar. Kış çok şiddetlidir. Öncü birlikler dağın zirvesine varamadan donarak ölürler. 90.000 kişilik ordunun 78.000 kadarı ya cesetleri bile bulunamadan, dağın dörtbeş metreyi bulan karlarının içerisinde kaybolurlar ya da el, ayak gibi organları donup koptuğu ya da kesildiği için savaşamaz duruma düşerler. Ömer ve bazı arkadaşları vurdukları Rus askerlerinin giysilerini giyerek, Allahüekber Dağlarının arka tarafına ulaşmayı ve Ruslara kurşun sıkmayı başaran 12.000 kişilik şanslı(?) Osmanlı askerinin içerisindedir. Bir ay boyunca Sarıkamış civarında şiddetli savaşlar olur. Bir yanda kar ve tipi altındaki kışlık donanımdan yoksun Osmanlı Ordusu, diğer yanda tam donanımlı Rus ordusu. Savaşta Ruslar önemli kayıplar verirse de Osmanlı 3. Ordusu hemen hemen yok olur. İlkel yaşam koşulları yüzünden, hem Osmanlı hem de Rus ordularında bit salgını baş gösterir. Savaştan, soğuktan derken, bitten de binlerce Osmanlı askeri hayatını kaybeder. Ömer ve kendi köyünden emmisi oğlu Osman, Kel Hüssük’ün oğlu Mehmet, Sadık’ın oğlu Osman, Tipi Mustafa ile bazı arkadaşları, öldürdükleri Rus askerlerinin üzerinde buldukları beyaz renkli toz9 ile kendilerini yıkayarak, bit salgınından kurtulurlar. Birkaç aylık yoğun savaştan sonra Enver Paşa kuvvetlerinin savaşacak gücü kalmaz. Saldırı, savunma savaşına dönüşür. Şiddetli kış Rusları da durdurur. Her yer metrelerce kar altındadır. Ömer ve birçok arkadaşı 1915 yılının Mayıs ayında üç buçuk yıldır süren ve ölümden başka hiçbir sonuç elde edilemeyen savaştan 3. Ordunun da dağılması ile firar ederler. Ömer artık asker kaçağıdır... Ömer askerden kaçtıktan sonra köyünde anasının dizi dibinde dinlenmeyi, savaştan, kavgadan uzak yaşamayı düşleyerek ve günlerce yürüyerek, ayakları parçalanmış, yarı aç yarı tok, perişan halde köyüne ulaşır. 1915 yıllarında Sivas ve çevresinde binlerce Ermeni çeteci dağlarda dolaşmaktadır10. Ermeniler Anadolu’da birçok yerleşim yeri gibi Gürün’de de büyük nüfus ve ekonomik güce sahiptirler. Bütün zanaatlar Ermeniler’in tekelindedir. Türkler ve Kürtler yalnızca ırgatlık, çobanlık gibi Ermenilerin beğenmediği “ayak işlerinde” çalışabilmekte yani vatanlarında ikinci sınıf insan olarak yaşamaktadır. Güründe Ermeniler tarafından ipek böcekçiliği yapılmakta, elde edilen ipekler ile Manchester’den getirtilen pamuk iplikler, ipek dokumacılığında kullanılmaktadır. “Gürün İpek Şalları” yurt içi ve dışında büyük ilgi görmekte, Ermeni nüfus varlık üstüne varlık eklemektedir. Ancak, Ermeni nüfusun çok büyük bölümü, Hınçak ve Taşnak Partileri’nin kışkırtmaları ile giderek (birlikte ve iyi komşuluk ilişkileri içinde yaşadıkları) Türk ve Kürt nüfusu horlamaya başlar. Ermeniler tarafından, Gürün’de işkence haneler kurulur11. Ermeniler Gürün içinde ellerinde tuttukları nüfus çoğunluğu ile, fiziksel tahrik ve saldırılara başvurarak Büyük Ermenistan haritasına Gürün’ü de dahil etme çabasına girişirler. Ermeni Komitacıların peş peşe yaralamalar ve ölümlerle sonuçlanan saldırıları ile, Gürün’deki halkların, yüzlerce yıldır süren barışı ve kardeşliği büyük bir darbe yer. Komitacılar yolları kesmekte, en basitinden özellikle Türk halkına ağır hakaretlerde ve ölüm tehditlerinde bulunmadan insanları bırakmamaktadır. Birçok aile, aylarca süren baskı ve saldırılar sonucu Gürün dışına göç etmek zorunda kalır. Halkta silah ve mermi yok gibidir. Ermeni komitacıları ise, son sistem Rus silahları ile donatılmış durumdadır. Gürün ve köylerinden gelen Türk ve Kürt delikanlıları ile çevrede bulunan Osmanlı askerleri bir gece yarısı Gürün’deki işkenceye ve kıyına direnen yaşlı Türklerle birleşerek, Gürün’ü basarlar. Kadın ve çocuklar ile Ermeni çetecilerle işbirliği yapmayı reddeden ve bu nedenle tıpkı diğer Gürünlüler gibi baskı ve şiddete uğrayan Ermeni nüfusu ellenmemek üzere, yüzlerce Ermeni erkeğini yakalayarak bağlarlar. Kadın ve çocuklar ile erkek nüfusun önemli bir bölümü can ve mal güvenlikleri sağlanarak Gürün’den Suriye’ye sürülürler.(Tehcir Olayı) İyi komşuluk ilişkilerini hiçbir zaman bozmayan ve Gürün’de kalmak isteyen Ermeni ailelere ise, can ve mal güvenliği sağlanarak oturma izni verilir. Aile, 1921 yılında Şeyh Hamit Ağanın kızı Dudu’yu çevrenin de etkisi ile istemeye karar verir ve giderek ister. Dudu 13-14 yaşlarında olmasına karşın serpilip gelişmiştir. Güzel ve alımlıdır. O yıllarda Şeyh Hamit ağa çok saygın bir kişiliktir. Tanıyanlar tarafından “hükümet” olarak nitelendirilmekte ve çevresinde birkaç yüz silahlı adamı bulunmaktadır. Ağa kızını verir. Takılar takılır. Yarpuz12 ağalarından Hacı beyin oğlu Hüseyin Ağa da, Dudu’ya vurgundur; ancak Şeyh Hamit Ağa Dudu’yu Ömer’e nişanlamıştır. Hüseyin Ağa, Kerevin’de bulunan akrabaları aracılığı ile Dudu’yu sürekli Ömer’den soğutmaya çalışmaktadır. 1923 yılında Ömer’in küçüğü Arif ’in bir kız ile gönül meselesi olur. Kızın emmisi oğlu olan, Miniğin oğlu İbrahim, Arif’e ateş eder. Arif bacaktan bir sıyrık yarası alır; kaçar ve evine gider. Durumu öğrenen Ömer mavzerini alır ve Miniğin oğlu İbrahim’e beş el ateş eder. İbrahim ağır yaralanır ama ölmez. Durum mahkemeye ulaşır. Bu yaralama sonucu İbrahim’in ölmemesi çok şaşırtıcı bulunur. Gövdeye denk gelen beş kurşuna karşın ölüm olmaması çevre halkı tarafından “Allah Ömer’in katil olmasını istemedi” biçiminde yorumlanır.“Ömer Efsanesi” yeni bir boyut kazanmaya başlar. Bu arada Ömer’in emmisi oğlu Ahmet köy muhtarı seçilmiştir. Ailenin saygınlığı ve sosyal ilişkilerdeki becerisi ile Gürün’de ileri gelenlerle iyi ilişkiler kurar. Bu nedenle, aranmakta olan Ömer’i jandarma güçleri görmezden gelirler. Ömer’in insanüstü gücü, fiziği, iriliği gün geçtikçe dilden dile yayılır. 1924 yılında askerlikle ilgili çıkan aftan yararlanmak için Gürün Askerlik Şubesine gittiği sırada, Miniğin oğlu İbrahim’i yaralama suçundan hapse atılırsa da, zamanın Belediye Başkanı Şakir Uma ve Gürün’ün ileri gelenlerinin yardımları ile ve kefaletle serbest kalır. Dudu’nun, Hüseyin Ağa ile kaçtığını öğrenir. Hapisten çıktıktan bir süre sonra yedi yıl hapis cezasına çarptırılır. Ancak teslim olmaz. Ömer hayıfını(öç) almak için, Nurhak dağları eteğinde, Kısık yolu diye anılan ve Keklikpınarı adındaki yerde jandarma sevkıyatını basar, katır sırtında giden ve askere alınmış olan Hüseyin Ağa’ya mavzerle ateş eder. Ağa katırdan yaralanarak düşer. Askerler Ömer’e ateş açarlar. At vurulur; Ömer kaçar. Hüseyin Ağa ölmez. Askeri birliğe saldırmak suçundan devlet Ömer’e vur emri çıkartır. Ağanın ölmemesi ve Ömer’in kurşun yağmuru arasından canlı, üstelik burnu ile kanamadan çıkması, halk arasında oluşan “Ömer Efsanesinin” inanılırlığını arttırır. “Ömer’i Allah korumaktadır”. Bu inanç her tarafa dilden dile yayılır. Ömer, günlerinin bir bölümünü kendi köyünde geçirirken birçok zamanını da Göğdeli Dağında ve Börklü (Kandıralık) adındaki komşu köyde geçirmektedir. Ömer’in köyde olduğu birçok zamanı jandarma aslında çok iyi bilmekte ancak görmezden gelmektedir. Bu görmezden gelmenin nedeni, Nahiye Müdürünün, Ömer’in amcası oğlu Hüseyin Efendinin evinde oturması ve Mıstık kişilerin yüksek maddi gücüdür. Amcazade Hüseyin Efendinin gerek arazi paylaşımı gerekse de Ömer’in yükselen efsanesi nedeniyle Mıstık kişilerle arası bozulduktan sonra, Nahiye Müdürü ve jandarma komutanına yaptığı baskılar, çevrenin Nahiye Müdürüne taşıdığı birtakım çirkin dedikodular Ömer’in vur emrinin önünü açar. Nahiye müdürünün Zarif adında bir kızı bulunmaktadır. Kız Reşat Kömürlü adında bir tahrirat kâtibi ile evlidir. Köylüler Zarif’in Ömer’e tutkun olduğuna inanmaktadır. 1931 yılının Ekim ayının başlarıdır. Ömer köye döndüğü bir gün Zarif’in yoncalığın yanından bir kucak ot biçtiğini ve hayvanına götürdüğünü görür. Zarif’i yakalar ve bir tokat atar. Öfkesinin boşalması ne yazık ki yanlış bir kişinin üzerine olmaktadır. Zarif babasına gider. Durumu anlatır. Nahiye Müdürü Ömer’in amcaoğlu Acer Ali’yi çağırarak Ömer’i vurmaları için yardım etmesini ister. Acer Ali kabul eder. Ömer vurulursa arazi uyuşmazlığında karşılarına dikilecek kimse kalmayacaktır. Nahiye Müdürü jandarmayı çağırarak infaz için emir verir. Acer Ali’nin evi yoncalığa 20–30 metre uzaklıktadır. Gece yarısı jandarmalar tarafından nereye siper alınacağı incelenir. Acer Ali en uygun yerin ahır olduğunu söyler. Ahırın penceresi doğrudan yoncalığı en yakından gören yerdir. Jandarmalar ne yapacaklarına karar verdikten sonra gider. Ömer, sabah erkenden biçiciler gelmeden önce, yoncalığa iner ve her zamanki gibi sabah namazına durur. Jandarmalar üç kişidir. Verilen emre karşın Maraşlı Ali ve Yozgatlı Süleyman Ömer’i vurmak istememektedirler. Bir adam vurmak; kuş vurmaya benzemez ki; bir ömür insan yükünü taşımak zordur. Üstelik Mustafa Kemal Paşanın dediği gibi “Dünya’ya bedel Türk” olsa olsa Ömer’dir. Olağanüstü güçlüdür. Yenilmez bir bileği vardır. Yiğittir, gözü pektir, dürüsttür; kimsenin malında namusunda gözü yoktur. Eli açıktır. Üstelik Ömer’in ölümüne neden olacak olan namus için adam vurma işini, onlar da aynı durumda olsalar yapmak zorundadırlar. Töre zaten bunu emretmektedir. Gel gör ki Kayserili Hakkı Çavuş acımasızdır. Verilen emri ne olursa olsun yerine getirecektir. Mavzerler kontrol edilir. Mermiler namluya sürülür. Ömer namazdan kalkar. Gün ışımıştır. Ömer’in hafif sakallı yüzü, pos bıyığı ayrı bir heybetle Acer Ali’nin ahırındaki jandarmalara doğru döner. Maraş’lı Ali tetiğe dokunur. Amacı Ömer’in kaçmasını sağlamaktadır. Kurşun sabahın sessizliğini delerek Ömer’in birkaç metre üzerinden vızıldayarak geçer. Ömer sesin yönüne doğru bakarken, Yozgatlı Süleyman’ın mermisi vızıldar bu kez. Ömer bir türlü kendini yere atmayı düşünemez. Yeniden ahır gönüne doğru döner. Kayseri’li Hakkı Çavuş bacaya dayamış, göz, gez, arpacık yapmış ve Ömer’in kafasına nişan almıştır. Tetiği keser. Mermi Ömer’in altın dişini kopararak beynini patlatır. Jandarmalar ahırdan çıkarak, giderler. Yeter, beyni patlamış Ömer’i dizine yatırır. Ağıt yakmaya başlar. Bir gün boyunca Ömer’i dizinde tutar. Ağlar ve ağıdını, Ömer’in yüzyıllarca yankılanacak ağıdını söyler. Bu ağıt hiç bitmez; efsane Ömer, her cenazede yeniden anılmakta, her sevilenin arkasından yakılan ağıtlarda yeniden, yeniden toprağa düşmektedir. O herkesin içinde sevdiğinden bir parçadır. Onun ölümü, Türk halkının gönlünde sonsuzluğa taşınmakta olan, az sayıdaki halk kahramandan birisini daha yaratmıştır artık... ÖMER’İN AĞIDI’NIN SÖZLERİ... Yoncalığın cılga yolu. -------- Ergen babam oğlu ergen. Gide gide kavuşuyor. -------- Yoncalığa olmuş sergen. Ömer’i vuran jandarma, -------- Bunun hiç kimsesi yok mu? İlvanınan savuşuyor. -------- Üstüne örtmemiş yorgan. Pacadan kurşun sıkıldı. ---- Pelerin aldım başıma. Düşman içeri tıkıldı. -------- Canımı aldım dişime. Varın Bakın Emmileri, ------ Kimselere görünmezdim. Ömer dağ gibi yıkıldı. ------ Jandarma geldi karşıma. Sabahınan bir kuş öter; ----- Kardeşinin adı Arif. O da dağların çiveni, ----- Aslını edemem tarif. Aslı Bozok’ludur amma, ----- Aslanımı seviyormuş, Kendi Ayvalı yiğeni. -------- Şu Müdür’ün kızı Zarif. Yüce dağın kırcısıyım. -------- Sabahınan sabahınan, Boz koyunun bercisiyim. ------- Kahve gelir tabağınan. Gazeteye ilan verin. --------- Yeter bacın kurban Gardaş, Ben Ömer’in bacısıyım. ---------- Kucağında bebeğinen. İndim geldim çal’a, çal’dan. -------- Gövdeli’nin boz dumanı. Arif küçük bilmez halden. -------- Hükümet bilmez amanı. Ömer edem vurulunca, ------ Ben Gardaş’ı yolcu eyledim. Bülbül figan etti daldan. ---------- Ot biçim orak zamanı. Yoncalığın kıvrık yolu. ---------- Bir kuş gelir; öte öte. Odasına iner vali. ----------- Gardaş biner; yeğin, ata. Ankara’ya tel veriyor. ------- Kerevin’de deli Dudu. Emmioğlu kaynım Veli. -------- O da duysa çalar hota. Koyun gelir; dura dura. ------ Gürün’e gittim de yayan, Ayağını vura vura. ------- Dayan ey dizlerim dayan. Şimdi Ömer Edem gelir; ---------- Ananı jandarma dövdü. Bıyığını bura bura ----------- Uyan deli Gardaş uyan. Bacısının adı, Eşe. -------- Tarlalarda biter yemiş. Yamçıyı saklamış taşa. ------- Kamasının ucu gümüş. Gavurumuş Kayseri’li! ------ Ankara’da Kemal Paşa, Nişan almış altın dişe. -------- Ömer’i vurun mu demiş? Yoncalığın boz dumanı. ----------- Jandarmalar öğünüyor. Hükümet bilmez amanı. -------- Bibilerin dövünüyor. Gardaş göçünü yükletmiş, ---------- Ses versene deli Gardaş; Ot biçimi yaz zamanı. -------- Düşmanların seviniyor. (H)avluya doldurdum kazı. -------- Kıratına vurdum eyer. Samsun’a yolladım yoz’u. ------ Soyka, keklik gibi kayar. Kınamayın anam bacım, -------- Celkenyurt’da üç yüz hane. Dil bilmiyor Kürdün Kızı. -- ---- Var mı gardaşıma uyar? Arif geldi; Ömer kayıp. -------- Yapıya bakın yapıya, Göğdeli’de gezer seyip. -------- Müfreze doldu kapıya. Niye kötüye vuruldun? ------ Yorulmuşta dinleniyor, Yedi kor fişekten ayıp. ------- Esvabı verin Satı’ya. Adım batsın; adım Yeter. ------- Aferin Gardaş aferin, Dilim bülbül olmuş öter. --------- Eyledin bizleri çırak. Kör olup ta görmeyeydim. -------- Düşman karşıdan sıkıyor; Ölüm olmaz, bundan beter. --------- Elindeki bel’i bırak. Babam oğlu babayiğit, ----- Bibisinin adı Döndü. Verdiler almadın öğüt. ----- Duyan eller buna yandı. Gazeteye ilan edin; ---- Ben Ömer’e öldü demem; Bakın var mı böyle yiğit? --- Yoz ile Halep’e indi. Koyunu sürdüm beriye. ---- Koyun gelir; kuzuyunan. Gardaş biner al, doruya. ---- Ayağının tozuyunan. Ne var azcık sezdireydin; ---- Eşe bacın kurban Gardaş, Sıkmış geriden geriye. ---- Kucağında kızıyınan. Hendeğini doldurmamış. ----- Emmisinin oğlu Ali. Düşmanını öldürmemiş. ---- Odasının yanı halı. Yiğit idi, yiğit Gardaş. ---- Şu Ömer’i vurun demiş; Gül benzini soldurmamış. --- Sivas’ta oturan vali. Kerevin’den haber geldi. ----- Yoncalığa set çekili. Gardaş göstertmem yüzünü. ---- Kaymakam bunun vekili. Varın söylen Şeyh Hamid’e; --- Yanmayım mı babam oğlu? Valiye versin kızını. --- Devre çalardı kekili. Yatakta koyun asılı. Esvap bohçada basılı. Şimdi Ömer edem gelir, Dürbün boynunda asılı.
__________________
.............BU TECRÜBE BU ÖMRE YETMEZ...... |
24.11.2008, 09:04 | #9 |
Moderator
Arif Coşkun Şuan
Son Aktivite: 10.05.2016 19:12
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 61
Mesajlar: 27.868
Tecrübe Puanı: 10
|
Cevap: AYRINTILARIYLA GÜRÜN
Bu kadar önemli kişilik yetiştiren bir ilçe, gerçekten gürünlü olarak gurur duymalarında çok haklılar, bu araştırmayı kim yapmışsa emeğine yüreğine sağlık bilgi açısından güzel bir çalışma. Tebrikler.
__________________
"Dilin düşüncenden önce haraket etmesin" |
01.01.2009, 17:38 | #10 |
Yeni Yiğido
kenan topcu Şuan
Son Aktivite: 09.02.2009 14:59
Üyelik Tarihi: 01.01.2009
Mesajlar: 8
Tecrübe Puanı: 0
|
Cevap: AYRINTILARIYLA GÜRÜN
evet haklısın ama şimdi nerelerde yiz hiç düşündün mü...
|
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|