Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > Arşiv
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Bugünki Mesajlar

Arşiv Güncelliğini Yitirmiş Konular



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Konu Kapatılmıştır
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 04.04.2008, 17:38   #1
_DuMaN_58
Navigator
 
_DuMaN_58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
_DuMaN_58 Şuan _DuMaN_58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 04.02.2016 21:29
Tournaments Won: 3

Üyelik Tarihi: 20.08.2006
Yaş: 33
Mesajlar: 9.619
Tecrübe Puanı: 10 _DuMaN_58 SITEMIZE IŞIK ŞACIYOR_DuMaN_58 SITEMIZE IŞIK ŞACIYOR_DuMaN_58 SITEMIZE IŞIK ŞACIYOR_DuMaN_58 SITEMIZE IŞIK ŞACIYOR_DuMaN_58 SITEMIZE IŞIK ŞACIYOR_DuMaN_58 SITEMIZE IŞIK ŞACIYOR
Standart Bediüzzaman Sadi Nursi



Said Nursi yakın geçmişimizde yetişmiş en büyük İslam alimlerinden ve fikir adamlarındandır. 1873'te Bitlis'in Hizan ilçesine bağlı Nurs köyünde dünyaya gelmiş, 1960'da Şanlıurfa'da Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Genç yaşta edindiği dini ve pozitif bilimlerdeki derin bilgisi, devrin ilim çevreleri tarafından kabul görmüş, küçük yaştan itibaren dikkati çeken keskin zekası, kuvvetli hafızası ve üstün kabiliyetleri dolayısıyla "Çağının eşsiz güzelliği" anlamına gelen "Bediüzzaman" sıfatıyla anılmaya başlanmıştır.

Bediüzzaman Said Nursi, Doğu'nun en acil ihtiyacı olarak gördüğü eğitim problemini çözmek için din ve eğitim bilimlerinin birlikte okutulabileceği ve Medreset-üz Zehra ismini verdiği bir üniversite kurulmasını sağlamak için 1907'de İstanbul'a gelmiştir. Derin bilgisiyle buradaki ilim çevresine de kendini çok kısa süre içinde kabul ettirmiş, çeşitli gazete ve dergilerde makaleler yayınlatmış, hürriyet ve meşrutiyet tartışmalarına katılarak hükümete destek vermiştir.

Dönemin hükümeti, Said Nursi'nin üniversite ile ilgili dilekçesine ilgi göstermemiştir. Hatta İstanbul'daki ilim adamlarının, talebelerin, medrese hocalarının ve siyasetçilerin ona olan ilgisinden rahatsız olmuş, Bediüzzaman'ın önce akıl hastanesine daha sonra da hapishaneye gönderilmesini sağlamıştır.

Said Nursi'nin serbest bırakılmasından kısa süre sonra 23 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet ilan edilmiş. Bu dönemde Bediüzzaman meşrutiyet ve hürriyet kavramlarının İslamiyet'e aykırı olmadığını anlatmak için İstanbul'da çeşitli yerlerde konuşmalar yapmış, Doğu'daki aşiret reislerine Bediüzzaman imzasıyla telgraflar çekmiştir. Yayınladığı bu makaleler ve yaptığı konuşmalarda yatıştırıcı bir rol oynamasına rağmen, 1909'da 31 Mart olayına karıştığı iddia edilerek haksız ithamlarla tutuklanıp, idam talebiyle yargılanmış, ancak beraat etmiştir.

Bediüzzaman bu olaydan sonra tekrar Doğu'ya dönmüş, I. Dünya Savaşında talebeleriyle milis kuvvet oluşturarak savaşa katılmıştır. Gönüllü alay komutanı olarak büyük yararlılıklar gösterdiği I. Dünya Savaşında Rusya'da esir düşmüş, üç yıl süren esaret hayatının sonunda Sibirya'daki esir kampından kaçarak İstanbul'a gelmiştir.

İstanbul'da devlet büyükleri ve ilim çevreleri tarafından büyük bir ilgiyle karşılanan Bediüzzaman, Dar-ül Hikmet-i İslamiye (İslam Akademisi) azalığına tayin edilmiştir. Buradan aldığı maaşla kendi kitaplarını bastırarak parasız olarak dağıtmaya başlamıştır. Said Nursi daha sonra İstanbul'un işgali sırasında işgalcilerin gerçek niyetlerini ortaya koyan Hutuvat-ı Sitte (Şeytanın Altı Desisesi) isminde uyarıcı bir broşür hazırlamış, bu hareketi, İngiliz işgal kuvvetleri komutanının emriyle ölü veya diri ele geçirilmek üzere aranmasına sebep olmuştur. Milli mücadeleyi savunmuş ve destek olmuştur. Bu hareketleri Anadolu'da kurulan Millet Meclisi'nin beğenisini kazanmış ve Ankara'ya davet edilmiştir. 1922'de Ankara'ya geldiğinde devlet merasimiyle karşılanan Bediüzzaman, kendisine yapılan Şark Umumi Vaizliği, milletvekilliği ve Diyanet İşleri Başkanlığı tekliflerini reddetmiştir.

Said Nursi 1925 yılında Şeyh Said isyanı çıktığında, olayla hiçbir ilgisi olmadığı halde, Van'da inzivaya çekilmiş olduğu yerden alınarak Burdur'a, oradan da Isparta'nın Barla ilçesine sürgüne götürülmüştür. Bediüzzaman Risale-i Nur Külliyatı'nın büyük bir kısmını burada yazmıştır.

Nur Risalelerini önlerindeki en büyük engel olarak gören çevreler, 1934 yılında daha yakından kontrol edebilmek amacıyla Said Nursi'nin Isparta'nın merkezine getirilmesini istemiştir. 1935 yılında ise polisler burada da çalışmalarına devam eden Said Nursi'nin oturduğu evde arama yapmış ve bütün kitaplarına el koymuştur. Bediüzzaman emniyete götürülerek sorgulanmış, ancak suç unsuru bir şeye rastlanmayınca serbest bırakılmıştır. Ancak birkaç gün sonra, yeni tutuklamalarla birlikte Said Nursi ve Risale-i Nurlar hakkında soruşturma başlatılmış, Bediüzzaman ve 120 Nur talebesi askeri araçlarla Eskişehir Hapishanesine gönderilmiştir.

Bediüzzaman, vatana ihanet iddiasıyla yargılandığı dava süresince tutuklu kalmıştır. Daha sonra ise Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararla, Said Nursi'ye 11 ay hapisle birlikte Kastamonu'da mecburi ikamet; on beş talebesine de altışar ay hapis cezası verilmiştir.

Polis gözetimi altında mecburi ikamet için Kastamonu'ya getirilen Said Nursi, 1943'te Isparta savcısından gelen talimat üzerine yeniden tutuklanmıştır. Ağır hasta olmasına rağmen Ankara'ya oradan da trenle Isparta'ya getirilmiştir. Risale-i Nur ile ilgili davaların Denizli'deki davayla birleştirilmesi üzerine ise Denizli'ye sevk edilmiştir. Denizli hapsi yine tecrit altında başlamış, çok zor şartlar altında geçen yeni hapishane dönemi ve yargılama safhalarında da Bediüzzaman, Risale-i Nur'un yazımına devam etmiştir. Sonrasında ise 1944'te verilen beraat ve tahliye kararına rağmen, dönemin hükümeti Said Nursi'nin Afyon'un Emirdağ ilçesinde zorunlu iskana tabi tutulmasını emretmiştir.

Bediüzzaman burada hükümet binasının karşısında bir odaya yerleştirilerek gözetim altına alınmıştır. Camiye gitmesine bile müsaade edilmediği, devamlı takip ve gözleme tabi tutulduğu Emirdağ sürgünü, Denizli hapishanesindekinden bile çok daha ağır ve zor şartlar altında geçmiştir. Bu dönemde, hukuki yollarla Bediüzzaman'ı etkisiz hale getiremeyen muhalifleri onu zehirleyerek öldürme yoluna gitmişlerdir. Hayatı boyunca yirmi üç defa denenecek bu teşebbüslerin üçü Emirdağ sürgününde gerçekleşmiştir.

Bu zulümler yaşanırken Bediüzzaman'ın talebeleri tarafından Risale-i Nurlar çoğaltılmış ve böylece Kuran tebliğinin geniş kitlelere yayılması sağlanmıştır. Özellikle de teksir makinelerinin kullanımıyla birlikte bu çalışmalar daha da hızlanmıştır.

1944'te Denizli Ağır Ceza Mahkemesinin beraat kararının Yargıtay tarafından onaylanmasıyla birlikte Bediüzzaman serbest bırakılmıştır. Ancak Risale-i Nurlar'ın her geçen gün yaygınlaşarak insanlara ulaşması dönemin hükümetini rahatsız etmeye başlamıştır. Ocak 1948'de Said Nursi ve on beş talebesi evlerinden ve işyerlerinden alınarak Afyon hapishanesine gönderilmiştir. Ancak tüm bu ağır ve zor şartlara rağmen Bediüzzaman eserlerini yazmaya devam etmiştir.

Aralık 1948'de Said Nursi hakkında 20 ay ağır hapis cezası kararı verilmiş, ancak karar temyiz edilmiş ve Bediüzzaman lehine bozulmuştur. Ancak Yargıtay'ın bu kararına rağmen Afyon Ağır Ceza Mahkemesi yargılamayı uzatarak 20 aylık sürenin cezaevinde geçmesini sağlamıştır. Hak etmediği cezanın süresini tutukluluk haliyle dolduran Said Nursi, Eylül 1949'da serbest bırakılmıştır. Fakat Ankara'dan gelen bir emirle bu sefer de Afyon'da mecburi iskana tabi tutulmuş ve Emirdağ'a ancak Aralık ayında dönebilmiştir.

Bediüzzaman'a 1951'de Emirdağ'da, bundan hemen bir yıl sonra da İstanbul'da, Gençlik Rehberi adlı kitabı nedeniyle birer dava daha açılmıştır. İstanbul'da yapılan duruşmada mahkeme lehte karar vererek davayı sonuca bağlamıştır.

Ocak 1960'ta Ankara'ya girmesi polis tarafından engellenen Bediüzzaman buradan Isparta'ya gitmiştir. Bu dönemde ağır hasta olan 83 yaşındaki Said Nursi, daha sonra talebeleriyle birlikte Urfa'ya gitmiştir. Burada, yürüyemeyecek kadar rahatsız olan Said Nursi'nin yerleştiği otele gelen polisler, İçişleri Bakanının emriyle Bediüzzaman'ı Isparta'ya geri götürmeye çalışmışlardır. Said Nursi bu baskılar sürerken Hakkın rahmetine kavuşmuştur.


YUSUF MEDRESESİ'NDE EĞİTEN VE EĞİTİLEN İSLAM BÜYÜĞÜ

Tarih boyunca birçok Müslüman, Allah yolunda yaptıkları faydalı çalışmaların, Allah'ın tek ilah olduğunu anlatmalarının karşılığında inkarcı kesimler tarafından hapisle cezalandırılmıştır. Ama onların hapiste bulunmalarının nedeni bir suç işlemeleri, kanunlara karşı gelmeleri değildir. Müslümanların güzel ahlakı insanlar arasında hakim kılmasından ve dolayısıyla kendi kötülüklerinin ortaya çıkacağından, kötülüklerden elde ettikleri çıkar ve menfaatlerin yok olacağından korkanlar, Müslümanlara hep iftiralar atmışlar, halkı ve resmi mercileri onlara karşı kışkırtmışlardır.

Benzer olaylar Bediüzzaman'ın yaşamı boyunca da sık sık tekrarlanmıştır. Kendisi ve talebeleri Kuran ahlakını anlatmak için halisane bir çaba yürüten, mevki ve makam hırsı olmayan, siyasetten özellikle uzak duran, imansızlık akımlarına karşı insanları Kuran'ın sunduğu barış ve huzur ortamına davet eden, devletin bütünlüğüne ve milli ve manevi değerlerine zarar verenlere karşı mücadele eden kimseler olmalarına rağmen hep asılsız ve çirkin iftiralarla itham edilmişlerdir. Bunun sonucunda ise haklarında soruşturmalar başlatılmış ve yıllarca hapiste tutulmuşlardır. Her defasında ise aklanmışlar ve hiçbir suçlarının olmadığı görülmüştür. Ancak bu esnada tutuldukları hapishaneler onlar için birer Yusuf Medresesi olmuş, manevi dereceleri, samimiyetleri, kararlılıkları, birbirlerine olan bağlılıkları, ihlasları pekişmiş, güçlenmiştir.

Bediüzzaman'ın maruz kaldığı uygulamalar, kendisine atılan iftiralar Kuran ayetlerinin birer tecellisidir. Hayatı kısaca gözden geçirildiğinde dahi Kuran'da aktarılan ve salih müminlerin karşılaştıkları olayların çok benzerlerini yaşadığı ve bu olaylara karşı Kuran'da haberleri verilen güzel ahlaklı müminler gibi davrandığı açıkça görülebilir. Bu nedenle Bediüzzaman'ın hayatına kısaca bakmak, bugüne örnek olması açısından da faydalı olacaktır.


Bediüzzaman'ın Yusuf Medresesi'ndeki Hayatı

Bediüzzaman'ın hayatının büyük bir bölümünün hapishanelerde, sürgünde, gözaltında geçmesi onun ve talebelerinin inançlarında ne kadar kararlı ve sabırlı olduklarını göstermiştir. Devletin ve milletin çıkarları için hizmet etmeye kendilerini adamış olmalarına rağmen, bazı çevrelerce hep devlete zarar vermeye çalışmakla suçlanmışlardır. Bu çevreler iftiraları ile, daima devletin ve milletin yararını düşünen bu insanları, halkın gözünde zararlı insanlar olarak göstermeyi ve onları küçük düşürmeyi amaçlamışlardır. Örneğin, bu çevreler sahip oldukları yayın organları ve benzeri vasıtalarla, Said Nursi ve talebelerini gizli ve dine dayalı cemiyet kurmak, rejime karşı çıkmak ve Cumhuriyet'in temel ölçülerini yıkmaya davranmakla suçlamışlardır. Bunun üzerine tevkif edilerek Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi'ne çıkarılmak üzere Said Nursi ile birlikte 120 Nur talebesi, o dönemin bazı yazarlarının anlattığına göre, "sanki ihtilal çıkarmışlar gibi kamyonlarla elleri kelepçeli olarak" Eskişehir'e götürülmüşlerdir.

Bu arada belirtmekte fayda bulunmaktadır ki, tüm bu olaylar esnasında Türk polisi ve Türk askeri daima vicdanlı davranmış, Bediüzzaman'a ve Nur talebelerine karşı samimi ve anlayışlı bir tavır göstermişlerdir. Bazı dinsiz çevrelerin kışkırtmaları ve yarattıkları infial nedeniyle onlar görevlerini yerine getirmek zorunda kalmışlar, ama hakkın yanında olduklarını ifade etmekten de çekinmemişlerdir. Örneğin Bediüzzaman ve 120 talebesini Eskişehir'e götürmekle görevli askeri müfrezenin kumandanı kelepçelerini çözerek ibadetlerini rahatça yerine getirmeleri için onlara imkan tanımıştır.

Bir başka önemli İslam mütefekkiri olan Necip Fazıl Kısakürek Son Devrin Din Mazlumları isimli kitabında Bediüzzaman'ın ve Nur talebelerinin gözaltına alınmaları ile ilgili olarak şunları ifade etmektedir:

Baskında Bediüzzaman ve talebelerine ait herşey ele geçtiği halde, ortada itham medarı olabilecek hiçbir şey yoktur. Böyleyken kendisini beraat ettirmiyorlar da idamlık bir ithamın teselli mükafatı halinde, 15 talebesiyle beraber hapse mahkum kılıyorlar. 105 talebe de beraat kararı alıyor."1

Eskişehir Mahkemesi Bediüzzaman'a, Kuran-ı Kerim'den bazı ayetleri tefsir ettiği için 11 ay hapis cezası vermiştir. Eskişehir hapsi sırasında Bediüzzaman oldukça zor günler geçirmiştir. Onu ayrı bir hücrede tecrit etmişler ve türlü zorluklar yaşatmışlardır. Bu hapis sırasında Bediüzzaman'a uygulanan muamelelerden bazı örnekler çeşitli kaynaklarda şöyle aktarılmıştır:

120 talebesiyle Eskişehir hapishanesinde bulunan Said Nursi tam bir tecrid içerisine alınarak, kendisine ve talebelerine çeşitli zulüm ve işkenceler yapılıyor. Talebelerinden Zübeyir Gündüzalp'in anlattığına göre 12 gün yemek verilmiyor."2

Zaten bize idam mahkumu gözüyle bakıyorlardı. Hiçbir ziyaretçi bırakmıyorlardı. 'Siz de idam olacaksınız bunlarla konuşursanız' diyorlardı. Geceleri pislikten, tahta kurularından, hamam böceklerinden uyumak kabil değildi.3

Eskişehir Hapishanesi'nden tahliye olan Bediüzzaman Kastamonu'da karakol karşısında bir evde oda hapsine alınmıştır. 8 sene sonra gelen Denizli Mahkemesi 20 ay hapis cezası vermiş, daha sonra Bediüzzaman Emirdağ'a mecburi ikamete yollanmıştır.

Bütün bu olaylar sırasında sayısız işkence ve eziyete maruz kalmış, defalarca zehirlenmiştir. Son derece yaşlı ve hasta olan Bediüzzaman, özellikle soğuk, nemli ve havasız hücrelerde tutulmuştur. Hapishane günlerindeki hatıralarını Said Nursi şöyle anlatmaktadır:

Pek basit bahanelerle kışın en şiddetli soğuk günlerinde beni tutuklayarak büyük ve gayet soğuk iki gün sobasız bir koğuşta tecrid içinde hapsettiler. Halbuki ben küçük odamda günde birkaç defa soba yakarken ve daima mangalımda ateş tutarken, zafiyet ve hastalığımdan zor dayanabilirdim. 4

Bediüzzaman sözlerinin devamında, önceki bölümlerde de bahsettiğimiz gibi, çektiği bu sıkıntıları hafifleten tesellinin mahkumların İslam'a girmeleri olduğunu söylemektedir.



Bediüzzaman'a Yapılan Suçlamalar

Dini ve manevi değerlerin yaygınlaşmasından hoşnut olmayan çevreler Said Nursi için de daimi taktiklerini uygulamışlar ve Bediüzzaman'ın hayırlı çalışmalarını engellemek için tüm halkı ve resmi mercileri ona ve Nur talebelerine karşı kışkırtacak şekilde bir karalama kampanyasına başlamışlardır. Dönemin muhalif gazeteleri Bediüzzaman ve talebeleri aleyhinde propaganda ve uydurma yazılar yayınlamışlardır. Bazı şahıslar, hayali iftira senaryoları için parayla tutulmuşlardır. Ancak her defasında mahkemeler Bediüzzaman'ı ve arkadaşlarını tüm bu suçlamalardan beraat ettirmiş, çocukların dahi anlayacağı basit ve acemice iftiralara tevessül edenler kendilerini kamuoyu nezdinde küçültmüşlerdir.

Bu çevrelerin düzenledikleri iftira ve saldırılar incelendiğinde hemen hepsinin tarihte müminlerin karşılaştıkları iftiraların birer benzeri oldukları görülmektedir. En başta "dini istismar ediyor" olmak üzere, "çevresindekileri kandırıyor", "sapkındır", "delidir", "ona uyanlar cahil kesimdir" suçlamaları... Bunlar Kuran'da defalarca dikkat çekilen, müminlere yöneltilen iftira ve suçlamalardan bazılarıdır.

Her mümin Kuran'daki, "Biz hangi ülkeye bir uyarıcı korkutucu gönderdikse, mutlaka oranın refah içinde şımaran önde gelenleri: 'Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz' demişlerdir." (Sebe Suresi, 34) ayetinde de belirtildiği gibi kavmin önde gelenlerinin tepkisiyle karşılaşmıştır ve karşılaşacaktır. Bu, Allah'ın değişmeyen bir kanunudur ve bu tepkilere maruz kalmak müminlerin doğru yolda olduklarının açık delilidir.

Kuran'ın yüzlerce ayetinde anlatılan bu suçlama ve saldırıların Bediüzzaman Said Nursi ve talebelerinin yaşamlarında da tecelli etmesi, izledikleri yolun doğru ve verdikleri mücadelenin etkili olduğunun açık bir göstergesidir. Bu olaylarla, Kuran ahlakı yolunda mücadele veren bütün müminler karşılaşacaklardır. Allah bu gerçeği bir ayetinde şöyle bildirir:

Yoksa sizden önce gelip geçenlerin hali, başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? (Bakara Suresi, 214)


Münafıkların musallat olması


Bediüzzaman'ı ve talebelerini durdurmak için kullanılan yöntemlerden birisi de, bu halis insanların arasına iki yüzlü kişilerin sokulmasıdır. Bu kişilerin görevi Bediüzzaman ve talebeleriyle ilgili gelişmeleri din düşmanlarına bildirmek ve daha sonra bu çevrelerin etkisi altındaki basında bu insanlar hakkında aleyhte yazılar çıkmasını sağlamaktır.

Bunun örneklerinden birisi 1964 yılında Cumhuriyet'te yayınlanan "İnanç Sömürücüleri" isimli yazı dizisidir. Kendisini dindar olarak gösterip, Nur talebeleri arasına sızan, defalarca Bediüzzaman'ın yanında bulunan Yılmaz Çetiner isimli şahıs, daha sonra bu mümin topluluğu hakkında akıl almaz iftiralar ortaya atmıştır. Bediüzzaman bir sözünde aralarına giren bir casusu şu şekilde anlatır:

Hem bir dessas casus adam, Risale-i Nur talebeleri aleyhinde çalışıyordu ki, onları hapse attırsın. Bir gün -serbest olarak- "Ben bir ipucu bulamadım ki, bunları hapse soksam. Eğer bir ipucu bulsam, onları hapse sokacağım." diye ilân ettiği vakitten iki gün sonra bir iş yapıp, Risale-i Nur talebeleri yerinde, o adam iki sene hapse girdi.5

Bediüzzaman, kendisine karşı düzenlenen bütün bu komplo, saldırı ve iftiralara rağmen yürüttüğü mücadeleden hiçbir taviz vermemiştir. Ona yapılanlar kendisinin ve talebelerinin şevkini ve kararlılığını artırmaktan başka bir şeye yaramamıştır. Kuran'da vaat edildiği gibi inkar edenlerin tuzakları boşa çıkmıştır. Allah inkarcıların tuzaklarının boşa çıkacağını ayetlerinde şöyle bildirir:

Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. Müşrikler istemese de O dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur. (Tevbe Suresi, 32-33)

Andolsun, (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir: Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır. (Saffat Suresi, 171-172)

Bediüzzaman tarih boyunca Allah yolunda zulüm görmüş samimi müminlerden biridir. Ancak bilinmelidir ki, bir müminin hayatı boyunca karşılaştığı her zorluk, her sıkıntı, işitmekten hoşlanmayıp da işittiği her söz ve her iftira o müminin hayrınadır. Mümin tüm bunlara sabır gösterip, tevekkül ettikçe onun cennetteki mekanı daha da genişler, daha güzelleşir, makamı daha da artar. Dünyada ise Allah müminlere üstünlük vaat etmiştir. Bu nedenle inkarcılar ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar yaptıkları boşa gider. Hatta onlara cehennem azabı olarak geri döner.

Bediüzzaman'ın yanısıra İmam-ı Azam, İmam-ı Ahmed, İbn-i Hanbel gibi İslam büyükleri de başta Yusuf Medresesi olmak üzere birçok sıkıntı, işkence ve zulme maruz kalmışlar, "tutuklanarak", "sürülerek", "baskı altına alınarak" engellenmeye çalışılmışlardır. Bediüzzaman, Yusuf Medresesi'nde bulunan ve çeşitli zorluklara göğüs geren İslam alimleri için şöyle der:

Hem kalbime geldi ki, madem İmam-ı A'zam gibi en büyük müçtehidler hapis çekmiş ve İmam-ı Ahmed ibn-i Hanbel gibi bir büyük mücahide, Kur'an'ın bir tek mes'elesi için hapiste pek çok azap verilmiş. Ve şikayet etmeyerek tam bir sabır ile sebat edip o mes'elelerde sükut etmemiş. Ve pek çok imamlar ve alimler, sizlerden pek çok ziyade azap verildiği halde, tam bir sabır içinde şükredip sarsılmamışlar. Elbette sizler, Kuran'ın birçok hakikatleri için pek büyük sevap ve kazanç aldığınız halde pek az zahmet çektiğinize binler teşekkür etmek borcunuzdur.6


SONUÇ

Kuran'da haberleri verilen peygamberlerin ve geçmişte yaşamış olan salih müminlerin hayatlarına baktığımızda hep zorlu bir mücadele, sürekli bir ölüm veya yurtlarından ve evlerinden sürülme tehdidi, iftiralar, suçlamalar ve alayla karşılaşırız. Çünkü onlar Allah'ın emrine uymuşlar ve sadece dini kendileri yaşayarak kalmamış, imkanlarının ulaşabildiği en son noktaya kadar insanlara dini ve güzel ahlakı anlatmışlardır. Bu samimi ve ciddi çabalarının sonucunda ise birçok insanın imanına vesile oldukları gibi, daha çoklarının da düşmanlığını kazanmışlar ve dönem dönem zorluklarla dolu bir hayat yaşamışlardır.

Bu zorluklara göğüs geremeyenler, peygamberlerin gösterdiği güzel ahlakı, sabrı ve hamiyet-i İslamiye'yi gösteremeyenler ise "geride kalanlar"dan olmuşlar, dünya hayatına razı olarak ahiretlerini dünya için satmışlardır.

Ancak unutulmaması gereken çok önemli bir gerçek vardır: Allah tüm zorlukları iyilerin ve kötülerin, temizlerin ve pislerin, samimilerin ve sahtekarların, iman edenlerin ve dinsizlerin birbirlerinden ayırt edilmeleri için yaratır. Zorluklar karşısında Allah'ın hoşnut olacağı güzel ahlakı gösterenler Allah'ın dostudurlar ve Allah dünyada ve ahirette dostlarına yardımını ve desteğini müjdelemektedir. Allah'ın bir ayetinde bildirdiği gibi "her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır".

Kuran'da bildirilen bu müjdenin yanı sıra, Allah, müminlere kurulan tuzakları mutlaka bozacağını, o tuzakların sahiplerini büyük bir bozguna uğratacağını, inkar edenlerin müminlere hiçbir şekilde zarar veremeyeceklerini bildirmektedir. Bununla ilgili ayetlerden bazıları şöyledir:

... Allah, kafirlere mü'minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez. (Nisa Suresi, 141)

Hani o inkar edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. (Enfal Suresi, 30)

Müminlerin yaşadıkları zorlukların ardından daima güzellik, hayır ve bereket gelmiştir. Örneğin Hz. Yusuf hapisten çıktığında Mısır'ın hazinelerine yönetici olarak tayin edilmiştir, Allah Hz. Nuh'u ve inananları zulmeden kavimlerini helak ettikten sonra bereketli bir yerde konaklatmıştır, Hz. Musa'ya ve kavmine işkencelerde bulunarak onları yok etmek için uğraşan Firavun'un kendisi denizde boğularak yok olmuştur. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) ise kendisine kurulan tuzaklardan ve ölüm tehditlerinden sonra inananlarla birlikte hicret etmek mecburiyetinde kalmıştır. Ancak ardından Allah kendisine ve müminlerin üzerine rahmetini ve bereketini yaymış, müminler büyük bir güç kazanarak kötülerin ittifakını yenilgiye uğratmışlardır.

Allah, dünyada herkese yaptığının karşılığını gösterecektir; salih müminleri de mutlaka üstün kılacaktır. Ancak asıl karşılık sonsuz ve asıl hayatımız olan ahirettedir. Her insan, er ya da geç mutlaka bir gün ölecektir. Herkes hiç beklemediği bir anda ölüm meleği ile karşılaşacak ve işte o an, her insan gerçeği tüm çıplaklığı ile görecektir. Herkes şundan emin olmalıdır ki, dünya hayatına razı olanlar, zorluklardan kaçanlar, keyiflerinin peşinden gidenler, rahatlarını bozmaktan kaçınanlar, istek ve arzularını Allah'ın rızasına tercih edenler, gelecek endişesi ile, haksız yere hapse atılmaktan veya sürülmekten korkarak dinlerini, ibadetlerini terk edenler ölüm meleklerini gördüklerinde hiç de dünya hayatında yaşadıklarına sevinemeyeceklerdir. Bu insanlardan hiçbiri, "İyi ki dünya hayatımda yan gelip yatmışım, dünya zevklerinin peşinde koşmuşum. Bunlar da yanıma kar kaldı" diyemeyecektir. Diyemediği gibi, tüm bu yaptıkları onda tarifi ve geri çevrilmesi imkansız bir pişmanlığa neden olacak, hiçbir zaman hissetmediği kadar büyük bir yürek acısı ve çaresizlik hissi duyacaktır. Allah inkarcıların ahiretteki pişmanlıklarını şöyle bildirmektedir:

Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık." (Enam Suresi, 27)

Kitabı sol eline verilen ise; o da, der ki: "Bana keşke kitabım verilmeseydi. Hesabımı hiç bilmeseydim. Keşke o (ölüm herşeyi) kesip bitirseydi. Malım bana hiçbir yarar sağlayamadı." Güç ve kudretim yok olup gitti." (Hakka Suresi, 25-29)

Tüm hayatını Allah için yaşayan, Allah'ın rızasından vazgeçmediği için hayatının büyük bir bölümünde zulüm gören, zorluk yaşayan, hep öldürülme tehlikesi altında kalan, insanlardan incitici ve alaycı sözler işiten, iftiralara uğrayan, hatta hapis yatan bir mümin ise ölüm meleğini gördüğünde tüm hayatı boyunca yaşadığı zorluklar için büyük bir sevince kapılacaktır. Hatta kitap boyunca anlattığımız gibi mümin, zorluklarla karşılaştığı anda da çok büyük bir sevinç ve umut yaşar; çünkü tüm dünyadaki zorlukların sonunun hayır olduğunu, Allah'ın mutlak bir kolaylık ve üstünlük vereceğini bilir. Üstelik burada yaşadığı zorlukların ahirette de bir güzellik ve kat kat artırılmış nimetler olarak karşısına çıkmasını şiddetle umar. Bu nedenle inkar edenler, zorluk anında müminlerin tavrına şaşırır, onların neşesine ve gücüne, ümitvar yaklaşımlarına hayret ederler. Çünkü onlar müminlerin Allah'tan, onların ummadığı şeyleri umduklarını bilmezler.

Yusuf Medresesi, bu nedenle bir mümin için hem manevi bir eğitim yeri hem de ahiretteki güzelliklerin kapısını açan bir imtihan vesilesidir. Yusuf Medresesi'ne giren mümin, bu imtihanın hayırla sonuçlanmasını beklediği ve cenneti biraz daha fazla umabildiği için büyük bir sevinç duyar.

Müminler olaylara inkarcıların kavrayamadıkları bir gözle bakar ve olayların iç yüzünü görebilirler. Onlar, zorluğun, ezanın, engellenmelerin asıl anlamını bilen, hayatlarını bu sırra göre yaşayan insanlardır. Dolayısıyla, Allah'a samimi olarak iman eden, sadece Allah'tan korkup sakınan, Allah'ı seven, Allah'ı dost edinen, insanlar arasında dostluğun, sevginin, hoşgörünün, ümitvar olmanın, iyimserliğin, dayanışmanın, güzel ahlakın yayılması için gönülden mücadele veren bir insanı, herhangi bir kötünün veya fesat peşindeki bir insanın durdurabilmesi veya engelleyebilmesi kesinlikle mümkün değildir.

İnkarcılar bilmelidirler ki ne yaparlarsa yapsınlar, tüm güçlerini de toplasalar, birbirlerine arka da çıksalar, dağları yerinden sarsacak kadar kapsamlı tuzaklar da kursalar, onlar müminlere hiçbir zarar veremezler. Hatta her kurdukları tuzak, attıkları her iftira, söyledikleri her alaycı söz müminlerin hem dünyadaki hem de cennetteki mekanlarının daha da güzelleşip zenginleşmesine vesile olur.

Bu sırrı bilen müminlere Allah Kuran'da şöyle müjde verir:

Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır... Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur. Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) mü'minleri müjdele. (Tevbe Suresi, 111-112)
__________________
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
_DuMaN_58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif
Alt 04.04.2008, 17:45   #2
WåñTêd_øØ7
Usta Yiğido
 
WåñTêd_øØ7 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
WåñTêd_øØ7 Şuan WåñTêd_øØ7 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Tournaments Won: 2

Üyelik Tarihi: 05.02.2008
Mesajlar: 1.335
Tecrübe Puanı: 756 WåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYOR
Standart --->: Bediüzzaman Sadi Nursi

EMEGINE saglık ++++++++++++++++++++++++++++++ ++++++++rep
__________________
Nefsini baş tacı eden , Dinini hor görür...
WåñTêd_øØ7 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif
Alt 04.04.2008, 18:24   #3
Kadir58
Yasaklı
 
Kadir58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Kadir58 Şuan Kadir58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 29.05.2008 00:27

Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 36
Mesajlar: 259
Tecrübe Puanı: 0 Kadir58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart --->: Bediüzzaman Sadi Nursi

Ayrica sormak lazim, Bediüzzaman lakabini ona kim takmistir?

Asrin güzelligi anlamina gelen bu lakabi kendi kendine takacak kadar kibirli olamaz bir müslüman
Kadir58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır  
Alt 04.04.2008, 20:23   #4
Ertugrul
Genel Koordinatör
 
Ertugrul - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Ertugrul Şuan Ertugrul isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 19.01.2013 14:22

Üyelik Tarihi: 11.01.2006
Mesajlar: 2.795
Tecrübe Puanı: 10 Ertugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende Zukunft
Standart --->: Bediüzzaman Sadi Nursi

Alıntı:
Kadir58 Nickli Üyeden Al?nt? Mesajı Göster
Ayrica sormak lazim, Bediüzzaman lakabini ona kim takmistir?

Asrin güzelligi anlamina gelen bu lakabi kendi kendine takacak kadar kibirli olamaz bir müslüman
Edepsizlik yapma ! Sağdan soldan aldığın saçma sapan yazıları buraya taşıyarak konuları saptırma. Varsa bilgin,fikrin söyle, hakaret ederek, iftira atarak insanları tahrik etme !
Şu bilgi esksikliğine bak, Bediüzzaman asrın güzelliği manasına gelmez,daha neyin ne manaya geldiğini bilmeden etrafa saldırıyorsun. Önce öğren, sağlam bilgi sahibi ol ve bu arada bu lakabı Said Nursiye kendisi takmamamıştır. Bunuda öğren !
İnsanların saygı duyduğu, kanaat önderlerine karşı sevmesende, fikirlerini benimsemesende en azından saygılı ol .
Sadid Nursi'nin yazdığı eserleri oku, üzerinde düşün yinede benimsemessen edeple eleştir, ama okumadan, tanımadan,paranoya ile hareket etme, başkalarının sevdiklerini sevmeyebilir ama saygılı olmak zorundasın.
__________________
(Yumhil vela yuhmil)

Ertuğrul Özdemir



Kötülere Acımak İyilere Zulümdür !
Ertugrul isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif
Alt 04.04.2008, 22:08   #5
Kadir58
Yasaklı
 
Kadir58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Kadir58 Şuan Kadir58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 29.05.2008 00:27

Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 36
Mesajlar: 259
Tecrübe Puanı: 0 Kadir58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart --->: Bediüzzaman Sadi Nursi

Alıntı:
cahar Nickli Üyeden Al?nt? Mesajı Göster
Edepsizlik yapma ! Sağdan soldan aldığın saçma sapan yazıları buraya taşıyarak konuları saptırma. Varsa bilgin,fikrin söyle, hakaret ederek, iftira atarak insanları tahrik etme !
Şu bilgi esksikliğine bak, Bediüzzaman asrın güzelliği manasına gelmez,daha neyin ne manaya geldiğini bilmeden etrafa saldırıyorsun. Önce öğren, sağlam bilgi sahibi ol ve bu arada bu lakabı Said Nursiye kendisi takmamamıştır. Bunuda öğren !
İnsanların saygı duyduğu, kanaat önderlerine karşı sevmesende, fikirlerini benimsemesende en azından saygılı ol .
Sadid Nursi'nin yazdığı eserleri oku, üzerinde düşün yinede benimsemessen edeple eleştir, ama okumadan, tanımadan,paranoya ile hareket etme, başkalarının sevdiklerini sevmeyebilir ama saygılı olmak zorundasın.
Edepsizligi sen yapma.
Buraya ekledigim bilgilerin hangi kitapta yer aldigi yaziyor, daha ne ifdirasi.
Cok merek ediyorsan, ac bak.

Sen her sevmedigine karsi saygilimisin

Hüseyin Nihal Atsiz a saygilimisin mesela
Kadir58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır  
Alt 04.04.2008, 22:11   #6
çiğdem kaya
Tecrübeli Yiğido
 
çiğdem kaya - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
çiğdem kaya Şuan çiğdem kaya isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 26.11.2010 22:56

Üyelik Tarihi: 18.01.2008
Yaş: 44
Mesajlar: 211
Tecrübe Puanı: 638 çiğdem kaya FAZLA SÖZE GEREK YOKçiğdem kaya FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart --->: Bediüzzaman Sadi Nursi

Alıntı:
Kadir58 Nickli Üyeden Al?nt? Mesajı Göster
Edepsizligi sen yapma.
Buraya ekledigim bilgilerin hangi kitapta yer aldigi yaziyor, daha ne ifdirasi.
Cok merek ediyorsan, ac bak.

Sen her sevmedigine karsi saygilimisin

Hüseyin Nihal Atsiz a saygilimisin mesela
kadır bak bu adam dıne cok hızmet verdı gunaha gıreceksın mıllete laf yetıstıreyım derken.bı kerede sus dınle ılla lafmı yetıstırecen herkese ayıp yaa kucuklugunu bıl bıraz.her konuda bır fıkrın var allaha sukur.ne cok akıllı bıseysın
çiğdem kaya isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif
Alt 04.04.2008, 22:15   #7
Kadir58
Yasaklı
 
Kadir58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Kadir58 Şuan Kadir58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 29.05.2008 00:27

Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 36
Mesajlar: 259
Tecrübe Puanı: 0 Kadir58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart --->: Bediüzzaman Sadi Nursi

Alıntı:
çiğdem kaya Nickli Üyeden Al?nt? Mesajı Göster
kadır bak bu adam dıne cok hızmet verdı gunaha gıreceksın mıllete laf yetıstıreyım derken.bı kerede sus dınle ılla lafmı yetıstırecen herkese ayıp yaa kucuklugunu bıl bıraz.her konuda bır fıkrın var allaha sukur.ne cok akıllı bıseysın
Ne hizmeti verdi?

Bu adam degil miydi zamaninda kürtce üniversite kurulmasini istiyen?

ayrica bu adam ilimli, bilgili vs. diyenler.
Soruyorum, ilimli birisi yasadigi topragin dilini ögrenemezmiydi?

Bu kisi türkce bilmiyordu
Kadir58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır  
Alt 05.04.2008, 03:11   #8
Ertugrul
Genel Koordinatör
 
Ertugrul - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Ertugrul Şuan Ertugrul isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 19.01.2013 14:22

Üyelik Tarihi: 11.01.2006
Mesajlar: 2.795
Tecrübe Puanı: 10 Ertugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende ZukunftErtugrul hat eine strahlende Zukunft
Standart --->: Bediüzzaman Sadi Nursi

Alıntı:
Kadir58 Nickli Üyeden Al?nt? Mesajı Göster
Edepsizligi sen yapma.
Buraya ekledigim bilgilerin hangi kitapta yer aldigi yaziyor, daha ne ifdirasi.
Cok merek ediyorsan, ac bak.

Sen her sevmedigine karsi saygilimisin

Hüseyin Nihal Atsiz a saygilimisin mesela
Bak güzel kardeşim edepsizlik diyorum çünkü ; ölülerin arkasından kötü konuşmama, alimleri avamın eleştirmesi, kitaplarını okumadığın bir zata alenen hakeret etme ve 6000 sayfaya yakın eser vermiş bir mütefekkire iftira atmak vede kurtuluş savaşında bizzat öğrencileri ile katılmış, yurdunu savunurken esir düşmüş bir gaziyi suçlama, asla ırkçılık yapmamış, hatta ırkçı ayaklanmalara karşı durmuş birini ismini de yanlış söylerek suçluyorsun işte bu sebeplerden edepsizlik yapıyorsun.

Şu yazdıklarının hepsi yalan, yanlış ve iftiradan öteye gitmeyen garebetlerdir. Hangisine cevap vereyim ki bilmiyorum. Türkçe bilmez diyorsun İnsaf ! Said Nursi'nin yazdığı 6000 sayfa Türkçe eseri var ,bu saçmalık seni müfteri ilan etmek için yetmez mi ?

Kürtçe Üniversite kurmak istediğini söylüyorsun, bir yalan daha Said Nursi doğuda bir Üniversite kurmak istemiştir ve burada hem dini hemde pozitif ilimlerin beraberce okutulmasını düşünmüştür. Bu düşüncesi Osmanlının sonunda ve Cumhuriyetin kuruluşunda da açıkça talep etmiştir dönemin kurucu meclisi ki herhalde bilirsin başında Mustafa Kemal vardı bu konuya olumlu bakmış ve yardımda bulunmuştur., ancak bu proje gerçekleşememiştir. Son 30 yıldır yaşadığımız ve bir çok can feda ettiğimiz bölücü terörün bir sebebide bu bölge insanının cahil kalmasıdır birde bu yönden becerebilirsen düşün . Bu arada şunuda ekliyeyim ki kürtçe yazılı eser yok gibi birşeydir, bu yüzden kürt dili ile eğitim yapmak mümkün değil ve bir çok şivesi bulunduğundan birlik oluşturulamaz. Bu iddianın saçmalığını anlayan anlamıştır, istersen yakın zaman da vefat eden Mehmet Gül'ün bu konuda ki fikirlerini bi gözden geçir.

Miliyetçilikden dem vuruyorsun bir bak bakalım Alparlan Türkeş'in Said Nursi hakkında ki düşünceleri ve bağlılığı nasılmış, ama pardon sen varken Türkeş te kim oluyor ki...

Milletimiz içinde Said Nursi'ye sevgi ve saygı besleyen, işari tefsiri Risale-i Nur'u okuyan binlerce insanımız varken ,mesnetsiz iddialar ortaya atmak, gönülleri kırmak, miğde bulandırmak milliyetçilikse lanet olsun bu türden milliyetçiliğe, ama biliyorum ki fikirler ayrı ayrı olsada bizim milletimiz sevilenleri sever, saygı duyulanlara dil uzatmaz, milletin bağrında halen bu asil duygular var. Bir kaç kendini bilmezin lafı ile bir camiayı suçlayamayız.

Diyorsun ki Nihal Atsız'a sen saygılı oluyormusun. Niçin olmuyayım ki, eserlerinin bir kısmını okudum, taraftar olmadığım kısmıda çok ama bir dava adamıdır. Davası uğrunda çile çekmiştir. Saygıyı hak etmiştir. Onu sevenlerin olduğu yerde asla eleştirmem, duyguların söze katıldığı yerde mantıkla hareket edilmez. Gönül dili ortaktır, yeterki konuşturmasını bilin. İrfansız milliyetçilik olmaz...

Burada şu yada bu akımın temsilcisi olsun, toplumların sevdiği, saydığı, fikir önderi olarak gördüğü hele birde ahirete göçmüş kişilere karşı saygısızlığı kabul edemeyiz. Bu yeri gelir Pir Sultan Abdal olur, yeri gelir Hacı Bayram Veli olur, yeri gelir Yunus Emre olur, yeri gelir Mevlana olur, yeri gelir Süleyman efendi olur, yeri gelir Said Nursi olur. Milletin bağrından çıkardığı,kalabalıkların gönlünde yer verdiği kişiliklere saygısızlık ne insalıkla, ne müslümanlıkla, nede türklükle bağdaşır. Edep bunu kaldırmaz. Kalp kırarak, nefret tohumları ekerek, ötekileştirerek, farklılıkların altını çizerek milliyetçilik de olmaz insanlıkta !

Bu konuyu daha fazla uzatmayalım, küçük bir fıkra ile bağlıyalım :

Kendini beğenmiş bir papaz çıkar Hoca'nın karşısına.
- Bütün dünyayı dolaştım, sorularıma cevap
veren kimse çıkmadı. Bir de sana sorayım Hoca
- "Söyler misin, kaç tane yıldız var gökyüzünde?"
Hoca cevap verir :
- Bir eşeğin kılları kadar...
- Nasıl cevap bu der papaz, eşeğin kılları sayılır mı hiç?
- Peki der hoca, gökteki yıldızların sayılabileceğini kim söylemiş?
Papaz:
-İkinci sorumu bil bakalım. Sakalımda kaç tane kıl
vardır benim?
Hoca yine cevap verir:
- Eşeğin kuyruğunda kaç kıl varsa o kadar.
- Nereden biliyorsun diyecek olur papaz. Hoca şöyle anlatır:
- İnanmazsan otur şuraya. Sıra ile bir eşeğin kuyruğundan kıl koparalım bir
senin sakalından. Eğer senin yüzün kabak gibi ortaya çıktığında eşeğin
kuyruğunda hala kıl kalırsa senin haklı olduğuna inanırız.
Papaz sus pus olup sıvışır hemen...

Boş tartışmalarla, akıl dışı iddialarla uğraşmayalım, halep ordaysa arşın burda Said Nursi'nin eserleride ortada açar okursunuz beğenirsiniz, beğenmezsiniz, okumadan, bilmeden yorum yapmayın, bir davaya hizmet edecem diye davayıda mundar etmeyin, ayrı fikirleri karşıt gibi görüp nasıl alt ederim derdine düşmeyin, anlamaya çalışın, okumaya çalışın, öğrenmeye çalışın ve saygılı olun. Unutmayın tartışma eşitler arasında geçtiğinde değer kazanır gerisi kuru gürültüden öteye geçmez. Eşeğin kuyruğunu da, papazın sakalına da yazık olmasın.



__________________
(Yumhil vela yuhmil)

Ertuğrul Özdemir



Kötülere Acımak İyilere Zulümdür !
Ertugrul isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif
Alt 05.04.2008, 13:13   #9
Kadir58
Yasaklı
 
Kadir58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Kadir58 Şuan Kadir58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 29.05.2008 00:27

Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 36
Mesajlar: 259
Tecrübe Puanı: 0 Kadir58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart --->: Bediüzzaman Sadi Nursi

Alıntı:
cahar Nickli Üyeden Al?nt? Mesajı Göster
Bak güzel kardeşim edepsizlik diyorum çünkü ; ölülerin arkasından kötü konuşmama, alimleri avamın eleştirmesi, kitaplarını okumadığın bir zata alenen hakeret etme ve 6000 sayfaya yakın eser vermiş bir mütefekkire iftira atmak vede kurtuluş savaşında bizzat öğrencileri ile katılmış, yurdunu savunurken esir düşmüş bir gaziyi suçlama, asla ırkçılık yapmamış, hatta ırkçı ayaklanmalara karşı durmuş birini ismini de yanlış söylerek suçluyorsun işte bu sebeplerden edepsizlik yapıyorsun.

Şu yazdıklarının hepsi yalan, yanlış ve iftiradan öteye gitmeyen garebetlerdir. Hangisine cevap vereyim ki bilmiyorum. Türkçe bilmez diyorsun İnsaf ! Said Nursi'nin yazdığı 6000 sayfa Türkçe eseri var ,bu saçmalık seni müfteri ilan etmek için yetmez mi ?

Kürtçe Üniversite kurmak istediğini söylüyorsun, bir yalan daha Said Nursi doğuda bir Üniversite kurmak istemiştir ve burada hem dini hemde pozitif ilimlerin beraberce okutulmasını düşünmüştür. Bu düşüncesi Osmanlının sonunda ve Cumhuriyetin kuruluşunda da açıkça talep etmiştir dönemin kurucu meclisi ki herhalde bilirsin başında Mustafa Kemal vardı bu konuya olumlu bakmış ve yardımda bulunmuştur., ancak bu proje gerçekleşememiştir. Son 30 yıldır yaşadığımız ve bir çok can feda ettiğimiz bölücü terörün bir sebebide bu bölge insanının cahil kalmasıdır birde bu yönden becerebilirsen düşün . Bu arada şunuda ekliyeyim ki kürtçe yazılı eser yok gibi birşeydir, bu yüzden kürt dili ile eğitim yapmak mümkün değil ve bir çok şivesi bulunduğundan birlik oluşturulamaz. Bu iddianın saçmalığını anlayan anlamıştır, istersen yakın zaman da vefat eden Mehmet Gül'ün bu konuda ki fikirlerini bi gözden geçir.

Miliyetçilikden dem vuruyorsun bir bak bakalım Alparlan Türkeş'in Said Nursi hakkında ki düşünceleri ve bağlılığı nasılmış, ama pardon sen varken Türkeş te kim oluyor ki...

Milletimiz içinde Said Nursi'ye sevgi ve saygı besleyen, işari tefsiri Risale-i Nur'u okuyan binlerce insanımız varken ,mesnetsiz iddialar ortaya atmak, gönülleri kırmak, miğde bulandırmak milliyetçilikse lanet olsun bu türden milliyetçiliğe, ama biliyorum ki fikirler ayrı ayrı olsada bizim milletimiz sevilenleri sever, saygı duyulanlara dil uzatmaz, milletin bağrında halen bu asil duygular var. Bir kaç kendini bilmezin lafı ile bir camiayı suçlayamayız.

Diyorsun ki Nihal Atsız'a sen saygılı oluyormusun. Niçin olmuyayım ki, eserlerinin bir kısmını okudum, taraftar olmadığım kısmıda çok ama bir dava adamıdır. Davası uğrunda çile çekmiştir. Saygıyı hak etmiştir. Onu sevenlerin olduğu yerde asla eleştirmem, duyguların söze katıldığı yerde mantıkla hareket edilmez. Gönül dili ortaktır, yeterki konuşturmasını bilin. İrfansız milliyetçilik olmaz...

Burada şu yada bu akımın temsilcisi olsun, toplumların sevdiği, saydığı, fikir önderi olarak gördüğü hele birde ahirete göçmüş kişilere karşı saygısızlığı kabul edemeyiz. Bu yeri gelir Pir Sultan Abdal olur, yeri gelir Hacı Bayram Veli olur, yeri gelir Yunus Emre olur, yeri gelir Mevlana olur, yeri gelir Süleyman efendi olur, yeri gelir Said Nursi olur. Milletin bağrından çıkardığı,kalabalıkların gönlünde yer verdiği kişiliklere saygısızlık ne insalıkla, ne müslümanlıkla, nede türklükle bağdaşır. Edep bunu kaldırmaz. Kalp kırarak, nefret tohumları ekerek, ötekileştirerek, farklılıkların altını çizerek milliyetçilik de olmaz insanlıkta !

Bu konuyu daha fazla uzatmayalım, küçük bir fıkra ile bağlıyalım :

Kendini beğenmiş bir papaz çıkar Hoca'nın karşısına.
- Bütün dünyayı dolaştım, sorularıma cevap
veren kimse çıkmadı. Bir de sana sorayım Hoca
- "Söyler misin, kaç tane yıldız var gökyüzünde?"
Hoca cevap verir :
- Bir eşeğin kılları kadar...
- Nasıl cevap bu der papaz, eşeğin kılları sayılır mı hiç?
- Peki der hoca, gökteki yıldızların sayılabileceğini kim söylemiş?
Papaz:
-İkinci sorumu bil bakalım. Sakalımda kaç tane kıl
vardır benim?
Hoca yine cevap verir:
- Eşeğin kuyruğunda kaç kıl varsa o kadar.
- Nereden biliyorsun diyecek olur papaz. Hoca şöyle anlatır:
- İnanmazsan otur şuraya. Sıra ile bir eşeğin kuyruğundan kıl koparalım bir
senin sakalından. Eğer senin yüzün kabak gibi ortaya çıktığında eşeğin
kuyruğunda hala kıl kalırsa senin haklı olduğuna inanırız.
Papaz sus pus olup sıvışır hemen...

Boş tartışmalarla, akıl dışı iddialarla uğraşmayalım, halep ordaysa arşın burda Said Nursi'nin eserleride ortada açar okursunuz beğenirsiniz, beğenmezsiniz, okumadan, bilmeden yorum yapmayın, bir davaya hizmet edecem diye davayıda mundar etmeyin, ayrı fikirleri karşıt gibi görüp nasıl alt ederim derdine düşmeyin, anlamaya çalışın, okumaya çalışın, öğrenmeye çalışın ve saygılı olun. Unutmayın tartışma eşitler arasında geçtiğinde değer kazanır gerisi kuru gürültüden öteye geçmez. Eşeğin kuyruğunu da, papazın sakalına da yazık olmasın.



Benim okuduklarim dogru degil diyelim, peki senin yazdiklarina niye inaniyim?

Alparslan Türkes i seviyoruz diye her dediklerine katilmak zorunda degilim. Ben robot degilim, kendim de fikir üretirim.
Kadir58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır  
Alt 04.04.2008, 20:32   #10
FatihCan
Usta Yiğido
 
FatihCan - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
FatihCan Şuan FatihCan isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 03.07.2009 15:15

Üyelik Tarihi: 01.10.2005
Yaş: 41
Mesajlar: 572
Tecrübe Puanı: 761 FatihCan COK SEVILEN BIR KISIFatihCan COK SEVILEN BIR KISIFatihCan COK SEVILEN BIR KISI
Standart --->: Bediüzzaman Sadi Nursi

Alıntı:
Kadir58 Nickli Üyeden Al?nt? Mesajı Göster
Ayrica sormak lazim, Bediüzzaman lakabini ona kim takmistir?

Asrin güzelligi anlamina gelen bu lakabi kendi kendine takacak kadar kibirli olamaz bir müslüman

Bence çok fazla ileriye gidiyorsun.

Tamam milliyetçilik iyidir ama ırkçılık berbat birşeydir.

Sana tavsiyem Peygamber efendimizin veda hutbesini iyice.. Orada nasıl mesajlar vermiş insanlık için..bu nasihatlardan kendine ders çıkar ve bu yolda ilerle....

Veda Hutbesinden Alıntı... ''Sözümü iyi dinleyin, iyi belleyin. Rabbınız birdir, babanız birdir. Hepiniz Âdem'densiniz, Âdem de topraktan yaratılmıştır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde soy sop üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük, ancak takvâ iledir. Müslüman müslümanın kardeşidir. Böylece bütün müslümanlar kardeştir.''
__________________
FatihCan isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif
Konu Kapatılmıştır


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


WEZ Format +2. ?uan Saat: 19:05.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.