|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
Anketler Burada anketleri bulabilirsiniz |
Anketimiz: Bir Gazete Seçseniz Hangisini Seçersiniz!Neden? | |||
Sabah | 91 | 4,70% | |
Hürriyet | 72 | 3,72% | |
Milliyet | 44 | 2,27% | |
Zaman | 886 | 45,76% | |
Akşam | 38 | 1,96% | |
Cumhuriyet | 291 | 15,03% | |
Ortadoğu-Yeniçağ | 54 | 2,79% | |
Yenişafak | 78 | 4,03% | |
Fanatik | 59 | 3,05% | |
Fotomaç | 47 | 2,43% | |
Posta | 82 | 4,24% | |
Sözcü | 0 | 0% | |
Diğer | 170 | 8,78% | |
Vakit | 17 | 0,88% | |
Taraf | 7 | 0,36% | |
Katılımcı sayısı: 1936. Sizin Bu Ankette Oy kullanma Yetkiniz Bulunmuyor |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
17.02.2008, 10:34 | #191 |
Tecrübeli Yiğido
abdullah58 Şuan
Son Aktivite: 02.01.2010 14:53
Üyelik Tarihi: 26.09.2006
Yaş: 59
Mesajlar: 209
Tecrübe Puanı: 691
|
--->: Bir Gazete Seçseniz Hangisini Seçersiniz!Neden?
milli gazete,yi neden yazmadiniz gardas
onun okuyuycusu yokmu beypinarli58 |
18.02.2008, 14:52 | #192 |
Usta Yiğido
asitane3458 Şuan
Son Aktivite: 06.02.2010 13:59
Üyelik Tarihi: 05.02.2008
Yaş: 34
Mesajlar: 699
Tecrübe Puanı: 693
|
--->: Bir Gazete Seçseniz Hangisini Seçersiniz!Neden?
yahu beni kessen cumhurıyet ,vatan, mıllıyet,hurrıyet okumam onlr ne yha tek taraflı yayın yapıolar gazete okumak istersem de alır zamn okurum eskıden sabah ta tek tarflı yapıodu ama şimdi o da satın alınınca değişti . zamn okumamın sebebinide söleyim muhafazakar kesimdenim .
internetten okumak istersemde [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] u okurum tafsıyede ederım. herkese saygılar.. |
19.02.2008, 14:28 | #193 |
Usta Yiğido
abircan Şuan
Son Aktivite: 21.01.2015 10:55
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 3.258
Tecrübe Puanı: 1043
|
--->: Bir Gazete Seçseniz Hangisini Seçersiniz!Neden?
Alatlı'nın yazısına Zaman'dan engel
Alev Alatlı'nın 'türban' konusundaki yazısı 'Okurumuz buna hazır değil' gerekçesiyle yayımlanmadı. Alatlı, 'Yazıda istediğim 'bırakın kadınlar konuşsun' demekti' dedi İSTANBUL Milliyet Zaman gazetesi, yazar Alev Alatlı'nın "türban" konusunu işleyen "İçerden mırıldanmalar" başlıklı yazısını yayımlamadı. Alatlı yazının ana temasının 'bırakın kadınlar konuşsun' olduğunu söyledi. Alatlı, 15 Şubat 2008 Cuma günü yayınlanması gereken yazısını her zaman olduğu gibi perşembe günü gazeteye gönderdi. Bir süre sonra sayfa editörü Alatlı'yı arayarak yazıyı yayımlayamayacaklarını belirtti. Alatlı gelişmeyi şöyle anlattı: "Sayfa editörü 'bizim okurumuz buna hazır değildir' gibi bir gerekçe gösterdi. Benim, yazar çizerle sürekli kavgam 'okurlarınızı küçümsüyorsunuz' konusunda olmuştur. 'Okuru küçümsemeyin, oto sansüre girmeyin' deyip, okur anlamaz türü laflara hep karşı çıkmışımdır. Kendi kitaplarımda da çıtayı yükseltirim. Hiç de zararını görmedim." Türban 'yumuşak karın' Zaman'da yaklaşık dört yıldır yazdığını ve ilk kez böyle bir durumla karşılaştığını anlatan Alatlı, "Ben muhalif bir yazarım, hep de muhalif oldum. Türban konusu 'yumuşak karın' olduğu için yazımın yayınlanmadığını düşünüyorum. O korkutucu. Yaşanan durumu, ülkenin bütününde olup bitenin tezahürü olarak gördüm. Bu kadar hadise oluyor, bu da bu hadiselerin içinde bir tanesi. Yazıda bütün yapmaya çalıştığım 'Allah aşkına bırakın kadınlar konuşsun' demekti. Yazının yayımlanmayacağını duyunca sadece 'fesuphanallah' dedim" diye konuştu. Alatlı'nın dertleşmek için kendi okur grubuyla paylaştığı ve Zaman gazetesinin yayımlamadığı yazısı özetle şöyle: İçerden mırıldanmalar Gözlemlediğim odur ki, korkutan tülbent değil, türban. Niye, çünkü, derin belleğimizdeki hayırhah kadının uzantısı tülbent. Döner yara sarar, döner kırık kol bağlar, döner sancılı başı sıkar... hastanın terini siler, yavukluya armağan olur, hasreti iyileştirir. Nurani yüzleri çevrelerken anılır...Türban öyle değil. Çünkü, türban, İslâmi tesettüre ilişkin en katı (dilerseniz, en erkeksi) yorumun benimsendiğinin ilânı hüviyetindedir; ve dolayısıyla, kadına ilişkin tüm diğer yorum ve kuralların da kabullenildiğini ima eder. Bunların arasında kötülük, fitne ve uğursuzluk kaynağı olmamızdan başka, dinen ve aklen dûn (eksik) yaratıldığımız, namazı bozan köpekler ve eşeklerle bir tutulduğumuz şeklinde...haysiyetimizi rencide eden yorumlar vardır. Türban, bu yorumların zımnen kabulü olarak görüldüğü için korkutur. Kadın/ana koşulsuz sevginin simgesidir...Hiç bir ideolojinin yada toplumsal kurgunun ya da inancın selâmeti anayı çocuklarını feda etmeye iknaya yetmezken, kadın, pederşahi kuralların inşa ettiği dünyanın iflâh olmaz muhalifi olarak tebarüz eder. Bu iflâh olmaz muhalif, yeri geldiğinde tüm kuralları çiğneyecek, oğlan ya da kız, suçları ne olursa olsun, doğurduklarının esenliğini sağlamaya çalışacaktır. "Ağlarsa ana ağlar gerisi yalan ağlar" olgusu, kadın unsurunun beşere sunduğu eşsiz sığınağı minnetle ulularken; kadının kendisi yeryüzünde gözlenen tüm karışıklıkların (fitnenin) müsebbibi olarak takdim edilir, dünya kurulalı beri. Hint'in kutsal metinlerinde, "doğuştan düşüncesiz ve hilekârdır" kadın... Buda, öğretisini sulandıracakları için kadınların rahibe olmalarına karşıdır. Ortodoks Yahudi erkeklerinin sabah dualarından biri, "Beni bir kadın olarak yaratmayan Kâinatın Yaratıcısı Efendimize hamdolsun."... Hıristiyan geleneğinin başat bileşeni, kadının kötülük, ayartma ve günahla özdeşleştirilmesidir... Hayrın ve şerrin, cinslerdeki karşılıkları erkek ve kadın olarak belirlenirken, yeryüzüne kötülük bulaştırdıkları gerekçesiyle kadınlardan topluca tövbe edip, günahlarını affettirmeleri talep edilir... İslam'da, "Ümmetim için kadın fitnesinden daha büyük bir fitne kaldığını bilmiyorum" mealindeki cümlenin Hazreti Muhammed'e ait olduğu bildirilir. "Allahım bizi kadınların şerrinden, fitnesinden ve onlarla imtihan olup kaybetmekten koru" mealindeki duanın(3) varlığı, semavi dinlerin ortak tutumlarının yansıması olarak belirir...Öte yandan, 1900'lü yılların başlarına kadar medeni dünyanın hemen her ülkesinde bir eş, kocasının gölgesi, uzantısı, parçası olan kadın, dünyayı saran değişimden nasibini alacaktır. "Yeni kadın" erkeğin bir refleksinden ibaret olmayı kabullenmeyen, yardımcı oyuncu rolünü reddeden, kendisine ait bir içdünyasına sahip, coşkulu, bağımsız, özgüven sahibi, yaşamını bir başına sürdürmeyi göze alabilen kadındır. Yeni kadın, erkeğin ne gönlüne ne de aklına hitap eder. Erkek cinsinin en duyarlı zümresi iken şairler, yeni kadını ne görürler, ne duyarlar, ne anlarlar, ne de ayırt ederler... Edebiyat, ihanete uğramış, terk edilmiş, acı çeken kadınlar, intikamcı zevceler, büyüleyici aşifteler ya da iradesiz, renksiz, sade, şirin kızlar üretmeyi sürdürür...Yaşı ne olursa olsun, erkeğin kanatlarının altında olmayan kadın, ana muamelesi görür. Özetle, kadının ne olup olmadığı erkekler tarafından kadınlar üzerinden tartışılan bir süreç olmaya devam eder; günümüzde türban meselesinde gördüğümüz gibi... Yeni kadının tecrübesi, yeryüzündeki yaşamın somutta ispatlanan aşkla ayakta kaldığı şeklindedir, yasalarla değil... Gerektiğinde baş örten, gerektiğinde yara saran tülbent, kadınlara mahsus bilginin kadim nakil aracı olarak görülür. Bu bağlamda, türban, kadınlık bilgisinin bastırılması, diğer bir deyişle, kadının kadına ihanetinin dışavurumu olarak algılanabildiği için korkutur. Türk toplumun eriştiği tarihinin bu noktasında, yargıç kürsüsündeki yerini dişiyle tırnağıyla elde etmiş yeni kadın, tanık mahallindeki hemcinsinin şahitliğini irade ve akıl bakımından erkeklerden daha zayıf olduğu gerekçesiyle reddetmeyi aklından bile geçirmezken, dünya ve kâinat görüşünü türbanı aracılığıyla ilân eden kadın yargıcın vereceği hüküm, erkek cinsi lehine cinsiyet ayırımı yapacağının peşinen kabulü demek olacağı için korkutur. Benzeri korkular tıptan sahne sanatlarına, öğretmenlikten turizme kadar hemen her uğraş dalında nüksedebilecek; yalnız seyahat edememekten yönetici kadrolarından uzak durmaya varıncaya kadar çok sayıda olası yasaklar gündemde kalmaya ve ürkütmeye devam edeceklerdir. Bana sorarsanız, türban sorunu işbu "kadının kadına ihaneti" olarak ifade ettiğim açmazda düğümlenmektedir. Bir kısmımız türbanı egemen erkeklerle kadınlar aleyhine yapılan bir ittifak olarak değerlendirirken, diğer bir kısmımız yasakçılarla birlikte hareket etmek suretiyle kendilerine tekâmül yollarını kapayan hemcinslerinin ihaneti olarak görebilmektedirler. Her halûkârda, konu üzerinde tartışacak, uzlaşma zemini arayacak, meseleyi çözüme ulaştırmaya çalışacak olan kadınlardır; kadınlar üzerinden ahkâm kesen muhalif ya da muvafık erkekler değil.
__________________
zaman kısa, dünya herkese yeter, mühim olan insanlık KANIMIZIN KIRMIZISI ALNIMIZIN AKIYLA SİVASSPORLUYUZ |
19.02.2008, 14:35 | #194 | |
Usta Yiğido
LaEdri Şuan
Üyelik Tarihi: 12.06.2006
Mesajlar: 6.011
Tecrübe Puanı: 1290
|
-->: --->: Bir Gazete Seçseniz Hangisini Seçersiniz!Neden?
Alıntı:
__________________
Hani o, babasına ve kavmine, “Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?” demişti.(Enbiya-52) |
|
19.02.2008, 14:40 | #195 |
Usta Yiğido
abircan Şuan
Son Aktivite: 21.01.2015 10:55
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 3.258
Tecrübe Puanı: 1043
|
--->: Bir Gazete Seçseniz Hangisini Seçersiniz!Neden?
Kürşat Bumin
kbumin@yenisafak.com.tr18.02.2008'Bildiri' ve sessizlik Bir "düzeltme notu"yla başlayalım bugün: Dün bu köşede "İşte budur!" diyerek göklere çıkarttığımız "bildiri", "Özgür-Der" çıkışlı değilmiş. Bildiri herhangi bir kuruluşun öncülüğünde değil, sayıları 600'ü aşan başörtülü kadınların bağımsız inisiyatifiyle oluşmuş. Aralarında Nihal Bengisu Karaca, Sibel Arslan, Cihan Aktaş, Yıldız Ramazanoğlu, Fatma Benli gibi eli iyi kalem tutan isimlerin de yer aldığı, lisans ve yüksek lisans-doktora öğrencilerinden oluşan bir grup kadının imza koyduğu bir bildiri imiş. Peki bu bildiriyi ("tarihi bildiri" diyelim isterseniz) medyamız nasıl karşıladığı acaba? Gazetelerde durum tahmin ettiğim gibiydi. Yani büyük bir "sessizlik" hâkimdi. Tamam, bildiriyi herkesten (Taraf gazetesinin yaptığı gibi) manşete çıkartmasını beklemek fazla açgözlülük olacaktı; ama "sessizlik"in bu kadarı da fazla kaçmıyor muydu? Hürriyet, her şeye rağmen büyük gazete, şöyle bir değinmiş hiç değilse... Peki ya mesela Radikal, ona ne demeli? O da iyiden iyiye "merkez medya" olmaya mı karar verdi nedir... Durum bir arkadaşın da dikkatini çekmiş, telefonda o da şu raporu verdi: Bildiriyi Vatan gazetesi iyi "görmüş"; dünkü gazetelerde iki köşe yazısı konuya ilişkinmiş; NTV bayağı uzun bir zaman ayırmış. Sonra aklıma geldi: Bakalım "İslamcı basın" –haklı olarak- nasıl bayram ediyordu. "Haklı olarak" diyorum, çünkü hakkında konuştuğumuz bildiri bu basını bugüne kadar "başörtüsü"nden dolayı hedef tahtası haline getiren bütün (ama bütün) suçlamaları tuz buz eden nitelikteydi. Yani, devletin "başını açan", hatta onu anadan üryan halinde tasvir eden bir bildiriyle karşı karşıyaydık çünkü. Bakalım sevinç ne ölçüdeydi? Ama hayret (kimseni günahını almak istemem, yanlışım varsa düzeltmekten kaçınmam) bu cenahta bırakın sevinci, iki satır bir haber bile yoktu... Gazetelerin adlarını sıralamaya gerek yok herhalde; en çok satanından en az satanına kadar hiçbir bırakın heyecanlanmayı, bildirinin adını bile ağza almıyordu. (Yeni Şafak da dahil!) Hem de bu gazetelerin muhabirlerinin bildirinin açıklandığı basın toplantısına katılmalarına rağmen... Kardan mı kıştan mı anlamak mümkün değil... "Birimizin diğerimiz için tehlike olduğu korkusunu yayıp bizi birbirimize düşürerek bu adaletsiz düzenini devam ettiren yasakçı zihniyet tamamen ortadan kalkmadan hiçbir özgürlük tam özgürlük değildir" diyen bir bildiriye "yasak konmadı" herhalde... Bildiri bütününde hükümeti ve muhalefeti oluşturan partileri memnun etmemiş olabilir. Partiler yüzlerini buruşturarak "Ne karışık bir bildiri bu böyle, her şey iç içe geçmiş!" demiş de olabilir. Akıllarından "Başörtüsü yasağının kalkmasıyla 301'in, Kürtlerin, Alevilerin, azınlık vakıflarının, aydınlanmayan cinayetlerin ne alâkası var?" diye bir itiraz da geçmiş olabilir.. Geçtiği için de suskun kalabilirler.. Ama ya medya, onun böyle bir kafa karışıklığına sürüklenmeye hakkı var mı? "Özgürlük meselesi"nin dünyanın en zevkli ama aynı zamanda en zor işi olduğunu o da mı bilmiyor? Bu çerçevede bildirinin de "görülmeyi" , manşetlerden-baş sayfalardan şereflendirilmeyi fazlasıyla hak eden bir metin olduğunu o da mi bilmiyor?
__________________
zaman kısa, dünya herkese yeter, mühim olan insanlık KANIMIZIN KIRMIZISI ALNIMIZIN AKIYLA SİVASSPORLUYUZ |
19.02.2008, 15:33 | #196 |
Tecrübeli Yiğido
ero Şuan
Son Aktivite: 13.08.2012 02:57
Üyelik Tarihi: 05.02.2008
Yaş: 35
Mesajlar: 446
Tecrübe Puanı: 669
|
--->: Bir Gazete Seçseniz Hangisini Seçersiniz!Neden?
CUMHURİYET tek taraflı ZAMAN objektif herkesimi kapsayan öylemiancak gülünür bu lafa
|
19.02.2008, 15:44 | #197 |
Usta Yiğido
leblebi82 Şuan
Son Aktivite: 27.02.2013 23:42
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 882
Tecrübe Puanı: 805
|
--->: Bir Gazete Seçseniz Hangisini Seçersiniz!Neden?
Devamlı gülüyorsun zaten. Cumhuriyet tarafsız bir gazete mi ?
__________________
Bana bir imza lazım önce ya da kaşe veyahutta bir mühür :) |
21.02.2008, 09:16 | #198 |
Tecrübeli Yiğido
tekniker58 Şuan
Son Aktivite: 24.08.2014 18:40
Üyelik Tarihi: 04.11.2006
Yaş: 38
Mesajlar: 232
Tecrübe Puanı: 690
|
--->: Bir Gazete Seçseniz Hangisini Seçersiniz!Neden?
|
23.02.2008, 10:54 | #199 |
Tecrübeli Yiğido
sivaslihakan Şuan
Son Aktivite: 16.09.2015 22:16
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 47
Mesajlar: 303
Tecrübe Puanı: 743
|
--->: Bir Gazete Seçseniz Hangisini Seçersiniz!Neden?
ben sadece fanatik okuyorum arkadaslar
|
23.02.2008, 11:15 | #200 |
Usta Yiğido
LaEdri Şuan
Üyelik Tarihi: 12.06.2006
Mesajlar: 6.011
Tecrübe Puanı: 1290
|
-->: Bir Gazete Seçseniz Hangisini Seçersiniz!Neden?
[B]cumhuriyet,hürriyet,vatan,mill iyet,radikal,sabah vb...:birinici provakatif gazeteler...
fotomaç,fanatik,fotospor:istanbul yalakası hepsi de..verdiğimiz paralar aslında dolaylı olarak istanbul takımlarına giiyor... zaman:çizgisinden büyük ölçüde saptı.. vakit:olaylara sadece şeriat açısından bakıyor....üslubu hiç hoş değil... türkiye:hükümetle bir çıkar ilişkisi var gibime geliyor... yenişafak:ts-sivas maçından sonra sivas için yazdıkları unutulur gibi de değil yenilir yutulur gibi de.. bu sebepler benim kendi görüşlerim...e zaten bizim toplam tirajımızı avrupada bir gazete tek başına yapmıyor mu?[/b]
__________________
Hani o, babasına ve kavmine, “Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?” demişti.(Enbiya-52) |
Konuyu Toplam 11 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 11 Misafir) | |
|
|