|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
06.11.2008, 00:09 | #1 |
Usta Yiğido
sonbahar5803 Şuan
Son Aktivite: 21.09.2009 14:57
Üyelik Tarihi: 26.09.2005
Mesajlar: 1.078
Tecrübe Puanı: 813
|
Referansım Allah’ tır
Referansım Allah’ tır.
Birkaç yıl önce, bir vilayetimizde, bir bakanlığın il müdürüydüm. Bağlı bulunduğumuz genel müdürlük, başka üç ilin de il müdürüyle birlikte beni başka bir ilimizde personel almak üzere görevlendirdi. Biz dört arkadaş birleşerek sözünü ettiğim il’e gittik. Önceden bizim için ayrılan misafirhaneye yerleştik, şehre gelişimizi kimsenin duymasını istemiyorduk. Zaten bende ve arkadaşlarım bu ile ilk defa geliyorduk. Ne kimseyi tanıyorduk, ne de kimse bizi tanıyordu. Arkadaşlar olarak hepimizin kanaati aynı ki, siyasi ve diğer baskılardan hiçbirine boyun eğmeden hak edeni kazandıralım. Biliyorduk ki, katilim yoğun olacak ve herkes bir referansla bizi rahatsız edecekti; çünkü Türkiye’nin gerçeği buydu. Bunun için çok dikkatli davranıyorduk. İl’e ikindi vakti vardık. Kimseye görünmeden şehrin biraz dışındaki kenar bir mahallede, tarihi bir camiye gittik. İkindi namazı kılınmış, caminin avlusu boştu. Osmanlı’dan kalma, mimarisi insanı ve manevi duygular uyandıran şirin bir caminin avlusundayız. Dört arkadaş şadırvana oturarak abdest almaya başladık. Mayıs ayının serin, sıcak havası da ayrı bir güzellik katıyor çevreye. Ayakkabılarımı çıkarıp çoraplarımı da sıyırmaya başlamıştım ki ayaklarımın önüne bir takunya kondu. Takunyaların geldiği tarafa doğru şaşkınlıkla başımı çevirdim. Yüzüme tebessümle bakan, orta boylu, esmerimsi ve yakışıklı diyebileceğimiz yirmi beş yaşlarında bir gençle göz göze geldim. Utangaçlığın vermiş olduğu çekingenlikle; "Ben buraları bilirim, siz yabancıya benziyorsunuz, namaz kılana hizmet etmek, Allah’ın rızasını kazandırır. Allah kabul etsin!" dedi. Gencin tebessümü, davranışı, kibarlığı, her şeyden çok içten davranışı hepimizi çok etkiledi. Sordum: "Sen kimsin?, Adın nedir?" "Adım Bilal, bu mahallede oturuyorum." Bir an abdest almayı bırakarak gençle ilgilenmeye başladım. "Ne iş yapıyorsun Bilal?" Biraz durakladı; ama yüzündeki gülümsemeyi hiç eksik etmeden sorumu cevaplandırdı: "Şimdi işim yok. Ama inşAllah yakında işe gireceğim" O kadar inanarak söylüyordu ki bunu, "Nasıl olacak o, Bilal?" dedim. Müthiş mütevekkil ve huzurlu bir yüzle: "Üç gün sonra" dedi, " …….. Müdürlüğündeki sınavla personel alınacak. Rabbim, oraya girmeyi nasip edecek inşAllah!" demez mi?.. Ben bir an neye uğradığımı şaşırmıştım, ama arkadaşlarım da artık, Bilal ile aramızda geçen konuşmalara dikkat kesilmişlerdi. "Peki, Bilal" dedim, "bu zamanda işe girmek zor, hem de çok zor! Senin torpilin var mı? Referansın kim? İşe nasıl gireceksin?" Bilal o mütevekkil ve mütebessim halini kuşanarak (ki bu halini hiç unutamıyorum.), hepimizin üzerinde bomba tesiri bırakacak sözü söyleyiverdi: "Benim referansım Allah Celle Celaluhu’dur. Ne güzel vekildir O. Dün gece O’na dilekçemi sundum. Hiç yetimin duasını geri çevirir mi O?" Ya Rabbi! Ne işe tutulmuştuk? Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum! Gözlerimin buğulandığını ona göstermemeliydim. Musluktan avucuma su alıp yüzüme serptim. "Bilal, baban yok mu?" "Yok, ben üç yaşındayken ölmüş. Anneciğim büyüttü beni". Temiz bir saflık üzerindeydi. Bütün söylediklerini gönülden söylüyordu. Bu o kadar meydanda idi ki kalbi adeta yüzüne vurmuştu. "Askerliğini yaptın mı Bilal?" "Yaptım ya, hem de çavuş olarak". Artık Bilal’ı daha yakından tanımalıydım; çünkü o tanınmayı çoktan hak etmişti. "Evli misin Bilal?" Bir anda gözleri yere düştü. Yine o mütevekkil hali üzerindeydi. Utanarak sözünü sürdürdü; "Heya, evli değil de sözlüyüm. İnşAllah, işe girer girmez düğünümü yapacağım". Yine o kadar kesin konuşuyordu ki, "Ama Bilal, üç gün sonraki sınav için o kadar kesin konuşuyorsun ki, sanki sınavı kazanmış gibisin!" Sustu. Başını kaldırdı ve gözlerini ufka dikti hemen cevap vermedi, daldı. Yüzünün rengi bir beyazlaşıyor, bir sararıyordu. Biraz sonra gözleri ufka dikili olarak ve sesine bir gizemlilik katarak şunları söyledi: "Ben Rabbimi seviyorum, inanıyorum ki o da beni seviyor. Seven seveni korumaz, ona yardım etmez mi?" Ona söyleyecek laf bulamıyordum. Bilal öylesine bir kalp taşıyordu ki Allah bizi kocaman kocaman, müdürleri, Bilal kuluna hizmet ettirmek için ayağına göndermişti. Kim müdürdü, kim işçi olacaktı? Bilal dilekçesini en büyük makama sununca melekler harekete geçtiler. Daireler, müdürler harekete geçtiler ve hep birlikte Bilal kulun ayağına koşmaya başladılar. Çünkü emir büyük makamdandı, Allah’a malik olan insanın mahrumiyeti söz konusu olabilir miydi? Sormaya devam ettim, içim titreyerek; "Bilal, sözlünü nasıl buldun? Bu zamanda hem yetim, hem işsize kim kız verir ki?" Başını salladı ve "doğru" diyerek ekledi; "Zor nişanlandım ya, Allah razı olsun, kayınpederim olacak olan insan, "sözde Müslüman" değil hakiki mümin. "Bu zamanda namazında niyazında damat nerde bulunur, hem rızkı veren Allah’tır" dedi ve kızını bana verdi. Rabbim rızkımızı verir inşAllah." Bilal lise mezunuydu, üç yüz kişinin katıldığı yazılı sınavı başarıyla geçerek ilk yetmiş kişinin arasına girdi. Şimdi mülakata girecekti. Ve bizler, önümüze sunulan, Bakanlık dâhil, bütün referansları bir kenara koyarak Bilal’ın referansını en öne aldık! Mülakat gününe kadar bizi göremedi, kim olduğumuzu da zaten bilmiyordu. Mülakat günü geldi çattı. Tüm arkadaşlar merak ediyorduk, bizi karşısında görünce acaba nasıl tepki verecekti? Adı okundu, içeri girdi. Heyecandan olacak, birden bizi fark edemedi, zaten kıyafetlerimiz de değişmişti. Biz susmuştuk, o da başını yavaş yavaş kaldırarak bize baktı. Birden şaşırır gibi oldu, yüzü kızardı ve gözleri yere düştü, sessizliği bozdum; "Bilal, bizi tanımadın mı?" "Evet". "Peki, ne diyeceksin şimdi?" Ağlamaya başladı, çocuk gibi hıçkırıyordu. Artık bizde dayanamamıştık, ona uyduk. Sabah makamında hıçkırırlar boğazımıza düğümlenmişti. Oda öylesine bir havaya bürünmüştü ki bazı manevi şeylere elle dokunmak mümkündü, adeta Bilal ellerini Rabbine kaldırdı ve; "Ey Rabbim! Ben halimi sana sunmuştum, içimi sana açmıştım, şimdi burada müdürlerime karşı mahcubum. Ey Allah’ım, ben sen’den başkasından istememeyi istedim senden. Beni yalnız sana muhtaç eyle Allah’ım dedim." Bir an bir sessizlik oldu. Arkasından hüzün dolu bir sesle; "Ne olur, izin verin çıkayım" dedi. "Peki, Bilal" dedik, "Güle güle git. Allah işini, aşını, eşini mübarek kılsın!" Allah’tan isteyenler muratlarına erdiler de ondan gayrisinden isteyenler helak oldular. Allah dilerse bütün dünyayı Bilal’lara hizmetçi yapar (Bizi yapmadı mı?) Fakat Bilal yüreğine ve saflığına ulaşmamız gerek. GÖNÜL PENCERESİNDEN D. Ali TAŞÇI
__________________
İnsan yaklaştığınca yaklaştığından ayrı Belli ki, yakınımız yoktur ALLAH’tan gayrı... |
06.11.2008, 00:22 | #2 |
Usta Yiğido
seva Şuan
Son Aktivite: 31.08.2010 21:51
Üyelik Tarihi: 04.02.2008
Yaş: 39
Mesajlar: 15.375
Tecrübe Puanı: 2174
|
--->: Referansım Allah’ tır
Benim referansım ALLAH (cc)'tır; ne güzel vekildir O. Dün gece O'na dilekçemi sundum. Hiç yetimin duasını geri çevirir mi O?"
Paylaşım için Allah c.c razı olsun kardeşim, Allah'u Teala kendisine güveneni hayal kırıklığına uğratmaz.. Üstad Mehmet Akif Ersoy ne güzel söylemiştir; Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm ol!... Yol varsa, budur... Bilmiyorum başka çıkar yol.
__________________
Allahım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, Hakkımda hayırlı olana gönlümü razı eyle. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] CANDA ÖZÜR OLMAZ... |
24.02.2009, 15:52 | #3 |
Usta Yiğido
goramaz Şuan
Son Aktivite: 14.09.2024 15:55
Üyelik Tarihi: 06.07.2008
Mesajlar: 7.310
Tecrübe Puanı: 1331
|
Cevap: Referansım Allah’ tır
Allaha giden yolları kim uzatmış kim kapamış böyle...
Bilal Allah senden razı senden Ondan...
__________________
Hoştur bana senden gelen, Ya hil'at ü yahut kefen, ya goncagül ya da diken, kahrın da hoş lütfun da hoş.
|
24.02.2009, 15:56 | #4 |
Usta Yiğido
MeLody58 Şuan
Son Aktivite: 02.06.2015 18:15
Üyelik Tarihi: 02.08.2008
Mesajlar: 2.608
Tecrübe Puanı: 862
|
Cevap: Referansım Allah’ tır
ALLAHIM BENİM NEYE İHTİYACIM OLDUGUNU ANCAK SEN BİLİRSİN KENDİMİ SANA TESLİM EDİYORUM.. YETERKİ ALLAH KALBİNDE OLSUN BANA DUA EDİN DUANIZA İCABET EDEYİM DİYOR YARADAN...
|
24.02.2009, 17:08 | #5 |
Usta Yiğido
sibelYILMAZ Şuan
Son Aktivite: 05.09.2014 10:55
Üyelik Tarihi: 13.12.2007
Yaş: 36
Mesajlar: 2.927
Tecrübe Puanı: 916
|
Cevap: Referansım Allah’ tır
Yarabbi sen asıl yücesin kelimeler deniz olsa gene sana yetmez gene seni anlatamaz.......Çok güzel bir paylaşımdı kardeşim Rabbim razı olsun .........
__________________
"Çöplüğe attılarda mukaddes emaneti, Hak bellettiler Hakka en büyük ihaneti." |
24.02.2009, 17:52 | #6 |
Usta Yiğido
fatoş_yvz Şuan
Son Aktivite: 27.05.2010 15:19
Üyelik Tarihi: 05.02.2008
Mesajlar: 1.356
Tecrübe Puanı: 751
|
Cevap: Referansım Allah’ tır
Ey güzeller güzeli Rabb'im sen ne kadar büyüksün ............çok güzeL payLaşımdı teşk. aLLah hepimize biLaL gibi saf temiz kuLLaR oLmayı nasip edeR inşlh........
__________________
hayaT Ne qaRip b!R vaRsıN bir yok...... |
27.04.2009, 11:04 | #7 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5463
|
ALLAH'A YAZILAN DİLEKÇE!...
ALLAH'A YAZILAN DİLEKÇE!...
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] 'Birkaç yıl önce, bağlı bulunduğumuz Genel Müdürlük; Dört arkadaşımla birlikte, beni bir ilimizde, memur statüsünde işçi almak üzere görevlendirmişti. Sözünü ettiğim ilde on personel alacaktık ve bunlar il müdürlüğü bünyesinde görevlendirilecekti. Biz beş arkadaş birleşerek, sözünü ettiğim ile gittik. Önceden ayrılan bir misafirhaneye indik. İle gelişimizi kimsenin duymasını istemiyorduk. Beşimizin de kanaati oydu ki, hak edeni kazandıralım, siyasi ve diğer baskılara boyun eğmeyelim. Biliyorduk ki, katılım yoğun olacak ve herkes bir referansla bizi rahatsız edecekti, çünkü Türkiye'nin gerçeği buydu. Bunun için çok dikkatli davranıyorduk. İle ikindi vakti gittik. İkindi namazını kılmak için tarihi bir cami olup olmadığını sorduk. Biliyorduk ki bu ilimiz cami bakımından biraz fakirdi. Tarihi bir cami olduğunu söylediler. Beş arkadaş, arabamıza atlayarak oraya gittik. Kimse bizi tanımıyor, zaten cami de şehrin biraz dışında. İkindi namazı kılınmış, caminin avlusu boş. Beşimiz de şadırvana oturarak abdest almaya başladık. Ayakkabılarımı çıkarıp çoraplarımı da sıyırmaya başlamıştım ki, ayaklarımın önüne bir takunya kondu. Bu takunyaları önüme kim bıraktı diye başımı kaldırınca, yüzüme tebessümle bakan, yirmibeş yaşlarında bir gençle karşılaştım: 'Ben buraları bilirim, siz yabancıya benziyorsunuz; namaz kılana hizmet, Allah'ın rızasını kazandırır. Allah kabul etsin!' dedi. Gencin tebessümü, davranışı bizi çok etkiledi. Sordum: 'Sen kimsin? Adın nedir?' 'Adım Bilâl. Bu mahallede oturuyorum.' Bir an abdest almayı bırakarak, gençle ilgilenmeye başladım. 'Ne işle meşgulsün Bilâl?' 'Şimdilik işim yok. Ama inşallah yakında işe gireceğim.' 'Nasıl olacak o?' dedim. Yüzüne huzurun ve mutluluğun tebessümünü kuşanarak: 'Üç gün sonra ......... Müdürlüğünde sınavla adam alınacak. Rabbim, oraya girmeyi nasip edecek inşallah' dedi. Arkadaşlarım da abdest alırlarken, Bilâl'le aramızda geçen bu diyaloğa kulak vermişlerdi. 'Peki Bilâl, bu zamanda işe girmek zor, senin torpilin var mı? Referansın kim? İşe nasıl gireceksin?' Bilâl'in o mütevekkil halini hiç unutamıyorum! Hepimizin üzerinde bomba tesiri oluşturacak sözü söyleyiverdi: 'Benim referansım Allah (cc)'tır; ne güzel vekildir O. Dün gece O'na dilekçemi sundum. Hiç yetimin duasını geri çevirir mi O?' Yâ Rabbi! Ne işe tutulmuştuk! Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Gözlerimin buğulandığını ona göstermemeliydim. 'Bilâl, baban yok mu?' 'Yok, ben üç yaşındayken ölmüş. Anneciğim büyüttü beni.' Temiz bir saflık üzerindeydi. Bütün söylediklerini gönülden söylüyordu. Bu, o kadar meydanda idi ki, kalbi adeta yüzüne vurmuştu. 'Askerliğini yaptın mı?' 'Yaptım ya, hem de çavuş olarak.' 'Evli misin Bilâl?' Bir anda gözleri yere düştü. Yine o mütevekkil hâli bütün yüzünü kaplamıştı. 'He ya, evli değil de sözlüyüm. İnşallah, işe girer girmez hemen düğünümü yapacağım!' 'Ama Bilâl, üç gün sonraki sınav için o kadar kesin konuşuyorsun ki, sanki kazanmış gibisin!' Gözlerini ufka dikti, daldı, sustu ve biraz sonra: 'Ben Rabbimi seviyorum, inanıyorum ki O da beni seviyor. Seven sevene yardım etmez mi?' Ona söyleyecek lâf bulamıyordum. Allah, bizi kocaman kocaman(!) müdürleri, Bilâl kuluna hizmet etmek için oraya göndermişti, adeta. Kim müdür, kim garibandı? Bilâl dilekçesini büyük makama verince, melekler harekete geçtiler, daireler, müdürler harekete geçtiler ve hep birlikte ona koşmaya başladılar; çünkü emir büyük makamdandı. Allah'a malik olan insanın mahrumiyeti söz konusu olabilir miydi? Sormaya devam ettim: 'Bari Bilâl, evlenecek kız bulabildin mi? Bu zamanda hem yetim, hem de işsize kim kız verir ki?' Başını salladı ve 'doğru' diyerek ekledi: 'Zor nişanlandım ya. Allah razı olsun, kayınpederim olacak olan insan, 'Sözde Müslüman' değil, hakiki mü'min. 'Bu zamanda namazında-niyazı nda damat nerde bulunur, hem rızkı veren Allah'tır' dedi ve kızını bana verdi. Rabbim rızkımızı verecek inşallah.' Bilâl lise mezunuydu. Üçyüz kişinin katıldığı yazılı sınavı başarıyla geçti. Ve bizler, önümüze sunulan -Bakanlık dahil- tüm referansları bir kenara koyarak, Bilâl'in referansını en öne koyduk. Mülakât gününe kadar bizi göremedi. Mülâkata girdiğinde karşısında bizi görünce birden şaşırdı, yüzü kızardı ve gözleri yere düştü. Sessizliği bozdum: 'Bilâl, bizi tanıdın mı?' 'Evet!' 'Peki ne diyeceksin şimdi?' Ağlamaya başladı. Çocuk gibi ağlıyordu. İster istemez bizler de ona uyduk. Sabah makamında hıçkırıklar boğazımızda düğümlenmişti. Bilâl, ellerini kaldırdı ve dua etmeye başladı: 'Ey Rabbim, ben niyazımı Sana sunmuştum. Hâlimi Sana açmıştım. Şimdi burdaki müdürlerime karşı mahcubum. Ey Allah'ım, ben Sen'den başkasından istememeyi istedim, Sen'den, yine de öyleyim.' Sessizlik odayı doldurmuştu. 'Ne olur bana izin verin çıkayım' dedi. 'Peki Bilâl' dedik, 'Güle güle, Allah işini, aşını, eşini mübârek kılsın!' Allah'tan isteyenler muratlarına erdiler de gayrısından isteyenler helâk oldular. Allah dilerse bütün dünyayı Bilâllere hizmetçi yapar. Bilâl yüreğine ve saflığına ulaşmak gerek... Alinti.
__________________
Konu Kardelencicegi tarafından (27.04.2009 Saat 11:15 ) değiştirilmiştir.. |
27.04.2009, 11:24 | #8 |
Usta Yiğido
sibelYILMAZ Şuan
Son Aktivite: 05.09.2014 10:55
Üyelik Tarihi: 13.12.2007
Yaş: 36
Mesajlar: 2.927
Tecrübe Puanı: 916
|
Cevap: ALLAH'A YAZILAN DİLEKÇE!...
İLK OKUDUĞUMDA ÇOK ETKİLENMİŞTİM HALA AYNI HEYECAN VE GÜZELLİKLE OKUDUM ALLAH RAZI OLSUN ABLACIM GÜZELDİ.....
__________________
"Çöplüğe attılarda mukaddes emaneti, Hak bellettiler Hakka en büyük ihaneti." |
27.04.2009, 11:39 | #9 |
Usta Yiğido
altuntas58 Şuan
Son Aktivite: 11.10.2012 21:24
Üyelik Tarihi: 29.08.2006
Yaş: 70
Mesajlar: 38.469
Tecrübe Puanı: 4524
|
Cevap: ALLAH'A YAZILAN DİLEKÇE!...
Çok güzel ve anlamlı emeğinize sağlık
__________________
|
27.04.2009, 11:58 | #10 |
Usta Yiğido
deniz kızı Şuan
Son Aktivite: 08.10.2009 08:57
Üyelik Tarihi: 23.02.2009
Mesajlar: 1.922
Tecrübe Puanı: 768
|
Cevap: ALLAH'A YAZILAN DİLEKÇE!...
gerçekten çok güzel çok............
__________________
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] HEPSİM BENİM
|
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|