08.09.2009, 12:01 | #21 |
Moderator
Arif Coşkun Şuan
Son Aktivite: 10.05.2016 19:12
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 61
Mesajlar: 27.868
Tecrübe Puanı: 10
|
Cevap: İLK TÜRKİYE CUMHURİYETİ KİLİSESİ…
Dinler arası hoşgörü dinler arası saygı çerçevesi içerisinde normal şeyler. Herkesin tek tip bir dini inanışı olmadığına göre böyle haberleri çok duyarız. Yunanistan'ın öyle yapması onların kendi sorunu ve zamanla umarım düzelir, Daha bir kaç gün evvel Almaya'da yapılan bir caminin açılışını tv. de izledik.
Burada din üzerinde bir gerginlik çıkarma yerine, hoşgörü ve saygı göstermek zorundayız. Şu ilke hiç bir zaman unutulmamalı. "Saygı gösterirsen saygı görürsün" Bu bir tercih meselesi. Her yerde geçerlidir.
__________________
"Dilin düşüncenden önce haraket etmesin" |
08.09.2009, 12:24 | #22 |
Yasaklı
ömer yalcin Şuan
Son Aktivite: 21.05.2010 18:13
Üyelik Tarihi: 23.06.2009
Yaş: 52
Mesajlar: 10.620
Tecrübe Puanı: 0
|
Cevap: İLK TÜRKİYE CUMHURİYETİ KİLİSESİ…
Su anda almanya Köln kentinde büyük bir camii insa ediliyor, camii nin yapilmamasi icin tüm asiri dinci hiristiyanlar protesto ediyor. Camii nin yapilmamasi icin ellerinden geleni yapiyorlar. ben veya biz nasil hosgörülü olalim........................ ...............
|
08.09.2009, 12:30 | #23 | |
Moderator
Arif Coşkun Şuan
Son Aktivite: 10.05.2016 19:12
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 61
Mesajlar: 27.868
Tecrübe Puanı: 10
|
Cevap: İLK TÜRKİYE CUMHURİYETİ KİLİSESİ…
Alıntı:
__________________
"Dilin düşüncenden önce haraket etmesin" |
|
08.09.2009, 12:37 | #24 |
Yasaklı
ömer yalcin Şuan
Son Aktivite: 21.05.2010 18:13
Üyelik Tarihi: 23.06.2009
Yaş: 52
Mesajlar: 10.620
Tecrübe Puanı: 0
|
Cevap: İLK TÜRKİYE CUMHURİYETİ KİLİSESİ…
Haklisin arif abi sözüm sana degildi, hos görüsü olmayan zihniyetlere sözüm
|
08.09.2009, 13:04 | #25 | ||
Moderator
Cley Şuan
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 8.021
Tecrübe Puanı: 10
|
Cevap: İLK TÜRKİYE CUMHURİYETİ KİLİSESİ…
Alıntı:
Alıntı:
Rasulullah (sav) "siz onların dinine sövmeyin ki onlarda sizin dininize sövmesin buyurmuştur. Son söz, lekum dinukum ve liye din...
__________________
Edep ile gelen Saygı ile karşılanır Konu Cley tarafından (08.09.2009 Saat 13:09 ) değiştirilmiştir.. Sebep: Arka Arkaya Mesajlar Yazdığınızdan Dolayı Flood Önleyici Devreye Girdi.Mesajlar Sistem Tarafından Otomatik Olarak Birleştirilmiştir.. |
||
08.09.2009, 19:24 | #26 |
Usta Yiğido
65serdal58 Şuan
Son Aktivite: 07.05.2016 11:20
Üyelik Tarihi: 17.04.2009
Yaş: 42
Mesajlar: 7.612
Tecrübe Puanı: 1335
|
Cevap: İLK TÜRKİYE CUMHURİYETİ KİLİSESİ…
Mesele, ciddi, önemli ve vahim…
Şimdi, bazılarınız diyebilir ki; · - Ne var bunda, efendim. Türkiye demokratik bir ülkedir. Türkiye laik bir ülkedir. Türkiye’de her yurttaş istediği dine inanır; istediği mabette ibadet eder… İstediği kapta su içer… Tamam, doğru!. Ancak, bu doğrunun da, kendine özgü bir “ancak”ı var… Her Türk vatandaşı, tabiidir ki, istediği biçimde kendi özel ve öznel inanç dünyasını özgürce oluşturabilir. Ancak mesele, bu noktada, bireysel özgürlüklerin çizgisinden çok daha değişik bir mecrada anlamlar yüklenmekte, işlevler üstlenmektedir. Nasıl mı? Şöyle: Meseleye bir bütün olarak bakmakta büyük bir yarar mevcuttur. |
08.09.2009, 19:27 | #27 |
Usta Yiğido
65serdal58 Şuan
Son Aktivite: 07.05.2016 11:20
Üyelik Tarihi: 17.04.2009
Yaş: 42
Mesajlar: 7.612
Tecrübe Puanı: 1335
|
T.B.M.M.’DE MASONİK İŞARETLER
TBMM’DE MASONİK İŞARETLER
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] TBMM’DE MASONİK İŞARETLER Nazilerden kaçan mimarın sırrı! TBMM’nin mimarı dünyaca tanınmış Avusturyalı mimar Prof. Clemens Holzmeister’di. 1886 yılında doğan ve 1983 yılında hayata veda eden Holzmeister’in ilginç bir hikayesi vardı. 1930’lu yıllarda Nazi’lerin Almanya’da iktidarı ele geçirmesinden sonra birçok Yahudi’nin yanı sıra, bilim adamı, sanatçı, politikacı alelacele ülkesini terk etmek zorunda kalmıştı… “Her tarihte biraz efsane, her efsane de biraz tarih vardır.” Masonluk tarihi de Hiram Usta efsanesi ile başlamıştı. Hiram Usta Süleyman Mabedi’nin mimarıydı. Bir iddiaya göre, asıl adı Horemheb’ti. Mısır’daki “yaşamevi” denen tapınakta yetişmişti. Kral Süleyman (Süleyman Peygamber) tek tanrı inancını simgeleyen görkemli bir tapınak yaptırmak isteyince, mimarlarıyla ünlü Mısır’dan genç ve hırslı Horemheb uygun görülmüştü. Muharref Tevrat kaynaklı bir başka iddiaya göre ise Hiram Usta, Sur ülkesinden “Dul kadının oğluydu” Hiram, tunç işinde ve mimarlıkta yetenekliydi. Süleyman Tapınağı’nın yapımı sırasında büyük bir güce sahip olmuştu. Tapınağın yapımında tam 20 bin işçi çalışıyordu. Hiram bu işçileri üç dereceye ayırmıştı; çırak, kalfa ve usta. Hiram her bir dereceye mimarlığın sırlarıyla birlikte, gizli kelimeler öğretmişti. Bu sayede, çırakları, kalfaları, ustaları birbirinden ayırabiliyordu. Hiram usta, İşçiler arasında kurduğu bu yapı ile sahip olduğu gücü daha da arttırmıştı. Bir el işaretiyle 20 bin işçi aynı anda çalışmaya başlıyor, yine bir el işaretiyle bir anda durabiliyordu. 9 Ustanın yemini Efsaneye göre Hiram Usta, Mabed’in bitimine doğru, bir gece tapınağın içinde gezerken, ustaların gizli kelamını öğrenmek isteyen üç kalfa tarafından, üç darbe ile öldürüldü. Hiram Usta’nın öldürüldüğünü duyan 9 ustası O’nun mezarı başında yemin etti. Dünya üzerinde Hiram Usta’nın adını sonsuza kadar yaşatmak ve yaptıkları her esere O’nun sembollerini yerleştirmek üzere and içti. 9 usta 9 ayrı yöne dağıldı. O günden bu yana Masonlar, yaptıkları her esere bazan açık bazan gizli Masonik sembolleri yerleştirdiler. Bu bir çeşit imzaydı. Masonlar yaptıkları kiliselere dahi Masonik semboller koyuyorlardı. İngiltere’nin Edinburg kenti yakınlarındaki “Rosslyn Şapeli” en çarpıcı örneklerden biriydi. Bir Kilise olmasına rağmen Masonik sembollerle doluydu. (Ayrıntılı bilgi için-Tamer Ayan, Bilinen En Eski Masonik Kuruluş İskoçya Royal Order, Mimar Sinan, 1998, sayı 110, s. 18-19). Ziraat Bankası’ndaki esrarengiz heykel Masonlar Türkiye’de yaptıkları eserlere de kendi sembollerini yerleştirdiler. Bunlardan en bilineni Mithat Paşa’nın kurduğu Karaköy Ziraat Bankası’ndaki heykeldi. Harun Yahya’ya ait Yahudilik ve Masonluk adlı esere göre, Karaköy Ziraat Bankası’daki “elinde mason tokmağı olan heykel” Hiram Usta’ya aitti. Tevrat kaynaklıydı. Muharref Tevrat’da “Ve sağ elini işçilerin tokmağına saldı; ve tokmakla Sisera’yi vurdu, başını ezdi” ayeti vardı. (Tevrat-Hakimler- Bab:5-Ayet:26) Hemen yanındaki kadın heykeli de “Dul Kadın”ı sembolize ediyordu. Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası’nın resmi web sayfasındaki listeye göre de Mithat Paşa Masondu. TBMM mimarının ilginç hikayesi TBMM’nin halen çalışmalarını sürdürdüğü görkemli binanın inşaatına 1938 yılında başlandı. Binanın yapımı uzun zaman aldı. Çünkü dönemin şartlarında parasal kaynak bulmakta büyük zorluklar çekildi. Binanın yapımı sırasında patlak veren İkinci Dünya Savaşı da sıkıntılara yol açtı. Bu nedenle, binanın yapımına ancak aralıklarla devam edilebildi. 1957′den sonra yapımı hızlandırılan yeni Meclis Binası, 6 Ocak 1961′de hizmete açılabildi. Binanın Mimarı dünyaca tanınmış Avusturyalı mimar Prof. Clemens Holzmeister’di. 1886 yılında doğan ve 1983 yılında hayata veda eden Holzmeister’in ilginç bir hikayesi vardı. 1930’lu yıllarda Nazi’lerin Almanya’da iktidarı ele geçirmesinden sonra birçok Yahudi’nin yanı sıra, bilim adamı, sanatçı, politikacı alelacele ülkesini terk etmek zorunda kalmıştı. Avusturya’nın, Nazi Almanyasına bağlanmasından sonra da aynı şey Avusturya için sözkonusu oldu. Avusturyalı mimar Clemens Holzmeister de ülkesini terk edip Türkiye’ye sığınanlar arasındaydı. Nazi’lerden kaçmıştı. Çünkü nedense Naziler, Avusturya’ya girdiklerinde onun peşine takılmıştı. Hatta Avusturya’daki çalışma ofisini basmışlar, ofisin altını üstüne getirmişlerdi. Burada araya girip bir parantez açmamız gerekiyor. Tarihi kayıtlarda Avrupa’daki Nazi iktidarında Hitler ve adamları özellikle iki kesimin peşine düşmüştü. Yahudiler ve Masonlar. Bu yüzden nazi iktidarlarının hakim olduğu ülkelerden kaçanların büyük çoğunluğu ya “Yahudi asıllı” ya da açık-gizli “Masondu” Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Mason Locaları Üstadı Azamlarından Kaya Paşakay bir röportajında ilginç bir ayrıntı veriyordu. Üstadı Azam Paşakay’a göre; “Nazi Yönetiminde Masonlar çok taciz edildikleri ve kötü şartlara mahkum edildikleri için gönye ve pergel rozetlerini kullanmayıp yakalarına mine çiçeği takmaya başlamışlardı” Almanlar’da mine çiçeği; “Beni unutma” anlamına geliyordu. Türkiye’ye geldiğinde yakasında mine çiçeği olup olmadığını bilmiyoruz ama TBMM’nin mimarı Holzmeister, Naziler’in ofisini bastığı, bu yüzden kaçarak Türkiye’ye sığınmak zorunda bıraktığı bir isimdi. Temelini atan Meclis Başkanı Masondu TBMM Binasının yapımında başrol oynayan bir başka önemli isimde, Abdülhalik Renda idi. 1881 yılında doğdu ve 1948 yılında öldü. Mimarlığının Holzmeister’in üstlendiği, TBMM’nin temeli 26 Ekim 1939 yılında Abdülhalik Renda tarafından atıldı. Çünkü dönemin Meclis Başkanı O’ydu. Tesadüfe bakın ki; Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın resmi listesine göre Mason devlet adamlarından biriydi. Esrarengiz semboller TBMM’nin neresinde? Garip ve bir o kadar gizemli işaretler TBMM’nin anıtsal nitelik taşıyan Şeref Holü ile Genel Kurul Salonu’nun bulunduğu orta mekanın arasında yer alıyor. Adı “Mermer salon ve sütunlu galeri” olarak biliniyor. İlginç olan bu esrarengiz sembollerin, 475 bin 521 metrekare gibi çok büyük bir arazi üzerine oturan TBMM’nin sadece bu bölümünde yer alıyor olması. Başka hiçbir yerde bu tür semboller yok. Esrarengiz sembollerin konuşlandırılmış olduğu bu yer fiziksel olarak da oldukça çok ilginç bir özelliğe sahip; TBMM arazisinin en yüksek noktasına inşa edilen TBMM Ana Binası’nın, ortasına denk geliyor. Peki TBMM’deki bu esrarengiz işaretler hangileri ve Masonik sembolizmde ne anlama geliyorlar? En bilinen Masonik sembol: Üçgen TBMM Genel Kuruluyla, Şeref Girişi arasında yer alan bu işaretlerden en dikkat çekeni “Üçgen” Farklı şekil ve boyutlarda oldukça ilginç “üçgen”ler ilk bakışta geometrik birer şekilmiş gibi dursa da, dikkatli bakıldığında çok ilginç ayrıntılar veriyor. Ama bu ayrıntılara geçmeden önce Üçgen ve Masonluk bağlantısına ilişkin bilgilere bakmakta fayda var. Üçgen masonların en çok kullandıkları ve en fazla önem verdikleri sembollerden birisi. Masonların, kendi yayın organlarında Masonik allegori’ye örnek olarak “Hiram Efsanesi” gösterilirken, Masonik Sembole örnek olarak da “üçgen”i göstermeleri dikkat çekicidir. Türkiye Hür ve Kabil edilmiş büyük masonlar Locası’nın resmi yayın organı Tesviye’de yer alan bilgiler bu konuda oldukça aydınlatıcıdır: “Üstadı Muhterem kürsüsünün arkasında, eşkenar üçgen vardır. 2000 yıllık efsane kutsal kadeh TBMM’de! Üstadı Muhterem, birinci ve ikinci Nâzır kürsülerini birleştiren hatlar üçgen oluşturur, Önceki Üstadı Muhteremin sembolü dik kenarlı üçgendir.” Aynı dergide yer alan ilginç bir ayrıntıya göre, “Piramitlerin yanlarının üçgen olması da bir mimari tesadüf değildi!” Buna göre “Eski Mısır’da, eşkenar üçgen Tanrı ile Nur’un sembolüydü!” Masonların resmi yayın organı Mimar Sinan Dergisi’ne göre de Üçgen, “Operatif Masonlar tarafından Teslis’in (Hristiyanlıktaki Baba-Oğul ve Kutsal Ruh üçlemesi) sembolü olarak kabul edilmis ve böylece bugünkü spekülatif masonluğa intikal etmisti.” Üçgen içinde göz TBMM’de Ancak Masonik sembolizmde en bilinen ve en çok konuşulan sembollerden biri de “Üçgen ve Göz”ün birlikte kullanıldığı semboldü. Bu sembol Meşhur Amerikan dolarının üzerinde de bulunması nedeniyle de bugün artık herkesin bildiği Masonik bir şekildi. “Her şeyi gören göz” olarak da nitelendirilen bu sembolün kökeni Mısır’a dayandırılıyordu. Putperest Mısır’da “Ra” kelimesi, “güneş tanrısı anlamına” geliyordu. İmparatorun altında “Naacaller” denen bir yönetici sınıf bulunuyordu. Bu yöneticilerde “Kutsal Sırlar Kardeşliği!”nin üyesiydiler. Masonik inanışa göre Kayıp Krallıktan, Mısır’a oradan da günümüz Masonluğuna kadar uzanan bu sembolde, “Güneş Tanrısı RA”, “Nokta” ile ifade ediliyordu. Üçgen içinde yer alan Nokta ise, “Tanrının gözünün daima insanların üzerinde olduğunun!” göstergesiydi. Resimde de görüldüğü gibi TBMM’nin Mermer Salonu’nda tam ortasında Üçgen içinde nokta çok net bir şekilde görülmektedir. Ancak TBMM’deki bu garip üçgen ve nokta işaretleri sadece bununla da sınırlı değil. Yine aynı bölümde Mısırdaki piramitleri andıran görüntüsüyle üçgen ve tam üzerine yerleştirilmiş daire (Büyük Nokta) çok da yoruma yer bırakmayacak açıklıkla kendini anlatıyor. Masonlukta Üç Nokta’nın sırrı Bir gizli semboller topluluğu olan Masonluk’ta en az üçgen kadar önemli bir diğer sembolde “üç” rakamı. Kendisini “Alegori perdesi arkasına gizlenmiş sembollerle tasvir edilen bir ahlak sistemi olarak” tanımlayan Masonlukta “Üç”ün özel bir anlamı vardı. Bu yüzden Masonik semboller arasında en sık rastlanan şekillerden biride “Üç nokta”ydı. Çünkü Masonluğun babası kabul edilen Hiram Usta’nın meslek sırlarını elde edemeyince onu öldüren kalfa sayısı Üç’tü. Karanlıktan yararlanarak mabedin Üç kapısında gizlenmişlerdi. Hiram Üçüncü darbede ölmüştü. Mason Locaları’nda yemin kürsüsünün üzerinde üç kutsal kitap bulunurdu. Bu üç kitabın yanında da üç sütun. Masonluğun üç temel derecesi vardı; çırak, kalfa ve usta! Masonik törende, Üstadı Azam, sol elinde tuttuğu kılıcın namlusunu Mason adayının başının üstüne uzatır ve namlusunun üstüne çekiçle üç kere vururdu. (ÇIRAK-KALFA-USTA Sf. 41) Masonlukla ilgili araştırmalarıyla tanınan Aytunç Altındal’a göre Üç nokta, bütün Mason localarında kullanılan bir sembol. Altındal’ın iddiasına göre “Üç nokta” aynı zamanda “Masonik Tanrıyı simgeliyor.” Üç nokta; Masonik G’nin yani “God”un simgesel karşılığıydı. İşte bu bilgilerden sonra mevcut TBMM’de bizi şaşırtan bir başka sembolle karşılaşıyoruz. Bu Sembol resimde de net bir şekilde görüldüğü gibi “Üçgen İçinde Üç Nokta!” Kadeh sembolü neyi ifade ediyor?.. TBMM’deki bu esrarengiz işaretler arasında beklide en çarpıcı olanlardan biri “Kadeh Sembolü” Yine resimlerde görüleceği gibi TBMM’nin Mermer zemini üzerine yerleştirilmiş farklı “Kadeh” sembolleri dikkat çekiyor. Tabii dikkatli bakan gözler için. Ve bu kadeh sembollerini ayrıntılı şekilde değerlendirdiğimizde, ilginç ve bir o kadar çarpıcı ayrıntılar bizi yakalıyor. Bu ayrıntılara ve Masonik anlamına geçmeden önce bir soru sormakta fayda var? Bu sembolleri sıradan birer geometrik şekil olarak değerlendirebilir miyiz? Üçgen ve üçgen içinde nokta gibi sembolleri tesadüfen konulmuş birer geometrik şekil olarak değerlendirsek bile, o zaman kadeh sembolünü nasıl açıklayabiliriz? Çünkü kadeh açıktır ki bir geometrik şekil değildir! Peki neydi bu Kadeh’in hikayesi? Neden bu şekiller arasına açık bir şekilde Kadeh sembolü yerleştirilmişti. Masonlar için neden bu kadar kutsaldı? Burada tıpkı Hiram Usta gibi Tapınak Şövalyelerinden, Masonluğa uzanan 2000 yıllık bir efsane karşımıza çıkıyordu; “Kutsal Kadeh” efsanesi! Masonluk yemininde kadeh Bir Mason adayı Masonluğa kabul töreninde yemin ederken elinde kadeh tutar. Türkiye Masonları’na ait Çırak, Kalfa-Usta dergisinden öğrendiğimize göre “Çırak derecesinde, ilk yemin yapılırken, sağ el kalbin üzerine konuyor. Ve sol elde ise bir Kadeh tutuluyor!” Masonlara göre “içinde saf su” olan bu kadeh, safiyetin sembolü. Ancak bir çok kaynağa göre, Masonluktaki Kadeh sembolü, gerçekte Tapınak Şövalyelerinin “Kutsal kase” inancıyla bağlantılı. Da-Vinci Şifresi gibi büyük yankılar uyandıran onlarca kitaba, Indiana Jones gibi onlarca filme ve hatta BBC gibi etkin yayın organlarında belgesellere konu olan “Kutsal Kase” efsanesi neydi? Bir rivayete göre Kutsal Kase, Hz. İsa’nın çarmıha gerilerek idam edilmesinden önce Havarileri ile yediği son akşam yemeğinde şarap içtiği Kadehti!. Bir diğer rivayete göre ise Hz. İsa’nın çarmıha gerilişi esnasında Arimatea’lı Yusuf’un, İsa’dan akan kanı doldurduğu kaseydi. Ancak Kutsal Kase konusundaki asıl fırtına birçok akademisyeninde itibar ettiği üçüncü iddiadan sonra koptu. Gerçekte Kutsal Kadeh, Hz. İsa’nın soyunu temsil ediyordu. Mecdelli’nin Sembolü “M” Vatikan’ı sarsan son yılların en popüler kitabı Dan Brown’un Da Vinci Şifresi’ne göre, Kutsal Kase sırrına sahip Sion Tarikatı, bu sırrı korumalarının yanı sıra yaptıkları eserlerde İsa’nın soyunu taşıyan Mecdelli Meryem’e saygılarını gösteren gizli sembollere yer veriyorlardı. Bu Sembolde “M” harfi idi. Hristiyan dünyasını derinden sarsan bu iddiaya göre Hz. İsa, çarmıha gerilmeden önce Mecdelli Meryem ile evlenmiş ve ondan bir çocuğu olmuştu. Tapınakçılar ve Masonlar için Kutsal Kase bu soyu temsil eden bir simgeydi. Gerçekte korunan ve saklanan Kutsal Kase değil, İsa’nın soyundan gelen çocuktu. Ve Büyük Siyon Krallığı kurulduğunda tahta geçirilecekti. Ve Mecdelli Meryem’in Sembolü “M” TBMM’deki esrarengiz işaretlerden biri de “M” şeklindeki semboldü. Bu esarengiz semboller arasında “üçgen” ve “kadeh” sembolünden sonra en fazla yer verilen sembol buydu. Resimde de görüleceği gibi, bir tarafından bakınca “W”, diğer tarafından bakınca ise “M” görüntüsü veriyordu. Peki bu esrarengiz harfin anlamı neydi? Neyi anlatmak istiyordu? İşte burada da çarpıcı bir ayrıntı bizi yakalıyor. Çünkü Masonların köklerini dayandırdığı Tapınakçı inanışa göre “M” harfi; Mecdelli Meryem’in sembolü idi. (Hristiyan dünyasında Madgelenalı Maria olarak anılıyor) Vatikan’ı sarsan son yılların en popüler kitabı Dan Brown’un Da Vinci Şifresi’ne göre, Kutsal Kase sırrına sahip Sion Tarikatı, bu sırrı korumalarının yanı sıra yaptıkları eserlerde İsa’nın soyunu taşıyan Mecdelli Meryem’e saygılarını gösteren gizli sembollere yer veriyorlardı. Bu Sembolde “M” harfi idi. Dan Brown’un iddiasına göre Leonardo Da Vinci bu yüzden ‘İsa’nın Son Akşam Yemeği” tablosunda Mecdelli Meryem’i simgelemek için M harfine yer vermişti. Leonardo Da Vinci, Sion Tarikatı üyesiydi. 1400’lü yılların sonunda, 10 yıl süreyle bu karanlık örgütün başkanlığını yapmıştı! Resimlere bir kez daha dikkat! Bu anlamlarıyla birlikte düşünüldüğünde, Meclis’teki bu esrarengiz şekiller adeta mesaj verilmek istenen bir kitabeyi andırıyor. Yine resimde net bir şekilde üçgen ve yarım daire’den oluşturulmuş Kadeh görüntüsü dikkat çekiyor. Kase’nin iki yanında yer alan “M” harfi ise gerçekten şaşırtıcı bir kompozisyon oluşturuyor. Yine diğer resimde M harfinin üzerine oturtulmuş bir başka kadeh dikkat çekiyor. Mecdelli Meryem’in Rahminin simgesi Kutsal Kase ile Mecdelli Meryem’in simgesi “M” harfi bir arada. Sanki Kutsal Kadeh ve M’nin bağlantısını ısrarla göstermek istercesine! Mason Locası’ndaki ikinci Nur(!)Gönye Yine bu esrarengiz şekiller arasında Masonların en tanınmış sembollerinden biri olan “Gönye”yi görmek mümkün. Türkiye Masonlarının yayın organı Tesviye’ye göre Gönye, “Kutsal kitaplardan sonra Locayı aydınlatan ikinci Büyük Nur’dur. Tesviye’de Gönye’nin sembolik anlamı ise şu sözlerle ifade edilmektedir: “Gönye’nin yatay ve dikey hatları, karşı düşünceleri birleştirir, hakikati arayan Masonun düşüncesinin temeli, kullandığı ifadeler, savlar fevkalâde düzenli olmalıdır; inşaatta kullanılan her cilâlı taşın tam yerine oturabilmesi için dik açılarının gönye ile kontrol edilmesi gerekir, inşaatta ahenk ancak böyle sağlanır. Dik açıları tutmayan taşlarla yapılan inşaat en ufak sarsıntıda yıkılır. Gönye Üstadı Muhteremin bijusudur. Gönye yeryüzünü, dört yönü temsil eder, altın sikke, resim ve diğer sembollerle birlikte, büyük inşaatların temel taşlarının altına gönye konurdu.” Aynı kaynaktan öğrendiğimize göre 1507 yılında inşa edilen, İrlanda’daki Limerick köprüsünün temelinde bir Gönye bulunmuştu ve Gönye’nin yüzüne kazılan İngilizce metinde “Gönye’nin yardımıyla ölçülen dikey hat gibi, sevgi ve yardım ilkelerine uyarak yaşamaya gayret göstereceğim” yazısı yer alıyordu. Daire ve ortasındaki nokta TBMM’deki bu esrarengiz işaretler arasında, yılan, daire içinde nokta gibi yine Masonik sembolizmde karşılığı olan bir çok çarpıcı şekil net bir şekilde kendini gösteriyor. Yılan Dünya çapında tartışmalara neden olmuş ilk kez Rusya’da ortaya çıkarılan Sion Liderleri’nin Protokolü’nde karşımıza çıkıyor. Sion Protokolü’ne göre “Kudüs’ten çıkıp Dünya’yı dolaşan Yılan’dan bahsediliyor” Kökeni yine Mısır Tapınaklarına kadar uzanan yılan sembolü, Gizli Dünya Devleti’ne göre ise: “Dünya Hakimiyeti’ni garanti eden, her şeyi kaplayan ve içine alan paranı gücü.” “Yılan, kendi kuyruğunu ısırınca Dünya hakimiyeti garantilenmiş olacak.” Bazı kaynaklara göre bu sembol aynı zamanda Dolar’ı sembolize ediyor. Doların dünya ekonomisi üzerindeki gücünü.. Yine resimde açık bir şekilde görülen Daire içinde Nokta görüntüsü, tanınmış Masonik sembollerden biri. Evrenin gizemini simgeliyor. Daire Evreni, ortasındaki nokta ise dünyayı, Masonik literatürde ise “gerçek locayı” simgeliyor. (Harun Yahya- Kabala ve Masonluk) Rowena ve Rubert Shephard adlı yazarların 1000 sembol adlı kitabına göre ise Daire ve tam ortasındaki nokta, Antik dünyada erkek dünyasını- egemenliğini simgeliyor. Tam bu noktada tarihin Tapınak Şövalyelerine ve Sion Tarikatı ile şimdinin Mason Localarına kadınların alınmadığını ve sadece erkeklerin üye olabildiğini hatırlıyoruz. Ancak resimde de görüleceği gibi iki daire “8” rakamı görüntüsü verecek şekilde yerleştirilmiş. Millî Gazete’nin okurlarına hediye olarak verdiği ve bir dönem yankı uyandıran Gizli Dünya Devleti isimli esere göre; 33 Derece’li Masonik hiyerarşide; 8’inci derece’nin Masonik ünvanı “Bina Emini!” 9’uncu derece’deki masonun ünvanı ise “Maitre Elu Des Neuf” yani “Dokuzların Seçilmiş Üstadı” Bu ilginç yazı diziye başlarken; Hiram Usta’nın mezarı başında O’nun adını sembollerle sonsuza dek yaşatmaya and içen 9 Usta’dan bahsetmiştik. 9 Usta bu amaçla Dünyanın 9 ayrı yönüne dağılmışlardı. Ne dersiniz? TBMM’den de geçmiş olabilirler mi? Yorum siz değerli okuyucularındır… SON SÖZ Bizim medeniyetimiz, estetik desenleriyle ünlü bir medeniyettir. Bizim medeniyetimizi temsil eden desen ve semboller, “düz çizgi”den oluşan ve sıradanlık içeren Batı’nın estetik anlayışıyla kıyaslandığında bu fark daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Bu yüzden elbette gönül isterdi ki; Meclis’imiz milletimizin tarihiyle, değerleriyle örtüşen ve medeniyetimizi temsil eden desenlerle süslü olsun… Ama gerçek şu ki; aslolan semboller değil, zihniyetlerdir. Elbette bu yazı diziye konu olan esrarengiz semboller Millî İrade’nin yegane tecelligahı TBMM’ye gölge düşüremez. Meclis’in itibarı bu tür sembollerle değil, ancak çıkardığı kanunlarla ölçülebilir. Hayra, iyiye, güzele, doğruya ve milletin menfaatlerine yönelik kanunlar çıkardığı ölçüde, Milletin Meclisi olma özelliğini kazanacaktır. Meclis’in millet nezdindeki saygınlığı sembollerle değil çıkardığı kanunların milletin hayrına olup olmadığına göre artıp azalacaktır. MUSTAFA YILMAZ |
08.09.2009, 19:41 | #28 |
Usta Yiğido
65serdal58 Şuan
Son Aktivite: 07.05.2016 11:20
Üyelik Tarihi: 17.04.2009
Yaş: 42
Mesajlar: 7.612
Tecrübe Puanı: 1335
|
SİZ NE YAPARDINIZ?
SİZ NE YAPARDINIZ?
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] Okuma ve öğrenme zorluğu çeken çocuklara özel eğitim veren bir okul icin bağış toplama yemeğinde, çocuklardan birisinin babası katılımcılar tarafından asla unutulmayacak bir konuşma yaptı. Okula kendini adamış öğretmenleri kutladıktan sonra şöyle bir soru sordu: “Dışardaki etkenler tarafından etkilenmedikçe doğa herşeyi mükemmel bir şekil ve sırada yapıyor. Ama yine de oğlum Shay, diğer çocukların öğrendikleri gibi öğrenemiyor. Diğer çocukların anlayabildikleri gibi anlayamıyor. Oğlumda doğal olması gereken şeyler nerede?”Bu soru karşısında dinleyiciler sessiz kaldılar.. Baba devam etti. “Ben inanıyorum ki, dünyaya fiziksel ve zeka engelli Shay gibi bir çocuk geldiğinde, gerçek insan doğası kendini gösterme fırsatını buluyor ve bu da insanların o çocuğa davranış şekillerinde kendini gösteriyor.” Ve sonra aşağıdaki hikayeyi anlatmaya başladı: Shay ve babası bir gün parkta Shayin tanıdığı birkaç çocuğun baseball oynadıklarını gördüler. Shay sordu, “Acaba oynamama izin verirler mi?” Shay’in babası çoğu çocuğun Shay gibi bir çocuğun takımlarında oynamasını istemeyeceklerini ama aynı zamanda eğer oğluna izin verirlerse oğlunun o çok ihtiyacını duyduğu, engellerine rağmen başkaları tarafından kabul edilmenin özgüveni ve sahiplenme duygusunu vereceğini de biliyordu. Shay’in babası çocuklardan birinin yanına yaklaştı ve (fazla birşey beklemeyerek) Shay in oynayıp oynayamayacağını sordu. Çocuk şöyle danışabileceği birilerine baktı ve sonra “Şu anda 6 sayı gerideyiz ve oyun sekizinci turunda. Herhalde takıma girebilir ben de onu dokuzuncu turda vurucu olarak sokmaya çalışırım” dedi. Shay büyük bir gayretle takımın yanına gitti ve yüzünde kocaman bir gülümseme ile takım t-shirtini giydi. Babası gözünde yaş, kalbi sıcak duygularla dolu onu izledi. Çocuklar oğlunun kabul edilmesinden dolayı babanın mutluluğunu gördüler. Sekizinci turun sonunda Shay’in takımı birkaç puan kazandı ama hala 3 sayı gerideydi. Dokuzuncu turun başında Shay eldiveni eline geçirdi ve sağ açık sahaya çıktı. Ona doğru hiç top isabet etmemesine rağmen oyunda olmaktan son derece mutluydu ve babasının ona tribünlerden el salladığını gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Dokuzuncu turun sonunda Shay’in takımı yine puan kazandı. Şimdi bütün kaleler doluydu, oyunu kazanma şansı ortaya çıkmıştı ve topa vurma sırası Shay’e gelmişti.Bu noktada Shay’in vurucu olmasına izin vererek oyunu kaybetme riskini mi almalıydılar? Şaşırtıcı bir hamleyle Shay’e sopayı verdiler. Herkes topa isabet ettirme şansının sıfır olduğunu biliyorlardı çünkü bırakın topa vurmayı Shay sopayı bile elinde tutmasını bilmiyordu. Ama Shay sahaya çıktığında top atıcı, diğer takımın kazanma şanslarını bir kenara bırakarak Shay’e bu fırsatı tanıdıklarını görünce birkaç adım öne giderek yumuşak bir şekilde topu Shay’e doğru fırlattı. İlk topa Shay zorlukla sopayı savurdu ama ıskaladı. Atıcı tekrar birkaç adım öne doğru geldi ve topu yine yumuşak bir şekilde Shay’e doğru attı. Shay sopayı savurdu ve hafifçe topa dokunarak yere atıcıya doğru vurdu. Oyun şimdi bitecekti. Atıcı topu yerden aldı ve ilk kaledeki adamına kolaylıkla atabilecek ve Shay’i sobeleyerek oyunu bitirebilecekti. Ama atıcı topu aldı ve ilk kaledeki adamının başının üzerinden diğer takım arkadaşlarının erişemeyeceği yere fırlattı. Tribünlerdeki herkes ve iki takımda bağırmaya başladılar, “Shay, ilk kaleye koş, ilk kaleye koş!” Shay hayatında hiç bu kadar uzağa koşmamıştı ama ilk kaleye gidebildi. Şaskınlıktan büyümüş gözleriyle yere çöktü. Herkes bağırmaya devam etti, “İkinci kaleye koş, ikinci kaleye koş” Nefes nefese Shay zorlukla ikinci kaleye koşabildi. Shay ikinci kaleye geldiği sırada açık sahada diğer takımdan biri topu almıştı… Takımın en küçüğü olan bu çocuk kahraman olma şansını elinde tutuyordu. Topu ikinci kaledeki adamına atabilirdi ama top atıcısının niyetini anladığından o da kasıtlı olarak topu üçüncü kaledeki arkadaşının başının üzerinden attı. Herkes bağırıyordu, “Shay, Shay, Shay, bütün yolu koş Shay” Karşı takımdan birinin yardım ederek onu üçüncü kaleye doğru döndürmesiyle Shay üçüncü kaleye koşabildi, “Üçüncüye koş! Shay, üçüncüye koş!” Shay üçüncüye gelirken diğer takımdakı çocuklar ve seyirciler ayağa kalkmışlardı ve bağırıyorlardı, “Shay, hepsini koş! Hepsini koş!” Shay hepsini koştu ve oyunu takımı için kazanan bir kahraman olarak herkes tarafından alkışlandı. “O gün”, dedi babası, gözlerinden yaşlar aşağıya doğru süzülerek, “iki takımdaki çocuklar da dünyaya bir parça sevgi ve insanlık getirmeyi başardılar”. Shay bir sonraki yaza yetişemedi. O kış öldü. Bir kahraman olduğunu ve babasını mutlu ettiğini ve eve geldiğinde annesinin de gözyaşları içinde onu kucakladığını asla unutmadı… Her toplum, kendilerinden daha az şanslı olanlara nasıl davrandığıyla değerlendirilir… Gününüz bir Shay günü olsun! NOT: Bu öykü; fiziksel engelli bir dostum tarafından gönderildi. DİKKAT!!! HERKES ENGELLİ OLABİLİR… |
08.09.2009, 19:59 | #29 |
Alt Forum Yöneticisi
kronik Şuan
Son Aktivite: 14.12.2020 18:41
Üyelik Tarihi: 01.05.2008
Mesajlar: 7.292
Tecrübe Puanı: 1364
|
Cevap: SİZ NE YAPARDINIZ?
“iki takımdaki çocuklar da dünyaya bir parça sevgi ve insanlık getirmeyi başardılar”.
iki takımdaki çocukların yüreğindeki sevginin tüm çevremizden hiç eksik olmaması dileği ile
__________________
ummadıklarım adam olurken, adam dediklerim insan bile olamamış! |
08.09.2009, 20:23 | #30 |
Moderator
Cley Şuan
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 8.021
Tecrübe Puanı: 10
|
Cevap: İLK TÜRKİYE CUMHURİYETİ KİLİSESİ…
İnanca saygı düşünceye özgürlük...
__________________
Edep ile gelen Saygı ile karşılanır |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
MERKEZ ÇAYGÖREN KÖYÜ (CİRİN) | iozgur | Köylerimiz (Sivas Köyleri) | 1367 | 26.05.2012 09:25 |
Çarşaflı partililer CHP rozetlerini iade etti | ErdalGüler | Dünya ve Türkiye'den Haberler | 31 | 24.05.2011 10:07 |
Sivas, bize Başkan'ımızın emaneti | H_Turan | Röportajlar | 0 | 27.05.2009 19:32 |
Sivas Bize Başkanımızın Emaneti | Sivaslilar.Net | Anasayfa Haberler | 10 | 16.04.2009 17:23 |