|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
Köylerimiz (Sivas Köyleri) Bu köşede köyünüzü tanıtabilirsiniz |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
03.09.2007, 16:12 | #1 |
Yeni Yiğido
ALACAHANLI Şuan
Son Aktivite: 04.06.2009 01:03
Üyelik Tarihi: 20.02.2006
Yaş: 45
Mesajlar: 5
Tecrübe Puanı: 0
|
DERBENT TEŞKİLATI VE ALACAHAN DERBENTİ...
DERBENT TEŞKİLATI VE ALACAHAN DERBENTİ...
Zülküf SARITEPE* XV. yüzyıldan itibaren Osmanlı vesikalarında rastlanmaya başlanan Derbent teşkilatı ; bu yüzyıldan Osmanlı Devleti'nin yıkıldığı döneme kadarki iktisadi vaziyetini , memlekette cereyan eden ticari faaliyetleri , devletin bu hususta takip ettiği siyaseti ve bu dönemde Osmanlı'nın ıssız topraklarda uyguladığı iskan faaliyetlerini anlayabilmek için üzerinde durulup incelenmesi gereken bir konudur. Tabiki konunun daha iyi anlaşılması, derbent teşkilatını doğuran amillerin ana hatları ile bilinmesi durumunda daha kolay olacaktır. Derbent teşkilatı önemli yollar üzerine ve ıssız kalmış topraklardaki önemli geçitler üzerine kurulmuş olmasından dolayı kuruluş felsefesini oluşturan temel yollar ile yolcuların güvenliğidir. Yollar ve yol sistemi bugün olduğu gibi tarih boyunca da tüm devletler için de daima büyük bir önem taşımıştır. Zira ticari ve ekonomik faaliyetler, haberleşme işleri, ulaşım, nakil ve askeri işler ancak düzenli bir yol sistemi ile gerçekleşebilmiştir. Dünyanın bilinen en eski yolu ipek yoludur. Bu yol kuzey ve güney ipek yolu olmak üzere iki yön takip eder. Her biri parçalar halinde eski dünya denilen üç kıtanın bütün önemli noktalarına ulaşmaktadır. İpek yolları tarih boyunca birçok milletin eline geçmiştir. Türk milleti hakimiyetindeki güzergahlarda oluşturduğu yapılarla hem insanlığa hizmet etmiş hem de örnek birer yapı oluşturmuştur. Anadolu'nun Müslüman ve Hıristiyan kavimler arasında bir köprü vazifesi görüp dünya ticareti bakımından büyük bir ehemmiyet kazanması ve Selçuklular tarafından fethedilmesi sonrasında bölgedeki ticari faaliyetleri artırmak için çeşitli vasıtalara , birçok koruyucu ve teşvik edici tedbirlerle başvurduklarını görüyoruz. Kervansaray sisteminin oluşturulması ve geliştirilmesi Anadolu'nun Selçuklu himayesine alınıp gereken huzur tesis edildikten sonra ticaretin önemini ve temin ettiği faydaları takdir eden Selçuklu sultanların ileri görüşlü siyasetleri sonucunda olmuştur. Doğu batı dünyasının ve ticaretinin birleştiği bir yer olan Anadolu'da kervansaray inşaatı sistemli bir şekilde ticaret yolları boyunca sıralanmıştı. İnşa faaliyetleri doğu batı yönünde gelişen ticaretin artması ile gerçekleşebildi. Bahsedeceğimiz Alacahan derbent teşkilatına Selçuklular zamanında Alacahan'a yapılmış olan bir kervansarayın etrafına kurulmuştur. Bu kervansaraylar da iaşe, ibate ve barınma hizmetleri üç gün süre için ücretsiz olarak sunulmakta idi. Kervansaraylar yolcuların ve kervanların ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde tasarlanmıştı. Selçuklu dönemindeki bu kervansarayların inşasından önce ıssız yolda kervanlar birlikte getirdikleri çadırları kurmak sureti ile gecelerlerdi. Bu durum hem ticaretin emniyeti hem de tüccarların can güvenliği açısından olumsuzluk teşkil ediyordu. İşte bu olumsuzluklar Türk idarecilerin oluşturduğu yapılar ve sağladığı imkanlar ile giderilmişti. Daha önce de belirttiğimiz gibi 15. yüzyıldan itibaren derbent Osmanlı vesikalarında geçmeye başlamıştır. Ancak Osmanlı Devlet teşkilatı içinde derbentlerin bir müessese olarak ortaya çıkışı II.Murat devrine kadar inmektedir. Bununla beraber bu tesislerin daha öncede mevcut olabileceği göz önüne alınmalıdır. Anadolu'da kervansarayların, derbentlerin ve menzillerin kurulduğu yollar ana ve tali yollar diye ikiye ayrılmıştır. Ana yollar ise üçer kol halinde bulunmakta idi. Bunlar sağ , sol ve orta kol olarak isimlendirilmekte idi. Alacahan bunlardan orta kolun geçtiği ana yol güzergahı üzerinde idi. Bu kol Üsküdar- Gebze- İznik- Bolu-Tosya- Merezifon- Tokat- Alacahan- Hasançelebi- Malatya-Harput- Diyarbakır-Nusaybin-Musul- Kerkük güzergahını takiben Bağdat , Basra yolunu meydana getirirdi. Derbent; der (geçit) ve bent (tutma) kelimelerinden meydana gelmiş olup engel, geçit ,boğaz, set, sınır, sınır bölgeleri, dağlar arasında güçlükle geçilen yerler ve istihkam mevkileri için kullanılmıştır. Derbent teşkilatının oluşturulması ile hem yolların ve tüccarların emniyetinin sağlanması hem de ıssız ve sahipsiz yerlerin şenlendirilip tarıma açılması hedefleniyordu. Bir yerin derbent olabilmesi için o yerin kadısı veya orada oturan başka bir kimse tarafından teklif yapılması gerekiyordu. Yapılan araştırmalar sonucunda o yerin derbent olmasına karar alınırsa yeni kurulan bu derbendin idaresi teklifi yapan şahsa verilirdi. Osmanlı devleti XIV. ve XV. Yuzyıllarda yeni fethettiği yerleri şenlendirmek ve Türkleştirmek için uyguladığı iskan politikasını bu sefer harap olmuş ve sahipsiz kalmış yerleri şenlendirmek , tarıma açmak ve kaydedilen bölgelerden gelen göçmenleri uygun yerlere yerleştirmek için uygulamak zorunda kalmıştır. Şüphesiz bu politika elden çıkan bölgelerde ürünü telafisini de hedeflemekte idi. Bu sebeple konar-göçer aşiretlerin veya sınır dışından gelenlerin yerleşmeleri teşvik ediliyor ve destekleniyordu. Derbentçiler bir takım vergilerden muaf tutuluyorlardı. Müstahkem derbent tesisleri dört tarafı duvarla çevrili küçük bir kale şeklinde olup yanında Han, Camii, Mektep ve dükkanlar bulunmakta idi. Derbentler yapıları itibari ile dört ana gurupta toplanmaktadır. Bunlar derbent olarak kullanılan kaleler, büyük vakıf şeklindeki derbent tesisleri, köprülerin kurulduğu yerlerde bulunan derbent tesisleri ve sonuncusu da derbent olarak kullanılan han ve kervansaraylardır. Alacahan derbent teşkilatı mevcut olan bir hanın etrafına kurulmuştur. Alacahan o zaman bugün ki Kangal topraklarını kaplayan Yeni-il'e bağlı idi. Yellüce, Mancılık ve Alacahan Yeni-il'in en meşhur yerleri idi. Alacahan kısmen düz olan İç Anadolu bölgesi toprakları ile engebeli bir yapıda olan Doğu Anadolu bölgesinin geçiş noktasında bulunması sebebi ile çok önem arz ediyordu. En önemli ticaret ve yolcu kafilelerinin geçtiği yol üzerinde olduğu kadar hem gümüş ve ipek kervanlarının geçtiği güzergah da hem de Keban ve Ergani madenlerine gidip gelen hazinenin de yol güzergahında bulunmakta idi.Alacahan derbent teşkilatında görevlendirilen derbentçilerin tek görevi güvenliği sağlamak değil aynı zamanda tarım ve hayvancılık yapmak sureti ile bölgenin şenlenmesini de sağlamaktı. En önemli geçitlerden birisi durumunda olan Alacahan 1687'de içine yüz nefer konarak başlarına Osman adlı bir şahıs derbent ağası tayin edilmek sureti ile nizam verilmeye çalışıldı. Bu derbent görevlilerine Hanın etrafında bulunan ve 20-30 yıldır kullanılmayan arazi de tahsis edilmişti. Tehlikeli geçit yerlerinden olması hasebi ile asker tayini ile de takviye edildiler. Bu dönemlerde Yeni-il'e bağlı olan Alacahan'da 70 vergi evi bulunmakta idi. Alacahan'da meydana getirilen bu nizam devam ettirilememişti. Bunda çok önemli bir yerde bulunan derbendin kifayetli tesislere sahip olmamasının büyük rolü olmuştur. Buraya ilaveler yapılması ayrıca birde kale inşası zaruri idi. Zira Sivas'a bağlı Alacahan ve Ulaş civarları tamamen sahipsiz ve boş topraklar durumunda idi. Bu sebeple 1723'de bölgeye belli bir nüfus yerleştirmek sureti ile şenlendirme yoluna gidilir. Bu yerler diğer yerlerden daha önemli ve tehlikeli olduğu için kuvvetli ve kalabalık bir oymağın yerleştirilmesi gerekiyordu. Burada görevlendirilecek olanlar buralara evler kuracak , kendilerine ayrılmış topraklarda ziraat yapacak ve aynı zamanda Hasançelebi'den-Kangal'a kadar olan yerlerin asayişinden de sorumlu olacaklardı. Önce Şerefli oymağı yerleştirilmek istendi ama bu oymağın Rakka iskanına memur edildiği vesilesi ile vazgeçildi ve daha öncede Alacahan ve civarında yerleştirilmiş olan oymaklardan Ayubasan, Çoğşürüklü , Selmanlu, Akkuzulu, Dedeşlü, Halep Türkmenlerinden Sofular, Kürt Osmanlar aileleri tekrar buraya iskana memur edildiler. Alacahan'a bir taraftan insanlar yerleştirilirken diğer taraftan inşaata da devam ediliyordu. Yapılmakta olan inşaat büyük olduğundan inşaat muhtemelen uzun sürdü. Alacahan'a yerleştirilmiş olan insanlar aynı zamanda inşaata da yardım ediyordu. Bütün bu işlere nezaret etmesi için Mehmet isimli bir şahıs Alacahan derbendi başbuğu tayin edildi. Bu şahıs hem inşaattan hem de bölgeye yerleştirilen insanlardan sorumlu idi. Alacahan'a yapılan inşaatın boyutunu daha iyi anlaşılması için bazı örnekler vermenin faydalı olacağı kanaatindeyim. Hanın yanında kuzey ve güney yönleri 132;şer zıra batı ciheti 86 ve han ciheti 2.5 zıralık bir duvar ile çevrili olacaktı. Yalnızca iki zıralık bir yerin inşası için 3 araba taş gerekiyordu. Toplamda ise Alacahan derbendi ek binaları için 11.361 kağnı arabası taş taşınması gerekiyordu. Bir derbent teşkilatı kurulurken derbentçi seçiminde çok titiz davranılırdı. Bunun için bölge kadısı ve naibinden başka oranın ileri gelenlerinden de derbentçi olacaklar hakkında iyi şahadette bulunmaları gerekirdi. Çünkü derbentçilik görevini yerine getirmeyip yalnızca vergi muafiyeti dolayısı ile derbentçi olmak isteyen kişilerde vardı. Müstahkem mevki şeklindeki askeri nitelikli derbentlerde başbuğ, sağ kol ağası, sol kol ağası, zabitan ve neferlerden oluşan bir hizmetliler gurubu bulunmakta idi. Derbentçi tayinleri bir emir şeklinde değil bir nevi hizmet teklifi şeklinde mütalaa ediliyordu. Alacahan derbendinde sorumlu kişi olarak başbuğ veya derbent ağası ünvanını taşıyan bir kimse bulunmakta idi. Bu şahsı sırası ile neferler kethüdası , alemdar, çavuş, katip ve muayyen sayıda neferler takip etmekte idi. Bunlardan başka derbende caminin hatibi, vakıf mütevellisi, vakıf katibi, imam, mektep muallimi, müezzin ve kayyum bulunmakta idi. Derbent mahallindeki han her yıl istekli bir şahsa kiraya verilmekte ve kira gelirlerinden camii ve mektep hademesinin maaşları ödenmekte idi. Alacahan da derbent ağalığını Şeyh-zade Mustafa yürütüyordu. Daha sonra onun yerine Haşim Bey tayin edildi. Haşim Bey'in halefi olan kardeşi Cebrail çocuksuz vefat edince yeri diğer kardeşi Abdul- Gani'ye verildi. Haşim Bey 1738'de Şirvan'dan Osmanlı ülkesine göç etmiş ve sözü dinlenen şahıslardandı. Derbentçilik babadan oğla geçtiği gibi bazen değişik kişilerde derbentçi olabiliyordu . Derbentçiler bugünkü gibi polis ve jandarma teşkilatları olmadığı için onların bugünkü yaptığı görevleri bölgelerinde yerine getiriyorlardı. Yine yolların muhafaza ve tamirinden de derbentçiler sorumlu idi. Ayrıca ıssız yerlere evler kurmak, bölgelerinde tarım ve hayvancılık yaparak bölgelerini şenlendirmek de derbentçilere verilen görevlerdendi. Her derbentçi sınırında meydana gelen olaylardan mesul sayılırdı. Bir derbentçi başka bir derbentçinin sınırına müdahale edemezdi. Yalnızca kendi derbendi içinde kalan yerleri korumak ve gözetlemek durumunda idi. Derbentçiler tehlike zamanında halkı kendine yakın olan derbendin derbentçilerine teslim etmek sureti ile işbirliği yaparlardı. Derbentçilerin ateşli silah kullanmaları yasaktı. Derbentçiler derbendi sırası ile beklerlerdi. Bazı durumlarda derbent sınırları içinde yolculara rehberlik de ederlerdi. Eğer derbent sınırları içinde herhangi bir yolcunun bir malı kaybolursa bunu derbentçiler kendileri öderlerdi. Derbentler XVII. Yüzyıldan itibaren eski düzenini kaybetmeye başlamıştır. Bunun genel olarak sebepleri ise derbentçilerin usullere aykırı olarak derbent reayasından fazla vergi istemeleri , derbent idarecilerinin yetersiz ve sorumsuz oluşu, eşkıya hareketlerinin artması ve bunun karşısında derbentçilerin etkisiz kalışlarıdır. XVIII. yüzyıl ile birlikte derbentlere yeni bir düzen getirilmeye çalışılmıştır. Büyük ticaret yollarının bulunduğu tehlikeli yollardan gelip geçen kervanlardan geçit akçesi adı verilen belli miktarda bir vergi alırlardı. Alınacak geçit akçesinin miktarını hükümet belirlerdi. Bu dönemde Alacahan ağasına Sofular, Çobanköy ve Kılıcak köyleri ocaklık olarak tahsis edilmiş yine derbentteki 99 adet neferin ücretlerine tahsis edilmek üzere geçen kervan yükünden davar başına 30 geçit akçesi alınmasına karar verilmişti. Alınan geçit akçesi miktarı her derbentte farklı idi. Derbentler XVIII. Yüzyıldan itibaren derbendat başbuğluğu veya derbendat nazırlığı adı verilen bir teşkilat vasıtası ile idare edilmeye başlandı. Derbend Başbuğluğu artık bir yıllık süreler ile tayin edilir ve yılda bir defa bölgeleri dolaşarak teftiş ederlerdi. Tanzimat devrinde eşitlik esasına dayalı bir vergi sisteminin kabul edilmesi ile derbentler kademeli olarak kaldırılmaya başlandı. Bu sebeple derbentçi ahaliye vergi konmak sureti ile bunların derbentçilik statüleri sona erdirildi. Derbent hizmetleri ile masraflarının devlet tarafından karşılanması yoluna gidildi. Daha sonra ise büyük şehirlerde polisler, taşrada ise jandarma birlikleri kurularak asayişi temin görevi bunlara bırakıldı. Birçok bölgede olduğu gibi “Alacahan Derbent Ağaları'da bu dönemde reayadan fazla vergi alıyor ve hatta tüm bölgenin sahibi, ağası gibi davranışlar sergiliyordu. Öyle ki toprağın mahsul verimi çok yüksek olmayan Alacahan ve çevresinden bu son dönemlerde Alacahan Ağaları halkın ürettiği ürünlerin hemen hemen yarısını vergi olarak alıyorlardı. Bu dönemde çok geniş topraklara sahip olan Alacahan ağaları toprak reformu ile birlikte topraklarının bir bölümünü köylüye bırakmak durumunda kalmışlardır. Issız bölgelerin şenlendirilmesi için kurulan Alacahan Derbent teşkilatı sonucunda Alacahan kasaba hüviyetine kavuşmuştur. Alacahan uzun bir süre Divriği kazasına bağlı bir nahiye olarak kayıtlara geçmiştir. Kangal'ın ilçe olmasından sonra ise Kangal'a bağlı bir nahiye statüsü kazanmıştır. 1972 yılında belediye olan Alacahan'ın ilk belediye başkanı da yukarıda da zikrettiğim gibi Alacahan derbentçilerinin soyundan gelen Haşim Derbentoğlu'dur. Hasan Genç ve Şakir Aslanpınar'ın da birer dönem belediye başkanlığı görevini sürdürdüğü Alacahan'da bu görevi bugün Necmettin Yolcu yürütmektedir. Alacahan derbent teşkilatı sayesinde vücuda gelmiş ,5.000'e yaklaşan nüfusu ve genel yapısı ile ilçe olmaya namzet bir nahiye görünümüne kavuşmuştur. *Gazi Üniv. S.B.E. Tarih Bölümü Y.Lisans Öğr. KAYNAKÇA Hans Wilhelm Haussing, İpek Yolu ve Orta Asya Kültür Tarihi, çev:Müjdat KARAYERLİ, Geçit Yayınevi ,Kayseri,1997 Osman TURAN ; Selçuklu Kervansarayları , Belleten C.X Ankara 1946 s.489-491 Kervan, İslam Ans.,MEB, C.6 s.597 Yusuf Halaçoğlu, Derbent, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, T.D.V., C s.162 Halaçoğlu, Osmanlıda Ulaşım ve Haberleşme (Menziller) , PTT Genel Müdürlüğü, Ankara 2002, s.4 Şemseddin Sami, Kamus-i Türki , Çağrı yayınları, İst.1995. s.604 Halaçoğlu, Derbent, s.162 Bahattin Yediyıldız , Osmanlı toplumu, Osmanlı devleti tarihi, İstanbul 99,s.506 Halaçoğlu , Derbent, s.163 Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğunda Aşiretlerin İskanı, Eren Yayıncılık, İstanbul 1987 s.16 Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğunda Derbent Teşkilatı , İ.Ü.E.F Yayınları, İstanbul 1967, s.105 Orhonlu, a.g.e. , s.121 Faruk Sümer, Oğuzlar(Türkmenler), Türk Dünyası Tarih Araştırmaları Vakfı, İstanbul-1999, s.303 Orhonlu, Aşiretler, s.111 İsmet Çetin, Alacahanlı Fahimi, Altıncı Şehir Sivas Dergisi, Aralık-Şubat 2003, S.6, s.10 Orhonlu, Derbend, s.121 Zıra: Arşın olarak kullanılan uzunluk ölçüsüdür. Kalfa ve mimarın kullandığı zıra (zıra-ı mimari) 24 parmaktan ibaret idi. Orhonlu , Derbend, s.122 Halaçoğlu, Derbend, s.162-163 Haşim Bey: Geçmişte Alacahan'da derbentçilik yapmış bir sülaleden gelen ve Derbentoğlu soyadını alan Haşim isimli şahıs da uzun yıllar Alacahan Belediye Başkanlığı görevinde bulunmuştur. Orhonlu, Derbend, s.74 Halaçoğlu, Derbend , s.163 Orhonlu, Derbend, s. 120 Orhonlu, a.g.e., s.47 Halaçoğlu, Derbend, s.163 Alacahan Kervansaray Alacahan Kervansarayı 1150-1180 tarihleri arasında Selçuklu Hükümdarı Alaattin Keykubat tarafından hemen yanı başında bulunan henüz tarihçesi bilinmeyen Bizanslılardan kalma tarihi kalenin yanına inşa edilmiştir.Siyah ve beyaz kesme taşlardan yapılmış olup ismini de yapılış tarzından almıştır. 4.Murat'ın Bağdat seferi dönüşünde tamirat ve bakımı yapılmıştır.Ayrıca günümüzde 1967 yılında Kültür Bakanlığınca restore edilmiş olup halen sağlam olarak durmaktadır. Halil Rıfat Paşa Köprüsü Eski Sivas- Malatya yolu üzerinde Alacahan Beldesi Yeşilkale köyü Kötünün Hani mezrasındadir.1882 yılında Sivas valiliğine atanan Halil Rıfat Paşa tarafından yaptırılmıştır.Tek gözlü olan köprü sivri kemerli ve iç kısmı silmeler halinde çapraz olarak değişecek tarzda kesme taşlarla inşa edilmiştir.Tek gözlü olan bu köprü 3.80 m. Genişli ğinde ve kilit taşı hizasına kadar olan mesafe 4.15 m. yüksekliğindedir.Kilit taşı altından yan korkulukların üst seviyesine kadar olan mesafede 1.75 metre ölçüsündedir.Köprü 10.50 m. uzunluğunda birbirine çapraz duran iki ayak üzerinde yükselmektedir. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|