|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
26.04.2008, 19:00 | #1 |
Usta Yiğido
seva Şuan
Son Aktivite: 31.08.2010 21:51
Üyelik Tarihi: 04.02.2008
Yaş: 39
Mesajlar: 15.375
Tecrübe Puanı: 2174
|
ZARARLI ALIŞKANLIKLAR VE İSLAMİ AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
İslam dini, fert ve toplum açısından zararlı olabilecek sağlığı, huzur ortamını menfi açıdan etkileyebilecek tutum ve davranışlardan sakınılması hususunda bazı yeme ve içmelerde yasaklar koymuştur, bundan maksatta şüphesiz ferdi ve toplumu huzurlu bir ortamda yaşatmaktır, yoksa şahıslara eziyet değildir oysa bugün cemiyete baktığımızda, iradesini iyi yolda, toplumun menfaatleri istikametinde değerlendiren, başkalarının hoş karşılamayacağı ki İslam dini bakımından tahdit getirilmiş nahoş karşılanan davranışlardan uzak olan insanlar sevilmekte, bunun aksi bir yaşantı ve davranışlarda olan insanlar ise sevilmemektedir.
Şüphesiz insanlar tarafından sevilmeyen kişiler Allah tarafından da sevilmez ve kendisine itibar edilmez, hiçbir talebi kabul görmez, dünyada yalnız kaldığı gibi ahirette şefaat karşılığı görmez onun içindir ki Cenabı Hakk’ın emir ve yasaklarına uyan kimseler koruma altına alınır, ailede toplum içinde sevilmeyen değil kendisine güvenilen bir gözle bakılan kimse olur. Allah kulunun sevilen bir kul olmasını istediği için yasaklar koymuştur. İnsan nefsinin arzularına karşı koymak suretiyle kendisini korumasıyla hem Allah katında itibarlı kul hem de insanlar yanında sevilen fikrine itibar edilen bir insan olarak insanların duasını alır. Yasakları bu şekilde değerlendirdiğimizde haramlar neden haram, helaller neden helal sorusunun cevabı kendiliğinden ortaya çıkmış olur. O halde şu soruyu sormamız lazım, Kim kendisine zarar vermesi muhtemel olan bir insanla arkadaşlık yapar, elbette hiç kimse, ancak yazılı ve görsel basında çıkan bazı haberlere baktığımızda zararlı alışkanlıklara mübtela olmuş (içki, kumar, uyuşturucu gibi) güya arkadaş olanların birbirlerinin hayatına kastettiklerini, kardeşini, eşini, çocuklarını öldürdüklerini, daha değişik cinayetler ve ırza geçme olaylarına karıştıklarını görüyoruz. Yıkılan yuvalar, perişan olan evlatlar analar, babalar, bu manzaralar neyin sonucudur. Oysa dinin hükümlerini yerine getirmede müslümana düşen görevleri sıraladığımızda kula düşen nedir?. 1) Dini muhafaza: Dinin korunması şüphesiz emirlerin yerine getirilmesiyle mümkündür, bu da imanla olur zira iman kaybolursa din kendiliğinden kaybolur. İbadetle ancak insanın kalbine yerleşen iman korunur. Yasaklardan sakınılarak iman korunur. Haram önemsenmeden devam edilerek iman korunmaz. Cenabı Hak Maide suresinin 90. ve 91. ayetlerinde İmanı tehlikeye düşüren akli melekelerinin kaybolmasına ve böylece suç işlemeyi kolaylaştıran içkiyi yasak etmiştir. Ayeti Kerimelerde ; “Ey iman edenler, içki kumar, putlar, fal okları, şüphesiz şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan sakının ki, kurtuluşa eresiniz” “Şeytan şüphesiz, içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan alıkoymak ister, artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi? buyurulmaktadır. Bu ayetler bize her şeyi açıklamaktadır. Beşer fıtratının üzerinde birleştiği ilk bağ şüphesiz akide bağı, itikat ve iman bağıdır. Bu bağ bir gönülde yer etmedikçe o gönülde ne ahlaki duygular, ne eğitim prensipleri ne de ictimai ıslahat metotları yerleşebilir. Bunu bugünün insanı ile geçmişi kıyasladığımızda, suç işleyip cezaevinde yatıp tekrar suç işleyen insan misali eski cahiliyet alışkanlıklarını terk etmek için gönüllere imanın yerleşmeye başlamasıyla dinin muhafazası için, içkinin tahribatıyla eski cahiliyet alışkanlıklarına geri dönme tehlikesi sezenler, içkinin haram olması için adete dua ediyorlar. Hz. Ömer (r.a) “Allah’ım bize içki hakkında gönüllere şifa verici bir açıklama bildir” diye dua ediyor. İçki içenlerin bir müslümana yakışmayan davranışları, akli melekelerin zaafa uğramasıyla yapılan yanlışlıklar, içki meclislerinde çıkan rezaletlikler, düğünlerde görülen nahoş olaylar adeta cahiliye günlerini hatırlatmaya başlamasıyla ilahi tebliğ başlıyor. Niçin?, Müslümanı korumak için Birinci olarak Nahl suresi 67 ayette, “Üzümün ve hurmanın meyvelerinden de, ondan siz içki ve rızık edinirsiniz” buyurulmasıyla, güzel rızıkla içkinin ortaya koyduğu nahoş manzaranın kıyaslanması isteniyor, içki ayrı şey, güzel rızık ayrı şey, Mukayese içki ile güzel rızık birbirinden ayırt ediliyor, burada içki yasağına hazırlık var. Akabinde müslümanın gönlüne hükmeden mantığı yoluyla dini ve vicdanı duyguları harekete geçiriliyor. İkinci merhalede Bakara suresi 219. ayet: “Sana içki ve kumardan sorarlar. Deki: her ikisinde de büyük günah vardır. Günahları ise faydalarından daha büyüktür.” Hz. Ömer çağrıldı. Ayet okundu, Ömer yine “Allah’ım içki hakkında bize gönüllere şifa verecek bir açıklama bildir.” diyor kesin sonuç bekliyor. Gönüller yine imtihanda, günahı faydasından daha büyük, o halde içki ve kumarı terk etmek daha iyidir. Herhangi bir şeyin helal veya haram oluşu, fayda veya zararının az oluşu ile mukayese edilmesini gerektirir. O zaman fayda gözetilmeli . Burada günahları faydasından daha fazla olduğu zikredildiğine göre günahtan uzaklaşmak gerekir ve Ashab-ı Kiram’da öyle yapmıştır. Üçüncü merhalede, Hz. Ali bir olayı nakleder. Abdurrahman ibni avf, bizim için yemek hazırladı ve bizi davet etti. Bize içki içirdi, bazımız sarhoş oldu, o sırada namaz vakti geldi . birisini imamlığa geçirdiler. Kafirun suresini yanlış okuması üzerine Nisa suresi Ayet 43 nazil oldu. “Ey iman edenler, sarhoş iken ne söylediğinizi bilmedikçe namaza yaklaşmayın, cünüp olduğunuz zaman da gusledinceye kadar namaza yaklaşmayın”, Ayeti Kerimesinin nüzul olmasından sonra Hz. Ömer yine “Allah’ım içki hakkında bize gönüllere şifa verecek bir açıklama bildir” diye dua etmiştir. Dördüncü merhalede, Maide suresinin 90. ve 91. ayetleri ile kesin hüküm kondu. İşte Rabbani nizam, bütün bunları tedrici olarak gönüllere yerleşen iman, sonunda tatlılıkla işi neticeye bağladı, kesin bir şekilde haram kıldı. Böylece imana, itikada zarar verebilecek davranışlardan ferdi ve toplumu kurtarma gayesi ortaya kondu. O halde Müslümanın görevini ilahi mesaja kulak vererek dinini muhafaza etmesine yardımcı olunduğu gibi insanı Allh’ı anmaktan alıkoyacak ve aklı muvazenesine zarar verecek Allah’ın huzurunda bir an bile uzaklaşmadığını unutmayarak aklını koruyacak, kainatın güzelliklerini anlayacak, beyin gücünü iyilik için, yardım için, şefkat için kullanacak, kin ve nefretten uzak, dostlukların yaşatıldığı bir toplum ve Allah sevgisiyle dolu bir kalp olacak, Akıl korunacak zira dini muhafaza haramlardan sakınmak ve imanın korunması içinde ibadete devam etmek oluyor ki aklın korunması gerek çünkü aklı olmayan dini hükümlerin yerine getirilmesinden sorumlu değil zira ne yaptığını yada yapmak istediği bir şeyin nereye varacağını kestiremiyor mesela namaz, oruç gibi ibadetlerde, Hadisi Şerif “İnsanı insan yapan aklıdır. Aklı olmayanın dini de yoktur.” Buyurur. Alkolde bir noktada, insanın belirli bir zaman içinde olsa şuurun kaybolmasına ve yanlışlıklar yapmasına sebep olabiliyor. Hatta normal zamanlarda, samimi olan bir dostunu öldürebiliyor sonuçları çoğaltmak mümkün. Onun içindir ki Kur’anda namaz farz kılındığı gibi müslümanın namazdan sorumlu tutulacağı hükmüne rağmen Cenab-ı Hak “İçkili olduğunuz halde namaza yaklaşmayın” buyurmakla içkili olan birini huzuruna gelmemesini istiyor ki bunun yorumunu size bırakıyorum. Biraz evvelki okuduğumuz Ayet-i Kerimede içkinin kati olarak haram olduğunu beyan ettik. Hadisi şeriflerinde Hz. Peygamber(s.a.v) buyuruyor.: İbni Abbas (r.a) rivayeti, Her içki sarhoşluk vericidir ve sarhoşluk verici herşey haramdır” Bir şeyin çok miktarda alınması insana sarhoşluk veriyorsa onun azıda haramdır, bütün sarhoşluk veren haramdır.” Avuç dolusu sarhoşluk verenin katresi yani damlası da haramdır.(Hadis), bu yasaklamadan amaç nedir A) Kulun Allah’a karşı sorumluluğu olan ibadetten uzak kalmayıp imanını koruması yani dinini muhafaza etmesi. B) Sağlığına zarar vereceği akli melekelerini kaybedeceğinden dolayı, bedenin ve aklın muhafazası böylece en güzel bir biçimde yaratılan insanın o güzelliğini koruması başkaları yanında gülünç duruma düşmemesidir. Ayrıca kıyamet gününde sıhhatini nerede kaybettin suali ile karşılaşmaması amaçlanmıştır. Zira Hadisi Şerifte “Kıyamet günü kul beş sorunun cevabını vermeden yerinden ayrılamaz” Sıhhatini nerede, nasıl kaybettin diye sorulacaktır. Kişi beden benim, istediğim gibi hareket ederim mantığı geçerli olmadığı gibi faydalıdır da denemez. Hadisi Şerifte, şu muhakkak ki içki deva(şifa) değildir. Bilakis marazdır yani hastalık vericidir. Alkolün ilaç gibi kullanılmayacağı bir gıda gibi kullanılmayacağı Hadisi Şerifte bildirilmesi tıbbi bakımdan da teyid edilmektedir. Nitekim Amerikan Tıp Birliğinin bu hususta kesin ifadesi, yetkili bir heyet şöyle diyor “Alkollü içkilerin tedavi edici bir ilaç gibi ve vücuda faydalı bir gıda gibi kullanılmasının hiçbir ilmi temeli, esası yoktur.(The Journal of American Medical Association 68,1837,1917) (Tı Jurnal of Amarikan Medikal Assosıeyşın) İçkinin faydalı olduğu iddiası ise içki üreten firmaların iddialarıdır. Alkollü içkiler nedir?, bu tabirden ne anlamalıyız diyemeyiz zira hangi içki tipinde olursa olsun alkollü içkiler meyve ve tahılların fermantasyonu, mayalandırılması neticesinde elde edilir, bazılarının iddia ettiği gibi içkinin tamamı alkol olmayabilir, içerisinde su, şekerli madde ve benzeri şeyler bulunduğu ancak asıl zararlı olan etil alkol dediğimiz kimyevi maddenin bulunmasıdır. Yapılan analizlerde içkilerin muhtevasında mineraller vitamin proteinler ve yağlar gibi vücuda faydalı olan maddelerin bulunmadığı ve besleyici değerinin olmadığını ortaya koymuştur C) Maddi yönden çocuklarının, aile efradının ihtiyaçlarını, rızkını bu şekilde harcaması aile efradının haklarını gasbtır. Başkalarına zarar vermektir. Hakk’ın ihlalidir. Alışkanlık sonucu ailelerin nasıl bir perişan duruma düştüklerini hep seyrediyoruz, zaruri ihtiyaçları dahi karşılanamayan ailelerde, ailevi huzursuzluklar ve boşanmalar v.s. sıkça görülmektedir. O halde fert ve toplum olarak hepimize düşen görev bu beladan, bu illetten gençleri ve toplumumuzu korumaktır. 3) Bir diğer görevi nefsi muhafaza: ferdi açıdan değerlendirildiğinde içkinin kumarın haram oluşunu anlayıp uzaklaşacak olan insanın, nefsini disipline edebilmesi ile mümkündür. Niçin yaratıldım ne yapmalıyım sorularının cevabını dini sorumluluğu açısından değerlendirip kendisini koruyan insan, aynı zamanda neslini de muhafaza edecekt 4)Neslin korunması: iyi örnek olmak inancın ve imanın öğretilmesi ile mümkün olacaktır. Helal ve Haram kavramları onun nesline örnek olacak hani babaya bakarak yolunu tayin eden evlat, elbette ebeveynin kendisi için taşıdığı sorumluluğu taşıyacak ve onları model olarak alacaktır. İşte İslam burada anne ve babayı çocuklarının yetişmesinden sorumlu tutuyor çünkü zararlı ve faydalı olan alışkanlıkları çocuk anne ve babasına bakarak tayin edecektir. Görev yaptığım bir yerdeki hatıramı anlatmak istiyorum.........: “ işte neslin korunması. 5)Malı muhafaza: Hadisi şerifte Peygamber(s.a.v) “Kıyamet gününde kazancını nerede sarfettin sualinin cevabı alınmadan kul yerinden ayrılmaz” buyurmaktadır. Yani kişi malı ben kazanıyorum istediğim gibi sarfederim diyemez, ona malı kazanma fırsatını veren Cenabı Hak’tır. Kazancından muhtaç kişilerin zekat hakkı vardırr, çocukların bakım ve zaruri ihtiyaçlarının karşılanması gerekir. Şahsi olarak kendisine ait bir mal değildir,sorumluluğu vardır onun için gayri meşru bir yere sarfedemez. Aslında ciddi olarak kişileri düşündürecek olan başlangıç ve sonuç arasında bağlantı kuramamaktır. Şu hususu tıp otoriteleri ortaya koymuştur, İçkinin başlangıcı genç dimağları uyuşturucu alışkanlığına kadar götürmekte buda önünün alınmasında büyük sıkıntılar yaşanan bir felaket olmaktadır, inancı ve imanı zayıf olan, topluma karşı sorumluluklarını unutan bazı kişiler, kazançları uğruna gençleri zehirlemekten adeta zevk alıyorlar, onlar için esas olan para kazanmak, geçler ölmüş, analar, babalar ağlamış umurlarında değil, bu topluma yapılan en büyük kötülük ve insanlara yapılan en büyük zulümdür. “Allah zalimleri asla sevmez” esas olan dünya için değil ahiret için yaşamak, müslümanın en başta gelen görevidir. Zulüm ile abad olunmaz. Kazandığını zanneden zavallı çok şeyini kaybediyor, kullanan da insanlığını ve dünyasını kaybediyor, bir hiç uğruna bazen genç yaşta ölüp gidiyor. Ahiretini de sonsuza kadar ceza ile hazırlıyor. Oysa Peygamberimiz(s.a.v) “Hem sarhoşluk verici, hem uyuşturucu maddelerden ümmetimi men ederim.” buyurmaktadır. Şurası unutulmamalıdır ki, islamiyet insanlar için neyi emretmiş ise, o insanın kendi faydasınadır ve İslamiyet insanlar için neyi yasaklamış, men etmiş ise o da insanların yine kendi zararınadır. Bir diğer zararlı alışkanlık sigaradır. 1)Sağlık açısından sigaranın yol açtığı hastalıklar şüphe götürmeyecek şekilde ortaya çıkmıştır. Bunu tıp otoriteleri açıklıyor. Doktorumuza bırakıyorum. 2)Sağlığını nerede yıprattın sualine muhatap olacak insana bunun manevi sorumluluğu vardır, vücut emanettir, ona ihanet edemez. Sigara vücuda en zararlı madde olduğuna göre açacağı tahribattan elbette kişi sorguya çekilecektir. Çünkü sıhhat kişi için en büyük nimettir. Peygamber(s.a.v) Hadisi Şeriflerinde “İman müstesna, hiçbir kimseye sıhhatten daha hayırlı bir nimet verilmemiştir.” Bakara suresi 195. Ayette : Cenab-ı Hak; “Kendinizi elinizle tehlikeye atmayın” buyurur. Sigara içmekle kişi kendisini tehlikeye atmaktadır 3) Maddi yönden de büyük kayıplara yol açmaktadır. Araştırmalarda sigaraya yılda harcanan paranın trilyonları bulduğu ifade edilmektedir. Oysa bu paralarla yeni iş sahaları açılabileceği gibi ailenin zaruri olan birçok ihtiyaçları karşılanır, verilen para israftır. Araf suresi 31. Ayette ; “ Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez” buyuruyor. Herhalde sigaranın israf olmadığını kimse söylemez. 4)İçilen ortamda bulunan insanlarda zarar göreceği için kul hakkı doğuyor, oysa islamda başkalarına zarar vermek yoktur. Tıbbi olarak doktorlarımız, hem içilmemesi hem de içilen ortamlardan uzak kalınması tavsiye etmektedir. Peygamber(s.a.v) “Müslüman, elinden ve dilinden, müslümanların zarar görmediği insandır” buyurmaktadır. Sigara içilmesi yasaklanan yerlerde, sigara içerek, Müslüman bir kardeşini rahatsız etmesi, ona zarar vermesi hem İslam, hem de insani değildir. O halde dini hüküm olarak ne denebilir, ortaya atılan verilere göre tütün ve sigara 15. asırdan itibaren İslam dünyasında da maalesef içilmeye başlanmış ve dinen sakıncalı olup olmadığı tartışılır olmuştur. Her şeyden önce dini hükümler belli kaidelere dayalıdır ve birtakım gayelere yöneliktir.. Öncelikle insan sağlığı, toplumun ve ferdin huzuru açısından değerlendirildiği, ikinci olarak aile bireylerinin karşılaşacağı problemler, inancın tehlikeye girmesiyle yardımlaşma ve birlik duygularının kaybolması sonucu idarenin sıkıntıya düşmesi değerlendirilmiştir. Buradan işin özüne bakıldığında, içkinin ve kumarın olduğu gibi sigarada zararlı bir alışkanlıktır. Zira hiç kimse bunun faydalı olduğunu söyleyemez. İlim adamları sigaranın ihtiva ettiği nikotinin ve sigara dumanının bünyede kanserden, sinir sistemlerinde bozukluğu kadar bir dizi zarar ve hastalığa yol açtığından söz etmektedir. O halde ayet-i kerime bizi uyarıyor “Kendinizi elinizle tehlikeye atmayın.” O halde sigara helaldir, içilebilir şeklinde bir tavsiye mümkün değildir. Hem içene hem de o ortamda bulunan şahıslara ve çevreye verdiği zararlar, israf ve hakların ihlaline yol açtığı da dikkate alınırsa sigara içmenin Tahrimen Mekruh olması gerekir. Bir diğer noktadan kısaca özetlersek , 1) Bedene verdiği zarar tıbben kesinlik kazanmışsa 2) Açıkça israfa, aile fertlerinin ve bakmakla yükümlü bulunduğu kimselerin nafakasını kısmasına yol açıyorsa, zorunlu harcamalardan fedakarlık yapmaya zorluyorsa, sigara içmenen dinen haram olduğu söylenebilir. (Türkiye Diyanet Vakfı İlmihal, 2/68,69 sh.) UYUŞTURUCU MADDELER İslam dininin emir ve yasaklarındaki genel amacın, akli ve ruhi dengeyi bazen sinir sistemini uyuşturup beynin görevini etkileyen , kişinin irade ve düşünme gücünü kısmende olsa yok eden her türlü keyif ve uyuşturucunun kullanılmamasına yöneliktir. Burada dini açıdan ayırım yoktur. Zira kişinin içki ve uyuşturucu madde kullanmasını kesin bir hükümle yasakladığı görülmektedir. Kur’anda geçen içki yasağı, sarhoşluk veren insanın akli ve ruhi dengesini bozan bütün katı ve sıvı maddeleri kapsar. Yine Hadisi Şeriflerde, çoğu sarhoşluk veren şeyin azıda haramdır. Buyurulmuştur. Şu halde haram hükmünün illeti olan sarhoş etme, uyuşturma özelliğini taşıyan maddeleri kullanmak haram hükmündedir. Kısaca bu illetlerden kendisini koruyan insan, dinin gayesi olan şu ana prensibe uymakla, dünya ve ahiret mutluluğunu yakalar. 1)Dini Muhafaza, 2) Akli Muhafaza, 3) Nefsi Muhafaza, 4) Nesli Muhafaza, 5) Malı Muhafaza . Bu hassasiyetleri izah ettik, şimdi sağlık açısından saydığımızda zararlı alışkanlıklar hakkındaki değerlendirmeyi doktorumuza bırakıyorum.
__________________
Allahım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, Hakkımda hayırlı olana gönlümü razı eyle. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] CANDA ÖZÜR OLMAZ... |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|