|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
Dini sohbet Dini sohbetlerinizi burada yapabilirsiniz |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
16.06.2008, 19:03 | #1 |
Editör
FurkaN Şuan
Son Aktivite: 21.01.2015 22:58
Üyelik Tarihi: 09.06.2006
Yaş: 39
Mesajlar: 1.240
Tecrübe Puanı: 10
|
Güzel Sözlü
Güzel söze ne kadar muhtacız! Su gibi. Gölgelik gibi. Elbise ve ekmek gibi, güzel söze ne kadar da muhtacız...
Hayatın giderek profesyonelleşen yoğun trafiği ve odaklandığımız başarı temposuyla, adeta kuşatma altına aldığı bizler, ne kadar da yalnızız aslında... O kadar çok itiraz edecek haksızlık, o kadar çok yapacak iş var ki yeryüzünde, evladı iyal"in evde bekleştiği bir dilim helal lokma, artık arslanın ağzında değil ne yazık ki, arslanın midesinde... Gel de çık bu kuyudan... Kardeşleri tarafından kuyuya atılmış Yusuf misali, gel de bu çağın o kör kuyusundan çık kolaysa... Hepimizin elinde kanlı gömlekler: Hepimiz kardeşlerimizi, ana-babamızı, sılamızı, kapı komşumuzu, arkadaşlarımızı çoktan yem etmişiz kurda... Vaktimiz yok! Kimseye ayıracak, kimseyi dinleyecek vaktimiz yok. Oysa dinlemek ve işitmek, her şeyin başı değil mi? "Dinledik ve itaat ettik" derdi eski Kitapların kalbi aydınlık insanları... Bu çağın bizlere sunduğu zehir zemberek bir hediyesi olsa gerek; sağır bir kulak, sağır bir kalp, sağır yürek... Bazen kendimi sele kapılmış, amaçsızca kayan bir odun dalı veya güçsüz bir saman çöpü gibi hissediyorum. Keşke birisi beni tutsa çıkarsa kıyıya... Sel o kadar şiddetli ki sağa sola bıçkınca çarparken, imdat verecek ne bir kıyı, takılacak ne bir kumsal buluyorum. Suya yazılan bir yazı gibi hayatlarımız, cümleyi bitirmeden yok oluyor hemen her harf. Deniz kenarında kumdan kaleler yapan çocuklar gibiyiz, tüm marifetimiz ancak bir dalgaya bakar... Ve dalga, ve bitmesi tüm oyunların... Hayat işte böylesi çocukça bir oyalanma kadar kısa... Ama bazen tıpkı Kitap"ta anlatılan "şehrin ötesinden koşarak gelen adam" misali birisi çıkıyor karşınıza... Seher vakti gibi aydınlık ve umutlu sözleri var yüreğinde o çıkıp gelenin... Deniz kıyısında kumdan kaleler yapmakta olan çocukların başlarını okşayarak onlara hal hatır soruyor, yanlarına çömelip dünyanın en güzel cümleleriyle onlara bir şeyler anlatmaya başlıyor... Veya sürekli boğuştuğunuz o yaman sel baskınından eğilip tutuyor sizi, kıyıya çıkarılmış bir dal gibi minnetle bakıyorsunuz gözlerine. Gülümseyerek yüzünüzü gözünüzü kuruluyor, soğuktan buz tutmuş sırtınıza kendi hırkasını çıkarıp sarıyor... Böyle biri, güzel biri, elinde yalancıktan kana bulanmış gömlekler taşımayan, sizi kurtlara yedirmemiş, sizi kuyulara atmamış biri çıkıp geliyor "şehrin ötesinden, koşarak"... Onun dili ve onun konuşmaları, kalbinize bir sekinet ve dinginlik olarak iniyor, öğlen vakti güneşin tam da tepenizi kavurduğu bir anda yetişiveren ılık bir gölgelik gibi onun konuştuğu dil... Tıpkı Süleyman Peygamber"in bildiği diller gibi, taşın, ateşin, karıncanın, rüzgarın bile sözünden anlıyor ve mukabele ediyor, alçakgönüllülükle... İşte bu, Kur"an-ı Kerim"in lisanıdır diyorsunuz, İkram Kitabı"nın dili budur diyorsunuz... Teskin oluyor tüm telaşeler o konuştukça, onu dinlerken yatışıyor tüm sıkışmalarınız. Temiz söz, aydınlık söz... İlâhi söz..
__________________
"İnsanın süsü yüzdür, Yüzün süsü göz! Aklın süsü dildir, Dilin süsü söz!" ...İMZALARDA SİYASİ SİMGELER YASAKTIR... BeNi An, bEnİ aRa, AmA bEnSiZ yÜrÜ...
|
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|