|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
17.08.2008, 14:32 | #1 |
Yasaklı
Esengül Şuan
Son Aktivite: 03.09.2010 00:31
Üyelik Tarihi: 16.12.2007
Mesajlar: 520
Tecrübe Puanı: 0
|
Hakk’a yürüme (Ölüm) // ALİ RIZA UĞURLU ( DEDE )
İnsanlar vardır Ömürlerini sürüp giderler fakat, zaman onlar için akar, düşünce onların hayatını Örer, inanç onlara bağlanır. Bunların adları toplumu sürükler, birliğine ve dirliğine vesile olur. Söz tesir eder mi kuru cesede Talkını almalı burada insan Münkir, nekir sana sual sormadan Cevabı vermeli burada insan… Sırat köprüsünü dünyada geçip Kevser şarabını Ali’den içip Ölmeden evveli, ahrete göçüp Cennete girmeli burada insan… Bugün kör olan, yarın da kördür Hak – Muhammed – Ali, mana da birdir Ukbâ’da görürüm deme, küfürdür Allah’ı görmeli burada insan… Atamın belinden indim cihana Giderken de lazımdı bir baba ana Kardeş tutmak gerek mümin olana Müsahib bulmalı burada insan… Kazım oğlu Turgut olur mu bahâ Oku kendi ruhun için Fatiha Nedir Yâsin, nedir sure-yi Tahâ Bu sırra ermeli burada insan… (Turgut Koca) İnsanlar vardır bir okyanus misalidirler. Defalarca okunur,okunur da her defasında apayrı güzellikler keşfedilir. Düne, bugüne ve yarınımıza ışık tutarlar, kıymetler ve iyilikler taşıyıcısı olurlar. İnsanlar vardır doğarlar, yaşarlar, ölürler ve yaşayış sayfasın da bir izleri bile kalmaz. Oysa insanlar vardır Ömürlerini sürüp giderler fakat, zaman onlar için akar, düşünce onların hayatını Örer, inanç onlara bağlanır. Bunların adları toplumu sürükler, birliğine ve dirliğine vesile olur. Böylesi insanlar ölümsüzdürler. Her gün yeniden doğarlar ve sonsuza kadar da yaşarlar. Yaşayabilmesi içinde, her şeyden önce insan yaşadığı günün adamı olmalıdır. Yaşadığı günü iyi, güzel, dostluk, barış ve insanlığa hizmetle geçiren, yaşamını anlamlaştırdığı için ölümden korkmaz. Bütün görevi Tanrı emâneti olan vücudunu temiz ve sağlıklı tutmasıdır. Ölümden korkmaz çünkü, ölüm son değil, o yüce sevgiliye kavuşmanın adıdır. Hasretin bitmesi vuslat’ın zuhurudur. Mevlana’nın deyimiyle “Şeb-i Aruz”dur. Yani düğün bayramdır. Ney’in feryadı aslının hasretine figan değil midir? Aslına kavuşan düğün- bayram yapmaz mı? Alevilik ölümü bile güzelleştirmiştir. Onun için ölüm değil, Hakk’a yürümedir, vefasına dönmektir. O yüce sevgiliye kavuşturan ışıklı yoldur. Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…. Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber? O dem ki perdeler kalkar, perdeler iner. Azrail’e “Hoş geldin!” diyebilmekte hüner. (N. F. Kısakürek) “Ölmeden önce ölünüz”, diye buyurmuştur, yüce Peygamberimiz. Nefsinin tutsağı olmamamızı, her şeyin geçici olduğunu önemli olanın şerefli yaratılmanın bilincine erip Tanrı da baki olmasıdır. İnsanın gözü, dünya’ya değil de, yücelik alemine bakıyorsa, bu dünyanın kişiye küçülten zevkleri (Nefsin esaretinden kurtulmuşsa) insan için hiç haline gelmişse “Ölmeden önce “ ölümle tanışmıştır. Böyle bir insan-ı kamil’in dünyayı değiştirmesi kendi isteğine uygun olacağından, kendi isteğiyle göç olacağından ölüm ona düğün bayram olacaktır. Ondan öte yol yok diye aldanma zahir Ölmek bize bir yep-yeni sevdaya varıştır. İbrahim Peygamberin ruhuna almaya gelen Azrail’e: -Sen hiçbir dost gördün mü ki dostunun canını alsın? Demiş. Azrail cevabını verir: -Sen hiçbir dost bilir misin ki dostuna kavuşmaktan korksun? İbrahim (A.S.): -Ya Azrail beni O dostuma götür, der. Ölüm, göçmektir, bir köyden diğer köye göçtür. İkinci dirilmedir. Ruhun elbisesinden çıkıp özgürleşmesidir. “Canan’ın can’a” kavuşmasıdır. Aşık öldü deyu salâ verirler Ölen hayvan dürür aşıklar ölmez. (Yunus) Aşıkların ölmeyeceğini fena (yokluk)evinden bekâ (sonsuzluk) alemine göçmek olduğunu söylüyor.. Hayvan ise masumiyetin adıdır, hayvandan maksat ise cehalettir. Ham gelip “ham ervah” olarak gitmektir. Ey Dost! Adem’e gel, Adem’i bil, Adem isen Adem ol! Amaç, insan olmak değil midir? “İnsan, bir hurmanın çekirdeğinden bitip kemâl bulduğu ve tekrar çekirdeği ile yeniden vücut buluşu gibi devir eder.” Diyor baba erenler. Ten fanidir, can ölmez gidenler geri gelmez Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil… (Yunus) Beyazıt Bistami’nin Hakk’a yürümesinden sonra rüyasında görürler ve sorarlar: -Halin ne oldu? Cevap verdi: -Bana dediler ki “Ey Pir! Ne getirdin? Dedim ki: -Bir Derviş bir ulu padişahın kapısına gelince ona “Ne getirdin” diye sormazlar, “ne istersin?” derler. Ben de dedim ki: “Hasretimi”….. Nuh felekten geçtim ileri Medet yâ Muhammed – Ali diyerek Kadem bastım bin bir sırdan içeri Medet yâ Muhammed – Ali diyerek Bir kâna eriştim yok ona pâyân Zerresi mihr-ü mah, katresi umman Hakk’ın hikmetlerin eyledim seyan Medet yâ Muhammed – Ali diyerek Geldim semâvattan düştüm turaba Nebat oldum her bir hicaba Menzilgahım erdi Ümm-ül-kitab’a Medet yâ Muhammed – Ali diyerek Pirler beni soydu harf libasından El yudum Siva’nın masivâsından Gelip baş gösterdim Aşk deryasından Medet yâ Muhammed – Ali diyerek (Hüsnü Baba) Epikuros (M.Ö.270): “İnsanlar üzerinde Tanrı ve ölüm gibi iki korku vardı. Bunlara karşı durmak dünyayı güzelleştirmek ve huzur içinde yaşamak gerekiyordu.O: “Ölümden korkmayın…. Siz varken ölüm yoktur, o varken de siz olamazsınız… Demek ki onunla karşılaşmayacak, beraber olamayacaksınız.. böyle bir şeyden korkmak akılsızlık olmaz mı?” diyor. Devamla: “Mutluluk, tıka basa yemenin ve yaşamanın adı değildir. Zira hayvanlarda öyle yaşıyor. Asıl mutluluk: akla uygun ve sade alışkanlıklar, yapıp yapmayacağınızı ayırt edip ruhumuza sükûn verip, yanlış inançları içimizden atmaktır.” Diyordu. Cehennem içimizdedir Tanrı’nın zebanileri ve cehennemi O’nun düşmanları içindir. Kaygusuz Abdal: Kıldan köprü yaratmışsın Gelsin kullar geçsin diye Hele biz şöyle duralım Yiğit isen geç a Tanrı.. Alevilik, Tanrı’yı evrenin büyük sevgilisi olarak görür. O sevgili yüceler yücesidir. İyiliklerin ve rahmetin kaynağıdır. Güzellikler ondandır. Aleviliğin âmentusün de kötülükler yani şer yoktur. “Hayrihhi ve hayrii min- Allah-i teala” vardır. Yani, “İyilik ve yine iyilik yüce Allah’tandır” Şer ise nefsimizdendir. Nefsini insan edebilen “insan”dır. İşte olgun hale gelmiş “İnsan-ı Kamil” olmuş insan O büyük sevgiliye yaklaşmış insandır. Gönül tahtında oturan artık O büyük sevgilidir. Gönlün sultanıdır O. Muhiddin Arabi: “İsm-i azam, nasıl bütün isimleri bir araya toplar ise, olgun insan da bütün âlemleri bir araya toplar.” Diyor. Yüce Kitabımızda (Necm,9): “Aralarında iki yay boyu, hatta daha az bir mesafe”den bahseder. Bu yakınlık Tanrı ile insan arasında ki “Hakk ile Halk” arasında ki yakınlıktır.” Gel gel yanalım ateş-i aşk’a Şule verelim ateş-i aşk’a Evvel aldandım, pek kolay sandım Durmadan yandım ateş-i aşk’a Aşk ehli ölmez yerde çürümez Yanmayan bilmez ateş-i aşk’a (Nesimi) İnsan olanlar, noktanın sonsuzluğuna erenler, bir yaşamı mum gibi eriyip ışık verenler ölür mü? Ölüm yüce sevgiliye ermek ise ondan korkulur mu? O, yüce sevgili korkulan değil, sevilendir. O, sevilene ulaşmak, o sevgili ile bekâ olmak Yunus olmak, Mevlana olmak, Hacı Bektaş Veli olmak, Pir sultan olup sonluluğun sonsuzluğunda buluşmak ve ölümsüzleşip sonsuza kadar yaşamak. Zalim olanlar, beşer gelip pişmeden olgunlaşmadan gidenler, yaratılış amacına erişmeyenler gelmişlerdir ve gitmişlerdir.. Aşığın dediği gibi: Ağlar dünyaya gelince Güler hakikatı görünce Aşıktır ölmezden önce ölünce Ne gelen ne de giden (Hayyam) Mevlana der ki: “Yere hangi tohum ekildi de bitmedi, yeşermedi? Niçin insan tohumuna gelince bitmeyecek, yeşermeyecek zannına kapılıyorsun?” Evet koskoca bir ulu ağaç tohumunda saklı değil mi? Tohumun yeşermesi olgunlaşması ve meyve vermesi, sonra da geldiği yere gere dönmesi bizlere neyi anlatıyor? “Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret. Güneşle aya bakmaktan ne zarar gelir ki” der Mevlana.. yeter ki bakmasını ve görmesini bilelim. Çünkü, “Güneşe delil yine güneştir”…. Bir dedemizin yakarışını ile sohbetimize son vermek istiyorum: Ey Rabb-ı Rahimim ve ey Halik-ı Kerimim! "Gelecek şey yakındır" sırrıyla ben şimdiden görüyorum ki, yakın bir zamanda, ben kefenimi giydim, tabutuma bindim ve ölmezden önce öldüm, dostlarıma veda eyledim. Kabrime giderken, Senin dergah-ı rahmetinde, ruhumun lisan-ı haliyle, ruhumun lisanı kaliyle bağırarak derim ki: "El'aman! El'amanl Ya Rahim! Ya Rahman! Beni eksikliklerimin ayıbından kurtar. "İşte kabrimin başına ulaştım, boynuma kefenimi takıp kabrimin başında uzanan cismimin üzerinde durdum. Başımı dergah-ı rahmetine kaldırıp bütün kuvvetimle feryat edip nida ediyorum: Elaman! El'aman Ya Alim ! Ya Aliyy ! Beni, ikrarımın ve teslimiyetimin yüceliğine bağışla. İşte kabrime geldim. Kefenime sarıldım. Refakat edip taşıyanlar beni bırakıp gittiler. Senin affı rahmetini bekliyorum. Ve gördüm ki, Senden başka sığınacak yer yok. Sana kavuştum, sana geldim, bütün sevincimle nida edip diyorum ki: El'aman El'aman! Ya Rab! Ya Hakk! Ya Halim! Beni Ehlibeytime, sevdiklerimin sevgisine bağışla. İlahi! Senin rahmetin sığınağımdır ve alemlere rahmet olan peygamberin, senin rahmetine yetişmek için vesilemdir. Beni "(Hatırla) o günü insan sınıflarından her birini biz imamlarıyla çağıracağız" ayetince on iki imamlarımın rehberliğini bana nasip eyle. Onları vesilem eyle ve onlara bağışla. Allah - Allah... |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|