|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Arama | Bugünki Mesajlar | Forumlar? Okundu Kabul Et |
Serbest Kürsü Serbest Konular |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
07.06.2008, 20:02 | #1 |
Usta Yiğido
seva Şuan
Son Aktivite: 31.08.2010 21:51
Üyelik Tarihi: 04.02.2008
Yaş: 39
Mesajlar: 15.375
Tecrübe Puanı: 2177
|
SERBEST KÜRSÜ (GENEL)
Gelin adayları, o mutlu günlerinde bir kuğu kadar zarif ve güzel olmanın hayalini kuruyor ama bu hayal uğruna kimi zaman sağlıklarından bile olmayı göze alabiliyorlar! Gelinlik içinde incecik görünmek için şok diyetlere başvuran genç kızlar, aslında evlilik sonrasında hızla kilo alma tuzağına düşüyorlar.
ZAYIFLIK MI YOKSA ENERJİK OLMAK MI? Evlilik öncesi yapılan hızlı diyetlerin, hızlı kilo kayıplarını da beraberinde getirdiğine dikkat çeken Medical Park Bahçelievler Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Emel Unutmaz, "Zaten evlilik genel anlamda çeşitli nedenlerle kilo aldırıyor; bir de çok düşük kalorili diyetler yaptıktan sonra bir anda bu diyetleri bırakmak, diyet öncesi kilonuzu bile özler hale getirebilir. Unutmayın; önemli olan zayıf değil güzel, enerjik ve neşeli bir gelin olmanız ve sağlıklı kalmanızdır" diyor. Diyetisyen Unutmaz; düğün yaklaştıkça gelinlikte ince görünmek için yapılan düğün diyetleriyle ilgili uyarılarda bulundu: MANTIKLI HEDEFLER KOYUP PLAN YAPIN "Öncelikli olarak zarar görmeyeceğiniz mantıklı hedefler koyun ve diyetinize zamanında başlayın. Düğüne 2 hafta kala yapacağınız diyet sağlıklı olmak koşulu ile size 2 kilo, hadi çok spor yaptınız maksimum 3 kilo verdirebilir; bu nedenle ayda 4 kilo en fazla 5 kilo vermeyi hedefleyin ve buna göre planlamanızı yapın. Almanız gereken besin öğelerinden ödün vermeyin. Her gün sütünüzü, meyvenizi, bol sebzenizi, salatanızı, etinizi ve ekmek ya da ekmek grubunu (bu grubun miktarına dikkat ederek, ama tamamen kesmeden) ve yağları (yine miktarına ve çeşidine dikkat ederek) mutlaka tüketin. Müstakbel eşinizi bu durumdan haberdar edin, size yardımcı olmasını isteyin. En fazla vakti onunla geçireceğinizi düşünürsek yanınızda pasta, dondurma tüketen biri ile bu programa uymak sizi oldukça zorlar. Evlilik öncesi size uygun beslenme planları oluşturmak, sağlıklı beslenmeyi öğrenmek ve daha kolay hayatınıza geçirebilmek için bir beslenme uzmanından yardım almanız da; tüm bu önerilere uymanıza yardımcı olur ve hedefinize daha kolay ulaşmanızı sağlar. SPOR İÇİN KENDİNİZE ZAMAN AYIRIN "Spor ile birlikte vereceğiniz kilolar sizi hem daha fit hem de daha sağlıklı gösterecektir. Zaman sıkıntısı yaşayacağınız kesin ancak kendinize çözümler üretin. İlle de belli bir sporu yapmak zorunda değilsiniz. İmkanlarınız neyi elveriyorsa onu yapın. Ancak süresini çok kısa tutmamaya (10 - 15 dakika gibi) dikkat edin. DÜĞÜN STRESİNE KARŞI ÇİĞ SEBZE YİYİN "Bu dönem büyük ihtimalle hayatınızda yaşayacağınız en stresli dönemlerden biri olacak. Bu nedenle stres faktörünü göz önüne alarak hareket edin. Sizi strese sokacak insan ve ortamlardan uzak kalmaya çalışın. Stresinizi yemekle atlatan biriyseniz tek şansınız çiğ yenilebilen sebzeler (miktarını abartmadığınız taktirde havuç da olabilir) ve su. Ayrıca stresinizi tetikleyebilecek kafeinden mümkün olduğunca uzak durup, bunun yerine sevdiğiniz bitki çaylarını tercih edebilirsiniz. Susuz kalmamaya dikkat edebilir, açlığında stresinizi tetikleyeceğini göz önüne alarak mutlaka ufak da olsa ara öğünler yapabilirsiniz (meyve, süt, ayran, yoğurt vb). Düğün diyeti için örnek mönü KALKINCA: Bol su içine 1 tatlı kaşığı elma sirkesi KAHVALTI: 2 dilim esmer ekmek + 2 dilim yağsız peynir veya 1 dilim yağsız peynir + 1 yumurta + şekersiz çay + domates + salatalık + maydanoz ARA: 1 meyve ÖĞLEN: ÖRNEK 1: Ton balıklı veya tavuklu salata ÖRNEK 2: Sebze yemeği + 1 kase light yoğurt + 1 dilim esmer ekmek ÖRNEK 3: 100-150 gram et + salata ARA: 1 meyve ARA: 1 bardak light süt veya 1 bardak light yoğurt, 2-3 kaşık sade yulaf veya 1 paket diyet bisküvi AKŞAM: Etsiz sebze yemeği, 1 kase light yoğurt, salata (1 tatlı kaşığı zeytinyağlı), 1 dilim esmer ekmek ARA: 1 porsiyon meyve
__________________
Allahım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, Hakkımda hayırlı olana gönlümü razı eyle. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] CANDA ÖZÜR OLMAZ... |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar seva'e Teşekkür Ediyor... |
07.06.2008, 20:26 | #2 |
Tatlı Yarışması 1.si
gürün_güzeli Şuan
Son Aktivite: 31.01.2014 10:32
Üyelik Tarihi: 05.06.2007
Yaş: 35
Mesajlar: 2.812
Tecrübe Puanı: 930
|
--->: Hayalinizdeki gelinliğe sığabilirsiniz
saol ama henüz erken.........zamanı gelince uygularız bizde:(
__________________
Bak İbret Al Yere Düşen Yaprağa,oda eskiden yukardan bakardı toprağa...... HayAtıMa qiRen heRkese YasanmıS heRseYe TesekküRLer BüyüYoRm siziNLe...
|
14.02.2009, 14:05 | #3 |
Yiğido
ommy Şuan
Son Aktivite: 22.08.2013 15:23
Üyelik Tarihi: 07.11.2008
Yaş: 66
Mesajlar: 116
Tecrübe Puanı: 601
|
SERBEST KÜRSÜ (GENEL))
Sultanın eşleri *
Bir zamanlar büyük ve güçlü bir sultan varmış, muktedir sultanın dört eşi varmış. Sultan en çok dördüncü eşini sever, ona özen gösterir, bir dediğini iki etmezmiş. Bu en çok sevdiği eşi günün her saatinde yanında, gözünün önündeymiş, sultan ondan ayrılmayı aklının ucundan geçirmezmiş. Yüreği ve merhameti geniş olan sultan, üçüncü eşini de severmiş. Ancak nedense bu eşinin günün birinde kendisini terk edebileceğinden korktuğu için, onu çok kıskanır, üzerine titrermiş. Öyle de olsa, ona sahip olduğu için gurur duyar, başkalarına tanıtmaktan özel bir zevk alırmış. Her sözü ferman olan sultanın ikinci eşine olan sevgisi ve ilgisi de AZ değilmiş. Kendisine karşı her zaman iyi ve sabırlı davranan eşi, NE zaman bir derdi olsa daima yanında olur, ona destek verirmiş. Birinci ve ikinci eşinin kendilerine özgü özellikleri var; AMA sultan en çok kendini üçüncü eşinin yanında huzurlu ve güvende hissedermiş. Sarayın kraliçesi, hanım sultan olan kudretli hükümdarın birinci eşiymiş. Onu en çok seven, karşılık beklemeden sadakat gösteren, sağlığına ve hükümranlığına en büyük katkıyı sağlayan bu eşi olmasına rağmen sultan, birinci eşiyle pek ilgilenmezmiş. Farkında olup olmadığı bile kuşkuluymuş. Oysa o DA hep yanında dolaşır, gölgesi gibi bir an olsun sultanı yalnız bırakmazmış. Her ölümlü (fani) gibi sultanın DA bir gün vadesi dolmuş, artık dünyada yiyeceği lokma, alıp vereceği nefes kalmamış. Ölümcül bir hastalığa yakalanmış. Kesin olarak öleceğini anlamış. Öldükten sonra yapayalnız kalmaktan çok korktuğu için, eşlerinden hangisinin ölüm yalnızlığını kendisi ile paylaşmak isteyebileceğini öğrenmek istemiş. En çok sevdiği dördüncü eşine, ölüm yolculuğunda kendine eşlik edip etmeyeceğini sormuş. Aldığı cevap kalbine bıçak gibi saplanmış. Herkesten çok sevdiği, üzerinde titrediği eşi kısa ve net olarak, "Hükümdarım, mümkün değil." diye cevap vermiş. Üzülmüş, sarsılmış AMA yine de ümidini yitirmeden üçüncü eşine sormuş: "Hayatım boyunca seni sevdim, sen benimle birlikte ölmeyi Kabul eder misin?" Üçüncü eşi de, hiç tereddüt etmeden, "Hayır, hayat çok güzel. Sen ölünce ben yeniden evleneceğim." diye cevaplamış. Sultan adeta yıkılmış, ölüm acısı gibi bir acının at kalbine saplandığını hissetmiş. Çarnaçar ikinci eşine dönmüş ve, "Her zaman yanımda oldun, beni hiç yalnız bırakmadın, NE zaman yardım istesem elini uzattın, kendimi senin yanında hep güvende hissettim, ölüyorum. Tek başıma bu yolculuğa çıkmak istemiyorum, bana eşlik eder misin?" İkinci eşinden de şu cevabı almış: "İsterdim; AMA bu konuda sana yardımcı olamam. Senin için yapabileceğim tek şey, sana mezara kadar eşlik etmektir. Senin için yas tutacağımdan DA emin olabilirsin; AMA elimden başka şey gelmez!" İlk üç eşine karşı hayatı boyunca cömert davranan, sevgisini, ilgisini hiç eksik etmeyen sultanın durumunu, uğradığı derin hayal kırıklığını tahmin edebiliriz. Aklına birinci eşi gelmiş; AMA ona sormamış. Hem üç eşinden aldığı olumsuz cevaplardan hem de zaten ömrü boyunca ona gerektiği, hak ettiği ilgiyi göstermediğinden ona sormaya cesaret edememiş. Ama birinci eşi her şeyin farkında, ilk üç eşten aldığı cevapları duymuş. Yatağının ucuna ilişmiş, büyük bir sevgi ve metanetle, "Sultanım, ben yanındayım, nereye gidersen git seninle olurum, seni takip ederim." demiş. Sultan, çok şaşırmış, üzülmüş, içini derin bir pişmanlık duygusu kaplamış. Yakınarak ve utanarak: "Keşke bir şansım daha olsaydı, sana hakkını verirdim." demiş. Gerçek hayatta hepimiz dört eşi olan bir sultanız: Dördüncü eşimiz bedenimizdir; güzel görünmesi için NE kadar zaman, kaynak ve çaba harcarsak harcayalım öldüğümüzde bizi terk edecektir. Üçüncü eşimiz sahip olduğumuz servetimiz ve statümüzdür. Ölür ölmez başkalarının eline geçer. İkinci eş ailemiz ve dostlarımızdır. Tüm sorunlarımızı onlarla paylaşırız, ölünce bizim için gözyaşı dökerler; AMA bizimle ahirete gelmezler. Birinci eşimiz ise ruhumuzdur. Kıssadaki sultan gibi gafillerden isek onu ömrümüz boyunca ihmal ederiz. KÖLE AYAZ VE SULTAN Bir zamanlar Ayaz adli bir köle varmis. Taktir bu ya, köle bir gün Sultan Mahmud'un kölesi olmus. Sultan, köleyi tasidigi asil karakteri sebebiyle cok sevmis. Derken Sultan'in öylesine itimadini kazanmis ki, bütün sultanligin haznedâri tayin edilmis ve en kiymetli ve zarif mücevherler, taslar ona emanet edilir olmus. Bu gelismeyi gören saraylilar ise durumdan pek rahatsiz olmuslar. Hasetleri ve kibirleri yüzünden, sözüm ona basit bir köleye böyle bir mevki verilmesini ve kendi rütbelerine cikarilmasini bir türlü hazmedememisler. Bu duygular icinde, özelikle Sultan yakinlardaysa ondan gün gectikce daha cok sikayet etmeye baslamislar ve asil ruhlu kölenin itibarini zedelemek icin ellerinden geleni yapmislar. Bir gün Sultanin huzurunda bir saraylinin bir diger sarayliya söyle dedigi duyulmus: "Köle Ayaz'in sık sık hazineye gittigini biliyor musun? Aslinda her gün gidiyor; hatta izinli günlerinde bile gidip orada saatlerce kaliyor. Onun mücevherlerimizi caldigindan adim gibi eminim" Sultan kulaklarina inanamamis. "Isin aslini kendi gözlerimle görmeliyim" demis. Böylece o da hazine dairesine gidip Ayaz'i gözlemek istemis. Duvara kücük bir delik yaptirip, icinde olanlari seyretmeye hazirlanmis. Ayaz hazine dairesine bir daha ki sefer geldiginde Sultan disarida beklemeye koyulmus. Kölenin sessizce iceri girdigini, kapiyi kapattigini ve sandiga gittigini görmüs. Köle Ayaz, sandigin önünde diz cökmüs, kapagi usulca kaldirmis ve icinden bir sey cikarmis. Orada sakladigi kücük bir bohcaymis bu. Bohcayi öpmüs alnina koymus ve sonrada acmis. Icinden cikan köleyken giydigi yirtik pirtik bir elbise! Iste köle Ayaz, sarayli giysilerini çikarmis bu elbiseyi giymis ve sonra aynanin karsisina gecmis. Kendi kendine: "Daha önceleri bu elbiseyi giydigin zamanlar kim oldugunu hatirliyor musun? diye sormus. "Bir Hictin sen. Hepsi,... hepsi satilacak bir köleydin ve Allah, Sultanin eliyle sana rahmetinden belki de hic hak etmedigin nimetler lutfetti. Iste Ayaz, simdi burdasin, ama asla nereden geldigini unutma! Cünkü mal mülk insanin hafizasini ucurur, unutuluslara sürükler. Simdi sen de, nimetce senden asagi olanlara kibirle bakma ve daima hatirla Ayaz,... hatirla! Sandigi kapatmis, kilitlemis ve sessizce kapiya dogru yürümüs. Hazine dairesinden cikarken birden Sultanla yüzyüze gelmis. Sultan gözlerini Ayazin yüzüne dikmis dururken, yanaklarindan asagi yaslar süzülüyormus ve bogazi öyle dügümlenmis ki, konusmakta güclük cekmis. "Bugüne kadar mücevherlerimin hazinedâriydin, ama simdi... Kalbimin hazinedârisin. Bana benim de önünde bir hic oldugum kendi Sultanimin huzurunda nasil davranmam gerektigini ders verdin Affet Babacığım Evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık olduğunu düşünüyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Yine böyle bir tartışma anında; eşi, bütün bağları kopardı ve "Ya ben giderim, ya da baban bu evde kalmayacak" diyerek rest çekti... Eşini kaybetmeyi göze alamazdı. Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası, sevdiği ve kendini seven bir eşi ve birde çocukları vardı. Eşi için çok mücadele etmişti evliliği sırasında. Ailesini ikna etmek için çok uğraşmış ve çok sorunlarla karşılaşmıştı. Hâlâ onu ölürcesine seviyordu. Çaresizlik içinde ne yapacağını düşündü ve kendince bir çözüm yolu buldu. Yıllar önce avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdığı kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını. Haftada bir uğrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak,böylelikle eşiyle de bu tür sorunlar yaşamayacaktı. Babasına lâzım olacak bütün malzemeleri hazırladıktan sonra yatalak babasını yatağından kaldırdı ve kucakladığı gibi arabaya attı. Oğlu Can, "Baba bende seninle gelmek istiyorum" diye ısrar edince onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular. Karakışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soğuk vardı. Kar ve tipi yüzünden yolu zor seçiyorlardı. Minik Can, sürekli babasına "Baba nereye gidiyoruz ?" diye soruyor ama cevap alamıyordu. Öte yandan; nereye götürüldüğünü anlayan yaşlı adamsa gizli gizli gözyaşı döküyor oğlu ve torununa belli etmemeye çalışıyordu. Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine ulaştılar. Epeydir buraya gelmemişti. Baraka tipindeki dağ evi artık çürümeye yüz tutmuş, tavan akıyordu. Barakanın bir köşesini temizledi hazırladı ve arabadan yüklendiği yatağı oraya itina ile serdi.Sonra diğer malzemeleri taşıdı en son da babasını sırtlayarak yatağa yerleştirdi. Tipi, adeta barakanın içinde hissediliyordu. Barakanın içinde fırtına vardı adeta. Çaresizlik içinde babasını izledi. Daha şimdiden üşümeye başlamıştı.Yarın yine gelir bir yorgan ve birkaç battaniye getiririm diye düşündü. Öyle üzgündü ki, dünya başına göçüyor gibiydi. O, bu duygular içindeyken babası, yüreğine bıçak saplanmış gibiydi. Yıllarca emek verdiği oğlu tarafından bir barakaya terk ediliyordu. Gururu incinmişti, içi yanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Minik Can ise olanlara hiçbir anlam veremiyordu. Anlamsızca ama dedesinden ayrılacak olmanın vermiş olduğu üzüntüyle sadece seyrediyordu. Artık gitme zamanıydı. Babasının yatağına eğildi, yanaklarını ve ellerini defalarca öptü.Beni affet der gibi sarıldı, kokladı. Artık ikisi de kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Buna mecburum der gibi baktı babasının yüzüne ve Can'ın elini tutup hızla barakayı terketti. Arabaya bindiler. Can yola çıktıklarında ağlamaya başladı, neden dedemi o soğuk yerde bıraktın diye. Verecek hiçbir cevap bulamıyordu, annen böyle istiyor diyemiyordu. Can: "Baba, sen yaşlandığında ben de seni buraya mı getireceğim?" diye sorunca dünyası başına yıkıldı. O sorunun yöneltilmesiyle birlikte deliler gibi geri çevirdi arabayı. Barakaya ulaştığında "Beni affet baba." diyerek babasının boynuna sarıldı. Baba oğul sıkı sıkı sarılmış çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Oğlu: "Baba beni affet! Sana bu muameleyi yaptığım için beni affet!" diye hatasını belli ediyordu...Babası oğlunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu..."Geri geleceğini biliyordum yavrum. Ben babamı dağ başına atmadım ki, sen beni atasın... Beni bu dağda bırakamayacağını biliyordum. |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar ommy'e Teşekkür Ediyor... |
14.02.2009, 14:09 | #4 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5466
|
Cevap: ERKEK SEVERSE BÖYLE SEVER
Ellerinize saglik. Güzel di................
|
23.03.2009, 18:01 | #5 |
Usta Yiğido
seva Şuan
Son Aktivite: 31.08.2010 21:51
Üyelik Tarihi: 04.02.2008
Yaş: 39
Mesajlar: 15.375
Tecrübe Puanı: 2177
|
Cevap: KLAVYEME TAKILAN HİKAYELER:))
çok güzel anlam kazanan hikayeler..
__________________
Allahım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, Hakkımda hayırlı olana gönlümü razı eyle. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] CANDA ÖZÜR OLMAZ... |
21.08.2009, 10:00 | #6 |
Usta Yiğido
sibelYILMAZ Şuan
Son Aktivite: 05.09.2014 10:55
Üyelik Tarihi: 13.12.2007
Yaş: 36
Mesajlar: 2.927
Tecrübe Puanı: 919
|
Kimsede müebbet kalmayacaksın !!!!!
Kimi seversen sev, nasıl seversen sev, unutma ki bilinmeyecek değerin. Ne yaptığın ya da nasıl yaptığın değil, yapamadıkların sorgulanacak, suçlanacaksın. Yıllarca döktüğün gözyaşına bakmadan, belki “bir an yaşadığın tebessüm” batacak birilerine, nasıllar sorulmadan, nedenlerle yargılanacak, ağlayacak, belki çok ağlayacaksın ya da ağlamak istemiyorsan; Kimsede müebbet kalmayacaksın!... Çektikçe çekecek ve çektikçe uzayacak lastik misali, uzatacaksın ömrünü umutların. Oysa beyhude bir uğraştır, yalandır bu kavgalar, değer verdikçe, “değersizleşecek gönlünde yaşattığın” Yaşatacaksın, o; seni acımasızca katlederken, ufuk çizgisini yakalamak mümkün değil, değil ama bilirim ki; Sen yakalamak için var gücünle koşacaksın, ya da yaşamak istiyorsan, inadına yaşamak, Kimsede müebbet kalmayacaksın!.. Gitmişse yalandır ve yalandır gelmemişse… Beklemekse, neyi? , niye? Oysa ecel daha yakındır gidenlerden, bekledikçe alırlar bir parçanı, bekledikçe paramparça ederler her parçanı.. Sen; “Gel!..” dediğin için gelmezler, senin kadrini bilmezler, ceza almışsan, bunu sonsuzluğa mal etme!.. Zindanlarda infazın kadar kalır, kaldığın kadar yatarsın ve çıkarken, “mazinden” tahliye olacaksın. Hürriyete susadıysan ve susadıysa yüreğin, Kimsede müebbet kalmayacaksın!... Verdiğini geri almanın hesabını bırak, bırak bir kenara, harcanmıştır bozuk para gibi, “değer bildiğin, feda ettiğin” ne varsa.. Gözyaşlarını görsen bile, şahit olsan bile, tekrarlama aldanmışlığını, her sabah yaşadığın o; yıkılmışlığın, hüsranın, azabın depreminden kurtul!.. Bir hata yapmışsın ya hani!.., Onlar öyle der!.. Hata!.. Sen tekrarlamayacaksın!.. Yanıldıysan; Bir daha inanmayacaksın, hatta adını bile anmayacaksın!.. Düşmeni beklerler belli ki!.. Sen; “Dimdik duracaksın” ve tükürebilmek için yüzüne, Kimsede müebbet kalmayacaksın!.. Sevgiyi bildiğin gibi, küfretmeyi de öğren.. Bu güne kadar seni rahatsız eden ne varsa ve “ne varsa acı çektiğin” iade et!.. Küfürleri sırala ve kalayla, Türkçe ve mealen!.. Bırak kırılıp dökülsün, üstüne titrediğin, bırak öğrensin, değersizliğin ne olduğunu, o heybesini doldururken dertlerle sen boşalt yüreğini, onun sırtında ki kambur büyürken sen rahatlayacaksın!. Belki ikinci baharın vardır kim bilir? Yüreğine taş basacaksın, ama Kimsede müebbet kalmayacaksın!... Onlar” üç oda, bir salon” sanırlar aşk dediğini, ne mecnunu duymuşlardır, ne de bilirler Leyla’nın kimliğini.. Şuh bir kahkaha ve hesabını yapmadan yarınların, yaşamaktır ve celladı oldukları mahkumla, utanmadan barışmaktır!.. Sen; Gönül bankanda açtığın o limitsiz hesabı kapatacak, alacak ve borçları sıfırlayıp, aşk-ı İlahiye varacaksın!.. Kula kul olmuş çulsuz ve korkakları, ait oldukları çöplüğe atacaksın!.. Ve kurtulmak için çöplüklerden, Kimsede müebbet kalmayacaksın
__________________
"Çöplüğe attılarda mukaddes emaneti, Hak bellettiler Hakka en büyük ihaneti." |
21.08.2009, 10:18 | #7 |
Moderator
Salim58 Şuan
Üyelik Tarihi: 11.05.2009
Yaş: 58
Mesajlar: 59.381
Tecrübe Puanı: 10
|
Cevap: Kimsede müebbet kalmayacaksın !!!!!
güzel bi paylaşım teşekkürler ellerine sağlık sibel sağol
__________________
Asil İnsan İdare Eder, Aciz İnsan Şikayet Eder, Basit İnsan İftira Eder, Dürüst İnsan Sabreder... |
21.08.2009, 10:32 | #8 |
Usta Yiğido
HaZaN Şuan
Son Aktivite: 14.05.2013 15:36
Üyelik Tarihi: 03.11.2008
Mesajlar: 16.918
Tecrübe Puanı: 2290
|
Cevap: Kimsede müebbet kalmayacaksın !!!!!
Aslında bu paylaşım içinden çıkartılacak o kadar çok yorum var ki sayfalarca yazsan bitmez ,
Emeğine sağlık Sibel kardeşim paylaşım için teşekkürler.
__________________
Huzuru kendi içimizde bulamassak başka yerde aramak boştur.
|
21.08.2009, 12:31 | #9 |
Usta Yiğido
altuntas58 Şuan
Son Aktivite: 11.10.2012 21:24
Üyelik Tarihi: 29.08.2006
Yaş: 70
Mesajlar: 38.469
Tecrübe Puanı: 4527
|
Cevap: Kimsede müebbet kalmayacaksın !!!!!
Çektikçe çekecek ve çektikçe uzayacak lastik misali, uzatacaksın ömrünü umutların.
Oysa beyhude bir uğraştır, yalandır bu kavgalar, değer verdikçe, “değersizleşecek gönlünde yaşattığın” Yaşatacaksın, o; seni acımasızca katlederken, ufuk çizgisini yakalamak mümkün değil, değil ama bilirim ki; Sen yakalamak için var gücünle koşacaksın, ya da yaşamak istiyorsan, inadına yaşamak, Kimsede müebbet kalmayacaksın!.. güzel paylaşımınız için sağolun
__________________
|
21.08.2009, 13:11 | #10 |
Usta Yiğido
65serdal58 Şuan
Son Aktivite: 07.05.2016 11:20
Üyelik Tarihi: 17.04.2009
Yaş: 42
Mesajlar: 7.612
Tecrübe Puanı: 1334
|
Cevap: Kimsede müebbet kalmayacaksın !!!!!
Onlar” üç oda, bir salon” sanırlar aşk dediğini, ne mecnunu duymuşlardır, ne de bilirler Leyla’nın kimliğini..
Şuh bir kahkaha ve hesabını yapmadan yarınların, yaşamaktır ve celladı oldukları mahkumla, utanmadan barışmaktır!.. paylaşım için saol |
Konuyu Toplam 2 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
MERKEZ ÇAYGÖREN KÖYÜ (CİRİN) | iozgur | Köylerimiz (Sivas Köyleri) | 1367 | 26.05.2012 09:25 |
Çarşaflı partililer CHP rozetlerini iade etti | ErdalGüler | Dünya ve Türkiye'den Haberler | 31 | 24.05.2011 10:07 |
Sivas, bize Başkan'ımızın emaneti | H_Turan | Röportajlar | 0 | 27.05.2009 19:32 |
Sivas Bize Başkanımızın Emaneti | Sivaslilar.Net | Anasayfa Haberler | 10 | 16.04.2009 17:23 |