Hayden Karadeniz'e

[fırtına110]

Türkiyemizin her bölgesi,her şehri,yaz mevsimi geldiğinde diğer mevsimlere nazaran oldukça kalabalıklaşır.Okulların bitmesiyle birlikte Büyükşehirlerde yaşayan halkımız,yaz tatilini geçirmek amacıyla memleketimizin her köşesine dağılmaya başlar.

Kimisi Ege ve Akdenizi denizi,güneşi için dinlemek amacıyla tercih eder.Kimisi Anadolunun diğer bölgelerini memleket hasretini gidermek amacıyla tercih eder.

Memleket hasretinin giderildiği bir bölgemizde Karadenizdir.Karadenizi görmeden hayatını devam ettirenlere hayatınızı boşa geçiriyorsunuz dedirtecek güzelliğe sahiptir Karadeniz.Başta İstanbul olmak üzere farklı illerden yola çıkan Karadenizliler,hasretini dindirmek amacıyla akın akın memleketlerine koşarlar.Özellikle İstanbuldan çok uzak olmasına rağmen bu kadar yoğunlukta yaz aylarında gidilen başka bir bölgemiz yoktur.

Mavi deniziyle,yeşil dağlarıyla kavuşan Karadenizliler,kah yaylalarda,kah denizde,kah köylerinde veya şehirde dostlarıyla kavuşarak,rahatlığı,huzuru,mut luluğu yaşamaya başlarlar.Stresin olmadığı,gürültü-patırtının duyulmadığı,sadece yeşille iç içe olmanın verdiği hazla enerjilerini alıp tatil bittikten sonra yine işine gitmek üzere yola koyulurlar.

Karadenizin her tarafı güzelde,yeşil Rizemiz ayrı bir güzel.Uzmanların,bilim adamlarının ifadesiyle,yeşilin 73 tonunun bulunduğu,yani bütün tonlarının bulunduğu tek il olan Rizemizde tatil yapmak tarifsiz bir güzelliktir.

Kuş sesleriyle sabahın erken saatlerinde uyanıp dışarı çıktığınızda Büyükşehirlerde hiçbir zaman duyamayacağınız toprağın kokusunu hissedersiniz.Hele yağmurun yağmasından sonraki toprak kokusunun hayali bile çok güzel.Yağmur yağarken sacın altında olduğunuzu bir düşünün.yağmurun tak tak diye ses çıkardığını ve sizde sacın altındasınız,bulunduğunuz yerde bir kuzine var,kuzineye odun atıyorsunuz,üstüne de çayı demliyorsunuz ve demlenen çayı keyifle içiyorsunuz(afiyet olsun).

Yaylarımız,ah yaylalarımız,anlatmaya kelimelerin kafi gelmeyeceği güzellikteki yaylalarımız,soğuk suları,manzarası,eğlencesi,hor onu,tulumu,mıhlaması,ayranı,yo ğurdu,sütüyle cennetten bir parçadır yaylalarımız.

Köylerimiz,kışları mahzun olan köylerimiz,yaz aylarında ,çay zamanında mahzunluktan çıkar şenlenir,kalabalıklaşır,Yazın tatilini geçirmek ve çay toplamak için gelenlerle dolup taşar köylerimiz.Çay alım yerleri köy meydanı gibidir,herkes oradadır,çay satma telaşıyla hoş geldinler karışır birbirine.

Derelerimiz yağmurla coşar,yatağını bulur,sesiyle sanki terapi olursunuz.

Yaylalarda yapılan festivallerse ayrı bir güzellik ve renk katmaktadır memleketimize.

İl ve ilçe merkezlerinde,çay ocakları,çay bahçeleri ,kahveler hiç görülmediği kadar kalabalıklaşır,herkes birbirine çay ikramında bulunur.Çaylar öyle Büyükşehir çaylarına benzemez,çayın hası içilir demli demli.Eski günler konuşulur,çocukluk yıları,okul yılları,sohbetler uzayıp gider.

Rize denince kuru fasulyeyi,sütlacı herhalde unutmayacağız Kurufasülyenin ve çayın başkenti diye boşuna dememişler.Kurufasülyeyi mutlaka Çayeli’nde yemelisiniz.Neden Çayeli olduğunu ancak tadına bakınca anlarsınız.Sütlacın(bol fındıklı olacak) tadını ise hiç anlatamayız..Bu yıl bir görev için Çayeline gelen bir arkadaşımız kurufasülye ve sütlacı yedikten sonra demiştiki benim bugüne kadar yediklerim ne kurufasülyeydi ne sütlaçtı.

Memleketimizin güzel olan onlarca şeyin yanında maalesef üzüntü verici durumlarda var.Mesela;bozuk köy yolları,çarpık yapılaşma,işsizlik,eski kültürel görüntüden uzaklaşmış evler,çay parasınındüşük oluşu,özel çay fabrikalarının çay parasını ödemeyişleri,istihdama yönelik yatırımların yok denecek kadar olmayışı,farklı iş kollarına önem verilmeyişi gibi gerçekleride bahsetmeden geçmemek lazım.

Sonuç olarak memleketimiz her şeye rağmen dünyanın en güzel bölgesidir.Hayden karadenize.

oazman@hotmail.com