Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > DİN BÖLÜMÜ > Serbest Dini Konular
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Bugünki Mesajlar

Serbest Dini Konular Güncel ve Özgün yazılar, Makaleler buraya



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 25.12.2007, 11:02   #1
FurkaN
Editör
 
FurkaN - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
FurkaN Şuan FurkaN isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 21.01.2015 21:58

Üyelik Tarihi: 09.06.2006
Yaş: 39
Mesajlar: 1.240
Tecrübe Puanı: 10 FurkaN TAM BIR BEYEFENDIFurkaN TAM BIR BEYEFENDIFurkaN TAM BIR BEYEFENDIFurkaN TAM BIR BEYEFENDIFurkaN TAM BIR BEYEFENDI
Standart TÖVBE etmek ÖZÜR dilemektir...

Bana yazarak, kendini çok günahkâr görüp, artık varlığından utandığını, Rabbinin karşısına çıkmayı da iki yüzlülük gibi gördüğünü söyleyen kardeşlerim var. Bu kardeşlerimi ümide davet ediyorum; Allah’ın rahmetinden umut kesmemeleri gerektiğini hatırlatıyorum.
Unutmayın ki, bu konuda kimse kimseden daha aşağıda ya da yukarıda değildir. Defterlerimiz açılmadan “iyi” ya da “kötü” olduğumuza karar veremeyiz. Çünkü kimse kimsenin gerçekte işlediği günahı bilmiyor; herkes hataları konusunda kendisine sırdaştır. Öyleyse, kendimizi çok günahkâr bilme halini umutsuzluk sebebi değil, Rabbin af dergâhına daha çok yakınlık kazanma fırsatı olarak görelim. “Senden başka kime gideyim ki..” çaresizliğini ancak o utanç ve pişmanlık halinde yaşarız. Çarenin yalnız O’nda olduğunu içten içe bilme halini samimi tazarrularımız için, gözü yaşlı yakarışlarımız için başlangıç eyleyebiliriz. Böylesi günahların ağırlığının bizi O’nun dergahına götürmesi, hiç günahsızlık sandığımız şımarıklık hallerinden daha hayırlı olabilir. Sonunda kibir ve kendini beğenmişlik üreten bir hatasızlık değil de, bizi mahcup eden, kusurumuzu itiraf ettiren bir hata Rabbimize daha doğrudan bir yakınlık vesilesi olabilir.

***

Tövbe etmek özür dilemektir. Rabbimizin ancak biz insanlara takdir ettiği bir nasiptir özür dilemek. Belki de meleklerden üstün olabileceğimizin sırrı burada saklıdır. Çünkü, melekler hiç hata etmedikleri/edemedikleri için özür dilemeleri gerekmez. Şeytan ise hatasını hata olarak kabullenmediği için özür dilemez. Ancak insan, hata eder, hata ettiğini kabul eder, özür diler.

***

Özür dilememizin Rabbimizce hoş görülmesi, çokça hata edelim de çokça özür dileyelim şımarıklığını da beslememeli. Artık olmuş bitmiş günahlardan, omuzumuzda pişmanlığını ağır bir taş gibi taşıdığımız hatalarımızdan söz ettiğimizde, hoşnut olunan özürden söz edebiliriz. Yani, geçmişe doğru özür dileriz. Geleceğe doğru özürler saklayarak, günahlar planlayamayız. Ki gelecekte yapmamaya azmetmek, karar kılmak, geçmişe dönük özrümüzün de içtenlik göstergesidir. Yoksa, rahmete güvenip de günah işlemiş oluruz. Geçmiş günahlarımız için rahmete sığınmalıyız ama rahmete sığınıp gelecek günahlara niyetlenmemeliyiz.

***

Rabbimizin hatalarımızı ve kusurlarımızı affetmesi, günah ve isyanlarımızı bağışlaması O’na ibadet yollarımızı açık tutmak içindir. Yüzümüzü rahmetine ve bağışlayıcılığına dönük tutmak içindir. Üstelik Rabbimiz bizi affetmekle kalmıyor, bize hatalarımıza rağmen yine şefkat ediyor, merhametini gösteriyor; sanki hiçbir şey olmamış gibi bizi sevmeye devam ediyor. Bize darılmıyor, bizi gözden çıkarmıyor, bizi kendisinden uzaklaştırmıyor. Yoksa, O’na ibadet etmeye yüzümüz tutmaz, O’nun rahmetinden ümidimizi keser, huzuruna varmaya utanırdık. Tövbenin varlığı ve Rabbimiz katında hoşnutlukla karşılanması, bize eşsiz bir nezâketle şunu hatırlatıyor: Rabbinize pişmanlığınızı arz ettiğiniz sürece, Rabbinizden rahmet umduğunuz sürece, O’na giden yolları açık tutarsınız. O tövbe etmenizi sever, size çok merhamet eder. Rabbiniz sizden günahsızlık beklemiyor, ancak içten özürler bekliyor. Sizi O’ndan uzaklaştıran günahınızın çokluğu değil, özrünüzün yokluğudur.
***

İnsan kendi günahını başka herkesten iyi bilir. Başkalarının günahlarına kendi günahımız kadar aşina değilizdir. Öyleyse en çok günahkâr bildiğimiz kişi kendimiz olmalıyız. Şüphesiz Allah kendi günahlarımızı kendi bildiğimizden daha iyi bilir; O’ndan bir şey saklayamayız. Allah ki rahmet sahibidir; rahmeti gereği kusur işleyip yine kendisine dönmemizi ister. Kendimizi hiç günahsız sanmamızdansa, hatamızı bilip pişmanlık ve gözyaşıyla O’na dönmemiz O’nu daha çok hoşnut eder. Şu halde, günahlarımızı en iyi bilen, günahlarımızı bilmemizden hikmetiyle hoşnut olan Rabbimize dönüp O’ndan af dilemeliyiz. Ne kendimizi masum zannedip O’nun affına muhtaç olmadığımızı sanalım, ne de kendimizi çok günahkâr bilip O’nun affından ümidimizi keselim.
__________________
"İnsanın süsü yüzdür,
Yüzün süsü göz!
Aklın süsü dildir,
Dilin süsü söz!"


...İMZALARDA SİYASİ SİMGELER YASAKTIR...

BeNi An, bEnİ aRa, AmA bEnSiZ yÜrÜ...
FurkaN isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 25.12.2007, 11:29   #2
jommofi
Yeni Yiğido
NO AVATAR
 
jommofi Şuan jommofi isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 20.03.2008 07:08

Üyelik Tarihi: 17.10.2005
Mesajlar: 7
Tecrübe Puanı: 0 jommofi FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart -->: TÖVBE etmek ÖZÜR dilemektir...

ALLAH ın rahmetinden ümit kesilmez
jommofi isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 25.12.2007, 11:45   #3
recosan58
Tecrübeli Yiğido
 
recosan58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
recosan58 Şuan recosan58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 05.09.2011 18:13

Üyelik Tarihi: 05.10.2007
Yaş: 49
Mesajlar: 232
Tecrübe Puanı: 636 recosan58 FAZLA SÖZE GEREK YOKrecosan58 FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart --->: TÖVBE etmek ÖZÜR dilemektir...

TEVBE
Şeriatın kötü saydığı işlerden, sırf kötü olduklan için pişman olup vazgeçmek ve Allah'a dönmek. "Tevbe" kelimesinin sözlükteki asıl manası ilk asla "dönmektir." Bu mana ile bağlantili olarak tevbe, kula nisbet edildiği zaman, arîzi olan günah halini bırakıp aslî olan salah haline dönmek anlamına gelir. Allah'a nisbet edildiği zaman da talî olan gazab bakışından aslî olan rahmet bakışına dönmek anlamını verir. Bunun için tevbenin seri manasında hem kulun, günahıni itiraf edip, ondan pişmanlık duyarak bir daha yapmamaya kararlı olması, hem de Allah'ın da bu müracaati kabul ederek günahı bağışlaması anlamları vardır. "Tevb" de tevbe demektir. Ancak bunun "tevbe"nin çoğulu olduğunu söyleyenler de vardır. "Inâbe" terimide tevbeye yakın bir anlamdadır. "Tevbe" teriminde sözü edilen, "sırf kötü olduğu için dönme" özelliğinden ötürü, vicdanında o kötülügün çirkinliğini duyduğundan dolayı değil de, bedenine, malına veya haysiyetine zarar vermesi gibi bir korku ya da ümit sebebiyle vazgeçmesi tevbe sayılmaz. Tevbe, yaptığı bir kabahatin bir menfaatini görse dahi, onun çirkinliğini düşünüp, tiksinerek vazgeçmektir. Bu yüzden Hz. Ali, bir bedevi'nin "estagfirullah ve etûbu ileyk = Allahım, beni bağışlamanı dilerim ve sana tevbe ederim" dediğini duyunca, "be adam! Çabuk çabuk tevbe etmek yalancıların tevbesidir. Gerçek bir tevbede altı şartın bulunması gerekir: Günaha pişmanlık, farzları kaza etmek, yediği hakları iade etmek, haklarını yedikleriyle helalleşmek, bir daha dönmemeye karar vermek, nefsi, günahlarla büyüttügü gibi Allah'a itaatta eritmek ve ona masiyetlerin tadını tattırdığı gibi taatların acısını tattırmak." Bu anlamları destekleyen bir ayeti kerimede: "Allah'ın kesinlikle kabul edeceğini v'ad ettiği tevbe ancak bilmeyerek kötülük yapıp ta sonra çok geçmeden tevbe eden, günahında israr etmeyen kimselere aittir. Yoksa fenalıkları yapıp yapıp ta, sonunda herbirine ölüm gelip çattığında, ben şimdi tevbe ettim diyenlere ve de kâfir olarak ölenlere tevbe .yoktur" buyurulur. Bu ayetten hareketle Islam alimlerinin çoğu tevbenin "fevrî" (günaha düşülür düşülmez) yapılmasının vacipolduğu görüşündedirler. Binaenaleyh, bir günaha düşüldüğü anda tevbe edilmemesine de ayrıca tevbe etmek gerekir.Bu konuda ölçü şudur: Hayattan ümit kesme ve ölüm anından önce küfürden tevbe edip iman etmek makbuldür. Ama can çıkma (nez') anında küfürden tevbe edip iman etme makbul değildir. Imandan sonra hayırlı işler yapabilecek bir zaman bulunmalıdır. Fakat fasık mü'minin son nefesindeki tevbesi de kabul edilebilir. Çünkü mü'minlere "Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin" buyurulmuştur. Ne var ki, o andaki tevbenin kabul edileceği kesin değildir. Islam'da hiç günah işlemeyen insanların oluşturduğu bir toplum idealizmi yoktur. Hatta bir hadiste: "Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder ve günah isleyip, hemen arkasından da tevbe eden bir kavim yaratırdı" buyurulur. "Mü'minlerin ekine benzediği, küfür rüzgarlarıyla eğilip, tevbe ile hemen doğrulduğu" anlatılır. Yine Allah Rasülü: "Hayırlı olanlarınız çeşitli fitne ve imtihanlara maruz kalıp, çokça tevbe edenlerinizdir", "Kulunun tevbe etmesinden Allah, korkunç ve ıssız bir çölde her türlü erzakını taşıyan devesini kaybedip, bulma ümidini kestikten sonra karşısında gören yolcunun sevindiğinden daha çok sevinir." "Günahlarından tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir..." buyurur. Kur'an-ı Kerim'de "tevbe" ve türevlerinin 86 defa geçmiş olması Allah'ın tevbe'ye verdiği önemi anlatır. Tevbe, Hz. Adem'le başlar ve Allah'ın razı olduğu kulluğun en belirgin vasfını temsil eder. Karşıtı ise inat, kibir ve hatada bile bile isrardır ve bunlar da şeytanın ve şeytan tînetindeki insanların özelliğidir. Adem hata etmiş ve tevbe etmiştir, şeytan ise isyan etmiş ve kibirlenerek isyanında ısrar etmiştir. Allah da onu ebediyyen ateşte bırakacağını söylemiştir. Adem (a.s.) ise hatâsını anlayıp tevbe etmiş, Allah da onun tevbesini kabul etmiştir. Bir ayette de "tevbe"nin "nasûh" olması istenir. "Nasuh" kelimesinin aslında halis ve saf olma, bir söküğü dikip yırtığı yamayarak düzeltme manaları bulunduğu için Islam alimleri "nasûh tevbe"nin: halis (samimi), ciddi, temiz ve insanın dinini çok tamir edecek etkili bir tevbe olduğunu söylerler. Nitekim Allah Resulüne: "Nasûh tevbe nasıl olur?" diye sorduklarında: "Kulun yapmış olduğu günaha öyle pişman olup ve Allah'a öyle özür dilemesi, sonra da o günaha öyle dönmemesidir ki, sütün memeye dönmeyeceği gibi" buyurmuştur. Ibn Abbas da "nasûh tevbe"yi: "Kalp ile pişmanlık duymak , dil ile istigfar (bağışlanmayı dilemek), beden ile günahlardan kopmak, içinden de bir daha dönmemeye karar vermek" diye tanımlamıştır.
recosan58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


WEZ Format +2. ?uan Saat: 17:37.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.