Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)
Günün hikayesi - Sayfa 13 - Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar
Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > Serbest Alan > Serbest Kürsü
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Bugünki Mesajlar

Serbest Kürsü Serbest Konular



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 25.12.2009, 14:24   #121
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Eğer Göndermeseydi

Hazret-i Ömer (r.a), hilâfeti zemânında, rûm pâdişâhına adam gönderip, dîne da'vet eyledi. Rûm pâdişâhı da kıymetli hediyyeler ile elçi gönderdi. Elçi Medîne-i münevvereye geldi. Hediyyesini alıp, hazret-i Ömer (r.a) ile buluşulduğu mahalde, hazret-i Ömer, bir kadıncağızın dıvârını yapıyor idi. O hâlde iken, haber verdiler ki,

-Rûm pâdişâhının elçisi geldi. Emriniz nedir.

Buyurdular ki,

-Ssöyleyin, gelsin. Ellerinizi yıkayıp, bir yerde otursanız, olmaz mı, dediler. Râzı olmadı. Ne yapsınlar. Elçiyi çağırıp, hazret-i Ömer ile buluşdurdular.

Elçi, hazret-i Ömeri bu hâlde görüp, dedi ki,

-Arab pâdişâhı bu mudur. Eğer böyle olduğunu bilseydim, gelmezdim. Rûm pâdişâhı da beni buraya göndermezdi.

Hazret-i Ömer iki mubârek parmaklarıyla işâret edip, buyurdular ki,

-Eğer göndermeseydi, onun iki gözünü çıkarırdım.

Târîh yazdılar ki, meğer hazret-i Ömer böyle işâret etdiği gibi, rûm pâdişâhı oturduğu yerde iki balçıklı parmak gelip, iki gözünü çıkardı. Hattâ parmaklarının balçığı iki gözünün üzerinde yapışıp kaldı. Her ne kadar uğraşdılar ise de, gidermek mümkin olmadı. Bir zemândan sonra elçi, izin alıp, rûm pâdişâhına geldiğinde, gördü ki, iki gözü de amâ olmuş. Sebebini süâl eyledi. Ahvâli anlatdılar. Ta'accüb edip, o da hazret-i Ömer ile geçen ahvâli bunlara bildirdi.

Ba'zı rivâyetlerde, rûm pâdişâhının elçisi geldiği vakt, Eshâb-ı güzîn hazret-i Ömerin (ra) yanında otururlar idi. Hazret-i Ömer, hurma lifinden bir gömlek giymiş, dokuz yerinden yamanmış idi. Acabâ, sultânım, mubârek arkanıza bir kaftan alsanız câiz olmaz mı, dediklerinde, hemen hazret-i Ömer (ra) gadaba gelip, dedi ki:

-Dahâ bu iitibâr görmek arzûsundan kurtulmadınız mı. Dîn-i islâmda kudreti böyle mi fehm etdiniz. Bize dîn-i islâmın şerefi yetmez mi. Dîn-i islâmdan efdal ve eşref bir nesne varmıdır ki, ona i'tibâr edersiniz. Bu se'âdet ve bu devlet ki, Hak sübhânehü ve teâlâ hazretleri bize ihsân eylemişdir. Kime müyesser olmuşdur ki, dîn-i islâm tâcını başımıza koydu. Şer'ı şerîfi Muhammedî elbisesini arkamıza giydirdi. Kalbimizi kelime-i şehâdet ile münevver eyledi. Allah, Allah! Dîn-i islâm kadrini bilmemişsiniz. Ancak kendinizi halka libâs ile mi göstermek istersiniz.

O şeklde gadaba geldi ki, belki kimse öyle gadaba gelmemişdir. Söyliyenler pişmân olup, artık, cevâba kâdir olmayıp, başlarını aşağıya eğip, sükût eylediler. Şimdi, bizim sultânlarımız bu hâl ile dünyâda geçinip, asla i'tibâr etmeyince, bize de lâyık olan budur ki, onların yolunu gözetip, kıyâmet gününde, Allahü teâlânın huzûruna ve Habîbullahın (sav) huzûruna vardıkda mahcûb olmayalım.
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 25.12.2009, 14:24   #122
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Melekler Yıkadı

Eshâb-ı kirâmdan Hanzala hazretlerinin henüz yeni evlendiği günün gecesiydi. Sevgili Peygamberimiz, eshâbını toplayarak islâma saldırmak ve yok etmek için bütün savaş hazırlıklarını tamamlayan Mekkeli müşriklere karşı harp yapılması kararını vermişlerdi. Harbe katılacak sahâbiler tek tek evinden çağırıldı. Harp haberini duyuran haberci, Hanzala'nın evine uğradı. Bu karar ve resûlullah Efendimizin emri ona da ulaştı. Emri duyan Hanzala, boy abdesti alma fırsatını bulmadan Uhud'a gitmek üzere hemen sahâbenin arkasından koşmaya başladı ve eshâbının arasına katıldı.

Harp sona erince Müslümanlar Medine'ye dönmeye başladılar. Harbe iştirak edenlerin yakınları acaba bizden geriye dönen olacak mı heyecanı içerisinde yollara sıralanmışlardı. Bunların arasında henüz bir günlük evli olup, gece yarısı sevgili peygamberimizin emrine uyarak harbe giden ve şehitlik şerbeti içen hazreti Hanzala'nın dul hanımı da vardı. Herkes büyük bir heyecanla harpten dönenlere yakınlarını soruyor, fakat hiç kimse kimseye cevap vermiyordu. Ancak sorulan soruları sevgili peygamberimiz (a.s) cevaplıyordu. En son olarak soru sorma sırası, şehit olan Hanzala'nın hanımına gelmişti. Resûlullah Efendimize yaklaşarak:

- Ey! Allahın Resûlu! Hanzala nerede?

Sevgili peygamberimiz cevabında:

-''Hanzala şehit oldu'', buyurdu.

Bunun üzerine Hanzala'nın hanımı:

-Yâ Resûlullah, şu anda söyleceğim bir aile sırrıdır. Sizler de biliyorsunuz ki, kocamla daha henüz ilk evlendiğimiz geceydi. Kocam Hanzala, sizin mübârek emrinize uyarak boy abdestini alamadan harbe katıldı. Bildiğiniz gibi şehit oldu. Bu sebeple, emir veriniz de kocamı bulsunlar ve yıkasınlar, dedi.

Bunun üzerine sevgili peygamberimiz yarı hüzünlü bir şekild:

-Sen Hanzala için hiç merak etme! Ben Hanzala'yı rahmet suları ile melekler tarafından yıkanırken gördüm, buyurdu.

Bunun üzerine bütün sahâbiler Uhud yolunu tuttu ve herkes Hanzala'yı aramaya başladı. Daha sonra sahâbiler Hanzala'nın henüz vücûdu kurumamış ve ıslak bir şekilde buldular. Sevgili peygamberimizin müjdesini bizzat gözleriyle gördüler.
Bunun için O'na ''Gasilül- melâike'' yani (Meleklerin gusül ettirdiği Hanzala'' denir. Bu evlilikten Eshâbın büyüklerinden hazret-i Abdullah dünyaya geldi.
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 25.12.2009, 14:25   #123
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Arslanın da Şerefi Var

Abdülazîz Debbağ hazretleri'ninbir grup talebesi bir yere gitmek için yola çıktılar. Yanlarında eşkıyâ saldırısına karşı koyacak hiç bir şey yoktu. Geceyi tenha ve korkunç bir yerde geçirdiklerinden, içlerinden iki kişi uyumadı. Bunlar yakınlarında bir arslanın dolaştığını fark ettiler. Biri diğerine;

-Kimseyi uyandırma sonra paniğe kapılabilirler, dedi.

Sabah olunca yakınlarında ölü bir tavşana rastladılar ve yollarına devam ettiler. İşlerini görüp geri dönerken konakladıkları yerde, bir kişi uyumayıp arkadaşlarını bekledi. Hocaları Abdülazîz Debbağ'ın huzuruna geldiklerinde uyumayan talebe;

-Efendim! Müsâde ederseniz biraz uyumak istiyorum. Çünkü dün gece hiç uyumadım,dedi.

Abdülazîz Debbağ;

-Niçin uyumadın? diye sorunca;

-Arkadaşlarımı korumak için,diye cevap verdi.

Bunun üzerine;

-Senin gece uyumayıp arkadaşlarını beklemen bir fayda sağlamaz. Siz giderken falan gece yol kesiciler sizin yanınıza geldiğinde arslanı ve sizi koruyanı hatırlıyor musun? dedi.

Talebe;

-O gece ne oldu?diye sual edince:

-O gece falan yere vardığınızda üç kişi gelip size katıldı. Daha sonra sizden ayrılınca oradan gelip geçeni gözleyen dört kişi ile buluştular. Ve sizin konakladığınız yeri onlara haber verdiler. Siz uyuduktan sonra sizi soymak için yaklaştıkları sırada etrafınızda bir arslanın dolaştığını görünce çok şaşırdılar. Kendi kendilerine; "Arslanı öldürürsek bunlar uyanır, soygun yapmaya kalkışırsak arslan engel olur." dedikten sonra bir çıkar yol bulamayarak başka bir kervanı soymaya gittiler. Orada da bir şey bulamayınca tekrar sizin yanınıza geldiler. Arslan önlerine tekrar çıkınca, aralarında şöyle konuştular: "Bunlar nasıl insanlardır ki hangi yönden yaklaşmaya çalıştıysak orada bir arslan çıktı." Bunun iç yüzünü öğrenmek istedilerse de Allahü teâlâ onların kalblerini mühürledi, dedi.

Talebe;

-Yolda rastladığım ölü tavşan neydi? diye sorunca,

Abdülazîz Debbağ;

-Arslanın bir onuru vardır. Bir insanın yüzüne sinek konsa nasıl eliyle kovalarsa, arslan da sizi korurken, bir tavşan gelip önünde durdu. Sen ise onu görmedin. Arslan bir pençe vurarak öldürdü, buyurdu.
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 25.12.2009, 14:25   #124
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Musa (a.s) ve Karınca

Hz. Musa a.s., köy köy, şehir şehir dolaşıp; insanlara Allah'ın dinini öğretirken, bir gün yolu Allah'ın, ceza olarak bütün halkını yaktığı bir köye düştü ve:

"Ey Rabbim" dedi. "Bu köyde yaşayanlar arasında çocuklar, günahsız, suçsuzz kimseler ve hayvanlar da vardı. Sadece suçluları ve günahkarları cezalandırabilecekken, böyle yapmayıp tüm köyü cezalandırmışsın. senin şefkatin ve acıman sınırsıdır ve sen tüm canlılara bu şefkatinle davranırın. Sen işlerini de bizim aklımıızn eremediği yüksek bilginle yaparsın. Buna olan inancım tamdır. Fakat ben merak ettim; günahkarlarla beraber masum insanları niçin yaktın?" diyerek,fazla oyalanmadan, yoluna devam etti.

Bir müddet sonra hem bir şeyler yemek, hem de yol yorgunluğunu biraz olsun üzerinden atmakbir ağacın altına oturdu. Ağacın az ötesinde büyük bir karınca yuvası vardı. Karıncalar harıl harıl çalışıyordu. Bu karıncalarda bir tanesi gelip dinlenmekte olan Hz.Musa aleyhisselamı ısırdı. Musa a.s karıncaya öfkelendi Yerdeki kurumuş odunlardan birini ateşle tutuşturdu, geldi, tüm karınca yuvasını ateşe verdi. Tüm karıncalar yanarak öldü. Musa a.s bildiren dini hükümler arasında karınca yakmak günah değildi.

Bunun üzerin Allah (c.c) şöyle seslendi:

"Ey Musa! Seni sadece bir tek karınca ısırmışken, sen bütün karınca yuvasını ateşe mi verdin. Bir karınca yüzünden koca karınca ülkesini her ana hamde eden, beni en güzel sözlerle öven bir toplumu yakıp yok ettin, öyle mi?"

Hz.Musa a.s. gerek kendi gördüğü karşısında söyledikleri, gerek yaptığı karşısında Cenab-ı Hakk'ın seslenişinden öğrenmiş oldu ki;

Suçlularla beraber olanlar, kendileri suçsuz olsalar dahi aynı cezaya uğrarlar. Ancak Allah c.c. hesap gününde onları birbirinden ayırır, her birine hak ettiği karşılığı fazlasıyla verir.

Bizler de kötü insanlarla beraber olmamalı, onların yaşadıkları yerlerde bulunmamalıyız. Bulunmak zorunda kalırsak onları uygun bir lisan ile uyarmalı, oradan bir an önce uzaklaşmaya bakmalıyız
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 25.12.2009, 14:25   #125
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Endonezya nasıl Müslüman oldu?

Kendi halinde bir tüccardı. Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endonezya'ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada devam ettirdi. Kumaşları kaliteliydi. Tam da halkın aradığı cinstendi. Kendisi de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi. Bir gün geç geldi iş yerine. Eleman iyi bir kâr elde etmişti sattığı mallardan. Merak etti, sordu:

- Hangi kumaştan sattın?

-Şu kumaştan efendim.

-Metresini kaça verdin?

-On akçeye.

-Nasıl olur?" diye hayret etti,

-Beş akçelik kumaşı on akçeye nasıl satarsın? Bize hakkı geçmiş adamcağızın. Görsen tanır mısın onu?

Eleman gitti, müşteriyi buldu, getirdi. Dükkan sahibi müşteriyi karşısında görür görmez, helâllik istedi ve fazla parayı müşteriye uzattı. Müşteri şaşırmıştı. Böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyordu.

-Ne demekti hakkını helâl et?

Olay kısa sürede dilden dile dolaştı. Çok geçmeden kralın kulağına kadar vardı. Sonunda kral kumaş tüccarını saraya çağırdı. Kral sordu:

-Sizin yaptığınız bu davranışı daha önce biz ne duyduk, ne de gördük. Bunun aslı nedir?

-Ben, dedi tüccar, bir Müslüman'ım. İslâm dini böyle emreder. Müşterinin bana hakkı geçmişti. Dolayısıyla kazancıma haram girmişti. Ben sadece bir yanlışı düzelttim.

Kral,

-İslâm nedir, Müslümanlık nedir? gibi peş peşe sorular sordu. Birer birer sorularını cevapladı. Kral ilk defa duyuyordu böyle bir dinin varlığını. Fazla zaman geçirmeden İslâm'ı kabul etti. Daha sonra kısa süre içinde de halk Müslüman oldu.

250 milyonluk nüfusa sahip olan bugünkü Endonezya'nın Müslümanlığı kabul etmesindeki sır sadece beş akçelik kumaştı. Yapılan tek şey vardı sadece: İnandığı gibi yaşamak, sahip olduğu güzellikleri çevresiyle paylaşmaktı. Efendimizin müjdesi herkese açık: "Doğru ve güvenilir tüccar, kıyamet gününde peygamberler, sıddıklar (doğrular) ve şehitlerle beraberdir." Yani, asıl etkili olan söz dili değil, hal diliydi. Konuşmaktan çok yaşamaktı. Anlatmaktan ziyade davranış dilinin devreye girmesiydi.
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 25.12.2009, 14:26   #126
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Güzelliğinde imtihanı var

Süleyman bin Yesâr, bir arkadaşıyla “Ebva” denen yerde konaklamışlardı. Arkadaşı yakındaki alışveriş yerinden bir şeyler almak üzere çadırdan ayrıldığı sırada Süleyman’ı geriden gözetleyen bir bedevi kadını hemen çadırın kapısına gelerek:

– Buraya kadar gelir misin? diye seslendi.

Süleyman, serili sofradan yiyecek isteyeceğini düşünerek bazı şeyleri alıp da kadına doğru yürürken kadının ikazı farklı oldu:

– Ben yiyecek falan istemiyorum, seni istiyorum seni. Yakışıklılığın hoşuma gitti. Karşı çadıra gel. Kimsecikler yok yanımda! Süleyman, bir imtihana tabi tutulduğunu düşünerek bağırmaya başladı:

– Defol buradan şeytanın elçisi. Şimdi arkadaşım gelir, İkimiz de rezil oluruz!

Kadın, beklemediği bu karşılıktan ürkerek peçesini yüzüne kapayıp çadırına dönerken, Süleyman da içeriye girip ağlamaya başladı. Bu sırada çarşıdan aldığı şeylerle gelen arkadaşı Süleyman’dan yaşadığı durumu dinleyince o da ağlamaya başladı. Süleyman şaşırmıştı.

– Sen niçin ağlıyorsun? diye sordu. Aldığı cevap şöyle oldu:

– Kardeşim, sen gerçekten de bir iffet abidesiymişsin. İyi ki ben muhatap olmadım böyle bir imtihana. Muhtemeldir ki kaybedebilirdim. Allah sana senin güzelliğin kadar iman kuvveti lütfeylemiş demek ki.

Süleyman oradan kalkıp Medine’ye varır, o gece rüyasında Yusuf aleyhisselamı görür. Karşıdan kucağını açarak gelen Hazret-i Yusuf ona şöyle hitap eder:

– Gel seni kucaklayayım iffet abidesi kardeşim. Güzelliğin de kendine göre imtihanı vardır. Sen de benim gibi bu konuda imtihanlara tabi tutuldun, ama kazandın. Tebrik ederim seni.
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 25.12.2009, 14:26   #127
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Besmelenin Fazileti

Saliha bir kadının, münafık ve cahil bir kocası vardı. Bu kadın " Bismillahirrahmanirrahim " diye besmele çekmeden, hiçbir işine başlamazdı. Kocası,onun bu haline kızar, kadıncağıza yapmadığı eziyeti bırakmazdı. O saliha kadın ise, kocasının eza ve cefalarına sabreder ve onun doğru yola gelmesi için Allah'a dua ederdi.

Birgün,kadının kocası iyice öfkelenmişti..Karısına yapacağı eziyet ve kötülük için bir bahane arıyor ve kendi kendine :

"Şuna bir oyun çevireyimde görsün; bakalım onu rezil olmaktan kim kurtaracak ? " diye söylenip duruyordu. Başkalarına açıkça söyleyemediği inkarcılığı,artık bütün çirkinliğiyle,içinde dolup taşmıştı.

Hanımını çağırdı,ona bir kese altın vererek :

- Bunu iyi sakla !!! diye tenbih etti. Kadında kocasının emri üzerine hemen gitti,besmeleyi çekerek keseyi iyice sakladı. Bu arada kocasıda onu gizlice takip ediyordu. Sonra karısının haberi olmadan keseyi, karısının sakladığı yerden aldı. İçindeki altınları boşaltarak, keseyi derin bir kuyuya attı. Aradan çok geçmeden karısını çağırdı ve :

- Sana verdiğim bir kese altını hemen getir. dedi.

Kadın koştu ; keseyi sakladığı yere,

" Bismillahirrahmanirrahim " diyerek elini uzattı.

Tam o anda, Allahu Tealanın emriyle, kese kadının sakladığı yerde içindeki altınlarla beraber aynen duruyordu. Islanan keseden suları damlıyordu. Kadın kesenin neden ıslak olduğunu anlayamadı ve keseyi kocasına getirdi. Adam içi altınla dolu keseyi görünce çok şaşırdı ve karısının söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu anladı.

Sonra karısına ;

- Sana çok zulmettim,çok canını yaktım,beni affet. diye yalvarmaya başladı. Allah'a tevbe ve istiğfar etti. İbadetlerine bağlı bir insan oldu. O günden sonra dua ve yakarışlarında hep şöyle derdi ;

- Ya Rabbi ! Bana dünyam ve ahiretim için hayırlı, Saliha bir kadını eş olarak verdiğin için,sana hakkıyle şükretmekten acizdim,beni affet Alah'ım...

O saliha kadın ise ;

- Ya Rabbi ! Sana şükürler olsun ki,duamı kabul edip kocamı salihlerden eyledin,diye dua ediyordu.

Bu hikayeden alınacak ibretler ve çıkarılacak hikmetler çoktur.Büyükler demişlerki ; " Sabrın kendisi acıdır,lakin meyvesi tatlıdır."
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 25.12.2009, 14:26   #128
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Bire yediyüz...


İmâm-ı Hasen ve imâm-ı Hüseyn ve Abdüllah bin Ca'fer (r.a.) Medîne-i münevvereye giderken, yolda erzâkları kalmadı. Sahrâda oldukları için, yiyecek birşey alacak yer de olmayıp, açlık ve susuzlukdan gâyet muzdarib oldular. Allahü teâlâya tevekkül etdik deyip, yoldan sapdılar. Birâz gitdikleri gibi, ovanın orta yerinde bir karaltı gördüler. Ona doğru sürüp, gitdiler. Bakdılar ki, bir kara çadır içinde, bir kadıncıkdan başka kimse yok. Kadıncağıza selâm verdiler. O kadıncağız da, letâfet ile selâmlarını alıp ve bunlara dikkat ile bakdı. Hâtırına bu geldi ki, bu üç sultânın dünyâda benzerleri az bulunur.

Kadına dediler ki,

-Bir yiyeceğin var mıdır.

-Bir keçim vardır. Kendiniz sağınız, sütünü içiniz.

İmâmlardan birisi sağdı, bir çanak südü bir imâma verdi. Bir çanak da Abdüllaha verdi. Bir çanak da kendi içdi. Ondan sonra kadına dediler ki,
-Başka yiyeceğin yok mudur.

-Bu keçimi boğazlayıp, yiyin.

O kadın, bunu böyle söyleyince, Abdüllah hazretleri o keçiyi kesip, pişirip, yidiler. Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretlerine hamd edip, atlarına bindiler. Sonra kadıncağıza dediler ki,

-Medîne-i münevvereye vardığın zemân, mutlaka bize uğrayasın ki, biz Seyyidlerdeniz ve Hâşimîlerdeniz. Se'âdetle dönüp, gitdiler.

Bir zemân sonra o kadıncağızın kocası geldi. Gördü ki, ortada keçi yok.

-Keçi ne oldu diye sordu. Hanımı da meydâna gelen hâdiseyi anlatdı. Kocası da huzûrsuz olup,

-Ey akılsız hanım! Niçin böyle yapdın. Bizim ondan gayri nesnemiz yok idi, dedi.

-Allahü teâlâ rahîmdir. Kullarını aç koymaz. Bunun gibi güzel yiğitler, asîlzâdeler evimize geldi. Onları müsâfir etmeden göndermek insâf değildir. Bir keçi nedir ki, öyle sultânlardan esirgerim.

Ammâ kadıncağız, imâmları bilmez idi. Güzel yiğitleri gördüğünde, mubârek yüzlerinin nûrânîliğinden ve sözlerinin tatlılığından, firâsetle bildi ki, asîlzâdeler ve çelebî insanlardır. Onun için kendilerinden bir nesne esirgemedi.

Bu dünyâda bütün malı bir keçi olup, onu da müsâfirlerine ikrâm etmek o kadıncağızın kemâl derecede cömerdliğini gösterir.

Artık, kadıncağız, kocası ile birşeyler alıp-satmak için, Medîne-i münevvereye gitdiler. Şehir içinde gezerken, hikmet-i ilâhî, imâm-ı Hüseyn 'radıyallahü teâlâ anh' hazretlerine Bâb-ı selâm önünden geçerken rast geldiler. İmâm hazretleri, kadıncağızı gördü ve tanıdı. Acele adam gönderip, huzûr-ı şerîflerine getirdiler. Kadıncağıza hitâb edip, buyurdular ki,

-Benim kim olduğumu bilir misin?

-Bilmem, deyip, cevâb verdi.

İmâm hazretleri buyurdu ki,

-O üç yiğit, bir zemân senin çadırına uğradılar. Sen onlara süt içirdin. Keçiyi kesdiler. Onların biri, benim.

Emr etdi, bunlara ziyâde ikrâmda bulundular. Hikmet-i Rabbânî imâm hazretlerinin yanında fazla bir şey bulunmadığından, beyt-ül mâl emînine adam gönderdiler.

-Bize bin dirhem gümüş ve yüz koyun versin. İnşâallah biz yine veririz, dediler. Beyt-ül mâl emîni verdi. Huzûr-ı şerîflerine getirdiler. Temâmını kadıncağıza verip, bizi ma'zûr tut, dedi. Yanlarına adam verip, imâm-ı Hasen (r.a.) hazretlerine gönderdi. İmâm-ı Hasen de bunları iyi karşılayıp, yanında bulunduğu kadar ikrâm etdi. Ve onların yanında fazla nesne bulunmadığı için, beyt-ül mâl emînine adam gönderip, bin dirhem ile ikiyüz koyun ödünç aldılar. Hepsini o kadıncağıza verip, özr dilediler. Sonra yanlarına bir adam verip, Abdüllah bin Ca'fer hazretlerine gönderdiler.

Abdüllah hazretleri,

-İmâmlar ile buluşdunuz mu diye süâl etdi.

-Evet, onlardan geliriz, dediler.

Abdüllah hazretleri buyurdu:

-Ne olaydı, önce bizim yanımıza gelseydiniz! Zîrâ onların ellerinde, dünyâ malı karâr etmez. Hâzır nesneleri bulunmadığı için, belki ızdırâb çekmişlerdir. Bunlar dediler ki, her biri biner dirhem ve yüz ve ikiyüzer koyun ihsân etdiler. Abdüllah hazretleri çok ni'metler verip, ikibin dirhem ve dörtyüz koyun ihsân etdi. Hazret-i Abdüllah bin Ca'fer varlıklı idi. Ondan sonra, kadıncağız kocası ile dörtbin dirhem gümüş ve yediyüz koyunu alıp, sevinerek evlerine döndüler. Resûlullahın 'sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem' hazretlerinin evlâdının cömerdliği, ikrâmları bu mertebede olunca, lâyık olan odur ki, ümmeti olan kişi dünyâya rağbet etmeyip, eline geçeni infâk edip, onların izinden gidip, tâ ki, dünyâda müslimânlıkları ma'mûr, âhıretde de günâhları afv edilmiş olur.
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 25.12.2009, 14:27   #129
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Bire yediyüz...


İmâm-ı Hasen ve imâm-ı Hüseyn ve Abdüllah bin Ca'fer (r.a.) Medîne-i münevvereye giderken, yolda erzâkları kalmadı. Sahrâda oldukları için, yiyecek birşey alacak yer de olmayıp, açlık ve susuzlukdan gâyet muzdarib oldular. Allahü teâlâya tevekkül etdik deyip, yoldan sapdılar. Birâz gitdikleri gibi, ovanın orta yerinde bir karaltı gördüler. Ona doğru sürüp, gitdiler. Bakdılar ki, bir kara çadır içinde, bir kadıncıkdan başka kimse yok. Kadıncağıza selâm verdiler. O kadıncağız da, letâfet ile selâmlarını alıp ve bunlara dikkat ile bakdı. Hâtırına bu geldi ki, bu üç sultânın dünyâda benzerleri az bulunur.

Kadına dediler ki,

-Bir yiyeceğin var mıdır.

-Bir keçim vardır. Kendiniz sağınız, sütünü içiniz.

İmâmlardan birisi sağdı, bir çanak südü bir imâma verdi. Bir çanak da Abdüllaha verdi. Bir çanak da kendi içdi. Ondan sonra kadına dediler ki,
-Başka yiyeceğin yok mudur.

-Bu keçimi boğazlayıp, yiyin.

O kadın, bunu böyle söyleyince, Abdüllah hazretleri o keçiyi kesip, pişirip, yidiler. Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretlerine hamd edip, atlarına bindiler. Sonra kadıncağıza dediler ki,

-Medîne-i münevvereye vardığın zemân, mutlaka bize uğrayasın ki, biz Seyyidlerdeniz ve Hâşimîlerdeniz. Se'âdetle dönüp, gitdiler.

Bir zemân sonra o kadıncağızın kocası geldi. Gördü ki, ortada keçi yok.

-Keçi ne oldu diye sordu. Hanımı da meydâna gelen hâdiseyi anlatdı. Kocası da huzûrsuz olup,

-Ey akılsız hanım! Niçin böyle yapdın. Bizim ondan gayri nesnemiz yok idi, dedi.

-Allahü teâlâ rahîmdir. Kullarını aç koymaz. Bunun gibi güzel yiğitler, asîlzâdeler evimize geldi. Onları müsâfir etmeden göndermek insâf değildir. Bir keçi nedir ki, öyle sultânlardan esirgerim.

Ammâ kadıncağız, imâmları bilmez idi. Güzel yiğitleri gördüğünde, mubârek yüzlerinin nûrânîliğinden ve sözlerinin tatlılığından, firâsetle bildi ki, asîlzâdeler ve çelebî insanlardır. Onun için kendilerinden bir nesne esirgemedi.

Bu dünyâda bütün malı bir keçi olup, onu da müsâfirlerine ikrâm etmek o kadıncağızın kemâl derecede cömerdliğini gösterir.

Artık, kadıncağız, kocası ile birşeyler alıp-satmak için, Medîne-i münevvereye gitdiler. Şehir içinde gezerken, hikmet-i ilâhî, imâm-ı Hüseyn 'radıyallahü teâlâ anh' hazretlerine Bâb-ı selâm önünden geçerken rast geldiler. İmâm hazretleri, kadıncağızı gördü ve tanıdı. Acele adam gönderip, huzûr-ı şerîflerine getirdiler. Kadıncağıza hitâb edip, buyurdular ki,

-Benim kim olduğumu bilir misin?

-Bilmem, deyip, cevâb verdi.

İmâm hazretleri buyurdu ki,

-O üç yiğit, bir zemân senin çadırına uğradılar. Sen onlara süt içirdin. Keçiyi kesdiler. Onların biri, benim.

Emr etdi, bunlara ziyâde ikrâmda bulundular. Hikmet-i Rabbânî imâm hazretlerinin yanında fazla bir şey bulunmadığından, beyt-ül mâl emînine adam gönderdiler.

-Bize bin dirhem gümüş ve yüz koyun versin. İnşâallah biz yine veririz, dediler. Beyt-ül mâl emîni verdi. Huzûr-ı şerîflerine getirdiler. Temâmını kadıncağıza verip, bizi ma'zûr tut, dedi. Yanlarına adam verip, imâm-ı Hasen (r.a.) hazretlerine gönderdi. İmâm-ı Hasen de bunları iyi karşılayıp, yanında bulunduğu kadar ikrâm etdi. Ve onların yanında fazla nesne bulunmadığı için, beyt-ül mâl emînine adam gönderip, bin dirhem ile ikiyüz koyun ödünç aldılar. Hepsini o kadıncağıza verip, özr dilediler. Sonra yanlarına bir adam verip, Abdüllah bin Ca'fer hazretlerine gönderdiler.

Abdüllah hazretleri,

-İmâmlar ile buluşdunuz mu diye süâl etdi.

-Evet, onlardan geliriz, dediler.

Abdüllah hazretleri buyurdu:

-Ne olaydı, önce bizim yanımıza gelseydiniz! Zîrâ onların ellerinde, dünyâ malı karâr etmez. Hâzır nesneleri bulunmadığı için, belki ızdırâb çekmişlerdir. Bunlar dediler ki, her biri biner dirhem ve yüz ve ikiyüzer koyun ihsân etdiler. Abdüllah hazretleri çok ni'metler verip, ikibin dirhem ve dörtyüz koyun ihsân etdi. Hazret-i Abdüllah bin Ca'fer varlıklı idi. Ondan sonra, kadıncağız kocası ile dörtbin dirhem gümüş ve yediyüz koyunu alıp, sevinerek evlerine döndüler. Resûlullahın 'sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem' hazretlerinin evlâdının cömerdliği, ikrâmları bu mertebede olunca, lâyık olan odur ki, ümmeti olan kişi dünyâya rağbet etmeyip, eline geçeni infâk edip, onların izinden gidip, tâ ki, dünyâda müslimânlıkları ma'mûr, âhıretde de günâhları afv edilmiş olur.
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 25.12.2009, 14:27   #130
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Garip Karşılanan Bir Adak

Allah dostlarından biri olan Abdullah Kalanisi (K.S.) bir defasında gemi ile yolculuk ederken şiddetli bir fırtınaya yakalandı. Gemide bulunan yolcu ve mürettebat dua ettiler ve birer adakta bulundular.

Abdullah Kalanisi'nin de bir adakta bulunması için kendisine işaret ettiler. Abdullah Kalanisi, kendisine adfakta bulunması için işaret edenler:

- Ben şu fani dünyadan alakamı kestim. Beni böyle işlere karıştırmayın, dediyse de dinlemediler ve adakta bulunması için ısrar ettiler.

Onların bu kadar ısrarları karşısındfa Abdullah Kalanisi:

- Eğer Allah beni buradan sağ salim kurtarırsa ben fil eti yemeyeceğim, diye onlara göre garip bir adakta bulunur.

Gewmi mürettabatı ve yolcular:

- Hiç insan fil eti yer mi? Neden böyle garip bir adakta bulunuyorsun?, dediler ve kendi aralarında bu zatın akli dengesinin yerinde olmadığına hükmettiler.

Bu konuşmalara kulak misafiri olan Abdullah Kalanisi:

- Şu anda gönlüme gelen budur. Ben de bu şekilde adakta bulundum, dedi.

Cenab-ı Hak onları şiddetli fırtınadan kurtarıp karaya çıkardı. Orada günler geçmesine rağmen yiyecek buılamadılar. Açlıktan yıkılacak bir haldeyken bir fil yavrusu gördüler. Hemen onu öldürüp etini yemeğe başladılar, Abdullah bin Kalanisi ahdine ve adağına sadık kaldı ve fil etinden yemedi.

Onlar:

- Burada zaruret var. Biz zaruret olduğu için yiyoruz. Sen de ye!, dediler.

Fakat Abdullah bin Kalanisi onalrın sözlerini hiç dinlemedi, gerçekten aç olmasına rağmen yine de fil etinden yemedi. Onlar fil etini yiyince aniden üzerlerine bir uyku hali çöktü ve uyuyakaldılar. Biraz sonra fil geldi. Yavrusunun kemiklerini orada görünce, önce uyuyanları tek tek kokladı. Üzedrinde yavrusunun kokusu bulunan herkesi öldürdü. Sonra abdullah bin Kalanisiye geldi. Onda koku bulamayınca sırtını çevirdi ve sırtına binmesini işaret etti. O da filin sırtına bindi. Onu bilmediği bir yere götürdü. Orada sırtında indirdi. Sehar vakti bir cemaat ile karşılaştılar, cemaat onu alıp evlerine götüürp, misafir ettiler.

İşte ahde vefa ve onun güzel bir neticesi... Garip Karşılanan Bir Adak

Allah dostlarından biri olan Abdullah Kalanisi (K.S.) bir defasında gemi ile yolculuk ederken şiddetli bir fırtınaya yakalandı. Gemide bulunan yolcu ve mürettebat dua ettiler ve birer adakta bulundular.

Abdullah Kalanisi'nin de bir adakta bulunması için kendisine işaret ettiler. Abdullah Kalanisi, kendisine adfakta bulunması için işaret edenler:

- Ben şu fani dünyadan alakamı kestim. Beni böyle işlere karıştırmayın, dediyse de dinlemediler ve adakta bulunması için ısrar ettiler.

Onların bu kadar ısrarları karşısındfa Abdullah Kalanisi:

- Eğer Allah beni buradan sağ salim kurtarırsa ben fil eti yemeyeceğim, diye onlara göre garip bir adakta bulunur.

Gewmi mürettabatı ve yolcular:

- Hiç insan fil eti yer mi? Neden böyle garip bir adakta bulunuyorsun?, dediler ve kendi aralarında bu zatın akli dengesinin yerinde olmadığına hükmettiler.

Bu konuşmalara kulak misafiri olan Abdullah Kalanisi:

- Şu anda gönlüme gelen budur. Ben de bu şekilde adakta bulundum, dedi.

Cenab-ı Hak onları şiddetli fırtınadan kurtarıp karaya çıkardı. Orada günler geçmesine rağmen yiyecek buılamadılar. Açlıktan yıkılacak bir haldeyken bir fil yavrusu gördüler. Hemen onu öldürüp etini yemeğe başladılar, Abdullah bin Kalanisi ahdine ve adağına sadık kaldı ve fil etinden yemedi.

Onlar:

- Burada zaruret var. Biz zaruret olduğu için yiyoruz. Sen de ye!, dediler.

Fakat Abdullah bin Kalanisi onalrın sözlerini hiç dinlemedi, gerçekten aç olmasına rağmen yine de fil etinden yemedi. Onlar fil etini yiyince aniden üzerlerine bir uyku hali çöktü ve uyuyakaldılar. Biraz sonra fil geldi. Yavrusunun kemiklerini orada görünce, önce uyuyanları tek tek kokladı. Üzedrinde yavrusunun kokusu bulunan herkesi öldürdü. Sonra abdullah bin Kalanisiye geldi. Onda koku bulamayınca sırtını çevirdi ve sırtına binmesini işaret etti. O da filin sırtına bindi. Onu bilmediği bir yere götürdü. Orada sırtında indirdi. Sehar vakti bir cemaat ile karşılaştılar, cemaat onu alıp evlerine götüürp, misafir ettiler.

İşte ahde vefa ve onun güzel bir neticesi...
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Günün, Ayet ve Hadisi altuntas58 Serbest Dini Konular 19 13.11.2011 16:09
-CUMA SOHBETLERİ- Abdurrahman 58 Dini sohbet 50 28.08.2009 08:50
Peygamber Efendimizin tüm Ramazan boyunca okuduğu dua:)) seva Dualar 0 19.08.2009 17:02
Acıklı bir aşk hikayesi :) gürün_güzeli Hertelden 0 27.06.2008 18:09
Bİr Gelİncİk Hİkayesİ bayatlı kenan58 Arşiv 0 23.05.2008 16:58


WEZ Format +2. ?uan Saat: 20:58.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.