|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
Sivas Şirketleri, Sivas Firmaları Sivas' taki Şirketler, Sivasli Şirketler, Sivasli Firmalar |
![]() |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
![]() |
#151 |
Tecrübeli Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() doganay Şuan
![]() Son Aktivite: 04.04.2015 00:52
Üyelik Tarihi: 27.02.2008
Yaş: 59
Mesajlar: 225
Tecrübe Puanı: 651
![]() |
![]() Sektörün Beklentileri
Sektörün gelişimi sağlamak için firmaların beklentileri şöyle sıralanabilir. Kapasite optimizasyonu Fabrika tezgah gücünün arttırılması Yatırım planlarının ve amortisman maliyetlerinin düşürülmesi Sektördeki Firmalar Semmak Makine İmalat San. Ve Tic.Ltd.Şti. Kıranda Plastik Kalıp ve Makine Parçaları Ltd.Şti. Flash Kalıp Has Kalıp Kalekalıp Ake Atalay Ege Teknik Beyçelik Kalıp ve Oto San.Paz. ve Tic.A.Ş. Metal Makine Dalgıç Kalıp Metal ve Plastik San.Tic.Ltd.Şti. Torsan Plastik ve Otomotiv San.Dış Tic.Ltd.Şti. Tezmak San. Modern Teknoloji Aras Paslanmaz Metal Assan Kalıp Çeliği ve Isıl İşlemi Erol Makine Coşkunöz Metal Sarıgözoğlu Hidrolik Makine ve Kalıp San.A.Ş. Akdeniz Plastik [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#152 |
Tecrübeli Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() doganay Şuan
![]() Son Aktivite: 04.04.2015 00:52
Üyelik Tarihi: 27.02.2008
Yaş: 59
Mesajlar: 225
Tecrübe Puanı: 651
![]() |
![]() Makine İhracatı, 5 Yıl İçinde Otomotivi Geçerek Liderliği Yakalar"
Küresel piyasalardaki dalgalanma, aşırı değerli YTL ve artan maliyetlere rağmen Türkiye’nin ihracat artışı sürüyor. Son yıllarda en önemli ihracat ataklarından birini makine ve aksamları sektörü yaptı. Sektör, 2007’de bir önceki yıla göre yüzde 37’lik artışla yaklaşık 9 milyar dolara yaklaştı. Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği (OAMAİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran, makine sektörünün, 4-5 yıl içerisinde otomotivi geçerek, ihracatta liderliği ele alacağını söyledi. Dalgakıran, Türkiye’nin teknoloji üretmediğini, satın aldığı teknolojiyle üretim yaptığını belirterek, teknoloji üretimini üstlenecek baş aktörün, makine sektörü olduğunu söyledi. Sektörün, 2007’de yüzde 37’lik artışla 9 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdiğini hatırlatan Dalgakıran, "İthalattaki artış yüzde 19’lar civarında oldu. İhracat artışı çok daha yüksek yani. Makası da yavaş yavaş kapatmaya başladık. Makine ve aksamları, Türkiye’nin ihracatı en hızlı artan sektörü konumunda." diye konuştu. Dalgakıran, 2008 yılına iyi bir giriş yaptıklarına da işaret ederek, ihracat artış hızının, yüzde 30-40 seviyeleri arasında olacağını, ancak çeşitli nedenlerden dolayı iç pazardaki daralmanın devam edeceğini tahmin ettiklerini ifade etti. Gelişmiş ülkelerin, makine sektörünü ana sektör olarak kabul ettiğini ve bunun arkasına çok ciddi finansmanlar koyduğunu anlatan Dalgakıran’a göre, ithal makine tercih edilmesindeki sebep, 5-7 yıla varan finansman desteği verilmesi. Türk makine sektörünün, ihracatının yüzde 80’ini gelişmiş ülkelere yaptığını söyleyen Dalgakıran, "Sektörün sorunları çözülürse, Türkiye’nin çok kısa sürede 50 milyar dolarlık makine ihracatına ulaşması hiç sürpriz olmaz.’’ diye konuştu. Dalgakıran, sektörün dünya ticaretindeki payının binde 5 seviyesinde bulunduğunu vurgularken, "Tabii bu son derece düşük. Türkiye, bu payı yüzde 5’e çıkarabilse, herhalde bütün meselelerini çözmüş olur. Türkiye, makineyi stratejik sektör olarak kabul edip, bunun gereklerini yerine getirirse, Türkiye’ye bu konuda sadece Batı’dan değil, Uzakdoğu’dan da çok ciddi şekilde yabancı yatırımcının geleceğini düşünüyorum.’’ diye konuştu. Türkiye’de, dünyadaki rakiplere göre çok küçük ve fazla sayıda işletme bulunduğuna dikkati çeken Dalgakıran, gelecek 5 yıllık dönemde, Türkiye’de sektördeki şirketlerin çok ciddi bir konsolidasyon (birleşme) süreci yaşanacağını düşünüyor. Dalgakıran’a göre şirketler belirli ölçeğe gelmek zorunda. Ya bir birleşme sağlayacaklar ya yan sanayi dönüşümü yapacaklar ya da çok ciddi bir yok olma süreci yaşanacak. Dünya ticaretinin yüzde 40’ını otomotiv ve makine sektörleri oluşturuyor. Almanya, Japonya, ABD ve Çin’in dünya makine üretiminde ön sıralarda yer alması, kendi üretim araçlarını üretmeden hiçbir ülkenin kalkınmasını gerçekleştiremeyeceği gerçeğini ortaya koyuyor. Türkiye’nin, biri enerji, diğeri makine olmak üzere iki büyük ihracat açığı kalemi bulunduğuna işaret eden Dalgakıran, "Eğer Türkiye makine açığını kapatırsa, cari açığını da aynı zamanda kapatmış olacak ve aynı zamanda üretim araçları daha ucuz şekilde kullanılacağı için diğer sektörlerin rekabet gücüne de çok ciddi katkıda bulunacaktır.’’ görüşünü dile getirdi. "Kalifiye Eleman Bulamıyoruz" Dalgakıran, Kore, Tayvan ve Çin gibi gelişmekte olan ülkelerin, öncelikle sektörün önde gelen ülkelerini baz alarak, aradaki mesafeyi kapattığına dikkati çekti. Türkiye’nin de bu yolu izlemesi gerektiğini ifade eden Dalgakıran, şu hususlara dikkat çekiyor: Türkiye, AB’nin teşvik sistemine uyarak, kendi elini kolunu bağlıyor. Avrupa’daki teşvik sistemine değil de kendi ekonomik durumuna göre bir teşvik sistemi uygulamalı. Şu anda bu aradaki makası kapatmadan dünyaya yeni buluşlar ortaya koymak, sektör için çok güç. Bu yüzden teşvik sisteminin, önce bu aradaki makası kapatmaya yönelik uygulanması gerekiyor. Bu tarz bakış açısı yakalanırsa, gerçekten çok işlevsel bir sistem oluşturulur. Dalgakıran, kur nedeniyle firmaların yeni yatırım yapmak için gereken kârlılığı elde edemediğine de değinerek, şunları kaydetti: "Firmalar, yeni yatırım ve yeni istihdam sağlamakta güçlük çekiyorlar. Bunun ana sebeplerinden biri, makine sektörünün konuşlandığı yerlerdeki arazi fiyatlarının korkunç derecede yüksek olması -sektörün yüzde 80’i Marmara Bölgesi’nde- diğeri de kalifiye insan gücünün azlığı. Bir yandan işsizlikten bahsediyoruz, ama bir yandan da sektörümüz, çalıştıracak kalifiye eleman bulamıyor." Kaynak: Zaman Gazetesi [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#153 |
Tecrübeli Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() doganay Şuan
![]() Son Aktivite: 04.04.2015 00:52
Üyelik Tarihi: 27.02.2008
Yaş: 59
Mesajlar: 225
Tecrübe Puanı: 651
![]() |
![]() Gelişimin Göstergesi, İş Makinaları Sektörü
Rızanur MERAL İMDER Yönetim Kurulu Başkanı Ülkelerin gelişmişliğini, ekonomisinin gelişimini ve düzeyini ortaya koyan en büyük göstergelerden birisinin iş makineleri sektörü olduğunu vurgulayan İMDER Yönetim Kurulu Başkanı Rızanur Meral, sektörle ilgili genel bir değerlendirmede bulundu. Senelerdir sektör içinde bulunan İMDER Başkanı Rızanur Meral ile genel bir değerlendirme rö*portajı yaptık... Sektörün büyüklüğünü belirterek. Türkiye ekonomisindeki yerini açıklar mısınız? Tamamen yatırımlara yönelik faali*yet ve hizmet veren iş ve inşaat ekipmanları ve makineleri sektörü Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüz*de 2’sini oluşturmaktadır. İMDER üyesi kuruluşlar tüm Türkiye’de 7 ayrı coğrafi bölgede yerleşik bölge müdürlükleri, bayi, servis ve yedek parça ağı ile tüm müşteri ve kullanı*cılarına en kısa sürede destek ve hizmet sağlamaktadırlar. Bu doğrul*tuda üyelerimizin yatırımları her ge*çen gün artarak devam etmektedir. 15 bin 500 civarında kişi sektörde istihdam edilmektedir. 2006 yılı itibari ile 600 milyon dolar ihracat, 1,6 Milyar dolar’a yakın tüm sektörün yatırım, ortalama 2006 rakamları ile 4.2 milyar dolara yakın yıllık ciro gerçekleşmektedir. Dünya İş Makineleri pazarı büyüklüğü ortalama yıllık 85 milyar dolar, top yekun Pazar ise 200 milyar doların üzerinde oluş maktadır. Türkiye iş Makinaları sek*törü büyüklük ve satış adetleri ola*rak 2002 yılında Avrupa’da 16. sıra*da iken 2006 yılı itibari ile Avru*pa’nın 5.büyük pazarı konumuna gelmiştir. Ekonomik istikrarın de*vam etmesi ile her geçen gün yapı*lan yeni yatırımlar, üretim ve artan ti*caret hacmi sonucu 3 yıl içerisinde Avrupa’nın 4. büyük, 10 yıl içerisin*de ise ilk 3 büyük ülke arasına gir*meyi İMDER olarak planlamakta*yız. Türkiye iş Makinaları imalat sa*nayisi üretim hacmi ve değeri olarak Avrupa’nın en büyük 10. ülkesi olmuştur. iş Makinaları Sektörü Genel Satışların ilk 5 aylık karşılaş*tırmasına baktığımızda ise 2006 yı*lının ilk 5 ayına göre sektörümüz yüzde 10 bir büyüme sergilemiş olarak görülmektedir. Bu oranın devam etmesi hepimizin ümidi ama gerçekleşecek 2 seçim sektö*rümüzde ve yatırımlarda biraz etkili olacağı ve genel anlamda 2007 yılso*nunda bu oranın yüzde 12 olarak tamamlanacağı beklenmektedir. Türkiye’de kullanılan iş makineleri*nin ne kadarı ithal ve ihraç ediliyor? Tüm sektörün iş makineleri ihtiyacı*nın yüzde 83’ü distribütör yüzde 17’si imalatçı firmalar tarafından karşılanmaktadır. İMDER Üyesi dis*tribütör firmalar yatırımlarını, ürün tedarik, satış, satış sonrası hizmet*ler, yedek parça stoku ve müşteri memnuniyeti üzerine yoğunlaştıra*rak, yatırımcılarımızın ve ülke ekonomisinin hizmeti için çalışmakta*dırlar. Türkiye’de 40 yıldır üretilen iş makinelerinin 2006 verileri ile orta*lama yüzde 33’i ihraç edilmekte, tüm imalat kapasitesinin ortalama ülke talebini karşılama oranı ise yüzde 70’dir. Fakat üyelerimiz tam kapasite ile çalışmamaktadırlar. 15’i AB Üyesi 50’ye yakın Ülkeye ihracat, yaklaşık 10 bin kişi imalat sanayisinde çalışmaktadır. Aynı za*manda iş Makinaları imalatında yer*li ürün kullanım- Katma Değer kulla*nımı yüzde 61,5 oranında gerçek*leşmektedir. Yurtiçinde toplamda 220 civarında yan sanayi firması ile imalat sanayisinde Toplam: 10.500 kişiye bir istihdam sağlayarak ülke*miz ekonomisine bu yönde de katkı*da bulunmaktadır. İkinci el iş makineleri piyasası hakkında bilgi verir misiniz? Bu konuda yaşanan sıkıntılar nelerdir? Ülkemize 10 yaşına kadar 38 kalem iş makinesinin ithali serbest bir şe*kilde yapılmaktadır. İç dinamikler ve ithalat ile beraber 2. el iş makineleri genel anlamda fazlalık vermeye baş*ladı. Burada müşterilerin ellerinde bulundurdukları 2. el makineleri sata*rak sıfır makine almaları sektörü doyma noktasına getirmeye başladı. Fakat 2.el iş makine sektörü ihtiyaç*ları fazlası ile karşılayabilecek potan*siyele sahip olmasının yanında artık doyum noktasına geldiği için fazla makineleri da Irak, Suriye, İran paza*rına göndermeye başladı. Tabii bu*nun yanında Avrupa’da 175 bin adet 2. el iş makinesi ve fazlalığı bulundu*ğu göz önünde tutulur ve Türkiye pa*zarının sıfır ve 2.el 15 bin adetler civarında 2006 yılında gerçekleştiği tahmin edilir ise karşımızda ciddi bir risk ortaya çıkmaktadır. İMDER ola*rak biz devletimizin ilgili kurumları ile ortak görüşümüz ülkemizde imalatı yapılan ve ülke talebini karşılayabile*cek üretim kapasitesine sahip olan 4 ana iş makinesinin 2. el ithalat yasa*ğının devam etmeyi yönündedir. Kamu kurumlarında iş makinelerine talep ne durumda, satışlarda bir hareketlilik söz konusu mu? Kamu satışları 2 şekilde gerçekleş*mektedir. Birincisi ve en yaygın yön*tem DMO Devlet Malzeme Ofisi ta*rafından yapılan protokol sözleşme*leri ile gerçekleşen satışlardır. Bu satışlar 2006 yılı rakamları ile 1.100 adet civarında olmuştur. Tüm satışla*rın yüzde 10’unu oluşturmaktadır. İkinci önemli unsur ise, açılan aileler ile yapılan satışlardır. Belediye ve di*ğer kamu kuruluşları bu şekilde alım gerçekleştirmektedir. Bu satışların ise tahmini 500 adet civarındadır. Ka*mu satışları 2006 yılı itibari ile 1.600 adet civarında gerçekleşmiştir ve tüm satışlardaki oranı yüzde 15 -17 oranında gerçekleşmektedir Önceki yıllara göre kamu satışları adetsel olarak yerini korumasına rağmen ge*nel satışlar içerisinde oranı yüzde 40’lardan yüzde 15’lere düşmüştür. Bu da yatırımların daha çok özel sek*tör tarafından gerçekleştiğinin bir göstergesidir. Kamu sektörümüzde önemini korumasına rağmen, ekono*mik yapı yatırımlara ayrılan bütçenin artmaması nedeni ile ,kamu alımları yukarıdaki seviyelerde seyrediyor. Türkiye’deki iş ve inşaat makineleri*nin fiyatlarının durumu nedir? Avrupa’yla karşılaştırır mısınız? Türkiye de satılan ve üretilen iş makineleri AB norm ve standartlarında ve aynı özelliklere sahip makinelerdir. Dolayısıyla arada bir fark söz ko*nusu değildir. Buda zaten kanunlar*la, zorunlu mevzuat ve standartlarla teminat altındadır. Avrupa ile fiyat kıyaslaması yaparsak, iş makineleri ürünü ve çeşidine göre farklılık arz etmektedir. Ama genel anlamda Av*rupa’dan Türkiye’deki iş makineleri ortalama yüzde 15 daha ucuz oldu*ğunu tahmin ediyoruz. Bunun en önemli etkisi de Ülke pazarımızda gerçekleşen aşırı rekabet şartları ve pazardaki büyümeyle beraber sek*törde sek*törde çok fazla oyuncunun olması. iş Makinaları sektöründe 7 yıl önceki karlar maalesef kalmadı. Artık sek*tör firmaları, az kar, çok satış dolayısı ile ciroya oynamaya başladı. Reka*betin getirdiği konjektür nedeni ile fi*yatlarda artışlarda çok fazla yapıla ma*ması, firmaların imalat ve girdi maliyet*lerinin artması yanında ciddi sıkıntılar*da oluşturmaya başladı. Ayrıca döviz kur dengesi, aşırı kıymetli Türk Lirası ülkemizdeki iş makineleri fiyatlarının AB ülkelerine göre daha düşük olma sına da sebep vermektedir. Tüm bu gelişmeler sektör firmalarını daha temkinli ve dikkatli planlamalar ile ha*reket etmeye zorlamaktadır. Sektöre ilişkin gelecek yıllarda nasıl bir gelişme öngörüyorsunuz?Beklentileriniz nelerdir? Ülkelerin gelişmişliğini ve ekonomisi*nin gelişimini ve düzeyini ortaya ko*yan en büyük göstergelerden birisi iş Makinaları sektörüdür. Ülkelerin eko*nomik ve sosyal alanda kalkınmasını sağlamak için yapılması zorunlu olan yol, su, elektrik, baraj, köprü, iletişim ağları, sınai ve evsel atıklar için alt ya*pı ve bütün bu alt yapı üzerine kurula*cak yerleşim alanları ve bu alanlar için yapıları, ekonomik girdi sağlayacak yer altı ve yer üstü madenlerinin işlen*mesi, taşınması vb. daha birçok işlerin hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi an*cak iş makineleri ile mümkün olmaktadır. Dolayısıyla, bir ülkenin ekonomik ve sosyal yönden kalkınmışlığı, sahip olduğu iş makinelerinin sayı ve niteli*ğine bakılarak görülebilir. Bu bağlamda; ülkemizde ekonomik ve sosyal re*fahın bir türlü çağdaş düzeye erişeme*diğinin bir nedeni de sahip olduğumuz iş makinelerinin türü, sayısı ve kalite*sindeki yetersizliktir denilebilir. Kaynak: Ambar Dergisi [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#154 |
Tecrübeli Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() doganay Şuan
![]() Son Aktivite: 04.04.2015 00:52
Üyelik Tarihi: 27.02.2008
Yaş: 59
Mesajlar: 225
Tecrübe Puanı: 651
![]() |
![]() İhracatı ve Tasarımı Öğrendi, Babasının İşine Çağ Atlattı"
Nazım UYAR Eskişehirli İbrahim Uyar’ın 10 kişilik imalathanesi, oğlu Nazım’ın ihracat ve tasarım bilgisi devreye girince bir anda büyüdü. 150 kişilik istihdama ve 7,5 milyon dolarlık ihracata ulaşan Termosan Isı Sistemleri Dış Ticaret A.Ş. paslanmaz çelik ve özgün tasarımlara sahip ısı panelleri üretiyor ve Paris, Milano ve Moskova’da da showroom açtı. Eskişehir doğumlu ve geleneksel sanat okulu, tekniker okulu ve Yıldız Üniversitesi üçlemesinin yetiştirdiği elektrik mühendisi İbrahim Uyar, üretim ve kalite bilgisini oğlu Nazım’ın ihracat ve tasarım becerisiyle birleştirince şirketini kısa sürede büyüttü, alanında küresel oyuncu yapmayı başardı. Termosan Isı Sistemleri ve Dış Ticaret A.Ş.’nin (Termosan) ürettiği paslanmaz çelikten ve her biri özgün tasarım ürünü ısı panelleri 46 ülkeye ihraç ediliyor. Geçen yıl 9,5 milyon YTL ciro yapan ve bu cironun 7,5 milyon dolarlık kısmını ihracattan sağlayan Termosan’ın Carisa markalı ürünleri için Paris, Milano ve Moskova’da showroom’lar açıldı. Termosan’ın kurucusu İbrahim Uyar şöyle başlıyor anlatmaya: "Eskişehirliyim ve sanat okulu, tekniker okulu ve Yıldız Elektrik geleneğinde eğitim aldım. Yıldız’da okurken de demiryollarının elektrifikasyon sürecinde yaklaşık 10 yıl çalıştım. 1973’te Fransızların projesi olarak yürütülen elektrifikasyon kapsamında Fransa’ya ve Macaristan’a eğitime de gittim. Daha sonra da Sincan Ankara şantiyesinde 3 sene şef olarak çalıştım." Devletten ayrıldıktan sonra bir arkadaşının önerisiyle Profilo Mecidiyeköy fabrikasında başmühendis olarak 1 yıl daha çalıştığını anlatan İbrahim Uyar, "Sonra da bir ortağım ve kardeşimle birlikte kendimiz şirket kurduk ve piyasaya atıldık. Önce konfeksiyona ütü makineleri sistemleri kurduk. Sonra elektrikli termosifonlar, kazanlar v.s yaptık. Bu 15-20 yıl sürdü. Küçük bir atölyede üretim yapıyorduk daha çok mühendislik hizmeti vererek para kazanıyorduk. Atölyemizde 8-10 kişi çalışıyordu" diyor. Oğlu Nazım’ın üniversiteyi bitirdikten sonra bir ihracat firmasına girdiğini ve orada ihracatı öğrendikten sonra ayrılıp kendi başına piyasada ihracat yapmaya başladığını anlatan İbrahim Uyar şöyle devam ediyor: "Kendisi önce çorap ürettirip ihraç etti. Sonra da havlupan ürünler ihraç etti. Annesinden bir daire parası aldı sermaye yaptı ve başarılı oldu. Sonra da havlupan işinde kaliteli üretim bulamayınca bize yani babasıyla ortağına iş teklif etti. Biz de pazarı hazır olan bu teklife evet dedik. Kısa sürede makine parkımızı havlupan üretimi için düzenledik ve üretime başladık. O zamana kadar 10 kişilik bir atölyeydik. Nazım’ın ihracat gücüyle bulunduğum yer yetmez oldu ve Gebze’de 1.100 metrekarelik bir fabrika kurduk. Sonra Gebze’de de bir yatırım yaptık." Nazım Uyar da şunları söylüyor: "Ben yaz tatillerinde zaten babamın imalathanesinde çalışırdım. İmalatı ve fabrikayı sevmiştim. Kendi başıma dış ticareti öğrenince kaliteli ürünün önemini daha iyi anladım ve babamın işine döndüm. Çünkü ürünlerini ihraç ettiğim firma bana kalite sorunu yaşatmıştı. Türkiye’de, o dönemde, sadece bir firma havlupan üretiyordu. Ben babamların şirketine ortak oldum ve biz de havlupan üretmeye başladık. Yunanistan, İngiltere, İtalya derken şu anda 46 ülkeye ihracat yapıyoruz." 12 Bin Euro’ya Arp Kalorifer Paneli Yaptık Termosan Satış direktörü Nazım Uyar, Termosan’da paslanmaz çelikten tasarım ağırlıklı çok özel ısı birimleri üretmeye başladıklarını bu ürünlerle bir anda Avrupa’da çok yüksek talep bulduklarını anlatıyor. Uyar, "Hatta şirketimizi satın almak için de çok iyi teklifler geliyor. Ancak birçok iyi bir çıkış trendi tutturduk ve şimdilik şirketimizi satmayı düşünmüyoruz. Bizim ürünler Avrupa’da çok tercih ediliyor çünkü Avrupalı tüketici tasarıma çok önem veriyor. Fiyat o kadar önemli olmuyor. Mesela arp şeklinde altın kaplama çok özel bir ısı paneli yaptık ve 12 bin Euro fiyat koyduk. Diğer müzik aletlerinden de esinlendik. Swarovski taşlı ısı paneli tasarımlar da yaptık. Hemen siparişler gelmeye başladı. Çok modern farklı tasarımlar da ürettik. Klasik ve normal üretimlerimiz de var tabii ki. Alüminyum paneller de üretmeye başladık ama bunlarda da tasarımımızla farklı olacağız. Farklı olmak gerekiyor çünkü rekabette ancak bu şekilde öne geçebilirsiniz." Kaynak: Hürriyet Gazetesi / Sadi Özdemir [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#155 |
Tecrübeli Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() doganay Şuan
![]() Son Aktivite: 04.04.2015 00:52
Üyelik Tarihi: 27.02.2008
Yaş: 59
Mesajlar: 225
Tecrübe Puanı: 651
![]() |
![]() Çelikte Birleşen Büyük Şirketlerin Hedefinde Nitelikli Ürünler Var
Büyük bir konsolidasyona sahne olan çelikte, büyük aktörler çelik tüp ve paslanmaz çelik gibi nitelikli ürün alanına girmeye başladı. Yılda 17 milyar Dolar’a ulaşan bu alanda Mittal ve US Steel gibi devler alım yarışında. Dünyanın en büyük çelik şirketi Mittal Steel’in Avrupalı rakibi Arcelor’u geçen yıl satın almasıyla iyice belirginleşen konsolidasyon furyası, sektörün küçük şirketlerine sıçramaya başladı. Üretim açısından ilk 10 içinde yer alan büyük şirketler, birbirleriyle birleşerek sektördeki konumlarını güçlendirmeleriyle birlikte rotalarını pazarın nitelikli ürün üreticilerine çevirdiler. Son olarak US Steel, geçen ay içinde Dallas merkezli Lone Star Technologies’ı 2.06 milyar dolara satın alarak, pazarın çelik tüp alanına giriş yaparken, aynı hafta içerisinde Mittal de sektörün bu alanında ve paslanmaz çelikte büyümeyi amaçladığını açıklamıştı. Başta petrol olmak üzere enerji operasyonlarında kullanılan yüksek değerli boru ve metal ürünleri kapsayan bu pazarın büyüklüğü yılda 17 milyar Dolar’a ulaşıyor. Mittal ve sektörün diğer oyuncuları bugüne kadar pazar paylarını artırmak ve güçlendirmek adına temel çelik ürünlerini üreten şirketlere yöneliyorlardı. Sektörde son dönemde eğilimin nitelikli ürünlere kayması, bu alanda faaliyet gösteren şirketlerin de strateji değiştirmelerine neden oldu. ABD’li çelik levha ve boru üreticisi Ipsco, gelirlerine göre dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz çelik boru üreticisi Arjantinli Tenaris ve Finlandiyalı paslanmaz çelik üreticisi Outokumpu Oyj, son dönemde kapasite artırmak için yeni yatırımlar yapmaya başladılar. Analistleri Şaşırttılar Sektörün büyük oyuncularının nitelikli alanlara yönelmeleri, konsolidasyon dalgasının ardından yüklerini hafifletmeye başlayacaklarını düşünen analistleri şaşırttılar. Mittal-Arcelor birleşmesinin ardından birçok sektör analisti, şirketin paslanmaz çelik alanından çıkacağını düşünüyordu. Aynı şekilde US Steel’in de petrol sektöründe kullanılan çelik ürünlerini, bu alanda uzmanlaşmış Lone Star, Ipsco veya Vallourec gibi bir şirkete satması bekleniyordu. Ancak tam tersi oldu. Bugün itibariyle US Steel, yılda 2.8 milyon tonluk üretimiyle Kuzey Amerika’daki en büyük çelik tüp üretim kapasitesine sahip. Şirket Başkanı ve CEO’su John Surma, Lone Star alımının ardından yaptığı yazılı açıklamada, bu alanda büyümeye devam edeceklerini söyledi. Surma, kaynaklı ve kaynaksız boru üretimlerini ve petrol ile doğalgaz sektörlerinde "hem hizmet hem de inovasyonu" artıracaklarını söyledi. Uzmanlaşma Ve Talep Kilit Çelik sektöründe, 10 yıllardır büyük oyuncular daha çok yassı ve uzun tip gibi geleneksel ürünlerde pazarın önemli bir bölümüne sahip durumdalar. Bu durum küçük oyuncuların nitelikli ürünlere yönelmelerine neden oldu. Artık, konsolidasyon dalgasının sona yaklaşmasının yanısıra nitelikli ürünlere olan talep de uzmanlaşmanın önemini artırdı. Üstelik, nitelikli ürünler çok uzun bir zamandır küçük şirketlerin elinde olduğundan dolayı burada kâr marjları da oldukça yüksek. ABD merkezli çelik danışmanlık şirketi First River’ın analisti Tony Taccone, nitelikli ürünlerde kâr elde etmenin geçmişe göre çok daha zorlaştığına dikkat çekti. Wall Street Journal gazetesine nitelikli ürünler alanında görülen son alımları değerlendiren Taccone, "Nakit bolluluğu bulunan küresel büyük şirketler, nitelikli ürün alanındaki oyuncularla ilgilenmeye başladılar. Nitelikli ürün alanında ne kadar uzmansanız o kadar çekici bir hedef haline geliyorsunuz" dedi. Gelişmekte olan ülkeler lokomotifliğinde küresel ekonomide görülen hızlı büyüme, son yıllarda petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarına ve emtiaya olan talebi artırdı. Üst üste inşa edilen yeni petrol tesisleri ve boru hattı projelerinden kaynaklanan güçlü talep, çelik sektörünün bu alanında fiyatları diğer çelik ürünlerine göre neredeyse 3’e katladı. Çelik tüp ürünlerinin ton fiyatı 2 bin Dolar’a ulaşmış durumda. Tüp Üreticileri Gözde Tüp üreten şirketlere, giderek daha çok alım işleminin hedefi oluyor. Haziran 2006’da Tenaris yine ABD merkezli Maverick’i 2.6 milyar Dolar’a satın alarak adeta bir furya başlattı. Bu işlemin ardından Ipsco, 1.46 milyar Dolar’a NS Group’u; Rus çelik üreticisi Evraz Group Oregon Steel’i satın aldı. Çelik sektöründeki son alım haberi de Hindistan’dan geldi. Hintli Essar Global’in iştiraki Essar Steel dün, Kanadalı çelik üreticisi Algoma Steel’i 1.63 milyar Dolar nakit bedelle satın alacağını açıkladı. Bu yılbaşında da bir başka Hintli şirket Tata Steel, İngiliz-Hollandalı Corus için 12 milyar Dolar’ı gözden geçirmişti. Essar’ın Algoma’yı satın alma işleminin, Kanadalı şirketin Haziran ayında yapacağı genel kurul toplantısında kesinleşmesi bekleniyor. Kaynak: Referans Gazetesi |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#156 |
Tecrübeli Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() doganay Şuan
![]() Son Aktivite: 04.04.2015 00:52
Üyelik Tarihi: 27.02.2008
Yaş: 59
Mesajlar: 225
Tecrübe Puanı: 651
![]() |
![]() Türkiye, Çeliğin Barometresi Oldu
Londra Metal Borsası CEO’su Martin Abbott, vadeli çelik kontratları için Türkiye’nin Akdeniz bölgesi teslim noktalarından biri seçildiğini söyleyerek, "Türkiye çelikte bölgenin en büyük göstergesi konumunda" dedi. Londra Metal Borsası’nın pazara sunacağı vadeli çelik kontratları Türkiye’yi dünya çelik ticaretinin merkezlerinden biri haline getirecek. Londra Metal Borsası’nın (LMB) çelik kontratlarında Akdeniz bölgesi için seçtiği teslim noktalarından biri olan Türkiye, hem üretici ve ithalatçı kimliğiyle hem de Akdeniz ve Karadeniz üzerinden Rusya, Ukrayna ve Körfez ülkelerine açılmak için sahip olduğu stratejik coğrafi konumu ile çelik ticaretinde avantajlı konuma geldi. Londra Metal Borsası CEO’su Martin Abbott, Türkiye’nin bölgede önemli bir gösterge olduğunu ve arz-talep dengesinden fiyat istikrarına kadar Türkiye’nin bölgenin birebir performansını yansıttığını söyledi. Steelorbis 2008 Bahar Konferansı’na katılmak için Türkiye’ye gelen Martin Abbott, uluslararası piyasalardaki belirsizlik ve volatilitenin bir anlamda metal piyasasına yaradığını ve yatırımcıların değişen risk algılarında artık metalleri de güvenli liman olarak görmeye başladıklarını kaydetti. Abbott, küresel finans krizi, metal fiyatlarındaki artış, Türkiye ve yeni lanse edecekleri vadeli çelik kontratları ile ilgili soruları yanıtladı. Londra Metal Borsası çelik kontratları için Türkiye’yi Akdeniz bölgesinin teslim noktalarından biri olarak belirledi. Türkiye’nin bu alanda avantajları nelerdir? Londra Metal Borsası, Türkiye ve Dubai’yi pazara sunacağımız vadeli çelik kontratlarında Akdeniz bölgesinin teslim noktaları olarak belirledi. Türkiye’nin seçilmesindeki en önemli kriterlerden biri Türkiye’nin hem güçlü bir çelik üreticisi, hem de aynı zamanda önemli bir ithalatçı konumunda bulunması. Aynı zamanda Ukrayna ve Rusya gibi iki önemli çelik üreticisine olan stratejik yakınlığı ve Akdeniz üzerinden Ortadoğu ve Körfez ülkelerine kolay ulaşılabilirliği de Türkiye’yi bir adım öne çıkardı. Arz-talep ve pazar açısından bizim için önemli göstergelerden biri Türkiye. Piyasa derinleştikçe Türkiye önemli bir ticaret merkezi olacak. Son dönemlerde metallerdeki hızlı yükseliş tamamen Çin, Hindistan, Rusya ve Körfez ülkelerindeki artan talebe paralel tırmanışa geçti. Artık dünya ekonomisi tek motorlu yani sadece ABD ve/veya Avrupa Bölgesi ekonomilerine dayanmıyor. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin büyüme potansiyelleri ve Asya’nın ham madde talebi fiyatları yukarı çekiyor. Kaynak: Sabah Gazetesi [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#157 |
Tecrübeli Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() doganay Şuan
![]() Son Aktivite: 04.04.2015 00:52
Üyelik Tarihi: 27.02.2008
Yaş: 59
Mesajlar: 225
Tecrübe Puanı: 651
![]() |
![]() Demir-Çelik Fiyatları Artacak
Metin MÜNİR Milliyet Gazetesi Köşe Yazarı Demir-çelik fiyatlarında 2008’de de büyük artışlar olacak. Nedenine gelmeden önce küçük bir hatırlatma. Demir cevherinin fiyatı her yıl büyük madenciler ile demir-çelikçiler arasında pazarlıkla tespit edilir. Bu fiyat bir yıl boyunca her ikisi taraf için de sabit ve bağlayıcı olur. 2008’in benchmark, yani rehber fiyatı dünyanın en büyük demir cevheri üreticisi olan Brezilyalı Vale ile Thysses-Krupp ve Nippon Steel gibi devler arasında tespit edildi. Artış genelde yüzde 65, kaliteli cevherde yüzde 71’dir. Fiyatları hangi düzeyde etkileyebileceğine için bir örnek vermek gerekirse: Tahminlere göre zam Nippon Steel’in maliyetlerini yüzde 23 oranında artıracak. Son artışla birlikte 5 yılda cevher fiyatları dört misli yükselmiş oldu. Artış Tüketicilere Yansıtılacak Piyasanın beklediğinden oldukça büyük gelen zam, dünya ekonomisindeki yavaşlama sinyallerine rağmen, Çin gibi kalkınmakta olan ülkelerdeki demir-çelik talebinin güçlü olmaya devam ettiğini gösteriyor. Yüksek fiyatlar en çok demir cevheri rezervlerinin büyük bir bölümünü işleten Vale, Rio Tinto ve BHP Billinton (son ikisi İngiliz-Avustralya şirketidir) gibi şirketlerin işine yarayacak. Bu şirketlerin pazarlık gücünün ne kadar artmış olduğunu gösteriyor. Hatırlanacağı üzere, BHP, Rio Tinto’yu satın alma girişimde bulunmuş, bu da, başta Çin, demir-çelik üreticilerini endişelendirmişti. Yeni fiyat endişelerin yerindeliğini kanıtladı. Birleşmeye karşı muhalefetin yoğunlaşması beklenebilir. Artışın bir bölümü demir-çelik ürünlerine yansıyacak ve tüketicilere ödetilecek. Ereğli İçin Olumsuz Durum Tasfiye fırınlarında kullanılan kok kömürünün ve navlun fiyatlarının da pahalılaşması bekleniyor. Bu gelişmeler 2008’deki cevher ithal talebinin 11 milyon ton olan Türkiye’de de fiyat artışlarına yol açacak. Ata Yatırım’a göre, Ereğli Demir-Çelik yılbaşından bu yana fiyatlarını yüzde 16 artırdı. Yıl sonuna kadar artışlarının yüzde 40’ı bulması bekleniyor. Ata’ya göre, Ereğli ürünlerine talep hem içeride hem de komşu ülkelerde sağlam olmaya devam ediyor. Gene de sıraya giren zamlar demir cevheri ve kok için neredeyse tamamen ithalata dayanan Ereğli için olumsuzdur. Fiyat artışı beklentisi ve güçlü talep Asya’daki büyük demir-çelik üreticilerinin hisselerini yukarı itti. Erdemir ise yıl başından bu yana ortalamadan daha çok kaybettirdi. Uzmanlara göre, bunun nedeni, şirketin hammadde konusunda dışa bağımlı olması. Kaynak: Milliyet Gazetesi [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#158 |
Tecrübeli Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() doganay Şuan
![]() Son Aktivite: 04.04.2015 00:52
Üyelik Tarihi: 27.02.2008
Yaş: 59
Mesajlar: 225
Tecrübe Puanı: 651
![]() |
![]() Dünya Kimya Sektöründe Türkiye
Dünya krom cevheri ihracatının ilk sıralarında yer alan Türkiye, krom kimyasalları üretiminde de oldukça iyi bir yere sahiptir. Türkiye, dünyadaki en büyük bor rezervlerine sahip ülkedir. Türkiye’de bor madenlerinin çıkarılması ve işlenmesi Eti Holding tarafından gerçekleştirilmektedir. Eti Holding’in, hem ham ürün olarak pazarlayabildiği hem de rafine ürün üretiminde kullandığı iki çeşit konsantre bor cevheri (tinkal ve kolemanit) vardır. Türkiye ekonomisine, doğrudan ve diğer sektörlere sağladığı ara malı ile de dolaylı olarak büyük katkıda bulunan Türk kimya sanayi 2003 yılı itibari ile 10 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahiptir. Kaynak: [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#159 |
Tecrübeli Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() doganay Şuan
![]() Son Aktivite: 04.04.2015 00:52
Üyelik Tarihi: 27.02.2008
Yaş: 59
Mesajlar: 225
Tecrübe Puanı: 651
![]() |
![]() Türk Tekstilinin Dünyadaki Yeri
Son yıllarda AB’de teknik tekstil ile kaliteli ve markalı ürünler haricindeki üretimin, işgücü maliyetinin daha düşük olduğu ülkelere kayma eğilimi gözlenmektedir. Türkiye hazır giyim ihracatının yüzde 83’ünü (DTÖ verilerine göre) AB’ye yapmaktadır. 1990 yılında imzalanan Gümrük Birliği Antlaşması’nın Türkiye’nin AB’ye olan ihracatında rolü olmuştur. Türkiye tekstil ve konfeksiyon ürünleri ihracatında AB ülkelerini geleneksel pazar olarak ifade etmektedir. Türkiye’nin en fazla tekstil ürünü ihraç ettiği ilk beş ülkeden (Almanya, İngiltere, İtalya ve Fransa) dördü AB üyesidir. Diğer yönden 2000 yılı itibariyle AB’ye yönelik tekstil ürünleri ihracatında Gümrük Birliği öncesine oranla yüzde 32 oranında, konfeksiyon ürünleri ihracatında ise yüzde 19 oranında artış görülmektedir. AB ülkeleri Çin’de hazır giyim tedarikçileri arasında Çin 1. sırada Türkiye ise ikinci sırada yer almaktadır. AB’nin ithalatında da Çin’in artan derecede önemi vardır. Almanya bu sektörde Çin piyasasındaki en büyük tedarikçi ülkedir. AB’nin ihracatının beşte ikisi bu ülke tarafından Çin ’e yapılmaktadır. Almanya’yı; İtalya, İngiltere, Fransa ve Hollanda izlemektedir. Kaynak: Yaratım İçerik İletişim (Bu yazı [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] web adresinde yer alan “Çin’in DTÖ’ne Katılımının AB Ve ABD Pazarları İle Türkiye’ye Etkileri” başlıklı yazıdan derlenmiştir.) [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#160 |
Tecrübeli Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() doganay Şuan
![]() Son Aktivite: 04.04.2015 00:52
Üyelik Tarihi: 27.02.2008
Yaş: 59
Mesajlar: 225
Tecrübe Puanı: 651
![]() |
![]() Türkiye’nin Çin’i Güneydoğu Bölgemiz Olsun"
Abdülkadir KONUKOĞLU Sanko Holding'in Patronu Türkiye ekonomisinin temel direklerinden biri olan tekstil son dönemde zor günler geçiriyor. Bir taraftan kur ve maliyet baskısı, diğer yandan sektörün giderek gözden düşmesi, zorlanan ihracatçılar, üreticiler, fasoncular, iplikçiler, dokumacılar... Sorunları ortak teşhis eden tekstilciler, genelde çözüm önerilerinde de birleşiyor. Ortaya çıkan en somut öneri ise tekstile bölgesel teşvik sağlanması. Hatta bu öneriyi sloganlaştırıp, hazırladığımız tekstil dosyasına isim olarak veriyoruz: "Türkiye’nin Çin’i Güneydoğu Bölgemiz olsun..." Türkiye’de tekstil sektörü denilince ilk akla gelen isimlerden biri Sanko Holding’in patronu Abdülkadir Konukoğlu. Tam 104 yıldır tekstille uğraşan ailenin bir ferdi olarak sektörle ilgili çok çarpıcı tespitleri, çözüm önerileri, öngörüleri var. Konukoğlu üzerine basa basa ’dolar çok düşük’ diyor. Türkiye’nin ithalat bombardımanı altında olduğunu söyleyen Konukoğlu, kendi müdürlerinin bile bu konuda kavga ettiğini belirtiyor. ’Gelin tekstili Güneydoğu’ya’ taşıyalım diyen Konukoğlu’na göre Türkiye’nin Çin’i o bölgede yaratabiliriz. Tekstilin geleceği konusunda önemli şeyler söylüyor. Bazıları için gelecek fazla umut vermiyor, ama bazıları aradan sıyrılmayı başarabilecek. Peki ya istihdam? Bu konuda ve başka hususlarda da söyleyeceği önemli şeyler var... Sizce tekstil sektörünün en büyük problemi nedir? En temel problemimiz döviz kuru. Türk Lirası’nın aşırı değerlenmesinden dolayı ihracatta zorlanıyoruz. Bir taraftan yan girdi fiyatları artıyor, buna karşılık dolar düşünce büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Özellikle iplik ve dokuma bölümlerinde fiyat tutmaz hale geldi. Şu anda Türk tekstili ithalat bombardımanı altında. Hindistan’dan, Pakistan’dan Uzakdoğu’dan Özbekistan’dan çok ucuza mal geliyor. Sektörde özellikle tedarikçi firmalar zor duruma düştü. Bu durum ister istemez ihracatı da etkiliyor. Türk tekstili biraz desteklenseydi şimdi 106 milyar dolar olan ihracat 120 milyar dolar olurdu. Konuşmasında ithalat bombardımanına sık sık vurgu yapan Konukoğlu, ithal ipliğin kendi fabrikalarının müdürlerini bile karşı karşıya getirdiğini anlattı: "Bizim dokuma bölümündeki arkadaşlar, iplik bölümündekilere diyorlar ki, ’kardeşim senin fiyatın yüksek ben gidip ithal iplik edeceğim. Çünkü benim maliyetim senin yüzünden yükseliyor. Yurtdışna göre senin ipliğin daha pahalı. Ben bunu ithal edersem fiyat tuturabilyorum, aksi halde tutmuyor.’ Müdürlerin birbirleriyle böyle kavgaları var. Halen yerli iplik kullanmaya devam ediyoruz ama nereye kadar? Bir yere kadar dayanacağız, dayanamadığımız yerde de ithalata gireceğiz. Konukoğlu’na göre en büyük sorun belli. Düşük kur ve artan girdi maliyetleri. Peki, bu işin çözümü nedir? "Girdi fiyatlarının hükümet tarafından desteklenmesi lazım. Tekstilcilerde ’Mısır’a gideyim, Çin’e gideyim, Özbekistan’a gideyim’ gibi düşünceler var. Bizim Güneydoğu Anadolu bölgesi, işte sana Çin. Başka yere gitmeye gerek yok. Ama belirli tedbirlerin de alınması lazım. Hükümet diyecek ki gitmek isteyenlere, ’Gel kardeşim, kur oraya tesisini, ben sana montajda yardımcı olacağım, bina yatırımında teşvik vereceğim, senden 10 yıl vergi almayacağım, enerji paranın bir kısmını almayacağım’... Asgari ücrette de orası ile İstanbul’u bir tutmamak lazım. Güneydoğu’da da 500 YTL’ye insan çalışıyor İstanbul’da da. Bu dengede zayıflık var. İstanbul’da adam işe gidebilmek için 2-3 dolmuş değiştiriyor. Burada 500 YTL’ye geçinemezsin ama orada 400 YTL’ye rahatlıkla geçinebilirsin." Konukoğlu, tekstilde çözümün üretimi Güneydoğu’ya kaydırmaktan geçtiğini üzerine basa basa söylüyor. Bu sayede hem yurtdışına gidenler içeride kalacak hem de Türkiye kendi sınırları içerisinde kendi Çin’ini yaratacak... "Güneydoğu için yaratılacak farklılıklarla şu anda Mısır’a veya başka yere giden işverenlerin Türkiye’de kalacağı kanaatindeyim. Güneydoğu Anadolu’ya verilecek bu teşviklerle tahmin ediyorum biz Türkiye’de kendi Çin’imizi yaratırız. İşçilik daha ucuz, yurtdışına göre verimlilik yüksek... Böylelikle Türk tekstilini biraz kurtarırız gibime geliyor." Peki, siz bölgeye yatırım yapacak mısınız? "Bizim şu anda Güneydoğu’ya bir yatırım planımız yok. Ama bölgesel teşvik çıkarsa İstanbul’daki tesisleri söküp taşımayı düşünürüm... Tekstil bölgesel teşviklerle kurtarılabilir. Aksi takdirde sektör yavaş yavaş geriye doğru gidiyor. Ancak çok iyi ve kaliteli mal üretenler, marka yaratanlar ve büyük firmalar ayakta kalacak. Sadece iplik yapmakla sadece dokuma yapmakla bu işler yürümüyor maalesef..." Türkiye’nin özellikle Asya ülkelerine göre en büyük avantajlarından biri nedir? Kaliteli üretim... Ne yani, Çin ve Hindistan gibi ülkeler bizden kalitesiz mal mı üretiyor? "Hindistan’dan mal alarak onlara iş öğretiyoruz. İşi insana müşteri öğretir. Biz şu anda bunları düzelte düzelte kaliteli mal yapmaya alıştırıyoruz. Bence alıştırmamak lazım. Artık onlar da kaliteli mal yapıyorlar. Bundan 4 sene önce biz bunu söylediğimizde kimse dikkate almadı ama adamlar dört yıldan bu yana son derece kaliteli mal üretiyor. Yurtdışına yatırım yapacak mısınız? Bu soruyu da sorduk elbette Konukoğlu’na... Görüntü net: Konukoğlu’nun içi burada yarattığı değerleri yurtdışına taşımaya elvermiyor. Dışarıda üretim yapmak Abdülkadir Bey’in içine sinmiyor. "Hem Mısır’a hem de diğer yerlere gittim ama içime sinmiyor. Buradaki tesisi söküp götürmek içime sinmiyor. İşte Türkiye’de Güneydoğu Çin diyorum, Mısır diyorum, Özbekistan diyorum. Eğer siz buralardaki olanakların yarısını Doğu’ya tanısanız buradan kalkıp da kimse gitmez artık oralara... Konukoğlu bu reçetenin arkasında. Sadece o değil aslında, birçok tekstilci sektörün Doğu’ya taşınması konusunda benzer düşünüyor. Artık top hükümette... Ben raporumu verdim hükümete. Güneydoğu’ya neler yapılabileceğini sunduk… Dediklerimizin olmaması için bir neden yok. Güneydoğu’da binlerce insan boş. Biz buradan elektirik parası alabiliyor muyuz? Yok... Vergi geliyor mu? Yok... Biz madem buralarda habire para harcıyoruz, oradaki insanlara yardım ediyoruz, peki bunlara balık tutmayı öğretirsek daha iyi değil mi... Oralara iş sahası açarsak, genel olarak yatırımlar giderse bu teşviklerle beraber genişletilirse kötü mü olur? Orada işsizlik önlenirse göç de önlenecek. Yoksa ne kadar altyapı yaparsanız yapın yetmeyecek... Tekstil bir an önce kaydırmalı. Teşvikler verilmeli, enerji maliyetleri düşürülmeli... İşveren olarak düşünün, İstanbul daha rahat Güneydoğu’ya gitmek ise zor. Ama bir teşvik verilirse... Meşhur bir laf var: ’Deveyi hendekten atlatan bir tutam ottur’ diye... Yani sen orada belirli teşvikleri verirsen insanları çekersin..." Konukoğlu, Türkiye’nin diğer ülkelere göre rekabet avantajı sağlayabileceğini söylüyor. Bunu sağlamanın da üç yolu var... "Birincisi çok kaliteli, mal üretmek ve hızlı teslim. Şu anda biz bunu yapabiliyoruz. İkincisi girdi maliyetlerinin düşmesi. Enerji, akaryakıt ve vergilerin bir noktaya gelmesi lazım. Üçüncüsü de yerli malı haftası... Bugün bakın Kore’ye, ithal mal bulmak çok zor. Pahalı bile olsa kendi mallarını kullanıyorlar. O zaman ne oluyor, kendi havuzunun içerisinde dönüyorsun. İthalat yaptğımızda, evet daha ucuza alıyoruz doğrudur, ama devamlı ithalatla havuzdaki suyu azaltıyorsunuz. Bunun da kimseye bir faydası yok. Dedesinin dedesi bile tekstilci olan ve 1904 yılında sektöre adım atan ailenin bugünkü temsilcisi Konukoğlu’na kritik bir soru soruyoruz. Tekstilin geleceği ile ilgili karamsar mısınız? "Benim tekstilin geleceği ile ilgili karamsarlığım yok. Tekstil ölüye de lazım diriye de. Siz hiç çıplak yatan bir adam gördünüz mü? Hem doğumda hem ölümde bile insanlar birşeylere sarılır. Tekstil bitmez. Sadece kaliteli mal üretemeyenler, belirli markalara ulaşamayanlar ve yatırımlarının hesabını iyi yapamayanlar aşağı doğru gider... İstihdam ne olacak? Tekstil sektörünün en önemli özelliği emek yoğun bir sektör olması, yani istihdam dostu olması. Bugün Türkiye’de milyonlarca kişi ekmeğini tekstil atölyelerinden, konfeksiyonlardan, ufak tezgahlardan veya dev entegre tesislerden kazanıyor. Bu arada kötü bir haber, özellikle son üç ayda birçok atölye kapısına kilit vurdu veya kapasitesini düşürdü. Ya böyle devam ederse... "Bazı arkadaşlar diyorlar ki tekstilin bir bölümü kapansa ne olacak. Doğru, bir şey olmaz ama tekstilin istihdam ettiği işçiye evvela iş bulmak lazım. Hiçbir sektör tekstil kadar istihdam yaratamaz. Biraz otomotiv yan sanayi, bir de emek yoğun olan tekstil. Evvela biz belirli noktalara gelmeliyiz ki teksili bırakalım. Tekstil sadece konfeksiyon yapmak değil. Bunun arkasında çiftçi var, pamuk var. Bunlar hep birbirini destekleyen konular. Bence Türkiye’de önce yeni bir sektör bulunacak, işi olmayanlar bu sektöre yerleştirilecek ki tekstili kapatalım. Herkesin şunu bilmesinde yarar var: Tekstil işsizliği önleyen bir sektör ve bunu desteklemek lazım. Tekstil sektörünün ülke için önemi herkesin malumu. Yarattığı istihdamın yanında Türkiye’ye çok büyük bir ihracat geliri sağlıyor, ticari çarkların dönmesine yardımcı oluyor. Bu kadar önemli bir sektöre Ankara nasıl bakıyor? "Hep konuşuluyor yapılacak edilecek diye ama halen ortada bir şey yok. Ama bence geç kalınıyor. Çünkü şunu düşünmek lazım. Eğer bir ülkede bir sektör biterse onu geri getirmek artık çok zor olur. Çünkü müşteri kaybediyorsunuz… İnsan alıştığı yere gider. Bu müşteriler başka yere giderse bir daha buraya zor çekeriz." Kurlar ne olur? Tekstilin en büyük sıkıntılarından birinin düşük dolar olduğunu söyleyen Konukoğu’na kurun bundan sonra nereye gidebileceğini sorduk. Aslında bu sorunun kesin bir yanıtı olmadığını da biliyorduk. Konukoğlu da bizim gibi düşünüyor... "Kuru bilmek çok zor. Kime söylesen hiç doğru düzgün cevap alamıyorsun. En azından enflasyon kadar yükselse yine yeter. Ama o kadar da yükselmiyor. Maşallah bizim para dolardan da eurodan da kuvvetli oldu. Allah ıslah etsin diyelim... Sanko için artık tekstil bitiyor mu? Sanko Holding denilince bir zamanlar akıllara sadece tekstil gelirdi. Çok zaman da olmadı aslında, daha 10 yıl önce grubun bütün cirosunu tekstil karşılıyordu. Peki, şimdi durum nedir? "Biz 1997’de görmüştük tekstilin gidişatını. Bu nedenle 97’den sonra sektör değiştirdik. Yüzde 99’umuz tekstil iken şimdi yüzde 45’e indi. "Amiral gemisi hala tekstil. Sanko dediğiniz zaman yine akla ilk olarak tekstil gelecek. Tekstil hep bir numara olacak bizim için, çünkü 1904’ten beri bu sektördeyiz. Kapasite olarak bir numarayı bırakmayacağız. Ama diğer sektörler de arkadan gelecek." Hangi sektörler mesela? "Şu anda ağırlıklı olarak enerjiye yatırımımız var. 2 milyar dolarlık yatırım söz konusu. Ayrıca makine sanayi ve iş makineleri yatırımı... Airfell olarak da soğutucu, klima, radyatör, kombi, merkezi ısıtma sistemleri yatırımları ve ambalaja yatırımlar var." Kaynak: Hürriyet Gazetesi [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 2 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 2 Misafir) | |
|
|