![]() |
#1641 |
Yasaklı
![]() dark_yamtar58 Şuan
![]() Son Aktivite: 23.12.2009 14:39
Üyelik Tarihi: 13.04.2008
Mesajlar: 3.391
Tecrübe Puanı: 0
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() HZ. ALİ'NİN BÜYÜKLÜĞÜ
Birgün ashab Peygamberimiz (s.a.v)'den Hz. Ali'yi niçin çok sevdiğini sordu. Hz Peygamber o anda mecliste bulunmayan Hz. Ali'yi çağırmaya adam gönderdi ve orada bulananlara sordu: - Birisine iyilik etseniz, o da size kötülük etse ne yapardınız? Cevap verdiler: - Yine iyilik ederiz. - Yine kötülük yapsa? - Biz yine iyilik ederiz? - Yine kötülük yapsa? Ashab cevab vermedi, başlarını öne eğdiler. Bunun anlamı kötülüğe kötülükle mukabele etmesek bile iyilik yapmaya devam etmeyiz, demekti. Bu sırada Hz. Ali o meclise geldi. Rasulullah Hz. Ali'ye sordu: - Ya Ali, iyilik ettiğin biri sana kötülük etse ne yapardın? - Yine iyilik ederdim. - Yine kötülük yapsa? - Yine iyilik yapardım. Hz. Peygamber soruyu tam yedi defa tekrarladı. Hz. Ali yedi defasında da "yine iyilik ederdim" diye cevap verdi. Ashab, - Ya Rasulallah, Ali'yi çok sevmenizin sebebini şimdi anladık, dediler |
![]() |
![]() |
![]() |
#1642 |
Yasaklı
![]() dark_yamtar58 Şuan
![]() Son Aktivite: 23.12.2009 14:39
Üyelik Tarihi: 13.04.2008
Mesajlar: 3.391
Tecrübe Puanı: 0
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() HZ. ALİ'NİN RÜYA YORUMU
Ashabtan (Peygamberimizin arkadaşları) Abdullah oğlu Cabir bir rüyasında, büyük ineklerin küçük inekleri sağdığını, hastaların sağları ziyaret ettiğini, kuru bir çay kenarında yemyeşil bahçeler bulunduğunu, minberde (camilerde imamın hutbe okuduğu yer) koca koca putlar durduğunu gördü. Bu, sıradan bir rüyaya benzemiyordu. Bunun önemli bir mesajı olmalıydı. Bu rüyayı yoracak kişi olarak ilk defa Hz. Ali aklına geldi. Hz. Peygamberin "İlim beldesinin kapısı" diye nitelediği Hz. Ali ancak güvenilir bir açıklama getirebilirdi. Bu düşüncelerle rüyasını yordurmak üzere Hz. Ali'ye müracaat etti. Rüyasını tane tane anlattı ve ne anlama geldiğini yormasını rica etti. Hz. Ali "Yanlış yorumdan Allah korusun" diyerek söze başladı ve şöyle devam etti. "Büyük ineklerin küçük inekleri sağması, yetki ve mevkilerini halkı soymak için kullanan görevlileri (amir ve memurları); hastaların sağları ziyaret etmesi, yoksulların hallerini arzetmek için zenginlerin peşinde koşmasını; kuru çay kenarında bulunan yemyeşil bahçeler, uzaktan veya dışardan bakıldığında çok büyük sanılan ve öyle ünlenmiş ama aslında içleri kupkuru çölden ibaret olan ilim adamlarını; minberde duran koca koca putlar ise, layık olmadığı halde ilmin, dinin ve devletin yüce makamlarına yükselmiş kimseleri ifade eder." |
![]() |
![]() |
![]() |
#1643 |
Yasaklı
![]() dark_yamtar58 Şuan
![]() Son Aktivite: 23.12.2009 14:39
Üyelik Tarihi: 13.04.2008
Mesajlar: 3.391
Tecrübe Puanı: 0
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() GERÇEK NEDEN
Hz. Ali'nin halifeliği sırasında, Hz. Osman'ın şehid edilmesiyle sonuçlanan fitne, fesad daha da arttı. Bu durumdan üzülen, şikayetçi olan bir mümin Hz. Ali'ye gelip sordu: - Ya Ali neden Hz. Ebû Bekir ve Ömer zamanında meydana gelmeyen bu olaylar senin zamanında meydana geliyor, müminler birbirine düşüyor? Hz. Ali cevap verdi: - Hz. Ebû Bekir ve Ömer zamanında biz vardık, ama bizim zamanımızda onlar yok. |
![]() |
![]() |
![]() |
#1644 |
Yasaklı
![]() dark_yamtar58 Şuan
![]() Son Aktivite: 23.12.2009 14:39
Üyelik Tarihi: 13.04.2008
Mesajlar: 3.391
Tecrübe Puanı: 0
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() TİTİZLİĞİN BÖYLESİ
İslâm dünyasında Kur'an'dan sonra en güvenilir kaynak Sahih-i Buhari adındaki hadis kitabıdır. İsmail el-Buha-ri'nin Hz. Peygamberin hadislerini toplamaya kendini vakfettiği, yeni bir hadis duymak ve almak için dere tepe dolaştığı, günlerce, haftalarca yol katettiği sıralardaydı. Kendisine birçok sahabi ile görüştüğü bilinen birinden söz edildi. Çok zaman yaptığı gibi uzun bir yol katederek bahsedilen adamı buldu. Fakat adamı bulduğu sırada kazığından boşanmış olan devesini boş torba ile aldatarak yakalamaya çalıştığına şahit oldu. Bu halde hiçbirşey sormadan geri döndü. Niçin boş döndüğünü, birkaç hadis not etmediğini soranlara şöyle cevap verdi: - Ben devesini aldatarak yakalamaya çalışan adamın rivayet edeceği hadise güvenmem. |
![]() |
![]() |
![]() |
#1645 |
Yasaklı
![]() dark_yamtar58 Şuan
![]() Son Aktivite: 23.12.2009 14:39
Üyelik Tarihi: 13.04.2008
Mesajlar: 3.391
Tecrübe Puanı: 0
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() MAL SEVGİSİ KALBİ KAPLAMAMALI
Büyük fıkıh (hukuk) bilgini, Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebû Hanîfe'nin (VIII. yüzyıl) ilmi faaliyetleri yanında ticaretle de meşgul zengin bir zat olduğu malumdur. Bu büyük insan, gündüz öğleye kadar mescitte talebelerine ders verir, öğleden sonra da ticari işleri ile uğraşırdı. Bir gün ders verdiği sırada bir adam mescidin kapısından seslendi: - Ya imam, gemin battı!... (İmamın ticari mal taşıyan gemileri mevcut) İmam-ı Azam bir anlık tereddütten sonra - Elhamdülillah dedi. - Bir müddet sonra aynı adam yeniden gelip haber verdi: - Ya imam, bir yanlışlık oldu batan gemi senin değilmiş. İmam bu yeni habere de: - Elhamdülillah, diyerek mukabele etti. Haber getiren kişi hayrete düştü: - Ya imam, gemin battı diye haber getirdik "Elhamdülillah" dedin. Batan geminin seninki olmadığını söyledim yine "Elhamdülillah" dedin. Bu nasıl hamdetme böyle? İmam-ı Azam izah etti: - Sen gemin battı diye haber getirdiğinde iç âlemimi, kalbimi şöyle bir yokladım. Dünya malının yok olmasından, elden çıkmasından dolayı en küçük bir üzüntü yoktu. Bu nedenle Allah'a hamdettim. Batan geminin benimki olmadığı haberini getirdiğinde de aynı şeyi yaptım. Dünya malına kavuşmaktan dolayı kalbimde bir sevinç yoktu. Dünya malına karşı bu ilgisizliği bağışladığı için de Allah'a şükrettim. |
![]() |
![]() |
![]() |
#1646 |
Yasaklı
![]() dark_yamtar58 Şuan
![]() Son Aktivite: 23.12.2009 14:39
Üyelik Tarihi: 13.04.2008
Mesajlar: 3.391
Tecrübe Puanı: 0
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() İMAM-I ÂZAM VE KADILIK
Zamanında İmam-ı Azam ile herhangi bir konuda tartışmaya girip de galip çıkan görülmemiştir. Hem derya gibi ilmi, hem de herkese nasip olmayan zeka ve mantığı sayesinde hepsinden kendisi galip çıkıyordu. Abbasi Halifesi Me'mun İmam-ı Azam'ı Kufe'ye kadı yapmak istiyordu. İmamı çağırdı ve bu niyetini açıkladı. İmam-ı Azam yönetimin yanlışlıklarına alet olmamak için bu teklifi kabul etmedi. - Ben kadılık yapamam, dedi. Halife de herkes de kabul ederdi ki ondan iyi kadılık yapacak bulunamazdı. Bu nedenle Halife sert çıktı: - Yalan söylüyorsun, sen kadılık yaparsın! İmam-ı Azam akan suları durduracak şu cevabı verdi: - Eğer ben yalan söylüyorsam, yalan söylediğim için kadılık yapamam, çünkü yalancıdan kadı olmaz. Eğer "yapamam" dediğim zaman doğru söylüyorsam, sözümün gereği olarak kadılık yapamam. O halde her iki halde de kadılık yapamam, |
![]() |
![]() |
![]() |
#1647 |
Yasaklı
![]() dark_yamtar58 Şuan
![]() Son Aktivite: 23.12.2009 14:39
Üyelik Tarihi: 13.04.2008
Mesajlar: 3.391
Tecrübe Puanı: 0
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() KÂFİR Mİ MÜMİN Mİ?
İmam-ı Azam'ın da bulunduğu bir mecliste birisi şöyle bir soru sordu: "Bir adam ki, cenneti istemez, cehennemden korkmaz, ölü eti yer, rüküşüz secdesiz namaz kılar, görmediğine şahitlik eder, fitneyi sever, hakkı istemez, bu adam kafir midir, mümin mi?" Mecliste bulunanlar ağız birliği etmişçesine "Bunlar kafirin sıfatlarıdır, böyle bir adam kafirin ta kendisidir." dediler. İmam-ı Azam susuyordu: "Ya imam sen ne dersin?" dediler. İmam-ı Azam, "Bunlar müminin sıfatıdır, böyle biri müminin ta kendisidir" dedi. itiraz ettiler: "Ya imam nasıl olur, mümin cenneti istemez mi, cehennemden korkmaz mı?.." diye. İmam tek tek açıkladı: "Gerçek (bilinçli) mümin cenneti istemez, sahibini (Allah'ı) ister, cehennemden korkmaz, sahibinden korkar, ölü eti dediğiniz balıktır, görmediğine şahitlik eder, çünkü Allah'ı görmez ama kesin inanır, rükusuz secdesiz kıldığı namaz cenaze namazıdır, fitneyi sever, çünkü fitneden maksat mal ve evladdır, (Kur'an'da mal ve evladın müminler için fitne -imtihan- olduğu belirtilmiştir); hakkı istemez, çünkü haktan kasıt ölümdür, mümin de olsa ölümü temenni etmez." |
![]() |
![]() |
![]() |
#1648 |
Yasaklı
![]() dark_yamtar58 Şuan
![]() Son Aktivite: 23.12.2009 14:39
Üyelik Tarihi: 13.04.2008
Mesajlar: 3.391
Tecrübe Puanı: 0
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() SEN BİR KIZINI VERMEZSİN DE...
Kufe'de bir adam üçüncü Halife Hz. Osman için "Yahudiymiş" diye tutturmuştu. Herkes bunun asılsız olduğunu, imkansız olduğunu söylüyor ama adam bir türlü ikna olmuyordu. Bu konu İmam-ı Azam'a da duyuruldu. "Adamı bu saçma inancından kimse caydıramadı, sununla bir de siz görüşseniz" dendi. "Hay hay" dedi İmam-ı Azam, bir akşam bu kıza dünürlüğe diye adamın evine gitti. Dereden tepeden konuştuktan sonra sözü esasa getirdi: - Biz Allah'ın emri, Peygamberin kavliyle kızına dünür geldik. - Kime istiyorsunuz kızımı, öğrenebilir miyim? - Kızını istediğimiz kimse son derece ahlâklı, dürüst çok zengin ve alabildiğine cömert, Kur'an'ı ezbere biliyor ve sürekli okuyor... (Bunların hepsi Hz. Osman'ın nitelikleri) Adam sözünü kesti: - Yeter, bunlardan bir tanesi bile kızımı vermek için yeterli meziyettir. - Ama bu damat adayının bir kusuru var, kendisi Yahudi. -Adam parladı: - Nasıl olur, benim kızımı bir Yahudiye istersiniz? İmam-ı Azam için artık taşı gediğine koymanın zamanı gelmişti: - Sen bir kızını yahudiye vermezsin de Hz. Peygamber iki kızını birden bir Yahudiye nasıl verir? deyince adamın artık bir inat ve itiraza mecali kalmadı, bilinen gerçeği kabul etti. (Hz. Osman peygamberimizin damadıydı, önce bir kızıyla evlenmiş, o ölünce diğer bir kızıyla evlenmişti. Bunun için Hz. Osman'a "Zi'nNureyn'' (İki nur sahibi) denmiştir.) |
![]() |
![]() |
![]() |
#1649 |
Yasaklı
![]() dark_yamtar58 Şuan
![]() Son Aktivite: 23.12.2009 14:39
Üyelik Tarihi: 13.04.2008
Mesajlar: 3.391
Tecrübe Puanı: 0
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() SARAYDA İFTAR
Harun Reşid bir Ramazan günü Behlül'e tembih etti: - Akşam namazında camiye git, namaza gelen herkesi iftara davet et. Akşam oldu, namaz kılındı, namazdan sonra Behlül 5-10 kişilik bir grupla çıka geldi. Harun Reşid şaşırdı: - Behlül bunlar kim? Ben sana namaza gelen herkesi saraya iftara çağır diye tembih etmedim mi? Sen o kadar cemaatin arasından bir sofralık bile adam getirmemişsin.. - Efendimiz, siz bana camiye gelenleri değil, namaza gelenleri iftara çağır dediniz. Namazdan sonra bendeniz cami kapısında durdum, çıkan herkese hocanın namaz kıldırırken hangi sureyi okuduğunu sordum. Onu da yalnız bu getirdiğim kişiler bildi. Camiye gelen çoktu ama namaza gelen demek ki yalnız bunlarmış. |
![]() |
![]() |
![]() |
#1650 |
Yasaklı
![]() dark_yamtar58 Şuan
![]() Son Aktivite: 23.12.2009 14:39
Üyelik Tarihi: 13.04.2008
Mesajlar: 3.391
Tecrübe Puanı: 0
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() GERÇEK ZENGİNLİK
Başlangıçta Türkistan taraflarında bir bölgenin hükümdarı yani dünya sultanı iken vâkî olan bazı ikazlarla hükümdarlığını bırakıp maneviyat sultanı olmaya azmeden, bunu da gerçekten başaran İbrahim Edhem (VIII. y.yıl) dünya malına karşı o kadar tenezzülsüzdü ki kimseden bir şey istemez ve beklemezdi. Nefsini yokluğa ve mahrumiyete o derece alıştırmıştı ki bir benzerine rastlanamazdı. Birgün büyük velilerden çağdaşı ve hemşehrisi Şakik Belhi ile karşılaştı ve ona sordu: - Ey Şakik nasıl geçiniyorsun? Şakik Belhi cevap verdi: - Bulunca yiyoruz, bulmayınca sabrediyoruz. İbrahim Edhem: - Horasan'ın köpekleri de aynı şeyi yapıyorlar, bulunca yiyorlar, bulmayınca sabrediyorlar, diye karşılık verdi. Belhi sordu: - Peki siz ne yapıyorsunuz? - Biz bulunca dağıtıyoruz, bulmayınca sabrediyoruz. Bizim İbrahim Edhem Hazretleri hakkında söylemek istediğimiz bu değil. İbrahim Edhem'in, amaç edindiği ve ulaşmayı başardığı yokluk ve mahrumiyeti o derece aşikar, o derece göze batıcı idi ki görenlerde kendisine yardım hissi uyandırıyordu. Varlıklı bir kişi İbrahim Edhem'e yardım etmek istedi. İbrahim Edhem: - Yardımını gerçekten zenginsen kabul ederim, dedi. Adam gerçekten zengin olduğunu, bir şeye ihtiyacı bulunmadığını söyledi. Büyük veli sordu: - Ne kadar paran var? - Üç bin altınım var. - Dört bin olmasını istemez misin? - Elbette isterim. - Beşbin olmasını? - İsterim. - On bin altının olsa çok sevinirsin değil mi? - Şüphesiz çok memnun olurum. - Zengin olduğunu söylüyorsun ama, sen gerçekte züğürdün birisin. Sen, on bin değil yüz bin altının olsa yine kanaat etmez fazlasını istersin. Kanaati olmayan insan zengin sayılmaz. Gerçekten zengin olsaydın yardımını kabul edecektim. |
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Elbeyli'lerin sohbet alanı | umit_koc | Köylerimiz (Sivas Köyleri) | 24 | 27.03.2011 20:00 |
Fuar alanı olmazsa olmaz | Sivaslilar.Net | Anasayfa Haberler | 13 | 03.03.2010 10:47 |
Edukeyf (Online Radyo , Video , Tv, Sohbet , Burç , Haber, Gazete vb) | edukeyf | Full Program Download | 0 | 10.12.2009 17:56 |
Ücretsiz Web Alanı Veren Siteler | Serd@r | Bilgisayar ve İnternet Dünyası | 3 | 26.03.2008 12:25 |
Sanal sohbet neden tehlikeli? | seva | Arşiv | 2 | 26.03.2008 10:29 |