02.05.2008, 14:23 | #11 |
Yiğido
Nazligül Şuan
Son Aktivite: 22.04.2009 11:10
Üyelik Tarihi: 11.10.2005
Yaş: 47
Mesajlar: 111
Tecrübe Puanı: 719
|
--->: -CUMA SOHBETLERİ-
Kişiyi Marifetullah Sırrına Erdirecek Yedi Basamak Sırasıyla Şunlardır: 1.Sabır 2.Şükür 3.Tevekkül 4.Rıza 5.Teslimiyet 6.Muhabbet 7.Marifetullah Allah’ın Rasulü şöyle dua ederdi. "Ey Allah'ım! Sana teslim oldum. Sana inandım. Sana dayandım. Sana döndüm. Senin kudretinle mücadele ettim. Ey Allah'ım, beni saptırmaman için Senin kuvvet ve şerefine sığınırım. Senden başka ilâh yoktur. Sen, ölmeyen dirisin. Cinlerle insanlar ise hepsi ölüme mahkûmdurlar." (Müslim). Müminler Yalnız Allah'a Dayanıp Güvensinler “Tevekkül , kalbin amelidir. Kalbe girdiği zaman kalbi ihya eder, tevekkül de imanı ihya eder. Ahmet Bin Hanbel Tevekkül, Allah(cc) teslim olmak demektir. Tevekkül, kulun acziyetini, ızhar edip Rabbü’l-âlemin’e dayanması demektir. Tevekkül kalbin hallerinden bir hal ,kalbin amellerinden bir ameldir. “Tevekkül :Allah’a güvenmektir (Abdullah bin Abbas Hz.) “Kim kul olarak Allah’a tevekkül ederse Allah ona dayanak olarak yeter. (Şakik Bin İbrahim (r.a)) Tevekkül: Rabbü’l-âlemin’in vaat etmiş olduğu hakikatlere kalbin tatmin olması ,itmi’nanıdır.” (Hasan-ı Basri (r.a)) Tevekkül: “Allah’tan gelene rıza göstermektir.” (Ali Bin Ahmed el-Buşinci ) Tevekkül : “Gücünden kuvvetinden soyunup Rabbü’l-alemin’in gücüne kuvvetine dayanmak.” (İbn-i Kayyum el-Cevziye) Tevekkül : “Bütün işleri Rabbü’l-âlemin’in havline, gücüne, tedbirine güvenerek ona havale etmektir, işlerin hepsini ona vermektir.”( İbn-i Receb-i Hanbeli ) Tevekkül : “Kalbin samimiyetle Mevla’ya itamat ederek güzellikleri celbetme, zararlıları def etme dünyevi uhrevi her şeyi ona vermektir sebeblerden yüz çevirip esbabı da yaratanın Mevla olduğunu bilerek hakikata dalmaktır.”( İbn-i Haceri’l-Askalani ) Tevekkül : bir kulun gücünden kuvvetinden sıyrılıp Rabbü’l-âlemin’in gücüne kuvvetinde sükûn bulmasıdır. (Abdülkadir Geylani (k.s)) Tevekkül : kalbi ,Yaratan Mevla’nın kudret eline bırakmaktır. “Benim seçmem benim tercihim sen tercih etmedikçe ne ifade eder ki senin kaderler deryasında kalbimi nereye yönlendirirsen oraya gider ona razı olur demesidir.” Rabbü’l-âlemin’in dileğiyle birlikte kalbin o yöne dönmesi ona razı olması O’ndan gelene sükûn bulmasıdır. (Sehi’l-ettüsteri (r.a)) Ebu Saİd-el Harraz Hz.nin İfadesiyle; “Tevekkül : kalbin itminanıdır, azaların da kalbe tabi olup teslimiyetidir. Ebu Turab En Nahşebi şöyle tarif ediyor; “Tevekkül : Bedeni ubudiyete atmak, kalbi Rabbü’l-âlemin’e katmak ve Rabbımızın her şeye kâfi olacağına itmi’nan olmaktır. Eğer o, Mevla verirse şükreder; o, Mevla vermezse sabreder demektir. “ Ebu Yakup Ennehcuri şöyle tarif ediyor; “Tevekkül : Allah’a tahkikiolarak kemalatına iman edip İbrahim Halilullah teslimiyeti ile hani Cibril, ateşe atıldığında gelmişti de bana ihtiyacın var mı demişti de İbrahim(as) :Eğer Rabbim seni benim için göndermediyse hayır Cibril demişti ya işte o hakikate ermektir. “ Sehil Ettüsteri (r.a) “Tevekkül : kalbin Allah’a itmi’nan olup Allah gayrısından bütün alakaları kesmesidir. Tevekkül katında rızkın az olması çok olması müsavi olmaktır. Karnın aç olması tok olması müsavi olmaktır. Sıhhat veya hastalık halinde bulunmak müsavi olmaktır. Tevekkül her türlü sebebi yaratanın da Mevla olduğunu bilmektir. “ Tevekkül : ubudiyet denizine nefsi atıp Rabbü’l-âlemin’in Rububiyyet sırrına çıkmaktır. Tevekkül : Rabbü’l-âlemin’e kazasına kaderine tam teslim olmaktır. Tevekkül : her halde Mevla’yı Zü’l-celal’e dönmektir. İbnu Atahullah el-iskenderiyye ifadesiyle; “Tevekkül : İçerinin sükûneti ,kalbin itmi’nanı ,azaların da teslim olmasıdır. Tevekkül sebepleri almakla birlikte sebeplere itimat etmemektir. Tevekkül sebeplere yapışmakla birlikte sebepleri halk eden Mevla’yı Zü’lcelâl’i görmektir. Tevekkül : Allah’a itimat ederek ona dayanıp hayırlı maslahat ve menfaatlari temin edip yine onun muhafazasıyla korunduğunu bilip zararları def edenin O olduğunu bilme halidir. Tevekkülün tamamı Allah’a kesin inancın ,yakînin meyvesidir. Ebu Hayyân şöyle ifade buyuruyor; Tevekkül : kulun Rabbü’l-âlemin’e dönmesi kazasına kaderine teslim olmasıdır. Fahruddin-i Razi de şöyle buyuruyor, “insanın zahiri sebepleri dikkate almakla birlikte kalbinin sebeplere meyletmeden Rabbü’l-âlemin’e yönelmesidir.” Azaların sebeplere sarılması caizdir. Ama kalbin sebeplere yönelip kayması tevekkül sırrına ermişlere caiz değildir. İşte insanların ekseriyetle tevekkülü anlama noktasında ihmal ettikleri nokta budur. Sebeplere sarılmak haktır caiz’dir. Sebeplere sarılmak tevekkülü ihlal etmez. Sebeplere azalar sarılırken kalbin o sebeplere takılmamasıdır. Savi(ra) diliyle Tevekkül : bütün hallerde, işlerin tamamında Rabbü’l-âlemin’e kalbin tam güvenmesidir. İmam Kurtubî; “Her halde Allah’a güven Allah’a dayan Allah’a tevekkül et. Bu hal tevekküldür”. Ebu AbdUllAh el-Kuraşî de Tevekkül : “Rabbü’l-âlemin’e her an takılmaktır, her anı ona takılmaktır. Yani Gözün baktığında onun tecellisine takılmasıdır. Kulağın duyduğun da bir hakikate takılmasıdır. Göz, kulak , kalp hepsi Rabbü’l-âlemin’e ve ona götürecek bir hakikate takılmasıdır. İmamı Gazali (r.a) “zahiri sebeplere sarıl ama batın da kalbin sakın ha zahiri sebeplerle meşgul olmasın bu tevekkülü ihlaldir.” Ebu Talibi Mekki (ks)nin ifadesiyle “Tevekkül tevhidin nizamıdır. Salih amellerin de toplayıcısıdır. Hakiki tevekküle eren tevhid mizamının bayrağını dikmiş Salih amelleri de kazanmış olur.” Ebu SüleymanEd-darani buyuruyor ki; “kul zühtiyette kemale erince o zühtiyet kişide tevekkül meyvesi meydana getirir. Kul zahit olmadan mütevekkil olamaz kul zühtiyete ulaşmadan tevekkül ehli olamaz.” Vehb Bin Münebbih (r.a)’da; Tevekkül varılacak son noktadır, hakikatte tevekküle eren de çok azdır. Tevekkülün hakikatını da bulan azdır.” Tevekkül’ün alameti Rabbü’l-alemi’nin kudret hazinesinde olana kişinin kendi elinde ve insanların elinde olandan daha fazla güvenmesidir.” (Hasan-ı Basri (r.a) Tevekkülün Dereceleri Tevekkülün dereceleri vardır. Yani insanlar hakikaten Mevla’ya mı tevekkül ediyor. Yoksa hakikatte tevekkül ettiği şey dünya’nın kendisi mi? Hakiki tevekkülün oluşabilmesi için bir kimsenin hakiki manada tevekkül ehli olabilmesi için İbn-i Kayyim el-Cevziyenin Medarikus-salikin isimli kıymetli eserinde şu esasları sayıyor; Kulun tevekküle ermesi için 1-Rabbini tanımalı, sıfatlarını bilmeli her şeye güç kuvvet getireceğini, her şeye kadir olduğunu, yaratmış olduğu şeylere kâfi olduğunu, yarattıkları şeyleri düzene koyan o olduğunu, her işin sonunun ona varacağını canı gönülden inanmalıdır. 2- Sebepleri dikkate almalı ama sebeplerin hakiki manada Rabbü’l-âlemin’in yaratmış olduğu birer aracı olduğunu bilmeli kalbi kesinlikle sebeplere yönelmemelidir. 3. Kalp tevhit makamında olmalı yani kalbin sebeplere kaymasını kalbin sebeplerle meşgul olmasını engelleyecek kalbinde bir tevhit makamının bulunması lazımdır. 4. Kalbin Allah’a dayanması onunla sükûn bulması onun kalpleri eviren çeviren olduğunu bilmesi ve onun her işi düzene koyacağı kalbin de karar kılmasıdır. 5. Rabbimiz’e karşı kalbinde hüsn-i zan beslemesi gerekir. 6. Kalbin O’na teslim olması, kalbin onun tecelli cezbelerine muhatap olduğunu bilmesidir. 7. Rabbımız’a her işini teslim etmesi kulun Rabbü’l-âlemin’in sırlar deryasına kendisini bırakması seçmenin, ihtiyarın Rabbimiz’in dilemesiyle olacağını kul istedikten sonra dilemeyi, istemeyi yaratanın Allah olduğunu bilmesidir. 8. Tevekkülün ruhu rızadır. Yani rıza olmadan tevekkül olmaz. Hani adamın birisi Hasan-ı Basri (r.a) ye gelmişti de Adam: Efendim hacca gideceğim ama azıksız gideceğim ben Allaha tevekkül etmiş bir kimseyim. Hasan-ı Basri (r.a) adamın haline baktı ki hakikaten diliyle söylediğiyle kalbi birbirine sanki pek uymuyor. O zaman onu şöyle imtihan etti)Peki sen ne zaman gideceksin Adam: işte falan zaman gideceğim. Hasan-ı Basri (r.a) : peki niçin hemen yola çıkmıyorsun. Adam: efendim kervanı bekliyorum. Hasan-ı Basri (r.a) : Ha demek sen tevekkül ehlisin demek sen azıksız yola çıkacaksın hakikatte sen Allaha değil kervandakilerin azık çantasına ,azık torbasına tevekkül etmiş bir kimsesin haberin olsun ... Rabbimiz “Öyleyse mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler. “ (Ali İmran160) . Allah’a dayansınlar çünkü şan şöhret geçicidir, Bir gün koybolur güzellik geçicidir, kaybolur, servet geçicidir, kaybolur insana dayanma ölür velhasıl “«Ve ölmeyen diriye dayan, O'nu överek teşbih et» (Furkân 58).” akıllı insan ölmeyen diriye Rabbü’l-âlemin’e tevekkül eder. Hüngür hüngür alayan bir gence “evladım niçin ağlarsın denilince” “efendim çok sevdiğim biri var idi oda öldü dayanamadım.” “o zaman sen de ölmeyen diriyi sevseydin ya! o zaman sen de ölmeyen diriye muhabbet etseydin ya! Elbette Rabbimiz’in bize sevmesini emrettiklerini severiz Rabbimizin bize sevmesini emrettikleri kimseleri sevmek ibadettir... “Allah'tan korkan ve Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle dedi: "Onların üzerlerine kapıdan girin. Oradan girerseniz muhakkak galip gelirsiniz. Eğer layıkıyla inanıyorsanız yalnız Allah'a dayanın. “(Maide 23) “Gerçek müminler ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, âyetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler. “ (Maide 2) Marifetullah meydanında olduğunu ifade eden bir kimse ,Rabbini bulmak için Rabbini bilmek için BU dünyada olduğunu söyleyen bir kimse tevekküle ermedikçe bu meydan da yol bulamaz. Tevekkül ehlinin sadakatı bir Ebu Bekir Efendimizde gizlidir. Ebu Bekir Sıddık Efendimiz’in mağaradaki Allah’ın Resulü’ne karşı tutumu ona bir zarar gelirmi ki diye tir tir titremesinde tevekkülün hakikati vardır Hz. Ömer Efendimiz’in hicret ederken hadi ben Allah yolunda hicret ediyorum kim çıkacaksa çıksın karşıma deyişindeki şecaatte tevekkül vardır. Hz Osman Efendimiz’in her anı ile Mela’ikeyi kiramın ona gıpta ettiği hayâsında tevekkül vardır. Hz Ali Efendimiz’in ilminde irfanında ve Ashabı Güzin Efendimiz’in tamamının kendilerine indirilmiş olan kitabı ve içlerindeki Peygamberin sözünü doğru çıkarmak için; “Anam babam canım her şeyimiz sana feda olsun Ya Resulallah” deyişinde tevekkülün sadakati vardır. Hz. Lokman oğluna şöyle öğütte bulunmuştu; “Ey oğlum dünya uçsuz bucaksız derin bir denizdir. O denizde pek çok insan boğuldu niceleri o denize girdi de bir daha çıkamadı.Eğer sen gemiyin Allah’a iman olmasını, gemiyin astarının Allah yolunda amel olmasını, gemiyin yelkenin Allah’a tevekkül olmasını isterisen umulur ki; sen bu denizde boğulmadan sağ salim sıhhatli bir şekilde çıkmış olursun. İbn. Müseyyib (ra)anlatıyor Abdullah bin selam(ra) ve Hz. Selman birbirleriyle şu şekilde ahitleştiler herkim önce ölürse Rabbim de müsaade eder ise hallerimizden haber verelim. Ve birisi öldükten sonra diğerine şu şekilde haber verdi; Huzurullah’ta amellerin en eftalinin tevekkül olduğunu buldum. Tevekkül ehlinin halinin Rabbimiz katında daha çok muteber olduğunu buldum. Tevekkül kadar Rabbimiz’in razı olduğu bir şey görmedim. Abdullah bin Abbas öyle buyuruyor; “tevekkül imanın tamamını toplayan güzel bir haslettir. ” Said Bin Cübeyir; “tevekkül (Allah’a dayanmak) imanın yarısıdır.” Cüneyt bin Muhammed “tevhid kalbin sözüdür, tevekkül de kalbin amelidir. Tevhit kalbin ses vermesidir. Tevekkül de kalbin amelidir. “ Füdayl Bin İyaz (r.a); tevekkülün faziletini ifade ederken “tevekkül ibadetin kıvamıdır. Tevekkül kula vacib olan kalbin amellerinin en eftalidir.” “ buyuruyor. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler. Ömer ARİF [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
__________________
Hatirlanmak gönül dagindaki Gül kadar güzelse Unutulmak hüzün dagindaki diken kadar acidir. |
23.05.2008, 14:01 | #12 |
Usta Yiğido
Abdurrahman 58 Şuan
Son Aktivite: 17.06.2016 18:24
Üyelik Tarihi: 15.06.2006
Yaş: 35
Mesajlar: 4.132
Tecrübe Puanı: 1097
|
-->: -CUMA SOHBETLERİ-
Gençliğimiz geleceğimizin teminatıdır. Bazı ülkeler gençlik fakirliği çekerken, harcı İslâm terbiyesi olan sağlam bir aile yapımız sayesinde, dosta güven, düşmana kaygı veren büyük bir genç nüfusa sahibiz. Yarınların ağır sorumluluklarını omuzlayacak olan bu iftihar tablomuzun maddeten ve mânen dopdolu yetişmesi ve her türlü zararlı akım ve alışkanlıklardan korunması, geleceğimize güvenle bakabilmemiz açısından önemlidir. Bunun önemini kavrayan herkesin, üzerine düşeni yapması hem milli bir görev, hem dini bir vecibedir.
Hayatımızda her yaşın ayrı bir güzelliği olmakla beraber gençlik çağının yeri başkadır. Onun için o günler hep özlenir. Bir şair: “Ah o gençlik, bir gün geri dönse de ihtiyarlığın bana neler ettiğini ona bir anlatsam”[1] diyerek özlemini dile getirir. Ama ömürden giden artık geri dönmez ki! Peygamberimiz de bir hadislerinde: “İhtiyarlığından önce gençliğinin kıymetini bil.”[2] buyurarak gençleri ikaz etmektedir. Gençlik kuvvetinin her an eridiğini gören akıllı insan, onun kıymetini bilir ve sonra gençliğini pişman olmayacağı şekilde geçirmeye gayret eder. Gençlik her türlü batıl ve sapkın düşüncelerin, zehir ve şehvet tâcirlerinin hedef kitlesidir. Gençlerimiz bunlardan korunabilmesi için her şeyden önce sağlam bir iman zırhı giymelidir. Zira sağlam bir iman her türlü kötülüğe karşı ilk ve en büyük sığınaktır. Bu hususta Yüce Rabbimiz: “ İman edipte yalnız Rablerine tevekkül edeler üzerinde şeytanın bir hakimiyeti yoktur.”3 İnanma ihtiyacı insanda fıtrîdir. İnanmadan edemez. Kurda kuşa, aya güneşe tapanların derdi de bu boşluğu doldurmaktır. Gençliğimizin iman kabı boş bırakılırsa birisi gelir orayı satanizmle, meditasyon, yoga ve ruh çağırma gibi bâtıl akımlarla doldurur veya gençlerimiz, misyonerliğin ağına düşer ve elimizden alınır Herkes için olduğu gibi genç için de arkadaş seçimi önemlidir. Sevgili peygamberimiz (s.a.v.) beraber oturup kalktığımız arkadaşları kokuya benzetir. “Koku güzel olursa üzerimize güzel koku, pis olursa pis koku siner buyurur.”4 Bir diğer hadislerinde de “Kişi dostunun dini yolu ve yaşayışı üzeredir, öyleyse kiminle dostluk yaptığına dikkat etsin.” buyurur.[5] “Körle yatan şaşı kalkar” gibi ata sözlerimiz de arkadaşlığın etkisini çok güzel ifade eder. Gençlik için istismara açık, tehlikeli hususlardan biri de şehevi duygulardır. Bir genç Rasûlullah (s.a.v.) e geldi. “Ya Rasûlallah bana zina konusunda izin ver” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) onu karşısına aldı ve sormaya başladı: “Sen böyle bir şeyin annene yapılmasını ister misin?” “Hayır, ya Rasûlallah istemem” “Kız kardeşine, halana, teyzene?” “Hayır, istemem” dedi genç. “Senin gideceklerin de ya birinin annesi, kız kardeşi, halası veya teyzesidir. Onlar da istemezler.” buyurdu ve o gence bu duygulardan kurtulması için dua etti.[6] Peygamberimizin duasına mahzar ola bu genç; “Bir daha böyle bir şey aklımdan bile geçmedi” demiştir. Gençliğin bu ve benzeri tehlikelere karşı uyarılmasında büyüklere de önemli görevler düşmektedir. Onlar kendi yanlışlıklarını ve kötü tecrübelerini genç nesle aktarırlarsa onlar da aynı yanlışları yapmaz, ateşlere basmazlar. İyiliği emretmek kötülükten sakındırmak farz… Bunları dinlemek de bir fazilettir. Hepimizin buna ihtiyacı vardır. Hz. Ömer’in ifadesiyle “Nasihat etmeyen ve nasihat dinlemeyen toplumda hayır yoktur.”[7] Hutbemizi peygamberimizin bu husustaki müjdeleri ile bitirelim: “Yedi kişi var ki, hiçbir gölgenin bulunmadığı mahşerde Allah onları gölgelendirecektir… Onlardan biri de gençliğini Allah’a ibadette geçiren genç adamdır.”[ 8] Ahmet EFE / Ebubekir Camii İmam-Hatibi / Bağcılar ______________________________ _ 1 Katru’n-Neda s. 206, Beyit, Ebu’l-Atehiyye’ye aittir 2 el-Müstedrak, Rikak, 4/306 3 Nahl, 16/99 4 Buharî, Zebâih, 31 5 Tirmizi, Zühd, 45 6 Müsned-i Ahmed, 5/257 7 Risaletü’l-Müsterşidîn s. 71 8 Buharî, Ezan, 36 [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
__________________
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] EZAN DİNMEZ DİYEN,BAYRAK İNMEZ DİYEN,ŞEHİT ÖLMEZ DİYEN BİRİLERİ VAR ...!!! |
17.09.2008, 11:10 | #13 |
Usta Yiğido
gul-i_ahmer Şuan
Son Aktivite: 27.08.2010 16:43
Üyelik Tarihi: 15.09.2008
Yaş: 35
Mesajlar: 698
Tecrübe Puanı: 664
|
GÜNÜN SOHBETİ-Hayır Osman! Ruhbanlık yoktur
Hayır Osman! Ruhbanlık yoktur Rasûlullah (s.a.v) bir gün dostlarına kıyametten bahsetmişti. Onlar da çok duygulanıp ağladılar. Sonra içlerinden on kişi Osman Bin Maz'ûn'un evinde toplandı. Aralarında Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ali de vardı. Yaptıkları istişáre neticesinde, bundan böyle dünyadan el etek çekmeye, gündüzleri oruçla, gecelerini de sabaha kadar ibádetle geçirmeye, et yememeye, kadınlara yaklaşmamaya, güzel koku sürünmemeye ve yeryüzünde gezip dolaşmamaya karar verdiler. Bu haber Peygamber Efendimiz'e ulaşınca, kalkıp Osman Bin Maz'ûn'un evine gitti fakat kendisini evde bulamadı. Hanımına, Osman ve arkadaşlarının kendisine gelmeleri için haber bıraktı. Onlar da Peygamber Efendimiz'in huzuruna çıktılar. Efendimiz, karar aldıkları hususları kendilerine sayarak: - "Bu konularda ortak karar almışsınız, öyle mi?" dedi Onlar: - "Evet ey Allah'ın Resulü bizim böyle bir karar almakta hayırdan başka bir gayemiz yoktur" dediler. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v): -"Şüphesiz ki ben bunlara emrolunmuş değilim. Bu doğru değil. Elbette sizin üzerinizde nefislerinizin hakkı vardır. Bazen oruç tutun, bazen tutmayın. Gece hem ibadet edin hem uyuyun. Ben hem ibádet ederim hem de uyurum. Oruç tuttuğum günlerde olur. Tutmadığım günlerde. Et yediğim gibi hanımlarımla beraber olurum. Kim benim Sünnet'imden yüz çevirirse benden değildirÖ" (Vahidi, s. 207-208; Ali el-Kárî, el-Mirkát, , 182-183) Peygamberimiz Sahabeyi hayatın içine çekecektir bu tavrıyla. Hz. Ebû Bekir, dini yaşama husûsunda büyük bir azim ve gayrete sahipti. Bazı arkadaşlarıyla, Allah Rasûlü (s.a.v) gibi olmadıkları gerekçesiyle daha fazla ibadet etmeleri gerektiğini düşünmüşlerdi. Ancak peygamberimiz ruhbanlığa müsaade etmeyerek, ashábından kendi Sünnet'ini takip etmelerini istedi. GÜNÜN AYETİ İnsanların içinde öylesi vardır ki herhangi bir bilgisi, rehberi veya aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışmaya kalkar. (Hacc 22/8) GÜNÜN HADİSİ Ebu Hureyre (r.a.) Peygamberimizin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: Olgun mümin ahlakı en güzel olandır. Ahlak bakımından en iyi olanınız da aile fertlerine en iyi davrananızdır. (Ebu Davud, Sünnet: 14; Tirmizi, İman: 6) GÜNÜN DUASI Yatağından kalktığında şöyle buyururdu: (Okunuşu) "Rebbiğfir ve'r-ham vehdi Li's-sebili'l Akvam." (Anlamı) "Rabbim bağışla, merhamet et ve en doğru yola ilet." ALINTI |
17.09.2008, 11:23 | #14 |
Yasaklı
dark_yamtar58 Şuan
Son Aktivite: 23.12.2009 15:39
Üyelik Tarihi: 13.04.2008
Mesajlar: 3.391
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: GÜNÜN SOHBETİ-Hayır Osman! Ruhbanlık yoktur
Kardeşim çok ağır konulara giriyorsun vallahi bu yazdıklarına sakin kafa lazım o zaman bizlerde internetten ulaşıp bu konularda bilgi sahibi oluyoruz ama şu anda bu yazıyı ne okuyabilir nede sana yorum yapabilme olanağımız yok
|
17.09.2008, 11:40 | #15 |
Usta Yiğido
MeLody58 Şuan
Son Aktivite: 02.06.2015 18:15
Üyelik Tarihi: 02.08.2008
Mesajlar: 2.608
Tecrübe Puanı: 861
|
--->: GÜNÜN SOHBETİ-Hayır Osman! Ruhbanlık yoktur
Bu konuLarı AydınLattın için Çok Tşk Ediyorum ALLah Razı OLsun...
|
17.09.2008, 11:45 | #16 |
Usta Yiğido
gul-i_ahmer Şuan
Son Aktivite: 27.08.2010 16:43
Üyelik Tarihi: 15.09.2008
Yaş: 35
Mesajlar: 698
Tecrübe Puanı: 664
|
Cevap: --->: GÜNÜN SOHBETİ-Hayır Osman! Ruhbanlık yoktur
SEN YORUM YAPSANDA OLUR YAPMASANDA.. BENM İÇİN FARKETMEZ.. Kİ KİMSE YORUM YAPMASADA BENM İÇİN BİŞEY EKSİLMEZ.. BEN YAZIMI KOYARIM OKUYAN OKUR ORASI BENİ BAĞLAMAZ..AYRICA KENDİ ADINA YAZARSAN SEVİNİRİM....
|
17.09.2008, 11:46 | #17 |
Usta Yiğido
gul-i_ahmer Şuan
Son Aktivite: 27.08.2010 16:43
Üyelik Tarihi: 15.09.2008
Yaş: 35
Mesajlar: 698
Tecrübe Puanı: 664
|
Cevap: --->: GÜNÜN SOHBETİ-Hayır Osman! Ruhbanlık yoktur
|
17.09.2008, 11:52 | #18 |
Usta Yiğido
MeLody58 Şuan
Son Aktivite: 02.06.2015 18:15
Üyelik Tarihi: 02.08.2008
Mesajlar: 2.608
Tecrübe Puanı: 861
|
--->: GÜNÜN SOHBETİ-Hayır Osman! Ruhbanlık yoktur
tesekkür ederim ne demek tabiki yazacaksın bizde bizim için ordan bir ders alacagız okumak istemeyenlerde insanların yaptıgı şeylere eleştiri yapmasınlar allah kelamının başımınzın üstünde yeri var o yazmazsa ben yazmazsam kim yazazak nerden ögrenecegiz
|
17.09.2008, 12:46 | #19 |
Usta Yiğido
sonbahar5803 Şuan
Son Aktivite: 21.09.2009 14:57
Üyelik Tarihi: 26.09.2005
Mesajlar: 1.078
Tecrübe Puanı: 811
|
Cevap: GÜNÜN SOHBETİ-Hayır Osman! Ruhbanlık yoktur
Allah razı olsun kardeşim. O kadar güzel konulara değiniyorsunuzki...
İnsanların içinde öylesi vardır ki herhangi bir bilgisi, rehberi veya aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışmaya kalkar. (Hacc 22/8) Kuran, Sünnet, icma ve kıyas bir Müslümanın kaynağı olmalı. Bizler mürşit değiliz elbette; yorum yaparken, konu paylaşırken bu kaynaklardan yararlanıyoruz.
__________________
İnsan yaklaştığınca yaklaştığından ayrı Belli ki, yakınımız yoktur ALLAH’tan gayrı... |
17.09.2008, 12:48 | #20 | |
Usta Yiğido
gul-i_ahmer Şuan
Son Aktivite: 27.08.2010 16:43
Üyelik Tarihi: 15.09.2008
Yaş: 35
Mesajlar: 698
Tecrübe Puanı: 664
|
Cevap: GÜNÜN SOHBETİ-Hayır Osman! Ruhbanlık yoktur
Alıntı:
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|