26.11.2008, 18:11 | #11 |
Usta Yiğido
MeLody58 Şuan
Son Aktivite: 02.06.2015 17:15
Üyelik Tarihi: 02.08.2008
Mesajlar: 2.608
Tecrübe Puanı: 857
|
Cevap: Marifetname
11-BÖLÜM:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Yedinci göğün yapısını ve onda olan zühal (satürn) feleğini altı madde ile bildirir. Birinci Madde Zühal yıldızının mümessil feleğini bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Yedi gezegenin biri zühal feleğidir ki, ay feleğinden itibaren sayılınca yedinci felektir. Güneş feleğinin üzerinde bulunup, yüksek felekler ismiyle şöhret bulmuş olan üç feleğin e büyüğü ve en yükseğidir. Zühal yıldızı, geyvan lakabıyla lakaplanıp, astronomlar on: Büyük uğursuz, hızlı hindi demişlerdir. Bu felekte zühalden gayri yıldız yoktur. Bu feleğin hâkimi sadece zühaldir. Müşteri yıldızı, en büyük saadet; merih, cellat görünüşlüdür, ona küçük uğursuz demişlerdir. Fakat küçük saadet olan güzel yüzlü zühredir. Zühal ve karışık sofra görünümlü Utarit, güzel yüzlü güneş feleğinin altında karar kılmalarıyla iki aşağılıklar olarak isimlendirilip; üç yüksek ve iki alçak denilip, cümlesine başka bir nâm ile beş şaşırmış derler. Işıklı güneşe büyük ışıklı, güzel görünümlü aya küçük ışıklı denilip; hepsi de yedi gezegen nâmıyla meşhur olmuştur. Astronomlar, zühal yıldızı için üç adet felek ispat edip; birinci felek ki küllî felektir, merkezde, eksende, kutupta, kuşakta ve harekette burçlar feleğine benzediği için buna: Mümessil felek demişlerdir. İkincisi, merkez dışı felektir ki, mümessili altında iki paralel yüzeyde bulunup, dönüş merkezi dayanıklı olduğundan, buna: Taşıyıcı felek demişlerdir. Üçüncü feleğe: Döndürücü felek derler ki, zühal yıldızı onun tarafında çakılmış olup; döndürücü felek kendi merkezi üzere hareketiyle döndükçe, zühali, hareket ettirip, döndürdüğü için buna: Döndürücü felek demişlerdir. Mümessil felek, küllî felektir. İki paralel yüzeyle çevrili yuvarlak bir cisimdir. Yüksek yüzeyi üstünde olan sabit yıldızlar feleği, onun çukur yüzeyine ve alt yüzü, altında ola müşteri feleğinin yumru yüzeyine teğettir. Bu feleğin üstünde ve altında bulunan diğer küllî felekler gibi büyük feleğin hareketine uyup; ilk hareket ile âlemin merkezi çevresinde doğuda batıya hareket eder. İkinci olarak, kendi hareketiyle âlemin merkezi çevresinde, sekizinci feleğin hareketi kadar, batıdan doğuya âheste gider. Anlatılan bu feleğin altında ola felek küreleri dahi aynı şekilde doğuya yönelik hareketle muttasıf olup ve bizzat da batıya yönelik hareketle muttasıf olmuşlardır. Açıklaması gelecektir. İkinci Madde Zühal yıldızının, merkezinin dışındaki feleğinin yapısını bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlara göre; yedi gezegen yıldıza ârız olan çeşitli işlerin tanzim ve tesviyesi, küllî feleklerin içlerinde, cüzi ve ikinci feleklerin çeşitli dönüş ve tavırlarının isbatı gerekir. Zühal yıldızının durumunun nizamı için mümessil feleğin cisminin içinde yani iki paralel yüzeyle kuşatılmış olan gövdesi içinde Hamil (taşıyıcı) nâmıyle ikinci bir felek takdir etmişlerdir. Bu takdir olunan ikinci felek yere şâmil ve merkezi, âlemin merkezinden kendi çapının parçalarıyle altıbuçuk derece uzaklık ile en üst tarafında, dış iki paralel yüzeyle kuşatılmış küre bir cisimdir. Bu kürenin yumru yüzeyi ilk feleğin yumru yüzeyiyle bir noktada temas etmişlerdir ki, o nokta evc (doruk) ismiyle isimlendirilmiştir. O nokta âlemin merkezine nispetle en uzak noktadır. Zühal yıldızı o noktaya geldikte; yerin merkezinden oldukça uzak ve yüksek olmuştur. Bunun gibi, bu ikinci feleğin iç yüzeyi, birinci feleğin iç yüzeyine doğu noktasında teğettir. O noktaya haziz (etek) adı verirler. Bu nokta, âlemin merkezine nispetle en yakın noktadır. Zühal yıldızı bu taşıyıcı feleğin hareketiyle bu noktaya geldikte; yerin merkezine oldukça yaklaşmış ve alçalmış olur. Şu halde bu hareket ettirme takdirince o ilk felekten bu taşıyıcı nâmıyle meşhur olan ikinci felek ayrılıp, bu surette boşaldıkta, ilk felekten zorunlu olarak değişik kalıklıkta iki küre geriye kalır ki, biri ikinci feleği içine alır, biri ikinci felekten boşalır. Taşıyıcı feleği kuşatan kürenin ince tarafı, doruk noktaya, kalın tarafı eteğe doğrudur. Öteki kürenin kalın ve ince tarafı bunun tersinedir. Bu iki kürenin, mümessil feleğin tamamlamakta katkıları olduğundan birine dolanın tamamlayıcısı ve birini boşalanın tamamlayıcısı adını vermişlerdir. Her feleğin özel bir hareketle dahi hareketi kararlaştırılmış olup; kendine mahsus eksen ve kutuplar üzerinde deveran edip, dönüşünü tamam etmek kesin bir iş olmakla; zühal feleğinin taşıyıcı feleği, burçlar feleğinin altında, mümessil feleğin altında kendi hareketiyle batıdan doğuya hareket edip, yıldızları kendisiyle beraber hareket ettirir. O halde zühal yıldızı onunla gidip, oniki burcun her birinde ikibuçuk sene ikamet edip; yirmidokuz sene beş ay altı günde bir devresini tamamiyle tamamlar. Taşıyıcı felek, yerden çok uzak ve dairesi geniş olmakla; zühal yıldızının hareketi, altında bulunan diğer gezegenlerden ağır görünür. Allah her şeyden münezzehtir. Üçüncü Madde Zühal yıldızının döndürücü feleğini bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar yine yıldızlarının durumlarının tanzimi için bu kadar miktarla yetinmeyip; ancak güneşte merkez dışı olan bir başka ikinci felekten söz etmişlerdir. Lakin diğer gezegenlerde yere şâmil olmayan küçük gezegenler tespit edip, bunlara: Döndürücü felekler adını vermişlerdir. Şimdi zühalin döndürücü feleği, zühalin mümessil feleğinde yere şâmil olmayan bir küçük felektir ki, yıldızın kendisi, taşıyıcı ve merkez dışı olan ikinci feleğin kuşağında yerleşmiştir ki, çapı, taşıyıcının iki yüzeyine teğettir. Döndürücü felek tek bir yüzeyle kuşatılmış bir küredir. Taşıyıcı feleğin içinde, kendi mekânında belirli bir hareketle batıdan doğuya yani burçlar sırası üzere dönüp; bir tarafında iki kutbu arasında çakılmış olan, zühal yıldızını da döndürür. Bu döndürücü felek, kendi merkezi çevresinde batıya doğru hareketiyle bir gün bir gecede kendi kuşağının üçyüzaltmış derecesinden bir dereceye yakın hareketiyle, bu yıldızı, güneşin ortasına mutabık hareket ettirir ki, senede bir kere devresini tamam eder. Buna: Yıldızın değişik hareketi derler. Zühal, bir yüzey ile çevrili bir kürevî cisimdir, içi dolu ve ışıklıdır. Zühal, döndürücü feleğin içindedir ki, yıldızın yüzeyi, döndürücü feleğin kuşağı üzerinde onun yüzeyine ortak bir noktada teğet olmuştur. Yani zühalin cismi, döndürücününkine tamamen temas etmiştir ve taşıyıcının bir tarafında döndürücü feleğin hareketi gibi belirli bir sıra üzere zühal yıldızının dahi kendi merkezi etrafında dönücü olduğunu rasatçıların çoğu görmüşlerdir. Çünkü zühal feleğinin durumu özetle yazılıp ve parçalarının tertibi takrir ve yapısı ve şekli bu kadarca beyan ve tasvir olunmuştur. İmdi bu kıyas ile bunun boşluğunda olan müşteri feleğinin ve onun içinde olan merih feleğinin ve güneş feleğinin içinde bulunan zühre feleğinin şekil e durumlarını her yönleriyle, bu zühal feleğine benzerliklerinden, tamamiyle bilinmiştir. Lakin bunlardaki üç feleğin hareketleri, değişik ve yıldızlarının nitelikleri farklı; uzaklık ve cisimleri farklı olmakla; her birinin hareketlerinin miktarlarını, yıldızlarını ve sıfatlarını, uzaklıklarını ve kürevî cisimlerini birer bölüm ile tafsil ve kendilerine özgü özelliklerini beyan etmek lazımdır. Dördüncü Madde Zühal yıldızının düz gitme, durma, yavaşlama ve süratini; geri dönmesini ve şaşkınlığını; güneş ile olan bağlantı ve güneşe yaklaşmasını bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Yedi gezegenden güneşle aydan gayrisine, yani üç yüksek ile bir alçağa, beş şaşırmış denilmesinin sebebi; bunlar kâh düz, kâh yavaş giderler, kâh durur, kâh geri dönerler. Yine bazen durup yavaş yavaş hareket ederler, bazen da düz ve süratli giderler. Bu durumların açıklanması budur ki: Döndürücünün doruğunda oldukta; kendi merkezi, döndürücünün merkezi hareketine, burçlar sırası üzere muvafakat edip; yıldız, hızlı hareket eder görünür. Yıldız, döndürücüye bir miktar meylettikte; düz hareket eder. Eteğe inmesi halinde, kendi merkezi inişte olduğu için hareketi görünmez olup, yıldız duraklar görünür. Yıldız, döndürücünün eteğine yakı oldukta; kendi merkezinin sıraya aykırı hareketi, döndürücünün merkezi, taşıyıcının hareketiyle uygunluk üzere olmayıp iki hareket birbirine karşı ve muarız olduğu için, yıldız durur görünür. Yıldız, eteğe indikte; kendi merkezinin hareketi, döndürücünün merkezininkinden fazla olduğu için yıldız, geriye döner görünür. Yıldızın dönüşü tamam olup, iki hareket yine eşit geldikte; ikinci kez durur görünür. Bu duruştan sonra yükselme halinde kendi hareketi yine görünmez olur. Yıldız yine yavaş hareket eder görünür. Bu yavaş hareketten sonra yine düz hareket eder görünür. Halbuki yıldız, kendi dönüşüne düz hareket devresini ihtilâfsız tamam eder. Zira ki, feleklerin ve yıldızların hareketleri, kendi küreleri kuşağına oranla ebediyyen basit ve benzerlidir. Yıldızın geriye dönüşünden önceki durağına ilk makam, sonrakine ikinci makam derler. Zühal yıldızının geriye dönüşü dört ay, düz hareketi sekiz ay ve yirmi gündür. Güneşe kıyasla beş şaşırmışa bağlantı ve yaklaşma ârız olmuştur. Zühalin, döndürücüsünün orta yerinden kendi merkezine uzaklığı; güneşin merkezinin burçlar feleğinden olan orta yerinden döndürücünün merkezinin orta yerinin uzaklığı gibidir. Zühal yıldızı, döndürücüsünün ortasının doruk noktasında bulunduğu halde, hep orta bir yakınlıkla güneşe yakın olur. Zira ki güneşin merkezi, döndürücünün merkezinden uzak oldukça, döndürücünün orta zirvesinden yıldızın merkezi dahi güneşin uzaklığı kadar uzak olur. Tâ güneş, döndürücünün merkezine karşı oluncaya değin, yıldız dahi döndürücünün eteğine iner. O halde zühal yıldızının güneş ile uzaklık ve yakınlığı, döndürücüsünün zirvesinde bulunduğu halde uygun olur. güneş ile karşılıklı olması, döndürücünün eteğinde bulunduğu halde olur. Müşteri ve merih yıldızlarının dahi güneşle bağlantıları bunun gibi bulunur. Her biri kendi bölümünde anlatılacaktır. Zühal yıldızının her iki yaklaşması arasında olan müddeti, bir sene onüç gündür. Zira ki her üçyüz yetmişsekiz günde bir kere, burçlar feleğinde, güneşin mekânına gelip, bu yüzden görünmeyip yakın olması itibariyle bu duruma iki gezegenin çakışması ve güneşe yaklaşması denilmiştir. Zühal yıldızının taşıyıcı feleğinin, burçlar kuşağından güneye ve kuzeye ikişer buçuk derece eğilimi mevcut iken döndürücü feleğin dahi zirvesi ile eteği, eğilimli feleğinden kâh güneye kâh kuzeye dört buçuk derece kadar eğilimli olduğundan; bu yıldızın seyrinde enlem değişikliği bulunup, şaşırmış gibi görünüp, bundan dolayı şaşırmış olarak isimlendirilmiştir. Beşinci Madde Zühal yıldızının doruk ve etek noktalarını, tepe ve kuyruk düğümlerini bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Yedi gezegenden her yıldızın bir doruğu vardır ki, o, ona ulaştıkta; kendi feleğinden ve yerden oldukça yüksek ve uzak olmuş olur. Zirvenin karşıtı olan yere: Ete derler ki, yıldız ona geldikte; yere yakın olmakla kendi feleğinden oldukça aşağıya inmiş olur. O halde yıldız, zirvesinde yoldukça kuvvet bulup, eteğe geldikte zayıf olur. Feleğin ilk yarısında oldukça, eteğe inici olup ikinci yarısında zirveye yükselici olur. Zirvelerle etekler arası uzaklığı belirlidir, asla değişmez. Zira ki burçlar feleğinden zirve yerleri bilinse, onların karşıtı etek yerleri itibar olunur; aksiyle dahi bulunur. Tepelerin yerleri bilindikçe; kuyrukların yerleri dahi bilinir; aksiyle de belirlenir. Zira ki, zirveler mukabili etekler olduğu gibi, tepeler mukabili de kuyruklardır. Bu o yerdir ki, onda gezegenlerin felekleriyle burçlar feleği kesişmiştir. İki yerde, iki kesişme noktası oluşmuştur ve birbirine karşılıklı gelmiştir. Bu durumda o iki noktanın birine tepe, birine kuyruk derler. Tepe o noktadır ki, yıldız yondan ayrıldıkta onun enlemi kuzey olur. O noktanın karşısında olan noktaya kuyruk derler ve bu o noktadır ki, ondan yıldız geçtikte, onun enlemi güneyde olur. Burada enlemden murat, güneşin yolundan, yıldızın güneyde ve kuzeyde bulunan uzaklığıdır. Zühalin doruğu, tepe ve kuyruk noktaları ortasında yani eğilimli feleğin burçlar kuşağından kuzey tarafına fazla meylinden elli derece geridedir. Çünkü ayın zirvesinden başka zirveler ve öteki noktalar, sabit feleklerin yavaş hareketine uygun hareket edicidirler. Şimdi rumî tarihin binbeşyüz onyedi senesinde zühalin zirvesi, yay burunun dokuzbuçuk derecesinde olup; eğer dahi yay burcunun karşısında olan ikizler burcunun aynı şekilde dokuzbuçuk derecesinde belirlenmiştir. Tepesi yengeç burcunun dokuzbuçuk derecesinde olup, kuyruğu dahi yengeçin karşısında olan oğlak burcunun bunun gibi ondokuzbuçuk derecesinde belirlenmiştir. Lakin halen rumî tarih, şu anda ikibin altmış dokuz seneye başlamıştır. Hicrî sene de, binyüzyetmiştir. Şu halde, astronomların çoğu, sözbirliğiyle zirvelerin ve eteklerin her yetmiş güneş yılında bir derece hareketleri hesabiyle, o tarihten bu tarihe gelinceye değin her biri yaklaşık olarak sekiz derece hareket etmiştir. Halen zühalin zirvesi, yay burcunun onyedi buçuk derecesine ve eteği, ikizlerin aynı derecesine gitmiştir. Tepe noktası, yengeç burcunun yirmiyedibuçuk derecesine ve kuyruk noktası, oğlak burcunun aynı derecesine yetmiştir. Şimdi buna kıyasla her tarihte tepe ve etek noktaları bilinir. Altıncı Madde Zühal yıldızının tabiat ve vasıflarını, uzaklık mesafesini, cisminin ölçüsünü bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Bu zühal yıldızının tabiati son derece soğuk ve kurudur. Gündüzsel erkek bulunup, en büyük uğursuz bilinmiştir. Buna bakmak, keder ve üzüntü vericidir. Nitekim çiçek zühreye bakmak, sevinç ve safra verici bulunmuştur. Bu yıldıza, ahmak, cahil, cimri, kıskanç, yalancı, lanetli, gamlı, tenbel, kalın kafa ve zararlı sıfatları nispet kılınmıştır. Bu yıldız, rahimlere düşen döllere şans olsa; bunun tabiatı ve vasıfları, o döllere Allah'ın izniyle sirayet edip olan çocukta, bu vasıfların ortaya çıkması tecrübe olunmuştur. Bu yıldız, çarşamba gecesiyle cumartesi gündüzüne hâkim bulunmuştur. O gece ve gündüzün ilk saatleri buna nispet kılınmıştır. Rasatçılar, geometriciler ve matematikçilerin ittifakıyle zühal feleğinin yumru yüzeyinin âlemin merkezinden uzaklığı takriben otuzüçbin kere bin ve beşyüz onbin dörtyüzelli fersah ölçülmüştür. Bu ölçülen feleğin kalınlığı, onbin kere bin ve beşyüzonyedibin dokuzyüz altmışüç fersah takdir ve tahmin kılınmıştır. Zühal yıldızının cisminin yerküre kadar bulunduğu geometrik deliller ve matematik hesaplarla ispat olunmuştur. Bizim bu felekler ve yıldızların durumlarını özetle aradığımız, ibretlerle dolu kâinatta, ilahî cilveleri görüp, hayran olmak ve yaratıcısını bilmektir. Her şeyden geçip ona yönelmektir. Biz bu kitapta yazdığımız yıldızların cisimlerinden murat, hakiki cisimlerdir ki ölçü ve tartı hesabiyle ilk iş olarak cisimlerin ölçüleridir. Astronomik ölçülere feleklerin çakışması, güneşe yaklaşması, kaybolması ve vakitlerin tayini için yıldızın yakınlık ve uzaklığı sebebiyle ve gözetleme hesabıyle tahmin olunan itibarî cisimler değildir. Bunlar kesin bilgilerdir. |
26.11.2008, 18:12 | #12 |
Usta Yiğido
MeLody58 Şuan
Son Aktivite: 02.06.2015 17:15
Üyelik Tarihi: 02.08.2008
Mesajlar: 2.608
Tecrübe Puanı: 857
|
Cevap: Marifetname
13-BÖLÜM:
BEŞİNCİ BÖLÜM Beşinci göğün yapısını ve burada hâkim ola merih yıldızının vasıflarını beş madde ile açıklar. Birinci Madde Merih yıldızının mümessil feleğini bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Yedi gezegenden sayılan merih feleğidir ki, ay feleğine nispetle beşinci felektir. Güeş feleğinin üstünde bulunup, yüksek felekler nâmıyle meşhur olan üç feleğin en aşağıda olanı ve yere en yakını olup; kırmızı merih yıdızı onda hâki bulunup, küçük uğursuz adını almıştır. Astronomlar, merih yıldızının yapısı için dahi üç adet felek ispat edip, nizamını vermişlerdir ki: Birinci felek, merkezde, kuşakta, kutuplarda ve harekette burçlar feleğine benzer ve mümessildir. ikinci felek, merkez dışıdır ki, ilk feleğin içinde iki paralel yüzeyde bulunup, döndürücünün merkezini taşıyıcıdır. Üçüncü felek, döndürücü felektir ki, merih yıldızı onun bir tarafında çakılmış olup, döndürücü kendi merkezi üzerinde hareket eyledikçe, merihi dahi kendisiyle birlikte hareket ettirir. Merih yıldızının mümessil feleği ki, külli felektir. İki paralel yüzeyle kuşatılmış kürevî bir cisimdir. En üst yüzeyi üzerinde bulunan müştei feleğinin çukur yüzeyine ve alt yüzeyi altında olan güneş feleğinin yumru yüzeni eteğettir. Mümessil felek, kendi üstünde ve altında olan öteki gezegenler gibi, önce büyük feleğin süratli hareketine tâbi olup, o birici hareketle âlemin merkezi çevresinde doğudan batıya zorunlu hareket eder. İkinci olarak, kendi hareketiyle âlemin merkezi etrafında sekizinci feleğin yavaş hareketi kadar bir hareketle batıdan doğuya âheste gider. Aynı zamanda sekizinci feleğin hareket ettirmesiyle hareket eder. Doruk, etek, tepe ve kuyruk noktaları, bu hareketle her yetmiş senede ancak bir derece kadar kendi kuşağından yol alır. İkinci Madde Merih yıldızının merkez dışı feleğini, yapısı ve hareketiyle bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Bu merih yıldızının durumunun düzeni için, mümessil feleğinin gövdesi içinde, taşıyıcı nâmıye tayin olunan ikinci felektir ki, yere şâmil, merkezi, âlimin merkezinden kendi çapı parçalarıyle, oniki derece mesafe ile doruk yönü dışında iki paralel yüzeyle kuşatılmış bir küre isimdir. bu kürenin yumru yüzeyi birinci feleğin yumru yüzeyi ile ortak bir noktada temas etmiştir ki, o noktaya doruk derler. O nokta, âlemin merkezine kıyasla en uzak nokta olduğundan, merih yıldızı, taşıyıcının hareketiyle o noktaya geldikte; yerin merkezinden oldukça uzak ve yüksek olur. İkinci feleğin çukur yüzeyi, birinci feleğin çukur yüzeyine ortak bir noktada teğettir. Bu noktaya etek derler. Zira ki, o, âlemin merkezine nispetle en yakın nokta olup, yıldız, taşıyıcı feleğin hareketiyle bu noktaya geldiğinde, yerin merkezine çok yaklaşmış ve alçalmış olur. Birinci felekten ikinci felek ayrılıp, adı geçen küre boşaltıldıkta; ilk felekten zorunlu olarak iki değişik cüssede küre meydana gelir ki, biri ikinci feleği içine alır, biri ikinci felekle birlikte boştur. dolu kürenin ince tarafı doruğa, kalın tarafı eteğe doğrudur. Boş kürenin ince ve kalın tarafları, dolunun tersine gelir. Bu iki kürenin, feleğin tamamlanmasında katkıları tamam olmakla; birine içine alanı tamamlayan, ötekine boşalanı tamamlayan derler. Her bir feleğin kendine has belirli bir hareketi olup, kendine mahsus eksen ve kutuplar üzerinde dönüp, dönüşünü tamam etmek kaçınılmaz olmakla; merihin eğilimli feleği dahi, müşterinin külli feleği altında, kendi mümessil feleği içinde, kendi merkezi çevresinde kendine özgü hareketiyle batıdan doğuya hareket edip, merih yıldızını da hareket ettirir. Yıldız, düz gidişte bir burçta kırk gün miktarı kalıp, geri dönüşü halinde bir burçta iki ay kadar durup, yaklaşık olarak iki senede bir dönüşü tamam eder. Bu felek, kendi altında bulunan feleklere nispetle yerden uzak ve dairesi geniş olduğundan, merih yıldızı altında olan öteki gezegenlerin hareketinden daha ağır hareket ediyor görünür. Üçüncü Madde Merih yıldızının döndürücü feleğini, şekil ve hareketiyle bildirir. Ey aziz, malim olsun ki, astronomlar, bu merih yıldızının dahi durumlarının tanzimini belirlemek konusunda bu kadarla yetinmeyip, yere şâmil olmayan bir küçük felekten daha sözederler. Ona: Döndürücü felek demişlerdir. Döndürücü felek, merihin mümessil feleğinde, yere şâmil olmayan ve kendi taşıyıcı feleğine nispetle bir küçük felektir ki, güneşin mümessil feleğinden daha büyük ve geniştir. Yıldızın kendisini taşıyıcı ve onunla bezenmiştir. Merkez dışı olan ikinci eğilimli feleğin kuşağında gömülmüştür ki, döndürücünün çapı taşıyıcının iki yüzeyine teğettir. Döndürücü felek, bir tek yüzeyle kuşatılmış dolu bir kürevî cisimdir. Kendi mekanında eğilimli feleğin cisminde, belirli bir hareketle batıdan doğuya dönüp, bir tarafında çakılmış olan merihi de hareket ettirir. Bu felek kendi merkezi çevresinde batıdan hareketiyle, merihi, bir gün bir gecede kendi kuşağının üçyüz altmış derecesinden yaklaşık bir derece kadar mesafe alıp, gider. Böylece senede bir dönüşünü tamam eder. Bu harekete, yıldızın değişik hareketi, yıldızın özel hareketi derler. Merih yıldızı dahi, bir yüzeyle kuşatılmış dolu ve ışıklı bir kürevî cisimdir. Kendi döndürücüsünün cisminde gömülmüştür ki, yıldızın yüzeyi, döndürücünün iki kutbu ortasında, kuşağı yanında bir tarafta bulunan bir ortak noktada döndürücünün yüzeyine teğettir. Yani yıldız tamamiyle döndürücünün yüzeyine teğettir. Yani yıldız tamamiyle döndürücünün cisminde bulunup, yüzeyi yüzeyine temas etmiştir. Taşıyıcının bir tarafında, döndürücünün açıklanan hareketi gibi bu yıldızın dahi, döndürücü feleği tarafında, kendi merkezi çevresinde dönücü hareketi yeni rasatçılar gözetleyip, incelemişlerdir. Dördüncü Madde Merih yıldızının süratini, düz gidişini, yavaş gidişini ve duraklayışını, geri dönüş ve şaşırmışlığını ve güneş ile olan bağlılık ve yaklaşımını bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki; Merih yıldızına dahi kâh sürat, kâh istikâmet, kâh yavaşlık, kâh duraklama ve kâh geriye dönüş ve yürüyüşünde şaşırmışlık ârız olur. Bu durumların çalışması budur ki: Bu yıldız, döndürücü feleği üzerinde bulundukta; kendi merkezinin hareketi, döndürücü feleğinin merkezinin hareketine burçlar sırası üzere uyup, eşlik etmesiyle, yıldız, hızlı hareket eder görünür. Ne zaman ki yıldız, döndürücü tarafına bir miktar eğik, o demde düz hareket eder görünür. Yıldız, döndürücünün aşağısına inişte, yavaş hareket eder görünür. Zira ki, yıldızın kendi merkezi, inişte olduğundan, hareketi görünmez olup, sadece döndürücünün hareketi görünür. Yıldız döndürücünün aşağısına yakın oldukta; burçlar sırasının aksine hareketi, döndürücüsü merkezinin taşıyıcı hareketiyle sıraya uygun olan hareketine eşit olup, iki hareket biribirine karşı olmakla, yıldız duruyor görünür. Yıldız, döndürücünün altına indikte; kendi merkezinin hareketi, döndürücünün hareketinden fazla olup, yıldız, geri dönüyor görünür. Yıldızın dönüşü tamam olup, iki hareket yine eşit oldukta; tekrar durur görünür. Bu duruştan sonra yine yavaş hareket eder görünür. Zira ki, yıldızın kendi merkezi, döndürücünün doruğuna yükselmiş olmakla; hareketi görünmez olup, ancak döndürücünün merkezinin hareketi görünür. Yavaşlamadan sonra yine düz ve hızlı hareket eder görünür. Halbuki yıldız, kendi döndürücüsünde dönüşünü ihtilâfsız tamam eder. Çünkü, yıldızların ve feleklerin hareketleri, kuşaklarına nispetle benzerli, basit ve düzdür. Yaldızın geri dönüşünden önceki duruşuna: İlk makam, sonrakine ikinci makam derler. Merihin geri dönüş süresi, iki ay onyedi gündür. Düz gidişi, yirmiüç ay üç gündür. Bu yıldızın eğilimli feleği, burçlar kuşağından güney ve kuzeye bir derece eğilimli iken, döndürücü feleğinin dahi doruğu ve eteği, eğilimli felekten kâh güneye, kâh kuzeye eğik olup, yaklaşık olarak ikibuçuk derece enlem farkı dahi bulunup, yürüyüşünde şaşırmış gibi görünür. Bunun için: Şaşırmışlıkla isimlendirilmiştir. Güneşe nispetle bu merih yıldızına ârız olan bağlantı ve yaklaşımın beyanı budur ki: bu, zühal ve müşteir gibi sürekli döndürücüsünün doruğundan kendi cisminin merkez uzaklığı, güneşin merkezinin burçlar feleğinde olan orta notasından döndürücüsünün orta noktasına uzaklığı gibidir. Şu halde merih de onlar gibi, döndürücüsünün doruğunda bulunduğunda, güneşe orta bir yaklaşımla yaklaşmış olur. Zira ki, güneşi merkezi, döndürücünün merkezinden uzak oldukça, yıldızın merkezi dahi, döndürücünün doruğunda güneşin uzaklığı miktarı uzak olur; ta güneş, döndürücünün merkezine karşı oluncaya değin yıldız dahi döndürücünün eteğine iner. O halde, merih yıldızının güneş ile uzaklık ve yakınlığı, sürekli döndürücüsünün doruğunda olduğu halde vâki olur. Güneş ile karşılıklı olması, döndürücüsünün eteğinde olduğunda hâsıl olur. Merih yıldızı, güneşle birleşmede, aralarında bulunan mesafe, karşılıklı haldeyken olan mesafeden uzak ve fazla olarak gözetlenmiştir. Zira ki, çakışma anında güneş ile merih arasında bulunan döndürücünün çapı, karşılıklı durumdaki güneşin mümessil feleğinin çapından büyük ve uzun bulunmuştur. Merihin güneşe iki yaklaşımı arasında bulunan süre: İki sene kırkdokuz gün hesap olunmuştur. (Merihin döndürücüsünü, güneşin feleğinden büyük, güneşi de bütün bunlardan büyük ve ışıklı yaratan Allah, her şeyden münezzehtir.) Beşinci Madde Merih yıldızının doruk ve eteğini, tepe ve kuyruk düğümlerini, tabiat ve vasıflarını, uzaklık mesafesini ve cisminin ölçüsünü bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Merih yıldızını doruğu, eğilimli feleğinin burçlar kuşağından kuzey tarafına en fazla eğildiği noktadır ve tepe düğümünden doksan derece sonradır. Çünkü doruk ve öteki noktalar, yukarıda belirtildiği üzere, burçlar feleğinin hareketine uygun hareket ederler. Merihin doruğunun yeri, burçlar feleğindin rumî tarihin azsiz senesinde aslan burcunun onbirinci derecesinde; eteğinin yeri, kova burcunun onbirinci derecesinde tayin olunmuştur. Tepe noktası, boğa burcunun onbirinci derecesinde; kuyruk yeri, akrep burcunun onbirinci derecesinde belirlenmişti. Halen ki rumî tarihin seneleri: İkibin altmışdokuza gitmiştir ve hicri tarihin seneleri: Binyüz yetmişe, yetmiştir. O halde doruk, etek ve kuyruk noktaları, her yetmiş güneş senesinde bir derece hareketleriyle yaklaşık olarak sekiz derece gitmişlerdir. Merih yıldızının tabiat ve vasıflarında müneccimler ittifak üzere demişlerdir ki: Merihin tabiatı, aşırı sıcaklık ve kuruluktur. Gece erkeği olup, küçük uğursuz olarak isimlendirilmiştir. Bu yıldızın vasıfları: Şenlik, şecaat, hiddet, sefahet, kuvvet, hiyanet, öke, edepsizlik, inat ve baş olma hırsı bulunmuştur. Bu durumda, bu yıldız, rahimlere düşen menilere tali düşerse, bunun vasıfları onlara Hak'ın emriyle sirayet eder. Bu tecrübe ile sabittir. Merih, cumartesi gecesi ve salı gününe hâkim bulunmuştur. O gecenin ve bugünün ilk saatleri, buna nispet olunmuştur. Merih yıldızının ve mümessil feleğini uzaklık mesafelerinde ve cisimlerinin ölçülerinde, rasatçılar, geometriciler ve matematikçiler söz birliği ile demişlerdir ki: Merihin mümessil feleğinin yumru yüzeyinin merkezinin âlemin merkezinden uzaklığı mesafesi, yaklaşık olarak ondörtbin kere bin ve yediyüz yetmişbir bin dokuzyüz kırkdört fersah ölçülmüştür. Bu feleğin çukur yüzeyinin, âlemi merkeziden uzaklığı, yaklaşık olarak, ikibin kere bin ve yirmidokuzbin ikiyüzaltı fersah hesaplanmıştır. Mümessil feleğin kalınlığı, takriben onikibin kere ve bin yediyüz kırkikibin yediyüzotuzsekiz fersah bulunmuştur. Merih yıldızının cismi, yaklaşık, yerin cisminin dörtte biri kadardır. Bütün bunlar kesin delillerle sabittir. (Allah en iyisini bilir.) Bizim bu açıklama ve izahlarımızdan murat, cihanı şerh ve açıklama ile yaratıcının inceliklerini, hakkıyle düşünen ve fikreden göz sahiplerine göstermektir. Ta ki, cihanın ayrıntılarından kendisinin muhtasar ve öz varlığını bilip, kendini öğrenip, buradan da Hak'kı tanımaya ulaşalar. |
26.11.2008, 18:13 | #13 |
Yiğido
COBANYILDIZI Şuan
Son Aktivite: 04.01.2009 01:45
Üyelik Tarihi: 20.09.2008
Yaş: 41
Mesajlar: 147
Tecrübe Puanı: 600
|
Cevap: Marifetname
12-BÖLÜM:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Altıncı göğün yapısını ve orada hâkim olan müşteri (Jüpiter) yıldızının vasıflarını beş madde ile beyan eder. Birinci Madde Müşteri yıldızının mümessil feleğini bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronamlar demişlerdir ki: Yedi gezegenden müşteri feleğidir ki, ay feleğine nispetle altıncı felektir. Güneş feleğinin üzerinde bulunup, yüksek felekler nâmıyle şöhret bulan üç feleğin ortancası olup; müşteri yıldızı, saadet verici olarak tanınmıştır. Tabiatının adaletli oluşundan ona: En saadetli adı verilmiştir. Astronomlar, müştere yıldızının yapısı için dahi üç adet felek ispat edip, düzenlemişlerdir ki; birinci felek, merkezde, kuşakta, kutuplarda ve harekette burçlar feleğine benzer ve mümessildir. İkinci felek, merkez dışındadır ki, mümessil feleğin altında ve iki paralel yüzeyde bulunup, döndürücü merkezin taşıyıcısıdır. Üçüncü felek, döndürücü felektir ki, müşteri yıldızı onun bir tarafında çakılmış olup, o kendi merkezi üzerinde hareket ettikçe, bu yıldız dahi onunla dönücüdür. Müşteri yıldızının mümessil feleği ki, küllî felektir. O, iki paralel yüzeyle çevrili kürevî bir cisimdir. Yüksek yüzeyi, kendi üzerinde olan zühal feleğinin çukurumsu yüzeyine; alt yüzeyi, altında olan merih feleğinin yumru yüzeyine temas etmiştir. Bu mümessil felek, kendi üzerinde ve altında bulunan öteki felekler gibi, önce büyük feleğin hareketine uyucu olup, ilk hareket ile âlemin merkezi çevresinde doğudan batıya zorunlu hareket eder. İkinci olarak, kendine özgü hareketiyle âlemin merkezi çevresinde sekizinci feleğin hareketi kadar batıdan doğuya âheste gider. Sekizinci feleğin hareket ettirmesiyle hareket eder. O halde doruk ve etek, tepe ve kuyruk bununla yetmiş yılda bir derece gider. İkinci Madde Müşteri yıldızının merkez dışı feleğini şekil ve hareketiyle bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Müşteri yıldızının nizam ve hali için mümessil feleğinin içinde taşıyıcı nâmıyle tayin olunan ikinci felektir ki, yere şamil ve merkezi, âlemin merkezinden kendi çapıyla beşbuçuk derece uzaklıkla doruk noktasına dışarda eğilimli iki paralel yüzeyle kuşatılmış küre bir cisimdir. Bu kürenin çukurumsu yüzeyi, birinci feleğin çukurumsu yüzeyine bir noktada temas etmiştir ki, o noktaya: Doruk derler. O nokta, âlemin merkezine kıyasla en uzak nokta olmakla, müşteri yıldızı o noktaya geldikte; yerin merkezinden oldukça uzak ve yüksek olur. Bunun gibi bu ikinci feleğin yumru yüzeyi, ilk feleğin yumru yüzeyine bir noktada müşterektir ki, ona teğettir. Bu noktaya etek adı verirler. Zira ki, âlemin merkezin nispetle en yakın nokta odur. Zühal yıldızı, bu taşıyıcı feleğin hareketiyle o noktaya indikte; yerin merkezine oldukça yakınlaşmış olur. Şimdi bu belirleme üzere, ilk felekten ikinci felek ayrılıp, anlatılan şekile sokuldukta; birinci felekten zorunlu olarak iki değişik kalınlıkta küre kalır ki, biri ikinci feleği içine almıştır, biri ikinci felekle birlikte boşaltılmıştır. İçine alanın ince tarafı doruğa, kalın tarafı eteğe doğrudur. Boş kürenin ince ve kalın tarafı, dolu kürenin tersinedir. Bu iki kürenin, feleğin tamamlanmasında katkıları tamam olmakla birine dolunun tamamlayıcısı ve birine boşun tamamlayıcısı derler. Her feleğin bir özel hareketi belirlenmiş olup, kendine mahsus dönme ve kutuplar üzerinde deveran edip, dönüşünü tamamlamak kaçınılmaz olmakla, eğik felek müşteri, zühalin mümessil feleğinin altında, kendi mümessil feleği içinde, kendi belirli hareketiyle batıdan doğuya hareket edip, yıldızı da hareket ettirir. Şu halde bu yıldız, onunla her burçta bir sene durarak, oniki senede bir dönüşünü tamamlar. Adı geçen yıldız, kendi altında olan feleklere nispetle yerden uzak ve dairesi geniş olduğundan, yıldızın hareketi, müşterinin altında bulunan diğer gezegenlerin hareketlerinden daha ağır görünür. Üçüncü Madde Müşteri yıldızının döndürücü feleğini, yapısı ve hareketiyle bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar, bu müşteri yıldızının dahi durumlarının tanzimini, belirlenmiş ölçülerle tayin konusunda yetinmeyip, yere şâmil olmayan bir başka küçük felek de ispat edip, ona: Döndürücü felek demişlerdir. Döndürücü felek, müşterinin mümessil feleğinde yere şâmil olmayan bir küçük felektir ki, bu yıldızın kendisini taşıyan ve merkez dışı olan ikinci feleğe eğimli kuşağına dahil ve ona gömülmüştür ki, çapı, taşıyıcı feleğin her iki yüzeyine teğettir. Döndürücü felek, bir tek yüzeyle kuşatılmış dolu bir küredir. Kendi mekanında, eğilimli feleğin cismine düzenli hareketle batıdan doğuya dönüp; bir talimli feleğin cisminde düzenli hareketle batıdan doğuya dönü;p; bir tarafında çakılmış olan müşteriyi kendisiyle beraber döndürür. Bu feleğin kendi merkezi çevresinde olan batıya yönelik hareketiyle bu felek, müşteri yıldızını, bir gün bir gecede kendi kuşağının üçyüzaltmış derecesinden takriben bir derece kadar mesafe alıp gider. Yani orta bir hareketle güneşinki kadar hareket ettirir ki, senede bir dönüşümü tamam eder. Bu harekete: Yıldızın farklı hareketi ve yıldızın kendine özgü hareketi derler. Bu müşteri yıldızı dahi bir yüzeyle kuşatılmış kürevî bir isim, içi dolu ve ışıklıdır. Döndürücü feleğin bir yanında gömülü bulunan kuşağı yanında, ortak bir noktada dördüncüsüyle temas etmiştir. Yani yıldız, tamamiyle döndürücünün cisminde bulunup, yüzeyi, yüzeyine teğet olmuştur. Taşıyıcının bir tarafında, döndürücü feleğin kendine has hareketi gibi bu yıldızın dahi döndürücüsü tarafında, kendi merkezi üzerinde dönücü hareketini, rasatçıların çoğu gözetleyip: "Feleklerde duran bir şey yoktur," demişlerdir. Dördüncü Madde Müşteri yıldızının sürat ve istikametini, yavaşlama ve duraklamasını, geriye dönüş ve şaşırmışlığını, güneş ile olan bağlantı ve yakınlığını bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Müşteri yıldızı aynı zamanda kâh sürat ve kâh istikamet ve kâh yavaşlama ve kâh duraklama ve kâh geri dönme ve kâh bu durumların tekrarı halindeki şaşırmışlığının açıklanması budur ki: Bu yıldız, döndürücünün en yükseğinde bulundukta; kendi merkezinin hareketi, döndürücü feleğin merkezinin hareketine burçlar sırası üzere uymasıyla, yıldız hızlı hareket eder görünür. Ne zaman yıldız, döndürücünün alt tarafına bir miktar eğimli olup, düz hareket eder ve yıldız döndürücünün eteğine inmesi durumunda yavaş hareket eder görünür. Zira ki, yıldızın kendi merkezi, inişte olduğundan hareketi görünmez olur. Yıldız, döndürücünün en altına yakın oldukta; kendi merkezinin burçlar sırasına ters hareketi, döndürücüsünün merkezinin taşıyıcısı hareketiyle sıraya uygun olan hareketine eşit olup; iki hareket birbirine mukabil gelip, muarız olduğu için yıldız durur görünür. Yıldız, döndürücünün aşağısında bulundukta; kendi merkezinin hareketi, döndürücüsünün merkezinin hareketinden fazla olup, yıldız geri döner görünür. yıldızın dönüşü tamam olup, iki hareket yine eşitlendikte; ikinci olarak durur görünür. Bu duruştan sonra yine yavaş hareket ediyor görünür. Zira ki, yıldızın kendi merkezine uygun olmakla, hareketi görünmez olup, ancak döndürücünün merkezinin hareketi görünür. Bundan sonra yavaş hareketi yine düzelir ve süratli görünür. Halbuki yıldız, kendi döndürücüsünde dönüşünü ihtilâfsız tamam eder. Zira ki, yıldızların ve feleklerin hareketleri kendi küreleri kuşağına kıyasla benzer ve düzgündür. Yıldızın geriye dönüşünden önceki durağına: Makam, sonrakine: İkinci makam derler. Müşteri yıldızının geriye dönüşü dört ay, düzgün hareketi sekiz ay dokuz gündür. Bu yıldızın eğilimli feleği, güney ve kuzeye burçlar kuşağından birer buçuk derece eğimi var ise; döndürücü feleğinin dahi doruğu ve eteği dahi eğilimli felekten kâh güney tarafına, kâh kuzey tarafına eğilimli olup, ikibuçuk derece enlem farkı bulunmakla, yürüyüşünde şaşırmış gibi görünüp, şaşırmış olarak isimlendirilmiştir. Bu müşteri yıldızına, güneşe nispetle ârız olan bağlantı ve yaklaşma beyanı budur ki; bu yıldızın, zühal gibi daima döndürücüsünün ortasından kendi cisminin merkezi uzaklığı; güneşin merkezinin burçlar feleğinde olan ortasından döndürücünün merkezinin ortası gibidir. Bu durumda, müşteri yıldızı, döndürücüsünün doruğunda bulunduğunda sürekli güneşle aynı hizada olur. Zira ki güneşin merkezi, döndürücünün merkezinden uzaklaştıkça, döndürücünün orta doruğundan yıldızın merkezi dahi güneşin uzaklığı kadar uzak olur. Güneş, döndürücünün merkezine karşı oldukta; yıldız dahi döndürücünün eteğine inmiş olur. bu durumda, bu yıldızın güneşle yakınlığı, sürekli döndürücüsünün zirvesinde bulunduğu halde vâki olur. Güneşle karşı karşıya gelmesi, döndürücüsünün eteğindeyken olur. Bu yıldızın güneşe iki yaklaşışı arasında olan süre, bir sene otuzüç gündür. Beşinci Madde Müşteri yıldızının doruk ve eteğini; tepe ve kuyruk düğümlerini; tabiat ve vasıflarını; uzaklığını mesafesini ve cismin ölçüsünü bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Müşteri yıldızının doruğu, tepe ve kuyruk noktaları arasından yani eğilimli feleğinin, burçlar feleğinden kuzeye fazla eğiminden yirmi derece öndedir. Şimdi müşterinin doruğu, tepe düğümünden yetmiş derece geridedir. Zühal ile müşteriden başka şaşırmış yıldızların dorukları, tepe düğümlerinden doksan derece kuzeyde bulunurlar. Çünkü doruklar ve etekler, yukarıda açıklandığı üzere, sâbit feleklere uygun hareket ederler. Müşterinin doruğunun burçlar feleğindeki mekanı rumî tarihin asiz senesinde başak burcunun ondokuz buçuk derecesinde belirlenmişti. Eteği dahi balık burcunun ondokuzbuçuk derecesine ulaşmıştı. Tepe düğüm noktası, yengeç burcunun dokuçbuçuk derecesine gelmişti. Kuyruk düğümü, oğlak burcunun dokuçbuçuk derecesinde kalmıştı. Halen rumî tarih, ikibin altmışdokuz seneye erip, hicrî tarih de binyüzyetmiş seneye yetmiştir. O halde asîz tarihinden bu tarihe gelinceye dek, her yetmiş seneyi bir dereceye dağıtmakla bütün noktalar takriben sekiz derece gitmiştir. Bu minval üzere hesap etmek, her tarihte bütün noktaların yerlerini belirler. Müşteri yıldızının tabiatında ve övgüye değer vasıflarında, müneccimler sözbirliği edip, demişlerdir ki: Müşterinin tabiatı itidal üzere sıcak ve rutubetli olup, gündüz erkeği olmakla; büyük uğurlu nâmıyle isimlendirilmiştir. bu yıldızın vasıfları: Din gayreti, ilim, hilim, haya, cömertlik, tevazu, akıl, iffet, talakât ve fasihlik bulunmuştur. Bu yıldız, rahimlere düşen döllere tali olsa, Hak'kın emriyle bunun selîm tabiatı ve övülmüş vasıfları, onlara sirayetle yaratılıp ve huy olup, talileri müşteri hüküm olunur. "Annesinin karnında kutlu olan kutludur," hadisi gereğince; onlar o saadetle dünyaya gelip, her biri sait (kutlu) bulunur. Bu yıldız, pazartesi gecesine ve perşembe gününe hakimdir. O gecenin günbatımından sonra ve bu gündüzün gün doğumundan sonra birer zaman saatleri, bu yıldıza nispet kılınmıştır. Müşteri yıldızının ve mümessil feleğinin uzaklık mesafelerinde ve kalınlıklarında ve cisimlerinde rasatçılar, geometriciler ve matematikçiler ittifak edip, demişlerdir ki: Müşterinin mümessil feleğinin yumuk yüzeyinin, âlemin merkezinden uzaklık mesafesi takriben yirmiiki bin kere bin ve dokuzyüz doksan ikibin dörtyüzseksenyedi fersah ölçülmüştür. Çukur yüzeyinin ise, uzaklığı takriben ondörtbin kere bin ve yediyüzyetmişbin dokuzyüs kırkdört fersah hesap kılınmıştır. Bu mümessil feleğin kalınlığı takriben sekizbin kere ybin ve ikiyüz yirmi bin beşyüzkırküç fersah bulunmuştur. Müşteri yıldızının cismi, takriben yer cisminin yarısı kadar bulunup, hepsi delillerle ispat olunmuştur. (Allah daha iyi bilir.) |
26.11.2008, 18:14 | #14 |
Usta Yiğido
MeLody58 Şuan
Son Aktivite: 02.06.2015 17:15
Üyelik Tarihi: 02.08.2008
Mesajlar: 2.608
Tecrübe Puanı: 857
|
Cevap: Marifetname
15-BÖLÜM:
YEDİNCİ BÖLÜM Üçüncü göğün yapısı ve burada hükmeden zühre yıldızının (venüs) durumlarını beş madde ile açıklar. Birinci Madde Zühre yıldızının mümessil feleğini bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Yedi gezegenden biri de zühredir ki, ay feleğine oranla üçüncü felektir. Güneş feleğinin altıda olup, iki aşağı nâmıyle bilinen iki feleğin yukarıda olanıdır. Güneş feleğine yakın bulunmuştur. Zühre yıldızı, küçük kutlu ismiyle isimlenmiştir. Bilginler, üç yüksek feleğin yapısı gibi, zühre yıldızı için de üç adet felek ispat edip, nizamını vermişlerdir. Birinci felek, merkezde, kuşakta, kutuplarda ve harekette burçlar feleğine benzer ve mümessildir. İkinci felek, merkez dışıdır ki, yine birinci feleğin gövdesinde iki paralel yüzeyde bulunup, döndürücünün merkezini taşıyıcıdır. Üçüncü felek, döndürücü felektir ki, zühre yıldızı onun bir tarafında çakılmıştır. Döndürücü felek, kendi merkezi üzerinde hareket ettikçe, zühreyi dahi kendisiye beraber hareket ettirir, zühre yıldızının mümessil feleği ki, küllî felektir. Merkez ve mihverde, kuşak e kutuplarda, harekette burçlar feleğine uyumlu ve diğer gezegenler gibi mutabıktır. iki paralel yüzeyle kuşatılmış bir kürevî cisimdir. Üst yüzeyi, üzerinde olan güneş feleğinin çukur yüzeyine ve çukur yüzeyi, altında bulunan utaritin yumru yüzeyine teğettir. Mümessil felek, kendi üzerinde ve altında olan öteki felekler gibi, önce büyük feleğin günlük hareketine uyup, bu hareketle âlemin merkezi çevresinde doğudan batıya hareket eder. İkinci olarak, burçlar feleğinin yavaş hareketi kadar, kendi özel hareketiyle âlemin merkezi çevresinde batıdan doğuya âheste gider. Sanki burçlar feleği onu döndürür. Doruk, etek, tepe ve kuyruk noktaları bu hareketle her yetmiş senede bir derece yer kateder. ikinci Madde Zühre yıldızının merkez dışı feleğinin, yapı ve hareketini bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Bu zühre yıldızının düzenin halletmek için mümessil felek gövdesinde taşıyıcı nâmıyle belirlenen ikinci felektir ki; yere şâmil ve âlemin merkezinden kendi çapı ve cüzleriyle iki derece mesafe ile doruk tarafı dışında iki paralel yüzeyle kuşatılmış küre bir cisimdir. Bu kürenin yumru yüzeyi, birinci feleğin yumru yüzeyiyle bir noktada temas etmiştir ki, o noktaya: Doruk derler. Bu nokta, âlemin merkezine kıyasla en uzak nokta olduğundan, zühre yıldızı, taşıyıcısının hareketiyle bu noktaya geldikte; yerin merkezinden oldukça uzak olur ve yüksek olur. İkinci feleğin çukur yüzeyi, birinci feleğin çukur yüzeyine ortak bir noktada teğettir ki, o noktaya: Etek derler. O nokta, âlemin merkezine nispetle en yakın noktadır. Zühre yıldızı, taşıyıcı feleğinin hareketiyle o noktaya indikte; yerin merkezine çok yakı olup, alçalmış olur. Birinci felekten ikinci felek ayrılıp boşaldıkta; zorunlu olarak değişik kalınlıkta iki küre meydana gelir ki, biri ikinci feleği içine alır, öteki ikinci felekle beraber boştur. Doğu kürenin ince tarafı doruk tarafa, kalın tarafı eteğe dönük olur. Boş kürenin ince ve kalın tarafları ötekinin tersine gelir. Bu iki kürenin, feleğin tamamlanmasında katkıları tamam olduğundan; birine dolunun tamamlayıcısı, öbürüne boşun tamamlayıcısı derler. Her feleğin özel bir hareketi belirlenmiş olup, kendi kutupları üzerinde dönüp, dönüşünü tamam etmek kaçınılmaz bir iş olmakla; zührenin eğilimli feleği dahi, güneşin küllî feleği altında, kendi mümessil feleği gövdesinde; kendi merkezinin çevresinde özel hareketiyle batıdan doğuya güneşin merkez dışı feleğinin hareketine uygun olarak hareket edip; zühre yıldızını da, kendisiyle beraber hareket ettirir. Şu halde zühre, her burçta yirmidört gü gider. Bazı burçlarda tereddüt eylese, dört ay kalıp, senede bir dönüşünü güneşle birlikte tamam eder. Bu yıldızın döndürücü merkezi, güneşin merkezinden hiç ayrılmayıp, güneşin tepe noktasıyla birlikte seyre hareket eylediğinden, bu yıldızın güneşten uzaklığının mesafesi, yaklaşık döndürücüsünün çapının yarısı kadardır. Ortalama, zühre yıldızının güneşten uzaklığı kırk derecedir. Üçüncü Madde Zühre yıldızının döndürücü feleğini şekil ve hareketiyle bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar; zühre yıldızının dahi durumlarının tanzimine üç yüksek felek gibi anlatılanlar kadarıyle yetinmeyip, yere şâmil olmayan bir küçük felek daha ispat edip, ona: Döndürücü felek demişlerdir. Döndürücü felek, mümessil felekte arza şâmil olmayan küçük bir felektir ki, bu yıldızın kendisini taşıyıcıdır. Yere şâmil merkez dışı olan ikinci eğilimli feleğin kuşağında çakılmış ve gömülmüştür. Döndürücünün çapı, taşıyıcının iki yüzeyine teğet ve eşittire. Döndürücü felek, bir yüzeyle kuşatılmış odlu ve küre bir cisimdir. Eğilimli feleğin cisminde, kendi merkezi çevresinde belirli bir hareketle batıdan doğuya burçlar sırası üzere dönüp; bir tarafında çakılmış olan zühreyi kendisiyle birlikte döndürerek alıp gider. Döndürücü felek, kendi merkezi çevresinde zühreyi, bir gün bir gecede kendi kuşağının üçyüzaltmış derecesinden yarım dereceden fazla döndürüp, hareket ettirip, yaklaşık ondokuzbuçuk ayda bir dönüşünü tamam eder. Bu harekete, yıldızın değişik hareketi ve yıldızın özel hareketi derler. Zühre yıldızı dahi bir yüzeyle kuşatılmış bir küre cisimdir. dolu ve ışıklıdır. Döndürücü feleğinin cisminde gömülüdür ki, yıldızın yüzeyi, döndürücünün iki kutbu arasında, kuşağı yanında, bir tarafında bulunan ortak bir noktada döndürücünün yüzeyine teğettir. Yani zühre, tamamıyle döndürücünün cisminde bulunup, yüzeyi, yüzeyine temas etmiştir. Taşıyıcının bir tarafında döndürücü feleğin açıklanan hareketi gibi, zühre yaldızının dahi döndürücüsü tarafından ve kendi merkezi çevresinde burçlar sırası üzere kendine özgü hareketi, yeni rasatçılar tarafgından gözlenmiştir. Dördüncü Madde Zühre yıldızının sürat, istikamet, yavaşlama, duraklama ve şaşırmışlığını ve güneş ile olan bağlantı ve yaklaşımını bildirir. Ey aiz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Zühre yıldızına dahi kâh sürat, kâh yavaşlık, kâh duraklama, kâvh geri dönüş ve kâh dönüşünde şaşırmışlık ârız olur. Bu durumların açıklanması budur ki: Bu yıldız, döndürücü feleği yukarısında bulundukta; kendi merkezinin hareketi, döndürücü feleğinin merkezinin hareketine burçlar sırası üzere uymasıyle, yıldız, hızlı hareket eder görünür. Ne zaman yıldız, döndürücünün doruğundan tarafa bir miktar eğilir, o zaman düz hareket eder görünür. Yılız, döndürücünün eteğine indikte; yavaş hareket eder görünür. Zira ki, yıldızın kendi merkezi, inişte olduğundan, hareketi görünmez olup, ancak döndürücüsünün merkezinin hareketi görünür. Yıldız, döndürücünün eteğine yakın oldukta; kedi merkezinin burçlar sırasına aykırılığı, döndürücüsünün merkezinin hareketiyle sıraya uygun olan hareketine eşit olup, iki hareket birbirine karşı ve muarız olmakla; yıldız, geri döner görünür. Yıldızın geri dönüşü tamam olup, iki hareket yine eşit oldukta; yıldız ikinci kez durur görünür. bundan sonra yine yavaş hareket eder görünür. Zira ki, yıldızın kendi merkezi, döndürücünün doruğuna çıkmakla; hareketi görünmez olup, ancak döndürücünün merkezinin hareketi görünür. Yavaş hareketten sonra yine düz ve hızlı hareket eder görünür. Halbuki yıldız, döndürücüsünün içinde, dönüşünü aynı hızla tamamlar. Zira ki, yıldızların ve feleklerin hareketleri, kendi küreleri kuşağına oranla benzerli, basit ve düzdür. Yıldızın geri dönüşünden önceki yerine: birinci makam; sonrakine ikinci makam derler. Zühre yıldızının dönüş süresi, bir ay onbir gündür. Düz hareketi, sekiz buçuk aydır. Yıldızın taşıyıcı feleği, burçlar kuşağından güneye ve kuzeye dörtte bir derece kadar eğilimli iken, döndürücüsünün dahi doruğu ve eteği, eğilimli feleğinden kâh kuzey tarafa, kâh güney tarafa eğilimli olur. Yaklaşık ikibuçuk derece enlem farkı dahi bulunmuştur. bu durumlardan dolayı yıldız, yürüyüşünde şaşırmış gibi görünür. Bundan dolayı şaşırmış olarak isimlendirilmiştir. Güneşe oranla bu zühre yıldızının bağlantı ve yaklaşımını böyle açıklamışlardır ki: Bu yıldızın taşıyıcısının hareketi, sürekli güneşin merkez dışı hareketiyle eşit olmakla; döndürücüsünün merkezi dahi güneşin merkezine sürekli teğet bulunmuştur. Şu halde zühre yıldızı, güneş kurslarının çevresinde, döndürücüsünün hareketiyle döndükçe, döndürücüsünün çapının yarısı kadar ondan uzakta olur. Güneşi tavaf ederek iki uzaklığın ortasına geldikte; kâh sabah, kâh akşam meşale gibi parlayıp; kâh güneşle birlik hareket edip, öteki gezegenler gibi güneş kursundan uzak düşmeyip, her bir devresinde iki kere güneş ile çakışıp, bir kere dahi geri dönüşünde yani döndürücüsünün doruğunda bulundukta; sürekli güneşe yakın olup ve bir kere dahi geri dönüşünün tam ortasında yani döndürücüsünün eteğinde oldukta; güneş ile sürekli yakınlık ve çakışması bulunur. İki yaklaşımı arasında olan süre, yaklaşık dokuz ay yirmi gündür. (Hakikatini en iyi bilen Allah'tır.) Beşinci Madde Zühre yıldızının doruk ve eteğini, tepe ve kuyruk düğümlerini; tabiat ve vasıflarını, uzaklığının ve cisminin ölçüsünü bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Zühre yıldızının doruğu, öteki noktaları ortasında yani eğilimli feleğinin burçlar feleğinden kuzey tarafa faza eğiliminde bulunur. Tepe düğümünden doksan derece geridedir. Çünkü doruk ve etek, tepe ve kuyruk yukarıda açıklandığı üzere, burçlar feleğinin hareketine uygun olan mümessil feleklerin hareketiyle hareket ederler. Zührenin doruğunun burçlar feleğindeki mekânı rumî tarihin asiz senesinde, güneşin doruğu gibi ikizler burunun yirmibirinci derecesinde; eteği ise, yay burcunun yirmiyedinci derecesinde belirlenmişi. Tepe noktasının yeri, balık burcunun yirmiyedinci derecesinde ve kuyruk noktasının yeri yaşak burcunun yirmiyedinci derecesinde belirlenmişti. Halen rumî tarih, ikibinaltmışdokuza gelip, hicrî tarih dahi binyüzyetmişe, yetmiştir. O halde bu iki nokta, ötekiler gibi hareket edip, yaklaşık sekiz derece öne geçmişlerdir. Zührenin tabiat ve vasıflarında müneccimler sözbirliğiyle demişlerdir ki: Zührenin tabiatı, orta derecede soğukluk ve rutubettir. Zühre, gece erkeği olmakla, küçük kutlu adını almıştır. Bu yıldıza bakmanın kalbe sürûr verdiği tecrübe kılınmıştır. Bu yıldızın vasıfları: Yumuşaklık, sevgi, rikkat, ferah, temennî, oyun, teganni, cinsel güç ve güzel yaratılış bulunmuştur. Bu yıldızın tali düştüğü menilerde bütün bu vasıflar aynen müşahede olunmuştur. Bu yıldız, salı gecesi ve cuma gününe hâkimdir. O gecenin ve bugünün ilk saatleri, buna nispet kılınmıştır. Zühre yıldızının mümessil feleğinin uzaklık mesafelerinde ve cismiyle kalınlığının ölçülerinde rasatçılar, geometriciler ve matematikçiler ittifakla demişlerdir ki: Zürenin mümessil feleğinin yumru yüzeyinin âlemin merkezinden uzaklığı yaklaşık, bir kere bin ve sekizyüzellibin dört fersah ölçülmüştür. Yumru yüzeyinin uzaklığı ise yaklaşık, ikiyüzyetmişaltıbin altıyüzelliiki fersah hesaplanmıştır. Bu feleğin kalınlığı yaklaşık, bin kere bin ve beşyüzyetmişüçbin beşyüziki fersah bulunmuştur. Zührenin cismi, yaklaşık yerin cüzünün onaltıda biri kadar bulunup, delillerle ispatlanmıştır. (Gerçeğini Allah daha iyi bilir. Yüce, güçlü ve hakîm olan allah münezzehtir.) |
26.11.2008, 18:14 | #15 |
Yiğido
COBANYILDIZI Şuan
Son Aktivite: 04.01.2009 01:45
Üyelik Tarihi: 20.09.2008
Yaş: 41
Mesajlar: 147
Tecrübe Puanı: 600
|
Cevap: Marifetname
14-BÖLÜM:
ALTINCI BÖLÜM Dördüncü göğün yapısını ve burada sultan olan güneşin, hükümlerini ve durumlarını dört madde ile açıklar. Birinci Madde Güneşin özelliklerini özetler ve mümessil feleğini bildirir. Ey aziz, malim olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Merih feleğinin altında ay feleğine nispetle altıncı felektir ki, orada ancak bir güneş bulunmakla; güneş feleği nâmıyle meşhur olmuştur. O halde bu muhteşem sultan, dünyayı aydınlatan güneş, bütün yıldızların en meşhuru ve en nurlusu ve bilginlerin çoğuna göre en büyük olup; geceler, gündüzler, aylar ve seneler bunun hareketiyle nizam bulmuştur. Nice büyük işler onun hükümleriyle meydana gelmiştir. Yedi gezegenin ortasında güya ki, nurdan bir fânus. Aşağısındakilere ve üstündekilere ışık bahşetmek için orta makam kendisine dinlene yeri olmuştur. Feleği dahi; öteki gezegenlerin feleklerinden daha basit olup; mümessil ve merkez dışı nâmında iki felekle bütün durumları nizam olmuştur. Güneş feleğinin merkezi, âlemin merkezi yani büyük felek ve yere şâmil iki paralel yüzeyle kuşatılmış küre bir cisimdir ki, yumru yüzeyi, üstünde olan merih feleğinin çukur yüzeyine ve çukur yüzeyi, altında olan zührenin yumru yüzeyine teğettir. Bu felek dahi üç yüksek feleğin mümessilleri gibi, merkezde, kuşakta, kutuplarda ve harekette burçlar feleğine benzer ve mümessildir. Onun için mümessil adı verilmiştir. Güneşin mümessili, kendi altında ve üstünde olan öteki gezegenlerin mümessilleri gibi, önce büyük feleğin hızlı hareketine tâi olup, bu zorunlu hareket ile âlemin merkezi çevresinde doğudan batıya hareket eder. İkinci olarak kendine özgü hareketiyle, âlemin merkezi çevresinde, burçlar feleğinin yavaş hareketi kadar batıdan doğuya âheste gider. Sanki burçlar feleğinin hareket ettirmesiyle hareket eder. Şu halde doruk ve etek noktaları, tepe ve kuyruk düğümleri, bu hareketle her yetmiş senede birer derece gider. İkinci Madde Güneşin merkez feleğinin yapısını ve hareketini bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Rasatçılar güneşin hareketinde kâh yavaşlama, kâh sürat muayne edip; güneşin cismini kâh büyük, kâh küçük müşahede etmeleri, yerin merkezinden kâh uzak kâh yakın olmak gerekip, bu müşkülü çözümlemek için güneşin mümessil feleğinin altında merkez dışı bir feleğin varlığını kabul etmişlerdir. Bu ikinci felek, birinci feleğin içinde, yere şamil ve merkezi, âlemin merkezine ikibuçuk derece uzaklıkla doruk tarafına hariç iki paralel yüzeyle kuşatılmış küre bir cisimdir. Bu kürenin yumru yüzeyi, irinci feleğin yumru yüzeyi ile ortak bir noktada teğetdir ki, o noktaya doruk derler. Bu felekde, âlemin merkezinden en uzak nokta budur. Güneş, taşıyıcı feleği ile bu noktaya geldikte, yerin merkezinden oldukça uzak ve yüksek olmuş olur. İkinci feleğin çukur yüzeyi, birinci feleğin çukur yüzeyine ortak bir noktada tema etmiştir ki o noktaya etek derler. Bu felekte, âlemin merkezine en yakın nokta budur. Güneş, taşıyıcısının hareketi ile bu noktaya geldiğinde, yerin merkezine yaklaşıp, aşağı inmiş olur. Mümessil felekten merkez dışı felek ayrılıp, bu şekilde boşaldığında zorunlu olarak iki küre kalır ki, ikisinin dahi yüzeyleri paralel olmayıp bazı parçası kalın bazısı ince olur. Bu iki kürenin biri ikinci feleği içine alır ve biri ikinci felekle birlikte boşalır. İçine alan kürenin ince tarafı doruğa ve kalın tarafı eteğe doğrudur. Boş kürenin kalın ve ince tarafları dokununkinin tersine olur. Her ikisi de ikinci feleğe eklenmeleri ile birinci felek tamam olup, tek bir felek hükmüne girdiğinden, birine içine alanın tamamlayıcısı ve birine boşalanın tamamlayıcısı derler. Güneşin kendisi ancak bir tek yüzeyle kuşatılmış küre bir cisimdir ki dolu ve sıkışıktır. Merkez dışı feleği içinde iki kutbu arasında çakılmış ve gömülmüştür ki, güneş küresinin çapı, merkez dışı olan ikinci feleğin karanlığına eşit olup; güneşin çevresi merkez dışının çevreleri ile iki ortak noktada temas etmişlerdir. Güneş, mümessil feleği içinde, merkez dışı felek kendine mahsus başka merkez, eksen ve kutuplar üzerinde yani burçlar feleğinin eksenine ve kutuplarına paralel eksenler ve kutuplarla kendi kuşağını teğet kuşak üzerinde batıdan doğuya hareket edip; güneş her bir burçta yaklaşık otuz gün kalıp, üçyüzaltmışbeş ve dörtte bir günde bir dönüşünü tamam eder. Bu çark kuşağın yüzeyinden kuzey tarafına hiçbir zaman eğilmeyip, kendi kuşağında çakılı olan güneş küresi, daima buçlar feleğinin yüzeyinde dümdüz ve bir karar hareket ile gider. Bütün felek ve yıldız küreleri durucu olmayıp her biri kendi merkezi çevresinde başka bir dönüşle döner. Güneş dahi kendi yerinde, merkezi çevresinde, burçlar sırası üzere dönücüdür. Üçüncü Madde Güneşin doruk ve eteğini, tepe ve kuyruğunu, yavaş ve süratli gidişini bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Güneşin doruğunun burçlar feleğinden mekanı, rumî tarihin asiz senesinde ikizler burcunun yirmiyedinci derecesinde tesbit edilmiştir. Çünkü halen rumî tarh ikibin altmoşdokuzu bulmuştur. Hicrî tarih binyüzyetmiş senesine ulaşmıştır. Yukarıda açıklanan mihval üzere doruk ve eteğin her biri, yaklaşık sekiz derece hareket etmiştir. Güneşin doruğu, yengeç burcunun dördüncü derecesine, eteği oğlak burcunun aynı şekilde dördüncü derecesine gelmiştir. Çünkü güneşin merkez dışı kuşağı, burçlar kuşağının yüzeyinde bulunmuştur. Onun için bunun tepe ve kuyruk düğümleri, ancak burçlar kuşağı ile gün eşitleyicisinin iki kesişen noktası sayılmıştır ki, biri koç burcudur ve biri terazi burcudur. Şu halde güneş, koç burcunun başlangıcında tepe noktasına gelmiş olur. Terazi burcunun başlangıcında kuyruk noktasında olmuş olur. Öteki gezegenlerin doruk ve diğer noktaları, taşıyıcı felekleri ile burçlar kuşağının kesişmelerinden oluşan iki karşılıklı nokta bulunmuştur. Kuşaktan Taşıyıcı feleklerin kuzeye eğimli oldukları nokta, tepe noktası ve güneye eğimli oldukları nokta, kuyruk noktası adını almıştır. Nitekim yukarıda ayrıntıları ile anlatılmıştır. Güneşin asla enlem farkı bulunmayıp, öteki gezegenlerin hareketlerinde enlem farkı gözlenmiştir. Güneşin, ancak doğuş yeri farkı bulunmuştur. Yani kuzey burçlarındaki, koç, boğa, ikizler, yengeç, aslan ve başaktır. Bu altı burçta güneşin hareketi yavaş görünmüştür. Güney burçlarındaki terazi, akrep, yay, oğlak, kova ve balıktır. Bu altı burçta güneşin hareketi hızlı bulunmuştur. Bütün feleklerin hareketleri, benzerli ve belirli zamanlarda eşit hızdayken, güneşin hareketinde hızlanma ve yavaşlanmanın sebebi budur ki: Güneşin doruk noktası, halen burçlar feleğinden yengeç burcunun evvelinde ve eteği dahi oğlak burcunun evvelinde bulunmakla; güneşin güney burçlarını katetme süresinden kuzey burçlarını katetmesinde bir hafta kadar fazla gecikme olur. Bunun açıklanması budur ki: Güneşin merkezi öyle bir dairenin çevresi üzerinde hareket edip döner ki, o dairenin merkezi, âlemin merkezinin dışındadır. Şu halde burçlar feleğinin bir yarısında, merkez dışı dairenin yarısındakinden fazla bulunmuştur. Bu, o yarımdır ki, güneşin eteği ona gelmiştir, çünkü güneş hareketiyle burçlar feleğinin yarısını katetme zamanı, ikinci yarısını katetme zamanına muhalif ola. Kaçınılmaz olarak burçlar feleğinin eteği olan yarısından, doruğu olan yarısına güneşin hareketi yavaş görünür. Zira ki, doruk yarısını katetme zamanı, etek yarısını katetme zamanından sekiz gün uzun bulunur. Halbuki güneşin hareketi, merkez dışı dairesinde farklı olmayıp, sürekli ve benzerli harekettir. (Bu, bilici, âziz olan Allah'ın takdiridir. Şanı yüce hakîm yaratıcı münezzehtir.) Dördüncü Madde Güneşin tabiat ve sıfatlarını yarar ve etkilerini, uzaklık ve büyüklüğünü bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, müneccimler demişlerdir ki: Güneşin tabiatı, orta derece sıcaklık ve kuruluk olup, gündüzsel erkek bulunmuştur. Orta kutlu nâmıyle isimlendirilmiştir. Bunun sıfatları: Kuvvet, şiddet, kahr, gazap, rağbet, his incelik, haya ve iffet bulunmuştur. Yukarıda beyan olunduğu üzere, bunun sıfatları tali düştüğü menilerde aynen gözlenmiştir. Güneşin pazar güne ve perşembe gecesine hâkim olduğu bulunmuştur.O gündüz ve gecenin evvelki saatleri ona nispet ounmuştur. Cenab-ı Hak'kın takdiriyle esirî cisimlerin süflî cisimlerin tesirleri fazla olup, her yıldız nice nice özellikleriyle tesir etmektedir. Allah, bu büyük güneşe, kedi kudretiyle nice özellikler vermiştir ki, güneşin etkileri, yüksek cisimlerde ve aşağı cisimlerde kendisinden daha belirgindir. Öteki gezegenlerden daha belirgindir. Öteki gezegenlerden daha büyüktür ve bütün yıldızlardan parlaktır. Aya, ışık verir. Denizleri ısıtıp, buharlar çıkarıp, yukarılarda yağmur bulutları meydana getirip, yağdırarak yere hayat verir: Bitkiler, ağaçlar ve meyveler olur. Karlardan ve yağmurlardan nehir kaynakları olur. Bitkilere ve hayvanlara hayat bahşeder. Güneşle madenler oluşur, meyveler olgunlaşırlar. Güneşin doğuşuyla hayvanlar ve insanlar kuvvet bulup, sıcaklık ve ışığıyla menfaatlenirler. Güneşin batmasıyle hepsi şaşırıp, ölüler misali yerlerinde uyurlar kalırlar. Güneşin etkisiyle irinci iklim kuşağının ahalisi hep siyah olup, sıcaklığının şiddetiyle huy ve bünye edinirler. Tepelerine güneş yakın olduğundan, cüsseleri hafif ve akılları zayıf olup, ahlakları dar, meşrepleri keskin ve ince olur. Aynı zamanda inatçı olurlar. Fakat yedinci iklim kuşağındakilerin tepesinden güneş uzak olup, sıcaklığı zayıf ve tesirleri az olduğundan, hepsi beyaz ve sarı olurlar. Yaratılış ve huyda, her biri öküz ve koyun gibi ebleh ve eksik olur. Güneşin birçok tesirlerinden biri budur ki: Doruk noktası kuzey burçlarında oldukça, kuzey tarafları mamur olup, güney taraflar denizlerle kaplı olur. Güneşin doruk noktası güney burçlarına geçtiğinde, bu kez güney yarım küre mamur olup, kuzey yarım küre deniz sularıyle kaplı olur. Yukarıda açıklanan doruk noktasının hareketiyle, yirmibeşbin ikiyüz güneş senesinde bir kere, karalar ve denizler tamamen yer değiştirip, âlem yeniden nizam bulur. Belki güneşin tesiriyle günler ve geceler, sıcaklık ve gölge, nur ve ışık, yaz ve kış, kar ve yağmur, madenler ve taşlar, itkiler ve ağaçlar vücuda gelip; bütün bunların tabiatları, bileşiklerin oluşması, hayvanların ve insanların yaşaması, yılların bilinmesi hep Allah'ın takdiriyle güneşin hareket ve ışığına bağlıdır. Güneşin büyüklüğü ve miktarında, mümessil feleğinin uzaklığında rasatçılar, matematikçiler ve geometriciler söz birliğiyle demişlerdir ki: Güneşin mümessil feleğinin yumru yüzeyinin, âlemin merkezinden uzaklaştığı yaklaşık ikibin kere bin ve yirmidokuzbin ikiyüzaltı fersah ölçülmüştür. Bu feleğin çukur yüzeyinin âlemin merkezinden uzaklığı, yaklaşık bin kere bin ve sekizyüzellibin yüzellidört fersah hesap kılınmıştır. Bu mümessil feleğin kalınlığı, yaklaşık yüzyetmişdokuzbin elli iki fersah bulunmuştur. Güneş küresinin cismi yaklaık yüzaltmışaltı yerküre kadar bulunup; bütün bunlar geometrik delillerle ispat olunmuştur. (Allah daha iyi bilir.) Bizim bunları anlatmaktan maksadımız; bu büyük güneşi, günde ir kere etrafımızda döndürüp, başımızda döndüren güçlü ve kayyum olan Allah'ın kudret ve büyüklüğünü açıklamaktır. Ta ki akıl sahiplerine rabler rabbinin yaratma ve inceliklerini fikretmeyi ve düşünmeyi kolaylaştırıp; yaratıklardan yaratıcıyı bulup, her şeyden ona yönelip, onunla kalalar. |
26.11.2008, 18:15 | #16 |
Yiğido
COBANYILDIZI Şuan
Son Aktivite: 04.01.2009 01:45
Üyelik Tarihi: 20.09.2008
Yaş: 41
Mesajlar: 147
Tecrübe Puanı: 600
|
Cevap: Marifetname
16-BÖLÜM:
SEKİZİNCİ BÖLÜM İkinci göğün yapısını ve burada hâkim olan utarit yıldızının durumlarını beş madde ile bildirir. Birinci Madde Utarit (merkür) yıldızının mümessil feleğini ve hareketinin görüntüsünü bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Utarit feleği, yedi gezegenden sayılmıştır ki, ay feleğine oranla sekizinci; zühre feleğinin altında olup, iki aşağı nâmıyle meşhur olan iki feleğin altta olanıdır. Ay feleğine yakındır. Utarit yıldızı burada tek başına hakim olup, karıştırıcı ismi ile tanınmıştır. Bu feleğin durumu ve yapısı, parçaları bakımından, öteki gezegenlerden farklıdır. Astronomlar, Utarit yıldızı için yere şâmil üç büyük felek ve yere şâmil olmayan bir küçük felek tesbit etmişlerdir. Gözetleme sureti ile değişik durumlarını bu dört felekle belirleyip, nizamını vermişlerdir. Birinci felek küllî felektir ki; merkezde, eksende, kuşakta, kutuplarda ve harekette burçlar feleğine uygun ve mümessildir. Bu felek, öteki mümessiller gibi yere şâmil ve merkezi âlemin merkezidir. iki paralel yüzeyle kuşatılmış küre bir cisimdir ki, üst yüzeyi üzerinde olan zührenin alt yüzeyine ve alt yüzeyi altında olan ağın üst yüzeyine teğettir. Bu mümessil felek, kendi üstünde ve altında bulunan diğer felekler gibi önce büyük feleğin günlük hareketine uyup, âlemin merkezî çevresinde doğudan batıya zorunlu hareket eder. İkinci olarak burçlar feleğinin yavaş hareketi kadar kendi özel hareketi ile âlemin merkezi çevresinde doğudan batıya zorunlu hareket eder. İkinci olarak burçlar feleğinin yavaş hareketi kadar kendi özel hareketi ile âlemin merkezi çevresinde batıdan doğuya âheste gider. Sanki burçlar feleğini hareket ettirmesi ile hareket eder gibidir. Şu halde doruk, etek, tepe ve kuyruk noktaları bu hareket üzere her yetmiş güneş senesinde bir derece mesafe kat eder. Utaritin açıklanacak döndürücü feleğinde bulunan ikinci doruğundan başka ve ayın açıklanacak doruğundan ve mümessilinden ve diğer noktalarından başkadır, - zira ki bu dördü, onlara muhalif bulunup doğudan batıya hareket ederler-. İkinci Madde: Utarit Yıldızının merkez dışı olan yönetici feleğini ve taşıyıcı feleğini apı ve hareketleri ile bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Utaritin yöneticisi, mümessil feleği ile birlikte boş bir felektir ki, merkez dışı olan iki feleğinin birincisidir. ikincisi dolu felektir ve utaritin dört feleğinden ikincisidir. Yönetici felek, içine aldığı merkez dışı ikinci feleğin merkezini, doğudan batıya hareket ettirerek idare ettiği için buna yönetici derler. Merkez dışı olan diğer felekler, mümessil feleklerin içinde oldukları gibi bu yönetici felek dahi mümessilinin içindedir. Yöneticinin yumru yüzeyi, mümessilin yumru yüzeyine birinci doruk namıyle meşhur olan ortak bir noktada teğettir. Yöneticinin çukur yüzeyi, mümessilin çukur yüzeyine birinci etek adıyla bilinen ortak bir noktada temas etmiştir. Yönetici feleğin merkezi, âlemin merkezinden altı derece kadar doruğu tarafına çıkmıştır. Mümessil felekten yönetici felek ayrıldıkta, diğer mümessilleri tamamlayıcı olan ikişer küre şeklinde benzerleri, bu mümessilden dahi meydana gelmiştir. Bundan sonra merkez dışının ikincisi, utarit yıldızının üçüncü feleğidir. Bu yönetici felekten boşalmıştır. Döndürücünün merkezini taşır. Yönetici felek, mümessilinin içinde bulunduğu üzere, bu taşıyıcı felek dahi yönetici feleğin içindedir. Taşıyıcının yumru yüzeyi, yöneticinin yumru yüzeyine ikinci evc namıyle bilinen bir noktada yetmişdir. Taşıyıcının çukur yüzeyi ve yumru yüzeyi, yöneticinin çukur yüzeyine ikinci etek tabir olunur bir noktada teğettir. Taşıyıcının merkezi, yöneticinin merkezinden üç derece ve âlemin merkezinden dokuz derece doruk tarafına çıkmıştır. Yönetici felekten taşıyıcı felek ayrıldıkta, yöneticiden iki küre kalır ki, onun tamamlayıcısıdır. Utarit bu tertip ve tecrübe ile bu şekil ve görünüşe gelir ki: Kendisinde iki doruk ve iki etek bulunur. Bunlar mümessilden parça gibi olduklarından, mümessil doruğu ve mümessil eteği namıyla şöhret bulmuşlardır. Diğerleri dahi yöneticiden parça oldukları görünümünden dolayı yönetici doruğu ve yönetici eteği adıyla isimlendirilmişlerdir. Mümessilin doruk ve eteğine birinciler dahi derler. Yöneticiye mensup doruk ve eteğe dahi ikinciler derler. Her feleğin kendine özgü hareketi olup; kendi merkez, mihver, kuşak ve kutupları üzerinde dönüp, dönüşünü tamam etmek kaçınılmaz olduğu için utaritin yönetici feleği de, zührenin altında kendi mümessili içinde ve kendi merkezi çevresinde hareketi ile batıdan doğuya burçlar sırasına uymayan utaridin ikinci doruğunu idare eder. Güneşin ortası kadar hareket edip bir güneş senesinde bir devresini tamamlar. Utaritin taşıyıcı feleği dahi yönetici feleğin içinde, teki taşıyıcı felekler gibi kendi merkezi çevresinde özel hareketi ile batıdan doğuya burçlar sırası üzere utaridin döndürücü feleğini idare ile güneşin ortasının iki katı kadar hareket edip, hareketinin yarısı yöneticinin sıraya uygun hareketine karşıdır. Diğer yarısı güneşin ortasına eşit gelip, utarit her burçta onyedi gün bekleyip, bazı burçlarda tereddüt etse, iki ay kalıp, senede bir derecesini güneşle beraber tamamlar. Utaridin döndürücüsünün merkezi, zühreninki gibi sürekli güneşin merkezine mutabık olup asla muhalefet etmez. Bunun için utarit yıldızı döndürücüsünün çapının yarısından fazla güneşten ırağa gitmez. Çapının yarısı ortasında yirmi dereceden fazla uzağa yetmez. (Allah daha iyi bilir). Üçüncü Madde Utarit yıldızının döndürücü feleğini, şekil ve hareketiyle bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar, bu utarit yıldızının dahi durumlarının tanzimine diğer şaşırmış gezegenler gibi, belirlenen ölçülerle yetinmeyip; yere şâmil olmayan bir küçük felek dahi tespit edip, ona: Döndürücü felek demişlerdir. Döndürücü felek, utaritin mümessil feleğinde yere şâmil olmayan bir küçük felektir ki, utaritin dört feleğinden dördüncüsüdür. Aynı zamanda yıldızın cisminin taşıyıcısıdır. Merkez dışı olan üçüncü taşıyıcı feleğin kuşağında, yani iki kutbu arasında çakılmıştır ki, çapı taşıyıcının kalınlığına eşit olup, yüzeyi, taşyıcı durumdaki döndürücünün iki yüzeyine yukarıda ve aşağıda birer noktada teğettir. Döndürücü felek, bir tek yüzeyle kuşatılmıştır, dolu ve küre bir cisimdir. Taşıyıcı feleğin cisminde, kendi merkezi çevresinde kendine özgü hareketiyle batıdan doğuya burçlar sırası üzere deveran edip; bir tarafında çakılı olan utaridi kendisiyle birlik hareket ettirir. Bu felek, utarit yıldızını bir gün bir gecede, kendi kuşağının üçyüzaltmış derecesinden üç dereceden fazla mesafeye alıp gider. Yaklaşık, dört ayda bir dönüşünü tamamlar. Bu harekete: Değişik hareket, özel hareket dahi derler. Utarit yıldızı dahi tek yüzeyle kuşatılmış dolu, ışıklı ve kürevî bir cisimdir. Döndürücü feleğini cisminde gömülmüştür ki, döndürücünün yüzeyinin iki kutbu yarısında, kuşağı yanında, bir tarafta bulunup, ortak bir noktada döndürücünün yüzeyine temas etmiştir. Yani yıldızın cismi, tamamiyle döndürücünün cismine dahil bulunmuştur. Taşıyıcı felek, bir tarafında, döndürücünün dönüşü gibi, utarit yıldızının dahi döndürücüsü tarafında, kendi merkezi çevresinde, burçlar sırası üzere sürekli dönüş hareketini incelemeyle; rasatçılar günyarısında bulunan güneş tutulmasında müşahede etmişlerdir. Dördüncü Madde Utarit yıldızının sürat ve düz gidişini, yavaşlama ve duraklamasını, geri dönüş ve şaşırmışlığını, güneş ile olan bağlantı ve yaklaşımı bildirir. Ey aziz, astronomlar demişlerdir ki: Bu utarit yıldızına da, kâh sürat, kâh düz gidiş, kâh yavaşlama, kâh duraklama, kâh geri dönüş ve kâh yürüyüşünde şaşırmışlık ârız olur. Bu durumların açıklanması budur ki: Yıldız, döndürücüsünün yukarısında bulundukta; kendi merkezinin hareketi, döndürücüsünün merkezinin hareketine burçlar sırası üzere uyar ve yıldız hızlı hareket eder görünür. Ne zaman döndürücü tarafına bir miktar eğilse, düz hareket eder görünür. Yıldız, döndürücünün aşağısına inişte yavaş hareket eder görünür. Zira ki, yıldızın kendi merkezi inişte olduğundan, hareketi görünmez olup, ancak tedvirin merkezinin hareketi görünür. Yıldız, döndürücünün en aşağısına yakın oldukta; kendi merkezinin burçlar sırasına uymayan hareketi, döndürücünün merkezinin, taşıyıcının hareketiyle burçlar sırası üzere olan hareketine eşit olup, hareketler birbirine muarız ve karşı olmakla; yıldız durur görünür. Yıldızın geri dönüşü tamam olup, iki hareket birbirine eşit geldikte; yıldız ikinci kez durur görünür. Bundan sonra yine yavaş hareket eder görünür. Zira ki yıldızın kendi merkezi, döndürücünün merkezinin hareketi görünür. Yavaşlamadan sonra tekrar hızlı hareket eder görünür. Halbuki yıldız, kendi döndürücüsünde dönüşünü tek düze sürdürür. Zira ki feleklerin hareketi, kendi küreleri kuşağına nispetle basit, benzerli ve düzdür. Yıldızın, geri dönüşünden önceki duruşuna: Birinci makam, ötekine: İkinci makam derler. Utarit yıldızının geri dönüş süresi yirmibir gündür. Düz gidişi üç ay beş gündür. Bu yıldızın, taşıyıcı feleğinin burçlar kuşağından kuzeye ve güneye üç ve dörtte bir derece eğimli iken; döndürücüsünün dahi doruğu ve eteği, eğilimli feleğinden kâh kuzeye, kâh güneye eğilimi olup; yaklaşık altı derece enlem farkı dahi bulunmuştur. bu yıldız dahi yürüyüşünde şaşırmış gibi görünüp, şaşırmış adıyla isimlendirilmiştir. Güneşe nispetle bu yıldıza ârız olan bağlantı ve yaklaşımın açıklanması budur ki: bu yıldızın taşıyıcısının hareketi, güneşin merkez dışı feleğinin hareketiyle eşit olduğundan, döndürücünün merkezi dahi sürekli güneşin merkezininkine eşit bulunmuştur. Şu halde utarit yıldızı, güneşin çevresinde döndürücüsünün hareketiyle deveran eyledikçe, döndürücüsünün yarıçapı miktarı güneşten uzaklıkta, onu tavaf edip; iki uzaklığın ortalarına geldikte; kâh sabah, kâh akşam meşale gibi çakıp, kâh güneşle yakın olur. Zühre gibi güneş kursuna yakın olup, her bir dönüşünde iki kere güneşle yakın olur. Bir kere süratli gidişinin yarısında yani döndürücüsünün zirvesinde bulundukta; sürekli çakışması ve yaklaşması olur. Bir kere dahi geri dönüşünün yarıksında yani döndürücünün eteğinde oldukta; güneşle sürekli çakışması ve yaklaşımı bulunur. İki yaklaşımı arasında olan müddet iki aydır. Beşinci Madde Utarit yıldızının ilk doruk ve eteğinin, tepe ve kuyruk düğümlerinin burçlar feleğindeki yerlerini; kendi tabiat ve vasıflarını; feleğinin uzaklık mesafesini ve cisminin miktarını bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Utarit yıldızının doruğu, tepe ile kuyruk düğümleri arasında yani eğilimli feleğinin burçlar feleğinden kuzeye oldukça eğiliminde vâki olmuştur ki, tepe düğümünden doksan derece sonradır. Çünkü üst ve aşağı noktalar, yukarıda açıklandığı üzere, burçlar feleğinin hareketine uygun olan mümessillerin hareketleriyle hareket ederler. İlk doruk, utaritin burçlar feleğinden eri, rumî tarihin asiz senesinde terazi burcunun yirmi altı buçuk derecesindeydi. Eteği, aynı şekilde koç burcunun yirmialtı buçuk derecesindeydi. Şu halde doruk ve etek, tepe ve kuyruk dahi yukarıda defalarca açıklandığı üzere halen, yaklaşık sekiz derece mesafe hareket etmişlerdir. Zira ki, rumî tarih halen ikibin altmışdokuzdur. Hicrî tarih ise binyüzyetmişe, yetmiştir. Utarit yıldızının tabiat ve vasıflarında müneccimler sözbirliği edip, demişlerdir ki: Utaritin tabiatı soğukluk ve kuruluk olup, gündüz erkeği bulunmuştur. Kendinden başka yıldızın tabiatiyle uyuşucu olduğundan; uyuşan ve münafık nâmıyle isimlendirilmiştir. Bu yıldızın vasıfları: Edeb, zeyreklik, anlayışlılık, feraset, zihin, dirayet, nutuk, belagat, nakış, kitabet, hesap, isabet, zekâ, dikkat, sanat, hile ve hıyanet bulunmuştur. Bu yıldızın tali düştüğü menilerde bu vasıflarıyla etkili olduğu gözlenmiştir. Bu yıldız, pazar gecesi ve çarşamba gününe hâkim olduğu gözlenmiştir. Bu yıldız, pazar gecesi ve çarşamba gününe hâkim bulunmuştur. O gecenin ve bu gündüzün ilk saatleri, buna nispet kılınmıştır. Utarit yıldızının ölçü ve cisminde, mümessil feleğinin uzaklığı mesafesinde rasatçılar, geometriciler ve matematikçiler sözbirliğiyle demişlerdir ki: Utaritin mümessil feleğinin yumru yüzeyinin, âlemin merkezinden uzaklığı, yaklaşık ikiyüz yetmişaltıbin altıyüzelliiki fersah hesaplanmıştır. çukur yüzeyinin uzaklığı ise yaklaşık seksenyedibin beşyüzyirmidört fersah ölçülmüştür. Bu feleğin kalınlığı yaklaşık yüzseksendokuzbin altıyüzyirmisekiz fersah ölçülmüştür. Utaritin cismi, yerkürenin cisminin takriben otuzikidebir miktarı bulunup, delillerle hepsi ispatlanmıştır. |
26.11.2008, 18:16 | #17 |
Usta Yiğido
MeLody58 Şuan
Son Aktivite: 02.06.2015 17:15
Üyelik Tarihi: 02.08.2008
Mesajlar: 2.608
Tecrübe Puanı: 857
|
Cevap: Marifetname
17-BÖLÜM:
DOKUZUNCU BÖLÜM Dünya göğünün yapısını ve orada hâkim olan ayın durum ve vasıflarını; aya mütaallik olan eşyayı altı madde ile açıklar. Birinci Madde Ayın mümessil feleğini ve eğilimli feleğini, yapı ve hareketleriyle bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Yedi gezegenden biri de aydır ki, merkezi, âleme nispetle dokuz feleğin ilkidir. Utarit feleğinin altında bulunup, gezegen yıldızlardan daha hızlı seyreden ay, dünya göğünde tek başına hâkimdir. Kendisine küçük nurlu adı verilmiştir. Ay feleğinin küllî feleği, değişik parçalara bölündüğünden, şekil ve yapı bakımından diğer gezegenlerin feleklerinde farklıdır. Şu halde küllî felek, dört feleği kuşatmıştır. Üçü yere şâmil olan büyük felektir. Biri yere şâil olmayan küçük felektir. Üç felekten ilk ikisinin merkezleri, âlemin merkezidir. Üçüncüsü ise merkez dışıdır ki, döndürücünün merkezinin taşıyıcısıdır. Döndürücü ise döndürücü felektir ki, ayın cismini taşıyıcıdır. Alem küresiyle merkezi aynı olan iki feleğin birincisi, iki paralel yüzeyle kuşatılmış ve ikinci feleği çevreleyen küre bir cisimdir. Çevresinde tepe ve kuyruk noktaları bulunmakla -ki bu iki noktaya cevzher denir- kendisi cevzher namıyla şöhret bulmuştur. Merkezde, eksende, kuşakta, kutuplarda ve harekette burçlar feleğine benzerliğinden mümessil nâmını dahi bulmuştur. bu feleğin yumru yüzeyi, üstünde olan utarit feleğinin çukur yüzeyine ve çukur yüzeyi, kendi feleklerinden ikinci feleğin yumru yüzeyine temas etmiştir. Bu cevzher adlı felek, kendi üzerinde ve altında bulunan diğer felekler gibi, önce büyük feleğin günlük hareketine uyup, bu hareketle âlemin merkezi çevresinde doğudan batıya zorunlu hareket eder. ikinci olarak, burçlar feleğinin hareketine aykırı ve muhalif olarak kendine özgü hareketiyle âlemin merkezi çevresinde burçlar sırasına uymaksızın, kendi felekleriyle doğudan batıya gider. Bir gün bir gecede üç dakikadan fazla hareket eder. Buna, tepe ve kuyruk hareketi derler. Alem küresiyle merkezi aynı olan iki feleğin ikincisi, birinci feleğin altında ise paralel yüzeyle kuşatılmış küre cisimdir. Gerçi merkezi, âlemin merkezidir, lâkin kuşağı, burçlar kuşağına teğet olan mümessil feleğin kuşağından kuzey ve güneye beş derece eğimli olduğundan, eğilimi felek nâmıyle şöhret bulmuştur. Bu eğilimli felk, cevzher feleğinin çukur yüzeyi altında yerleşip; yumru yüzeyi onun çukur yüzeyine teğettir. Ayın eğilimli feleği dahi birinci ve ikinci hareketinden başka, kendine özgü hareketiyle âlemin merkezi çevresinde burçlar sırası üzere doğudan batıya, kendi içinde bulunan feleklerle, güneşitleyici daireden ve burçlar kuşağından ve kutuplardan belirtilen eğim kadar eğilimli olarak, başka kuşak ve kutup üzerinde bir gün bir gecede onbir dereceden fazlaca hareket eder. Buna: Ayın doruğunun hareketi derler. İkinci Madde Ayın taşıyıcı feleğini yapı ve hareketini bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Ayın üçüncü feleği, taşıyıcı feleğidir ki, merkez dışı olan öteki gezegenlerin mümessil feleklerinde yerleştikleri gibi, bu taşıyıcı elek dahi eğilimli feleğinin içine yerleşmiştir ki, yumru yüzeyi, taşıyıcının eğilimli yumru yüzeyine doruk adı verilen bir ortak noktada teğet olmuştur. Çukur yüzeyi, taşıyıcının eğilimli çukur yüzeyine etek adı verilen bir ortak noktada etğet olmuştur. Çukur yüzeyi, taşıyıcının eğilimli çukur yüzeyine etek adı verilen ortak bir noktada temas etmiştir. Bu feleğin merkezi, âlemin merkezinden, kendi çapı ve cüzleriyle on derece ve dörtte bir derece doruk noktasının dışındadır. Eğilimli felekten taşıyıcı felek ayrıldıkta; eğilimliden iki küre kalır ki, eğilimli feleğin tamamlayıcısıdırlar. Taşıyıcı felek, üç hareketinden başka, eğilimli feleği içinde, kendi merkezi çevresinde, eğilimlisi kuşağına, kuşak teğetliğinde ve eksenine paralel eksen üzerinde kendine özgü hareketiyle, batıdan doğuya burçlar sırası üzere bir gün bir gecede yirmidört dereceden fazlaca, ayın döndürücü feleğinin merkezini de beraber hareket ettirerek döner. Çünkü bu taşıyıcı feleğin burçlar sırasına uygun olarak yaptığı onbir dereceden fazla hareketine; mümessil ve eğilimli feleklerin sıraya uygun olmayan hareketleri mukabil gelip, muarız olup, geri götürür. Bu durumda, ayın taşıyıcısının sıraya uygun olarak yaklaşık onüç derece gündük hareketi kalır. Ayın hareketi hızlı ve felekleri küçük olduğundan, oniki burcun her birinde yaklaşık iki gün ve üçtebir gün kadar kalıp, yirmisekiz günde burçlar feleğini katedip, bir devresini tamamlar. Yirmidokuzbuçuk günde bir kere güneşe erişip, onunla çakışır. Bu yüzden kamerî ayların biri yirmidokuz gün ve biri otuz gün gözetleme hesabıyla hesap olunur. Ekvatora yakın olanlara ay, rahat görünür, zira ki güneşin günlük dönüş noktaları, kuzeyde eğilimlidir, güneyde dike yakındır. Şu halde ay, güneş batar batmaz batmayıp, ufuktan yukarıda olur. Üçüncü Madde Ayın döndürücü feleğini, şekil ve hareketiyle bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Ayın dördüncü feleği, onun döndürücü feleğidir ki, yere şâmil olmayan bir küçük felektir. Ayın kendisini taşıyıcıdır. Merkez dışı feleğin kuşağında, çakılmış ve gömülmüştür ki, döndürücünün çapı, taşıyıcının iki yüzeyine teğet ve eşittir Döndürücü felek, bir tek yüzeyle kuşatılış dolu ve küre bir cisimdir. Taşıyıcı feleğin içinde, kendi merkezi çevresinde burçlar sırasına uymaksızın doğudan batıya dönüp, bir tarafında çakılmış olan ayı da birlikte hareket ettirir. Ayın döndürücü feleği, öteki beş gezegenin döndürücüsünün tersine hareket eder. Bu döndürücü felek, kendi merkezi çevresinde doğudan batıya dönerek, ayı, bir gün bir gecede kendi kuşağının üçyüzaltmış derecesinden onüç dereceye kadar hareket ettirip; yirmisekiz günde taşıyıcısı gibi bir dönüşünü tamamlar. Buna farklı hareket ve özel hareket ederler. Ay, tek bir yüzeyle çevrili küre biçiminde bir cisimdir, karanlıktır, doludur ve parlaktır. Beş şaşırmış gezegen gibi, döndürücü feleğinde ay gömülmüştür ki, döndürücüsünün iki kutbu arasında, kuşağı yanında bir tarafta bulunu, ortak bir noktada döndürücünün yüzeyine teğettir. Yani ayın cismi tamamıyle döndürücünün cisminde bulunup, yüzü yüzeyine temas etmiştir. Taşıyıcı feleğin bir tarafında, döndürücü feleğin belirtilen hareketi gibi ay küresinin dahi döndürücüsü tarafında kendi merkezi çevresinde burçlar sırasına uymadan, kendine özgü hareketiyle doğudan batıya dönüşünü, rasatçılar gözle müşahede etmişlerdir. "Feleklerde durucu hiçbir şey yoktur," deyip gitmişlerdir. Döndürücünün çevresi üzerinde bu ayın merkezi, taşıyıcının çevresinin hareketi üzerinde döndürücünün merkezinin hareketinden az olduğundan ebedî olarak ay, ne geri dönücü bulunur, ne durucu görünür. Ancak dorukta yavaş hareketi müşahede olunur. Ayın taşıyıcı feleğinin kuşağı, eğilimli feleğininkine teğet olup; döndürücü feleğin zirvesi dahi, taşıyıcı feleğin kuşağına erişmiş bulunduğu cihetten, açıklaması yukarıda geçen ayın eğilimli feleğinin burçlar feleğinden kuzey ve güneye olan beşer derece eğiminden gayri ay yıldızının enlemi bulunmaz. öteki gezegenler gibi enlem farkı olmaz. Zira ki, ayın eğilimli, taşıyıcı ve döndürücü felekleri tek bir yüzeyde birbirine teğet bulunup, birbirinden asla ayrılmazlar ve eğilmezler. Bu dört felekle, ayın durumları nizam bulmuştur. Dördüncü Madde Güneşe nispetle aya ârız olan durumları bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Güneşe nispetle aya ârız olan durumların birisi çakışmadır. Yani bize dönük olan yüzünün, güneşten üzerine düşen ışıktan hâli olmasıdır. Yoksa güneş ile ayın aryasında yerin gölge olmasıyle çakışma olmaz. Zira ki güneşe ay arasında yerin bulunması, ay tutulmasıdır. Çakışma değildir. Ayın bir durumu dahi fazlalıktır. Yani ayın güneşten uzaklaşması sebebiyle, güneşin ışığının ayın yüzünde fazla görünmesidir. Bir durumu dahi ilk dördündür. Yani ayın bize dönük olan yüzünün yarısının dolunaydan önce güneşin nuruyla aydınlanmasıdır. Bir durumu dahi dolunaydır. Yani ayın yüzdeki nurun artmasının tamamlanmasıdır. Bir durumu dahi azalmadır. Yani ayın güneşe dolunaydan sonra yaklaşması hasebiyle güneşin nurunun ayın yüzünde eksilmesidir. Bir durumu dahi ikinci dördündür. Yani ayın bize dönük olan yüzünün yarısının dolunaydan sonra ışıklı kalmasıdır. Ayın bir durumu dahi güneşi gölgelemesidir. Yani nurlu güneşin bile dönük olan yüzünün tamamını veya bir kısmını ayın bizden gizlemesidir. Ayın bir durumu dahi tutulmasıdır. Yani güneş ile ayın arasına yerin girmesiyle ayın tamamının veya bir kısmının güneş ışığından hâli kalmasıdır. Ayın bu safhalarının açıklanması budur ki: Ay, aslında siyaha yakın lacivert olup, ne gök rengi ne de siyahtır. Madenî bir ayna gibi karanlık ve kesif olup, yuvarlak ve parlak bir top şeklinedir. Bir yerden aldığı nuru, bir yere aksettirmeye kabiliyetlidir. Şu halde ay, nur ve ışığını ancak güneşten alıp, güneşe dönük ola yarısının çoğu sürekli ışık bulmuştur. Eğer aralarında yerin gölgesi bulunmazsa bu böyle devam eder. Güneş küresi, ay küresinden büyük olduğundan; ayın yarısından çoğuna ışık verip, yarısından azı karanlık kalmıştır. Yerin gölgesi, koni şeklinde olup, zühre feleğinin çukur yüzünde son bulmuştur. Koninin tepesinin gölgesi, burçlar kuşağına teğet olmak lazımdır. Zira ki güneşin merkezi, merkez dışı kuşağında sürekli burçlar kuşağının yüzeyine ulaşmıştır. Bu durumda toplanma sırasında, yani güneşle ayın bir burcun aynı yerinde ulunmaları halinde; ay, bizle güneş arasına girip, karanlık yüzünün yarısı bize dönük olur ve ayın aydınlık yüzeyinin yarısı bize görünmez olur. Şu halde çakışma budur. Çünkü ay, hızlı gidişiyle güneşi oniki derece kadar geçip, ondan uzaklaşır. Ayın nurlu yüzünün yarısı, bir miktar bize meyleder. Onun bize bir tarafı görünür. İşte hilâl budur. Bu, gizlenmeden bir gün sonra olur. Zira ki ay, bir gün bir gecede, onüç derece kadar hareket eder. Güneş te bu müddet içinde bir derece kadar gider. Böylece ay, güneşten her gün oniki derece kadar uzaklaşır. Hilalden sonra ay, güneşten gün gün onikişer derece uzaklaştıkça, ayın güneşe uzak olan batı tarafından aydınlık yarısının bize eğimi fazla olur. İşte fazlalaşma budur. Bundan sonra ay, güneşten uzaklaştıkça, ayın güneşe uzak olan batı tarafından aydınlık yarısının bize eğimi fazla olur. İşte fazlalaşma budur. Bundan sonra ay, güneşten uzaklaştıkça, ışığı her gece bize nispetle fazla olup, döndürür. İlk defa üç burç kadar güneşten uzaklaştıkça, ayın nurlu yüzünün yarısı görünür. İşte bu ilk dördündür. Bundan sonra güneşten uzaklaşmaya, altı burç kadar yol aldıkta; ay, güneşe karşı olmakla, bizler ikisinin arasında bulunuruz. Aydınlık yüzünün yarısı tamamıyle bize dönük olup, ay ondört olur. İşte buna, dolunay denir. Bundan sonra ay, güneşi karşısından ayrıldıkta; son yarısından gün gün güneşe yaklaşması sebebiyle, karanlık yarısı, batı tarafından yana yine bize meyleder: Bu miktar aydınlık tarafı da doğu tarafından güneşten yana gider ve bize nispetle karanlığı fazla ve aydınlığı noksan olur. İşte noksanlık budur. bundan sonra ay, güneşe yaklaştıkça, karanlığı her gece fazlalaşıp, ikisinin arasında yine döndürür. Tekrar bize nurlu yüzünün yarısı görünür işte ikinci dördün budur. Ay, güneşe gün gün yaklaştıkça, karanlığı artıp, nuru azalır. Ta ki güneşle bir arada tekrar çakışır. Ay, bu durumlarıyla konaklarını katedip, kâh güneşe karşı, kâh çakışık olmasıyla yaklaşık her yirmidokuzbuçuk günde bir kere güneşle yakınlaşması ve çakışması olur. "Bu aziz ve alîm olan Allah'ın takdiridir." (36/38) Kadîm, kâdir, hakîm ve yaratıcı olan Allah münezzehtir. Beşinci Madde Güneş ve ay tutulmalarını; ayla doruğu arasına güneşin girmesini; ayın doruk, etek, tepe ve kuyruk noktalarının hareketini bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Bu ay küresi, kesif ve karanlık olduğundandır ki, güneşle bir araya gelmesi vaktinde, eğilimli feleğinden hâsıl olan tepe ve kuyruk düğümleri yanında, burçlar kuşağında güneşin yoluna rastlasa; ayın cismi bizimle güneş arasında bulunup, ışığının tamamını veya bir kısmını bizden örter. Şu halde güneş tutulması budur. Ve güneşin yüzünde o vakit ortaya çıkan siyahlık, ayın cisminin rengidir. Tutulma sırasında güneşin siyahlığı batı tarafından başlar. Zira ki, ayın batıya yönelik hareketi, güneşin batıya yönelik hareketinden daha hızlı olduğundan; ay batıdan gelip, güneşe erişip, araya girer. Bundan sonra güneşi geçtikçe, gidişinin süratinden, güneş yine batı tarafından parlamaya başlar. Bu kararma (ayın gölgesinden meydana geldiğindendir ki, güneş tutulması sürekli olarak, ayla çakışması durumuna mahsus olup, sair durumlarda asla bulunmamıştır. Ay tutulmasının açıklanması budur ki: Eğer ay küresinin tepe ve kuyruk düğümleri, burçlar kuşağından iki cüzün karşısı yanında, yani bu hizalarda güneş ile karşılıklı olsa; yerküre ikisinin arasına girip, ayın güneşe dönük olan yüzüne yerin gölgesinin düştüğü kadarına ulaşamayıp; ay aslî karanlığı üzere kalır. İşte ay tutulması budur. Ayın kararması ve parlamaya başlaması ilk doğu tarafından ortaya çıkar. Zira ki, güneşin doğuya yönelik hareketiyle hareket eden dünyanın koni gölgesinin batı tarafına, ayın batıya yönelik hareketiyle batı tarafından ulaşıp; ayın önce doğu tarafı gölgeye dahil olup, önce o taraf tutulur. Ayın önce doğu tarafı karanlıktan çıkıp yine önce o taraf parlar. Bu durum yerin gölgesinden dolayıdır ki, ay tutulması sürekli bedir ve dolunay haline mahsustur. Başka zamanlarda asla tutulma olmamıştır. Yine güneşe kıyasla aya ârız olan durumların biri budur ki: Güneş orta hareketiyle hareket ettikçe, ayın doruğuyla, döndürücüsünün merkezi arasında ebediyen tavassut eyler. Zira ki, ayı döndürücüsünün merkezi kendi doruğundayken, güneşin merkeziyle, burçlar feleğinden bir nokta yanında çakışsalar, bundan sonra o noktadan ayın kuyruk düğümüyle eğilimli feleğinin burçlar sırasına uymayan hareketleriyle ayın doruğu, doğudan batıya ve döndürücünün merkezi o noktadan burçlar sırası üzere batıdan doğuya hareket ederler. Güneş dahi aynı sıra üzere batıdan doğuya hareket eder. Ezelî takdirle o iki hareket, ayın doruğu ile batıya döndücürü feleğinin merkezinin hareketiyle doğuya öyle bir tarz ve tavır üzere hareket ederler ki, ebediyen güneş, ikisi arasında aracı bulunur. Bu tavassuttan lâzım gelir ki, ayın döndürücüsünün merkezi, güneş ile iki dördün vaktinde kendi eteğinde buluna. Güneşle bir araya gelme vakitlerinde ay, kendi doruğunda buluna. Şu halde ayın döndürücü feleğin merkezi, vasatî her dönüşünde iki defa doruğuna yükselip, iki kere eteğine iner. "Bu, aziz ve alim olan Allah'ın takdiridir." Ayın doruk ve etek noktaları eğilimli feleğiyle; tee ve kuyruk düğümleri mümessil feleğiyle hareket ettirildiklerinden, sair doruklar ve etekler gibi, burçlar feleğinde yerleri belirli değildir. Eğilimli ve mümessil feleğin hareketleriyle seyyar ve dönücüdürler. Altıncı Madde Ayın tabiat ve sıfatlarını, cisminin miktarını ve feleğinin uzaklığını bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, müneccimler sözbirliğiyle demişlerdir ki: Bu ay yıldızının tabiatı, itidal üzere soğuk ve rutubetli olup, gece dişisi bulunmuştur. Orta kutlu nâmıyle isimlendirilmiştir. Ayın vasıfları: Zaaf, acz, hıfz, cehl, hakaret, acele, nemime, ihbar, deliller, hareket ve ses bulunmuştur. Ayın tali bulunduğu menilerde bu vasıflar gözlenmiştir. Ay, pazartesi günü ve cuma gecesine hâkim bulunuştur. Şu halde o günün ve bu gecenin evvelki saatleri bulan nispet kılınmıştır. Ay yıldızının cisminin miktarında, mümessil ve eğilimli feleklerinin uzaklık mesafelerinde rasatçılar, matematikçiler ve geometriciler ittifak üzere demişlerdir ki: Ayın mümessil feleğinin yumru yüzeyinin, âlemin merkezinden uzaklığı mesafesi, yaklaşık seksenyedibin beşyüzyirmidört fersah ölçülmüştür. Bu feleğin çukur yüziyinin âlemin merkezinden uzaklık mesafesi, yaklaşık seksenikibin beşyüzkırkaltı fersah heap kılınmıştır. Mümessil feleğin kalınlığı, yaklaşık dörtbin dokuzyüz yetmişsekiz fersah bulunmuştur. Ayın eğilimli feleğinin yumru yüzeyinin âlemin merkezinden uzaklık mesafesi, yaklaşık seksenikibin beşyüzkırkaltı fersah ölçülmüştür.Bu feleğin çukur yüzeyinin uzaklığı, yaklaşık kırküçbin yüzdoksansekiz fersah hesap kılınmıştır. Eğer bu hesaplanmış mesafeden yerin yarıçapı çıkarılsa ki, o binikiyüz yetmişiki fersahtı. Şu halde yeryüzünün her tarafından ayın feleğine varıncaya değin gökle yer arasındaki hakiki uzaklık, kırkbirbin dokuzyüzyirmialtı fersah kalır ki, yaklaşık yerin yarıçapının otuziki katı yüksekliktir. Bu mesafedir ki, oluşum ve bozuşum âleminin değişikliğe uğrayan eşyasıdır. Unsurlar ve bileşikler mekanı; atmosferin ve gök boşluğunun ahillidir. Suret ve şehadet âlemi ve daracık dünya evidir. Ayın eğilimli feleğinin kalınlığı, yaklaşık otuzdokuzbin üçyüzkırksekiz fersah bulunmuştur. Ay küresinin cismi ise, yerkürenin yaklaşık kırkikide biri olup; açıklanan yıldızların ve feleklerin uzaklıkları ve cisimleri, dörtlü orantıyle rasatçılarla belirlenip, nice hesabî delillerle, geometrik bürhanlarla ve aklî tecrübelerle hepsi ispat olunmuştur. 1. kitapta açıklanan genel islamî bilgilerde, yerlerin ve göklerin cisimlerini uzaklığını beşyüz yıllık yol ile tariften murat, sayı belirlemesi değildir ki ölçü itibar oluna; belki bu, büyüklüklerinde mübalağadan kinayedir. Zira ki, Allah'ın kudreti sonsuzdur. Mülkünde olanı en iyi Allah bilir. |
26.11.2008, 18:17 | #18 |
Usta Yiğido
MeLody58 Şuan
Son Aktivite: 02.06.2015 17:15
Üyelik Tarihi: 02.08.2008
Mesajlar: 2.608
Tecrübe Puanı: 857
|
Cevap: Marifetname
18-BÖLÜM:
ONUNCU BÖLÜM Ayın, Allah'ın kudretiyle, tesirlerini ve burçlar itibariyle hallerini, yedi gezegenin tesirli saatlerini, feleklerin sayılarını, seslerini ve nağmelerini, merkezlerini hareketleriyle dairelerin meydana gelişlerini, esiri cisimlerin tesirlerinin başlangıçlarını beş madde ile açıklar. Birinci Madde Ayın, Allah'ın kudretiyle tesirlerini bildirir. Ey azizi, malûm olsun ki, filozoflar sözbirliğiyle demişlerdir ki: Kadir ve aziz olan Allah'ın takdiri ile yüksek cisimlerin mertebelerine göre, alçak cisimlere çeşitli tesirleri vardır. Güneşi en fazla tesiri, sıcaklığı ile olduğu gibi, ayın dahi en fazla tesiri, rutubeti iledir. Allah, bu aya, kendi kudreti ile nice özellikler bahşetmiştir. Bunlardan biri, ay deniz ufkundan doğar. Deniz suyu onunla med olup sahiline yükselir. Ay, denizdeki gün yarısına geldiğinde denizin meddi bitip, Ay, gün yarısı dairesinden indiğinde denizin suyu sahilleride cezr olup çekilir. Ay, deniz ufkuna ininceye kadar cezr devam eder. Ay, ufuktan indiğinde cezr de nihayet bulur. Şu halde med ve cezr bu minval üzere olur. Ayın özelliklerindendir ki, ayın artışı zamanında yani ayın ilkyarısında sıcaklık ve rutubet çok olup kanın kabarmasıyle dolan insan ve hayvan bedenleri kuvvet bulur. Dolunaydan sonra yani ayın ikinci yarısında kuruluk ve soğukluğun çoğalması ile dört unsurun karışımı bedenlerde bulunduğundan kanın kabarması azalıp, büyüme ve gelişme az olur. İnsan ve hayvan bedelleri zaaf bulur. ayın özelliklerindendir ki, ayın ilk yarısında hasta olanların bedelleri kuvvetli bulunup, çoğunun hastalığı defolur. Ayın ikinci yarısında hasta olanların bedenleri zayıf olup, hastalıkları çoğalır. Ayın özelliklerindendir ki, ayın nurunun çoğaldığı günlerde ruh sahiplerinin beyin dokuları ziyade olup, ayın nurunun azıldığı günlerde beyin dokuları dahi azalır. Ayın özelliklerindendir ki, aylı gecede insan aya karşı uyusa veya çok otursa bedenine gevşeme ve tembellik gelip baş ağrısı ve nezle olur. Ayın özelliklerindendir ki, aylı gecede hayvan eti kalsa az zamanda tadı ve kokusu değişir. Ayın özelliklerindendir ki, ayın nurunun çoğaldığı günlerde nehirlerde ve denizlerde balıklar yağlı olup suyun yüzüne çıkarlar. Ayın nurunun azıldığı günlerde balıklar zayıf olup suyun dibine giderler. Ayın özelliklerindendir ki, ayın ilk yarısında yerdeki haşereler yeryüzüne çıkar ve çoğalır. Yırtıcı hayvanlar ceset yemeye çok hırslı olur. Ayın ikinci yarısında haşerele ve yırtıcı hayvanla aksi hareket ederler. ayın özelliklerindendir ki ayı ilk yarısında dikilen ağaçlar fazla uzar ve gelişir. İkinci yarısında dikilenle zayıf olur veya kurur. Ayın özelliklerindendir ki, ayın ilk yarısında bütün meyveler, çiçekler, otlar, bitkiler fazla büyür ve gelişir, renkleri ziyade olur. Ayın özelliklerindendir ki, ayın ilk yarısında kamış, keten, bitki gibi şeylerin kurusu üzerine ayın ışığı düşse hemen çürüyüp parçalanır. Ayın ikinci yarısında bu durum az olur. Ayın özelliklerindendir ki, ay küresi ayna gibi yer ve su küresine dönük bulunduğu için deniz ve karanın adaları ve sahilleri gemileri, dalgaları, dağları, vadileri, köyleri ve şehirleri bütün şekil ve rengi ile şahıs ve kurumları ile bize aksettirip gösterir. Rasatçılar o aynada yerin yüzünü tamamen seyrederler. Lâkin o saf ayna bizden çok uzak olduğundan eşyanın şekilleri teşhis olunmayıp, ayın yüzü bu akisler ile bulanık görülür ki, ona ay lekeleri derler. Diğer gezegenlerin sayılan sıfatlarının özel saatlerde canlılara ve cansızlara gizli tesirleri; açıklanan güneş ve ayın tesirlerine kıyas olunmuştur. Halbuki âlemin bütün cüzlerinde hakiki müessir ancak hak Taâlâ bilinmiştir. Bu felekler, yıldızlar ve tabiatlar dolap, âlet ve hayaller misali bulunmuştur. Bu durum alır fikretmek ve düşünmek, Allah'ı tanımaya vesile olmak için ve hepsini insanda bulmak için yıldızların ve feleklerin durum alır bu Marifetnâme'de bu miktarca açıklanarak yazılmıştır. NAZM Hamd o Allah'a ki yektadır ol Dahi dâna ve tüvânâdır ol Ona mahsus ve müsellemdir hem Mû be mû cümle umur-u âlem Mutasarrıf odur eşyaya tamam Ne havas arada her giz ne avam İkinci Madde Ay yıldızının burçlar itibari ile olan özellikleri ve ihtiyarlarını bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, müneccimler, ayın her burç ile başka bir tesirini tecrübe ettiklerini takvim ile yazmışlardır. Şimdi o takvimi, bundan önce Türkçe olarak nazmetmiş iken o manzumemizi buraya yazmak münasip görülmüştür. NAZM Bismike Allahümme yâ emine'l-hutar İbtede'nâ bi ihtiyarhât'il-kamer Hamd lillah çok salât ve çok selâm Ol Resul ve âll ü suhhune müdam Badehü der Hakkı bilgil ey beğim Ehl-i hey'et kavlidir bu dediğim Çâr unsur üzeer çarh-ı kürrât Kaplamış birbirin sık tabakât Pes besal misli olur mecmuu top Merkez-i arz olmuş esgal-i cezûb Ol vasattır merkez-i âlem heman Her cihetten esgal ol nokta nihan Çarh-ı a'zam kim muhit-i cümledir Cüm-ı atlastır deyme encümledir Her cihetten o mahdud fevktir Günde bir devr etmede bir şevkdir Kim yirmidört saatte müdam Şarkdan garba eder devrin tamam Hem içinde olan eflâkı bile Döndürür kendiyle şarkî garb ile Gece gündüz her tulu ve her gurub Kutb-u âlem üzre devrinden olup Çarh-ı sâminde oniki burç bil Mıtıkada her birin sî sehm kıl Hep sevabitle ol olmuş muhteşem Kutb-u âlemden cüda kutb üzre hem Garbdan şarka döner âhestece Olsa yetmiş yıl gider bir derece Garbdan şarka zühal dahi gider O iki burcu otuz yıl kateder Müşteri hem garbdan şarka gider Oniki yılda heman bir devr eder Garbdan merih hem deveran eder Bir yıl onbir ayda bir devre gider Çarh-ı sâmin kutbu doğrusunda tam Şems hem çarhıyle devr eyler müdam Garbdan şarka güneş dahi gider yılda bir oniki burcu kat' eder Yılda bir hem çarh-ı zühre ydevr eder Garbdan şarka utarit hem gider Cümlenin tahtındadır devr-i kamer Sürat üzre kendi çarhıyle döner Gardan şarka dahi ay devr eder Devresin yirmisekiz günde gider Çarh-ı sâmin oniki kısm olunur San kavun oniki dilim bulunur Her kısım bir burc adıyla asl olur Kevn her üçünde ike bir fasl olur Çün hamel sevr ile cevzâdır bahar Fasl-ı yay sertan esed sünbüe dâr Fasl-ı güz mizan ve akreb gas tut Hem şitadır burc-u cedî ve delv ve hut Oniki burc oniki aydıry müdam Rum ayın otuz gün akdem bil tamam Bu buruca etmeden tahvil gün On gün akdem rum ayın başla bütün Bil bahar âzar nisan ve eyâr Yaz haziran temmuz tabah-ı hâr Hem harîf eylal ve teşrinin nâm Kış dü kanun ve şubat olmuş tamam Bil her ayda hangi burca gün gider Her ayın kaçında gün tahvil eder Mâh-ı âzar ol fasl-ı bahar Olmuş eyyamı otuzbir gün nehar Onbirinci gün güneş tahvil eder Hem hamek burcunda otuz gün gider Ol burc-u hamel nevruz olur Pes beraber ol şibih ol ruz olur Mah-ı nisan evsat-ı fasl-ı rebi' Olmuş eyyamı otuz gün ey şeci' Aşırında şems hem tahvil eder Burc-u sevr içre otuçbir gün gider Mah-ı mayıs ahir-i fasl-ı bahar Olmuş eyyamı otuzbir gün nehar On birinci gün güneş tahvil eder Hem hamek burcunda otuz gün gider Ol burc-u hamel nevruz olur Pes beraber ol şibih ol ruz olur Mah-ı nisan evsat-ı fasl-ı rebi' Olmuş eyyamı otuz gün ey şeci' Aşırında şems hem tahvil eder Burc-u sevr içre otuzbir gün gider Mah-ı mayus ahir-i fasl-ı bahar Bil otuzbirdir ona leyl ve nehar Onbirinci gün güneş tahvil eder Burc-u cevzada otuzbir gün gider Bil haziran ol sayf ey beşer Hem otuz gün on içinde gün döner Onbirinde şems hem tahvil eder Seretan burcun otuzbir gün geçer Mah-ı temmuz evsat-ı sayf ey hümam Olmuş eyyamı otuzbir gün tamam Onikinci günü gün tahvil eder Hem esed burcun otuzbir gün keser Bil ağustos ahir-i sayf ol zaman Olmuş eyyamı otuzbir gün heman Onikisine güneş tahvil eder. Sünbüle burcun otuzbir gün geçer Mah-ı eylül evvel-i fasl-ı harif Olmuş eyyamı otuz gün ey zarif Onikinci gün güneş tahvil eder Burc-u mizan içre otuz gün gider Burc-u mizan evveline gelse gün O geceye hem beraberdir o gün Mah-ı teşrin ol evsattır güze Ermiş eyyamı otuzbir gündüze Onikinci gün güneş tahvil eder Burc-u akrebden otuz günde gider Bil güzün teşrin-i sâni âhiri Ol otuz gündür tamam ol mahrî Onbirinde güneş hem tahvil eder Burc-u kavs içine otuz gün gider Mah-ı kanun ol fas-ı şita Hem otuzbir gün anı bil ey fetâ Onbirinde burc-u cediye gün gelir Rebinin evveli ol gün olur Gün döner uzanmayı şebden alır burc-u Gedî içre gün otuz gün kalır Evsatı kanun-u sânidir kışın Hem otuzbir gündür anı sayışın Aşırinde burc-u delve gün gider Hem otuz günde o burcu kat' eder Bil kışın sonu şubatı gücük ay Üç yirmisekiz gün rebi say Sal-ı râbi dört rubu' bir gün olur Pes şubat yirmidokuzu bulur Tasiinde burc-u huta gün gider Hem otuz günde o yburcu seyr eder Çün hamel burcunda gün firuz olur Bil tamam olup yine nevruz olur İbtiday,ı sal şemsi mart bil Hem şuhur-u rumî istihrac kıl Lafz-ı ebced hevvez olmuş heft harf Her biri bir aya mahsu oldu zarf Mart hâ ebril elf cim mayıs al Ve o haziran hemze temmuz âb dal Za'dır eylül ve dü teşrin ba ve ha Hem kanun za cim eşşbat ve o şeha Hıfz et ebced ve zevabid hevvez beced Hez ebced hevvez hüve ile ad Kim bu yirmisekiz harfin geri Harf-ı bâzâr ola her yılda biri Bil yüzaltmışaltıdır tarih-i sal Marttadır bâzâr ebced lafzında dal Ertesi sal ol bâzâr ha'ya gider Hem bu tertib üzre daim devr eder Olsa âzerle muharrem bir o yıl Sal tedahül ede bir ysa tarh kıl Kim otuzüç yıl otuzüç mark olur Sal muharremle otuzdördü bulur Gel dilerysen şehr-i rumun gurresin Harfini cem et hazâr harfiyle hîn İbtida hafta durur yevm-i ahad Başla ol mecmuu bundan eyle ad iki haftadan ne gün gâyet bulur Gurresi ol ayn ol günden olur Çün muharremdir Arabda res-i sal Gurre-i şehri kamerdir hem hilâl Za muharrem ba safer ha'dır âd Dü rebia ve o elifdir dü cemad Ba receb şaban dal ha ramazan Za'yı şevval ka'de elf cim hicce dân Heşt harf oldu ehec zedbud heman Her biridiry bir sene hâkim olan Binyüzaltmışaltıya çün geldi sal Hâkim sal ol muharrem oldu dal Ertesi yıl hâkim-i saldır elif Devr-i daimdir hiç olmaz muhtelif Bilmek istersen hilal ne gündür ol Harini hâkimle cem et gurre bul Gurre-i şehr-i hilali hem tamam İki hafta günlerinde bul ümdam İbtida şemsin mekanın bulasın Ta buruc-u mâhı andan bilesin Bir derece gün gider her gün heman Ay gider onüç derece ol zaman Ay günü her gün oniki derece Çün geçer böyle hesap et her gece Pes şuhur-u rumdan bil şemse ay Kaç gece geçmiş hilal ol mahı say Ta ki malum ola andan cay-ı mah Maha ne burcun kaçıdır seyrgâh Anda iken meh ne iştir ihtiyar Kim ayın her burcda bir hükmü var Ya ayın geçmiş şebin tazif kıl Beş aded hem zam edib kaç oldu bil ol aded kaç kere beş olduysa say Kangı burc olmuş dahi bil şemse ay Şemsden başla beşer her burca ver Baştan azı sayma burc-u maha er Çün hamel burcunda hoş bulunsa ay Her işi bede' etmeği sen yahşi say Gelse bur-u sevre tezvic ve nikâh Kıl ticaret hem bina hayr ve salah Gelse meh cevzâya kat eyle siyab İlm oku hem al akar ve al devvab Seretana hoştur irsal-i haber Şurb-i müshil yahşidiry nakl ve sefer Meh esedde arz-ı hâcet yahşidir Zür' ve tamir ve hacamat yahşidir Sünbüle burcunda olsa key cedîd Sohbet-i nisvan münasib al abîd Gelse meh mizana kıl bey' ve şira Eyle sohbet dinle lehan iç deva Burc-u akrebde gerek tuhr ve ifaf Uzlet ve semt ve firag ve itikâf Kıl hacamat gelse burc-u kavse ay Lebs ve istihmam ve halkı yahşi say Gelse burc-u cedîye kıl sayd ve şikâr Hufr âbar ve ziraat eyle kâr Gele burc-u delve hoştur kevb Vaz'-ı bünyad duhul-ü belde hûb Huta gelse eyle deryada sefer Ahd ve şirkettir ticaret-u muteber Binyüz altmışaltı tarihinde tam Buldu yüz beyt içre takvim ihtitam Hakkı ettin ihtiyârâtı beyan Hakka her halde tevekkül kıl heman Alem,i ecsâmı çün buldun hayal Alem-i ervaha gel hoş bunda kal. (Tehlikelerden emin eden Allah'ın ismiyle ayın ihtiyarlarına başladık. Hamd Allah için, çok salat ve çok selam Resule, aline ve ashabına olsun sürekli Ehl-i heyet: astronomlar. Kavl: Söz. Çâr: Dört. Kürrat: Küreler. Besal: Soğan. Esgal: Ağırlık. Muhit: Kuşatıcı. Fevk: Üst . Sâmin: Sekizinci. Si- ise: Altı: sevabit: Sabitler. Çarh: Felek. Şems: Güneş. Azer: Mart. Eyyar: Mayıs. Tabah-ı hâr: Ağustos. Harif: Sonbahar. Dü: İki. Near: Gündüz. Hamel: Koç. Sevr: Boğa. Cevza: İkizler. Seretan: Yengeç. Esed: Arslan. Sünbüle: Başak. Mizan: Terazi. Gavs: Yay. Cedî: Oğlak. Delv: Kova. Hut: Balık. Fasl- ı rebi': İlkbahar. Aşır: Ounncu. Leyl: Gece. Sayf: Yaz. Fasl,ı harif: Sonbahar. Fasl-ı şita: Kış. Şeb: Gece. Sal: Yıl. Râbi: Dördüncü. Şuhur: Aylar. Tedahül: Geçme. Tarh: Çıkarma. Gurre: Ayın ilk on günü. Yevm-i ahad: Pazartesi. Res-i sal: Sene başı. Cay: Yer. Mah: Ay. Bede': Başlama. Siyab: Elbise. Devvab: Hayvan. İrsal: Gönderme. Şürb: İçeki. Zür': Ziraat. Nisvan: Kadınlar. Bey' ve şira: Alış-veriş. Samt: Susma. Lebs: Giyim. İstihmam: Hamam. Sayd: Av. Şikâr: Avlanma. hufr âbâr: Kuyular kazmak. Vaz'-ı bünyad: Binalar yapmak. Duhul: Girmek.) Üçüncü Madde Yedi gezegenin birbirine nispetle benzerliklerine ve yeryüzünde âfâk itibariyle tesir saatlerini bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, ibret alanlar ve hayret edenler demişlerdir ki: Bu âlem, misli görülmemiş ne şaşırtıcı bir icattır! Bu felekler ne garib sanat ve hikmettir! Bu cihanı tanzim, ne nihayetsiz kudret ve azamettir. Hakim ve yaratıcı her şeyden münezzehtir. Bu yıldızları ve felekleri, bu görüntü ve tertip üzere yaratan Allah Taâlâ'ya nice yüzbin kenre hamd ve senalar olsun ki, bizlere lütuf ve inayet edip, güneşi gezegenler ortasına koymuştur ki, yeryüzüne itidal üzere hayat bahş eder. Eğer güneş, bu tesiriyle, ay feleğinde olsaydı, sıcaklığının şiddetinden yeryüzü yanardı. Eğer burçlar feleğinde olsaydı, soğuğun şiddetiyle tabiatlar bozulurdu. Şu halde yedi gezegen ortasında cihan sultanı ve öteki gezegenler ona asker ve yardımcı olmuştur. Ay vezir, utarip kâtip, zühre sâzende, merih asker, müşteri kadı, zühal hazinedâr benzeridirler. Burada bulunan samanyoluna, Kâbe yolu derler. Araplar: Gök kandili, yıldızlar anası ve Acemler: Kehkeşan derler. Bunun hakikati, burçlar geleğinde anlatılan altıncı değerin en küçüklerinden olan sabit yıldızlardır. Bunlar, birbirine yakın olduklarından, birbirine temas edip, beyaz bulutlar gibi görünmüştür. Lakin bu yolun, gece evvelinde bir başı güneyde, bir başı kuzeyde bulunup; gece yarısında güney başı batıya ve kuzey başı doğuya varıp; gecenin sonunda batı başı kuzey ve doğu başı güney olup, bize nispetle değirmen gibi dönmesinin hakikatinde akıllar hayrette kalmıştır. Gerçi bu konuda çok şey söylenmiştir. Mülkünde olanların hakikatlerini Allah daha iyi bilir. Fakat yedi gezegen yıldızın, yeryüzünde, ufuklarda, saat be saat nöbete olan tesir saatlerini, bu tarihten önce tabir ve beyan eylediğimiz Türkçe manzume, bu makama münasip görülüp yazılmıştır. NAZM Hüda'ya şükür kim halk etti bunca encüm ve eflak Salat ol dostuna olsun ki şanında demiş "lavlak" Ve bade Hakkı der lim-i felek sırrın ayan ettim Otuz beyt içre nahs ve sa'd sââtı beyan ettim İki âlemde bir bildim müessir zât-ı Mevlayı Veli rabt eylemiş esbaba ednâyı hem a'lâyı Eğer bilmek dilersen olduğun saat ne saattir Ne kevkeb hükm eder ol dem nehûset ya saadettir Yedi gece yedi gün gün batıb doğduğu ân içre Yedi seyyareden bul kangı hâkimdir zaman içre Ki her gün haftadan her gece bir seyyarenindir kim O eb ol ruzun evvel saatinde hem odur hâkim Heman hıfz et yedi lafzını yedi gün ybil yedi kevkeb Edes biyr çahh deld hesi ve reh zühaldir hep Evail-i harf için hevvez olmuş hafta eyyamı Huruf-u sâniye şeb-i sâlise gün hâkimi nâmı Şeb-i pazar utarit ertesi müşteri talib Şeb-i se şebneye zühre zühal çarşamba şeş gâlip Hamîs akşamı şems ve cuma akşamında meh şâmil Şeb-i sebt oldu merih ol huruf-u sâniye kâmil Pazar şems ertesi meh salı merih erbaaya tîr Hamîse müşteri cumaya zühreye sebte keyyân-ı mîr Yedi lafz içre şeb hem ruz-u evâil saatinden al Yukarıdan yedi seyyareyi tertib ie say gel Zühalden müşteri merih ve şems ve zühreye hoş yet Utaritle kamerden geç bu tertib üzre hem devr et Birer saat hükümetle olur seyyareler kaim Gecedir oniki saat gündüz hem oniki daim Gece gündüz yirmidört olur ysaat ki sânîdir Değildir müstevî bunda murad ancak zamanîdir Zamanî ysaatin miktarı artar eksilir bile Adedle muhtellif olmaz şeb ve rûz tûl ve kasr ile Neharın kavsini hem onikiye kısmet kıl Bu saatin iri daim ona nısf-ı südüsdür bil Şeb ve rûz tûl ve kasr ile kıyas et saati böyle Tulu ve hem gurubun geçmişin bul hoş hesab eyle Geçen saati bul zulemden ya rubu öğren ya üstürlab Gaymde yapma saati bu saatten zamanı ya Zamanî saati beraber yedi seyyareye ver gil Ne kevkeb olduğu vakte gelirse hâkim anı bil Zühaldir nahs-ı ekber saati hem ağır olurmuş Mekânı çarh-ı sâbidir bina yap başlama hiç iş Mübarek müşteridir su'd-u ekber saatin hoş bil Nakl ü bey' ve şira tezvic edip her şuğula ol mail Cihan-ı merihe mahkum oluğu ysaat hiç iş etme Çün oldur nahs-ı asgar pes kan aldır kimseye gitme Mübarek şems hükmünde taleb kıl cümle yârânı Mekanı çarh-ı râbidir ziyaret eyle sultanı Çün zühre su'd-u asgardır o saat ictima eyle Müferreh sohbet et hoş söz güzel savt istima eyle Utarit müntezicdir ol zaman yaz nüsha hem mektub Kitab oku okut nakş et hesab etek olur mergub Kamer su'd oldu bu gökte o saatte sefer hoştur Ticaret şirket ve irsal-i mektub ve haber hoştur Yedi seyare ahkâmı bu tertib üzere kanundur Gel ey Hakkı bil ol Hak'kı ki cümle hükm anındır Kamu nahsi kau su'du kamu şerri kamu hayrı Hep edib eyleyen Hak'dır bir anı bil unut gayri Ko üç mevlidi dört ümmü yedi âbâî ne tâkı Kamusu hâlik ve fâni hüve'l-hayyü hüve'l-bakî (Hüda'ya şükür ki bunca yıldızlar ve felekler yarattı. Salat o peygambere olsun ki, şanında "Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım" demiş. Sonra Hakkı, felek ilminin ırrını açıkladım, dery. Otuz eyt içre uğursuz ve kutlu saatlerini açıkladım. İki âlemde Mevla'nın zatını müessir bildim. Evet, alçağı ve yükseği sebeblere bağlamış. Eğer olduğun saat ne saattir bilmek dilersen, o dem ne yıldız hükmeder, uğursuz ya saadettir? Yedi gece yedi gün batıp doğduğu an içre, yedi gezegenden bil hangisi hâkimdir zaman içre. Haftadan her gün bir gezegenindir ki, o gece ve güdüzün ilk saatinde odur hâkim. Hemen ezberle yedi lafzını, yedi gün bil yedi yıldız. pazar gecesi utarid, ertesi güne müşteri talip. Salı gecesine zühre, çarşamba zühal galip. Perşembe akşamı güneş, cuma akşamında da ay. Cumartesi gecesi merih. Pazar güneş, ertesi ay, salı merih, çarşamba utarit, perşembe müşteri, cuma zühre, cumartesi zühal. Yed ilafz içre günün ilk saatlerini al. Yukarıdan yedi gezegeni tertip ile say. Zühalden müşeri, merih ve güneş ve zühreye gel. Utaritle aydan geç. Bu tertip üzere devr et. Birer saat hükümetle gezegenler kaim olur. Gece oniki saat, gündüz de daiim oniki saat. Gece ve gündüz yirmidör olur. Bunda eşitleme yesas değil, zaman esastır. Zaman saatinin miktarı da artar eksilir. Sayıyla muhtelif olmaz gece ve gündüz. Uzatma ve kısaltma ile günün yayını da onikiye böl. Bu saatin her biri ona altıda birin yarısıdır bil. Gece ve gündüz uzama ve kısaltma ile kıyas et saati böyle. Doğuş ve her batışın geçmişini ubl hoş hesap eyle. Geçen saati bul karanlıktan ya rubu öğren ya üstürlab. Gaymde yapma saati bu saatten zamanı yap. Zamanî saatle birlik yedi gezegene var gil. Hangi yıldız, olduğun vakte gelirse hâkim onu bil. Zühaldir başlama hiç iş. Mübarek müşteridir büyük saadet, saatini hoş bul. Nakl, alış-veriş ve nikah edip, her şuğula meyyal ol. Cihan, merihe mahkum olduğu saat, hiç iş etme. Çünkü küçük uğursuz odur. Şu halde ka aldır, kimseye gitme. Mübarek güneş hükmünde iste bütün dostları. Yeri dördüncü felektir, sultanı ziyaret eyle. Zühre küçük saadettir, o saat topla, sohbet et, hoş söz, güzel ses dinle. Utarit, mümtezictir, o zaman nüsha ve mektup yaz. Kitap oku, okut, nakş et, hesap etmek rağbet olunur. ay saadet oldu bu gökte, o saatte sefer hoştur. Ticaret, şirket, mektup ve haber gönderme hoştur. Yedi gezegen hükümleri bu tertip üzere kanundur. Gel ey Hakkı, bil o Hak'kı ki bütün hükm onundur. Kamu uğursuzu, kamu saadeti, kamu şerri, kamu hayrı hep edip eyleyen Hak'tır. Bir onu bil, gayriyi unut. Üç bileşiği, dört anayı, yedi babaları bırak. Hepsi yaratık ve geçici. Yalnız Allah diri ve bâkidir.) Dördüncü Madde Feleklerin sayılarını, seslerini, nağmelerini, merkezlerinin hareketleriyle meydana gelen itibarî daireleri bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, filozoflar ve astronomlar sözbirliğiyle demişlerdir ki: Feleklerin sayısı, yazıldığı üzere; yirmidörttür ki büyük felek, sabitler feleği, üç yükseğin üçer felekleri, güneşin iki feleği, zührenin üç feleği, utaridin ve ayın dörder feleği... bu yirmidört felek, birbirini kuşatıcı ve birbirine teğet bulunup, hareketleri muhtelif olduğundan, her bir felek başka bir yerden, canfezâ nağmelerle tesbih ve tehlil edip, sürekli Yaratıcı'nın aşkıyle raks ve deveran ederler. Feleklerin bu hallerini, rasatçılar âletlerle gözetleyerek işitip temaşa edip, nice esrarına vâkıf olmuşlardır. Feleklerin seslerini ve nağmelerini perdeleriyle zab edip; üst ve lat makamları itibariyle ybirbirine karıştırıp, ruhlar için nice in türlü macun ve lezzetli şerbetler yapmışlardır. Her bir canfeza makamı, nice derde deva ve nice hastalığa şifa ve nice tab'a safa ve nice kalbe cila ve nice ruha gıda bulmuşlardır. Bu ilmi: Ruhanî tıb, ruhanî geometri, ruhanî kuvvet ve musikî bilgisi diye isimlendirmişlerdir. NAZM Musiki hikmete dair fendir Bilene bilmeyene ruşendir Nice esrarı var idrak edecek Pür gelir sinelieri çak edecek İtibarat ve tekâsim ve füsul İtiyazat-ı makamat ve usul Perde ve peşrev ve savt u amel Kâr ü nakş ü şa'b ü kavl ü gazel Her biri hikmet ile memludur Can riyazın suvarır bir sudur Nağme-i yabis ve hâr ve bârid Çeşme-i mahz-ı hikemden vârid Her biri bir maraza nâfidir Zıddını her birisi dâfidir Zîr ve belâsı hevadıry amma Dair olur mu havaız dünya Hikmeti canda revân muzmardır Anlamaz lütfunu ol kim kördür Böylece zevkin eder ehl-i reşad Eylesin zevkini Allah ziyad Verir insana hayat-ı tâze Nağme-i bülbül hoş avâze Guş kıl nağmesini mürgânın İktiza eyler ise insanın Nağme-i şuh hoş âheng-i beşer Hâh nâ hâh eder insana eser Nağme bir mantık-ı ruhanidir Nağmenin lezzeti vicdanidir Canfezâdır nefs-i insanî Dilrübadır niğam-ı ruhanî Eğer hakikiatle olursan sâmi Olmaz evkat-ı hayatın zâyi (Musiki, hikmete dair ilimdir; bilene, bilmeyene aydınlıktır. İdrak edecek nice sırları var. Sineleri çak edecek pür gelir. İtibarlar, fasıllar ve taksimler, makamların imtiyazları ve usul, perde ve peşrev, ses ve amel, iş ve nakş, topluluk, söz ve gazel her biri hikmet ile doludur. Can riyazeini suvarır bir sudur; kuru, sıcak ve soğuk nağme salt hikmet çeşmesinden vârittir. Her biri hastalığa faydalıdır. Zıddını her birisi defedicidir. Alt ve üstü havadır ama, havasız dünya döner mi? Hikmeti, canda akan muzmardır. Kör olan lütfunu anlamaz. Böylece reşat olanlar zevkini eder. allah zevkini artırsın. İnsana taze hayat verir, bülbül nağmesi ve hoş âvâze. Kuşların nağmesini dinle. İktiza eyler ise insanın şuh nağmesi, insanın hoş ahengi ister istemez eder insana eser. nağme, ruhanî bir mantıktır. Nağmenin lezzeti vicdanîdir. insan nefesi canfezâdır. Ruhanî nağme, dilrübadır. Eğer hakikatle dinleyici olursan, hayatının zamanları zâyi olmaz.) Feleklerin çizdiği dairelerin açıklanması budur ki: Gezegenlerin feleklerinin içlerinde, noktaların dönüşüyle çizilen dairelerden iryisi, o dairedir ki; güneşin merkezinin hareketinden merkez dışı feleğin çevresi üzerinde çizilmiştir. Döndürücünün merkezinin hareketlerinden, taşıyıcı feleklerin çevreleri üzerinde çizilen dairelerdir. Yıldızların merkezlerinin hareketinden, döndürücü feleklerin çevreleri üzerinde çizilen dairelerdir ve bu daireler, hangi felekte çizilmişse, o feleğin ismiyle isimlendirilmiştir. Mesela, güneşin merkezinin hareketinden, merkez dışı felekleri üzerinde çizilen daireye: Merkez dışı felek denilir. Diğerleri buna kıyas olunur. Taşıyıcı felekler nâmiyle lakaplanan beşdaire ve ayın eğilimli feleğinin kuşağı... Bu altı daire âlemi keser farz olunsalar, mümessil feleklerin ve burçlar feleğini ve büyük feleğin yüzeylerinde oluşan daireler, burçlar feleğinden eğilimli oldukları için, onlara: Eğilimli felekler derler. Bu dairelerin isimlendirildiği felekler, yukarıda açıklandığı üzere, âlemin kutbundan ve burçların kutbundan gayri kutuplar üzerinde hareket ettiklerinden, bu çizilen daireler dahi burçlar feleğinden eğilimlidirler. Şu halde, mümessillerin yüzeyleri üzerinde kesişirler. Bu noktalar, yukarıda belirtilen tepeler ve eteklerdir. İşte feleklerin suretleri ve daireleri bunlardır. Beşinci Madde Yedi gezegen yıldızın ve dört keyfiyetin tesirlerinin başlangıçlarını bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, kelamcılar demişlerdir ki: O müneccimler ve tabiatçılar ki, Yaratıcı olan Allah'ı tanımaktan mahrum olmuşlardır. Onların bütün işleri, yıldızlara ve tabiatlara dayanıp, dalalette kalmışlardır. Bunların misali o iki karıncadır ki, bir kâğıt üzerinde yürürken bir nakş ortaya çıkar. O anda karıncanın biri şâd olup, der ki: "İşlerin hakikatinin kalemden vücuda geldiğine muttali oldum." Bu karınca, en son derecede olan tabiatçı gibidir ki, bütün tasarrufları, sıcaklığa, soğukluğa, rutubete ve kuruluğa havale etmiştir. Karıncanın öbürü dahi dikkatle bakıp, görür ki; kalemin hareketi kendisinden değildir. O, parmakların iradesiyle olmuştur. O zaman sevinip, önceki karıncaya der ki: "Sen galat etmişsin ve durumun hakikatini idrakten ırak gitmişsin. Zira ki, işlerin oluşu kalemden değildir. Belki bütün tasarruflar parmaklardandır. Kalem ise parmaklar arasında mecbur ve boyun eğmiştir." Bu karınca ise, o müneccim misalidir ki; işlerin tasarruflarının tümünü yıldızlara isnat yetmiştir. Bilmez ki, kendi dahi bilmeyip hataya gitmiştir. Zira ki, yıldızlar meleklerin elinde mecbur ve çaresizdir. Meleklerse, Hak Taâlâ'nın emrine itaatkâr ve boyun eğicidir. Hepsi onun iradesiyle sâkin ve hareketlidir. Biçare tabiatçı ki, tasarrufu tabiatlara isnat eylemiştir; o, sözü gerçek söylemiştir. Zira ki, tabiatların tasarrufta katkısı vardır. Eğer katkısı olmasaydı tab ilmi bâtı olup, hastalıkların ilâçları gereksiz ve âtıl olurdu. Halbuki insan anatomisi meşrudu ki, onu öğrenmeye izinliyiz. Şu halde o tabiatçının hatası ancak budur ki, görüşü zayıf olup, topal eşek misali o menzilde yatmıştır da orasını bilmemiştir. Tabiatçı dahi hak Taâlâ'nın yed-u kudretindedir ve tasarrufları onun tesiriyledir. Biçare müneccim de demiştir ki: Güneş bir yıldızdır ki, âlemde sıcaklık onunladır. Işık onunladır. Eğer güneş olmasa idi bitkiler ve canlılar bulunmazdı. Gece ve gündüz fark olunmazdı. Ay bir yıldızdır ki, meyvelerin lezzeti onunladır. Eğer güneş olmasa idi bitkiler ve canlılar bulunmazdı. Gece ve gündüz fark olunmazdı. Ay bir yıldızdır ki, meyvelerin lezzeti onunladır. Gecenin nuru onunladır. Eğe ay olmasa idi çiçeklerde ve meyvelerde tabii kokular, şaşırtıcı renkler ve lezzetler bulunmazdı. Hafta, ay ve sene fark olunmazdı. Güneş, sıcak ve kurudur; ay soğuk ve rutubetlidir Şu halde yıldızlar bu keyfiyetleriyle (nitelik) âlemde mutasarrıftır. Müneccim bu sözlerinde sâdıktır. ancak şunda yalancıdır ki, işleri yıldızlara isnat etmiştir. Yıldızlar ise, Hak'kın emriyle bu tasarruflara yetmiştir. müneccim bunu idrak etmemiştir ki, bütün eşyada mutasarrıf ve müessir ancak Hak Taâlâ'dır. Müneccimle tabiatçının ihtilâfları, o iki köre benzer ki; biri filin hortumunu ve biri ayağını tutmuştur. Biri der ki: Fil, bir oluk gibi nesnedir. Öbürü der ki: Fil, bir direk gibi nesnedir. Her biri, kendi tuttuğu uzvun vasfında doğru söylemektedir. Lâkin filin bir uzvuna tamam fil budur, dediklerinde hata etmişlerdir. Yıldızların ve tabiatların tesir ve tasarrufta katkıları vardır. Lâkin tesir ve tasarruf, onlara münhasır ve mahsus değildir, belki yıldızlar ve tabiatlar, Yaratıcı ve Hakim olan Allah'ın, âletler misali hizmetçileridir. Mesela bir padişah, bir büyük saray bina edip, onda kendi veziri için bir özel örş hazırlasa ve o köşkü etrafında bir avlu peyda edip, onda oniki hücre bina eylese ve her bir hücrede bir nâib nasb eylese; ta ki vezir-i âzam, içeriden her ne buyurursa onun emrini taşraya tebliğ edeler. O hücrelerin kapıları üzerinde yedi atlı nakib yani beyler tayin eylese, ta ki hizmette hazır olalar. Padişahtan vezire ve ondan nâiblere ve onlardan nakiblere ârit olan emir ve hükümleri taşrada icra kılalar. Taşrada da dört yaya zâbit koysa, ta ki ellerinde kementler tutup, padişahın emriyle bazı insanları bağlayıp, dergâha getireler. Bazısını dahi derghahdan reddedip, süreler. İmdi, bu misalimizde padişahtan murat, âlemlerin rabbi olan Allah'dır. Büyük saray arş-ı azamdır. Vezir-i azam ilk akıldır. Köşk kürsüdür ki, vezir-i azamın makamıdır. Avlu sekizinci felektir ki, oniki burcunda oniki melek vardır. Atlı nakibler yedi gezegendir ki, onlar gece- gündüz o burçların kapılarını dolaşıp hizmet ederler Yaya zâbitler dört unsurdur ki, kendi vatanlarından hareket etmezler. Sıcaklık, soğukluk, rutubet, kuruluk ört kement benzeridir ki, ateş, hava, su ve toprağın ellerindedir. Bir kimsenin durumu değişikliğe uğrasa, üzüntü ve gam istilasıyla şaşırıp kalsa ve dünyadan yüz çevirip, el çekmek zamanı gelse; onu hakkına tabib der ki: Buna sevda hastalığı üstün gelmiştir, malihülya illetini bulmuştur. Bunu etimon şerbeti ile ilaçlamak lazımdır. Tabiatçı dahi der ki: Bunun hastalığı, tabiatına kuruluk üstün geldiğindendir ki dimağı üzere istila etmiştir. Tabiatının kuruluğuna sebeb kış havasıdır. Bahar gelip, rutubet havası üstün olmadıkça buna ilaç olmaz. Müneccim de der ki: Buna, sevda ârız olmuştur. Sevda ise utarid ile merih arasında kötü bezerlik oluşmasından meydana gelir. Utaride iki kutlunun yaklaşmasıyle üçlenme erişmedikçe bunun hali iyiye gitmez. Halbuki bunların hepsi sözlerinde doğrudur. Zira ki, her biri aklı erdiği kadar söylemiştir. Neylesinler ki, cüzî akılla aslına ermemişlerdir. Ama hakikatte onun aslı budur ki: Kaçan bir kimseye saadet ikbal edip, Hak Taâlâ ona hidayet etmek murat eylese, o kimseye iki kuvvetli nakib havale eder ki, uturidle merihtir. Onlar dahi unsurlarla yaya olan zâbitlerle emrederler ki: Kuruluk kemendii o kimsenin boynuna takıp, kuruluğu başına ve dimağına havale ederle. Onu dünya lezzetinden yü çevirtip, hüzün ve gam kamçısıyle sevk edip, irade yularıyla Hak'ın huzuruna yedeler. Bu hakikati bu şekilde idrak, ne tıp ilmiyle ve ne tabiî hikmetle ve ne yıldızların hükümleriyle hâsıl olur. Belki Nübüvvet ilmiyle ortaya çıkar ki, her şeyi kuşatan ezelî ve ebedî padişahı bilmiş ola. Zira ki, Hak Taala kendi sevdiği kullarını, kâh mihnet ve bela ile ve kâh sevda hastalığıyle cenab-ı izzetine davet eder ki: "Ey benim kullarım! Sizin bela ve mihnet sandığınız, benim lutuf ve sevgimin kemendidir ki, huzurumda muhterem olan kullarımı onunla kendi rıza ve cennetime ve huzur-u izzetime davet ve cezb ederim." Nitekim haberde: "Muhakkak ki bela, önce peygamberlere, sonra velilere, sonra benzerlerine, benzerlerine... vekil olur," diye vârid olmuştur. Astronominin hikmetlerinden bu miktarca açıklamayla irfana vesile olan fikretme ve düşünme, cihanın yaratıcısının sanatlarını öğrenme kolaylaşıp; yüce isteğimiz olan Mevla'yı tanıma hâsıl olmuştur. Şimdi bir miktar dahi unsurların ve bileşiklerin durumlarını açıklayıp, yapılarında oluşum ve bozuşum olanların esrarını a açıklamak uygun görülmüştür. Ta ki mütalaa eden akıl sahiplerine ibret verici olup, sürur ve huzur ile gönülleri dolup, lisanlarının virdi Mevla'nın tesbihi ola. (Melekûtun ve mülkün sahibi Allah münezzehtir. Mabutların meliki münezzehtir. Mevcutların belli ki münezzehtir. Kuddüs, sübbuh, ölümsüz ve uykusuz olan diri melik münezzehtir. Ey Rabbimiz, meleklerin ve ruhların rabi. Celle celalihi ve amme nevalihi!). |
26.11.2008, 18:18 | #19 |
Yiğido
COBANYILDIZI Şuan
Son Aktivite: 04.01.2009 01:45
Üyelik Tarihi: 20.09.2008
Yaş: 41
Mesajlar: 147
Tecrübe Puanı: 600
|
Cevap: Marifetname
20-BÖLÜM:
İKİNCİ BÖLÜM Hava unsurunun mahiyetini, keyfiyet ve durumlarını, üç tabakasından üst, orta ve birinci tabakalarda oluşan kainat boşluğunu (atmosfer) dört madde ile açıklar. Birinci Madde Hava küresinin yerini ve tabiatını, uzaklık ve büyüklüğünü ve hareketini bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar ve astronomlar sözbirliğiyle demişlerdir ki: Dört unsurdan ikincisi havadır. İki paralel yüzeyle kuşatılmış basit bir cevher ve küre bir cisimdir. Üst yüzeyi yükselmiş olup, ateş küresinin alt yüzeyine temas etmiştir. Alt yüzeyi, altında olan denizlerle yerin yüzeyine teğet olduğu için dağlar ve dalgalar nedeniyle havanın yüzeyi düzgün değildir. Şu halde, hava küresinin tabii yeri, ateş küresinin altında ve ysu küresinin üstündedir. Kendi yerinde tabii olarak sakindir ve ancak kendine özgü hareketleri vardır. Sâkin oldukça ismi: Havadır. Hareke ederse, ona: Rüzgâr derler. Hava unsuru, latif, şeffaf ve renksizdir. Tabiatı, sıcaklık ve rutubettir. Yükselici özelliğinden dolayı, öteki unsurlara muhaliftir. Oluşum ve bozuşumla suretler bulmağa kabiliyetlidir. Zira ki hava, kendi yerindeyken bile, diğer unsurlara dönüşüp, başkalaşır. Rasatçılar, matematikçiler ve geometriciler sözbirliğiyle demişlerdir ki: Havanın kalınlık ve derinliğinin toplam mesafesi, yaklaşık onbeşbin yirmialtı fersah bulunup, üç tabaka itibar olunmuştur. Üst tabakası, ateşe komşu olduğundan sıcak olup, onunla ay feleğinin hareketine uyarak, doğudan batıya onu teşyi ile döner. Bu tabakanın tarafları, ateşten uzaklaştıkça, sıcaklığı az olup, kendi tabiatı olan keyfiyette kalmıştır. Dairesel hareketi dahi yavaş yavaş olup, en alt tarafı sâkin olmuştur. Bu tabakanın kalınlığı ve derinliği, onbin fersah bulunup, ateş tabakasına nispetle ikinci tabaka sayılmıştır. Aşağıdan yükselen dumanlar, bunda ayrışıp, kaybolduğundan, buna: Duman tabakası adını vermişlerdir Bunun nice sırlarına yetmişlerdir. İkinci Madde Havanın üst tabakasında gözlenen atmosferi bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar ve astronomlar sözbirliğiyle demişlerdir ki: Hava unsurunun üst tabakasının yukarı tarafında kuyruklu yıldızlar ve çeşitli şihab oluşur. Şihabın aslı, maddesi latif oan dumandır ki, güneş ışınlarının yansımasıyle yerden havaya çıkıp, soğuk tabakadan soğumadan geçip, duman tabakasından ateş küresine ulaşır. Eğer bu dumanın alt tarafı, yerden kesikse, pamuk fitilin ucunun mum alevine dokunup yanması gibi, o latif duman dahi alevlenip ateşe dönüşür. Çok süratli yandığından söner gibi görünür. Çünkü ateş şulesi, önce o dumanı üst tarafına düşüp sonuna kadar yakar. O şule, dumanın sonuna vardığında üst tarafa uzayıp, fişek gibi hareketli görünür. İşte şihab dedikleri budur. O dumanda bulunan yersel parçalar ayrışıp, ateş unsuru gibi halis ateş ve renksiz olarak görünmez olur. Eğer ateş tabakasına ulaşan duman, kesif ve koyu ise, oa ateş değdiğinde, koyuluğu bir süre aklır. Günlerce, aylarca sönmeyip, dumanın maddesinin gereği olan renk ile ortaya çıkar: Ya örülü sa, ya yuvarlak top, yu kuyruklu yıldız veya kısa ok veya dik koni şekillerinde veyahut ahna suretinde görünür. Eğer dumansal maddesi kesif ise, ateşe ilk ulaştığında, ondan öyle büyük bir şue zuhur eder ki, havanın içi ve yerin yüzü aydınlanır. Meşhurdur ki, Hazreti İsa aleyhisselamdan çok sonra gökte, kuzey kutbu tarafında bir ateş parlayıp, tam bir sene kalmıştı. onun dumanı yeryüzünü öylesine kuşatıştı ki, günün ilk dokuz saatinden sonra, kimse ybir nesne göremezmiş. Gökyüzünden kül gibi parçalar indiğinden, o ateşin altında insanlar duramazlarmış. (Allah'ın gazabından yine Allah'a sığınırız.) Eğer ateş tabakasına ulaşan duman kesif ve koyu olup, alt tarafı yere bitişik ise, mesela sönmüş olan lambanın dumanıyle, üstünde bulunan lambanın ateşi inip sönmüş lambayı yaktığı gibi - ateş unsuru o dumandan tutuşup, yere kadar iner ki, buna: Doğa yangını derler. Çünkü bütün kainatın atmosferi, dört unsura karışmaksızın meydana gelir. Bunu içindir ki, gökte olanlar, dört unsurdan karışmayla bileşen üç bileşik gibi bir zaman sâbit olmayıp, hemen o anda bozuşumu uğrayıp, yok olurlar veya şekillerini koruyamayarak, başka bir surete girip, başka bir keyfiyete ererler. Üçüncü Madde Hava küresinin orta tabakasının ölçüsünü, vasıflarını, tavırlarını ve burada oluşan bazı atmosferik olayları bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar ve astronomlar demişlerdir ki: Hava küresinin orta tabakası, ateş tabakasına nispetle üçüncü tabakadır ve kendi yerine sâkindir. Bu tabakanın kalınlığı, takriben beşbinon fersah mesafedir. Bu tabakaya ateş üresinin sıcaklığı inmeyip, güneşin yeryüzünden akseden şuaları dahi buraya yükselmediğinden; bu, hava su buharlarıyla karışıp, onlardan oldukça soğuk bir nitelik kazanmıştır. Onun için soğuk tabaka namıyle şöhrete yetmiştir. Bu tabaka, bulutların, yağmurların, karların menşei olmuş; gök gürültüleri, şimşekler ve yıldırımlar buradan kaynaklanmıştır. Bütün bunlar, burada oluşup, sonra aşağı tabakaya inmişlerdir. Bunların çoğunlukla sebebi küçük su damlacıklarıdır. Bu damlacıklar, güneşin sıcaklığıyle incelip, hava parçacıklarıyle karışarak, yukarıya yükselip buharlaşan parçaların yoğunlaşmasıdır. Çünkü güneş, deniz ve toprak üzerine ışık saçıp, şualarının aksinden oluşan sıcaklığıyle suyun küçük parçalarını çıkarıp, duman ederek, bu sıcak buhar ve dumanı havanın yukarı tabakasına çekerken, yolda soğuk tabakaya rastlar. Hava, bunlarla harekete geçip çeşitli yönlere hareket eder. Üstten soğuk tabakanın soğuğu, alttan da su buharı ve duman biribirine sokulup, o kavgalar arasında, soğuk vasıtasıyle yoğunlaşma olur. Eğer soğuk şiddetli değilse,buhar toplanıp, ondan bulutlar meydana gelir. Bulutlar ne kadar yukarı çıkarsa, o kadar buhar zerreciği birbirine eklenip, duman da havaya dönüşüp hareketiyle rüzgâr olur. Buhar zerrecikleri suya dönüştüğünden, bu yoğunlaşmadan ağırlık hâsıl olduğu için yağmur olup aşağıya damlamaya başlar. Eğer buharın yükselişi gece olup, havanın soğukluğu şiddet ve kuvvet bulup, bulut zerrelerine toplanmalarından önce ulaşırsa, kar olup, güzel güzel iner. eğer soğuk çok şiddetli olsa bulut zerrelerini toplanmalarından sonra bulsa hemen dolu olup, vurucu bir biçimde düşmeye başlar. Eğer yukarı çıkan buharın sıcaklığı, havanın soğukluğuna nispetle az olursa ve soğuk tabakaya da ulaşamazsa; ya siyah veya beyaz bulut olur ki, bahar günlerinde atılmış pamuklar misali bir birinin üzerinde dağlar gibi toplanıp, çeşitli şekillere girip, letafetinden ve sıcaklığının düşüklüğünden dolayı havaya dönüşür. Eğer sıcaklığı az olan bu buharın kendisi de az ise; bunun durumları kendi mahilli olan aşağı tabakada açıklansa gerektir. Öyle olur ki, bazı zamanlarda şiddetli soğukla hava kapanmış olur ve bu durumda soğuk tabakada bulut oluşur ki, ondan yağmur, kar ve dolu hâsıl olur. Dördüncü Madde Hava küresinin orta tabakasında oluşan atmosferik olayları, yani gök gürültüsü ve yıldırımı hakimâne bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar ve astronomlar sözbirliğiyle demişlerdir ki: Gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımın sebebi budur ki; güneşin şiddetli hareketinden iyice incelen küçük yersel parçalar ve küçük ateşî parçalar birbirine karışır ki, buna: Duman derler. bu duman, yukarıda anlatılan buhar ile karışıp, böylece beraber yükselip, soğuk tabakaya ulaştığında, buhardan bulut oluşup, duman da bulutun içine hapsolsa; bu anda sıcaklığı baki ola duman yukarıya çıkmak istedikte, veya sıcaklığı giden duman aşağıya inmek murat eyledikte, o dumanlar, iniş ve çıkışta bulutu öylesine hızlı yarar ki, bundan korkunç bir ses hâsıl olur. İşte gök gürültüsü budur. Hızlı sürtünmeden o duman ateş alsa: Eğer latif olup çabuk sönerse ona: Şimşek derler. Eğer yoğun olup, yere ulaşana dek sönmezse, ona: Yıldırım derler. Öyle olu ki, bu yıldırım incelip, ayrışan cisimlerden geçip, ayrışmayan cisimleri yakar. Mesela, kese içindeki altın ve gümüşü eritip, keseyi yakmaz, ancak içinde eriyenlerin sıcaklığı yakar. Baza olur ki, yıldırım oldukça kesif olup, her neye isabet eylese, onu yakar. Büyük bir dağa düşüp, parçaladığı bile olur. Gök gürültüsü ve şimşek beraber olur. Lakin, gök gürültüsü işitilmezden önce, şimşek görülür Zira ki bu, gözle görülür ve o kulakla hissedilir. İşitme, sesin kulağa ulaşmasına bağlıdır. Sesin ulaşması ise mesafe ve hava titreşimlerine bağlıdır. Oysa ki, göz şualırın ulaşımı, sesten daha hızlıdır. Nitekim, çamaşırcıya bakarsın ki, çamaşırı taşa vurur, bir zaman sonra sesi kulağına erer. Kış mevsiminde, buharın dumanı az olduğundan, şimşek ve yıldırım nâdiren olur. Onun için soğuk ülkelerde kar yağarken asla gök gürültüsü, şimşek ve yıldırım olmaz. Zira ki kar inen bulutlarda asla duman buharı bulunmaz. Soğuğun şiddetiyle buharın dumanı sönüp, eseri bile kalmaz. Yağmur fazla olduğunda, bulut zerreleri yoğun olduğundan, gök gürültüsü, şimşek ve yıldırım dahi çoğalır. Bulutlar çok yoğun olduğunda, yağmurun suyu onlarda hapsolmuştur. Onun için, onlardan yağmur şiddetle iner. Nitekim bir yerde mahpus olan su ondan yol bulsa kuvvetli akar. (Hakim ve shani olan Allah münezzehtir. Celle celalihi ve amme nevalihi. Ondan başka ilah yoktur.) |
26.11.2008, 18:19 | #20 |
Usta Yiğido
MeLody58 Şuan
Son Aktivite: 02.06.2015 17:15
Üyelik Tarihi: 02.08.2008
Mesajlar: 2.608
Tecrübe Puanı: 857
|
Cevap: Marifetname
19-BÖLÜM:
ÜÇÜNCÜ BAHİS Yapısında oluşum ve bozuşum olan sülfî cisimlerin mahiyet ve keyfiyetini, yani dört unsurun yerlerini ve durumlarını; üç bileşiğin vasıflarını ve hallerini ve esirilerin etkileriyle olan şekil değişikliklerini; Türklerin yılının hükümleriyle olan keyfiyetlerin değişimini; yeni astronominin bazı makalelerini on bölümle hakîmâne tafsil eder. BİRİNCİ BÖLÜM Ateş unsurunun mahiyetini, tavır ve durumlarının keyfiyetini dört madde ile açıklar. Birinci Madde Ateş küresinin bazı durumlarını bildirir. Ey aziz, malim olsun ki, astronomlar demişlerdi ki: Basit cisimler: Ateş, hava, su ve topraktır. Bu dördünden, üç bileşik (mevalid-i selâse) olan bileşik cisimler, bileşmiş ve doğmuş olup, yine dörde ayrıştıkarından, bunlara: Unsurlar derler. Bu dört unsurun bir araya gelmesinden ve biri birine dönüşüp kaynaşmasından bileşiklere oluşum ve bozuşum ârız olduğu için bunlara dört esas (erkan-ı erbaa) derler. Bu unsurlar ve dört esas, ay feleğinin altında yani ayın alt yüzeyinin altında, yukarıda açıklanan tertip üzere, biri birinin içinde, her biri kendi yerinde karar etmiştir. Tümünün en latif ve en yüksek olanı, ateş unsurudur ki, paralel iki yüzeyle kuşatılmış basit bir cisim ve üre bir cevherdir. Üst yüzeyi, ay feleğinin alt yüzeyine ve alt yüzeyi havanın üst yüzeyine teğettir. Ateş küresinin yeri, ay feleğinin altında ve hava küresinin üstündedir. Kendisi mutlak ulvî, latif, halis ve diğer unsurlar gibi renksiz ve hepsine üstüdür. Onu göz idrak edemez. Güneşin sıcaklığının etkisiyle topraktan ve sudan her ne kadar katı dumanlar, yoğun buharlar yükselip, ateş küresine erişirse de, o, hepsini yakıp, hâlis ateş eder. Eğer ateş küresi, bizim yanımızda olan ateş gibi renkli ve ışıklı olsaydı, yıldızlar ve felekler âlemini seyretmekten gözümüzü men ederdi. Bu unsurun tabiatı, kendi yerinde sükû ve karar iken ay feleğinin günlük hareketine uyarak, onu teşyî edip, âlemin merkezi çevresinde doğudan batıya gider ve bütün parçaları birlikte bir karar üzere sürekli döner. İkinci Madde Ateş küresinin tabiat ve kabiliyetini, uzaklık ve büyüklüğünü bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki astronomlar demişlerdir ki: Ateş unsurunun tabiatı, sıcaklık ve kuruluk olup, mutlak ulvi bulunduğundan, öteki unsurlara muhaliftir. Yakma ve kapanma kabul ettiğinden, oluşum ve bozuşma, muhtemel şekiller almaya kabiliyetlidir. Nitekim yukarıda açıklandığı üzere, kendi yerinde inen parçaları, diğer unsurlara dönüşüp, başkalaşır, bu açıktır. Rasatçılar, geometriciler ve matematikçiler ittifak üzere demişlerdir ki: Ateş küresinin üst yüzeyinin yeryüzünden uzaklığı, yaklaşık kırkbirbin dokuzyüz yirmialtı fersah ölçülmüştür. Alt yüzeyin yer yüzünden uzaklığı, yaklaşık onbeşin yirmialtı fersah bulunmuştur. ateş küresinin kalınlığı ve derinliği, yaklaşık altıbin dokuzyüz fersahtır. Üçüncü Madde Ateşi çeşitlerini bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Ateş cinsi nice çeşittir. İlk olarak bu ateş unsurudur ki, bunun tesiri yakıcıların çeşitlerinin tümünden kuvvetlidir. Sıcaklığı şiddetlidir. Çünkü Hak Taala Kelam-ı Kadim'inde: "O Allah ki, yedi kat gökleri ve bunlar kadar da yer yarattı." (65/12) buyurmuştur. Şu alde filozoflar, suflî unsurları, bu ayet-i kerimenin mazmununa tatbi için, hava unsurunu üç tabaka ve toprak unsurunu iki tabaa farzetmişler. Tamamına yedi tabaka itibar edip, ateş küresini birinci tabaka saymışlardır. ikinci olarak, demirde, taşta ve yeşil ağaç ta gizli olan ateştir ki, sert demiri ve katı taşı eritip toprak eder. Bitkileri ve ağaçları yakıp, kül eder. O halde, karanlık, soğuk ve kesif olan bu üç cisimden, latif bir cisim olan sıcak ve nuranî soğuk ve kesif olan bu üç cisimden, latif bir cisim olan sıcak ve nuranî ateşi çıkarmak, şaşılacak bir hikmet ve garip bir sanattır. Üçüncü olarak yıldırım ateşidir ki, latif cisimlerden geçip, kesif cisimleri yakar. Dördüncü olarak haramen ateşidir ki; o, gök gürültüsü, şimşek ve bulut olmadan geceleyin gökten parlardı. Onun ışığında Benî Tay kabilesi, üç günlük mesafeden develerini görürdü. Bu ateş, kendisine yakın olanları yakıp; gündüzleri duan görünüp, geceleri ateş olurdu. İsmail aleyhisselam evladından Halit bin Binan, derin bir kuyu kazdırıp, o ateşi, buraya kapatmıştı. Bir zamanlar halk onu seyran ederdi. Bundan sonra, o nar, o kuyu içinde kayboldu. Beşinci olarak şihab-ı kabesdir ki, halk onu yıldız parlaması sanır. Halbuki o, yerden havaya çıkıp, soğukluktan etkilenmeden ateş tabakasına ulaşan dumandı. Altıncı olarak, cehennem ateşidir. Dördüncü Madde Ateşin ışığa bitişmesine, ruhun bedene bağlanmasının birkaç yönden benzerliğini bildirir. Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Hayvanî ruhun bedende yüreğe bağlılığı ve bitişikliği aynen ateşin lambanın fitiline bağlılık ve bitişikliği gibidir. Nitekim bu bağlılığın ibtali bir nefesle kolay olduğu gibi, ruhun bağlılığının iptali de bir çekiştirmeyle kolay olur. Lambanın yağı bittiğinde, ateş ayrılıp, söndüğü gibi, bedenin tabii rutubeti bitiminde, nefes ondan ayrı düşer. Her yerde ki, ateş hava alıp sönmez, orada insan dahi hava alabilip ölmez. Ateşin söndüğü yerde, insan dahi helak olup, nefes alamaz. Şu halde, madenciler ve kazıcılar, bir mağaraya girmek isteseler; önce bir uzun asanın ucuna bir kandil asıp, mağaranın içine sokarlar. Eğer o kandil sönmediyse, onla dahi yürüyüp, içeri girerler. Eğer kandilin şulesi söndüyse, hemen geri dönerler, kaçarlar. Nitekim kandilin yağı, fitilinde bittiğinde, iki üç defa şulesi hareket edip, ışık verir, ondan sonra söner. Ayı şekilde insan da ölüm anında kuvvetlenir ki, bu duruma ölüm sıhhati derler. Sonra, ruhu bedenden ayrılır. |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|