07.12.2008, 18:09 | #221 |
Yasaklı
EyüphanAydın Şuan
Son Aktivite: 22.05.2010 12:45
Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 32
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
ARPA VE SAMAN
Eski Ramazanlardan birinde iki molla âdet olduğu üzere Anadolu köylerine ramazan hocalığı yapmaya çıktılar Rahat birer köy bulmak için yollarına devam ederken bir akşam vakti yolları üzerindeki bir köyde misafir oldular Ev sahibi köylü irfan sahibi, umur görmüş biriydi Mollalar akşam namazı yaklaştığı için hazırlanmak istediler Biri abdest almak için dışarı çıktı Ev sahibi köylü içerde kalana sordu: - Arkadaşının tahsili, terbiyesi yeterli midir, Kur'an'ı iyi okur mu, tefsir ve hadis öğrenmiş midir? Odada kalan cevap verdi: - Yok canım, ne tahsil ve terbiyesi, ne ilmi? Eşeğin biridir, bir şeyden anlamaz Biraz şarlatandır, ona güveniyor Bu arada dışarı çıkan içeri girdi ve içerdeki dışarı çıktı Köylü içeri girene de arkadaşı için aynı soruyu sordu O da arkadaşı için şöyle dedi: - Sığırın biridir İlim ve edepten hiç nasip almamıştır İstanbul'da boşuna kaldırım çiğnemiştir Mollaların hazırlanması bitince birlikte akşam namazı kıldılar Namazdan sonra ev sahibi akşam yemeği getirdi ve mollaları sofraya buyur etti Sofrada ağzı kapalı üç tabak yemek vardı Ev sahibi bunlardan ikisini birer tane mollaların önüne, diğerini de kendi önüne koydu ve "Haydi buyurun" deyince herkes önündeki tabağı açtı Mollalardan birinin tabağında arpa diğerinin tabağında saman vardı Ev sahibi köylünün tabağında ise nefis bir tas kebabı bulunuyordu Mollalar şaşırdılar, kızarıp bozardılar Ev sahibi onların bir-şey söylemesine fırsat bırakmadan durumu aydınlatmaya başladı Önce önünde arpa olana dönüp şöyle dedi: - Arkadaşın senin için eşeğin biridir dedi Bunun için sana arpa koydurdum Çünkü bir kimseyi en iyi arkadaşı tanır Kişiyi arkadaşından sorarlar Sonra önünde saman olana döndü ve, - Senin için de arkadaşın "sığırdır" dedi En iyi sığır yiyeceği saman olduğu için senin tabağına da saman koydurdum Buyurun, afiyet olsun, dedi |
07.12.2008, 18:10 | #222 |
Yasaklı
EyüphanAydın Şuan
Son Aktivite: 22.05.2010 12:45
Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 32
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
İMTİHAN
Geçmişin herkesin saygısını kazanmış derin hocalarından biri, yıllarca ders verdiği bir öğrencesini birgün karşısına aldı ve şöyle dedi: - Sen artık yılların tahsil ve terbiyesi sonucu belirli bir düzeye geldin Gerekli bilgileri nazari olarak kavradın Ama bu öğrendiklerinden sonuç çıkaracak yorum yapacak, gerektiğinde bunlardan yararlanacak hâle geldin mi bunu öğrenmek için sana bir soru soracağım Doğru cevap verdiğin takdirde sana icazet (diploma) vereceğim Öğrenci: - Peki hocam, sorunuzu sorun, bilirsem beni serbest bırakın, ben de zaten bunu istiyorum, dedi Hoca sorusunu şöyle yöneltti: - Diyelim ben seni serbest bıraktım, ilk önce bir sıla-i rahim (yakın akraba ziyareti) yaparsın Memleketine giderken elbette köylerden yaylalardan geçeceksin Yolun üstünde davar sürülerine, çoban köpeklerine rastlayacaksın Varsayalım ki böyle bir yerde beş altı tane köpek birden sana saldırdı Nasıl kurtulursun? Öğrenci cevap verdi: - Elimdeki sopa ile karşı koyarım - Sopa ile beş altı köpekle baş edemezsin - Köpekleri taşa tutarım - Yine kurtulamazsın - Silahımı çeker öldürürüm - O zaman köpek sahipleri seni oradan sağ salim bırakmazlar Öldürmeseler bile iyice döverler, pestilini çıkarırlar ve köpeklerin parasını da tazmin ettirirler Öğrenci pes etti: - Hocam bilemeyeceğim Anlaşılıyor ki bir süre daha sizden feyz almam gerekecek Fakat nasıl kurtulabileceğimi siz söyler misiniz? Hoca açıkladı: - Dağda, bayırda, yaylada nerede olursa olsun böyle birkaç köpeğin birden saldırısına uğrayınca ilk yapılacak şey köpeklerin sahiplerine veya köpekler kimin denetiminde ise ona haber vermektir Çünkü köpekler daima sahiplerine yakın yerlerde bulunurlar ve sahiplerinin bir sözüyle, bir ıslığıyla saldırıdan vazgeçerler |
07.12.2008, 18:10 | #223 |
Yasaklı
EyüphanAydın Şuan
Son Aktivite: 22.05.2010 12:45
Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 32
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
ALLAH RIZASI
Vakti zamanında odunculukla geçinen, çalış kan, dürüst, dindar bir adam vardı O zamanda yaşayan bazı insanlar, yakın bir çevrede bulunan ve nadir yetişen bir ağaca kutsallık izafe etmişlerdi Adaklarını, dileklerini o ağaç aracılığıyla yapıyorlardı Bu oduncu anılan ağacı şirk (Allah'a ortak koşma) sebebi olarak görüyordu ve bunun için kesmeye karar verdi O zamana kadar kimse buna cesaret edememişti Oduncu bir gün baltasını aldı ve verdiği kararı uygulamak üzere yola koyuldu Yolda karşısına acayip görünüşlü, insana güven vermeyen biri çıktı Oduncu "sen kimsin?" diye sordu, o da "Ben şeytanım" diye cevap verdi Oduncu "Vay alçak vay hain demek insanları yoldan çıkaran sensin, şimdi seni geberteyim" diye söylenip üstüne çullandı Bir anda şeytanı altına alıp boğazına abandı "Demek ki insanları kandırıp o ağacı kutsallaştıran da sensin alçak herif" dedi Şeytan, "Boşuna uğraşma, çabalama, beni öldüremezsin, çünkü Allah tarafından kıya mete kadar insanları saptırmak için bana mühlet verildi Sen o ağacı kesmekten vazgeç sana bir öneride bulunacağım" diye karşılık verdi Oduncu "Kabule şayan ne önerin olabilir muzır herif?" diye çıkıştı Şeytan şu öneride bulundu: - Sen o ağacı kesmekten vazgeçersen sana her sabah bir altın getirir yastığının altına koyarım Böylece seni geçindirmeye bile yetmeyen odunculuktan kurtulmuş olursun Oduncu biraz yumuşar gibi oldu ve sordu: - Peki vadettiğin bir altını getirmezsen ne olacak? - O zaman bana dilediğini yap Oduncu öneriyi, kabul etti, ağacı kesmeden geri döndü O gece yattı Sabah olunca yastığının altına baktı ve gerçekten bir altın konmuştu Buna çok memnun oldu Merakla ertesi günü bekledi Ertesi gün oldu ama yastığının altına para konmamıştı Belki başka bir yere koymuştur diye her yanı alt üst etti yine altın çıkmadı Buna çok içerleyen oduncu hemen bıçağını baltasını alıp şeytanı bulup öldürmek üzere yollandı Aynı yerde şeytanla yine karşılaştılar Oduncu şeytanı görür görmez hemen üzerine atıldı Ama önceki nin tersine şeytan kendisini bir un çuvalı gibi savurdu Adam kalktı, şeytanın üzerine yeni bir hamle yaptı Ama elini bile süremedi Artık insiyatif şeytana geçmişti Şöyle dedi: - Boşuna uğraşma arkadaş, sen geçen sefer beni neredeyse haklıyordun, çünkü o zaman Allah rızası için yola çıkmıştın Şimdi ise bana kızgınlığın kendi nefsin için Bundan dolayı artık bana gücünü geçiremezsin, aksine sen mağlup olursun |
20.12.2008, 23:04 | #224 |
Usta Yiğido
ebubekir çakmak Şuan
Son Aktivite: 13.03.2010 13:51
Üyelik Tarihi: 01.11.2007
Mesajlar: 709
Tecrübe Puanı: 709
|
babalar işte böyledir
80'ine merdiven dayamış yaşlı baba ile onu ziyarete gelen -45 yaşında ve saygın bir işi olan- oğlu salonda oturuyorlardı Hal-hatırdan, çoluk-çocuktan, havadan-sudan sohbet ettikten sonra oğlu susmuş, ayrılmanın sinyalini vermişti O anda üzerinde oturdukları sedirin yanındaki pencerenin pervazına birkarga kondu Yaşlı baba kargaya gülümseyerek biraz baktıktan sonra oğluna sordu: - Bu ne oğlum? Oğlu şaşkın, cevapladı: - O bir karga baba Yaşlı baba kargaya biraz daha baktıktan sonra yine sordu: - Bu ne oğlum? Oğlu daha da şaşkın, yine cevapladı: - Baba, o bir karga Karga hâlâ pervazda, komik hareketlerle başını sağa sola çeviriyor, başınıyan yatırıyor, havaya bakıyor, sonra başını yine onlara çeviriyordu Yaşlıbaba üçüncü defa sordu: - Bu ne? Oğlunun şaşkınlığı sabırsızlığa dönmüştü: - O bir karga baba, üç oldu soruyorsun Beni işitmiyor musun ?! Yaşlı baba dördüncü defa da sorunca oğlunun sabrı taştı ve sesiniyükseltti: - Baba bunu neden yapıyorsun?Tam dört defadır onun ne olduğunu soruyorsun, sana cevap veriyorum ve sen hâlâ sormaya devam ediyorsun Sabrımı mı deniyorsun ?! Babası -yüzünde hâlâ bir gülümseme- yerinden kalktı,içeri odaya gitti ve elinde bir defterle döndü Bu bir hâtıra defteriydi Oturdu, sayfalarını karıştırdı ve aradığını buldu Sevgiyle gülümseye devam edereksayfası açık bir vaziyette defteri oğluna uzattı ve o sayfayı okumasınısöyledi: 'Bugün 3 yaşındaki minik yavrumla salondaki sedirde otururken yanıbaşımızdaki pencerenin pervazına bir karga kondu Oğlum tam 23 defa onun ne olduğunu sordu 23 soruşunda da ona sevgiyle sarılarak,onun bir karga olduğunu söyledim Rahatsız olmak mı? Hayır! Onun sorusunu masumca tekrar edişi içimi sevgiyle doldurdu '
__________________
|
20.12.2008, 23:21 | #225 |
Usta Yiğido
sandalli Şuan
Son Aktivite: 21.04.2016 19:58
Üyelik Tarihi: 20.02.2006
Mesajlar: 38.277
Tecrübe Puanı: 4531
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
Ben en cok babami seviyorum, babalarin hakki asla ödenmez, Allah hepimizi anne ve babalarinin rizasini alabilenlerden eylesin. Paylasim icin cok tesekkürler Ebubekir kardesim.
__________________
Yağmurlar Islanıyor
|
21.12.2008, 15:35 | #226 |
Usta Yiğido
ebubekir çakmak Şuan
Son Aktivite: 13.03.2010 13:51
Üyelik Tarihi: 01.11.2007
Mesajlar: 709
Tecrübe Puanı: 709
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
HANGİSİNİ DAHA İİİ BESLERSEM....Yasli kizilderili reisi kulubesinin önünde torunuyla oturmus, az ötede birbirleriyle bogusup duran iki kurt köpegini izliyorlardi Köpeklerden biri beyaz, digeri ise siyahti
Çocuk kulübeyi korumak için bir köpegin yeterli oldugunu düsünüyor, ikinci köpege neden ihtiyaç oldugunu ve renklerinin neden illa siyah ve beyaz oldugunu anlamak istiyordu Dedesine merakla sordu Yasli reis bilgece gülümsemeyle torununun sirtini sivazladi -``Onlar`` dedi, ``benim için iki simgedir evlat`` -``Neyin simgesi`` diye sordu çocuk -``Iyiligin ve kötülügün simgesi Iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur Onlari seyrettikçe ben hep bunu düsünürüm Onun için yanimdalar onlar`` Çocuk; ``mücadele varsa kazanan da olmali`` diye düsündü ve bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi; -Peki, dedi ``Sence hangisi kazanir bu mücadeleyi?`` Yasli reis, derin bir gülümsemeyle bakti torununa -Hangisi mi evlat? Ben hangisini daha iyi beslersem!
__________________
|
21.12.2008, 15:37 | #227 |
Usta Yiğido
ebubekir çakmak Şuan
Son Aktivite: 13.03.2010 13:51
Üyelik Tarihi: 01.11.2007
Mesajlar: 709
Tecrübe Puanı: 709
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
Bir köyde Kocası çocuğu doğmadan ölmüş tek başına yaşayan hamile bir kadın kendisine arkadaş olması açısından dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar
Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da oldukca uysallaşır Bir kaç ay sonra kadının çocuğu doğar Tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak zorundadır Günler geçer Ve kadın bir gün bir kaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kalır Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır Aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir Gelinciği ve kanlı ağzını görür Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırır ve oracıkta öldürür hayvanı Tam o sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyulur Anne odaya yönelir Ve odada beşiği beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür LÜTFEN ÖNGÖRÜLERİMİZLE HAREKET ETMEYELİM
__________________
|
21.12.2008, 15:41 | #228 |
Usta Yiğido
ebubekir çakmak Şuan
Son Aktivite: 13.03.2010 13:51
Üyelik Tarihi: 01.11.2007
Mesajlar: 709
Tecrübe Puanı: 709
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
Soğuklar geldiğinde, boğazlı kazaklara sarılıp sokaklara atarım kendimi Kentin soğuk çıkmaz sokaklarında sıklıkla plansız yürüyüşler yaparım Gecenin ilerleyen saatlerinde daha bir keyifli olur bu yürüyüşler Hele bir de hafif hafif yağan, ne ıslatan ne kuru bırakan yağmur da benimle birlikteyse… Anlatamam bu beni bulutlara Damlacıklar düşmez de süzülür hani yanağınızdan, usulca bırakır kendini… Bir Sezai Karakoç şiiri yetişir anlamsızlığıma:
Ben geldim geleli açmadı gökler Ya ben bulutları anlamıyorum Ya bulutlar benden birşey bekler Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum Ben geldim geleli açmadı gökler Soğuklar geldiğinde, tası tarağı toplayıp herhangi bir köye gitmek isterim Neyse ki kaçacak bir köyümüz var hâlâ Toprağın kokusu çeker belki de beni Belki de dünyadan saklanacak bir yerin, sığınılacak bir limanın yokluğuna inattır bu Soğuklar geldiğinde, çay ve boza en sık kapısını çaldığım içecekler olurlar Dilerlerse ısıtırlar koyu bir sohbet eşliğinde, dilerlerse keyiflendirirler en sıkıcı sohbetleri bile Salep hemen peşlerinden gelir, yeni bir nefesle içime işler nakış gibi Soğuklar geldiğinde, sessiz olurum her zamankinden fazla Bir sürü soru gelir aklıma, bir sürü cevap çıkar yalnızlığıma Bilmem kaçıncı dalgınlığımda, küserim zaten yalan dünyaya o zaman anlarım işte Karakoç Üstadı: Öküzün gözü veya dananın kuyruğu Kadifekale veya Sen nehri Ha Sezai ha ping-pong masası Ha ping-pong masası ha boş tüfek Bir el işareti eyvallah ve tak tak Gözlerin ne kadar güzel ne kadar iyi Ne kadar güzel ne kadar sıcak Tak tak tak tak tak tak tak Velhasıl soğuklar geldiğinde, daha çok okurum… daha çok yürürüm… daha çok susarım! Hem kaçarım hem de yaşarım
__________________
|
21.12.2008, 15:48 | #229 |
Usta Yiğido
ebubekir çakmak Şuan
Son Aktivite: 13.03.2010 13:51
Üyelik Tarihi: 01.11.2007
Mesajlar: 709
Tecrübe Puanı: 709
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
"Olur, edeyim!"
Hakkı hukuku çok gözetiriz ya... Bir ayrılık esnasında, karşımızdakinden ayak üstü hakkını helal etmesini talep ederiz. Biraz da usulen. Âdet yerini bulsun hesabı. Ateş ister gibi... Saatin kaç olduğunu sorar gibi. Zırt pırt dilimizden dökülüverir... "Hakkını helal et." *********************** Yahu dur bakalım... O kadar kolay mı bu iş? Madem ki sana hakkım geçtiğini düşünüyorsun, önce bir tartalım... Vaziyeti bir irdeleyelim. Ne oldu, nasıl oldu, niçin oldu? Benim hakkımı niye (asp) ettin? O zaman aklın neredeydi? Tam ayrılacağımız zaman mı hatırlayıverdin hak hukuk meselesini? Neye mukabil helal edeyim? ****************************** Yıllar önce bir fabrikada... Bir ustabaşı, işten çıkarılan işçisinden hakkını helal etmesini istemişti. İşçi dönüp adamın yüzüne öyle bir baktı ki... Hani küfür etse daha iyi. Kavgada öyle bakılmaz. Arenada, sırtından kanlar süzülen boğanın, mızrakları saplayan matadora bakışı bile daha masum kalır. Ustabaşı işçinin elini tutmuştu. Bırakmıyordu. İstediği helalliği alana kadar da bırakmaya niyeti yoktu. Fakat işçi, yıllarca kendisini ezen, itirazlarını umursamayan, gücünün şehvetine kapılarak konumunu istismar eden, sürekli emri altındakinin hakkını (asp) eden ve nihayet işten ayrılmasına yol açan ustabaşına hakkını helal etmedi. "Gerekmez" dedi, yürüdü gitti. Ustabaşı arkasından bakakaldı. Diğer işçiler bakakaldı. İşçinin hakkı da ustabaşının omuzlarında kalakaldı. Ağırdı o yük. Yıllar geçti, ustabaşı yaşlandı. O işçiyi bir türlü unutamamıştı. Ömrünün son günleriydi belki. Hasta yatağındayken haber gönderdi ve tekrar helallik istedi. Tek kelimeyle cevap geldi: "Niye?" Kin mi bu? İnat mı? Değil. Hak, başka bir dâvâ. Yüce Mevlâ isterse her tür günahı affedebileceğini, yalnızca kul hakkına karışmayacağını bildiriyor... Ki birbirimizi ezmeyelim. Hepimizin çok iyi bildiği bu husus, nedense hep kulak ardı edilir. Kul hakkı denilince, Kul Himmet gibi bir şairden bahsediyoruz sanki! Mahlâs mıdır o? Ama insan yok mu insan! Hem yaratılmışların en şereflisi, hem en pespayesi. Kul hakkına riayet edebilseydik, kimsenin kimseden helallik dilenmesine gerek kalmazdı. Hayatın içinde harala gürele yaşarken, güçlü zayıfı ezecek, gözünün içine baka baka hakkını (asp) edecek, sonra da bir çift lâfla yakayı sıyırıp, kurtulacak. Efendi, o iş bu kadar basit değil. İşçi, arayı bulmak için gelen adama derin hürmet duyardı. Buna rağmen dedi ki: "Selâm söyle ustabaşına... Ben günahkâr biriyim. Üstelik zavallı. Dünyadayken hakkıma kavuşamadım. Hep hakkım yendi. Bir de öbür tarafta haklarımdan geçemem. O yüzden ne kimse bana hakkını helal etsin, ne de ben kimseye..." Şimdi düşünelim.. Kimlerde hakkımız kaldı?? Kimlerden zorla helalik istedik?? yada kimler gönlü razı ola ola yürekten '' helal olsun '' diyebildi??
__________________
|
21.12.2008, 15:49 | #230 |
Usta Yiğido
ebubekir çakmak Şuan
Son Aktivite: 13.03.2010 13:51
Üyelik Tarihi: 01.11.2007
Mesajlar: 709
Tecrübe Puanı: 709
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
Güzel bir şey yap kardeşim
Dünyaya kırk kerre gelinmez Madem yaşıyorsun, sıhhatli nefesler alıyorsun Bir şey yap Bir şey yap Güzel olsun Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle Dilin mi dönmüyor? Güzel bir şey gör Veya: Güzel bir şey yaz Beceremez misin? Öyleyse, Güzel bir şeye başla ••• Herkesin üstesinden geleceği bir şey mutlaka olmalı O gayretten uzak duramayız Vakit geçiyor Vaktin geçişi ömrün beşinci vitese takılı olduğunu gösterir, unutma Zafer Dergisi'nde beynimi sarsan bir cümle okudum Üç gün mü, beş gün mü önceydi kestiremem Ama okudum Ama şaşırdım, cümleyi bir türlü unutamadım Şöyle diyordu: "HER İNSAN ÖLECEK YAŞTADIR" Buyurun, biraz da sizler sarsılın ••• Bu müthiş; dağ duruşlu, dev dürtüşlü cümlenin deyicisi Cüneyd Suavi Ahh Cüneyd, şimdi yerlerdeyim Yıkılmaz sandığım sabrımı, dirâyetimi, zihnimi yerlerde arıyorum Döküldüm Demek öyle ha? Her insan ölecek yaşta Bir de kalkar savaşırız Kavgalaşır, kuyular kazarız Az sonra ölecek olan bizler Ne kadar da cahiliz ••• Bu cümleyi gördükten sonra içimde "Büyük Patlama"yı duydum Edecek iki çift sözüm olmalıydı İnsanlara, insanlığa bir şeyler demeliydim Sonunda ard arda ve şimşek hızıyle bağırdım Beynimden yüreğime doğru bir haykırıştı bu Yüreğimden dalga dalga cevaplar yetişti: Bir şey yap Zor ise: Bir şey söyle Beceremiyorsan: Bir şeyler gör Birşeyler yaz O da mı güç? Bir şeylere başla Ama hep güzel şeyler olsun ••• Çünkü: "HER İNSAN ÖLECEK YAŞTA" Geç kalmayasın! ••• Koca Mimar Sinan yapmış da gitmiş Yunus Emrem söylemiş de gitmiş Şeyh Edebalı görmüş de gitmiş Fuzulî, Nedim, Şeyh Galip yazmış da gitmiş Nene Hatun, Sütçü İmam, Antepli Şahin başlamış da gitmiş ••• Kimse kimseden eksikli değil Büyük değil, küçük değil, farklı hiç değil Düşünebilen kişinin, üstesinden geleceği görevler mutlaka vardır Tekrarlıyorum: Güzel bir şey yap, Güzel bir şey söyle, Güzel bir şey gör, Güzel bir şey yaz, veya Güzel bir şeye başla Güzel bir şey yap kardeşim Dünyaya kırk kerre gelinmez Madem yaşıyorsun, sıhhatli nefesler alıyorsun Bir şey yap Bir şey yap Güzel olsun Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle Dilin mi dönmüyor? Güzel bir şey gör Veya: Güzel bir şey yaz Beceremez misin? Öyleyse, Güzel bir şeye başla
__________________
|
Konuyu Toplam 7 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 7 Misafir) | |
|
|