12.01.2009, 09:21 | #281 |
Usta Yiğido
barikat58 Şuan
Son Aktivite: 06.04.2016 18:19
Üyelik Tarihi: 03.01.2007
Mesajlar: 15.450
Tecrübe Puanı: 2206
|
Cevap: ANLAYANA
Yaşlı bir bey, sabah erken evinden çıkmış, yolda ilerlerken, bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış.
Sokaktan geçenler yaşlı beyi hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar. Hemşireler, önce pansuman yapmışlar ve 'biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini' söylemişler. Yaşlı bey huzursuzlanmış; "acelesi olduğunu, röntgen istemediğini" söylemiş. Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar. "Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum" demiş. "Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz" deyince. Yaşlı adam üzgün bir ifade ile "Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor" demiş. Hemşireler hayretle "Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden hergün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?" diye sormuşlar. Adam buruk bir sesle "Ama ben onun kim olduğunu biliyorum" demiş. |
12.01.2009, 09:25 | #282 |
Usta Yiğido
barikat58 Şuan
Son Aktivite: 06.04.2016 18:19
Üyelik Tarihi: 03.01.2007
Mesajlar: 15.450
Tecrübe Puanı: 2206
|
Cevap: dostluk varmı?
Bir zamanlar üç arkadaş varmış.
AŞK DOSTLUK ve GÜVEN Üçü bir arada olduğumu harikaymış herşey Gün gelmiş aşkın işi çıkmış eh meslek bu kolaymı?Ama dostlarından ayrılmadan önce söz vermiş onlara. Beni özlediğinizde gelin demiş uzaklarda olmayacağım ... Nerde birbirlerine bakan bir çift göz görürseniz ben ordayım ve ayrılmış yanlarından.... Peki demiş DOSTLUK GÜVENE madem öyle bende yoluma düşeyim görev çağırır ama merak etme nerde birlikte ağlayan iki insan görürüsen bilki ben ordayım GÜVEN Ağzını açamamış veda etmek için ama DOSTLUK ayrılmış arkadaşının yanından onun sözünü dinlemeden ve sessizce gitmiş uzaklara. GÜVEN Sessizce içinden geçirmiş elinde olmadan BENİ Kaybederseniz bir daha asla bulamazsınız..... :( HİÇ BİR zaman GÜVENİNİZİ YİTİRMEMENİZ DİLEĞİMLE SEVGİLER |
12.01.2009, 09:36 | #283 |
Usta Yiğido
barikat58 Şuan
Son Aktivite: 06.04.2016 18:19
Üyelik Tarihi: 03.01.2007
Mesajlar: 15.450
Tecrübe Puanı: 2206
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
Gerçek Dostluk
Çok samimi iki dost ve arkadaşlardı. Fakat bir tanesi çok kurnaz atılgan ve hareketli, diğeri ise çok saf, dürüst ve sessizdi. Bir gün kurnaz olan arkadaş , diğer arkadaşın yanına giderek işlerinin bozulduğunu söyler ve kendisinden para ister. Samimi dostu onu hiç kırmaz ve elindeki bütün parayı arkadaşına verir. Arkadaşı bu parayla işlerini düzeltir. Bir süre sonra kurnaz olan yine arkadaşının yanına gider ve arkadaşının evlenmek üzere olduğu nişanlısını çok beğendiğini ve kendisine vermesini ister. Arkadaşı çok şaşırır, ne diyeceğini bilemez.Fakat aralarında o kadar kuvvetli bir sevgi vardır ki arkadaşına hayır diyemez, nişanlısını arkadaşına verir. Zaman içinde Saf olanın işleri bozulur ve birden arkadaşı aklına gelir ben ona sıkıştığında iyilik yapmıştım diyerek arkadaşının iş yerine gider ve kendisine çalışması için iş vermesini ister. Arkadaşı ona iş vermez. Bizimki pişmanlık ve üzüntü içinde geri döner ama yinede arkadaşına kızamaz. Bir gün sokakta dolaşırken yanına hasta ve yaşlı bir adam yaklaşır. Fakir olduğu için ilaç alamadığını söyler. Bizimki yaşlı adamcağıza acır, istediği ilaçları alır ve adamcağıza verir. Kısa bir süre sonra yaşlı adamın öldüğünü duyar. Yaşlı adam çok zengindir ve bütün mirasını kendisine bırakmıştır. Saf adam artık zengindir. Biraz da sevdiği dostuna olan kırgınlığıyla dostunun iş yerinin karşısında bir ev alır ve oraya yerleşir. Bir gün evinin kapısını dilenci bir kadın çalar. Yaşlı kadın çok aç olduğunu, kendisine yemek vermesini ister. Bizim saf hiç düşünmeden kadını içeri alır karnını doyurur, Kimsesi olmadığını öğrendiği kadına; Kendisinin de yanlız olduğunu söyler ve bu evde birlikte yaşıyalım sen evin işlerini ve yemekleri yaparsın der, yaşlı kadın hiç düşünmeden kabul eder. Bir süre sonra yaşlı kadın bizimkine, kendine uygun bir kız bulup evlenmesini söyler. Bizimki böyle bir kızı nasıl bulacağını, kendisinin tanıdığı olmadığını söyler.Yaşlı kadın ona uygun bir kız tanıdığını ve kendisiyle görüştürebileceğini söyler. Görüşmeler sonucunda evlenmeye karar verilir ve düğün davetiyeleri basılır. Bizimkisi kırgın olduğu halde çok samimi dostunu yinede unutamamıştır. Biraz da geldiği konumu görmesi açısından samimi arkadaşına da davetiye gönderir . Düğün günü gelir çatar. Saf adam düğün salonunda bir şeyler söylemek isteğiyle mikrafonu alır ve başlar yaşadıklarını anlatmaya; Eskiden çok sevdiğim bir dostum vardı. Bir gün işleri bozulunca benden borç para istedi elimdeki bütün parayı verdim. Evlenmek üzere olduğum nişanlımı çok beğendiğini söyleyerek benden istedi. Çok üzülerek onu da kendisine verdim . Çünkü biz gerçek dosttuk onun üzülmesini istemedim. işlerim bozulduğunda onun fabrikasına gittim ve çalışmak için kendisinden iş istedim. Bana iş vermedi. çok üzüldüm, ama yinede arkadaşıma kızmıyorum .çünkü biz gerçek dosttuk. Bu konuşma üzerine kurnaz olan arkadaşı daha fazla dayanamaz mikrofonu eline alır ve başlar konuşmaya; Benim de bir zamanlar çok sevdiğim bir dostum vardı. İşlerim bozulduğunda kendisinden para istedim, bütün parasını bana verdi. Sonra ondan nişanlısını istedim, üzülerek nişanlısını da verdi. Nişanlısını istememin nedeni o kadının arkadaşıma layık olmamasıydı (Hayat kadınıydı) Kendisi çok saf olduğu için arkadaşımı o kadından bu şekilde kurtardım.İşleri bozulduğunda gelip benden iş istedi, Arkadaşımı kendi emrimde çalıştıramazdım, o yüzden iş vermedim. Günün birinde karşılaştığı yaşlı adam benim babamdı. Babam ölmek üzereydi, onu arkadaşımın yanına ben gönderdim ve mirasını ona ben bıraktırdım. Evine gelen dilenci kadın benim annemdi.Ona bakıp iyi yaşamasını sağlamak için gönderdim. Şu anda evlenmekte olduğu kız de benim kız kardeşim. Onu arkadaşımla evlenmesine ben ikna ettim. |
22.01.2009, 14:15 | #284 |
Usta Yiğido
Sweetgirl Şuan
Son Aktivite: 02.05.2015 00:50
Üyelik Tarihi: 13.08.2005
Mesajlar: 3.307
Tecrübe Puanı: 1064
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
DEĞİŞEN SİZİN KALBİNİZ
Bir padişah, bir iki vezirini ve diğer erkandan birkaçını yanına alarak payitahta (başkente) yakın yerleşim merkezlerinde bir gezintiye çıkmıştı Payitahttan ayrılıp bir kaç saatlik bir yol katettikten sonra yolları üzerindeki bir nar bahçesinin kıyısında dinlenme molası verdiler Olgunlaşmış, tam kıvamını bulmuş olan narlar insanın iştahını kabartıyordu Padişah bahçe içinde çalışmakta olan yaşlı bir adamı yanına çağırdı sordu: - Bu güzel nar bahçesi kimin? - Bu nar bahçesi benimdir efendim, babamdan miras kaldı - Oğlun, uşağın var mı? - Allah bize oğul uşak vermedi efendim, bir karı kocadan ibaret iki kişilik bir aileyiz - Peki ben de bu ülkenin hükümdarıyım, şuradan bir nar şerbeti sıksan da içsek İhtiyar "başüstüne" dedi ve hemen gidip bah çe içindeki kulübeden kalaylı, tertemiz bir tas getirdi En yakındaki ağaçtan iki nar kopardı ve sıktı İki nar tam bir tası doldurdu Padişah içti ve çok beğendi Bütün vücuduna bir zindelik ve ferahlık yayılmıştı İhtiyar çif çi padişahın beraberindeki herkese sırayla nar şerbeti ikram etti Padişah ve adamları bedenlerinin kazandığı bu zindelikle biraz yol almak için ihtiyara veda edip yola koyuldular Yolda şeytan padişahın kafasını karıştırmaya başladı "Madem birer ayakları çukurda olan bu yaşlı karı-kocanın mirasçıları yok, ne yapacaklar böyle güzel nar bahçesini, karşılığında bir kaç kuruş verip de bu bahçeyi ellerinden alayım" diye düşündü Padişah ve adamları akşama doğru geri dönerlerken aynı bahçenin yanında yine konakladılar Padişah ihtiyardan bir tas daha nar şerbeti yapmasını istedi İhtiyar sabahki kadar candan ve gönülden olmasa da bir tas nar şerbeti yapıp sundu Fakat padişah bu defa nar şerbetinin tadını pek beğenmedi Sabahkine hiç benzemiyordu Sordu: - Baba ne oldu böyle, bu nar şerbeti sabahki ile aynı nardan değil mi? Bunun tadı hiç de hoş değil - Aynı nardan evlat, aslında tadında da bir değişiklik yok, asıl değişen sizin kalbiniz Tebaanızın malına göz koydunuz, bunun için de narların tadı değişti.
__________________
GÜLÜ SEVEN DIKENINE KATLANIR |
19.02.2009, 11:18 | #285 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 58
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5470
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
Huzurun kiymeti
Bir padişah acemi bir köle ile gemiye binmişti. Köle hiç deniz görmemiş, geminin mihnetini tatmamıştı. Ağlamaya, inlemeye basladı. Tir tir titriyordu. Avutmak için çok uğraştılar, ama bir türlü sakinleşmedi. Padişahin keyfi kaçtı. Herkes aciz bir vaziyetteyken gemide bulunan yaslı bir adam padişahın huzuruna çıktı, ´Müsaade buyurursanız ben onu sustururum´ dedi. Padisah da ´Lütfetmis olursunuz´ dedi. Yaslı adam emretti, köleyi denize attilar. Köle birkaç kere suya battı çıktı. Sonra saçından yakaladılar, gemiden tarafa çektiler. Köle gemiye yaklaşınca iki eliyle dümene asıldı, oradan gemiye çıktı, bir köşede uslu uslu oturmaya başladı. Yaşlı adamın yaptığı iş padişahı hayrete düşürdü, ´Bu isteki hikmet nedir´ diye sordu. Yaslı adam cevap verdi: ´´Köle evvelce suya batmayı tatmamıştı. Gemideki selâmetin kıymetini bilmiyordu. İşte huzur ve saadet de böyledir, bir felâket görmeyen kimse , huzurun kıymetini bilemez." |
19.02.2009, 11:24 | #286 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 58
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5470
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
Bir aşk öyküsü Moses mendelssohn hiç yakışıklı bir adam değildi. Çok kısa boyunun olmasının yanı sıra, çok garip bir de kamburu vardı. Moses mendelssohn, günün birinde hamburg´da yaşayan bir işadamını ziyarete gitti. İşadamının, frumtje adında çok güzel bir kızı vardı. Moses,bu güzel kıza umutsuz bir aşkla tutuldu. Fakat güzel kız onun çirkin görüntüsünden ürkmüştü. O nedenle, değil onun sevgisine karşılık vermek, yüzüne bile bakmak istemiyordu. Ayrılma zamanı geldiğinde moses, güzel kızın üst kattaki odasına çıktı ve tüm cesaretini toplayarak onunla son kez konuşma girişiminde bulundu. Kızın güzelliği öylesine olağanüstüydü ki, bir an için onun cennetten geldiğini bile düşündü. Fakat kızın, başını kaldırıp da yüzüne bakmamaktaki direnci, moses´ı çok üzdü. güçlükle başarabildiği konuşması sırasında çirkin aşık, bu güzel kıza bir soru sordu: "evliliklerin kutsal bir özelliği olduğuna inanır mısınız?" dedi "elbette" diyerek yanıtladı güzel kız ve gözlerini yine kaldırmayıp moses´ın yüzüne yine bakmadan, kendi de ona bir soru sordu: "peki ya siz?"dedi."siz inanır mısınız buna?" moses bir an bile duraksamadı: "evet,ben de inanırım" dedi ve ekledi: "biliyor musunuz? Her erkek çocuğu doğduğunda Allah,onun evleneceği kızı belirlermiş. Benim doğumumda da,benim evleneceğim kız belirlenmiş ve bana ´senin karın kambur olacak´ demiş. o zaman ben bir istekte bulunmuşum tanrı´dan. Allah´ım kambur bir kadın bir trajedi olur. Lütfen onun kamburluğunu bana ver ve onu güzel bir kadın yap´ demişim." moses´ ın bu sözlerinden sonra frumtje gözlerini yerden kaldırdı, onun gözlerinin içine baktı ve elini uzaatıp, moses´ ın elini tuttu. ve daha sonra da onun, sevgili eşi oldu. |
19.02.2009, 11:37 | #287 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 58
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5470
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
Sevgi Nedir.?
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine: "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? "diye. "Bakın göstereyim" demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da "derviş kaşıkları" denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. "Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine "Şimdi..." demiş ermiş. "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyurun" deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan. "İşte" demiş ermiş. "Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz. Şunu da unutmayın: Hayat pazarında alan değil, veren kazançlıdır her zaman..." [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
21.02.2009, 17:55 | #288 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 58
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5470
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] Bir Bülbül Beyaz Güle Asik olmus. Her Sabah onu koklar öpermis ama Gül onu hep yargilar reddedermis. Bülbül hic yilmamis,birgün gidip onu ne cok SEVDIGINI söylemis. Gül sen bana layik degilsin deyince Bülbül Gülden bir diken koparip kalbine saplamis. Kanlari beyaz Gülün üzerine akinca Gül kipkirmizi olmus. Ve böylece tüm kirmizi güllerin anlami SENI SEVIYORUM olmus... [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
21.02.2009, 18:02 | #289 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 58
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5470
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
Cenneti Sırtında Taşıyan Adam Cenneti Sırtında Taşıyan Adam 20 Yılı aşkın süredir oturmakta olduğum mahallemizde, evliya olduğu söylenen asırlık bir ihtiyar vardı.İsmi pek bilinmediği için kısaca "Nur Dede" diye çağırılan bu ihtiyar, insanın karşısına hiç umulmadık zamanlarda çıkar ve kerametli sözleriyle onların dertlerine derman olurdu. Bir gün karşılaştığımızda, kısa bir sohbetten sonra: - Bana da dua et dede, dedim. Dünyanın yükü, benim omuzlarımda sanki. Titrek elleriyle kulağımı çeker gibi yaparak: - Cenneti taşıyanların yanında dünyayı taşıyanların lâfı olmaz evlât, dedi. Ve hemen sonra, Cenneti yüklenen o adamı nerede görebileceğimi tarif etmeye çalıştı. Nur Dedenin bahsettiği kişi, yakın köylerin birinde oturan ve her cuma günü şehre gelen bir gençti. Bu bahtiyar insan, dedenin anlattığına göre son zamanlarda hep aynı binaya uğruyor ve sırtındaki o mübarek yükü, bir an bile olsun bırakmıyordu. Nur Dede ile karşılaşmamızdan sonraki ilk cuma günü, tarif ettiği yere giderek beklemeye koyuldum. Burası, merkezî bir binanın en üst katıydı. Büroların açıldığı koridorda uzun süre gezindikten sonra, merdivenlerde ayak sesleri duydum. Atılan adımların yorgunluğu sebebiyle onların bir gence ait olduğunda tereddüt etmeme rağmen, Cennet'i taşıyan adamın geldiğini hissediyordum. Merakımı yenemeyip merdivene doğru ilerlediğimde, bir anda onunla karşı karşıya geldim. 25-30 yaşları arasında çelimsiz bir insandı ve yaşlı annesini sırtına almış vaziyette, asansörü her zaman bozuk olan işyerinin beşinci katındaki doktor muayenehanesine tırmanmaya çalışıyordu. Delikanlının annesi, güçsüz kollarını evlâdına dolamış ve işlemeli yemenisi ile çevrelediği nurlu yüzünü, hafifçe yana çevirmiş vaziyette oğlunun omuzlarına dayamıştı. Sırtındaki mukaddes yükü rahatsız etmekten korktuğum için o gence yardım edemedim. Ama yanına yaklaşarak: - Allah senden razı olsun kardeşim, dedim. Cennet'i taşıdığının farkında mısın? Delikanlının terli ve solgun yüzü, sıcak bir tebessümle aydınlandı. Fakat nedense tek kelime bile konuşmadı. Ama Rabbim biliyor ki, o tebessümde, ömrüm boyunca hiç kimsede görmediğim bir sıcaklık ve güzellik vardı. Belki de haşir ve sırattan sonra, ebedî saadet diyarına doğru uçan Cennet insanlarının mutluluğu. 90'lı yılların hemen başında, Adapazarı'nda, Ordu Evi karşısındaki bir iş hanında yaşadığım bu hatırayı, kardeşlerimin arzusuyla kaleme aldım. O günden sonra anne veya babasına hizmet eden bir genç gördüğümde, Cennet'i taşıyan o adamı hatırlarım. Tabi ki bir de, Fahr-i Kâinat Efendimiz'in (s.a.v.) : "Anne ve babasının ihtiyarlığına yetişip de Cennet'i kazanamayanlara şaşarım" şeklindeki mübarek sözlerini. Alıntı Cüneyd Suavi, Hayatın İçinden |
21.02.2009, 18:06 | #290 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 58
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5470
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
>
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] Allah rıza edilesi bir varlıktır. > >İnsanlar Allah'ı rıza ederler. > >Bizler Allah rızası için diye niyet ederken, Allah bizi rıza etsin diye >niyet etmeyiz. Bilincimiz Allah'ı arzu etsin diye niyet ederiz. Muradımız >Allah'tır! > >Kimi insanlar bu manayı ziyadesiyle anlayamadıkları için, hal ve >hareketlerimizden dolayı Allah'ın bizim cennete gitmemize rıza >göstereceğini >düşünmekteler. Allah'ın rızasını kazanmak için de ibadet yapmaktalar. > >Yapılan ibadetler, Allah'ı memnun edeceği düşünülen hal ve hareketlerden >ibaret. Onun memnun olmayacağı bir davranış dolayısı ile onun rızasını bize >kazandırmaz şeklinde düşünülmekte. > >Bakınız, Alla'ın bizi rıza etmesi söz konusu değildir, böyle bir düşünce >özde bizim onu rıza etmemiz gerektiği düşüncesinin anlaşılmasını engeller. > >Biz onu rıza ederiz, yani rızamız; yani amacımız; yani emelimiz; yani >gayemiz Allah'tır... > >Bizler Allah için namaz kılmayız ve dolayısı ile Allah rızası için diye >niyet etmek de abestir. > >Kimileri Allah mutlu olacak da bizi cennetine alacak diye ibadet yapmakta. > >Yanlıştır ve bir saplantıdır bu düşünce. Allah her ihtiyaçtan münezzehtir. >Onun sevmek veya sevilmek gibi bir derdi yoktur. > >Birileri çıkıp sanki ihtiyaç sahibiymiş gibi, Allah rızası için namaz >kılıyoruz derse işi karıştırmış olur. > >Memnun olan bir varlık rıza gösterir, ki Allah öyle bir varlık değildir! O >bir sistem ve düzendir, ezeli ve ebedidir... > >Allah birilerini sevmediği için Cehenneme atacak değildir, veya birilerine >peşkeş çekmek için Cenneti varetmiş değildir. > >Allah'a insani duygular yüklemek bizi bir Tanrı inancına götürür, bir diğer >anlamda olmayan bir Put icat etmiş olarak o putun rızasını arama gafletine >düşeriz. > >Allah tapılası bir Tanrı değildir, İlah olması insanın ona tapması >gerektiği >anl..... gelmez. > >Ateistlerin yanılgıya düştükleri nokta da burası zaten. Tapılacak bir >varlık >düşüncesini haklı olarak idrak edemiyorlar ve kainatın bir irade tarafından >şuurlu olarak yaratılmış olduğunu red ediyorlar. > >Red ettikleri, esasen insanların din diye ortaya koydukları dogmalardır! > >Allah rızası için demek, Allah beni rıza etsin demek değildir; ben Allah'ı >rıza ederim demektir... > >Ben de sabah namazına Allah'ı rıza ettiğim için gittim; O da beni rıza >edip, >benden razı olsun diye düşünerek! > >Ama öncelikle o beni rıza etsin diye değil, O rıza etmez, biz O'nu rıza >ederiz ya da etmeyiz. > >Allah'ın yaratmış olduğu evrensel kanunlar bizi irade ettiğimiz her >istekden >sorumlu tutar ve sonuçlarını er ya da geç bize yaşatır... >ALINTI: Kâzım Mızrak |
Konuyu Toplam 3 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 3 Misafir) | |
|
|