27.08.2012, 12:30 | #21 |
Yiğido
35gürün58 Şuan
Son Aktivite: 21.03.2014 16:15
Üyelik Tarihi: 23.12.2005
Mesajlar: 170
Tecrübe Puanı: 708
|
Cevap: Yılmaz Özdil yazıları
MÜFTÜYE KILIÇDAROĞLU'yla İFTAR SÜRGÜNÜ !
Bakırköy Müftüsü Zakir Uzun, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 15 Ağustos’ta din adamlarına verdiği iftara katılmasının ardından Kütahya’ya tayin edildi. 27.8.2012 - 08:51 İSTANBUL - Daha önce 3 kez daha sürgüne gönderilen ve MHP’li, Ulusalcı, son olarak da CHP’li diye yaftalanan müftünün yaşadıkları, eşi Hülya Ayşe Uzun’u isyan ettirdi. Hülya Ayşe Uzun, 2002’de başlayan sürgünler serisini şöyle anlattı: “Eşim 2000’de Malkara’dan Bakırköy’e tayin edildi. 2002’de dönemin ilçe başkanı, Ak Parti Konya Milletvekili aday adayı Halil Ürun’ün direktifi doğrultusunda bir camiye imam tayin edilmek istedi. Eşim de geri çevirdi. Bu olayın ardından yakışıksız ve gayri ahlaki suçlamalarla Çorlu’ya gönderildik. Eşim 3,5 yıllık hukuk mücadelesinin ardından Danıştay kararıyla beraat etti ve 2007’de Bakırköy’deki görevine geri döndü. Ancak Aralık 2009’da, Tokat’ın Reşadiye ilçesinde meydana gelen saldırıda şehit düşen Jandarma Onbaşı Cengiz Sarıbaş’ın Ataköy 5’inci Kısım Camisi’nde düzenlenen cenaze töreninde yaptığı konuşma başına dert oldu. Törende galeyana gelen kalabalığı teskin etmek için İstiklal Marşı’ndan bölümler okuyup, sözlerini “Şehitler ölmez vatan bölünmez” sözleriyle bitirdi. Ak Parti İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık kendisini arayıp “Sen ne yapmak istiyorsun?” diye çıkıştı. Eşimi Mersin’in Mut ilçesine müftü yardımcısı olarak atadılar. Eşim Bakırköy’deki 9 yıllık görev süresinin dolmadığı ve tayin kararının usulsüz olduğu gerekçesiyle konuyu yargıya taşıdı. İstanbul 7’nci İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararıyla görevine devam etti. Bu kez Diyanet İşleri Başkanlığı kararı temyize taşıdı. CHP iftara 2 yıldır gidiyor Eşim, 2 yıldır Kemal Kılıçdaroğlu’nun iftar davetine katılıyor. Ancak bayram bile gelmeden, apar topar tenzili rütbe ile 3’üncü sınıf makam olan Kütahya Müftü Yardımcılığı’na gönderildi. Eşime MHP’li dediler, CHP’li de Ulusalcı da. AK Partili Bakırköy Ak Parti Kadın Kolları mahalle yönetiminde görevliyim ama burnumdan getirdiler. Hak hukuk tanımıyorlar. Güneş gözlüklerimiz bile gözlerine battı. Marka gözlük takıyormuşuz diye laf ettiler. Kılık kıyafetimize bile karıştılar. Bu ülke bizim de ülkemiz. Psikolojimiz bozuldu. O iftar yemeğinde eski ve yeni İstanbul il müftüleri de vardı. Başbakanımız Putin’le görüşünce Rus mu olur? Obama ile görüşüyor, Amerikalı mı oluyor? CHP’linin iftarına gitmekle CHP’li mi olunuyor? Ayrıca da suç mu? Bir müftü CHP’li olamaz mı? Ak Parti’den önce müftüler Amerikalı mıydı. İlk Diyanet işleri Başkanı Rıfat Börekçi CHP’li değil miydi? Kaldı ki eşim liderlerden en çok da Tayyip Erdoğan’ı seviyor. İftiralarla, karalamalarla her sene tayinimizi çıkaran Diyanet, bizi hiç kendi mensubu gibi görmedi. Eşimin en zoruna giden de bu. Kızkardeşimi sevgilisi yaptılar Birlikte yürürken beni tanımadılar ve kızkardeşimi sevgilisi yaptılar. Emekli maaşımı eşimin mahkeme paralarına ödüyoruz. Bir kulp bulamayınca eşime iftira attılar. ‘Kadınlarla geziyor’ dediler, ‘Para yedi’ dediler, olmadı. Bakırköy’e geldiğimizde cami sayısı 20 idi, 24’e çıktı. Kuran Kursu 2 idi, 15 oldu. Müftülük binasını modernize etti. ‘Çalışmıyor’ dediler, tutmadı.” |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 2 Kullanıcı 35gürün58'e Teşekkür Ediyor... |
27.08.2012, 12:40 | #22 |
Yiğido
35gürün58 Şuan
Son Aktivite: 21.03.2014 16:15
Üyelik Tarihi: 23.12.2005
Mesajlar: 170
Tecrübe Puanı: 708
|
Cevap: Yılmaz Özdil yazıları
Darbeye karşıyız diyen takiyecilere ithaf olunur ..
12 EYLÜL İŞGENCECİLERİ AKP'de Devrimci 78’liler, 12 Eylül’deki işkencecileri açıkladı. Listede Aksu ve Gönül de var. Devrimci 78’liler Federasyonu, işkencecilerin peşini bırakmıyor. Federasyon, şikayet dosyalarını tarayarak işkence yaptığı, işkencelerden sorumlu oldduğu iddia edilen bin 656 kişilik listeyi açıkladı ve işkence suçunda zamanaşımı işlemediğini söyleyerek bu isimlerin yargılanmasını istedi. Yargılanması istenen isimler arasında AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu ile eski Milli Savunma Bakanı ve AKP İzmir Milletvekili Vecdi Gönül de bulunuyor. Milliyet’ten Türker Karapınar’ın haberine göre; Devrimci 78’liler Federasyonu, dönemin Milli Güvenlik Konseyi üyeleri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılandığı 12 Eylül davasına gönderilen belgeleri tasnif ederek, işkence iddialarında isimleri geçen bin 650 kamu görevlisinin ismini açıkladı. Mülkiyeliler Birliği’nde dün düzenlenen basın toplantısında açıklanan listede, Aksu ve Gönül’ün yanı sıra İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ile eski İçişleri Bakanı, Susurluk hükümlüsü Mehmet Ağar’ın adı da yer aldı. İŞKENCEYE ORTAK OLAN DOKTORLAR Açıklamada Diyarbakır, Van, Muş, Hakkari, Adana, Manisa, Uşak’ta köylülere işkence yapan askerlerin isimlerinin bu notlarda yer almadığı vurgulandı. Belgelere göre şikayetçilere ise “böyle bir olay varit değildir” şeklinde rapor verildi. İşkence sonucu ölenler hakkında ise “intihar”, “kalp yetmezliği”, “dolaşım bozukluğu” veya “doğal ölüm” raporları düzenlendi. Açıklamada, “Hazırlanan doktor raporlarında işkence görmesinde, hücreye atılmasında bir sakınca olmadığı belirtilmektedir. Bazı doktorlarla işkenceciler ortak çalışmıştır. Dava bu belgelere dayanarak sürerse darbecileri aklamanın zemini yaratmış olurlar” denildi. Listelerde “Bazı MİT görevlileri ve muhbirleri”, “Emniyet Genel Müdürleri, Emniyet Müdürleri, Şube Müdürleri, İşkenceci Polisler ve Ordu Mensupları”, “İzmir, İstanbul, Kars, Bingöl, Şebinkarahisar, Muş, Adana, Trabzon, Gaziantep, Bursa, Rize Çamlıhemşin, emniyet müdürlüklerindeki işkenceciler”, “Kahramanmaraş Emniyetinden İşkenceci Polis Sedat Caner’in İtiraf Ettiği İşkenceciler” ile “Haklarında İşkence Yapmaktan Dava Açılan Ancak Cezalandırılmayan İşkencecilerden Bazıları” başlıklı bölümlerde de isimlere yer verildi. Listede 12 Eylül’ün destekçisi sermayedarlar, büyük toprak sahipleri, idamları onaylayan Danışma Meclisi üyeleri, 12 Eylül hükümeti ve üyelerinin isimleri yer aldı. "ZAMANAŞIMI BU SUÇLARA İŞLEMEZ" “İşkencenin zamanaşımı olmaz” denilen açıklamada şöyle sürdü: “Bugün bir ilimizde emniyet müdürü olan, bir ilimizde vali olan, milletvekili olan, bakan olan, general olan ya da evinde iyi bir aile babası olan, ya da tonton bir dede olan kişinin dün binlerce kişiyi vahşi işkencelerden geçiren bir işkenceci olduğunu haykırmak bizim görevimizdir” İŞKENCE YAPTIĞI İDDİA EDİLEN İSİMLER Federasyon tarafından açıklanan bin 656 kişilik listede dikkat çeken isimler şöyle: * AKPi İstanbul Milletvekili Abdülkadir Aksu, * AKP İzmir Milletvekili Vecdi Gönül, * İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, * Eski emniyet müdürü ve bakan Necdet Menzir, * Eski emniyet müdürü, eski Ordu Valisi Kemal Yazıcıoğlu, * Eski Denizli Valisi Recep Yazıcıoğlu, * Eski emniyet müdürü, birçok ilde valilik yapan Saffet Arıkan Bedük, * Eski İstanbul ve İzmir Valisi Nevzat Ayaz, * Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, * Eski İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, * Ergenekon tutuklusu emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, * Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, * Eski valiler Kenan Güven, Cengiz Bulut, Reşat Akkaya, Tevfik Başakar. 'Nazi kamplarından farksız' Devrimci 78’liler, 12 Eylül’de tutuklananların ailelerinin mektuplarını ‘Çile Mektupları’ adıyla derledi. Tutuklu annesi Gülsen Erpek, dönemin Adalet Bakanı Necat Eldem’e yazdığı mektupta Metris Cezaevi’ni Nazi kampına benzeterek yardım istiyor. Devrimci 78’liler Federasyonu, 12 Eylül davası dosyasına giren tutuklu ve hükümlülerin anne ve babalarının yazdıkları mektupları ‘Çile Mektupları’ başlığı altında derledi. Mahkum ailelerinden M. Ali Kavak’ın dönemin Adalet Bakanı Necat Eldem’e yazdığı mektup, Diyarbakır cezaevindeki işkence ve kötü muamelenin boyutlarını gözler önüne serdi. Mahkum annesi Gülsen Erpek ise Adalet Bakanı Edldem’e gönderdiği mektupta Metris Cezaevi’ni Nazi toplama kampına benzetti. Dönemin Milli Güvenlik Konseyi üyeleri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı 12 Eylül davasına gönderilen belgelerden, işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin isim listesini açıklayan federasyon, bu listeyle birlikte, çocuklarının izini bulmak, yaşadığından emin olmak, cezaevinde görüş yapmak amacıyla yetkili mercilere başvuran ailelerin mektuplarını derledi. Anne ve babaların mektuplarını ‘Çile Mektupları’ adı altında biraraya getirildi. ‘Elinizi vicdanınıza koyun’ Mahkum ailesi M.Ali Kavak’ın, 12 Eylül döneminin Adalet Bakanı Necat Eldem’e yazdığı mektup şöyle: “Aziz hemşerimiz elinizi vicdanınıza koyup Diyarbakır Askeri Cezaevinde mahkumların Allah rızası için durumlarını hiç olmazsa Türkiye’nin diğer bölgelerindeki ve aynı statüdeki cezaevlerinde yatan siyasi mahkumlarınkinin yarısı kadar insani muameleye tabi tutulmasını sağlamanızı diliyoruz. Konuda hiçbir açıklamaya lüzum yoktur. Zaten her şey malumunuzdur. Allah için konuya eğiliniz. Baki selam, saygılar sizlere mahkum ailelerinden. Saygıyla ellerinizden öperim.” ‘Suçlu oldukları belli değil’ Diğer bir mahkum ailesi olan Gülsen Erpek ise Eldem’e gönderdiği mektubunda şunları yazdı: “Metris Tutuk ve Cezaevinde uzun süreden beri yatmakta olan tutuklu ailesiyim. Benim tutuklum 3 yıldır yargılanmakta ve henüz dosya karar aşamasına gelmemiştir. Adaletin bu ağır ritminde biz ve tutuklular mağdur olmaktayız. Üstelik varsayıma dayanan nedenlerle bu kadar yıl bir tutuklu bekletilemez, bir kişinin suçunu belirleyici kanıt olmalıdır. Ayrıca Metris Cezaevi’ndeki yaşam koşulları da çok ağırdır. Nazi kamplarından farksız bir uygulama sürmektedir. Tutuklulara özel işkence edilmekte! Bizler 6 ayı aşkın bir süredir tutuklularla görüşememekteyiz, kendilerini ancak mahkeme salonlarında uzaktan uzağa görmekte ve hiç konuşamamaktayız. Bugün Metris Cezaevi’nde yatanların hiçbirisi hükümlü değil hepsi tutukludur. Bunların suçlu olup olmadıkları bile henüz belli değil iken kendilerine binlerce kişiyi öldürmüş canavar gözüyle bakılmakta ve muamele görmektedirler. Son olarak tutuklulara cezaevi elbisesi giydirilmek istenmekte ve tutukluların bunu giymek istememeleri üzerine tüm elbiseleri alınarak sadece iç çamaşırları ile oturmaları ve kaloriferi yakmama gibi cezalarla cezaevi yönetimi tarafından hepsinin hayatıyla oynanmaktadır. Mahkemelere de bu kıyafetle yani çıplak olarak zorla getirilmektedirler. Çıplak olduklarından vücutlarındaki yara bere izleri görülmektedir. İstanbul Metris Ceza ve Tutuk evindeki bu haksız insanlık dışı tutum ve davranışın, işkencelerin önlenmesini saygılarımla makamınıza arz ederim.” TÜRKER KARAPINAR - Milliyet |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı 35gürün58'e Teşekkür Ediyor... |
28.08.2012, 09:14 | #23 |
Usta Yiğido
sivaslınet Şuan
Son Aktivite: 02.03.2016 06:48
Üyelik Tarihi: 11.09.2011
Mesajlar: 2.221
Tecrübe Puanı: 705
|
Cevap: Yılmaz Özdil yazıları
Yılmaz ÖZDİL cevap vermiş. Anlayan fakat anlamak istemeyenlere
Anlamayana bir şekilde anlatmak kolay, ama anlamak itemeyenin durumu kangrendir. ------------------------------------ Yılmaz Özdil'den TCDD'ye zehir zemberek cevap.. Sayın TCDD... “Ne ördün filan” başlıklı yazımın “yanlış” olduğunu belirterek, düzeltme göndermişsiniz. Adında “TC” bulunan kuruma saygı göstermek boynumuzun borcudur, düzelteyim. * Yılmaz Özdil kimdir? için tıklayın Ben, Mustafa Kemal dönemini yazdım... Siz ise, “1923-1950 arasında 3764 kilometre demiryolu yapıldı, yılda 134 kilometreye tekabül eder, 2004-2011 arasında 1076 kilometre demiryolu yapıldı, yılda 135 kilometreye tekabül eder” diyorsunuz. Yok öyle! Tartışmanın kaynağı 10’uncu yıl marşı... 1923-1933 arasını esas alacaksınız. Hadi 5 sene de avans vereyim, 1938’e kadar hesaplamanız gerekir. 1940’dan 1950’den Mustafa Kemal’e ne? * Ayrıca... Niye 2004’ten başlıyorsunuz? 2003’te İsmet İnönü mü iktidardaydı? Mustafa Kemal’e ait olmayan dönemi Mustafa Kemal’e ekle, AKP’ye ait olan dönemi AKP’den çıkar, öyle mi? Tüik gibisiniz vallahi, işinize gelince azaltıyorsunuz, işinize gelince çoğaltıyorsunuz. * Üstelik, o dönemin imkânlarıyla bu dönemin imkânlarını kıyaslarsanız, Toki’nin Mimar Sinan’dan büyük olduğunu da söyleyebilirsiniz. Daha çok bina yapıyor. Kaldı ki, Atatürk’ün demirağ soyadını verdiği Nuri Demirağ bile, tek başına, sizden fazla demiryolu yaptı. İnanmıyorsanız, AKP mebusu Nursuna Memecan’a sorabilirsiniz, torunudur. * Ve 1076 kilometre yaptınız ama... Bazı münafık uzmanlar, aynı yöne giden çift hatlar’ı çift çift sayarak, rakamı şişirdiğinizi söylüyor. Bu mantığa göre... 6 şeritli 100 kilometre otoyol yaptığımızda, 600 kilometre otoyol yaptık mı dememiz gerekiyor? * “Bu yolları Türkler yapıyor sayın Özdil” demişsiniz... Halbuki, Çinlilerin yaptığını Başbakanımız söylüyor. “Bildiğiniz gibi Eskişehir-İstanbul hızlı tren hattını Çin’le birlikte yapıyoruz. Aynı şekilde, Ankara-Sivas hattı Çin’le yürüyor. Bundan sonraki süreçte 5 bin kilometrelik demiryolu ağımızı Çin’le yapmayı hedefliyoruz” diyor. Sabah Gazetesi “Demir ağları Çinlilerle örecek” başlığını atmıştı... Çünkü, 35 milyar dolarlık Edirne-Ardahan hattı için Çinlilerle masaya oturduğunu söyleyen, ben değilim, bizzat Ulaştırma Bakanımız. * “Ankara-Konya hattı, yerli yüklenicilerin emeğiyle inşa edildi” diyorsunuz. En büyük yükü, ray taşır... O hat’a, İskenderun’dan gemiyle getirilen İtalyan malı ray döşenmedi mi? * “İspanya’dan lokomotif alınmadı” diyorsunuz. TCDD’nin resmi internet sitesinde yayınlandı: “Ankara-Eskişehir hattında sefer yapacak son teknoloji ürünü ilk hızlı tren seti, İspanya’nın Beasain kasabasında genel müdürümüz Süleyman Karaman’ın katıldığı törenle teslim alındı.” * Vikipedi’nin “hızlı tren” maddesinde yazıyor: “Ankara-Eskişehir hattındaki HT65000 modelleri İspanyol Construcciones y Auxiliar de Ferrocarriles şirketi tarafından üretilmiştir.” * “Güney Kore’den vagon alındı” dedim, itiraz etmemişsiniz. “Yerli demiryolu endüstrisi için Adapazarı’nda tren fabrikası kuruldu” demişsiniz. Kuruldu da... Ortağı Güney Kore değil mi? * “Makinistler Almanya’da eğitildi” dedim, itiraz etmişsiniz. “Türkiye’de eğitildi, staj için yabancı ülkelere gönderildi” demişsiniz... Allah da sizi güldürsün, e mi. * “Balıkesir-Eskişehir Fransız, Köseköy-Gebze İtalyan, Gebze-Halkalı İspanyol, Ankara-Sivas çekik gözlü, Sivas-Erzincan İtalyan” dedim. Öbürlerini teğet geçip, “Sivas-Erzincan hattının yapımına başlanmadı, kimin yapacağını bilmiyoruz” deyip, cümlenin sonuna ünlem koymuşsunuz... O hat’tın etüt, proje, mühendislik, danışmanlık hizmetleri ihalesi sonuçlandı, SWS Engineering SpA firması kazandı. Nereli bu firma? İtalyan! * “Testleri, Çek Cumhuriyeti’nde yapılıyor, Almanya’ya Fransa’ya gönderiliyor” dedim, çıt çıkarmamışsınız... Zaten, bunu diyen ben değilim, Hacettepe Teknokent AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Profesör Murat Karaşen... “Türkiye’de kullanılan bütün vagonlar, raylı sistem araçları ithal ediliyor. Sadece ithalle kalmıyor, test için ya Çek Cumhuriyeti, ya Almanya, ya da Fransa’ya gönderiliyor. Yüz binlerce avro döviz yurt dışına gidiyor” diyor. * “Marmaray Japon” dedim, bi şey dememişsiniz. “Ankara ve İstanbul metrosunda Alman, İtalyan, Fransız, Çin, Güney Kore imzası var” dedim, hiç bahsetmemişsiniz. Buna mukabil, köprü asfaltının yurtdışından getirildiğini, deniz otobüslerinin ithal edildiğini kabul etmişsiniz. Teşekkürler. Ancak... Metrobüslerin Hollandalı olduğunu yazdım, tek satır bile söz etmemişsiniz, teessüf ederim. Şoför yokmuş gibi, şoförleri bile Hollanda’dan getirilmemiş miydi? * Son olarak... * “Hürriyet Gazetesi kağıdını hangi ülkeden alıyor, baskı makineleri hangi ülkenin markasını taşıyor?” demişsiniz. Hürriyet adına konuşmak bana düşmez ama... Resmi Gazete haricindeki gazeteler “şahıs”lara aittir, patronlarını ilgilendirir, para onların, ister Kanada’dan alırlar, ister Norveç’ten... Bizler de, ister okuruz, ister okumayız, tekel değildir. Üstelik, Seka’yı, gazete patronları mı kapatıp sattı? TCDD ise, adı üstünde “devlet”indir, kimsenin babasının malı değildir, oralarda ödenen paralar da, sokaktan toplanmıyor, milletin vergileridir. Vergilerimizin takibini yapmak devletin, hesabını sormak yurttaşların görevidir. * Amacım, elbette rencide etmek, ithal de olsa, çabaları küçümsemek değil, asla... Mustafa Kemal vizyonuyla, ülkemin kılcal damarlarında bile hızlı trenlerin dolaşmasını isterim. * Ha diyebilirsiniz ki, o halde neden kafayı taktın trene? * İsmi lazım değil, şu anda Hatay’da faaliyet gösteren Amerikalı arkadaşlardan biriyle, seneler evvel sohbet ediyorduk... “Tren yolcuları, vagonda seyahat ederken, farkında olmadan ideolojik karakterini ortaya koyar. Trenin gidiş yönünde oturmayı tercih ediyorsa, devrimcidir. Pencereden bakar, manzara çok hızlı akar, sürekli yeni, sürekli değişkendir. Eğer, trenin gidiş yönünün aksine oturuyorsa, muhafazakârdır. Pencereden bakar, manzara aheste aheste akar, sindire sindire seyahat eder” demişti... “Peki, sen hangi yönde oturuyorsun?” diye sormuştum. Gülümseyerek şu cevabı vermişti: “Ben rayları döşerim!” * Hayırlı yolculuklar dilerim. Yılmaz ÖZDİL
__________________
Ezberlerimizin yerini bilgiler almalı.. |
28.08.2012, 10:38 | #24 |
Yiğido
35gürün58 Şuan
Son Aktivite: 21.03.2014 16:15
Üyelik Tarihi: 23.12.2005
Mesajlar: 170
Tecrübe Puanı: 708
|
Cevap: Yılmaz Özdil yazıları
ARSLAN BULUT - Yeniçağ - 28.08.2012
TÜRKİYE'yi İMHA ETME MUTABAKATI! Amerikalı tarihçi Webster Tarpley, “ABD ve İngiltere, biliyorlar ki, Suriye ile çatışmanın geri tepkisi, modern Türkiye’yi imha edebilir. Türkiye tepki göstermeli, kazanacağı bir şey yok, kaybedebileceği çok şey var. Erdoğan ve Davutoğlu’nun psikolojisinden korkuyorum, özünde, Obama tarafından oyuna getirildiler” dedi. Tarpley’in “Suriye’ye müdahale modern Türkiye’yi imha edebilir” değerlendirmesi doğru ama burada oyuna getirilme diye bir durum yok. Zira Tayyip Erdoğan, Beyoğlu İlçe Başkanlığı’ndan itibaren ABD ile anlaşmıştır. AKP iktidar olduktan sonra da milletvekili olabilmesi, ABD Büyükelçisi’nin ilgili devlet kurumlarını ve CHP’yi ziyaret etmesi ile sağlanmıştır. Yine seçimlerdeki seçmen kayıtları ve bilgisayar hilelerinde ABD’nin teknolojik desteği vardır. Zaten AKP’nin programı bile belgesini yayınladığım gibi ABD’den gönderilmiştir. *** AKP hükümetinin Suriyeli isyancılara askeri eğitim verdiği de dünya medyasının gündeminde.. Guardian, “Türkiye, isyancılara eğitim üssü kurdu” derken Bild am Sonntag, “Alman ve İngiliz ajanlar, Suriye’deki isyancılara yardımcı olmak ve eğitmek amacıyla Akdeniz’de konuşlandırıldı” iddiasında bulundu. The Times’a göre “Suriyeli muhaliflerin üssü Adana’da, İncirlik Üssü yakınlarında.” BBC ise “Suriyeli isyancıları Türkiye eğitiyor. Ordu tarafından yönetilen gizli kamplarda özel bir eğitim programı yürütülüyor” diyor.. Bu haberler, geçen yıl bana AKP Gençlik Kolları kaynaklarından gelen “Türkiye’nin 30 şehrinde Suriyeli muhalifler için kamplar kurulacak. Her kampta 10 bin kişi eğitilecek, toplam 300 bin Suriyeli, silahlı eğitimden geçirilecek” haberini teyit ediyor! Nitekim CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisine mensup vekillerin, Hatay’da sığınmacı Suriyeli subayların kaldığı kampa sokulmamasını “terörist mi eğitiliyor” diye eleştirerek “Niye giremiyoruz, orası Amerikan üssü mü, Türkiye Cumhuriyeti’nin toprakları mı? ‘Giremezsiniz’ dediğiniz zaman, orada gayrimeşru işler dönüyor demektir” dedi. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da “Türkiye Cumhuriyeti sınırlarındaki bu kampların CIA ve MOSSAD kontrolünde olduğunu düşünüyorum. ABD, bu kamplar için bir takım paralar veriyor. Bu paraları verirken tabii kontrolü de sağlıyor” diye görüş bildirdi. *** Böyle bir gündemle paralel olarak TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in terör sorunu ile ilgili “ulusal mutabakat metni” yayınlaması ilginçtir. Çiçek metinde, “Yurttaşlarımızın bireysel hak ve özgürlüklerini çoğulculuk anlayışı çerçevesinde ve daha geniş bir bakış açısıyla güvence altına alacak yeni bir anayasa, toplumun tüm kesimlerinin katılımı ve mutabakatı da sağlanmak suretiyle süratle hazırlanacaktır. Güneydoğu Anadolu bölgesi ile ilgili tedbirlerin uygulanmasında üniter ve ulus devlet yapısına, idarenin bütünlüğüne ve idari vesayet ilkelerine zarar vermeyecek şekilde, yerel yönetimlerin daha güçlü bir idari ve mali yapıya kavuşturulması yaklaşımı benimsenecektir” diyerek hedeflerini özetledi. AKP’nin gerçekte ne yapmak istediğini ise CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın açıkladı. Günaydın, AKP’nin Yerel Yönetimler Reformu Paketi’ni oldu bittiye getirmek istediğini belirterek “Belediye sınırı ile mülki idare sınırını çakıştırmak demek ’Büyükşehir Belediye Başkanı o ilin tüm sınırlarının Belediye Başkanı’dır’ anlamına geliyor ve tüm iktisadi yetkiler Büyükşehir Belediye Başkanı’na ve Büyükşehir Belediye Meclisi’ne geçiyor. Valinin elindeki tüm yetkiler sınırlandırılıyor. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ancak bunun üniter yapı içerisinde olması gerekiyor” dedi ve illerdeki bütün devlet yetkilerinin Belediye Başkanı’na bırakılmasının Türkiye’yi kaosa ve bölünmeye götürebileceği uyarısında bulundu. Mesela Güneydoğu, BDP’li belediye başkanlarının, yani PKK’nın emri altına girer. Peki bütün bunlar kimin dayatmasıdır? ABD ve Avrupa’nın değil mi? Evet AKP’nin bir mutabakatı var ama milletle değil ABD ve AB ile.. Hem de Türk kimliğini ve modern Türkiye’yi imha etmek için... |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı 35gürün58'e Teşekkür Ediyor... |
31.08.2012, 12:41 | #25 |
Usta Yiğido
KAOS Şuan
Son Aktivite: 15.06.2016 14:31
Üyelik Tarihi: 23.01.2008
Yaş: 56
Mesajlar: 926
Tecrübe Puanı: 707
|
Cevap: Yılmaz Özdil yazıları
Mustafa Kemal, gizlice Akşehir’e gelmiş, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak’la buluşup, büyük taarruz’un ayrıntılarını gözden geçirmiş, Yakup Şevki ve Nurettin paşalara harita üzerinde planını anlatmış; Şuhut yakınındaki Kocatepe’ye başkomutanlık çadırını kurdurmuştu.
* Afyon’un güneyinden Dumlupınar yönüne baskın şeklinde başlayacak, cephe gerisini süvarilerle salam gibi dilim dilim keserek, göğüs göğüse, meydan savaşına zorlayacaktı. * Yunan ordusu, Afyon’u müstahkem hale getirmiş, tel örgüler, topçu mevzileri ve makineli tüfek yuvalarıyla takviye etmişti. İzmir-Eskişehir demiryolu, Mudanya iskelesi elindeydi, keşif uçaklarıyla istihbarat, 4 binden fazla kamyonla lojistik üstünlüğü vardı. Piyade sayısı katbekat fazlaydı, açık araziden gelecek taarruzu rahatlıkla def edebileceğini düşünüyordu. * Oysa... Vaziyet hesapladıkları gibi değildi. Nurettin paşa komutasındaki 1’inci Ordu, yarma harekâtı yapacaktı. İzzettin Çalışlar ve Kemalettin Sami Gökçen komutasındaki kolordular, nispeten zayıf görülen Çiğiltepe, Tınaztepe, Belentepe’ye taarruz edip, Afyon’a yüklenirken... Fahrettin Altay’ın süvari tümenleri, sarp olduğu için Yunanların savunmaya gerek görmediği Ahır Dağı üzerinden arkalarına sızıp, İzmir istikametini kesecekti. * Plan yürek istiyordu ama, dâhiceydi... Çünkü, yarma bölgesinde, 30 bin Yunan askerine karşılık, 100 bin Türk bulunacak, haliyle, 1’e 3, darmadağın olacaklardı. Cephe hattında bulunan 230 bin Yunan, karşıdan saldıran Yakup Şevki paşa komutasındaki 80 bin kişilik 2’nci Ordu’ya kıyasla, çok daha büyüktü ama, hem cephe gerisiyle irtibatları kesildiği için paniğe kapılacak, hem de, önden 80 bin, arkadan 100 bin’le mengeneye alınacaktı. * Kader ağlarını örüyor. Türk milleti kurtuluşunu... Topçu, ateş emrini bekliyordu. * Mustafa Kemal, uzuuun uzun incelediği haritadan başını kaldırdı, o keskin gözleriyle kurmaylarına bakarak... Beyler, benim kulağım ağrıyor, galiba yıkanırken su kaçtı, doktor tavsiyesiyle üç-beş gün hastanede yatayım da, memleketi sonra kurtarırız dedi! * Zaten kulak’tan mustarip olan İsmet İnönü, ha yaşa be paşa diyerek fırladı yerinden, üzerinize afiyet ben de biraz üşütmüşüm, kupa çektirip, iki-üç gün battaniyeye sarılarak dinleneyim bari... Fevzi Çakmak, ayıptır söylemesi, bağırsaklarını bozduğunu, Nurettin paşa, sinüzit yüzünden başının zonkladığını, Yakup Şevki paşa ise, bu mevsimde alerjisinin azdığını, hapşırmaktan dürbüne bile bakamadığını söyledi. Fahrettin Altay at’a binmekten basurlarının kanadığını, İzzettin Çalışlar bileğini burktuğunu, Sami Gökçen dizinde kıl döndüğünü anlattı. O sırada çadıra giren, 3’üncü Kafkas tümeni komutanı Kazım Orbay, fazla aspirin’i olan var mı diye sorarken... Kâğıt mendil olmadığı için mecburen haritaya hınkıran 61’nci tümen komutanı Salih Omurtak, tıkalı burnuyla genizden genizden konuşarak, benim 3’üncü taburda bi onbaşı var, şahane adaçayı kaynatıyor tavsiyesinde bulundu. * Neticede, son noktayı Mustafa Kemal koydu, canımızdan kıymetli mi birader, ölümlü dünya, çekin bütün mevzilere telgrafı, eylülde filan taarruz ederiz, bilemedin ekim yani... Valla öyle dedi İsmet, tutturmuşlar bi 30 Ağustos diye, Allah’ın günleri torbaya mı girdi. |
20.09.2012, 19:00 | #26 |
Usta Yiğido
KAOS Şuan
Son Aktivite: 15.06.2016 14:31
Üyelik Tarihi: 23.01.2008
Yaş: 56
Mesajlar: 926
Tecrübe Puanı: 707
|
Cevap: Yılmaz Özdil yazıları
Şu yazıyı ön yargısızca okuyacak yiğit var mıdır?
Birilerine kapak olsun.. Olur mu ki? <*><*><*><*><*><*> <*><*><*><*><*><*> Yanlış görmedizin... Bu şekilleri bir hata sonucu koymadık sayfamıza. Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil'in köşesinden bu şekiller. "Şehitleri niye yazmıyorsun?" şeklindeki okur eleştirisi üzerine başlığa kilim motifi koyan Yılmaz Özdil, bir yandan da Genelkurmay Başkanından Bakanlara, Cumhurbaşkanından Ana muhalefet Partisi başkanına kadar herkese ayrı ayrı yüklendi. İşte Özdil'in bugün köşesinin başlığında kilim deseni yayınlamasına neden olan o yazı: Deniyor ki... Şehitleri niye yazmıyorsun? <*><*><*><*><*><*> <*><*><*><*><*><*> Bak sırf senin güzel hatırın için kilim motifi bile koydum başlığa... Daha ne yapayım? * fantom’u savaş bölgesine fotoğraf makinesiyle, silahsız göndermelerine şaşmadın da, askerlerimizi terör bölgesine silahsız göndermelerine mi şaşıyorsun... Bandajlar içindeki gazi’yi yolcu otobüsüyle gönderiyorlarsa, polislerimizi yolcu otobüsüyle göndermelerine niye hayret ediyorsun mu diyeyim? * Şehit cenazesinde “teröristleri Habur’da karşılayanlar nerde” diye bağıran kadın, vay sen bizim hükümetimize nasıl laf söylersin ulannn diye, şehit yakınları tarafından bayıltana kadar dövülüyorsa... Gaziler Cemiyeti, Başbakanımıza teşekkür mahiyetinde kalpak hediye ediyorsa... Nesini yazayım? * Karargâh’tan yapılan açıklamada, Necdet bey’in ayakkabısının altının delik olmadığı, delik sanılanın, zift lekesi olduğu izah ediliyor ve teessüf ediliyorsa... Magazin servisini acilen toplayıp, güvenlik zirvesi mi yapayım? * Sekiz polis şehit, ertesi gün aynı yerde dokuz asker şehit, çok ani oldu reaksiyon gösteremedim, o nedenle yazamadım, okurları refüze etmek istemedim mi diyeyim? Yoksa, ben de devlet büyüklerimiz gibi terörü kınıyorum diyeyim de, belki terörü kınayarak bitiren tarihteki ilk ülke oluruz mu diyeyim? * Oslo’da james bond’un hakemliğinde pkk’yla masaya oturan mit’çimiz “gözünüzü seveyim” diyorsa... Uyarıda bulunan emekli generaller, seviyesizse, ihanet içindeyse... Diyarbakır AKP teşkilatı “demokrasi mahkemesi” kurup, başbakanımızın posterleri altında, şeref madalyalı şehit binbaşıyı ömür boyu hapis cezasına çarptırıyorsa... Başkomutan’ımız gibi “güzel şeyler olacak” mı diyeyim? * Modifiye edilmiş chp’nin mebusu, kendisini kaçıran terörişko’lara “kardeşim” diyorsa, Gandi bey de “arkasındayım” diyorsa... Kalaşnikof heyetiyle kucaklaşan bdp’nin beceremediğini, yeni chp becerdi, Mustafa Kemal’in kurduğu partide alenen “özerk bölge” ilan edildi mi diyeyim? * Suriye’ye burnumuzu soktuğumuzdan beri, fantom’dan itibaren, 60 günde 149 şehidimiz varken... Bi kaç Mehmet mi diyeyim, Hindistan’da Pakistan’da olur böyle şeyler mi diyeyim, çok iyi gidiyor mu diyeyim, şehitlik de gazilik de nasip işi mi diyeyim, güzel öldüler mi diyeyim, anormallik görmüyorum, lokum dağıtın mı diyeyim? Veya, şehit mehit yok, takmayın kafanıza, psikolojik’tir mi diyeyim? * Tanıtım potansiyeli olan popüler kişi’ye sucuk ikram edin, hazır amerikan paşası gelmişken yumurta kırıp yesinler... İki kangal da sarıverin, obama beyaz saray’da mangal yapsın mı diyeyim? * Şehidin babasına haciz gönderilirken, myanmar’a bağış yapılıyorsa... Sevindiğini göstermek için takla atıyorsun, üzüldüğünü göstermek için parende at mı diyeyim? * Sayın ahalimiz, alt tarafı çiti geçti, kabak tarlasına komşunun ineği girdi diye, çifteyi kapıp, çoluk çocuk ayırmadan, birbirine ateş ederken... Sınırımızın kalbura dönmesine, memleket topraklarına girilmesi yasak kampların kondurulmasına ses çıkarılmıyorsa... Türkiye ancelina’yla gurur duyuyor, bıret pit enişteyi de bekleriz mi diyeyim? * Hatay’da vatandaşın üstüne plastik mermiyle ateş açıldığını Çin basını bile yazarken, bizim ana haber bültenleri künefe tarifi veriyorsa... Çok meraklıysan git Çin gazetelerini oku mu diyeyim? * “Öğrenmek hakkımız falan, kimin hakkı nedir, nereye kadardır, onun ölçüsünü sen belirlemeyeceksin, sen işine bak” diye fırçalayıp... Avanta kömürünü bulgurunu al, gerisine karışma mı diyeyim? * Varlığıyla onur duyduğum İlker Başbuğ “Türkiye Cumhuriyeti’nin 26’ncı Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurup, yönetmekten tutuklandı, takdir yüce Türk milletinindir” diyorsa... Ben sana daha ne diyeyim? * İyisi mi... Bi kilim daha koyayım bari. //=//=//=//=//=// //=//=//=//=//=// * Evlatlarımızı... Onurumuzu yerlere seriyorlar. Sen de birini oturma odana... Birini mutfağa serersin gari. |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 5 Kullanıcı KAOS'e Teşekkür Ediyor... |
20.09.2012, 19:12 | #27 |
Usta Yiğido
LaEdri Şuan
Üyelik Tarihi: 12.06.2006
Mesajlar: 6.011
Tecrübe Puanı: 1283
|
Cevap: Yılmaz Özdil yazıları
Yılmaz Özdil'in takip ettiğim yazılarından beğendiğim 2. yazısı..Katılmadığım nokta tutuklu generallerin masummuş gibi gösterilmesi.
__________________
Hani o, babasına ve kavmine, “Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?” demişti.(Enbiya-52) |
20.09.2012, 23:10 | #28 | |
Tecrübeli Yiğido
nene-hatun Şuan
Son Aktivite: 10.06.2013 11:16
Üyelik Tarihi: 24.08.2012
Mesajlar: 293
Tecrübe Puanı: 477
|
Cevap: Yılmaz Özdil yazıları
Alıntı:
Suçlu olduklarından nasıl bu kadar eminsiniz.? Üstelik bir çok belgenin düzmece olduğu ortaya çıkmışken ve halen davaları devam ediyorken .Ama tabi pardon sizin okuduğunuz kaynaklar bunları yazmaz.
__________________
Hattı müdafaa yoktur Sathı müdafaa vardır O satıh bütün vatandır |
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı nene-hatun'e Teşekkür Ediyor... |
20.09.2012, 23:38 | #29 |
Usta Yiğido
Pusula_58 Şuan
Son Aktivite: 28.08.2013 15:51
Üyelik Tarihi: 19.05.2008
Mesajlar: 1.304
Tecrübe Puanı: 756
|
Cevap: Yılmaz Özdil yazıları
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı Pusula_58'e Teşekkür Ediyor... |
21.09.2012, 05:42 | #30 |
Usta Yiğido
sivaslınet Şuan
Son Aktivite: 02.03.2016 06:48
Üyelik Tarihi: 11.09.2011
Mesajlar: 2.221
Tecrübe Puanı: 705
|
Cevap: Yılmaz Özdil yazıları
Yandaş medyanın tek ve önemsiz bir cümleyle geçiştirdiği Emine Ülker TARHAN'ın konuşması:
*** Emine Ülker Tarhan, AK Parti artık alabildiğince kirlendiğini ve ”rengi atmış bir parti” olduğunu belirterek, ”AKP’nin eline şehit kanı bulaşmıştır” dedi. Emine Ülker Tarhan, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ”her gün nefret suçu işlediğini” savunarak, ”En son sadece kendisinin ve yandaşlarının tekelindeymiş gibi ’bunlar Kuran’dan acayip kaçarlar’ dedi. Bunu söylerken ayrıştırdı ve kamplaştırdı. Yine nefret etti birilerinden ve yine hedef gösterdi” görüşünü ifade etti. Erdoğan’ın ”halkı kin düşmanlığa sevk etme suçundan sabıkalı olduğunu” kendilerine hatırlattığını ifade eden Tarhan, şöyle konuştu: ”Başbakan sürekli birilerini kastediyor ve ’aslında kendisi Alevi’dir, Alevi’ye abdest dersi veririz’ derken de ’Affedersiniz bizi Rum gibi gösteriyorlar’ derken de muhalifleri, tinerci, namert ve şeref-siz olmakla suçlarken, gramla, çapla ölçerken de aslında bunu yapıyor Başbakan. Nefret pompalıyor, dışlıyor, ayrıştırıyor. Sezon açılışını da ’imam hatipler terörist yetiştirmez, diğer okullar terörist ve anarşist yetiştirir’ diyerek açtı. Bu kez küçücük genç kalpleri ayrıştırdı ve kırdı ve 2012 sonbahar-kız sezonu nefret açılışını yaptı. Öfkenin benliğini ele geçirdiği anlaşılıyor sayın Başbakan’ın, sürekli öfkeyle, gazapla, hışımla hareket ediyor. Bu yaptıkları saldırganlığının boyutlarını gösterdiği gibi yönetim becerisiyle ilgili sorunlarını da ortaya koyuyor. Çünkü sorunlarıyla baş edemeyen siyasi aktörler ancak öfkeyle oynamayı ve nefret pompalamayı becerebilirler. Sayın Başbakan da bunu yapıyor. Bütün bu yaptıklarına karşı kendisini hala apak zannediyor. Hep başkaları suçlu, muhalefet kötü....Nedense yaptıklarında hiçbir kötülük yok ve yaptığı yanlışlıklar, kötülükler hiç üzerine sıçramıyor sanki. Oysa hatırlatırım, bütün renkler aynı hızla kirlenirken birinciliği ak’a vermişlerdi. AK Parti artık alabildiğince kirlenmiş ve rengi atmış bir parti...Totaliter yapıların ortak noktası olan tek tip insan yetiştirme ve buna ilişkin aceleciliğiyle, nefreti egemen kılan anlayışıyla, teröre verdiği destekle, kirli Oslo anlaşmasıyla, Habur’la, PKK ile dar alandaki samimi dansıyla, aslında AKP alabildiğince kirlenmiştir. Hangi halıyı kaldırırsak altında AKP’nin kiriyle karşılaşıyoruz.” dedi. Tarhan, ”şehitler üzerinden siyaset yapıyorsunuz” diyerek toplumsal muhalefeti susturmaya çalıştığını ileri sürerek, olup bitenler karşısında susanların şehitler ve bu haberlerden rahatsızlık duymayanlar olduğunu söyledi. ''SEÇİMDEN ÖNCE ANLAŞARAK PKK'NIN DESTEĞİNİN ALDILAR'' ''Teröristle ilişkilerinde ’hazmettire hazmettire ilerleyeceğiz’ demişlerdi. PKK ne istediyse verdiler. PKK’yı kanla kazanmaya alıştırdılar” diyen Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü: ”PKK, onların sayesinde bugün eskisinden daha güçlü konuma geldi. Seçim öncesi anlaşarak PKK’nın desteğini aldılar. Kardeş kardeş seçime girip gizli anlaşmanını meyvelerini de birlikte paylaştılar. Kendi siyesi ikballeri için ülke güvenliğinden vazgeçip bizi bugünlere getirdiler. Şimdi kimi kime şikayet ediyorlar? Biz Oslo’yu hazmetmedik ve hazmetmeyeceğiz. Hazmedenler düşünsün, gece yatmadan önce başlarını ellerinin arasına alsınlar ve ’biz nerede yanlış yaptık’ diye düşünsüler. Yanlış politikaları bizi neredeyse OHAL’e taşıdı. Teröre güvercin, onunla mücadele edenlere şahin olanlar, neden bunca cenaze ve neden bunca şehit diye düşünsünler. Sokaklarda 300 koruma olmadan dolaşamayanlar, bu ülkeyi ve çocuklarımızı savunmasız kılanlar, zırhlı araç pahalı diye çocuklarımızı silahsız savunmasız yollara salanlar, kendileri zırhlı araç olmadan dolaşamayorlar. ’Bu ülkeyi nasıl bu hale getirdik’ diye düşünsünler. Demokrasi düşmanı teröristle yaptıkları anlaşmalarla onlara reverans yaparken, masum insanlara korku yedirirlerken, ’bu demokrasi bozuntusunu nasıl yarattık’ diye oturup bir düşünsünler. Türk halkı bu yönetime layık değil. AKP’nin eline şehitlerin kanı bulaşmıştır.” Tarhan, ”Oslo belgelerinin açıklanmasında, MYK’da bazı isimlerin bilgilendirilmediği için rahatsız oldukları doğru mu? Yapılan açıklamayla CHP’nin yeni politikası çelişiyor mu?” sorusuna, ”Terör ve teröristin en zayıf olduğu, silahları bıraktığı, diz çöktüğü dönemde bir müzakerenin söz konusu solabileceği düşünülebilir. Ama dünyanın hiçbir yerinde terörle mücadele edildiğinde terörün en güçlü olduğu dönemlerde müzakere edildiğinin tartışıldığını görmedim. Terör ve terörist silahlarını bıraktığı takdirde müzakereyi hak eder.
__________________
Ezberlerimizin yerini bilgiler almalı.. |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Bakan Yılmaz Sivas'ta | Sivaslilar.Net | Anasayfa Haberler | 11 | 15.04.2012 21:56 |
Mustafa Yılmaz | Sivaslilar.Net | Serbest Kürsü | 29 | 29.02.2012 22:49 |
Bakan Yılmaz Sivas'ta | Sivaslilar.Net | Anasayfa Haberler | 0 | 10.02.2012 09:59 |
Yeni Başkan Ünal Yılmaz | Sivaslilar.Net | Anasayfa Haberler | 6 | 14.10.2008 12:11 |
KOYULHİSAR-Sugözü | SivasLady | Koyulhisar | 33 | 29.04.2008 21:56 |