![]() |
#61 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() sonbahar5803 Şuan
![]() Son Aktivite: 21.09.2009 13:57
Üyelik Tarihi: 26.09.2005
Mesajlar: 1.078
Tecrübe Puanı: 833
![]() ![]() ![]() |
![]() Bazen hatırlamak lazım sadece bu dünya için yaratılmadığımızı...
Hatırlattığın için Allah razı olsun.
__________________
İnsan yaklaştığınca yaklaştığından ayrı Belli ki, yakınımız yoktur ALLAH’tan gayrı... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#62 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() CrSivaslim58 Şuan
![]() Son Aktivite: 01.05.2025 13:22
Tournaments Won: 2 Üyelik Tarihi: 22.12.2007
Yaş: 27
Mesajlar: 1.861
Tecrübe Puanı: 885
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() sagol furkan kardesgüzel bir hikaye
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#63 |
Editör
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() FurkaN Şuan
![]() Son Aktivite: 21.01.2015 21:58
Üyelik Tarihi: 09.06.2006
Yaş: 40
Mesajlar: 1.240
Tecrübe Puanı: 10
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() İblis, bütün şeytanlarla büyük bir toplantı düzenledi. Ve onlara dedi ki:
"Biz Müslümanları camiye gitmekten alıkoyamıyoruz. Onları Kur'an okumaktan ve doğru isler yapmaktan da alıkoyamıyoruz. Ayrıca onları sürekli Allah'ı ve Resulü Muhammed'i düşünmekten de alıkoyamıyoruz. Onların Allah ile bağlantıları çok güçlü kıramıyoruz. Öyle ise bırakın onları camilere gitsinler, bırakın birlikteliklerini ve dayanışmalarını sürdürsünler. Fakat onların zamanlarını calin.!!! Böylelikle onlar Allah'ı ve Resulü Muhammed'i düşünecek, bağlantılarını güçlendirecek zaman bulamasınlar. İste sizden istediğim bu' dedi İblis. "Gün boyunca Allah'ı düşünecek bağlantılarını geliştirecek zamanları olmasın, onları sürekli meşgul edin." Şeytanlar bağırdı: "Bunu nasıl yapabiliriz ki?" "Onların akıllarını sürekli küçük detaylar ile meşgul edin" diye cevapladı İblis. "Onları sürekli harcamaya teşvik edin, harcasınlar, harcasınlar, harcasınlar, sonra da borçlansınlar, borçlansınlar. Hanımları uzun saatler evin dışında çalışmaya teşvik edin, ayni zamanda erkekleri de haftada 6-7 gün günde 10 - 12 saat çalışmaya teşvik edin. Böylece onların kendilerine ve ailelerine ayıracak hiç bos zamanları kalmasın. Onları çocukları ile vakit geçirmekten alıkoyun, evde bile islerinin baskısını üzerlerinde hissetsinler. Kafalarını öyle meşgul edin ki onlar, onları Allah ile birlikte olmaya çağıran küçük sesleri bile duyamasınlar. Onları sürekli müzik dinlemeye teşvik edin; evde,iste hatta araba sürerken bile radyo, teyp, CD dinlesinler. Evlerinde TV, VCD, CD ve bilgisayar sürekli acık olsun. Hatta restoranlarda alışveriş merkezlerinde bile sürekli müzik çalsın. Bu onların akıllarını sürekli meşgul eder. Böylece Allah'ı ve Resulü Muhammed'i düşünecek hiç vakitleri kalmaz. Masalarında, sehpalarında sürekli gazeteler,magazinler olsun, bunlardaki haberlerle 24 saat akıllarını meşgul edin. Hatta araba sürerken zamanlarını çalmak için reklam panolarını kullanın. Onların mailbox'larını reklamlar, saçma sapan mektuplar, junk mailler,sipariş katalogları ile doldurun ki temizlemek için zaman harcasınlar. Güzel çekici modellerinresimlerinin magazinlerin kapaklarında, TV ekranlarında sürekli görünmesini sağlayın ki erkekler gerçek güzelliğin bu olduğuna ve de diş güzelliğin çok önemli olduğuna inansınlar, zamanla karılarını beğenmez olsunlar. Hanımların çok yorgun olmalarını sağlayın, öyle ki kocalarına sevgilerini gösteremesinler. Sürekli basları ağrısın. Eğer kocalarına sevgilerini ve ilgilerini gösteremezlerse onlar da mutluluğu dışarıda başka yerlerde aramaya başlasınlar. Bu da ailelerin daha çabuk dağılmasına sebep olur. Onlara anlamsız saçma hikayelerle dolu kitaplar verin ki çocuklarına yasamın gerçek anlamını ve imanı anlatacak yerde onları okusunlar. Onları çok meşgul edin ki dışarıya çıkıp doğayı inceleyip Allah'ın yarattıklarından ders almalarına engel olun. Doğanın mükemmelliğini, Yaratılısın ne kadar mükemmel olduğunu anlayamasınlar. Onları kapalı alanlara, oyunlara, konserlere, sinemalara gitmeleri için teşvik edin ki doğa ile birlikte olmaya vakit bulamasınlar. Onları sürekli meşgul edin. Eğer olur da kendi gibi düşünen arkadaşlarıyla bir araya gelirlerse onları dedikodu etmeye teşvik edin. Öyle şeyler konuşmalarını sağlayın ki aralarında ihtilaf çıksın ve ayrılırlarken dargınlıklar olsun. Hayatlarının o kadar güzel ve mükemmel olmasını sağlayın ki Allah'ı ve O'nun gücünü düşünecek durumda olmasınlar. Her şeyi kendilerinin elde ettiğine ve de kendi güçleri ile bu mükemmel hayata sahip olduklarına inansınlar. Sağlıklarına ve elde ettikleri nimetlere şükretmek ihtiyacı duymasınlar." İste büyük plan bu. Şeytanlar Müslümanları her yerde meşgul etmeye, telaşla koşuşturmaya çalışıyorlar. Öyle ki Allah'ı düşünecek hatta ailelerine ayıracak küçücük zamanları dahi kalmasın. Diğer Müslümanlar ile Allah'ın gücünü Onun Resulü Muhammed'i konuşacak zamanları kalmasın . Peki sizce şeytan bu görevinde başarılı oluyor mu ? Siz karar verin... BUSY (meşgul) anlamı, sakin Being Under Satan's Yoke(şeytanin etkisi altında olmak) olmasın? Eğer çok meşgul değilseniz bu yazıyı insanlarla paylaşınız lütfen.
__________________
"İnsanın süsü yüzdür, Yüzün süsü göz! Aklın süsü dildir, Dilin süsü söz!" ...İMZALARDA SİYASİ SİMGELER YASAKTIR... BeNi An, bEnİ aRa, AmA bEnSiZ yÜrÜ...
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#64 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sweetgirl Şuan
![]() Son Aktivite: 01.05.2015 23:50
Üyelik Tarihi: 13.08.2005
Mesajlar: 3.307
Tecrübe Puanı: 1077
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ALİ BUDAK Bir baba ile kızı dertleşiyormuş. Kız babasına, çok sıkıntı çektiğinden, sorunlarla baş edemediğinden bahsetmiş. Babası kızını dinlemiş, dinlemiş ve “Gel, sana bir şey göstereceğim!” diye kızını mutfağa götürmüş. Ünlü bir aşçı olan baba, ocağa üç tane eşit büyüklükte kap koymuş, üçüne de eşit su koymuş ve üçünün de altını aynı miktarda yakmış. Ve birinci kaba bir havuç, diğerine bir adet yumurta, diğerine ise bir avuç çekilmemiş kahve çekirdeği koymuş. Ve her üçünü de tam 20 dakika pişirmiş. Daha sonra ateşi kesmiş. Sonra masaya 2 tane tabak bir tane de boş bardak koymuş. İlk önce haşlanmış havucu alıp bir tabağa koymuş. Sonra pişmiş yumurtayı diğer tabağa koymuş. Sonra da suya iyice sinmiş ve tam kıvamında kahve görüntüsü olan kahveyi de alıp bir bardağa boşalttıktan sonra kızına dönerek, – Kızım ne görüyorsun? Kızı “Havuç, yumurta ve kahve.” Kızını masaya iyice yaklaştıran baba bunlara daha yakından bakmasını istemiş. Kızının şaşkınlığını gören baba, anlatmasına devam etmiş: – Havuç haşlandığı için yumuşak bir hal aldı. Yumurta, artık pişmekten içi katılaşmış sert bir hale geldi. Kahve ise, (bir yudum alarak) harika olmuş. Tadı da çok hoş. Kız, iyice şaşırarak, “Baba, bunu bana niçin gösteriyorsun?” diye sormuş. “Bak” demiş babası, “Hepsi aynı şekil kapta, aynı sıcaklıkta, aynı dakika pişti. Fakat hepsi bu etkiye farklı tepki verdiler. Havuç ilk başta sertti, güçlü idi; ama kaynatılınca yumuşadı, güçsüzleşti, çözüldü. Yumurta çok kırılgandı, hafifçe dokunsan çatlayabilirdi; ama kaynatılınca içi sertleşti, hatta katılaştı. Bir avuç çekilmemiş kahve ise yine sertti, hepsi birbirine benziyordu. Fakat ısıtılınca ne oldu; bu kahve çekirdekleri, ısındılar, gevşediler ve içinde oldukları suya yayıldılar. Koku yaydılar, tad yaydılar ve suyu “eşsiz tad”da bir kahveye çevirdiler.” Ve kızına, “Kızım sen hangisisin?” diye sormuş adam. “Zorluklarla karşılaştığın zaman nasıl tepki gösteriyorsun? Havuç gibi sıkıntılara, problemlere rastgelince çözülüyor musun, benliğini koruyamıyor musun? Yoksa yumurta gibi katılaşıyor, başta kendin olmak üzere kimseye faydan dokunmuyor mu? Yoksa sen kahve misin? Kendini bitirmek uğruna, kendini ateşe atma pahasına diğer insanlara mutluluk veren, huzur veren, ağızlarına lezzet veren bir sevgi kaynağı mısın? Karar ver yavrucuğum ve bence sen bir kahve ol hayatta. Kahve bulunduğu çevreyi değiştirir, mutluluk soluklarını etrafına yayar. Başkalarının yaşaması uğruna kendini feda et ve bundan sonsuz mutluluk duy... Peki dostlar biz hangisiyiz acaba? ben kesinlikle kahveyim ![]()
__________________
GÜLÜ SEVEN DIKENINE KATLANIR |
![]() |
![]() |
![]() |
#65 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sweetgirl Şuan
![]() Son Aktivite: 01.05.2015 23:50
Üyelik Tarihi: 13.08.2005
Mesajlar: 3.307
Tecrübe Puanı: 1077
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ALİ BUDAK Hindistan’da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan efendinin evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabiliyormuş. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde efendisinin evine sadece 1,5 kova su götürebiliyormuş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getirebiliyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş. İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş: “Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum.” “Neden?” diye sormuş sucu. “Niçin utanç duyuyorsun ki?” Kova cevap vermiş. “Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim bu kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun.” Sucu şöyle demiş kovaya: “Efendimin evine dönerken yolun kenarındaki çiçeklere dikkat etmeni istiyorum.” Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanında renk renk gülleri ve çeşitli çiçekleri görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için yine kendini kötü hissetmiş ve sucudan tekrar özür dilemiş. Sucu kovaya sormuş: “Yolun sadece senin tarafında güller ve çiçekler olduğunu ve diğer tarafta hiç çiçek olmadığını fark etmedin mi? Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla efendimin sofrasını süsleyebiliyorum. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı.” Hepimizin kendimize has kusurları vardır. Bizler aslında bir yönüyle çatlak kovalarız. Allah’ın büyük kainatında hiçbir şey zayi edilmez. Kusurlarımızdan korkmayalım. Onları sahiplenelim... Kusurlarımızda gerçek gücümüzü bulduğumuzu bilirsek eğer, biz de güzelliklere vesile olabiliriz. Zira, kusurlarımız olmasaydı tövbe etmemizin bir manası olmazdı.
__________________
GÜLÜ SEVEN DIKENINE KATLANIR |
![]() |
![]() |
![]() |
#66 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() altuntas58 Şuan
![]() Son Aktivite: 11.10.2012 20:24
Üyelik Tarihi: 29.08.2006
Yaş: 71
Mesajlar: 38.469
Tecrübe Puanı: 4544
![]() |
![]() Hikayeler çok güzel emeğinize sağlık paylaşımlarınız için çok sağolun
__________________
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#67 |
Tecrübeli Yiğido
![]() ![]() ![]() serkanka58 Şuan
![]() Üyelik Tarihi: 28.12.2007
Yaş: 50
Mesajlar: 445
Tecrübe Puanı: 683
![]() |
![]() emeğiniz ve paylaşımınız için teşekkürler
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#68 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() CrSivaslim58 Şuan
![]() Son Aktivite: 01.05.2025 13:22
Tournaments Won: 2 Üyelik Tarihi: 22.12.2007
Yaş: 27
Mesajlar: 1.861
Tecrübe Puanı: 885
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() cok cok güzel hikayeler düsünmüssünüz.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#69 |
Editör
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() FurkaN Şuan
![]() Son Aktivite: 21.01.2015 21:58
Üyelik Tarihi: 09.06.2006
Yaş: 40
Mesajlar: 1.240
Tecrübe Puanı: 10
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Hz. Ali efendimizin ağabeyi Cafer b. Ebu Talib’in oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir kabilenin hurmalığına inmişti.
Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalışan köleye, yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü. Adam ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi. Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü. Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi. Kalkıp, yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu: “Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı?” Köle sıkılarak cevap verdi: “İşte bu üç parça ekmek.” “O halde neden kendine hiç ayırmadın?” “Baktım ki, hayvan çok aç. O halde bırakmak istemedim.” “Peki sen ne yiyeceksin şimdi?” “Oruç tutacağım.” Bunun üzerine, Abdullah b. Cafer, köleden sahibini, evinin nerede olduğunu sordu. Sonra da gidip adamdan bu hurmalığı içindeki köleyle birlikte satın aldı. Sonra döndü, köleye bu tarlayı ve onu sahibinden satın aldığını söyledi ve ekledi: “Seni azad ediyorum. Bu hurmalığı da sana hediye ediyorum.” Cömertliğiyle meşhur Abdullah b. Cafer, kendisinden daha cömert birini tanıyıp tanımadığı sorulduğunda, bu olayı anlatır ve, “Ama o köpeğe topu topu üç parça ekmek vermiş; sense ona koskoca bir hurmalığı ve hürriyetini vermişsin.” :dediklerinde, şu karşılığı verirdi: “Ama o elindeki her şeyi verdi; ben ise elimdekinin bir kısmını...”
__________________
"İnsanın süsü yüzdür, Yüzün süsü göz! Aklın süsü dildir, Dilin süsü söz!" ...İMZALARDA SİYASİ SİMGELER YASAKTIR... BeNi An, bEnİ aRa, AmA bEnSiZ yÜrÜ...
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#70 |
Editör
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() FurkaN Şuan
![]() Son Aktivite: 21.01.2015 21:58
Üyelik Tarihi: 09.06.2006
Yaş: 40
Mesajlar: 1.240
Tecrübe Puanı: 10
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır.
Karşısına çıkanlara, kendisine yardım edecek, yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler, kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söyler ve Şakir diye birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini salık verirler. Derviş yola koyulur, birkaç köylüye daha rastlar. Onların anlattıklarından, Şakir’in bölgenin en zengin kişilerinden birisi olduğunu anlar. Bölgedeki ikinci zengin ise Haddad adında bir başka çiftlik sahibidir. Derviş, Şakir’in çiftliğine varır. Çok iyi karşılanır, iyi misafir edilir, yer içer, dinlenir. Şakir de, ailesi de hem misafirperver hem de gönlü geniş insanlardır... Yola koyulma zamanı gelip Derviş, Şakir’e teşekkür ederken, “Böyle zengin olduğun için hep şükret.” der. Şakir ise şöyle cevap verir: “Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen, gerçeğin kendisi değildir. Bu da geçer...” Derviş, Şakir’in çiftliğinden ayrıldıktan sonra bu söz üzerine uzun uzun düşünür. Birkaç yıl sonra, Derviş’in yolu yine aynı bölgeye düşer. Şakir’i hatırlar, bir uğramaya karar verir. Yolda rastladığı köylülerle sohbet ederken Şakir’den söz eder. “Haa o Şakir mi?” der köylüler, “O iyice fakirledi, şimdi Haddad’ın yanında çalışıyor.” Derviş hemen Haddad’ın çiftliğine gider, Şakir’i bulur. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır. Üç yıl önceki bir sel felâketinde bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakları da işlenemez hale geldiği için tek çare olarak, selden hiç zarar görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş olan Haddad’ın yanında çalışmak kalmıştır. Şakir ve ailesi üç yıldır Haddad’ın hizmetkârıdır. Şakir, bu kez Derviş’i son derece mütevazı olan evinde misafir eder. Kıt kanaat yemeğini onunla paylaşır... Derviş, vedalaşırken Şakir’e olup bitenlerden ötürü ne kadar üzgün olduğunu söyler ve Şakir’den şu cevabı alır: “Üzülme... Unutma, bu da geçer...” Derviş gezmeye devam eder ve yedi yıl sonra yolu yine o bölgeye düşer. Şaşkınlık içinde olan biteni öğrenir. Haddad birkaç yıl önce ölmüş, ailesi olmadığı için de bütün varını yoğunu en sadık hizmetkârı ve eski dostu Şakir’e bırakmıştır. Şakir, Haddad’ın konağında oturmaktadır, kocaman arazileri ve binlerce sığırı ile yine yörenin en zengin insanıdır. Derviş eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine aynı cevabı alır: “Bu da geçer...” Bir zaman sonra Derviş yine Şakir’i arar. Ona bir tepeyi işaret ederler. Tepede Şakir’in mezarı vardır ve taşında şu yazılıdır: “Bu da geçer.” Derviş, “Ölümün nesi geçecek?” diye düşünür ve gider. Ertesi yıl Şakir’in mezarını ziyaret etmek için geri döner; ama ortada ne tepe vardır ne de mezar. Büyük bir sel gelmiş, tepeyi önüne katmış, Şakir’den geriye bir iz dahi kalmamıştır... O aralar ülkenin sultanı, kendisi için çok değişik bir yüzük yapılmasını ister. Öyle bir yüzük ki, mutsuz olduğunda umudunu tazelesin, mutlu olduğunda ise kendisini mutluluğun tembelliğine kaptırmaması gerektiğini hatırlatsın... Hiç kimse sultanı tatmin edecek böyle bir yüzüğü yapamaz. Sultanın adamları da bilge Derviş’i bulup yardım isterler. Derviş, sultanın kuyumcusuna hitaben bir mektup yazıp verir. Kısa bir süre sonra yüzük sultana sunulur. Sultan önce bir şey anlamaz; çünkü son derece sade bir yüzüktür bu. Sonra üzerindeki yazıya gözü takılır, biraz düşünür ve yüzüne büyük bir mutluluk ışığı yayılır: “Bu da geçer” yazmaktadır.
__________________
"İnsanın süsü yüzdür, Yüzün süsü göz! Aklın süsü dildir, Dilin süsü söz!" ...İMZALARDA SİYASİ SİMGELER YASAKTIR... BeNi An, bEnİ aRa, AmA bEnSiZ yÜrÜ...
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|