Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > DİN BÖLÜMÜ > Dini Bilgiler
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Bugünki Mesajlar

Dini Bilgiler (Ayetler, Hadisler, Dualar ve Muhtelif konular)



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 30.12.2009, 00:29   #81
gülrüba
Usta Yiğido
NO AVATAR
 
gülrüba Şuan gülrüba isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 05.11.2010 13:11

Üyelik Tarihi: 15.10.2009
Mesajlar: 894
Tecrübe Puanı: 649 gülrüba FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Baba gİtmesen olmaz mi?

Kamyonlar uçsuz bucaksız çöllerin ortasında kendilerine eşlik eden yüklü bir toz bulutuyla el ele ilerliyordu. Konvoy az sonra büyük çadırların bulunduğu bir kamp yerine ulaştı. Etrafta binbir güçlükle dolaşan zenci kadınlar görülüyordu. Neredeyse iskelet halini almış yüzlerce insan bu çadırların arasında ne yapıyor olabilirdi?

Duran araçların birinden, genç ve güzel beyaz kadın kucağında zenci bir çocukla indi. Bembeyaz elbisesi ve beyaz teniyle tezat oluşturan kucağındaki çocukla etrafına “yardım edin” diye seslendi. Kamptakiler “yardım edin” feryadını çok duyduklarından olsa gerek oralı bile olmadılar.

Az sonra aynı arabadan iki adamın sürükleyerek getirdikleri zenci kadının çığlıkların da dönüp bakan olmadı. Bu, beyaz kadının kucağındaki zenci çocuğun annesi olmalıydı.

Beyaz kadının heyecanlı ve ısrarlı talebi sonunda karşılık buldu. Afrikalılar için kurulan bu sahra hastanesinin genç doktoru kadının yanına geldi. Rahat hareketlerle önce çocuğun, sonra annesinin nabızlarını kontrol etti ve yapılacak bir şey olmadığını söyleyerek oradan uzaklaşmak istedi.

Henüz ölmemişlerdi ve çocuk belki de ilk kez bu kadar sıkı kucaklanmıştı. Kadın tekrar seslendi; “Ne olur, onlara yardım edin.” Geri dönen doktor; “Çok zayıf düşmüşler, hastalık ilerlemiş ölecekler. Vaktimizi harcayamayız” deyiverdi. Kadın yıkılmıştı ama “Buna sen mi karar veriyorsun?” diye çıkışınca doktor, arkadaşlarına ilgilenmelerini söyleyip ayrıldı.

Birkaç saat sonra zenci kadın çadırda ameliyata alındı. Beyaz kadın meraktan içeri girdi. Zenci anne masanın üzerinde, karın bölgesi açılmış, iç organları gözüktüğü halde yatıyordu. Sadece insanlar aç değildi bu bölgede. Sinekler de açık olan karın bölgesinden nasiplerini almaya çalışıyorlardı.

Zenci kadının gözleri aralandı, inliyordu. Başında bekleyen beyaz genç kadın, doktora, “Acı çekiyor, uyuşturamaz mısınız?” dedi. Doktor alaycı bir ifadeyle, “Var da sanki işkence olsun diye uyuşturmuyoruz. Anlamıyor musunuz, hiç uyuşturucumuz kalmadı.” Sonra yanındaki Afrikalıya dönerek, “Sor bakalım, kadın acı çekiyor muymuş?” dedi.

Afrikalı adam sordu, karnı açılmış zenci kadın doktora baktı ve şöyle dedi “Açlıktan duyduğum acının yanında ameliyatın acısını hissetmiyorum bile.”



Film devam ediyordu, eşi oturma odasına gelmiş, sofra örtüsü serilmişti. Kulakları uğulduyordu, kendisine seslenen eşini hiç duymuyordu.


Bu bir filmdi. Angelina Jolie rolünü başarılı oynamıştı. Clive Owen zaten doktor bile değildi. Ekranın sağ alt köşesinde “Sınırların Ötesinde - Beyond Borders” yazıyordu ama… Gördüğü çocuklar bu film için kurgulanmış birer figüran olamazdı. Angelina Jolie, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği iyi niyet elçiliğine seçilmişti. Dünyadaki 9 iyi niyet elçisinden birisinin de Türkiye'den Muazzez Ersoy olduğu biliyordu.

Afrika ile ilgili çok şey dinlemiş, hatta bazı fotoğraflar da görmüştü ama bu kez seyrettiği olay, yüreğine dokunmuş, canını acıtmıştı. Kesin kararını vermişti İbrahim Bey. Bu acılı insanların ülkesine gidecekti. Kurban Bayramı da yaklaşmıştı. Belki bir şeyler yapabilirim diye düşündü.

Her Kurban Bayramı'nda Hicaz'ın yanık çöllerinden çaresiz bir kadının mecalsiz sesi gelirdi kulaklarına. Hazret-i İbrahim, atına atlamış son sürat koşturmakta, ardına bile bakmadan uzaklaşmaktadır. Hacer anamız, ardından avazı çıktığı kadar bağırır:

-Ey İbrahim, bizi kime bırakıp gidiyorsun?

Cevap yoktur. Hacer anamız cevap alamayacağını anlamıştır. İbrahim (a.s.) ses mesafesini geçmeden sorusunu değiştirir bu defa:

-Bizi bu ıssız çölde yapayalnız bırakmayı sana Allah mı emretti?

Hazreti İbrahim ardına dönmeden cevap verir:

-Evet.

Hacer anamız bunun üzerine derin bir nefes alır:

-Öyleyse O (c.c.) bizi korur.

Onlar ıssız çölde yalnız kalmasalardı, Kabe de bugünkü kutlu kalabalıklar olmazdı. Safa ve Merve'de insanlar koşmaz, Zemzem'e kanmazdı. Bütün bunlar tamamdı ama İbrahim (a.s.) neden ardına bakmadan uzaklaşmıştı hanımı Hacer ile oğlu İsmail'den? İbrahim Bey, her bayram beyninde bu soruya cevap arar fakat bulamazdı.


Atatürk Havaalanı... Bir günde binlerce ayrılığın bir o kadar da vuslatın yaşandığı, her an gözyaşlarının sel olup aktığı yer. Her anons yeni bir ayrılığın habercisidir. Son defa birbirine sarılanlar, el sallayanlar, hasretle bakanların harman olduğu yer.

Anons, Kongo'ya gidecek yolculara son çağrıyı yapıyordu. Hanımı sessizce ağlıyordu. Bakışlarındaki hasret kıvılcımları gönül harmanını yangın yerine çevirmişti. Çocuklarına tek tek sarıldı, ipek saçlarını okşadı, doya doya kokladı. Kızı Nilüfer boynunu bükerek;

-Baba gitmesen olmaz mı? dememiş miydi, o an yıkılmıştı. Ayakta zor duruyordu. Gözleri kararır gibi oldu. Beklemediği bir anda almıştı öldürücü darbeyi en sevdiği sürmeli meleğinden. İçinden “Bu soruyu sormasan olmaz mıydı be yavrum?” dedi. En küçüğü de bacağına sarıldı, babasını bırakmıyordu.

İbrahim Bey, kendini bırakmak, hislerine yenilmek istemiyordu. Hanımıyla son defa göz göze geldi. “Ne olur bana yardımcı ol” der gibiydi. Çocuk bırakmıyordu babasını. Annesi, 'gel yavrum' diye güç bela alabildi bacaklarından.

Hiç ardına bakmadan yürüdü son geçiş noktasına doğru. “Arkama dönersem dayanamaz, geri dönerim” diye geçirdi içinden. Ama o sırada birden bacağını sımsıcak bir şeyin sardığını hissetti.

Nasıl da sessizce gelmişti! Annesinden nasıl kurtulmuştu küçük meleği! Bittiği andı. Salıverdi kendini. Başladı hıçkıra hıçkıra ağlamaya. Geriye dönüp baktı yaşlı gözlerle. Her biri bir yere çökmüştü. Her zamanki gibi fedakârlık yine hanımına düştü. Geldi aldı İbrahim Bey'in kucağından yavrusunu. “Baba, baba!” feryatları yeri göğü inletse de küçük Nurefşan'ın, kara kıtanın kara yüzlü çocukları onu çağırıyordu. Çantasını aldı yerden, başını önüne eğdi ve yürüdü.

Uçakta yığıldı koltuğuna. Şimdi anladı Hz İbrahim'in (a.s.) niye ardına dönüp bakmadığını. Kahramanların hayatında “karar anlarının” olduğunu da. Uçak bulutların üstünde bir kuğu gibi süzülürken, İbrahim Havvas'ı hatırladı. Bizans'ın karanlık saraylarından “İbrahim Havvas!” diye haykıran çaresiz bir kadın sesi çınladı kulaklarında. İbrahim Havvas'ın hep o sese yürümesi gibi o da, kara kıtadan gelen çaresiz ve umutsuz seslere doğru süzülüyordu.



Kongo Havaalanı… Her taraf siyah renkli insanlarla doluydu. Beyazlardan çok çekmişlerdi. Hiçbir beyaz siyahlar için iyilik düşünmezdi onlara göre. Bu beyaz da, o 'şeytanlardan' olmalıydı. Uçağa bindirip geri göndermeyi düşündüler. İbrahim Bey, onların neler düşündüğünü çok sonraları öğrense de, havaalanından çıkar çıkmaz acı gerçekle yüz yüze gelmişti. Fanatik siyahlar elleriyle boğazlarını işaret edip “beyazlara ölüm” diyordu.

İlk işi 'sizi seviyorum' demesini öğrenmek oldu. Elini boğazına götürüp 'beyazlara ölüm' diyenlere o, 'sizi seviyorum' diyordu. Yürüdüğü sokaklarda herkes kendisine nefretle bakıyordu.

Yaklaşan Kurban Bayramı'nın büyük bir fırsat olduğunu düşündü. Çaresizdi bu insanlar. Aç, hasta ama tok gözlüydüler. Türkiye'den cömertliğini yakından tanıdığı Veysel Bey'i aradı. Kongo'daki insanların çaresizliğini anlattı. Veysel Bey kendine yakışanı yaptı. Sonra Sadık Bey'i aradı. O da boş çevirmedi İbrahim Bey'i.

“Bu çok iyi” dedi, hasılat tam 63 tosun. Listeleri tanzim etti. En başa da Peygamberimizin (s.a.v.) adını yazmıştı. Veysel Bey öyle istemişti.


Yorulmuştu, uzandı mütevazı yatağına.

Bayram sabahı tekbirler getiriliyor, tosunlar kurban saatini bekliyordu. Biraz sonra kalabalık yarıldı. Elinde listeyle Peygamberimiz çıkageldi.

-Ya Rasulallah, buraya da geldiniz demek, diyerek Ona (sav) koştu İbrahim. Siyah yüzlü, çekik karınlı insanlar doldurmuştu etrafı. En karanlık gecede ansızın doğuvermişti “Ay yüzlü”. Umutsuzluktan karamış yüzlere yansıdı ay ışığı. Peygamberimiz (sav) başladı listeyi okumaya: Veysel, Sadık… Yedişer yedişer 63 kişilik listeyi tek tek okudu….

Kan ter içinde uyandı İbrahim Bey en güzel uykudan. Yanaklarından yaşlar süzülürken 'işte geldi' dedi. “Adımın anıldığı her yere giderim” demişti. Şimdi buralarda da bizim başımızı okşuyor diye düşündü. “Buralarda çok az biliniyorsun ya Rasulallah” diye inledi.

Yaz geceleri kısa olur ama o bitmek bilmez bir yaz gecesinin tam ortasındaydı.


Kongolular, bu beyaz adamın yaptıklarına hala inanamıyorlardı. Bir beyaz, nasıl olur da siyahlar için kurban keserdi? Günlerce et yüzü görmemiş insanlar sıraya giriyor, poşetlere doldurulan etlerini alıp evlerine gidiyorlardı.

Ülkenin en meşhur pop sanatçıları da olayı duyup gelmiş, dağıtım işine yardımcı oluyorlardı. Siyah yüzlü, kara gözlü, sıska çocukların et poşetini aldıklarında sevinç reveransları görülmeye değerdi. Bir çocuğunun elinden tutmuş, diğerini kucağına almış çaresiz kadınların eti aldıklarında, o umutsuz siyah yüzlerine düşüveren mutluluğun fotoğrafı görülmeğe değerdi.

Az ilerde boynu bükük, sevimli bir siyah çocuk gördü İbrahim Bey. Kucağına aldı, öptü, kokladı onu. Kendi çocukları geldi aklına. “Ha beyaz, ha siyah. Hepsi bizim güllerimiz bunlar, bizim umutlarımız” dedi içinden. Onun eline de bir et paketi tutuşturdu. Çocuk koştu annesine. Sevinçle bir şeyler söylüyordu.

İbrahim Bey 'poşete çok sevindi galiba' dedi kendi kendine. Tercüman çocuğun sözlerini tercüme etti. Meğer çocuk ete sevinmemiş. “O beyaz adam başımı okşadı, sevdi beni” diyormuş annesine.

İç savaşta 3.5 milyon insan ölmüş, bir o kadar da yaralı, yetim ve öksüz kalmıştı burada. Her tarafta yetimhaneler. 7.8 büyüklüğündeki son depremde çok büyük can kaybı yaşanmıştı.

“İyi ki gelmişim buralara” diye geçirdi içinden. “Beyazlara ölüm” işaretiyle tehdit edilirken, İbrahim Bey bir anda siyah insanların ak gönüllerine taht kurmuştu.

Ama işleri daha bitmemişti.

Kano denilen küçük bir kayıkla uzaktaki bir kabileye et götürüyorlardı. Dört saat süren tehlikelerle dolu nehir yolculuğundan sonra bir kabileye varıyorlar. Kabile reisi, yardımdan son derece memnun oluyor. İlk defa bir beyazdan ve bir Müslüman'dan yardım görüyorlarmış. Reis bırakmıyor İbrahim Bey ve arkadaşını. Onları uzun uzun dinliyor. Sorularına aldığı cevaplar onu sonu gelmez güzelliklere alıp götürüyor. Gül seriyorlar İbrahim Bey'in yollarına. Bütün kabile dökülüyor yollara, kalabalığın sevgi gösterilerinden saatlerce ulaşamıyorlar kayıklarına. Reis, “Bize bunca güzellikleri bundan sonra kim anlatacak? Bizi kime bırakıp da gidiyorsunuz” diye bağırıyor arkalarından. Bütün kabile el sallıyor.



İbrahimler yanmaktan, İsmailler kurtuluyordu kurban olmaktan.



Nitekim Kazan Türklerinden Abdürreşid İbrahim, çocuklarının;

-Babacığım, bizi kime bırakıp gidiyorsun? feryatları arasında ayrılmamış mıydı Kazan'dan? Perişan alem-i İslam'ı ve bütün Asya'yı baştan başa dolaşan bu müthiş seyyah İstanbul'a uğradığında, merhum Akif'in ifade gücünü görünce ona:

-“Sen bütün Asya'yı, Afrika'yı dolaşmalısın. Buzlu steplerde, kızgın çöllerde yaşayan Müslümanların ahvalini yakından görmelisin. Senin şiirlerin ilkbaharın feyzi gibi, donmuş ruhlara yeniden hayat verir. Onları görmeli, dinlemelisin. Onlar da seni görmeli ve dinlemeli” dememiş miydi? İşte Akif “Vaiz kürsüde” şiirinde onu anlatır.

Akif bütün bir Asya'yı dolaşamadı ama “Asım'ın Nesli” kıtalar arşınlıyor.

Ölümsüz sultanlar, tacı tahtı terk etmesini, nefsini kurban etmesini bilenler değil midir?

Not: Gurbetleri vatan, nefislerini kurban kılanlara bayram ola…
__________________
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
gülrüba isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 30.12.2009, 00:35   #82
gülrüba
Usta Yiğido
NO AVATAR
 
gülrüba Şuan gülrüba isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 05.11.2010 13:11

Üyelik Tarihi: 15.10.2009
Mesajlar: 894
Tecrübe Puanı: 649 gülrüba FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Son moda eşarp..

Orta yaşlı bir hanım,şehrin en lüks mağazasında beğendiği döpiyesi giyip ayna karşısında birkaç defa döndükten sonra:
-Ben üniversitede öğretim üyesiyim,dedi.Modern bir kıyafet almak ve özgürce giyinmenin tadına varmak istiyorum.
Kadınla ilgilenen tezgahtar kız:
-Sizi iyi tanıyorum efendim, dedi, Çok şık giyindiğinizi de biliyorum.Fakat Fransız modasına göre elbisenizi bir eşarpla tamamlamalısınız.
Kadın:
-Eşarp mı? diye burun kıvırdı.Demek güncel ha!...
Ama Fransa gibi bir moda merkezinden geliyorsa,dedikleri doğrudur.
Tezgahtar kız,raftaki eşarpları müşterinin önüne sedikten sonra:
-Pahalı olmasına rağmen en modern mallarımız bunlar, dedi.Size yakışacaktır.
Kadın,eşarpları tek tek incelerken:
-Hepsi de birbirinden güzel ama ben sizin başınızdakini beğendim,dedi.Şimdi hatırlamıyorum ama,geçen gün aynı eşarbı birinde daha görmüştüm.
Genç kız,saygılı bir ifadeyle:
-O gördüğünüz bendim hocam,diye gülümsedi.sizin öğrencinizim.kıyafetimden dolayı beni dersinizden atarken,basımda bu esarp vardı !!!

__________________
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
gülrüba isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 30.12.2009, 00:42   #83
gülrüba
Usta Yiğido
NO AVATAR
 
gülrüba Şuan gülrüba isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 05.11.2010 13:11

Üyelik Tarihi: 15.10.2009
Mesajlar: 894
Tecrübe Puanı: 649 gülrüba FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Babam seyredİyor

Ortaokulda okuyan ve kısa bir süre önce annesini kaybeden genç, babasıyla birlikte yaşıyordu. Babasıyla aralarında çok güzel bir dostluk vardı. Genç, okulun futbol takımındaydı. Takımdaydı ama, ufak-tefek yapısı ve tecrübesizliği nedeniyle hocası ona bir türlü maçlarda görev vermiyordu. Bu yüzden, her maçta yedek kulübesinde oturuyordu. Buna rağmen, babası hiçbir maçı kaçırmaz ve hep ayağa kalkıp tezahürat yapardı.

Liseye girdiğinde sınıfının en sıska öğrencisiydi gencimiz. Fakat babası onu hep futbol oynamaya teşvik etti; bununla birlikte, istemezse oynamayabileceğini de belirtti. Delikanlı futbolu seviyordu ve takımda kalmaya karar verdi. Her idmanda elinden geleni yapıyor ve takımın as oyuncularından bir olmaya çalışıyordu. Bütün lise hayatı boyunca hiçbir idmanı veya maçı kaçırmadı. Ama sürekli yedek kulübesinde oturmaktan kurtulamadı. İnançlı babası her zaman ki gibi tribünlerde yerini alıyor ve oğlunu destekleyici tezahüratlarda bulunmaya devam ediyordu.

Genç, üniversiteye başladığında futbol onun için önemini kaybetmeye yüz tuttu, ama yine de elinden geleni yaptı. Herkes onun okul takımına giremeyeceğinden emin olsa da, bunu başardı. Takımın antrenörü onu listeye dahil ettiğini, çünkü her idmanda yüreğini koyduğunu ve takımın diğer üyelerini de şevke getirdiğini itiraf etti. Takıma girebildiği haberi onu o denli heyecanlandırdı ve sevindirdi ki, soluğu en yakın telefon kulübesinde aldı ve babasına müjdeyi verdi. Onun bu mutluluğunu paylaşan babası, kendisine maçların sezonluk biletlerini göndermesini istedi.

Üniversitedeki dört yıl boyunca hiçbir idmanı kaçırmayan genç, ne yazık ki hiçbir maçta oynayamadı. Futbol sezonunun sonlarına doğru, büyük bir eleme maçının idmanı için sahaya çıkmaya hazırlanan gencin yanına, elinde bir telgrafla antrenörü geldi. Delikanlı telgrafı okuyunca ölüm sessizliğine büründü. Güçlükle yutkunarak hocasına şunları söyleyebildi:

- ”Bu sabah babam ölmüş. İzninizle bugünkü idmana gelmesem?”. Hocası kolunu şefkatle omzuna doladı ve :

- “Bu hafta dinlen evlat” dedi,

- ”cumartesi günkü maça gelmeyi de aklından geçirme.”

Cumartesi geldi çattı, ama okul takımının durumu hiç de iyi değildi. Maçın sonlarına doğru, bir kişi soyunma odasına sessizce girdi, formasını ve futbol ayakkabılarını giyip saha sahanın kenarına çıktı. Babası ölen ufaklıktı bu! Antrenör ve oyuncular azimli arkadaşlarını bu kadar kısa sürede tekrar aralarında görmekten dolayı son derece şaşırmışlardı.

Hocasının yanına giden genç:

- ”Lütfen izin verin oynayayım” dedi.

- ”Bugün oynamak zorundayım.” Hocası önce onu duymamış gibi davrandı. Böylesine zor bir eleme maçında takımın en kötü oyuncusunu sahaya çıkarmasına imkan olmadığını düşünüyordu. Ama genç o kadar ısrar etti ki, sonunda ona acıyan hocası razı oldu:

- ”Pekala oyuna girebilirsin.”

Gencin oyuna girmesinin üstünden çok geçmemişti ki, hem hoca, hem oyuncular, hem de maçı izleyenler gördüklerine inanamadılar. Daha önce hiç oynamamış olan bu meçhul ufaklığın her hareketi harika, attığı her pas isabetliydi. Karşı takım oyuncuları onu durduramıyordu. Koşuyor, pas veriyor, savunmaya yardım ediyor ve maçın yıldızı olarak parlıyordu. Sonunda, gencin takımı aradaki farkı kapattı, nihayet atılan bir golle de beraberliği yakaladı. Ve son saniyelerde ufaklık topu tek başına sürükleyip herkesi geçti ve galibiyet golünü attı. Maç bitmişti. Okulunun taraftarları sevinç çığlıkları atıyor, arkadaşları onu omuzlarında taşıyordu.

Seyirciler tribünü terk ettikten, oyuncular duşlarını alıp soyunma odasını boşalttıktan sonra, takımın hocası gencin köşede tek başına sessizce oturduğun fark etti. Yanına gidip:

- “Evlat, inanamıyorum. Bugün bir harikaydın” dedi.

- “Sana ne oldu,bunu nasıl yaptın,anlat bana! “

Genç hocasına baktı,gözlerine yaşlar doldu ve şöyle dedi:

- “Babamın öldüğünü biliyorsunuz.Peki onun gözlerinin görmediğini biliyor muydunuz?” Delikanlı zorlukla yutkundu,gülümsemeye çalıştı:

- ”Babam bütün maçlarıma geldi,çünkü görmediğim halde beni desteklemek istiyordu. Ve ilk defa bugün beni oynarken görebilirdi. Ben de bu fırsatı kullanmak ve oynayabildiğimi ona göstermek istedim.
__________________
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
gülrüba isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 30.12.2009, 00:44   #84
gülrüba
Usta Yiğido
NO AVATAR
 
gülrüba Şuan gülrüba isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 05.11.2010 13:11

Üyelik Tarihi: 15.10.2009
Mesajlar: 894
Tecrübe Puanı: 649 gülrüba FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Çok Hoş Bir ÖykÜ

Bu olay 14 ekim 1998 de kıtalar arası bir uçuş esnasında gerçekleşmiş.

"Bir kadın, uçakta zenci bir adamın yanında oturuyordu. Durumdan rahatsızlığını belli edercesine, hostesten başka bir yer bulmasını istedi, zira öylesine antipatik birinin yanında oturamazdı. Hostes, tüm uçağın dolu olduğunu fakat birinci sınıfta yer olup olmadıına bakacağını söyledi.

Diğer yolcular şaşkınlık ve tiksintiyle olayı izliyorlardı, bu kadının sadece terbiyesizliğine değil, bir de birinci sınıfta yolculuğu devam edeceğine şahit oluyorlardı. Zavallı adamcağız çok kötü bir durumda olmasına rağmen cevap vermemeyi tercih etti. Bu yüksek tansiyondaki durumda kadın, birinci sınıfta ve o adamdan uzak uçabileceğinden tatmin olmuş, hostesin dönmesini bekliyordu.

Birkaç dakika sonra geri gelen hostes, kadına:

"Çok özür dilerim geciktim.Birinci sınıfta bir yer buldum… Bu yeri bulmak biraz zamanımı aldı, sonra yer değişikliği için pilottan izin almam gerekiyordu. 'Hiç kimse sorun yaratan bir diğerinin yanında oturmak mecburiyetinde tutulamaz' dedi ve bu izni verdi."

Diğer yolcular kulaklarına inanamıyorlardı, bu esnada kadın da bir zafer kazanmış gibi yerinden kalkmaya hazırlandı. Aynı anda hostes, oturmakta olan zenciye dönerek:

"Beyefendi, sizi uçağın birinci sınıfındaki yeni yerinize götürmem için beni takip eder misiniz lütfen? Seyahat firmamız adına kaptan pilotumuz sizden böyle nahoş bir olay yaratan kimsenin yanında oturmak mecburiyetinde bırakıldığınız için çok özür diliyor."

Tüm yolcular hep birlikte, bu olayı iyi bir biçimde sonuçlandıran uçak personelini alkışlayarak tebrik ettiler.

O yıl, kaptan pilot ve hostes uçaktaki davranışlarından dolayı ödüllendirildiler. Aşağıdaki mesaj, tüm ofislere personelin görebileceği bir biçimde iletildi:

"İNSANLAR ONLARA NE SÖYLEDİĞİNİZİ UNUTABİLİRLER. İNSANLAR ONLARA NE YAPTIĞINIZI DA UNUTABİLİRLER. AMA İNSANLAR, ONLARA KENDİLERİNİ NASIL HİSSETTİRDİĞİNİZİ ASLA UNUTMAZLAR."

__________________
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
gülrüba isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 30.12.2009, 00:48   #85
gülrüba
Usta Yiğido
NO AVATAR
 
gülrüba Şuan gülrüba isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 05.11.2010 13:11

Üyelik Tarihi: 15.10.2009
Mesajlar: 894
Tecrübe Puanı: 649 gülrüba FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart DİNİ HİKAYELER

BAŞÖRTÜLÜ BİR GENÇ KIZ ÜNİVERSİTE DE OKUYORMUŞ.TABİ O ZAMANLAR BAŞÖRTÜSÜ SERBEST.

BİR GÜN BİR BAYAN HOCA ONUN BU HALİNİ GÖRÜYOR VE SİNDİREMİYOR.
TAHMİN EDERSİNİZ...VE ÇIKIYOR ORTAYA BAŞLIYOR BAĞIRMAYA... BİR SÜRÜ ÜNİVERSİTELİ GENÇ SUSMUŞ PÜR DİKKAT DİNLİYOR...

-SİZİN YÜZÜNÜZDEN BU HALLERDEYİZ.., GERİ KAFALILARIN YÜZÜNDEN İLERLEYEMİYORUZ....

VESAYİRE VESAYİRE....

O ZAMANA KADAR SUSKUN DURAN KIZIN O MÜTHİŞ CEVABI İSE ŞÖYLE OLUYOR:

-HOCAM !! TÜRKLER MARSA UZAY GEMİSİ GÖNDERDİ DE BENİM BAŞÖRTÜME Mİ TAKILDI?...........

__________________
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
gülrüba isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 30.12.2009, 01:02   #86
Dilsad Hatun
Usta Yiğido
 
Dilsad Hatun - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Dilsad Hatun Şuan Dilsad Hatun isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 29.10.2010 21:09

Üyelik Tarihi: 27.12.2008
Mesajlar: 4.441
Tecrübe Puanı: 1094 Dilsad Hatun Fazla söze gerek yokDilsad Hatun Fazla söze gerek yokDilsad Hatun Fazla söze gerek yokDilsad Hatun Fazla söze gerek yokDilsad Hatun Fazla söze gerek yokDilsad Hatun Fazla söze gerek yokDilsad Hatun Fazla söze gerek yokDilsad Hatun Fazla söze gerek yokDilsad Hatun Fazla söze gerek yokDilsad Hatun Fazla söze gerek yokDilsad Hatun Fazla söze gerek yok
Standart Cevap: Son moda eşarp..

Buda benden olsun... (:

Sadri abimiz Istanbul"da bir minibuse biner, ön koltuklarin birine oturur.Arka dortluyede giyimiyle
tum dikkatlerini uzerine ceken 3-4 tane bayan oturur.Bu bayanlar makyajlarina falan oldukca dikkat etmis,
yaz mevsimininde vermis oldugu rehavetle birazda rahat giyinmisler. Neyse bunlarin onune sakalli bir dedemiz
ve carsafli hanimi oturur.Genc ve alimli bayanlardan birtanesi dayanamamis atilmis dedemize:
-Amca, amca demis, sen boyle rahat rahat kisa kollu gomlegini giyinmis geziyorsun,pekii bu kadincagizin cani yokmu ki carsafla gezdiriyorsun? Her tarafini kapatiyorsun?
Haklisin demis dedemiz
-Simdi sana sevgilinden bir mektup gelse,postaci bunu kutunuza biraksa,mahallenin genc delikanlilari da
bu mektubu ordan alip okusa, elden ele dolassa senin hosuna gidermiy di?
-Olur mu ole sey yaa, o benim ozelim! onu benden baska kimse okuyamaz!.
__________________
"ATAM IZINDEYIZ"
1453!
Dilsad Hatun isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 30.12.2009, 01:04   #87
ayten58
Yasaklı
NO AVATAR
 
ayten58 Şuan ayten58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 19.03.2010 21:23

Üyelik Tarihi: 10.02.2009
Yaş: 62
Mesajlar: 11.519
Tecrübe Puanı: 0 ayten58 FAZLA SÖZE GEREK YOKayten58 FAZLA SÖZE GEREK YOKayten58 FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart Cevap: BiR GeNç KıZıN CeVaBı...

braavo kardeşime çok güzel bi cevap vermiş aferin sizede çok teşekkürler kardeşim paylaşım için.
ayten58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 30.12.2009, 01:08   #88
ayten58
Yasaklı
NO AVATAR
 
ayten58 Şuan ayten58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 19.03.2010 21:23

Üyelik Tarihi: 10.02.2009
Yaş: 62
Mesajlar: 11.519
Tecrübe Puanı: 0 ayten58 FAZLA SÖZE GEREK YOKayten58 FAZLA SÖZE GEREK YOKayten58 FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart Cevap: Son moda eşarp..

bak seen o hanımefendinin özeli ha oda dedemin özeli buda benim özelim dememişmi dedem
paylaşım için teşekkürler canlarım harikesiniz gız
ayten58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 30.12.2009, 01:12   #89
ayten58
Yasaklı
NO AVATAR
 
ayten58 Şuan ayten58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 19.03.2010 21:23

Üyelik Tarihi: 10.02.2009
Yaş: 62
Mesajlar: 11.519
Tecrübe Puanı: 0 ayten58 FAZLA SÖZE GEREK YOKayten58 FAZLA SÖZE GEREK YOKayten58 FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart Cevap: Çok Hoş Bir ÖykÜ

gülrubacım bu gün döktürüyosun gı maşallah bacım ağzına yüreğine sağlık .
ayten58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 30.12.2009, 01:38   #90
Türksan
Yiğido
NO AVATAR
 
Türksan Şuan Türksan isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 31.01.2010 04:19

Üyelik Tarihi: 10.12.2009
Yaş: 54
Mesajlar: 48
Tecrübe Puanı: 559 Türksan FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: Çok Hoş Bir ÖykÜ

gercekden cok güzel bir öykü.HELAL olsun Hostes´e ve Pilot´a.Iste böyle önyargisiz bir dünya görmek dileliyle.........
Türksan
__________________
Ne Seversen;birak gitsin.Eger geri dönerse
senindir-ebediyen Konfuzius
Türksan isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 4 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 4 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
DİNSİZLİĞİN DİNİ barikat58 İslami Konular 1 20.11.2009 02:12
DAHA GENCİM, DİNİ İLERİDE YAŞARIM DOĞRU BİR MANTIK MI kaanansay Dini Bilgiler 1 19.04.2009 21:25
GENÇLİĞİMİZE DİNİ EĞİTM seva Muhtelif konular 4 17.08.2008 18:34
Dini kurallara şekilcilik denmez bayatlı kenan58 Dini sohbet 1 14.06.2008 13:57


WEZ Format +2. ?uan Saat: 21:04.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.