|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
Dünya ve Türkiye'den Haberler Dünya ve Türkiye'deki tüm haberleri burada bulabilirsiniz |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
04.11.2014, 20:34 | #1 |
Yiğido
kaanansay Şuan
Son Aktivite: 04.02.2015 21:09
Üyelik Tarihi: 01.04.2009
Mesajlar: 101
Tecrübe Puanı: 582
|
Türkiye, Kobane ve Kürtler ilişkisinde bilinmeyenler
Türkiye’deki gelişmeler, Gezi Parkı eylemleri sırasında da, 17 Aralık yolsuzluk iddiaları gündeme geldiğinde de bir kısım yurt dışı basını tarafından yanlış anlaşılmıştı. Olaylar ABD’den farklı, Ortadoğu’dan farklı görülmüş; solcular farklı, emperyalistler farklı yorumlar yapmışlardı. Hemen herkes olayları anlamaya çalışıyor fakat bilgi kirliliği ve dezenformasyon düşmanlık, öfke, isyan gibi sonuçlar doğuruyordu. Söz konusu dezenformasyon, Türkiye’nin bu hafta karşılaştığı sıcak olaylarda tekrar kendisini gösteriyor. Ve bu durum Türkiye’ye de, Ortadoğu’ya da, Kürtlere de yeni zorluklar çıkarıyor.
İşte bu sebeple önemli bir kaç noktaya ışık tutmak gerekiyor: PKK terör örgütünün kolu olan PYD militanlarının Suriye’nin Kobane bölgesinde IŞİD’e karşı aldığı ağır yenilginin ardından hedef ülke Türkiye oldu. Sanki Kobane Türkiye sınırları içindeymiş veya saldırı Türkiye’den gelmiş gibi, PKK taraftarlarından hükümete yönelik tehditkar sesler yükselmeye başladı. İşin en ilginç yanı ise, Türkiye’nin Suriye’deki PKK militanlarını silahlandırmaması nedeniyle suçlanmasıydı. Sanki PKK, Türkiye Cumhuriyetinin tarihindeki en belalı hasmı değilmiş gibi Türkiye’nin “silah” yardımını istiyordu. Bu hafta gerçekleşen ve 20den fazla kişinin öldüğü sokak çatışmalarının asıl bahanesi işte buydu. Şimdi gelelim bilinmeyenlere: PKK, Türkiye’yi bölmeye azmetmiş ve bu nedenle de Türk askerini son 30 yıldır daima kahpece arkadan vurmuş Leninist bir terör örgütüdür. Türkiye Cumhuriyetinin tarihi boyunca şehirlerde terör salmak ve Leninizm’in gereği olarak şiddet eylemlerinde bulunmakla ünlüdür. Demokratik protestoları dahi kendi şiddet eylemlerine araç olarak kullanmıştır. Bunun en önemli örneklerinden biri Gezi olaylarıdır. Barışçıl gösterilerin şiddet eylemlerine dönüşmesi PKK’lıların Taksim meydanını kurtarılmış komünal bölge ilan etmeleriyle gerçekleşmiştir. Kargaşa, PKK’nın her vesile ile Türkiye içinde başvurduğu bir yöntemdir. IŞİD konusunda Türkiye çeşitli çözüm projeleri ile devrededir. Fakat Türkiye için şu anda asıl tehdit ve tehlike PKK’dır. Türkiye’de 1980 darbesi döneminden beri ilk defa sokağa çıkma yasağı kararları alınmış ve 8 yıl sonra Diyarbakır’da ilk defa asker sokağa inmiştir. PKK, Kobane’deki yenilginin dehşeti ile Türkiye sokaklarını yakıp yıkmakta, adam öldürmektedir. Kobane’deki başarısızlığın acısını şefkatli ve demokratik bir ülke olan Türkiye’den çıkarmaya çalışmaktadır. Yabancı yayınlar, hatta bazı Türkler bile gerçekleşen bu olayları Türkiye’nin savaşmak isteyen Kürtlere sınır geçişi izni vermemesine bağlamaktadırlar. Burada iki büyük hata vardır: Birinci hata, PKK ile Kürtleri aynı görme hatasıdır. Kürtler, Türkiye’nin efendiliği, dürüstlüğü, yiğitliğiyle meşhur bir süsüdür. Tarihte Türkler daima Kürtlerle birlikte var olmuşlardır ve kardeştirler. PKK ise Leninist bir terör örgütüdür. Kürt milliyetçiliğini daima silah olarak kullanmış, fakat baskı uygulayıp zarar verdiği kesim daima Kürtler olmuştur. Nitekim bu hafta gerçekleşen gösterilerde PKK tarafından tezgahları yıkılan, dükkanları yağmalanan, sokağa çıkması için PKK’dan tehditler alan da yine Kürtlerdir. Başbakan Davutoğlu’nun konuyla ilgili olarak, iki sene önce Cezire bölgesinden gelen ilk Kürt mülteci grubunun da PYD’nin yaptığı baskılardan kaçarak Türkiye’ye geldiği açıklaması önemlidir. Sadece bu bile, Suriyeli Kürtlerin nasıl bir PKK baskısı altında yaşadığını teyit etmektedir. Dolayısıyla Türkiye’den Kobane’ye savaşmaya gitmek isteyen Kürt halkı değil, PKK yanlılarıdır. İkinci hata, Kobane’ye geçişinin Türkiye tarafından engellendiğine dair iddiadır. Şu bilinmelidir: Suriye’ye geçiş için izni olanlar Kobane’ye gitmiş, fakat ağır yenilginin etkisiyle tekrar Türkiye’ye kaçmışlardır. Söz konusu terör örgütü, ağır kayıplar verdiği için sürekli olarak Kobane’den kaçmaktadır. Dolayısıyla bu, sadece bir şovdur. Yanlış bilinen bir diğer husus da, Türkiye’nin Kobane’deki Kürtlere yardım etmediği konusudur. Öncelikle Kobane’de hiç sivil yoktur. Suriyeli Kürt kardeşlerimizi misafir eden Suruç kasabası kaymakamı Abdullah Çiftçi, Kobane’nin tamamen boşaltıldığını, tek bir sivilin dahi kalmadığını, sayıları tam olarak 187bin olan bütün Kürtlerin Türkiye’de misafir edilmekte olduğunu resmi olarak açıklamıştır. Sayın Çiftçi’nin diğer açıklamalarına da dikkat vermek gerekir: “Suruç Mürşitpınar sınır kapısından bugüne kadar 800 tıra yakın yardım gönderildi... Bunun parasal değeri 25 milyon Türk lirasıdır. Oranın elektrik ve su alt yapısı için gerekli destekler verilmiştir.”1 Bu açıklama, Türkiye’nin Kürtler için nasıl seferber olduğunu açıkça izah etmektedir. Dünya bu seferberliği PKK için yapmamızı bekliyor, işte dezenformasyonun kaynağı bu. Türkiye’nin en büyük hasmı PKK terör örgütüne destek, maddi ve manevi anlamda bütün bölgenin felaketi anlamına gelir. Yıllarca askerimizi arkadan vurmuş, sokaklarımızda terör estirmiş, Türkiye’yi bölmeye azmetmiş bir terör örgütünün Türkiye tarafından desteklenmesini istemek, şu an dünya ülkelerinin ne büyük bir algılama bozukluğu içinde olduğunu anlamak bakımından manidardır. Suriye sınırları içindeki Kobane için neden bütün okların Türkiye’yi işaret ettiği, bu konuda neden BM’nin devrede olmadığı ise üzerinde durulması gereken ayrı bir konudur. Sınırımız dışındaki bir bölgenin mazlum halkına bakmak bizim için onurdur. Ama sınırımız dışında, namlusunu bize yöneltmiş Leninist bir terör örgütünü silahlandırmak veya ona herhangi bir şekilde destekçi olmak için Türkiye’ye yapılan baskı derin bir hezimettir. Koalisyon güçleri, bir terör sorunu olarak PKK’nın daha şedid olduğunu kavramalı ve silah takviyeleri veya hava bombardımanları ile PKK’nın Suriye’deki yenilgisinin önüne geçemeyeceklerini bilmelidirler. Eğer IŞİD’e karşı bir çözüm isteniyorsa bunun için Türkiye’nin ısrarla üzerinde durduğu güvenli bölge projesinin derhal hayata geçirilmesi gerekmektedir. Başbakan Davutoğlu’nun belirttiği gibi Suriye’de çözüm Esad’ın gidişini de içermelidir. Buna sıcak bakmayan batılı ülkelerin, Ortadoğu’da yine aynı hataya düşeceği, yine kan dökeceği ve yine başarısız olacağı açıktır. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
UYAN TÜRKİYE... | abircan | Köşe Yazıları | 104 | 01.11.2010 12:52 |
12 Eylülde Anayasa değişikliğine ne diyeceksiniz? | Nikbin | Arşiv | 772 | 11.09.2010 18:40 |
YAVUZ SULTAN SELİM'İN KÜRTLERE BEDDUASI | barikat58 | Serbest Kürsü | 73 | 30.09.2009 21:28 |
TÜRKİYE KUPASINI KİM KALDIRIR? | Klimasuyu | Anketler | 56 | 18.05.2009 00:05 |
CUMHURİYET TARİHİ EKONOMİ KRONOLOJİSİ | WåñTêd_øØ7 | Arşiv | 3 | 19.06.2008 20:54 |