|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
Serbest Kürsü Serbest Konular |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
12.01.2016, 16:52 | #1 |
Tecrübeli Yiğido
cebe Şuan
Son Aktivite: 17.08.2016 15:36
Üyelik Tarihi: 12.01.2009
Mesajlar: 245
Tecrübe Puanı: 602
|
İnönü konusunda iki farklı görüş:
AKP'li Metiner: İnönü, Türkiye'nin ilk faşist lideridir
AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner, "Atatürk'ün arkasına sığınmasın CHP. İnönü Türkiye'nin ilk faşist lideridir. Tek parti dönemi de kaskatı bir diktatörlüktür" dedi. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] ( Halk arasında Sağır İsmet, geldi İsmet kesildi kısmet ve şimdi de Faşist İsmet.) İnönü konusunda iki farklı görüş: Cumhuriyeti yıkma girişimleri hakkında iki Profesörün birbirinin tam zıttı olan görüşlerine burada yer vermek istiyorum. Prof. Dr. Çetin Yetkin’e göre, laik Türkiye Cumhuriyet’i gerici-dinciler (şeriatçılar) tarafından İslam devletine dönüştürülmeye, Prof. Dr. Yalçın Küçük ise İslamcı kimlik içinde gizlenen Yahudiler tarafından İsrail ile bütünleştirilmeye çalışılmaktadır; her iki amaç da yeni bir devletin kurulması demektir. Prof. Dr. Çetin Yetkin, Türkiye Cumhuriyeti’ni şeriatçı bir devlete dönüştürme girişimlerinin Atatürk’ün öldüğü gün başladığını, Atatürk’ün kurduğu partinin; Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin iktidarda olduğu 1946’dan itibaren de şeriatçıların amaçlarına adım adım yaklaştıklarını ileri sürmüştür. Prof. Yetkin, yazdığı “ Karşıdevrim 1945-1950” adlı kitapta ”Karşı devrimin Atatürk'ün ölümüyle eşzamanlı olarak gündeme geldiğini, ama meyvelerini vermesinin II. Dünya Savaşı'nın bitimiyle olduğunu; Atatürk'e düşman olan kimi kişilerin İnönü döneminde baştacı edildiğini, etkin görevlere getirildiğini, böylece karşı devrimin tohumlarının atıldığını” ileri sürmüştür. Prof. Yetkin, Cumhurbaşkanı İnönü’nün Atatürk'ün yakın çevresini ve Çalışma Arkadaşlarının tümünü bir gün bile beklemeden görevlerinden uzaklaştırdığını; eski saltanatçı-hilafetçi, mandacı ve devrim karşıtlarını baştacı ettiğini; örneğin Atatürk’ün değişmez Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ı ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’yı görevden aldırdığını; bunlarla birlikte örneğin; Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan beri ve ölürken de Atatürk’ün yanında olan Kılıç Ali'yi, Atatürk'le birlikte Samsun'a çıkanlardan Hüsrev Gerede’yi, Atatürk’ün genel sekreteri Hasan Rıza Soyak’ı, Naşit Hakkı Uluğ’u aday göstermeyerek Meclis dışına bırakırken, Atatürk’le birçok konuda anlaşamazlıkları olan Eski Sadrazamlardan Salih Paşa, Cafer Tayyar Eğilmez, Ali İhsan Sabis, Halide Edip Adıvar, Adnan Adıvar, Ali Fuat Cebesoy, Hüseyin Cahit Yalçın gibilerin partiye CHP’ne davet edildiklerini ileri sürmüştür. Prof. Çetin Yetkin, İnönü'nün Atatürk'ün birçok eserini tersyüz eden, yıkan olduğunu; İmam Hatip Okullarının, İlahiyat Fakültelerinin, tekke ve zaviyelerin açılmasının, okullara din dersi konulmasının ve benzer geriye dönüşlerin İnönü döneminde gerçekleştirildiğini ileri sürmüştür. Atatürk’ün gerçekten "Tek Adam" ve aynı zamanda "Yalnız Adam" olduğunu; Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ve bağımsızlığımızın kazanılacağına inandığını ve "Ecnebi bir devletin himaye ve sahipliğini kabul etmek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir." diyerek mandacılara karşı çıktığını; İnönü'nün ise, Ulusal Kurtuluş Savaşı’na katılmadan önce Amerikan mandacısı olduğunu, Kazım Karabekir'e o günlerde yazdığı bir mektupta, "...Amerikan milletine müracaat edilse pek ziyade faydası olacaktır, deniyor ki ben de tamamıyla bu kanattayım. Bütün memleketi parçalamadan Amerika'nın yönetimine vermek yaşayabilmek için yegane ehven çare gibidir." dediğini; Atatürk'le İnönü arasındaki temel başkalığın bu olduğunu; II. Dünya Savaşı'nın bitiminde denize düşen yılana sarılır gibi ülkeyi Amerikan emperyalizmine açmasında aynı duygu ve aynı umutsuzluğun etkili olmuş olduğunu; Atatürk'ün ölümünden sonra başa geçince Atatürk'ün düşmanlarını, eski mandacı kimilerini yurda geri getirip onlara görevler vermesinde bu karşıtlığın rol oynadığını ileri sürerek; “İnönü her zaman Atatürk'ün Yanına mıydı?" sorusunu yöneltmiştir. Ayrıca, İnönü’nün, Milliyet Gazetesi’nin Başyazarı Abdi İpekçi’ye, "Atatürk'le şimdiye kadar bin meselede bin defa kavga ettik." dediğini aktarıyor ve "İnönü'nün devlet adamlığını Osmanlı padişahlarının davranışlarına benzeterek “Köy Enstitüleri”ne başlangıçta kol kanat geren İnönü'nün, Osmanlı Padişahlarının ayak takımı ve Yeniçeri ayaklanmalarında tahtını kurtarmak için vezirlerini isyancılara teslim etmesi gibi İnönü’nün de “Milli Şef”liğini korumak için Hasan-Ali Yücel'i, İsmail Hakki Tonguç'u ve ‘Köy Enstitüleri’ni gericilere teslim ettiğini ileri sürmüştür. Prof. Yalçın Küçük ise, İsmet İnönü’nün büyük olasılıkla İbrani ırkından olmadığını ve bu nedenle Yahudi partisinin (Y. Küçük, Türkiye’de dahil tüm dünyadaki gizli yahudi dayanışmasını “yahudi partisi” olarak adlandırıyor) İnönü düşmanlığını bilinçli olarak işlediğini ileri sürmüştür. Prof. Küçük’e göre, Atatürk’ hiçbir zaman iktidar olamamıştır, iktidarda her zaman “Yahudi Partisi” vardır. Bu nedenle, İnönü, Prof. Yetkin’in sözünü ettiği bu siyasal kararların tümünü Türkiye’deki Yahudi gücün baskısıyla almak zorunda kalmıştır. En azgın, Siyonist denebilecek ölçüdeki İbrani ırkçılarını devlet yapısından uzaklaştırmış ancak onlardan boşaltılan yerlere yine İbrani ırkından olanların daha ılımlılarını getirmek zorunda kalmıştır. Örneğin, Atatürk’ün Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras tam bir Yahudi idi ve devlete tam olarak Yahudi Partisi’nin egemen olması için çalışıyordu. “Solumuz, ‘Atatürk’ün Dışişleri Bakanı” tesmiye eyliyordu ve belki Siyonizm’in nazırı (bakan) idi.” Bu nedenle İnönü, Yahudilerin siyasal etkinliklerini kırmak için siyasetten uzaklaştırdı. Prof. Küçük, İsmet İnönü’nün Yahudi olma olasılığının zayıf, ancak karısı Mevhibe İnönü’nün safkan bir Yahudi olduğunu ileri sürmüştür. “... sabetayist miydi, bu soru hep ortadadır. Benim şimdiye kadarki bulgularım sabetayist olduğunu göstermemektedir...Kemalist dönemin bütün olumsuzluklarının İsmet Paşa’nın omuzlarına yüklenmesini, sabetayist hegemonya prensibi gereği, matbuatın ve tarih yazınımın da sabetayistlerin elinde olduğunu düşünürsek, ayrıca önemli saymak durumundayız....hakkında yapılan eleştiriler ne olursa olsun, İsmet Paşa hep siyasi idamların karşısında duruyordu. Bu haksızlık da ( Atatürk’e yapılan İzmir Suikastı ile ilgili idamların tertipçisi olarak suçlanması) sabetayist olmaması ihtimalini arttırmaktadır. Buna karsın uzun yıllar Dışişleri Bakanlığı yapan Tevfik Rüştü Aras'ın ve benzerlerinin politika dışına itilmeleri daha önemlidir; Aras, sabetayist ortodoksisi güçlü bir kimseydi. Bunun dışında Fuat Bulca misali ve "Çankaya Yaranı" tabir edebileceğimiz zevat da siliniyordu, kuskusuz sabetayisttiler; yalnız silinmelerini, bir doktriner anti-sabetayizmden daha çok yeni ekip kurma motifine bağlamak yerindedir... Varsa, İsmet Paşa'nın anti-sabetayist tutumunu büyütmemek durumundayız, fakat, sabetayistler ile dünya Yahudiliği'nin büyüttüğü kesindir. Bu bağlamda, Paşa'nın, net Amerika yanlışı dönüşü ve bu arada kurulan İsrail Devleti'ni hızlı bir şekilde tanıması, telafi yönlü tedbirler olabilir; Yalnız düşüşünü önlememiştir. Ayrıca İsrail Devleti kurulmadan gizli olarak yapılan göç, kuruluşla birlikte hız kazanmış, fakat kısa bir zaman sonra Türkiye’ye dönüşler başlamıştı. Rıfat Bali'nin araştırmasından öğrendiğimize göre, dönüşün nedenleri arasında, İsrail'deki seferad-eşkenazi yanında Demokrat Parti'nin iktidara gelmesi de önemli bir rol oynamıştı. Demek ki, Türkiye Yahudileri ve sabetayistler, Demokrat Parti'ye yakın ve İsmet Paşa'lı Cumhuriyet Halk Partisi’ne uzak oldular...” Prof. Küçük, Prof. Yetkin’in Köy Enstitüleri’nin kapatılması konusunda ileri sürdüğü görüşlerin tam tersini ileri sürerek, Köy Enstitüleri’nin kapatılarak İmam Hatip okullarının açılmasını İsmet İnönü’nün siyasal veya kişisel tercihi olmadığını, Türkiye Yahudiliğinin bilinçli bir yaptırımı olduğunu söylemiştir: “Köy Enstitüleri”, çıkışı ve çöküşü ile, bu karanlık on yıl içindedir. İsmet Paşa hazretlerinin ısrarlı savunucu olduğu toprak reformu da bu dönemde formüle edilmişti. Bu reformla, toprak sahipleri sınıfını düzlemek (etkisizleştirmek) istendiğini biliyoruz; ancak eninde–sonunda, başata Cavit Oral, Adnan Menderes ve Emin Sazak İnönü’yü düzleyebildiler. Bunda İsmet Paşa’nın Varlık Vergisi’ni denemesinin de çok etkili olduğunu tesbit etmemiz yerindedir. Kamuda çalışan yirmi kadar Yahudi yurttaşımızı işten attı. İsmet Bey’li yılların pek de karanlık olmadığına işaret etmek istiyordum, kaldı ki, ilahiyat fakültesi ve okullarda tercihli din dersler de bu dönemdedir; bunları Truman Doktrini çerçevesinde mütalaa ediyoruz. Orta Doğu’ya giriş, bir elde ibraniyet ve diğer elde islamiyet tutmayı zorlamaktadır.” Prof. Küçük’e göre İsmet İnönü’nün iktidarda olduğu yıllarda Yahudiler “Demokrat Parti” adı altında örgütlenmişlerdi: “CHP hükümette ve İsmet Paşa başta idi. Ve muhalefet, topyekün bir İbrani asıllılar partisi olarak çıkmıştı. Bu nokta, Menderes-Bayar ikilisinin başında olduğu Demokrat Parti‘nin İbrani asıllı ya da bir Sabetayist siyasal organizma olduğu, o zamanlar, kamunun malumu olmamakla birlikte şimdi netlikle bilinmektedir. Demokrat Parti’nin bir Yahudi partisi olduğunu İsmet İnönü de, yakın siyasal çevresi ve karısı Mevhibe İnönü de bilmektedir. “Eşi Mevhibe İnönü hakkındaki bulgular daha tartışmalı bir niteliktedir; öte yandan, sosyal aktif iki çocuğu, bir damamdı ve yine sosyal–aktif torunları hep Pro-İsrail Parti’de ve disiplinli olarak yer aldılar.” (Tekeliyet 1. s: 341, dip not) . Yalçın Küçük “Er-dal” adının tam bir Yahudi adı olduğunu ve “İsrail Toprağı” anlamına geldiğini ileri sürmüştür: “Erdal” adı herhalde ülkemizde ilk olmalıdır, “erd-al” ve “erd” ya da “erz” ya da “arz” Arabi ve İbrani’de “toprak” anlamındadır. “Erd-al” İbrani okunduğunda “ Allah’ın Toprağı” demek olmaktadır. Bazı kaynaklar Mevhibe Hanım’ın bir erkek kardeşinin İsrail’e yerleştiğini ileri sürüyor.”(İsyan-1, s: 443, dip not) |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 4 Kullanıcı cebe'e Teşekkür Ediyor... |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
HAYIRLI CUMALAR... | sibelYILMAZ | Dini sohbet | 1230 | 08.02.2013 03:13 |
Atatürk'ün Sivas'ı Ziyaretleri | _DuMaN_58 | Atatürk ve Sivas | 0 | 12.01.2012 10:21 |
İKİ ŞEY ! | Arif Coşkun | Hertelden | 9 | 19.08.2011 16:38 |
250 bin şehidimizi anacağız | Sivaslilar.Net | Anasayfa Haberler | 43 | 24.03.2010 09:46 |
bilgisayarla iLqili 100 konu.. | selocan58 | Bilgisayar ve İnternet Dünyası | 3 | 04.07.2009 16:32 |