Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > Serbest Alan > Serbest Kürsü
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Bugünki Mesajlar

Serbest Kürsü Serbest Konular



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 17.12.2008, 20:35   #1
*AHISKALI*
Usta Yiğido
 
*AHISKALI* - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
*AHISKALI* Şuan *AHISKALI* isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 16.04.2014 12:59

Üyelik Tarihi: 10.09.2008
Mesajlar: 843
Tecrübe Puanı: 657 *AHISKALI* FAZLA SÖZE GEREK YOK*AHISKALI* FAZLA SÖZE GEREK YOK
Ausrufezeichen TEŞKİLAT-I MAHSUSA





50'li yillar... Türkiye'nin genel görüntüsü, Tek Parti Dönemi'ne nazaran daha bir güllük gülistanlik. Demokrat Parti'nin ülkeye getirdigi demokrasi ve özgürlük havasi, devlet ile halk arasindaki gerilimi oldukça azaltmis. CHP döneminin Disisleri Bakani Hasan Saka'nin öncülügünde baslayan Türk-Amerikan iliskileri, "Marshall Yardimi" ile biraz daha rayina oturmus gözüküyor. Gelisen iliskilerin aslinda, Amerika'nin isine yaradigi da su götürmez bir gerçek. Yüklü bir Osmanli mirasina sahip Türkiye'de, Amerika'nin yararlanabilecegi çok sey var.

Türkiye'nin yeniden yapilandigi bu yillarda esrarengiz bir Amerikali, Ford Foundation'in da destegiyle Washington-Ankara-Istanbul ve Washington-Misir arasinda mekik dokuyor. Türkiye ve Misir'da eski bir gizli örgütün üyeleri ile sik sik görüsmeler yapiyordu. Yerli arastirmacilara kapali tutulan bazi gizli kapilar, Türk-Amerikan iliskilerinin yüzü suyu hürmetine, bu kisiye ardina kadar açiliyordu. Philip H. Stoddard adli bu esrarengiz Amerikali, bunca zahmete Osmanli'nin istihbarat örgütü teligindeki Teskilat-i Mahsusa hakkinda aynntili bilgi edinebilmek amaciyla katlaniyordu.

Trablusgarp Savasi sonunda kurulan Teskilat-i Mahsusa'nin birçok görevlisi hayattaydi o yillarda. Bunlardan en önemlisi hiç kuskusuz Esref Kusçubasi idi. Aziz el-Misri, Zübeyde Sapli, Ahmet Salih Harb, Hilmi Musallimi, Satvet Lütfi Tozan ve Hamza Osman Erkan gibi, her biri adeta "yasayan tarih" niteligindeki Teskilat-i Mahsusa üyeleriyle Türkiye ve Misir'da defalarca biraraya gelen "Esrarengiz Amerikali" Stoddard, hayatinin hazinesini bulmustu. Elde ettigi çok önemli bilgileri, 11 Mayis 1963 tarihinde Princeton Üniversitesi'nde doktora tezi olarak sundu. Çalismada 1911-1918 yillari arasinda Osmanli hükümetleri ile Araplar'in münasebetleri inceleniyor, Teskilat-i Mahsusa'nin Ortadogu ve Kuzey Afrika'daki faaliyetleri arastiriliyordu. Stoddard'in bu kapsamli çalismasi sonunda, örgüt ve faaliyetleri hakkindaki bütün bilgiler Amerika'nin eline geçmis oldu.




Teskilat-i Mahsusa'nin Süleyman Askerîden sonra reisi olan Esref Sencer Kusçubasi, büyük yararliliklar gösterdigi Hicaz'da Arap kiyafetiyle gorülüyor.



Kahraman-i hürriyet Enver Pasa, kendisine bagli olarak Osmanli Devleti'nin ilk gizli istihbarat örgütünü kurdu, ancak teskilatin asil ürününü Mustafa Kemal Pasa aldi.


CIA IÇlN BlR KAYNAK: TESKlLATl MAHSUSA

MAHSUSA

Teskilat-i Mahsusa gibi bir gizli örgüt, genis ufuklu ve büyük devlet felsefesi ile düsünen Osmanli devlet adamlari için ne kadar önem tasiyorsa, tipki Osmanli gibi "büyük oynayan" Amerika için de o denli önem tasiyordu. En azindan, dünya hakimiyetinin pekistirilmesi bakimindan bir gizli örgütün dünya ölçeginde nasil çalismasi gerektigine dair önemli dersler veriyordu Teskilat-i Mahsusa.

Stoddard'in Teskilat-i Mahsusa hakkinda elde ettigi bilgiler CIA'nin ufkunu bir hayli genisletmis ve isine oldukça yaramis olmali. Isin ilginç yani, Teskilat-i Mahsusa'nin birikiminden Türkiye'nin bir türlü yararlanamamasi. Çünkü Misaki Milli sinirlari içerisine sikisip kalmis "dar ufuklu" bir Türkiye, o begenmedigi Osmanli kadar bile büyük düsünemiyor.

Stoddard'in Teskilat-i Mahsusa hakkindaki çalismalari 1963'te tamamlandi. Ama Türk kamuoyuna Teskilat-i Mahsusa'yi tanimak Amerika'dan tam 30 yil sonra, yani 1993 yilinda nasib oldu. Çalisma 1993 yilinda ARBA Yayinlari'nin girisimleri sonucu Türkçe'ye çevrildi ve ayni adla yayinlandi: "Teskilat-i Mahsusa: Istanbul'un Dogusunda Bitmeyen Oyun". Kitabin bu tarihte piyasaya çikmasinin özel bir anlami var Mahir Kaynak'a göre. "Bu kitabin yayinlanmasi" diyor Kaynak, "AmerikaAvrupa güç dengesi arasinda bir tercih yapmak noktasina gelmis olan Türkiye'deki Alman lobisinin zayiflatilmasi amacina yönelik."

Bu arada Stoddard'in sözkonusu çalismasini yayinlayan ARBA Yayinlari, önümüzdeki birkaç ay içinde, Teskilat-i Mahsusa'nin en önde gelen ismi Esref Kusçubasi'nin bugüne kadar hiçbir yerde yayinlanmamis hatiralarini Türkçe ve Ingilizce olarak yayinlamayi düsünüyor. ARBA yetkilileri bu hatirati, "dostumuz" Philip H. Stoddard'dan almis.

Teskilat-i Mahsusa, kimi çevrelerce "Kizil Sultan" diye adlandinlan Sultan II. Abdülhamid'in Islamcilik düsüncesini bütün dünyaya yayma isteginin bir ürünü olarak tezahür etmis kabul ediliyor. Yeri gelmisken söylemekte yarar var; bu gizli örgüt, Abdülhamid'i tahtindan eden Ittihat Terakki Partisi mensuplarinca kurulmus.

Iktidara gelinceye kadar oldukça liberal ve özgürlükçü bir siyasal tavir sergiliyor gözüken Ittihat Terakki'nin ayaklari, iktidari zorla ele geçirdikten sonra suya degdi. Ülkenin içinde bulundugu durumu ve dünya konjonktürünü daha yakindan görme firsati bulan Ittihatçilar, devletin kurtulusunun Abdülhamid'in politikalarina dönmekle mümkün olacagini anladilar. Ama artik olan olmus, ati alan Üsküdar'i çoktan geçmisti.

Ittihat Terakki'nin Islamci ve Türkçü bir politika belirlemesi, Talat Pasa'nin 1910 yilinda Selanik'te yapilan gizli bir toplantida Müslümanlar'la gayri müslimlerin esit olmadigini söylemesi ve Balkan Harbi sonunda gayri müslimlerin Osmanli'dan ayrilmasiyla baslar. Ittihatçilar, Abdülhamid'in ektigi Islamcilik tohumlarinin biçilme vaktinin geldigine inaniyorlardi artik. Abdülhamid, Islam dünyasini halifelik etrafinda birlestirmek, ümmet suuru ve Islam kardesliginin olusmasini saglamak amacindaydi. Ancak Ittihat Terakki'nin darbesi sonucu iktidari elinden alinan Abdülhamid'in bu düsüncesi, bir "ütopya"dan öteye geçmedi. Son yillarda yayinladigi önemli arastirma kitaplari ile dikkat çeken Orhan Kologlu, bu faaliyetleri Panislamizm olarak degerlendirmenin yanlis olacagini belirtiyor. Çünkü Abdülhamid döneminde Ittihad-i Islam hareketi, fikri ve sahsi gayretlerin ötesine geçebilmis degildi. Oysa bir hareketin "Pan" niteligini kazanabilmesi için bir örgütünün ve siyasi hedefinin olmasi gerekiyor. Nitekim, Abdülhamid'in dünyanin dört bir yanina gönderdigi "misyoner" ruhlu kisilerin Osmanli Devleti içinde öyle söylenildigi gibi bir teskilatlari yoktu. Bu kisiler padisaha bagli olarak görev yapan gönüllü kimselerdi. Ittihatçilara göre ise, emperyalistlere karsi ciddi bir mücadele verebilmek, bütün Islam dünyasini harekete geçirmekle mümkündü. Bunu gerçeklestirmek için de bir örgüte ihtiyaçlari vardi Ittihatçilarin. Ayrica politikacilari güvenilir bulmayan Ittihatçi kurmaylara göre bu örgüt, gizli bir örgüt olmaliydi.


TESKlLAT-I MAHSUSA: Ilk GlZLl ÖRGÜT
Harbiye Naziri Enver Pasa'ya bagli olarak 1913 yilinda kurulan Teskilat-i Mahsusa'nin daire baskani, Süleyman Askeri Bey idi. Dr. Philip H. Stoddard'a göre 1916 yilinda personel sayisi 30 bin kisiye ulasan örgüt ajanlarinin büyük bir kismi, uzmanlardan olusmaktaydi. Örgütte doktorlar, mühendisler, gazeteciler, politikacilar ve subaylarin yanisira, geçmisi oldukça karanlik ama sadakatlerinden kusku duyulmayan gerilla savasi uzmanlari da yer aliyordu. Böylesine zengin bir "ajan kadrosu" na sahip olmasina ragmen Türkçe ve yabanci dillerde yayinlanan kitaplarda Teskilat-i Mahsusa'dan pek sözedilmemesi, sözedenlerin de yeterince bilgi vermemesi, Stoddard'a göre teskilatin faaliyet alani ve personel sayisini gizli tutmakla yükümlü olan Osmanli devlet adamlarinin bir taktik basarisiydi. Bu asrin ilk çeyreginde faaliyet gösteren Teskilat-i Mahsusa, o yillarda dünyanin en güçlü ve en etkin örgütlerinden biriydi. Ortadogu ve Kuzey Afrika basta olmak üzere üç kitada örgütlenen Teskilat-i Mahsusa ajanlarmm pek azi örgüt mensubu olarak taniniyordu. Resmi üyelik listeleri bulunmamakla birlikte Kusçubasi Esrefe göre böyle bir listenin yayinlanmasi, Ortadogu'daki birçok devlet adamini rahatsiz edecekti.

Ilk örgütlü gizli hareket

Abdülhamit dönemi sanildiginm aksine sadece romantik Islamcilik dönemidir. Panislamcilik yapacak ne örgüt ne kadro vardir. Abdülhamit Bati'ya karsi yalniz Islamcilik alternatifi kullanabilecegini vurgulamistir. Abdülhamit yillari hem Osmanli, hem Islam ve hem de dünya kamuoyunda Islamcilik fikri olustu. Bu fikri pratige döken Ittihat Terakki oldu. Bu fikir Trablusgarb Savasi'nda Enver Pasa'nin kafasinda dogdu. tstanbul'a dönünce hükümet darbesi yaptilar. Enver Pasa'nin sahsina bagli kurulan Teskilat-i Mahsusa devleti kurtarma gayesi ile ilkeleri ve hedefleri olan bir örgüttü.

Teskilat genelde Ittihat ve Terakki'nin askeri kanadina hizmet etti. Dünya Savasi sirasinda cihat ilanini duyurmak için faaliyet gösterdi. Ama devletin içinde bulundugu sosyoekonomik durumun yetersizligi örgütü iflas ettirdi. Ittihatçilari takdir etmek lazimdir ki, bütün Islam dünyasina emperyalistlere karsi mücadele dinamizmini bu teskilat ile vermislerdir. Teskilat-i Mahsusa'dan asil Mustafa Kemal, îstiklal Harbi'nde ürün alir, maceracilari tasfiye eder. Teskilat-i Mahsusa üyeleri diger gizli örgütlerin yaninda Anadolu Ajansi (AA) muhabiri olarak da kurulus yillarinda hizmet ettiler.



Casusluk ve karsi casusluk faaliyetleri tarih boyunca olagelmisti ama, dogrusu bunun Batili anlamda müesseselesmesi ilk olarak Teskilat-i Mahsusa ile gerçeklesti. Abdülhamid dönemi de dahil, bundan önceki dönemlerdeki casusluk faaliyetleri padisahin sahsina bagli olarak yapildigi için, saglikli bir örgüt yapisi olusturmak da pek mümkün degildi.



Teskilattaki ünlüler
Enver Pasa, Binbasi Süleyman Askeri, Esref Kusçubasi, Rauf Orbay, Çerkes Ethem, Abdulaziz El-Sinusi, Dr. Esat Isik Pasa, Hüsamettin Ertürk, Mehmet Akif Ersoy, Cezayirli Emir Ali, Afyonlu Ali Çetinkaya, Ali Fethi Okyar, Binbasi Misirli Aziz Ali Bey (sonradan Misir ordusunda general), Nuri Killigil (Enver'in kardesi sonradan önemli sanayici), Binbasi Fuat Bulca (sonradan THK Baskani), Tegmen Islam Bey (Fuat Pasa'nin oglu), Binbasi Mustafa Kemal Bey, Yüzbasi Manastirli Nuri Conker (Osm. Meclisi Mebusan azasi), Dr. Refik Saydam (sonradan bakan ve basbakan), Piyade Yüzbasi Çerkes Resit (Çerkes Ethem'in agabeyi), Tegmen Yakup Cemil (1916'da vatana ihanetten asildi), Dr. Bahattin Sakir, Mithat Sükrü Bleda, Ohrili Eyüb Sabri, Fuat Balkan, Teymen Hilmi Musallimi (1915 Süveys Kanali Harekati'nda Kürt mücahitlerin komutani, Said Halim Pasa'nin katibi), Ismail Canbulat (1926 îstiklal Mahkemesi'nde asildi), piyade subayi Rasuhi (sonradan Mustafa Kemal'in yaveri), Filibeli Hilmi Bey (Ittihat Terakki Müfettisi, 1926'da asildi), Serif Burgiba (Habib Burgiba'nin babasi), Arabistan'da îbn-ür Resid.

(P.H.Stoddard'in Esref Kusçubasi'ndan dinleyip hazirladigi listeden derlenmistir.)




FAALIYETLERlN SONUÇLARI
1911-1918 yillari arasinda Orta Dogu-Orta Asya, Güney Asya, Kuzey ve Orta Afrika'da casusluk, karsi casusluk, propaganda ve çesitli operasyonlar yapan Teskilat-i Mahsusa'nin faaliyetleri, Osmanli Devleti'nin yenilmesiyle resmen sona erdi. Teskilat için çalisan pek çok Arap Osmanli vatandasi isgal altindaki kendi ülkelerine dagildilar.

Bütün bu gelismelerden sonra faaliyetler, örgüte bagli kalmaksizin, bir sekilde devam etti.
Teskilat-i Mahsusa'nin vazife telakkisi
Esref Kusçubasi anlatiyor, "îçimizde kimsenin kaybedecek birseyi yok. Davamizin hakli olduguna ve çalismalarimizin mühim olduguna inanmistik. Sonunda kazanamayacak olusumuzu gözardi etmeye meyyaldik. Hiç degilse, harbin sonunda etrafimizdaki dünya çökmeden, ufak tefek bir kaç zafer kazanabilirdik. Durmadan çahstim... Bu ise gönül vermistim, mantik ne derse desin.. hiçbir zaman filozofyahut siyasetçi olmadim ve bu isten iyi dostlar, yara izleri ve kalça çikigi, birkaç madalya ve memleketim için çok iyi dögüçtügümü bilmenin verdigi tatmin disinda hiçbir sey elde etmedim."



Türk-Arap iliskileri üzerine önemli çalismalar yapan Doç. Dr. Zekeriya Kursun'un arastirmalari sonucunda vardigi neticeye göre, Kuzey Afrika'daki bagimsizlik mücadelelerinde Teskilat-i Mahsusa'nin bir hayli etkili oldugu görülüyor. Mesela Sekip Arslan Kuzey Afrika'da milli mücadele fikrini yayarken Sadik El-Husri, Arap Birligi'nin fikir babaligini yapiyordu ve bu kimselerin teskilat ile iliskileri vardi.

Teskilat-i Mahsusa batmakta olan bir devletin askeri istihbarat örgütü niteligini tasiyordu. Bu niteliginden dolayi da parlak basarilar elde etmesi nerdeyse imkansizdi. Orhan Kologlu devletin içinde bulundugu sosyo ekonomik durumun örgütü iflasa sürükledigini söylerken, Dr. Haluk Dursun bu çöküsü teskilatin rakiplerinin gücüne ve dünyanin en iyileri olmasina bagliyor. Dursun "Teskilat-i Mahsusa amatör bir ruhla ve çok genis bir cografyada yüksek performansi ile faaliyet göstermistir. Devlet tecrübesi ve felsefesinden dogmus bir strateji yerine pratik eylem ve militanlik ruhundan kaynaklanan bir hareketti Teskilat-i Mahsusa. En büyük handikap ve dezavantajlari ise karsilarinda rakip olarak bu konuda dünyanin en iyisi îngiliz Entelijans servisi ve E.T. Lawrence'in bulunmasiydi" diyor. Ancak Zekeriya Kursun, teskilatin karsi casusluk faaliyetlerinde küçümsenmeyecek basarilar elde ettigini, Serif Hüseyin isyaninin diger Arap bölgelerine yayilmasinin, teskilatin çalismalari sayesinde önlendigini ve Arabistan'da îbn Resid, Yemen'de ise îmam Yahya'nin savasin sonuna kadar Osmanli Devleti'ne bagli kaldigini hatirlatiyor.

MlLLl MÜCADELE VE TESKlLAT-I MAHSUSA

Bütün olumsuzluklara ragmen Mütareke Devri Istanbul'unda ve Anadolu'sunda Teskilat-i Mahsusa'nin faaliyetleri durmak bilmedi. Zamana ve zemine çok çabuk adapte olup faaliyete geçebilen bu örgüt mensuplari Istanbul'da Milli Kongre olarak bilinen cemiyeti de olusturdular. Tarihçi Dr. Haluk Dursun "Mütareke Devri Istanbul'unda Milli Kongre çatisi altinda birlesen ve milli direnisi destekleyen eski Teskilat-i Mahsusaci; bilim, fikir adamlari, sanatçilar, doktorlar, gazeteciler yani imparatorluk entelektüelleri özellikle yabanci dilde gazete, kitap çikararak milli tezleri dünya kamuoyunda savunmuslardir. Ayrica o sartlarda Cenevre, Paris, Budapeste, Londra gibi merkezlerde kitap, gazete yayinlamak imparatorluk kadrosunun vizyon ve misyon bakimindan seviyesini gösterir" diyor.

1918'de resmen sona eren Teskilat-i Mahsusa faaliyetleri devam eder. Kara Kemal, Kara Vasif, Baha Said öncülügünde Karakol Cemiyeti kurulmus ve Milli Mücadele'nin temeli atilmisti. Bunlar hem Anadolu'ya silah ve asker geçirilmesini saglamislar hem de Mustafa Kemal'in faaliyet ve kongresinde bunlar olusturdu. Adeta Enver Pasa'nin kurup harekete geçirdigi Teskilat-i Mahsusa'dan asil Mustafa Kemal ürün aldi. Yrd. Doç. Dr. Süleyman Beyoglu, Milli Mücadele'yi Teskilat-i Mahsusa'nin teskilatlandirdigini bütün gizli örgütlerin bu teskilatta çalisarak tecrübe kazanmis kisilerce kuruldugunu belirterek "însan ve silah kaçirmaktan propaganda ve casusluk hizmetlerine kadar ciddi hizmetler yaptilar. Mustafa Kemal bu örgütlerin farkindaydi" diyor. Mustafa Kemal bir süre beraber çalismayi uygun gördügü bu etkin gizli teskilatlarla daha sonra hesaplasma yoluna gitti. Bu çatisma tarihçilere göre kaçinilmazdi.

Philip H. Stoddard'in Esref Kusçubasi'ndan aldigi teskilat listesinde de görüldügü gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal'in de teskalatla iliskisi olmustu. Mustafa Kemal teskilatla iliskisi Trablusgarp Savasi'nda mahalli milisleri örgütlemekle baslamisti. Mustafa Kemal daha sonra Enver Pasa ile olan ihtilafi nedeniyle teskilata biraz mesafeli durmayi tercih ediyor. Orhan Kologlu'nun belirttigine göre de Enver Pasa Trablusgarp'ta Bedevi Araplar'la bir Islam imparatorlugu kurabilecegini raporlarina yazarken Mustafa Kemal dönemin genelkurmayina bedevilerle hiç bir is yapilamayacagina dair bir rapor gönderiyordu. O dönemde teskilat henüz kurulmamasina ragmen fiili olarak görev yapiyordu.

Gerek Istiklal Savasi'nda gerekse cumhuriyet sonrasinda önemli roller oynayan Rauf Orbay, îstiklal Mahkemeleri'ne baskanlik eden Ali Çetinkaya, Cumhuriyet döneminin önemli isimlerinden Ali Fethi Okyar, T.C'ye bakanlik ve basbakanlik yapan Dr. Refik Saydam, Atatürk'ün yaveri piyade subayi Rasuhi, THK Baskanligi yapan Fuat Bulca, îstiklal Marsi'nin yazari ve Kurtulus Savasi'nin manevi dinamiklerinden Mehmet Akif Ersoy da teskilatta çalismisti.

------------------------------------------------------------------

MİT'in çekişmelerle dolu gizli tarihi!
15 Temmuz 2007 11:05


Teşkilat-ı Mahsusa'dan bu yana faaliyetleri, mensupları ve işleyişi en çok merakedilen konuların başında gelen MİT'in bilinmeyen bir çok yönüne ışık tutuyor.
--------------------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------------------


Türkiye'nin istihbarat geçmişi, tarih araştırmalarının en netameli, en çetrefil kısmını oluşturuyor. Modern milli istihbaratın başlangıcından itibaren yaklaşık yüz elli yıllık zaman diliminde geriye doğru yolculuk yapmanın önünde epey engel var. İstihbaratın, doğası gereği, "gizli saklı" bir faaliyet olması bu engellerin başında geliyor. Ayrıca Türkiye'nin, Ermeni ve Kürt meselesi gibi 20. yüzyıla çeşitli dönemlerde damgasını vurmuş ve uluslararası nitelik kazanmış iki temel sorunla uğraşması Türkiye'deki istihbarat araştırmalarını daha hassas kılıyor. Bu açıdan, değil beş on yıl öncesine dair araştırma yapmak, Teşkilatı Mahsusa'nın yaklaşık 100 yıl önceki faaliyetlerine dair belgelere ulaşmak dahi zor.

Bu yazı dizisi için görüştüğümüz emekli istihbaratçılardan Cevat Öneş, Nuri Gündeş, Burhan Basgün ve Yavuz Ataç kamuoyunun bilmediği ve merak ettiği konularda önemli açıklamalarda bulundular. Yüz yüze ya da telefonla konuştuğumuz, tanıdıkları vasıtasıyla temas kurduğumuz kimi istihbaratçılar, çeşitli sebeplerle yazı dizisinde isimleriyle görüş beyan etmeyeceklerini belirttiler. Aralarında bugüne dek hiç konuşmayanların da bulunduğu bazı istihbaratçılardan açıklama yapmak isteyenler oldu, ancak onlarla da zaman konusunda anlaşma sağlanamadı. Sonuçta dizide adı geçen bütün MİT mensuplarına ulaşıldı ve cevap haklarını kullanabilecekleri kendilerine bildirildi. SABAH'ın, farklı kaynaklardan yararlanarak hazırladığı bu yazı dizisi, Türk istihbarat tarihinin kimi bilinmeyen yönlerine ışık tutmayı amaçlıyor.

Milli İstihbarat Teşkilatı'nın, tarihte ilişkilendirildiği Türk istihbarat örgütlerinin başında Teşkilatı Mahsusa geliyor. Ne var ki, modern Türk istihbaratının köklerini, Birinci Dünya Savaşı yıllarında dünyanın çeşitli bölgelerinde faaliyet yürütmüş, dışa dönük bu yarı askeri örgütten ziyade 19 yüzyılın sonu ve 20 yüzyılın başına dek hâkim olan İstibdat Devri'nde içe dönük çalışan, Sultan II. Abdülhamit'in gizli hafiye örgütü "Yıldız"da aramak daha doğru. Başta Sherlock Holmes'un maceraları olmak üzere pek çok polisiye yazın ürününü Yıldız Sarayı'nda özel bir büro kurdurarak tercüme ettirip okuyan II. Abdülhamit, Türk tarihinde yalnızca istihbaratın değil, psikolojik harbin de ilk uygulayıcısı olarak nitelendirilebilir. Türk gizli teşkilatlarının temeli Yıldız ile atılmıştı. MİT'in İstanbul Bölge Başkanlığı'nın Yıldız'a kurulmuş olması da elbette bu tarihi olguyla doğrudan ilişkili. 1880 yılında kurulan "Yıldız İstihbarat Teşkilatı", MİT'in resmi tarihçesini yazan teşkilat mensubu Dr. Erdal İlter'e göre, özel çıkarlara hizmet veren bir kuruluş haline gelmişti. Bunda, pek çok uzmanın belirttiği üzere, Yıldız'ın "jurnalci" yapısının büyük etkisi var. Abdülhamit hatıralarında, bugün hâlâ etkileri görülen bu istihbarat anlayışını savunurken, "Doğrudan doğruya şahsıma bağlı bir istihbarat teşkilatı kurmaya karar verdim. İşte düşmanlarımın jurnalcilik dedikleri şey budur" demişti.

CIA'YA İLHAM VEREN ÖRGÜT
Yıldız'ın kurulmasında İngilizler etkili olurken, Teşkilatı Mahsusa ise İttihatçıların genel politikasından ötürü Alman etkisinde kalacak ve Eşref Sencer Kuşçubaşı gibi neferler, meşhur İngiliz casusu Lawrence ile Arabistan'da mücadele etmek zorunda kalacaktı. Başta, Şuayyibe'de intihar eden Teşkilatı Mahsusa Reisi Süleyman Askeri olmak üzere 30 bin kişilik örgüt kadrosunun çoğu yurtdışında faaliyet gösterdi. Öğretim üyesi Kaya Karan'ın MİT mensupları için hazırladığı "Türk İstihbaratının Tarihçesi" adlı çalışmada, Teşkilatı Mahsusa'nın amacı, "İhanet şebekelerini ortadan kaldırmak, dışarıdaki belirli hedeflere karşı sabotajlarda bulunmak, Osmanlı topraklarındaki gizli servislere karşı mücadele etmek" olarak açıklanıyor. Karan'ın sözünü ettiği yöntemler teşkilatın, 1947'de kurulan ABD gizli servisi CIA'e bile ilham verdiği tezini destekler nitelikte. Amerikalı bir araştırmacının Birinci Dünya Savaşı'ndan yıllar sonra Türkiye'ye gelip Eşref Sencer Kuşçubaşı ile görüşmesi de ilginç bir ayrıntı olarak gizemini koruyor.

'Hiçbir darbe gizli olmadı'
MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, 2005'te emekliliğinin ilk yılında Kürt sorunu hakkında yazdığı makaleler ile dikkatleri üzerine çekti. Öneş'in açıklamaları, MİT'in emekli bir yöneticisi üzerinden kamuoyu oluşturma girişiminin bir parçası olarak yorumlandı. Şimdiki Müsteşar Emre Taner ve bir önceki Müsteşar Şenkal Atasagun ile Hiram Abas, Ertuğrul Güven, Sadi Sağdam, Mehmet Eymür ve Mikdat Alpay gibi MİT'in 42 yıllık tarihine damgasını vuran "sivil" isimler teşkilata Fuat Doğu döneminde katılmıştı.

Aynı dönemde 1966'da MİT'e giren bir isim daha vardı. Cevat Öneş, askerliğini yedek subay olarak Fuat Paşa'nın yanında yaptığı için teşkilata çağrılmıştı. İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu olan Öneş, aslen Bodrumlu. Ailesinin Öneş'e, Cevat ismini vermesinin de ilginç bir öyküsü var. Cumhuriyetin ilk yıllarında Öneş'in dedesi Bodrum Müftülüğünü yürütüyormuş. O dönemde, yazdığı bir öykü yüzünden İstiklal Mahkemesi'nde yargılanıp Bodrum'da üç yıl sürgün cezasına çarptırılan yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı da (Halikarnas Balıkçısı) kasabaya gelmiş. Cevat Öneş'in dedesi, Kabaağaçlı ile samimi olmuş. Hatta öyle sıkı fıkı olmuşlar ki Cevat Şakir, "Her gün polise imza vermek yerine müftüye görünsem olur mu?" demiş. Polis de bu öneriyi kabul etmiş. Ünlü yazar, her gün Bodrum Müftüsü'ne gelip "Ben buradayım" diyormuş. Müftü de çok sevdiği yazar arkadaşı Cevat Şakir'in adını, ilerde MİT mensubu olacak torununa vermiş.

LİBERAL DEMOKRAT MİT'Çİ
MİT'te Psikolojik Harekât Başkanlığı ve Müsteşar Yardımcılığı gibi önemli görevlerde bulunan Öneş'in çalışma alanlarından biri de Kürt sorunu ve terördü. Çalışma arkadaşları, Öneş'in Teşkilat'tayken de "liberal demokrat" biri olduğunu söylüyorlar. Öneş, MİT'te sivillerin sayıca her zaman çoğunlukta olduğunu, ancak darbe dönemlerinde askerlerin ağırlığının arttığını belirtiyor. Öneş'e göre, askeri müdahaleler MİT'i geri bırakan asıl etkenlerdi. Çünkü MİT'in güvenlik anlayışı darbelere göre şekillendi. Demokratik süreç kesintiye uğrayınca istihbarat teşkilatı da geri kaldı.

Öneş'in görüşüyle paralellik taşıyan bir tarihi olgu var. MİT'in, kimi darbe ya da muhtıraları bağlı bulunduğu Başbakanlardan bile gizlediği biliniyor. Cevat Öneş bu konunun siyasi açıdan biraz istismar edildiği görüşünde. Öneş, "Türkiye'de hiçbir darbe gizli olmadı. Geliyorum demeyen bir darbe hiç olmadı. Bugün olsa kurumsal yapının gereği neyse o yapılır" diyor. Öneş, MİT'in, Türkiye'nin kendine has koşullarından ötürü hep içe dönük çalışmak zorunda kaldığını belirtiyor ve şunları söylüyor: "Soğuk Savaş döneminin algılamalarıyla bugünkü şartlar arasında büyük farklar var. Türkiye bugüne kadar nasıl bir siyasi ve askeri konsept içinde olduysa MİT de buna paralel bir anlayış geliştirmiştir. Ama artık MİT'in sebepler üzerinde bir bakış açısı geliştirmesi gerektiği muhakkak."

Filiz Akın sürgünleri
MİT'TE 1990'lardaki iç çekişmenin kökeni Sönmez Köksal'ın teşkilatın başına atandığı döneme dayanıyor. 1992'nin Kasım ayında göreve gelen Köksal, -bazı çalışma arkadaşlarının ifadesine göre- ileri görüşlülüğüyle teşkilatta kısa sürede saygınlık kazanmıştı. MİT eski Yurtdışı Operasyon Başkanı Yavuz Ataç SABAH'a o dönemde MİT'te yaşanan çekişmeyi gözler önüne seren şu olayı anlattı: "Sönmez Bey'in çevresinde, onu etkileyen birkaç kişi vardı. Bu kişilerden biri Mehmet Eymür, biri de Köksal'ın Mülkiye'den arkadaşı olan Yavuz S. idi. Yavuz S. önce müsteşarın müşaviri oldu, ardından da Müsteşar Yardımcılığı'na getirildi. Sönmez Bey, bizim bulunduğumuz dairenin başına da Zafer Ö. adlı teşkilat mensubunu getirirken bana 'Sen de yetkili olacaksın' dedi. O dönemde henüz Eymür dönmemişti. Eymür, döndükten sonra müsteşarın özel hafiyesi gibi çalıştı. Bunun şöyle de bir örneği var: Ordudan MİT'e geçmiş dört subay vardı. Sönmez Bey'in eşi malum tanınan bir sanatçı, Filiz Akın. Onun hakkında konuşuyorlarmış. Eymür de bu konuşmaları kaydediyor, dökümünü götürüp Müsteşar'a veriyor. Sonra bu adamların dördü de başka illere tayin oldu."



Tarkan'ın dedesi teşkilatçıydı
Türk istihbarat örgütleri için faaliyetlerde bulunmuş en ünlü Türk şüphesiz Mustafa Kemal'di. 15 Ekim 1911'de Tanin Gazetesi muharriri Mustafa Şerif sahte kimliğiyle Mısır üzerinden Trablusgarp'a geçen Mustafa Kemal, burada casusluk faaliyetlerinde bulunmuştu. Resmi kayıtlara göre Teşkilatı Mahsusa için çalışanlar arasında Enver Paşa, Lawrence'ın verdiği 2 milyon sterlinlik rüşveti reddeden Enver Paşa'nın amcası Halil Paşa (Mason Kaya Paşakay'ın dedesi), Eşref Sencer Kuşçubaşı, Mehmet Akif Ersoy, Said-i Nursi ile Dr. Nazım ve Mithat Şükrü Bleda gibi ünlü masonlar vardı. Teşkilat için çalışan bir başka ilginç isim de ünlü popçu Tarkan'ın büyük dedesinin kardeşi Ali Dursun Kaptan idi. Ali Dursun Bey, Kafkas-Doğu cephesindeki faaliyetlerinin bir kısmını oğlu ünlü Turancılardan Dr. Fethi Tevetoğlu'na anlatmıştı. Popstar'a, meşhur çizgi roman kahramanı Tarkan'dan esinlenerek "Tarkan" adını veren de Ali Dursun Bey'in oğlu Fethi Tevetoğlu (Tarkan'ın


alıntıdır...
__________________
...zamansız şehre dönmek...
*AHISKALI* isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 20.12.2008, 20:15   #2
HAYALKAFE
Yiğido
 
HAYALKAFE - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
HAYALKAFE Şuan HAYALKAFE isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.01.2013 21:24

Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 136
Tecrübe Puanı: 698 HAYALKAFE isimli Üye Tecrübe Puan?n?zını Kapatmıştır.
Standart Cevap: TEŞKİLAT-I MAHSUSA

gerçekten enteresan özellikle mensupları çok ilginç
__________________
...VAKİTSİZ BİR SONBAHAR AKŞAMINDAYIM...
HAYALKAFE isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


WEZ Format +2. ?uan Saat: 16:22.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.