|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
Sivas'ımız Hakkında Bilinmeyenler, Sivas'ımızı Tanıtalım Burada güzel kentimiz Sivas hakkında değişik Bilgiler verebilir veya yorumlayabilirsiniz. Sivas'ımızı güzelliklerini anlatalım |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
08.05.2007, 00:08 | #1 |
Usta Yiğido
Serd@r Şuan
Son Aktivite: 08.03.2023 15:27
Üyelik Tarihi: 06.11.2005
Yaş: 46
Mesajlar: 1.997
Tecrübe Puanı: 911
|
SİVAS ile ilgili yazılar ve efsaneler!
Semertepe Efsanesi
Koruköy sınırları içerisinde ve köyün doğusunda bulunan bir tepedir. Belli mevsimlerde burasının yemyeşil olması nedeniyle, ziyaret edenler için bu ziyaret yeri, hayatı, canlılığı, insanın içindeki yaşama sevincini ifade etmektedir. Rivayete göre, Allah dostlarından bir ermişin yolu bu bölgeye düşer. Ziyaret tepesi denilen bölgede otların içerisinde hayvanının semerini kaybeder. Sonra semersiz olarak yoluna devam eder. O gece köyden birisi rüyasında, semerini kaybeden kişinin aksakallı birisi olduğunu görür. O şahıs kendisini, tepede semerini kaybeden kişi olarak tanıtır. Bu civarda yaşayanlar, semerini kaybeden ve rüyaya giren kişinin Seyyit Battal Gazi Hazretleri olduğuna inanırlar ve bu inanç günümüze kadar da devam eder. Bu nedenle bu ziyaret yerine semertepe ziyareti adı verilmiştir. Ziyaret olarak bilinen bu tepede bir ağaç, ağacın yanında da bir çeşme bulunmaktadır. Söz konusu ziyaret yerinin, o bölgedeki Borular, Koruköy, Altınca, Kılıçlar, ve Delice köyleri tarafından ziyaret edildiği belirtilmektedir. Ziyaretçiler, Hıdrellez ve Nevruz bayramlarında ailecek bu tepeye gelirler. Gelirken imkanları ölçüsünde yanlarında kurbanlarını, yiyecek ve içeceklerini getirirler. Herkes getirdiği kurbanını kesip onun etiyle beraber getirdikleri yiyecekleri yiyerek şifalı olduğuna inandıkları çeşmeden su içerler. Bolluk ve bereket getirsin düşüncesiyle ziyaret edilen yere para atarlar. Sağlık ve mutluluk getirir inancıyla, ziyaretin toprağından yerler. Genç kızlar, kısmetlerinin açılması, işsizler de iş sahibi olabilmeleri için ağacın dallarına çaput (ip) bağlarlar (Batıl inanış ama). Ayrıca özellikle Haziran ayında olmak üzere Hızır-İlyas orucu tutanların tuttukları oruçları bu tepede açmayı makbul saydıkları verilen bilgiler arasındadır. Not:Bunlar birer efsanedir
__________________
๑۩۞۩๑ TÜRKiYE ๑۩۞۩๑
|
04.06.2008, 02:46 | #2 |
Usta Yiğido
Serd@r Şuan
Son Aktivite: 08.03.2023 15:27
Üyelik Tarihi: 06.11.2005
Yaş: 46
Mesajlar: 1.997
Tecrübe Puanı: 911
|
SİVAS'IN SESLERİ VE TATLARI
Bazı kentler vardır ki, yaşamımda özel bir yerde dururlar. Bunlardan biri de Sivas’tır. Çünkü atalarımın kentidir. Annem ve babam bu kentin sınırlarında doğup büyümüştür. Benim anılarımda ise çok az da olsa bu kentle ilgili masallar, türküler, aşıklar ve yemekler yer alır. Kulaklarım ve damağım Sivas’ın sesleri ve tatlarıyla dolup taşmıştır. Sivas, çocukluk anılarımı süsleyen ikinci kent. Zaten çocukluğum topu topu üç kentte geçti: Ankara, Malatya, Sivas... Sonrası hep İstanbul. Çocukluk, gençlik, orta yaşlılık ve yetişkinlik. En çok anım İstanbul’la ilgili tabii ki... En azı da Sivas’tan. İki aylık yaz tatilinde insan ne kadar anı biriktirebilir ki? Nüfus kağıdımın şehir hanesinde Sivas, kaza hanesinde ise Yıldızeli yazar. Yıldızeli, annem ile babamın doğum yeri. Orada doğup büyümüşler. Babam aslında Yavu Köyü’nden bir Çerkez. Annem ise köklü ailelerden Yaraşlar’ın kızı. Anılarımın çoğu, Ankara’dan Sivas’a giden karayolunun hemen üstünde yer alan çok büyük bir çiftlikle ilgili. İlkokulu bitirmiş, yaz tatili için çiftliğe gitmiştik. Yaşamımın birçok ilkini orada gerçekleştirmiştim: Harmanda düven sürmüş, çobanla koyun sürülerini otlağa götürmüş, yayık yaymış, traktöre binmiş, suyun kaynağından doya doya içmiş, ata binmiş, eşekten düşmüş, turna kuşu görmüş, tüfek atmış, süt sağılmasını seyretmiş, Kangal köpeklerine yal hazırlamış, madımak toplamış, köstebek kovalamış, çermikte yüzmüş, babamın sarhoş olduğunu görmüştüm. Bunların hepsini tüm ayrıntılarıyla hatırlıyorum. Bir de Yavu Köyü’ndeki Çerkez düğünü bir sinema karesi gibi gözümün önünde. O yıllarda Çerkez kızlarının modern giyimleri beni şaşırtmıştı. Tıpkı İstanbul’daki kızlara benziyorlardı. Annem Çerkez olmadığı halde öylesine güzel oynamıştı ki, şaşırıp kalmıştım. Anılarımın özeti bu kadar. Sivas’ı o yaşlarda görmemiştim. Çok sonraları askerlik işlemleri için gitmiş, yarım gün kalıp dönmüştüm. O gidişimden aklımda kalanlar ise lise ile vilayet binasıydı. Sokaklar, insanlar, ünlü medreseler, camiler anılarımda hiç yer almamıştı. Onun için son gidişimde, aslı Sivaslı bir yabancıdan başka biri değildim. SİVAS’IN GEÇMİŞİ Sivas’ı tanımaya caddelerinden ve sokaklarından başladım. Apartmanlar, apartmanlar, apartmanlar ve kentin biraz dışarısında yükselmeye başlayan siteler. Yani her yerde rastlayabileceğim binalara bakarak, Sivas hakkında bir düşünce oluşturamazdım. Caddelerde neşe içinde yürüyen erkekli kızlı gençlerin ise kente enerji dolu bir görünüm kattığını söyleyebilirim. Üniversite, her kentte olduğu gibi Sivas’ta da günlük yaşama hareket getiriyordu. Aslında Sivas’ı anlayabilmek için, geçmişe doğru uzun bir yolculuk yapmak gerekiyor. Şehir merkezi yakınlarındaki Toprakkale Höyüğü’nde bulunan Hitit yerleşimine ait kalıntılar, kentin yaşı hakkında eldeki en önemli ipuçları. Pontus kralları, Romalı generaller, Ermeniler, Selçuklular, Danişmentler, İlhanlı İmparatorluğu, Osmanlılar, pek çok stratejik yolun kesiştiği Sivas’ı ellerinde tutabilmek için epey kan dökmüştü. Sivas, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında da çok önemli bir rol oynamıştı. Sivas Kongresi ile birlikte, Anadolu İstanbul’a karşı bayrak açmıştı. Cumhuriyet Meydanı’nın karşısındaki parkta oturup o olayların gerçekleştiği mekanları seyretmek, Türkiye’nin dört bir yanından gelip bugünün oluşmasını sağlayan kişilerin, meydanda bir aşağı bir yukarı gidişlerini düşlemek beni adını koyamadığım bir duyguyla sarıp sarmaladı. Parktan kalkıp Muzaffer Buruciye Medresesi’ne gittim. 1271’de yapılan medresenin süslü kapısını seyretmeye doyamadım. Çay bahçesine dönüştürülen avluda oturup demli bir çay eşliğinde tarihi yudumladım. Sonra biraz ilerideki Çifte Minareli Medrese’ye gittim. Erken Türk dönemi medreselerinin vazgeçilmez bir parçası olan çini süslemeli tuğla minareler beni adeta büyüledi. Medresenin hemen yanı başındaki tarihi hamam yıkıntısının duvarlarına oturup minareleri uzun uzun seyrettim. Gök Medrese inşaat iskeleleriyle çevrelendiği için pek yaklaşamadım. Duvarına asılı bir afişte, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kentte onarılmamış tarihi eser bırakmayacağı müjdesini okuyunca sevindim. Diğer medreseler, camiler, türbeler, cana yakın insanlar... Gezip gördükçe Sivas’ı daha çok sevdim, daha çok benimsedim. ANILARIMDAKİ LEZZETLER Sivas’a, yabancı olmadığım yemekleri bir kez daha tatmak için gelmiştim. Çoğu yemek, yıllarca evimizin mutfağında pişmişti. Annemin en favori yemeği içli köfte ile pastırmalı madımaktı. Babaannemin patatesli, çökelekli sac katmerlerine doyum olmazdı. Soğuk kış günlerinde evin içi buram buram kavurma herlesi yani un çorbası kokardı. Nedense mercimekli bulgur pilavına burun kıvırırdım o yaşlarda. Şimdi ise "olsa da yesem" diye can atıyorum. Bir çeşit yoğurtsuz mantı olan hıngel ile çullama böreği ise hálá en sevdiğim tatlar sıralamasının baş köşesinde yer alıyor. İşte böylesine yakın olduğum yemeklerin tadını hatırlamak, lezzet duraklarını keşfetmekti niyetim. Önce Sema Hanım’ın Yeri’ne (346-223 94 96) uğradım. Mutfakta başta Sema Hanım olmak üzere kadınlar çalışıyordu. Sivas’ın yerel yemeklerinin birçoğunu burada bulmak olasıydı ama ben peynirli gözlemeyi seçtim. Malzemesi bol gözleme sac üstünde kıvamında pişirilmişti. Kendimi tutmasam bir de patatesli yiyebilirdim. Karnım doymasına rağmen gözüm içli köftede, su böreğinde, hele hele Özbek pilavında kaldı. Sonra Sofa Ev Yemekleri (346-224 80 15) lokantasında tam bir ziyafetin ortasına düştüm. Önden yoğurtlu çorbaların kralı peskütan çorbası, sonra Sivas’ın milli yemeği pastırmalı madımak, bir dilimde ıspanaklı böreği yiyince hurma tatlısına yer kalmadığını fark ettim. KİRLİ AHMET’İN KÖFTESİ Sivas’ın köftesinin çok lezzetli olduğundan haberiniz var mı? Eğer gerçek Sivas köftesini nerede yiyeceğim diye sorarsanız bütün parmaklar "Kirli Ahmet"in yerini (346-226 28 27) işaret eder. Köftecinin gerçek adı "Besler Kebap"tır ama kimse bu adla anmaz. Ahmet Usta’ya "Kirli" lakabının takılmasının nedeni çalışırken kirlenen önlüğüdür. Ahmet Usta, neredeyse 24 saat dükkandadır, köfteyi yoğurur, ocağın başından ayrılmaz. Bu nedenle de ona temiz önlük dayanmaz. Sadece et ve tuzdan oluşan köftenin, bugüne kadar yediklerimin en lezzetlisi olduğunu söyleyebilirim. Sivas’taki lezzet yolculuğumu Lalezar’da yediğim muhteşem kalbura bastı tatlısıyla noktaladım. Tüm bunları hazmedebilmek için Çerkez’in Kahvesi’nde bir sade kahve içtim. Bu kez atalarımın memleketi Sivas’ı daha yakından tanımış, yıllar önce damağıma sıvazlanan tatları bir kez daha hatırlamış oldum. Paylaşılamayan kebap Ünlü sebzeli kebabı ise Lezzetli Sivas Mutfağı (346-224 2747) lokantasında yedim. Aslında bu kebap paylaşılamayan bir kebaptı. Amasyalılar adını "Amasya Kebabı" koymuştu. Sivaslılar ise Sivas Kebabı olduğunda ısrar ediyorlardı. Tokatlılar ise bu kebabın gerçek adının Tokat Kebabı olduğu konusunda hayli sağlam deliller öne sürüyorlardı. Sivaslılara sordum, yüz yıl öncesinin kayıtlarında Sivas kebabından bahsedildiğini, bunu yapan Ermeni ustaların Sivaslı olduğunu isim vererek söylüyorlardı. Ben de uzun yıllardan beri bu kebabın asıl memleketinin Tokat olduğunu biliyordum. Ama Sivaslıların kanıtlarına da karşı çıkamadım. Onun için kebap çekişmesinde aradan çekildim. Mehmet Yaşin /Hürriyet Yayın Tarihi : 29 Mayıs 2008
__________________
๑۩۞۩๑ TÜRKiYE ๑۩۞۩๑
|
12.05.2009, 23:40 | #3 |
Yeni Yiğido
damlamm Şuan
Son Aktivite: 15.05.2009 20:09
Üyelik Tarihi: 12.05.2009
Mesajlar: 1
Tecrübe Puanı: 0
|
sivas'la ilgili bilgiler
_______KONUM________
Sivas ili Anadolu yarımadasının ortasında, İç Anadolu Bölgesinin Yukarı Kızılırmak bölümünde yer alır. İl topraklarının büyük bölümü Yukarı Kızılırmak, bir bölümü de Yeşilırmak ve Fırat havzalarında yer alır. 35° - 50° ve 38° -14' doğu boylamları ile 38° - 32' ve 40° -16' kuzey enlemleri içerisinde kalan il, 28.488 km2‘ilk yüzölçümüyle, Türkiye'nin toprak bakımından ikinci büyük ilidir. İl topraklarının Kızılırmak havzasına giren bölümünde Karadeniz iklimi, Fırat Havzasına giren bölümde ise, Doğu Anadolu iklimi egemendir. İl alanı kuzeyden Kelkit Vadisi, Doğudan Köse Dağlarının uzantıları Kuruçay Vadisi ile Yama Dağı,Güneyden Kulmaç Dağları, tahtalı Dağlarının uzantıları ve Hezanlı Dağı, Batıdan Karababa, Akdağı ve İncebel dağları gibi doğal sınırlarla çevrilidir. İdari açıdan ise, Kuzeyden Giresun, Ordu ve Tokat, Doğudan Erzincan, Güneyden Malatya, Kahramanmaraş ve Kayseri, Batıdan ise Yozgat ile komşudur. İç Anadolu’nun yüksek platoları üzerinde başlayan ve doğuya yükselen il alanı, Kuzeydoğu ve Güneydoğuda dağlık ve sarp bir kesimle son bulmaktadır. Zara:İlçemizin yüzölçümü 2456 km karedir. Zara’nın kuzey bölümü Kara Bölgesine girmekle beraber genellikle toprakları Kızılırmak havzasındadır . Kızılırmak'ın geçtiği ve aynı yönde uzanmış geniş ve ovamsı bir vadi; Kızılırmak vadisi içerisinde kalan ilçe merkezinde yükseklik 1350 m. olduğu halde bu havza dışında ortalama yükseklikler 2000-2500 m. civarındadır. Karadeniz bölgesinin ikinci sıradağları Zara sınırları içerisine girerler. Kuzey yönünde Karaçam, Tekeli (2621 m.) Beydağı (2792 m.), Gürlevik Dağı (2676m.) dağlarıyla çevrilidir. ____________FİZİKİ ÖZELLİKLERİ___________ Yeryüzü Şekilleri:Sivas ilinde ortalama yükselti 1000 m. üstündedir. Dağlar, bu dağlar arasında uzanan vadiler, çukurlarda oluşmuş ovalar ve yüksek platolar Sivas taki başlıca yeryüzü şekillerini oluşturur. Sivas İlinde ağırlıklı yeryüzü şeklini platolar oluşturmaktadır. İl alanının % 47.6 sı platolarla, % 46.2 si dağlarla, %6.2 si ise ovalarla kaplıdır. A)Dağlar: İldeki dağlar III.zamanda başlayan Alp kıvrımlaşması sırasında Kuzey ve Güney Anadolu dağ sistemleri de belirginleşmiştir. Kuzey Anadolu dağlarının güneye, Güney Anadolu dağlarının kuzeye açılan kolları il alanının büyük bölümünü kaplamaktadır. Kuzey Anadolu sistemine bağlı dağlar, Kelkit vadisiyle Kızılırmak vadisi arasını doldurarak batı-doğu doğrultusunda uzanır. Tüm Güney Anadolu''yu batıdan doğuya doğru geçen Toroslara bağlı dağlar ise Şarkışla''dan başlayıp ilin ortalarına doğru sokulur. Bu iki sıranın dışında kalan ve genellikle tek tek yükselen dağlar, ilin ikinci dereceden kabartıları durumundadır. 1.Köse Dağları : Kuzey Anadolu sıradağlarının güneye açılan en önemli kollarından biri olan Köse Dağları gerek yükselti gerek uzunluk gerek kapladıkları alan açısından Sivas''ın en önemli dağlarıdır. Yıldızeli''ndeki 2537m. Yükseltili Yıldız Dağıyla başlamaktadır. Doğuya doğru Asmalı Dağı(2406m), Tekeli Dağı(2621 m), Köse Dağı (3050 m.) ve Kızıldağ (3015 m.)ile süren bu dağlara kimi kaynaklarda Kızılırmak Yayı Dağları, kimilerinde de Yeşilırmak Yayı dağları denir. Bu yüksek sıra Doğu Anadolu Dağlarıyla birleşmektedir. Kuzeyde Kelkit Vadisine doğru yükseltisi hızla azalan Köse Dağlarının büyük bölümü Karadeniz Bölgesinde kalmaktadır. Bu nedenle Karadeniz ikliminin etkileri güçlüdür. Köse Dağlarının Kuzey yamaçları yer yer iğneli ağaçlarla, yapraklılardan meşe ve menengiç ağaçlarından oluşan ormanlarla kaplıdır. 2.Tecer Dağları : Torosların kuzeye açılan bir kolu durumunda bulunan Tecer Dağları,Gemerek-Şarkışla arasından başlar, kuzeydoğuya doğru geniş bir yay çizer ve Sivas-Kangal arasında Kulmaç Dağları adını alır. Huma Çayı Vadisi Tecer Dağlarını ikiye ayırır. Kuzeydeki sıra Çengelli, güneydeki sıra Deli Dağı adını alır. Bu iki sıra doğuya doğru uzanarak Doğu Anadolu Dağlarıyla birleşir. 3.Akdağlar: Kızılırmak Vadisinin batısından başlar. Kuzeydoğu yönünde uzanır. Sivas-Tokat ve Sivas-Yozgat sınırını oluşturur. Yıldızeli Çayı ile Kızılırmak Vadisi arasındaki üçgen alanı bütünüyle kaplayan Akdağlar, fazla yüksek değildir. Kolay geçit veren, yavaş yavaş yükselen bir kütledir. Kuzeyden azda olsa Karadeniz iklimine açık olduğu için dağların yüksek kesimleri geniş ve iğne yapraklı ormanlarla kaplıdır. Bu ormanlar İç Anadolu Bölgesinin en önemli orman serisini oluşturur. 4.İncebel Dağları : Toros sistemine bağlı olan İncebel Dağları, Gemerek yöresinde Tecer Dağlarından ayrılır. Kızılırmak vadisiyle Gemerek-Şarkışla çöküntü oluğu arasını doldurarak kuzeydoğu yönünde uzanmaktadır. Fazla yüksek olmayan, aşınarak kütleşmiş bu sıra Kızılırmakın kollarınca parçalanmıştır. En yüksek dorukları, 1712 m. Yükseltili Karayüce Tepe ile 1789 m. yükseltili Yücepınar Tepedir. Deniz etkilerine kapalı olan İncebel Dağlarında iklim çok serttir. Bu nedenle bitki örtüsünden yoksundur. 5.Yama Dağı : Volkanik yapılı bir dağdır. Çaltı suyunun kollarıyla sıkça parçalanmıştır. Divriği-Çetinkaya yöresinde çok sayıda yüksek plato tarafından kuşatılmıştır. Genellikle çıplak; bitki örtüsü bakımından fakirdir. B)Nehirler : Sivas akarsu bakımından oldukça zengindir. Ancak bu akarsulardan vadilerin dar ve derin olması nedeniyle yeteri kadar yararlanılamaz. 1.Kızılırmak: Kızıldağ tepesinin güney yamaçlarından birkaç kol halinde çıkar. İmranlı yakınlarına kadar ayrı akan kollar İmranlı önlerinde birleşerek Kızılırmak adını alır. Zaraya girer, Kösedağı eteklerinden gelen Habeş (Arap) çayını ve Zara ovasının güneyinde Acısuyu aldıktan sonra Hafik yönünde akışını sürdürür. Hafik önlerinde Koruçay ve Acı Irmakı aldıktan sonra yavaş yavaş Sivasta Tecer Çayı,Mundar Irmak, Mısmılırmak ve biraz daha batıda Yıldız Irmağını alır. Yıldızeli topraklarından geçerken Kalın Suyuyla birleşir. Şarkışlada Kaldırak Çayı, Acısu, Gemerekte Sızır Çayı, Kasımbeyli Deresini ve kaynağını Sızır Kasabasından alan Göksu Çayını aldıktan sonra Deveboynu yöresinde Sivas topraklarına veda eder. Kızılırmak Anadolunun ortasında büyük bir kavis çizerek Karadenize dökülen Kızılırmakın suyu Zaraya gelinceye kadar tatlıdır. Suyunun tuzlanması Zaradan sonra başlar. Anadoluda Türk hakimiyetinden önce, Kızılırmaka "HALYS" veya tuzlu deniliyordu. Bu isim batı kaynaklarından zamanımıza kadar gelmiştir. Bizans eserlerinde nehrin adı "HALYS" veya Alis "ALYS" olarak geçmektedir. Nehrin gerek eski ismi gerekse bugünkü batı kaynaklarındaki Türkçe karşılığı, Kızılırmakın havzasının fiziksel ve Kimyasal özellikleriyle ilgilidir. Nehrin yayıldığı alanda alçıtaşı ve tuz yatakları bulunan kumlu, kireçli ve ekseriyeti kızıl topraklar geniş yer tutmaktadır. Nehrin havzasında pek çok tuz yataklarına da rastlanır. 2.Kelkit Çayı : Gümüşhane topraklarından doğan Kelkit Çayı, Suşehri sınırıyla ilimiz topraklarına girdikten sonra dar ve derin bir vadiden akarak Koyulhisar, Reşadiye sınırlarıyla ilimiz topraklarını terkeder. Kızıldağdan çıkan Akşar ve Gemin dereleri önemli kollarındandır. Karaçam yörelerinden gelen derelerle de büyük ölçüde beslenir. Daracık vadisi kış aylarında kar tutmadığından ulaşım oldukça uygundur. Erzincan-Tokat karayolu da bu vadiyi takip etmektedir. Sivas topraklarında Kelkit Çayından pek yararlanılmaz. 3.Tozanlı Çayı: Köse Dağının batı yamaçlarından kaynaklanan Tozanlı Çayı, birkaç kaynağın birleşmesiyle meydana gelir. Yatağı oldukça meyillidir. Şerefiyeyi geçtikten sonra ormanlık yamaçların oluşturduğu derin bir vadide büyük bir hızla akışını sürdürürken küçük-büyük birçok dereyi de beraberine alarak Doğanşar önlerinde yoluna devam eder. Bu arada Asmalı ve Tekeli dağlarından akan dereler de Tozanlı Çayına ulaşır. Almus Barajı bu çay üzerinde kurulmuştur. Tozanlı Çayı da Sivas topraklarında pek fazla kullanılmaz. Samsun yakınlarında kurulan Karakaya Barajı da yine Tozanlı Çayı ile Kelkit Çayının meydana getirdiği Yeşilırmak üzerinde kurulmuştur. 4.Çaltı Çayı : Sivas''ın güney sıradağlarını oluşturan dağlardan kaynaklanan Çaltı Çayı, Yılanlı dağlarından çıkan Güneş Çayı ile Tecer, Gürleyük ve Karabel yörelerinden kaynaklanan Sincan Çayının, Divriği yakınlarında Cürek boğazında birleşmesiyle meydana gelir ve burada Çaltı adını alır. Keban Barajına kaynaklık eder. Divriği önlerinde akışını sürdüren Çaltı Çayı Sivas-Erzincan demiryolunu takip eder. Uzunluğu 180 kmyi bulmaktadır. 5.Tohma Çayı : Fırat nehrinin önemli kollarından Tohma Çayı, her ikisi de Tohma adını taşıyan iki büyük kolun birleşmesiyle meydana gelir. Bunlardan Kangal Tohması, Şarkışla sınırları içerisinde bulunan Karatonus dağlarından doğar. Kangal topraklarından geçerken Havuz yazısından geçen Havuzlu suyunu da alır. Bu suya Çamurlu da denir. Gürün Tohması Tahtalı dağlarının eteklerinden doğar. Gürün ilçe merkezi önlerinden geçerken Gökpınar ve Sazcağız derelerini de alarak yoluna devam eder. Malatya sınırları içinde Kangal Tohması ile birleşerek Fırat nehrine dökülmek üzere yoluna devam eder. C)Ovalar ve Vadiler: Sivas ilinde vadi oluşumları çok önemlidir. İlin kuzeydoğusu ve batısındaki yüksek kesimden kaynaklanan akarsular, genellikle batı ve güney yörelerinden akmaktadır. Bu hızla akışlı sular dar ve derin oluklar açmıştır. Vadiler il alanının batısında yer yer genişleyerek, il tarımında belirleyici rol oynayan alüvyonlu ovalara dönüşmektedir. Sivasta vadilerin ikinci önemli rolü de dağlar ve platolarla kaplı bu alanda belli başlı ulaşım kanallarını oluşturmalarıdır. Yerleşim merkezleri arasındaki kara ve demiryolu ulaşımı, düzenli sıralar oluşturan yüksek ve sarp yapıyı kesintiye uğratan vadi boylarınca sağlanır. 1.Şarkışla-Gemerek Ovası: Gemerek önlerinden başlayan ova, kuzeydoğu yönünde yaklaşık 50 km. uzanmaktadır. Gemerek, Şarkışla ve Hanlı Köyü çevrelerinde düzlük ova, öbür kesimlerinde ise 1-2 km. genişlikte tarım alanları niteliği taşımaktadır. Acısu vadisinde kalan Şarkışla bölümüyle, Kasımbeyli deresi vadisinde kalan Gemerek bölümünün arası, iki vadinin su bölüm çizgisini oluşturmaktadır. Ovada batı yönünde akan Acısu ve Kasımbeyli deresinden sulamada pek fazla yararlanılamamaktadır. Bu akarsular yazın çok azalmaktadır. Kuru tarım yapılan Gemerek-Şarkışla ovasında, İç Anadolunun kışları çok soğuk geçen karasal iklimi nedeniyle yanlızca birkaç tür ürün elde edilebilmektedir. 2.Yıldızeli(Bedehdun) Ovası : Yıldızeli Çayı vadisinin genişleyen tabanında ve Sivas-Tokat karayolunun iki yanında uzanan bu ova pek geniş değildir. Ovanın ortasından geçen Yıldızeli Çayının suları yazın iyice azalır. Bu nedenle sulamada pek fazla yararlanılamaz. Bir ovadan çok yüksek bir düzlük durumundaki bu tarım alanında genellikle tahıl yetiştirilmektedir. 3.Suşehri Ovası: Suşehrinin kuzeyinde ve Kelkit vadisi tabanında yer alan Suşehri ovasının yüzölçümü yalnızca 35 km.2 dir. Kelkit Çayının taşıyarak biriktirdiği kalın bir alüvyal toprak tabakasıyla kaplı olan ovada Karadenizin yumuşatıcı etkileri gözlenmektedir. Ovada Karadeniz ardı iklim özellikleri görülmektedir. Bitkisel ürün çok çeşitli olup kimi Akdeniz bitkileri dışında hemen hemen tüm bitkiler yetişebilmektedir. 4.Tohma Vadisi: İki kol halinde başlayan Tohma Vadisinin uzun kolu Kulmaç Dağlarının güney yamaçlarından başlamakta ve güneydoğu yönünde Uzunyaylayı ortadan bölmekte, Sarıca yöresinde Malatya iline girmektedir. İl alanında genellikle dar bir yarık durumundadır. Kısa olan vadi kolu ise Gürün yöresinden başlamakta, doğuya doğru uzanarak aynı ilçe sınırından Malatyaya girmektedir. 5.Kızılırmak Vadisi: İlin en önemli ve uzun vadisidir. İmranlının doğusundan başlayan vadi, dar bir oluk biçiminde vadi yönünde uzamaktadır. Zara yöresinde tabanı biraz genişleyen Kızılırmak Vadisi Hafiki geçerek merkez ilçeye girer. Kızılırmak vadisine burada, güneyden Fadlım ve Tecer, kuzeyden Yıldızeli Çayı Vadisi katılmakta, vadi güneybatı yönünde uzanmaktadır. Kuzeybatıdan ve Güneydoğudan gelen çok sayıda küçük vadiyle birleştikten sonra da Gemerek yöresinden il toprakları dışına çıkmaktadır. Sivas ilinde çok sınırlı yer tutan ovalık alanların büyük bir kısmı Kızılırmak vadisindedir. Ama, ana Kızılırmak vadisi hiçbir yerinde tam anlamıyla ova niteliği kazanacak denli genişlemez. Zaradan genişlemeye başlayan ana Kızılırmak vadisi, Hafik ve Merkez İlçe alanlarında yer yer akarsu yatağının her iki yanında, 2-3 km. genişliğinde taban toprakları yaratmaktadır. Hafikte Koru Çayırı, Zarada Cencin, Devekse, Tödürge Ovaları adlarıyla anılan ve bazı kesimleri sulanan bu topraklar, il tarımı açısından önemlidir. Sivasta ova niteliği topraklar daha çok ana Kızılırmak vadisine açılan yan vadilerin tabanlarında toplanmış durumdadır. 6.Çaltı Suyu Vadisi : İlin önemli vadilerinden birisi olan Çaltı Suyu Vadisi iki kol halinde başlar. Birisi Kangal Çayı vadisi adıyla Tecer Dağlarının güneybatı yamaçlarından, diğeri ise Kalkım Çayı vadisi adıyla Yama Dağnın batı yamaçlarından başlamaktadır. Bu iki vadi Çetinkaya yakınlarında biraz genişler ve birleşir. Birleştikten sonra doğuya yönelen vadi, Tatlı Çayı vadisi adını alır ve dar bir yarık biçiminde Divriği yöresine dek uzanır. Buradan güneyden doğuya genişçe bir yay çizer. Kuzeyden ve güneyden gelen vadilerle birleşerek Çaltı vadisi adını almaktadır. Akkuşağı yöresinde ana Fırat vadisine açılmaktadır. Vadinin hiçbir yeri ova niteliği kazanacak denli geniş değildir. Sarp ve yüksek yapı içinde dar bir yarık biçimindedir. Akarsu yatağının her iki yanında sıralanan ve genişliği 1-2 km.arasında değişen bu alüvyal toprakların bölge tarımı açısından önemi büyüktür. 7.Kelkit Vadisi: Giresun Dağlarının güney yamaçlarından başlayan vadi, Canik ve Giresun Dağları ile Otlukbeli ve Köse Dağları arasında batı yönünde uzanmaktadır. Suşehri yakınlarından il topraklarına girmektedir. Kimi yerlerde Sivas-Tokat sınırını oluşturarak uzanan vadi, Koyulhisardan sonra il alanı dışına çıkmaktadır. Kelkit vadisi Sivas topraklarında biraz genişlemektedir. Ama yine de geniş ovalar oluşturmaz. Vadi de Karadeniz ikliminin etkileri görülebilmektedir. Tarım yapılan alüvyal toprakların azlığına karşın, vadide çok çeşitli ürünler yetiştirilebilmektedir. D)Platolar - Yaylalar: Sivas''ta platolar en önemli yeryüzü şeklini oluşturur. IV.zamanın başlarından günümüze değin hızla aşınarak kütleşen dağların bir kesimi yüksek platolara dönüşmüştür. Orta Anadolu platolarının en önemlilerinden biri olan Uzunyayla, ilde çok geniş alan kaplar. İlin kuzey yarısında Meraküm platosu geniş düzlükler oluşturmaktadır. 1.Uzunyayla: Sivas''ın en büyük platosudur. Gemerek-Şarkışla sınırından başlayan Uzunyayla, Kangal ilçesinin büyük bir kesmini de içine aldıktan sonra Gürün yöresinde Malatya sınırına dek uzanır. Uzunyayla; Gürün, Çetinkaya, Ulaş, Şarkışla ve Gemerek arasında 1500-2100 m.yükselti kuşağına yayılan bir yüksek platolar topluluğudur. Güneyden Aras sistemine, Kuzeyden Karadeniz dağ sistemine bağlı sıralarla deniz eteklerine kapanan Uzunyaylada hem İç Anadolu hem de Doğu Anadolu iklimi özellikleri görülmektedir. Yaylanın batı kesimlerinde yazları sıcak, kışları çok soğuk geçen yayla iklimi ağırlık kazanırken, Kangal, Gürün yörelerinde Doğu Anadolu''nun yüksek bölgelerine özgü; yazları daha serin, kışları çok soğuk geçen yayla iklimi egemen olmaya başlar. Şiddetli aşınımla toprak tabakası taşındığından çayırlar da pek azdır. Kuru tarım yapılmaktadır. 2.Meraküm Platosu: İl merkezinin kuzeybatısında uzanan geniş ve yüksek düzlüğe Meraküm platosu adı verilmektedir. Büyük kesimi 1500 m. Üzerinde kalan Meraküm platosu, kuzeydeki Köse Dağları ile deniz etkisine kapatılmış durumdadır. Platonun bütününde İç Anadolu''nun karasal iklimi egemen durumdadır. Kimi kesimlerde orman kalıntılarına rastlanılmakla birlikte genellikle çıplaktır. Uzunyayla''ya göre zengin olan otlaklar hayvancılık için daha elverişli bir ortam yaratmaktadır. E)Göller: Kuzey Anadolu Dağlarıyla Güney Anadolu Dağlarının birbirine yaklaştığı bir yöre olan Sivas il alanında kıvrılma ve yükselmeler sırasında bazı kesimler çöküntüye uğramıştır. Ayrıca il alanında egemen durumda olan suya direnci az oluşumların erimesiyle çöküntü alanları ortaya çıkmıştır. Bu çöküntü alanlarında bazen sürekli, bazen geçici nitelikte göller oluşmuştur. 1.Hafik Gölü : Hafik İlçe merkezinin kuzeybatısındaki bu gölün alanı yaklaşık 1km2.dir. Derinliği ortalama 6 m. olan göl, dipten kaynayan sularla beslenmektedir. Ortasında bir adacık olan gölde bol balık yaşamaktadır. Fazla suları Kızılırmak''a akan göl, yörenin önemli mesire yerlerinden biridir. Hafik İlçesine 2 km. Sivasa 39 km dir. Çevresi piknik için uygundur. Yeme-içme imkanına sahiptir. Gölde kayıkla gezilebilir. Bol miktarda balık tutulabilir . Hafik gölü 2.Tödürge Gölü : İl Merkezine 50 km. uzaklıktaki Tödürge Gölü Sivas-Erzurum karayolu yakınında Cencin ovasının doğusundadır. Yüzölçümü 5km2 olan gölün derinliği ortalama 20 m.dir. Derinlik en çok 45 m.dir. Dipten ve çevreden kaynaklanan sularla beslenen gölde bol balık yaşamaktadır. 1980 lerin başında uygulanmaya başlayan projeyle gölün fazla suları Kızılırmaka akıtılmaya başlanmıştır. Gölün doğusunda iki adacık vardır. Yabani yaşam açısından önemi büyük olan bu adacıklarda , kanatlı av hayvanlarından turna yaşar. Soyları tükenmek üzere olduğundan turnalar koruma altına alınmıştır. Mesire yeri olarak müsait olup, gölde kayıkla gezinti yapılabilir. Balık avlanabilir. Göl kenarında bir gazino vardır. Tödürge Gölü 3.Gürün Gökpınar Gölü : Suyu çok temiz ve duru olan Gökpınar Gölü, Sivas a 147 km. Gürün ilçesine 10 km. mesafededir. Doğal güzellikleri ve alabalıklarıyla ünlü olan göl, dipten gelen kaynaklarla beslenmektedir. Derinliği 15 m.yi bulan gölünün fazla suları Tohma Çayına dökülür. Göl kıyısında motel ve gazino vardır. Gölde kayıkla gezilebilmektedir. Çoğunlukla günübirlik ziyaretçilerin geldiği harika bir mesire yeridir. 4.Lota Gölleri : Hafik''in 3 km. doğusunda, Sivas-Erzurum karayolunun kuzeyindeki göller topluluğuna Lota Gölleri denir. İlkbahar yağışlarının başlamasıyla bu göller kabararak birleşir. Dipten gelen kaynaklarla beslenen ve derin olan Lota Göllerinde bol balık yaşar. Göllerin çevresi özellikle balık avcılarının sıkça geldiği yerler arasındadır. ___________İKLİMİ___________ Sivas Çevre illere göre kendine has bir iklim karakterine sahiptir. Çevresine göre bir mikroklima iklim bölgesindedir. Bu özelliği sağlayan temel faktörler şunlardır. a) Çevre illere göre daha yüksek oluşu. b) Kuzey rüzgarlarına açık oluşu. c) Engebeli bir yapıya sahip oluşu. d) Yıl içinde değişen basınç farkı. e) İl topraklarının farklı coğrafi bölgelerde yer alması. Sivas’ta aralarında küçük farklar olmakla birlikte ana hatlarıyla karasal iklim görülür. Yazları çok sıcak ve kurak olup, yaz mevsimi oldukça kısadır. Kış ayları ise soğuk, uzun ve kar yağışlıdır. Sıcaklık: Sivas İç Anadolu Bölgesi’nin en soğuk ilidir. Kış ayları dondurucu soğuk olup, kış ortalama sıcaklığı 0 C civarındadır. En soğuk ay ortalaması -4C olup, zaman zaman -36.4 C ‘ye düştüğü görülmüştür. Yaz aylarında sıcaklık genellikle 19 C üzerindedir. Ancak sıcaklığın 38C’yi aştığı görülür. Buradan da anlaşılabileceği gibi yıllık sıcaklık farkı 74 C gibi büyük bir fark gösterir. Sıcaklık değerlerinin 0 C altında düştüğü gün sayısı ortalama 132 gündür. Yağışlar: Karasal iklim özelliğine sahip olan Sivas’ta; yağışlar kış, ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde görülür. Yazları genellikle kuraktır. Yıllık ortalama yağış miktarı 420 mm.dir. Yağışların %22’si sonbahar, %36’sı ilkbahar, %32’si kış ve %10’luk bölümü yaz aylarında düşer. Kış aylarında sıcaklığın düşük olması nedeniyle yağışlar genellikle kar şeklinde diğer mevsimlerde yağmur şeklindedir. Yağışlı gün sayısı(Kar yağışları dahil) 105’tir. İlkbahar sonu yaz başlarında dolu yağışları da görülür. Dolu yağışlı gün sayısı ortalama 4 gündür. Kar yağışlı gün sayısı ortalama 30 gün olup, kar kalınlığı 20 cm civarındadır. Basınç ve Rüzgarlar: Sivas çevresinde ortalama basınç 653.2 milibardır. En düşük basınç 634 milibardır. Sivas yaz aylarında bir alçak basınç merkezi olduğu için özellikle kuzey sektörlü rüzgarlara açıktır. Yıl içinde Sivas yöresinde esen rüzgarların % 19.3’ünü kuzeybatıdan esen karayel, % 16.8’ini Kuzeydoğudan esen poyraz, %18.1’ini kuzeyden esen yıldız, kalan bölümünü ise muhtelif rüzgarlar oluşturur ____Bitki_ÖRTÜSÜ____ Karasal iklim kuşağında, ilkbaharda karların erimesiyle dağlar, tepeler ve platolar yeşil bir bitki örtüsü ile kaplanır. Ama bu uzun sürmez. Sıcakların artmasıyla kuruyan bu bitkilerin yerlerini geven, sığırkuyruğu, kekik ve sarı çiçek gibi bozkır bitkileri alır. Yine ilin karasal iklim bölgelerinde kısa süreli bitkilere, ayrıca orman ağaçlarından oluşan küçük kümelere rastlanır. Genellikle karaçam, kızılçam ve ardıç gibi iğne yapraklı ve meşe gibi yapraklı ağaçlardan oluşan bu topluluklar, yüz yıl kadar önce tüm bölgeyi kaplayan zengin orman örtüsünün son kalıntıları durumundadır. Sivas İlinin Yeşilırmak Havzası'na giren ve Karadeniz ikliminden etkilenen Suşehri ve Koyulhisar yörelerinde bitki örtüsü açısından tümüyle değişik bir görünüm vardır. Bu yöreler iğne yapraklı ağaçlardan oluşan zengin ormanlarla kaplıdır. Bu orman örtüsünü sürekli yeşil kalan çok çeşitli ve zengin ağaççıklar ile otsu bitkiler tamamlamaktadır ____BESERİ ÖZELLİKLERİ_____ Zara’ da yerleşim Kalkolitik çağa kadar uzanmaktadır. Tödürge Gölü civarındaki Çil Hasan Mevki’ inde yer alan Kültepe ve gölün batısında bulunan Tepecik Höyükleri ile Demiryurt (Tödürge) Köyü civarındaki Kaya Mağaraları bilinen en eski buluntulardır. Sözü geçen tarihi buluntular MÖ. 2600 yıllarına kadar dayanmaktadır. Daha sonraki dönemlerde Hitit İmparatorluğu zamanında MÖ 2000 -1000 yılları arasında Zara’da İştitina adlı bir yerleşim yerinin bulunduğu, bu merkezin Tabal yönetim bölgesine dahil olduğu ve Sivas’tan doğuya giden bir ticaret yolu üzerinde yer aldığı görülmektedir. MÖ. 1000 - 900 yılları arasında Urartu, MÖ. 700 ile 650 yılları civarında Kimer, MÖ 585 yılı civarında Med ve daha sonra da MÖ. 350 yılı civarında Pers İmparatorluğu’ nun hakimiyeti altına girmiştir. Büyük İskender’in, seferleri sırasında kurduğu İmparatorluğa dahil olan Zara, daha sonra Cappadosia (Kapadokya) bağımsız prensliğinin sınırları içinde yer almıştır. MS. 18 yılında Komutan Germanikus’un Cappadosia bölgesini fethetmesiyle birlikte Roma İmparatorluğu’ na katılmıştır. Bu imparatorluğun 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra ise Bizans toprakları içinde yer almıştır. Zara, Bizans döneminde 600 yılına kadar Pontus bölgesinde yer almış, 7.- 9. yüzyıllarda Armeniakon, 10. yüzyıldan itibaren Sebastia Theması sınırları içinde yer almıştır. Türklerin Anadolu’da yurt kurmasından sonra 1080-1178 yılları arasında Danişmendi Beyliği toprakları içinde yer almış, bu devletin sona ermesini müteakip Anadolu Selçuklu Devleti’ ne katılmıştır. Zara,imparatorluğun Vilayet-i Danişmendiye yönetim bölgesi içinde kalmaktaydı. Selçukluların en mamur parçası Danişmendiye vilayetiydi. Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat 1223 yılında Selçukluların büyük komutanlarından Kayseri Subaşısı ve İmparatorluk Saltanat Naibi Emir Kemalettin Kamyar’a Sivas’a tabi Zara’yı ikta olarak vermiştir. İbni Bibi ve Anonim Selçukname’ de nakledildiğine göre, o dönemler Zara’nın iradı 100 bin dirhemdi ve bu ikta karşılığında adı geçen emirin 60 kişilik cebelü (Asker gurubu) beslemesi gerekiyordu. Zara Çevresi, Selçuklu tarihinin üzücü olaylarından birisine de sahne olmuştur. Bu da Kösedağ Savaşı' dır. Sultan Gıyasettin Keyhusrev yönetiminde Sivas’tan hareket eden 80.000 kişilik Anadolu Selçuklu ordusu ile Baycu Noyin yönetiminde Erzincan’ dan gelen 100.000 kişilik Moğol ordusu, Zara’nın kuzeydoğusunda 1 Temmuz 1243’ te savaşmışlardır. Zara bu tarihten 1335 yılına kadar Moğol tahakkümü altında kalmıştır. 1335-1381 yılları arasında da Eratna Devleti sınırları içinde yer almıştır. Zara’ nın Eratna Devleti içinde olduğu dönemde Divriği sınırından itibaren Memlüklü Devleti toprakları başlıyordu. Eratna Devleti’ nden sonra aynı topraklarda Kadı Burhanettin Ahmet Devleti kurulmuş, Zara da bu devlet sınırları içinde yer almıştır. Kadı Burhanettin Kazabad (Kazova) Savaşı' nda Sultan’ ın atını almak isteyerek ihanete yeltenmiş olan Emir Kör Beyazid’ in 1382 yılında huzura gelip af dilemesi üzerine ihsanda bulunup Zara ve Todurga (Tödürge) vilayetlerini kendisine Suyurgal olarak vermiştir. Kadı Burhanettin Ahmet’in yayla mevsimlerini Kösedağ’ da geçirdiği bilinmektedir. Bezm-i Rezm’ e 1387, 1394, 1395 ve 1396 yılları yaz aylarını Kösadağ’ da geçirdiğine ilişkin kesin kayıtlar mevcuttur. Bu dönemlerde Kösedağ devletin bir çeşit yazlık başkenti halini almaktaydı. Akkoyunlu Hükümdarı Kara Yülük Osman Bey, Sivas Hükümdarı Kadı Burhanettin’ den 1398 yılında sürüleri için yaylak yeri göstermesini istemiştir. Kadı ise kendisine sonbahara kadar bir yer vermiştir. Muhtemelen buna kırılan Osman Bey, hükümdardan izin almaksızın memleketine dönmek üzere Divriği Kalesi’ ne doğru hareket etmiştir. Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde Zara Arz-ı Rum (Erzurum) eyaleti Paşa (Merkez) sancağına bağlı olup, Harput-Arapkir-Divriği üzerinden gelip Karadeniz’e giden ticari yol üzerinde yer almıştır. Osmanlı dönemi kayıtlarından, Kanuni Sultan Süleyman’ ın 1539 yılında çıkardığı bir fermanla, Zara yöresine, Koçgiri Aşiretini yerleştirdiği anlaşılmaktadır. Söz konusu aşiretin daha önce Horasan’ dan gelip Dersim dağlarına yerleştikleri, Sultan Alaaddin Keykubat tarafından Derviş Beyaz adlı bir aşiret büyüğüne verilen tarihi bir şecerede belirtilmiştir. Zara’ nın 18. yüzyılda Sivas Beylerbeyliği’ ne bağlı bir yerleşim birimi olduğu, 1771 tarihini taşıyan muhtemel bir Alman tarafından çizilmiş Osmanlı İmparatorluğu haritasından anlaşılmaktadır. Bahse konu haritada Zara, Gazzara şeklinde zikredilmiştir. 1836 yılında Koçgiri adıyla nahiye olan Zara, 1854 yılında Sivas vilayetine bağlanmış, 1870 yılında Koçhisar (Hafik) bucağı ile birlikte Sivas Merkez Sancağı’ na bağlı kaza statüsüne yükseltilmiştir. Belirtilen tarihte Zara, Sivas’ a bağlı 8 ilçeden birisi durumundadır. 1870 yılında yapılan sayımda Zara’ da 17.732’ si Müslüman, 1780’ i gayrimüslim olmak üzere 18.512 erkek nüfus tespit edilmiştir. Zara’ da Belediye teşkilatı 1871 yılında kurulmuştur. Bu dönemde ilçe merkezinde Bezzaz, Çarşıbaşı, Hatip, Nefs-i Zara, Yenicami ve Kilise mahalleleri olmak üzere 6 mahalle yer almaktaydı. 1877 yılındaki idari düzenlemede de Koçgiri (Zara) Sivas vilayeti merkez sancağına bağlı bir kaza olarak statüsünü devam ettirmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’ nun 93 Savaşına (1877-1878 Osmanlı -Rus Savaşı) girmesini müteakip çıkarılan 9 temmuz 1878 tarihli Nizamname gereğince, ilçenin dağ köylerine yerli halkın “Kars Göçmeni” adını verdiği Kırım ve Kafkas göçmenleri yerleştirilmiştir. 1877, 1888 ve 1892 yıllarındaki düzenlemelerde de kaza statüsü devam ettirilmiştir. Zara Osmanlı İmparatorluğu’ nun son dönemlerinde önem kazanmıştır. Şemsettin Sami, Kamus ül Alam isimli eserinde “Sivas Vilayeti Merkez Sancağı’ na bağlı bir kaza” olduğunu zikretmekte,yine Osmanlı araştırmacılarından Kolağası Ali Cevat Bey ise1897 yılında yayımlamış olduğu Memalik-i Osmaniye’ nin Tarih ve Coğrafya Lügati isimli eserinde, Zara'yı “Sivas Vilayeti Merkez Sancağına bağlı 41.000’ i Müslüman, 58.000 nüfuslu bir kazadır. 19 nahiyesi ve 128 köyünde 2 medrese, 30 okul bulunmaktadır” şeklinde bilgi vermektedir. Zara Osmanlı İmparatorluğu' nun son dönemlerinde biraz daha önem kazanmıştır. Sivas 1908 yılında 4 sancaklı, 28 kazalı bir vilayetti.Sivas' ın bugün ki mülki sınırları içerisindeki ilçelerden yalnız Koçgiri o günlerde 2. sınıf ilçe statüsünde olup diğerleri 3.sınıf ilçe statüsündeydiler. İlçeye toplu olara yerleştirilen ilk askeri birlik 36.Piyade alayı olup nisan 1914 tarihinde gelmiştir. Alay Komutanı Yarbay Reşit Bey' dir. 1. Dünya Savaşının başlaması üzerine söz konusu alay Giresun' a nakledilmiş, alayın binalarını inşa etmek için gelen amele taburu Zara' da kalmıştır. Bu taburun yol yapmak üzere Suşehri - Erzincan güzergahına gitmesinden sonra ilçede bir Talimgah Birliği kurulmuştur. 1915 yılında Talimgah Birliğinde baş gösteren bir salgın hastalık üzerine, Zara' da 3 doktorun çalıştığı bir Askeri Hastane kurulmuştur. Salgının önü alınamayınca ilçedeki askerlerin bir bölümü hayatlarını kaybetmişlerdir. Ölenlerin çok olması defin işlerinde de problemler çıkarmıştır. Bunun üzerine 1915 yılında her birisi 50-60 cenaze alan büyük toplu mezarlar yapılarak Zara Şehitliği tesis edilmiş, yapılan anıt ise 1917 yılında bitirilmiştir. 1939 Erzincan depreminden etkilenen ve üst kısmından bir parçası yıkılan bu anıt 1974 yılında tamamen yıktırılarak yerine sembol olarak dikdörtgen şeklinde bir anıt yapılmıştır. 1987 yılında ise esasına sadık kalınarak yeni bir anıt yapmış ve devrin Cumhurbaşkanı Kenan EVREN tarafından açılmıştır. Erzurum Kongresi ’ne Zara' da bir temsilci göndermiş, kongrede zamanın Belediye Başkanı Emekli Yüzbaşı Recep Efendi tarafından temsil edilmiştir. Atatürk, Erzurum’dan Sivas’ a giderken 2 Eylül 1919’ da Zara’ ya uğramıştır. Atatürk, eşi Latife Hanım ve beraberindeki heyetle birlikte Sivas’tan Erzincan’a giderken 28 Eylül 1924’ te Zara’ ya uğramıştır. Buradaki istirahatları sırasında eşi Latife Hanım, yöredeki çocuk doğum ve bakım adetleriyle ilgili sorular sormuş, bunun üzerine getirilen bir mahalli ebe kendisine bilgiler vermiştir. Bu seyahatin dönüşünde Atatürk ve beraberindekiler Şebinkarahisar’ dan Sivas’ a giderken 12 Ekim 1924 günü tekrar Zara’ ya uğramıştır. NÜFUSU: ADNKS 2007 sonuçlarına göre; 17 bin 900 olan Zara merkez nüfusu 12 bin 337, 2 bin olan Şerefiye beldesi nüfusu ise bin 361 olarak açıklandı. YERLEŞME:Sivas’ın merkezinde İstanbul gibi evler vardır.Zara’ya bakarsak hala eski evler mevcuttur.Ama yinede buyuk sehitlerdeki ygulanan yapılardan orayada binalar yapılmaktadır.Eski evlerden birkaç resim gösterecek olursak SOSYO-EKONOMİK YAPI İl nüfusunun yaklaşık %60 'ı köyde yaşamakta ve geçimini de tarım ve hayvancılıktan sağlamaktadır. Bunun dışında en büyük geçim kaynağı işçilik ve tüccarlıktır. Tarım ve hayvancılıktan istenilen gelirin elde edilmemesi nedeniyle halkın büyük bir bölümü geçimini il dışında aramakta, bu nedenle yurt içine ve dışına büyük göç olmaktadır. Halen kesin olmamakla birlikte; İstanbul'da 850.000 ila 900.000; Ankara, Bursa, Mersin, Antalya ve İzmir'de 450.000 ila 500.000'e yakın yurt dışında da 150.000 ila 200.000 Sivaslı hemşehrimizin yaşadığı tahmin edilmektedir. Kırsal kesimdeki aile hayatı geleneksel Anadolu çiftçisinin yaşam tarzındadır. SANAYİ KURULUŞLARI Demir çelik fabrikası Tüdemsaş TCDD Sivas Beton Travers Fabrikası Sivas Toptan Ticaret Merkezi Sivas Çimento Fabrikası KÜLTÜREL Hamamlar: -Kurşunlu Hamamı Meydan Hamamı (Merkez) Kale Hamamı kalıntısı, Mehmet Ali Hamamı, Eski Paşa Hamamı, Çay Hamamı (Sütlü Hanım), Şirinoğlu Hamamı Sivastaki Medreseler Şifaiye Medresesi Gök Medrese Çifte Minareli Medrese Sivas Folklorik Değerleri Sivas halk oyunları çok zengin ve çeşitlidir. Sivas halay bölgesi içindedir. Oyunlara eşlik eden çalgılar, davul ve zurnadır. Zurnanın yerini bazı zamanlar klarnetin aldığı da görülmektedir. Ayrıca; Kaval, bağlama, tel, kemençe, kaşık, ruzba, saz, darbuka gibi çalgılar Sivas'ta kullanılmaktadır. Sivas halay bölgesi olmakla beraber, zeybek ve bar oyunlarının da oynandığı bilinmektedir. Erkeklerde; ayaklarda tokalı çarık veya yemeni bulunur. Aynalı çorap denilen sırmalı yün çorap takılır. Üzerine şalvar ve üzerine yakasız beyaz işlik giyilir. Kadınlarda; başta fes bulunur. Bu fes 5-6 santimetre kadardır. Üstü düz olup bu kısma altın para döşenir. Önüne krep örtü dikilir ve uçları iki yana ve arkaya sallandırılır. Sivas Mutfağı Yemekleri İl mutfağı tarım ürünlerine dayanmaktadır. Harman sonunda (sonbahar) kışlık yiyecek hazırlıkları başlar. Un öğütme, bulgur dövme, çekme, erişte, kadayıf, salça yapımı, sebze kurutma, etlik kesimi bunların başlıcalarıdır. Yöre yemekleri daha çok unlulara dayanmaktadır. Keş, peskütan, çökelek, süt ürünlerinden hazırlanan yiyeceklerdendir. Yöre yemekleri genellikle kırsal kesimlerde yazları ayranlı, pancarlı çorba, madımak, evelik, düğücek aşı gibi yemekler yapılır. Kışları ise tırhıt, sübüra, kelecoş, tarhana, içli köfte, hingel gibi hamurlu yemekler yenmektedir. Kentte genellikle sebze yemekleri yapılmaktadır. Sivas kebabı ünlüdür. Tandırda kül çöreği, fotla, patates yada peynirle yapılan kömbe, kete, lavaş yörede yaygın ekmek çeşitlerindendir. Yöresel Sözlük Yeminler 1- İnandırmak için; - Ekmek çarpsın ki - Işığa kör bakayım ki - İki gözüm çıksın - Kur’an’a el basayım - İki gözün önüme aksın - Mus’ab çarpsınki - Yavrumun hayrını görmeyeyim - Falanca ile zina edeyim - Eve gitmek nasip olmasın 2- Sır Almak için; - Allahını seversen - Allah aşkına - Peygamberin hakkına - Allah lillah aşkına - Allahını seversen söyle - Sevdiğinin başı için - Sevdiklerine kavuşmayasın - Babanın canı ananın başı için - Benim hatırım için 3- Sır Verdirmemek için; - Çocuklarının ölüsünü öpesin - Oğlunun kızının ölüsünü öpesin - Ölmüşlerinin etini yiyesin - Kıldığın tuttuğun elin olsun Dua-Beddualar Dualarımız: - Allah seni yüzseksenbeş yaşına kadar kocaltsın. (Musa Peygamberin 185 yaşında öldüğüne inanılır.) - Son beşiğim altın eşiğim. - Allah İmandan kur’an’dan ayırmasın - Allah ne muradın varsa onu versin. - Allah görünmez kazalardan esirgesin. - Allah tuttuğunu altın etsin. - Sofrana Halil İbrahim bereketi dolsun. - Yerin durağın cennet olsun. - Kötü talih kapını çalmasın inşallah. - Hızır yoldaşın olsun. Beddualarımız: - Allah seni yok eder inşallah - Allah seni yerin dibine sokar inşallah - Allah karaltını kaldırır inşallah - Allah cızırtını vere - Atlar kuyruğunda gidesin inşallah - Ölmeyesinde sürüm sürüm sürünesin - Babasının gözünü yılanlar vura - Boynu altında kalsın - Anan baban derine gide - Boyu devrilesica - Çatında budunda kala inşallah - Doğmaz olaydın - Eskin eskine kalmaz inşallah - Karaltın kalkar inşallah - Gidişin ola da dönüşün olmaya - Son gittiğin olur inşallah - Ömrün kesilasıca - Yerde yaşayasıca - Yerde oturasıca - Oyunun ola koyunun olmaya - Koyunun ola konun (ağıl) olmaya - Konun ola da koyunun olmaya - Allah tavuğumu çalının çırnağı gözüne batsın, tüyü yüzünde bitsin - Allah belanı versin - Allah canın alsın - Ocağın sönsün - Adı bilinmedik derde düşesin - Gidişin olsunda gelişin olmasın - Her nefesde döşünden sızı gelsin - Aşından ekmek çıksın - İyi nimetlere perhiz tutasın - Yavrunu bağrına bastığın zaman kuçağında taş göresin - Damı çökesice - Ocağı batasıca - Bugünler de mazarını kazsınlar - Döşekte uzanıp ölmeyesin - Kazancın ilaçlara yetmesin - Ömrün uzun olsun dert ile yaşa Ayrıca beddua görünümünde olup da beddua olmayan sözlerde vardır. Bunlara ters beddua denilmektedir. Şöyle ki ; - Çekilsin damarın kanın kurusun - Yastık yoldaşınla ihtiyar olma - Davulu önünde gidasıca - Cuma günü ölesıce - Allah cezanı alsın - Ölü kargalar gözünü oysun - Göçmüş duvar üstüne yıkılsın - Susuz, derelerde boğulasın Deyimler Acısını çıkarmak Adamlığı öğrenmek. Ağırdan almak Ağzını toplamak. Aklına koymak Ayakkabı dar olunca, dünya geniş olmuş, ne fayda? Bit yeniği Burnu sürtülmek Cereme çekmek. Çırasını yakmak. Çizme rafa çıkmış ama, ne muştalar yemiş. Dâvâ çalmak Değirmen sele gitmiş sen şakşağını arıyorsun. Eliyle etmek Eşeğe gücü yetmez, palanını (semerini) döver. Ezel yemez idim bal ile kaymak şimdi tablalardan keşkapan oldum. Gafil avlanmak Gelin oyunu sever, düğün mahana (bahane). Gelin de severdi gülüp oynamayı bahtından güvey de çalgıcı çıktı. Gönlü olmak Günahını almak Hatır yıkmak İçi açılmak İflahı kesilmek İnadım inat, kör Murat. İssisi (sahibi) veriyor da tellalı vermiyor. Karış vermek: (Beddua etmek) Kirli çıkı Küsen yatağını ayrı sersin. Lokman Hekim gelse çare bulunmaz. Mescidin içi dururken dışı haramdır. Nefis körlemek Nuh der peygamber demez. Ocağı kül olmak Ölür müsün, öldürür müsün ? Para delisi Püsküllü belâ Sarmısağı gelin etmişler kırk gün kokusu çıkmamış Sulu göz Surat etmek Şafak attı Şeytan kulağına kurşun Taşa tutmak Un ufak etmek Üst başa geçmek Vergili el Verip veriştirmek Vursan ölür, vurmasan kısmetini elinden alır. Yağlı ballı olmak Yan çizmek Yedi canlı Yüze gülmek Bilmeceler Alaca karga, bulaca karga, içi dolu kavurga ? (nar) Altı odunluk, üstü unluk ? (iğde) Anası su, babası taş, yedi âleme baş ? (tuz) Avcuma sığar, ambara sığmaz ? (övendire) Bahası büyük, yükü yeğnik ? (altın) Bir küçücük fıçım var, iki türlü su yutar ? (yumurta) Bir tencerem var kapaklı, etrafı saçaklı ? (göz) Bir yorganım var, toprağı tutar denizi tutmaz ? (kar) Burdan attım kılıcı, halep’te oynar bir ucu ? (şimşek) Çalı dibinde mum yanar ? (tavşan) Çıt demeden çalıya geçti ? (güneş ışığı) Dağ başında kara papak. (keçi) Elemez melemez, ocak başına gelemez, gelse de duramaz ? (yağ) Etten kantar, altın tartar ? (kulak-küpe) Ey milidi milidi, dış kapının kilidi, yatsıdan sonra bize gelen kim idi ? (uyku) Ey yurtlar yüce yurtlar, yusuf’u yiyen kurtlar, tırnağından su içer, tepesinden yumurtlar ? (buğday) İki küçük mil taşı, dolanır dağı taşı ? (göz) Kabuğu var içi yok, sopa yer suçu yok ? (davul) Kat kattır ama katmer değil, kırmızıdır ama elma değil, yenir ama meyva değil? (soğan) Kokusu var gül değil, toz gibi ama kül değil, dağı taşı devirir dev değil ? (barut) Oniki oğlu, dört kızı var ? (yıl) Uçar kuş değil, karadır taş değil ? (tıstan böceği) Dağda tapılar suda çıpılar arşın ayaklı burma bıyıklı ? (balta, balık, leylek, tavşan) Kuyu, kuyunun içinde suyu suyunun içinde yılan yılanın ağzında mercan ? (gazlambası, gazyağı, fitil, ateş) Keser sapı kol, el, parmak, tırnaklar.) Gara dağ Gara dağın altında kalem dağ Kalem dağın altında ışıldar Işıldarın altında mışıldar Mışıldarın altında bir torba kıl ? (saç, baş, göz, burun, bıyık, sakal) Ata Sözleri Acı (yiti) sirke küpüne zarar verir. Bakan göze yasak olmaz. Çıkacak cana ceza olmaz. Dağ dağ üstünde olur, ev ev üstünde olmaz. (iki aile bir arada barınamaz) Deli dağdan, aşık sudan, akıllı yeşillikten hoşlanır. Eken biçer, konan göçer, cennetin kapısını cömertler açar. El karnı ağrıyınca kara donu giydirir. El yumruğunu bilmeyen kendi yumruğunu değirmen taşı sanır. En kötü koca bir dağdan iyi gölge verir. Gavur içinde din artmaz, yoksul içinde mal artmaz. Gönül halden bilmez, Erciyes’ten kar ister. Gurbette öğünmekle hamamda türkü söylemek kolaydır. Hak doğrunun yardımcısıdır, arşa çıkıncaya kadar. Hançer yarası geçer de dil yarası geçmez. Huylu huyundan vazgeçmez, ya öle, ya gebere. İşine (sanatına) hor bakan, boğazına torba takar. İtinen (itle) yatan bitle kalkar. Kadındır adamı deli eder, kadındır deliyi adam eder. Kadının yüklendiği göç şuraya varmaz. Kaynanalı gelin hatun gelin, kaynanasız gelin natır gelin (dir). Kel ölür sırma saçlı, kör ölür badem gözlü (olur). Kılıç kınını kesmez. Leyleğin ömrü lak lakla geçer. Mal biter malamatlık bitmez. Mart ayı dert ayı (dır). Meyvalı ağacı taşlarlar. Nasibi kesilen itin kurban bayramı arifesinde ayağı kırılır. Ne ekersen onu biçersin Nerde kazan kaynar orda maymun oynar. Oğlan anasını, inek danasını bilir. Olan dört bağlar, olmayan dert bağlar. Paralı adamdan dağlar da korkar. Rahat koyun yerinden oynamaz. Rüzgâr eken fırtına biçer. Saç sefadan, tırnak cefadan uzar. Sağırın oğlu ağlamaz. Su aktığı yere yine akar Şalgam suya düşünce yağ oldum sanır. Toprağı işleyen, ekmeği dişler. Yenenle yanana dağ bile dayanmaz. Zülm ile âbâd olanın, ömrü berbat olur. Ağustostan sonra ekilen darıdan Bal vermeyen arıdan Kocasından sonra kalkan karıdan Haram kazanılan paradan Kimseye hayır gelmez Allahümme ferden Sakın kelden körden İlle topaldan ille topaldan Altundan kupa olsa, susuz çeşmeden dolmaz Yiğit ne kadar mert olsa, düşenin dostu olmaz Ananın ilki olmaktansa dağlarda tilki ol. Aslı paktan kemlik gelmez şek Katıra güvenme babası eşek Ayağını sıcak tut başını serin Kendine bir iş tut düşünme derin. Deh demeden giden at Buyurmadan gören evlat Eve girince gülen avrat Gir oyna çok oyna. Deh demeden gitmeyen at Buyurmadan görmeyen evlat Eve girince gülmeyen avrat Gir ağla, çık ağla. Dostun sofrasında ben yemem deme, elin gitsin gelsin yemesen de. Dur dur durmuşa var Askerden gelmişe var Karısı ölene var Kıymetini bilene var (Kıymetini bilenle evlen) El oğlu hilebazdır kimse bilmez fendini Her kime iyilik edersen sakın ondan kendini. Ev yapayım dersen himinden (temelinden) başla Zengin olayım dersen durmadan işle Fakir olayım dersen uykuya başla Uyku seni bir kenara götürür. Geçme muhannet köprüsünden koy aparsın su seni Yatma tilki gölgesinde koy yesin aslan seni. Irmak kenarında ev yapma sel için Dağ başında harman yapma yel için Kocalıkta genç karı alma el için. Önce deveni bağla, sonra tevekkül et. Sev seni seveni, yer ile yeksân ise Sevme seni sevmeyeni Mısır’a sultan ise Söz bilirsen söyle ibret alsınlar Söz bilmezsen sus ki adam sansınlar. Tarlada ekinim var deme ambara girmeyince Hayırlı evladım var deme el koynuna girmeyince Sadık dostum var deme başına bir hal gelmeyince Vefakâr karım var deme yok gününü görmeyince Unu eleyene, kızı dileyene vermeli Üzümünü ye, bağını sorma Yolcu isen er (erken) git Borçlu isen ver git Rençber isen herk et (toprak işle) Atalar sözü yerde kalmaz Ata dostu oğula mirastır Alışveriş güldür, çabuk solar Başın (canın) sağlığı, dünya varlığı Büyük evin nimeti, küçük evin ziyneti Ev sahibinin aşına değil, kaşına bakılır Kültürel Etkinlikler AŞIK VEYSEL VE OZANLAR HAFTASI ETKİNLİKLERİ YERİ VE TARİHİ : Şarkışla - 15-21 Mart DÜZENLEYEN KURULUŞ : Şarkışla Kaymakamlığı PÖHREKLİ KÜLTÜR VE YAYLA ŞENLİKLERİ YERİ VE TARİHİ : Merkez – 01 Haziran DÜZENLEYEN KURULUŞ : Gazibey Köyü Muhtarlığı KANGAL KÖPEĞİ FESTİVALİ YERİ VE TARİHİ : Kangal - 11 Temmuz DÜZENLEYEN KURULUŞ : Kangal Kaymakamlığı – Belediye Başkanlığı AŞIK VEYSEL AŞIKLAR BAYRAMI YERİ VE TARİHİ : Şarkışla - 15-17 Temmuz DÜZENLEYEN KURULUŞ : Sivas Valiliği - Şarkışla Kaymakamlığı 4 EYLÜL SİVAS KONGRESİ VE SANAT ETKİNLİKLERİ YERİ VE TARİHİ : Merkez - 30 Ağustos-04 Eylül DÜZENLEYEN KURULUŞ : Sivas Valiliği - Belediye Başkanlığı |
28.06.2009, 13:37 | #4 |
Moderator
Salim58 Şuan
Üyelik Tarihi: 11.05.2009
Yaş: 58
Mesajlar: 59.381
Tecrübe Puanı: 10
|
Cevap: sivas'la ilgili bilgiler
sonsuz teşekkürler kardeşim ellerine sağlık sağol
__________________
Asil İnsan İdare Eder, Aciz İnsan Şikayet Eder, Basit İnsan İftira Eder, Dürüst İnsan Sabreder... |
28.06.2009, 13:41 | #5 |
Usta Yiğido
besyo_cu Şuan
Son Aktivite: 30.11.2015 23:13
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 2.884
Tecrübe Puanı: 1002
|
Cevap: sivas'la ilgili bilgiler
Paylaşım için teşekkurler gereksiz ve saçma bir çok konudan sonra böylesi güzel paylaşımları okumak büyük keyif...
__________________
www.sivasspor.com |
04.07.2009, 00:12 | #6 |
Usta Yiğido
H_Turan Şuan
Son Aktivite: 14.10.2014 19:19
Üyelik Tarihi: 23.05.2009
Mesajlar: 1.879
Tecrübe Puanı: 753
|
Cevap: sivas'la ilgili bilgiler
gürlevik dağı Hakkında Bilgisi Olan Varmı İnternetten araştırdım bilgi bulamadım Yukarı tekkeden gözüküyorda Şekil olarak güzel bir dağ.
__________________
|
04.07.2009, 00:50 | #7 |
Usta Yiğido
vanlıyam65 Şuan
Son Aktivite: 23.09.2009 12:38
Üyelik Tarihi: 04.07.2009
Mesajlar: 581
Tecrübe Puanı: 620
|
Cevap: sivas'la ilgili bilgiler
çok güzel bilgiler içeriyor.ellerinize sağlık,çok şeyler öğrendim.
|
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Çarşaflı partililer CHP rozetlerini iade etti | ErdalGüler | Dünya ve Türkiye'den Haberler | 31 | 24.05.2011 10:07 |
bilgisayarla iLqili 100 konu.. | selocan58 | Bilgisayar ve İnternet Dünyası | 3 | 04.07.2009 16:32 |
Xp"de Hız Ve performans İçin Pratik BiLgiLeR | 58_SEMİH_58 | Bilgisayar ve İnternet Dünyası | 13 | 01.06.2009 14:04 |
50 ALEVİ DERNEĞİNDEN ÇAĞRI | Sivaslilar.Net | Haberler | 88 | 22.11.2008 15:00 |
TRAFİKLE İLGİLİ BAZI SORULAR VE YANITLARI | ABDULLAH DUMAN | Serbest Kürsü | 4 | 18.09.2008 16:36 |