20.08.2010, 10:59 | #321 | |
Usta Yiğido
HasreT Şuan
Son Aktivite: 19.11.2013 13:36
Üyelik Tarihi: 14.06.2008
Yaş: 45
Mesajlar: 19.841
Tecrübe Puanı: 2566
|
Cevap: Günün hikayesi
Alıntı:
__________________
" Gülümse ;)"
|
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 5 Kullanıcı HasreT'e Teşekkür Ediyor... |
20.08.2010, 14:08 | #322 |
Usta Yiğido
Dilsad Hatun Şuan
Son Aktivite: 29.10.2010 20:09
Üyelik Tarihi: 27.12.2008
Mesajlar: 4.441
Tecrübe Puanı: 1065
|
Cevap: Günün hikayesi
Çocuktum. 6-7 yaşlarında var yoktum. Bir Ramazan günüydü. Çemberlitaşta oturduğumuz büyük Konaktan sokağa çıktım. İleride, bir sehpaya oturttuğu tablasından çoluk çocuğa şeker meker satan birini gördüm. 10 para mı, 20 para mı, ne verdiğimi hatırlayamadığım bir horoz şekeri satın aldım. Şekeri eme eme Konağa dönmek üzereydim ki, üzerime hamal kılıklı bir adam çullandı. Yarı ciddi, yarı şakacı bir edâ ile haykırdı:
-Şu bacaksıza da bak! Sokakta, elâlemin karşısında yiyor! Ödüm patlamıştı sanki... Şekeri yere attım ve evime doğru koşmaya başladım. Adam beni kapıya kadar kovaladı. Konağın açık kapısını bu herifin suratına çarparcasına kapatıncaya kadar adeta baygınlık geçirdim. Şimdi, masum çocuklara değil, Ramazan günü açıkça ve iftihar edercesine sigaralarını tüttüren her vasıf dışı insanlara o hamal kılığı içindeki saffet ve hassasiyetle hitap etmek istiyorum: -Günahınızı niçin Allahla aranızda bırakmıyor ve sanki onun reklâmını yaparcasına, zedelediğiniz Allah hakkına kul hakkını da ekliyorsunuz? Eskiden Ermenisi, Rumu, Yahudisi bu kul hakkına tecavüz etmemek için Ramazanlarda müslümanların karşısında oruca aykırı bir harekette bulunmazlardı. Düşünün, sizin derekeniz ne olmalı! Hamalın kovaladığı çocuk bugün 75 yaşında ama, kovalayanın soyundan kimse kalmadı. 21 Temmuz 1980 N.F.K
__________________
"ATAM IZINDEYIZ" 1453! |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 2 Kullanıcı Dilsad Hatun'e Teşekkür Ediyor... |
30.08.2010, 00:02 | #323 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5441
|
Cevap: Günün hikayesi
“…” BURAYA ONUN ADINI YAZ Kimin mi? Hani o, seni en çok üzenin, en kızdıranın adını Eşin belkiBelki de annen-baban Ya da kardeşin, komşun, en iyi arkadaşın Artık, seni inciten ve de “kıymetlin” her kimse, işte onun Yaz adını buraya; “. . . . .” ve ekle; “. . . . .” Öldü! Yok artık! Ne bir daha bu eve gelecek, ne telefon edecek, ne de bir daha karşılaşacağım onunla! Artık “. . . . .” Yok! Öldü O Hiç olmayacak bir daha Bundan sonra, aranızda geçen olayları düşün Hani seni çok inciten, üzen-kızdıran ve “Asla!” dedirten her yaşanmışlığı Gör bak, nasıl bomboş ve anlamsız gelecek Ölümün değdiği her şey nasıl silikleşecek, nasıl artık fonda kalacak hayat! Aniden değişecek paradigmalar! “Neden?” diyeceksin”Neden kırdım ki onu?” “Şu üç günlük dünyada değer miydi?” Ve Tarifsiz sızlayacak yüreğin İşte bak dünya bir an! Bir varmış, bir yokmuş Giden asla geri gelmiyor ve insan “keşke” diye bir ömür boyu yürek sızılarıyla kalıyor sonra. Böyledir ölüm Ansızın gelir ve keskin bir bıçak gibi ayırıverir dünyaları Ve bizler, hep “ölecek yaşlarda” olduğumuz gerçeğini bile bile, görmezden gelir, hiç ölmeyecek gibi yaşarız Oysa geçen her saniye haykırır bize; “Ölüm var heyy!” Bir ebemkuşağıdır ölüm Her giden hep “sırma saçlı-badem gözlüdür” ya hani “. . . . .” Öldü diyerek işte, şimdi değiştir paradigmaları! Ve en bâdem gözlüne sımsıkı sarıl! Bırakma sakın! Bak, tik-taklıyor zaman; “Ölüm var heyy!” İşte bu, “Ölmeden önce ölmek” yani Olmak sırrındandır Ve bundandır “Her vakit ölümü hatırlayın!”diye emredilmesi Sırra eren, hiç “keşke” demeyecek. Ve Nasıl hayattayken öldürüp de gayrımızı, sıfırlıyorsak ona karşı içimizi, aklımızı-yüreğimizi Nefsimize de böyle yapmalı!Sıfırlamalı dâim Sınır dışı tüm arzu ve dayatmalarını, ölüm silgisiyle silivermeli Ölmeden Ölmeli! Ölmüş olan, hiç dünyaya tapar mı? “Şunu, şunu da isterim” der mi? Ölmüş olan, yalan-kötü söz söyler mi? Ölmüş olan, haset-zulüm eder mi hiç? Ölmüş olan, benlik davası güder, kin tutar mı? Ölmüş olan, incinir mi? Ölmüş olan, İncitir mi hiç? ? Gelin ÖLüverelim hadi! OLuverelim Selam ve Duâ ile… [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
31.08.2010, 22:45 | #324 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5441
|
Cevap: Günün hikayesi
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 4 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
31.08.2010, 22:54 | #325 | |
Usta Yiğido
sivasli gönül Şuan
Son Aktivite: 22.09.2012 21:06
Üyelik Tarihi: 30.07.2010
Mesajlar: 573
Tecrübe Puanı: 559
|
Cevap: Günün hikayesi
Alıntı:
|
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 2 Kullanıcı sivasli gönül'e Teşekkür Ediyor... |
02.09.2010, 13:14 | #326 |
Usta Yiğido
ŞAHBEY Şuan
Son Aktivite: 08.10.2010 14:10
Üyelik Tarihi: 16.07.2010
Yaş: 60
Mesajlar: 868
Tecrübe Puanı: 589
|
Cevap: Günün hikayesi
Büyük bir kedi, kuyruğuyla oynayan küçük bir kediye sormuş:
"Neden kuyruğunu kovalıyorsun?" Yavru kedi yanıt vermiş: "Bir kedi için en güzel şeyin mutluluk, mutluluğun da kuyruğum olduğunu ögrendim. Bu nedenle onu kovalıyorum, yakaladığımda mutluluğa kavuşacağım." Bunun üzerine yaşlı kedi şöyle demiş: ..."Gençken ben de mutluluğun kuyruğum olduğuna karar vermiştim. Ama şunu farkettim; ne zaman onu kovalasam benden uzaklaşıyor, ne zaman kendi yoluma gitsem hep peşimden geliyor.
__________________
حمد لله رب العلمين Elhamdü lillâhi rabbil'alemin..... |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 2 Kullanıcı ŞAHBEY'e Teşekkür Ediyor... |
02.09.2010, 13:19 | #327 |
Usta Yiğido
Dilsad Hatun Şuan
Son Aktivite: 29.10.2010 20:09
Üyelik Tarihi: 27.12.2008
Mesajlar: 4.441
Tecrübe Puanı: 1065
|
Cevap: Günün hikayesi
Tesekkur ederim okuyan gözlerinize saglik.
__________________
"ATAM IZINDEYIZ" 1453! |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Dilsad Hatun'e Teşekkür Ediyor... |
02.09.2010, 13:53 | #328 |
Usta Yiğido
abircan Şuan
Son Aktivite: 21.01.2015 09:55
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 3.258
Tecrübe Puanı: 1014
|
Cevap: Günün hikayesi
İşyerinin önünde kendisini astı
Borç isteyip, alamadığı işyerinin önünde kendisini astı Adana'da borçları yüzünden bunalıma giren bahçıvan 45 yaşındaki İsa Üğüten, istediği borç paranın verilmemesi üzerine çalıştığı işyerinin giriş kapısına kendisini asarak yaşamına son verdi., Yavuzlar Mahallesi’ndeki Atlı Spor Kulübü Tesisleri’nde’nde 15 yıldır bahçıvan olarak çalışan İsa Üğüten, son dönemde maddi olarak zor günler geçirmeye başladı. Ücretinin bir bölümüne haciz gelen İsa Üğüten, çalıştığı işyerinden borç para istedi. İddiaya göre Atlı Spor Kulübü yönetimi bunun mümkün olmadığını söyledi. Bunun üzerine dün gece saatlerinde kendisini iple spor kulübünün tabelasının önüne asan Üğüten, yaşamına son verdi. Bu sabah kulübün bekçisi tarafından asılı halde bulunan İsa Üğüten'in cesedi, polis tarafından bulunduğu yerden indirildi. Üğüten'in cebinden, bazı kulüp yöneticilerini suçlayan not bulundu. Adli Tıp Kurumu'na götürülen Üğüten'in cesedi, yapılan otopsinin ardından yakınları tarafından teslim alınarak Sofulu Mezarlığı'nda toprağa verildi. OKUYUCU YORUMLARI Yorum Yapmak İçin Tıklayınız ÇETİN KAYA (99) [Tüm Yorumları] 02.09.2010 14:42:12 DURMAK YOK YOLA DEVAM DİYENLERE İTHAF OLUNUR! % 0 % 0 % 0 -------------------------------------------------------------------------------- musatafa yılmaz (115) [Tüm Yorumları] 02.09.2010 14:41:31 Ülkesini demir yumrukla yönetiyor, hukuk mukuk tanımıyor. Bilmiyorum, belki de çok yakında kurtuluruz % 0 % 0 % 0 -------------------------------------------------------------------------------- son kurşun (466) [Tüm Yorumları] 02.09.2010 14:41:20 lale devri yaşantılarına devam eden ve ülkeyi her zaman güllük gülistanlık gösteren ziynet insanları ne hallere düşürdüler. % 0 % 0 % 0 -------------------------------------------------------------------------------- Adalet İstiyorum (564) [Tüm Yorumları] 02.09.2010 14:39:27 ERBAKAN Hoca bile 40milyon insan fakirlik sınırında diyor peki bu kadar OYU ve EVET'i bunlar nasıl alıyor EY TÜRK İNSANI LÜTFEN GELECEĞİMİZ İÇİN bir kez daha düşünün ve HAYIR'ı basın % 0 % 0 % 0 -------------------------------------------------------------------------------- SÜLEYMAN KANLI (181) [Tüm Yorumları] 02.09.2010 14:38:32 bu yoksulluğa mahkumiyete HAYIR işte gerçek dramlar gerçek hayat hikayeleri, kriz teğet geçti hikayelerine inat , babalar intihar ediyor
__________________
zaman kısa, dünya herkese yeter, mühim olan insanlık KANIMIZIN KIRMIZISI ALNIMIZIN AKIYLA SİVASSPORLUYUZ |
07.09.2010, 12:49 | #329 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5441
|
Cevap: Günün hikayesi
Namazini Geç Kilanlara İbretlik Hikaye Anneannesinin sözleri yankılandı kulaklarında: ''Oğlum namaz hiç bu vakte bırakılır mı?'' Anneannesinin yaşı yetmişe dayanmış, ama ezan okunduğu vakit yerinden sıçrar, yaşından beklenmeyecek bir hızla abdestini alır ve namazını kılardı. Kendisi ise,nefsini bir türlü yenemiyordu. Ne oluyorsa, hep... namaz son dakikalara kalıyor, bu sebeple namazını alelacele eda ediyordu. Bunu düşünerek kalktı yerinden, gözü saate kaydı. Yatsı ezanının okunmasına on beş dakika kalmıştı. Başını her iki yöne pişmanlıkla sallayarak, "Yine geciktirdim namazı." dedi kendi kendine. Kıvrak hareketlerle abdestini aldı ve daha elini yüzünü tam kurulamadan kendisini odasına attı. Mecburen, hızlı hareketlerle namazı eda etti. Tesbihatını yaparken anneannesini düşünmeden edemedi. "Bu halimi görse, tatlı-sert kızardı yine bana." dedi. Çok seviyordu onu ...Hele öyle bir namaz kılışı vardı ki, onu hep bir gökkuşağı hayranlığıyla seyrederdi. Namazda öyle bir mahviyeti vardı ki... Hicabından renkten renge girerdi. O gün akşama kadar derse girmişti. Müthiş bir ağırlık vardı üzerinde. Duasını yaparken, başını ellerinin arasına alıp secdeye durdu. Namazdan sonra bir süre bu şekil tefekkür etmeyi severdi. Gözleri kapanır gibi oldu. "Ne kadar da yorulmuşum." dedi. Daldı gitti öylece.... Kıyamet kopmuştu. Mahşeri bir kalabalık vardı. Her yön insanlarla doluydu. Kimi dona kalmış, hareketsiz bir şekilde etrafı izliyor; Kimi sağa sola koşturuyor, kimisi de diz çökmüş, başı ellerinin arasında bekliyordu. Yüreği yerinden fırlayacak gibi atıyor, adeta kafesinden kurtulmaya çalışıyor,soğuk soğuk terler döküyordu. Hayattayken kıyamet, sorgu sual ve mizan hakkında çok şey duymuş ve ahiret hayatı adına bu kavramlar kendisi için köşe taşı olmuşlardı. Ama mahşer meydanında ki ürperti, Korku ve bekleyişin bu denli dehşet vereceğini düşünmemişti. Hesap ve sorgu devam ediyordu. Bu arada onun ismini de okudular. Hayretle bir sağa, bir sola baktı. "Benim ismimi mi okudunuz?" dedi dudakları titreyerek..... Kalabalık birden yarılmış, bir yol olmuştu önünde. İki kişi kollarına girdi. Mahşer meydanının vazifelileri oldukları belliydi. Kalabalık arasından şaşkın bakışlarla yürüdü. Merkezi bir yere gelmişlerdi. Melekler her iki yanından uzaklaştılar. Başı önündeydi. Bütün hayatı, bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerinin önünden.... " Şükürler olsun " dedi, kendi kendine ve devam etti; " Gözlerimi dünyaya açtım,Hep hizmet eden insanları gördüm. Babam sohbetlerden sohbetlere koşuyor, malını islam yolunda harcıyordu. Annem eve gelen misafirleri ağırlıyor, yemek sofralarının biri kalkıp, bir yenisi kuruluyordu. Ben ise, hep bu yolda oldum. İnsanlara hizmete çalıştım. Onlara Allah'ı anlattım. Namazımı kıldım. Orucumu tuttum. "Kirpiklerinden aşağı gözyaşları dökülürken, "Rabbimi seviyorum, en azından sevdiğimi zannediyorum. " Diyordu. Ama bir yandan da "O'nun için ne yapsam az, Cennet'i kazanmama yetmez." Diye düşünüyordu. Tek sığınağı Allah'ın rahmetiydi. Hesap sürdükçe sürdü. Boncuk boncuk terliyordu. Sırılsıklam olmuş, zangır zangır titriyordu. Gözleri terazinin ibresindeki neticeyi bekliyordu. Sonunda hüküm verilecekti. Vazifeli melekler ellerinde bir kağıt, mahşer meydanında ki kalabalığa döndüler. Önce ismi okundu. Artık ayakları tutmaz olmuştu. Neredeyse yığılıp kalacaktı. Heyecandan gözlerini kapamış, okunacak hükme kulak kesilmişti. Mahşeri kalabalıktan bir uğultu yükseldi. Kulakları yanlış mı duyuyordu? İsmi cehennemlikler listesindeydi. Dizlerinin üstüne yığıldı. Hayretten dona kalmıştı." Olamaaaazzzz " diye bağırdı. Sağa sola koşturdu. "Ben nasıl Cehennemlik olurum? Hayatım boyunca hizmet eden insanlarla birlikte oldum. Onlarla beraber koşturdum. Hep rabbimi anlattım. " Diyordu. Gözleri sağanak olmuş, titrek vücudunu ıslatıyordu. Vazifeli iki melek kollarından tuttu. Ayaklarını sürüyerek ve kalabalığı yararak alevleri göklere yükselen Cehennem'e doğru yürümeye başladılar. Çırpınıyordu. Medet yok muydu? Bir yardım eden çıkmayacak mıydı? Dudaklarından kelimeler kırık dökük, yalvarmayla karışık döküldü.. "Hizmetlerim... Oruçlarım.... Okuduğum Kur'anlar..... .Namazım....Hiçbiri beni kurtarmayacak mı?" diyordu. Bağıra bağıra yalvarıyordu. Cehennem melekleri onu sürüklemeye devam ettiler. Alevlere çok yaklaşmışlardı. Başını geriye çevirdi. Son çırpınışlarıydı. Resülullah, "Evinin önünde akan bir ırmak içinde günde beş defa yıkanan bir insanı o ırmak nasıl temizler, günde beş vakit namazda insanı günahlardan öyle temizler." Buyuruyordu. "Oysa ki benim namazlarım da mı beni kurtarmayacak?" diye düşünüyordu. " Namazlarım.....Namazlarım....N amazlarım." diye diye hıçkırdı. Vazifeli melekler hiç durmadılar. Yürümeye devam ettiler; Cehennem çukurunun başına geldiler. Alevlerin harareti yüzünü yakıyordu. Son bir defa dönüp geriye baktı. Artık gözleri de kurumuştu. Ümitleri sönmüştü. Başını öne eğdi. İki büklüm oldu. Kollarını sıkan parmaklar çözüldü. Cehennem meleklerinden birisi onu itiverdi. Vücudunu birden bire havada buldu. Alevlere doğru düşüyordu. Tam bir iki metre düşmüştü ki, bir el kolundan tuttu. Başını kaldırdı. Yukarıya baktı. Uzun beyaz sakallı bir ihtiyar onu düşmekten kurtarmıştı. kendisini yukarıya çekti. Üstündeki başındaki tozu silkerek ihtiyarın yüzüne baktı. "Siz de kimsiniz ?" dedi. İhtiyar gülümsedi: " Ben senin namazlarınım." "Neden bu kadar geç kaldınız ?Son anda yetiştiniz. Neredeyse düşüyordum."dedi.... İhtiyar yüzünü gererek, tekrar güldü; Başını salladı; " Sen beni hep son anda yetiştirirdin, ...hatırladın mı? Secdeye kapandığı yerden başını kaldırdı. Kan-ter içinde kalmıştı. Dışarıdan gelen sese kulak kabarttı. Yatsı ezanı okunuyordu. Bir ok gibi yerinden fırladı. Abdest almaya gidiyordu. C)alinti. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 5 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
12.09.2010, 13:10 | #330 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5441
|
Cevap: Günün hikayesi
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] Fırtına Çıktığında Uyuyabilirim Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu. Ama ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde çalışmak istemiyordu. Müracaatçıların hepsi çiftliğin yerini görünce çalışmaktan vazgeçiyor, burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi olur diyorlardı. Nihayet çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam işi kabul etti. Adamın haline bakıp 'çiftlik işlerinden anlar mısın?' diye sormadan edemedi çiftlik sahibi. 'Sayılır' dedi adam, 'fırtına çıktığında uyuyabilirim'. Bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boş verip çaresiz adamı işe aldı. Haftalar geçtikçe adamın çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü de görünce içi rahatladı. Ta ki o fırtınaya kadar: Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusuyla uyandı. Öyle ki, bina çatırdıyordu. Yatağından fırladı, adamın odasına koştu: 'Kalk, kalk! Fırtına çıktı. Her şeyi uçurmadan yapabileceklerimizi yapalım.' Adam yatağından bile doğrulmadan mırıldandı: 'Boş verin efendim, gidin yatın. İşe girerken ben size fırtına çıktığında uyuyabilirim demiştim ya.' Çiftçi adamın rahatlığına çıldırmıştı. Ertesi sabah ilk işi onu kovmak olacaktı, ama şimdi fırtınaya bir çare bulmak gerekiyordu. Dışarı çıktı, saman balyalarına koştu: Aaa! Saman balyaları birleştirilmiş, üzeri muşamba ile örtülmüş, sıkıca bağlanmıştı. hıra koştu. İneklerin tamamı bahçeden ahıra sokulmuş, ahırın kapısı desteklenmişti. Tekrar evine yöneldi; evin kepenklerinin tamamı kapatılmıştı. Çiftçi rahatlamış bir halde odasına döndü, yatağına yattı. Fırtına uğuldamaya devam ediyordu. Gülümsedi ve gözlerini kapatırken mırıldandı: 'Fırtına çıktığında uyuyabilirim' Sıkıntılara zihnen (bilgi, plan), manen (dua), maddeten (tedbir) hazırsanız, fırtına çıktığında uyuyabilirsiniz. Hayatınız boyunca. Sevgiyle kalın. Kızgınlıkla karar almayın, mutluluktan uçtuğunuzda söz vermeyin. İkisi de sarhoşluk anıdır, akıl başta değildir. C)Alinti. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Günün, Ayet ve Hadisi | altuntas58 | Serbest Dini Konular | 19 | 13.11.2011 16:09 |
-CUMA SOHBETLERİ- | Abdurrahman 58 | Dini sohbet | 50 | 28.08.2009 08:50 |
Peygamber Efendimizin tüm Ramazan boyunca okuduğu dua:)) | seva | Dualar | 0 | 19.08.2009 17:02 |
Acıklı bir aşk hikayesi :) | gürün_güzeli | Hertelden | 0 | 27.06.2008 18:09 |
Bİr Gelİncİk Hİkayesİ | bayatlı kenan58 | Arşiv | 0 | 23.05.2008 16:58 |