Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > Serbest Alan > Serbest Kürsü
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Bugünki Mesajlar

Serbest Kürsü Serbest Konular



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 14.10.2009, 09:18   #1
fertelliyim
Usta Yiğido
 
fertelliyim - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
fertelliyim Şuan fertelliyim isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 02.10.2011 18:21

Üyelik Tarihi: 12.12.2007
Yaş: 50
Mesajlar: 1.253
Tecrübe Puanı: 746 fertelliyim BU GIDISLE COK MESHUR OLACAK
Standart Özgürlük İçin Dört İşlem

Kendini kendinle topla
Herkes biliyor ki:

Herkes için her şey olamazsın
Her şeyi bir anda yapamazsın.
Her şeyi mükemmel yapamazsın.
Her şeyi herkesten iyi yapamazsın.
Sen de herkes gibi bir insansın.

Öyleyse:
En azından, birisi için önemli bir şey ol.
Bir anda sadece bir şey yap.
Bir şeyleri hep eksik bırakacağını hatırla.
Bir şeyi herkesten iyi yapmaya bak.
Böylece hiç kimsenin senin gibi olamadığını gör.
Herkesin herkes gibi olmaya çalıştığı yerde,
sen sen ol, böylece herkesten daha iyi ol.

Kendini kendinden çıkar

Çok uzaklara gitmeye gerek yok. Yaşın kaç ise, bir o kadar rakamı yaşından çıkar ki geriye sıfır kalsın.
Hayata başladığın güne git.
Doğduğun gün ağzından çıkan ilk çığlığı hatırla. Şu anda yaşadığın şehirde bir günde yüzlerce, binlerce bebek doğuyor.
Hepsi de bir çığlıkla karışıyorlar hayata.
Kendine bir sor; onların doğması ne kadar umurunda?
Ne kadar önemsiyorsun uğramadığın bir yerde, tanımadığın bir kadının tanımadığın/tanımayacağın bir bebeği doğurmasını?
Doğduğu gün işte sen de böylesine umursanmaz biriydin.

Şükür ki yanı başında annen baban vardı da, dünyaya ilk acemi bakışlarına şefkatli bakışlarıyla karşılık verdiler.
Elinden tuttular, ninni söylediler, büyüttüler, beslediler seni.
Seni önemli kılan onların sevgisiydi.
O sıralar seni ne Nike tanıyordu, ne Coca-Cola önemsiyordu, ne de LCW düşünüyordu.
Seni önemeyenler, üstünde hiçbir şey olmadığı halde önemsiyordu seni.
Seni sadece sen olduğun için seviyorlardı.

İstersen doğduğun günden biraz daha geriye gidelim. Birkaç ay daha geriye..
O zamanlar annenin karnında karanlıklar içindeydin.
Sadece onun fark ettiği, onun hissettiği biriydin. Oracıkta kala kalsaydın ya da hiç çıkamasaydın, kimse önemsemeyecekti seni.
Bildiğin bütün markalar seni hesaba katmadan satmaya devam edecekti, sevdiğin bütün reklamlar seni düşünmeden oynayıp duracaktı.

Bir de şöyle düşün: Sen içerideyken henüz gözlerin tamamlanmamıştı; gözlerinin olmadığını gören, gözlerinin olması gerektiğini düşünen, gözlerini olması gerektiği gibi olması gereken yere koyan ne annendi, ne babandı, ne de kendindin.
Sana sorulmuş olsaydı, henüz ışığı bile tanımadığın için gözlerine ihtiyacın olmadığını söylerdin.
Sana sorulmuş olsaydı, henüz yolları, bahçeleri, kaldırımları, vitrinleri görmediğin için ayaklarıma gerek yok derdin.
Belki ellerini bile istemeyecektin.
Belki yüzünü bile gereksiz görecektin.

Şimdi bir düşün seni önemli kılan, gözlerinin önüne taktığın gözlük mü, ayaklarına geçirdiğin ayakkabı mı, ellerine taktığın eldiven mi, boynuna doladığın atkı mı?

Birkaç ay daha geriye gidelim.
Henüz iki hücreden ibaretsin.
Annen bile farkında değil varlığının.
İki hücre hâlâ daha nasıl olduğunu anlayamadığımız bir hızla, olağanüstü bir düzenle çoğalıp ayrışmasaydı da, anne rahminden düşüverseydin kimse fark etmeyecekti seni, kimsenin fark ettiği biri olmayacaktın.
Hatta, bir adın bile olmayacaktı.

Hiç doğmasaydın, şu an aramızdan eksik olacaktın. Ama eksikliğini bile fark etmeyecektik. .........şimdi burada olsaydı! bile diyemeyecekti annen baban ve sınıf arkadaşların.
Çünkü olmayacaktın ve olmadığın için de olmadığın fark edilmeyecekti.
Örneğin ......... seni ne kadar özledim! diyen bir arkadaşın olmayacaktı.
Çünkü hepten eksik olduğun için arkadaşın eksikliğini çekmeyecekti.

Senin anlayacağın hiç var olmamak ölmekten beterdir.
Öldüğünde hiç olmazsa, ardın sıra ağlayanların olur, eksikliğini çekenler olur, özleyenlerin olur. Ama hiç yaşamadığında, hesaba katılmazsın, sözün bile edilmez.

İşte şimdi hesabını yeniden yap; kendini kendinden çıkar.
Geriye sıfır kaldığında, yani sen adı bile olmayan bir hücre topluluğu olduğunda seni önemseyen kim olabilir?
Tanıdıkların içinde öyle biri var mı?
Sevdiklerin arasında seni hiç yokken seven biri var mı?
Örneğin, yüzün ortada bile değilken yüzünü özleyen biri var mı?

Nasıl olabilir ki?
Seni en çok sevenler bile seni sen varolduğun için sevdi. Şimdi sen, seni sen yokken bile seven birini düşünmek istemez misin?
Seni sen var olduğun içen sevenleri hatırladığın kadar, seni sevdiği için var edeni hatırlamak istemez misin?

Kendini kendinle çarp

Bu sabah aynaya bir bak. Bakalım kimi göreceksin.
Elbette yeryüzündeki bütün insanlara benzeyen bir insan yüzü. Kaşları, gözleri, yüzü, burnu, kulakları, saçları ile sen de herkes gibi bir insansın.
Ama aynada herhangi bir insanı görüyor değilsin. Kendini görüyorsun.
Tümüyle sana özel, sadece senin için yaratılmış bir yüz görüyorsun.
Yani senin yüzün gibi başka bir yüz yok.
Onun için yüzüne bakanlar seni, sadece seni görüyorlar.
Seni tanıyanlar yüzünden tanır, sevenler yüzünü sever. Herkese benzeyen birini değil.
Bütün zamanlarda, senin yüzün gibi bir yüz olmadı, senin yüzün gibi bir yüz olmayacak.

Şimdi tekrar düşün.
Sen, en azından yüzüne bakarak anlayabileceğin gibi, seni yaratan için bir tanesin, biriciksin, çok özelsin.
Aynaya bakıp yüzünü gördüğünde, hep bunu hatırla.

Sen hayran olduğun birilerine benzediğin için önemli değilsin.

Sen şarkılarını severek dinlediğin şarkıcı gibi konuştuğun için özel değilsin.

Sen giydiğin ayakkabı sayesinde, tuttuğun takımın başarıları yüzünden, tişörtünün üzerinde yazan marka için biricik değilsin.

Sen, sadece Sen olduğun için önemlisin.
Seni biricik, bi tanecik ve özel olarak yaratan, yaşatan bir Yaratıcı seni önemsediği için önemlisin.

Kendini kendine böl

Etrafına bir bak.
Ne kadar çok insan ne kadar çok şey peşinde koşuyor.
Çok para, çok mal, çok yer, çok iş, çok yemek, çok araba, çok tatil, çok çok Ne kadar telaşla yaşıyorlar.
Herkesin çok acelesi var, çok telaş içindeler, çok koşturuyorlar, hep bir yerlere yetişmek istiyorlar.
Durup kalsalar kaybedecekler sanki.. Koşturmasalar ellerindekileri düşürecekler gibi.

Şimdi bir de kendine bak.
En çok ne mutlu ediyor seni?
Kimler sana gerçek dostluk yüzü gösteriyor?
Kaç sahici arkadaşın var?
Kaç sırdaşın var?
Çok az şey mutlu ediyor seni. Dostların pek az. Arkadaşlarının ve sırdaşlarının sayısı bir elin parmağını geçmiyor.
Bazen sadece nefes almak seni mutlu etmeye yetiyor.
Özlediğin bir dostunu görmek, özlediğin bir sahilde yürümek, sevdiğin bir yiyeceği yemek, sevdiğinin iki gözünün içine içine bakmak mutlu ediyor seni.
Hepsi az şeyler.. Çok az şeyler

Şimdi geri dön.
Dur ve yeniden bak.
Meydanlarda koşturan insanların aradıklarını bir düşün.
Merdivenleri telaş içinde tırmanan, otoyolları son hızla tüketen kalabalıkların neyin peşinde olduğunu düşünmeye çalış.
Aslında onların çoğu senin çoktan bulduğun çok az şeyin peşinde.
Ama çok koşturdukları için bir türlü durup kendilerine soramıyorlar.
Yazık ki aradıklarını sandıkları şeyi bulduklarında da tanımayacaklar.

Sen senin için önemlisin.
Biricik olduğun için önemlisin.
Kendini başkalarıyla kıyaslamayı bırak.
Kendini kendinle kıyasla.

Kendini başkalarının yaşadıkları ile tanımlamak yerine kendi yaşamınla tanımla.
İçinde başkasının plağı çalmasın.
Kendi sesinle konuş.
Kendi yüzünle bak hayata.
Kendini önemli bilerek yürü sokaklarda.

Nefes alıp verebildiğin için, güneşe çıplak gözle bakabildiğin için, rüzgârı hissedebildiğin için mühimsin.
Yaratıldığın için önemlisin.
Kendini kendine bölersen, eline tam tamına bir 1 geçecek.
Ne yarımsın, ne eksiksin, ne de kimselerin seni tamamlamasına ihtiyacın var. Sen mühimsin.


Dr. Senai DEMİRCİ

Alıntı...
__________________
<<Ömür Dediğin Bir Gündür O da Bu Gündür...>>
"Her Kim Hakkımda Ne Düşünürse Allah İki Katını Versin"

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
fertelliyim isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 14.10.2009, 09:30   #2
Salim58
Moderator
 
Salim58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Salim58 Şuan Salim58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır

Üyelik Tarihi: 11.05.2009
Yaş: 58
Mesajlar: 59.381
Tecrübe Puanı: 10 Salim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekannt
Standart Cevap: Özgürlük İçin Dört İşlem

Pişman olacağın, dizlerini dövecegin o gün gelmeden aklını başına al...



Anne karnındaki bebeğin ağzı vardır, gözü vardır, kulağı vardır, eli vardır, ayağı vardır. Bütün azaları tam tekmil verilmiştir.
Halbuki bunların hiçbirine ana rahminde lüzum yoktur. Orada çocuk, gıdasını göbeğinden annesine bağlı bir hortumla almaktadır.

Simdi bu çocuk:
- Ya Rabbi!, şu hortum bana yetmektedir. Peki şu ağıza, su göze, şu kulaga, şu ele, şu ayağa ne luzum var. Bunların tamamı hiç bir işe yaramamaktadır? dese...
Herhalde şöyle bir cevap alacaktır:
- Acele etme ey kul! Sen kısa bir müddet sonra öyle bir aleme gideceksin ki burada 'her şeyim' dedigin hortum, orada hiçbir şeye yaramayacak, kesilip atılacak. Lüzumsuz sandığın ağız, göz, kulak gibi şeylerde en luzumlu azaların durumuna gelecek.



O çocuk bu gerçeklere akıl sır erdiremese ve bir inkarcı olarak dünyaya gelse, hakikaten ana rahminde herşeyi demek olan hortumun işe yaramadığını, onu doğurtan doktorun
onu kesip attığını; lüzumsuz sandığı ağız, göz gibi azalarının devreye girdiğini, onlarsız olunmayacagını anlasa utanır mı, utanmaz mı?
Ana rahminde kendisine söylenenlere inanmadığı icin dizlerini dovermi, dovmez mi?


Şu anda bizler de, tıpkı o bebek gibi bir ‘’ananın rahmindeyiz’’ 9 ay, 9 sene veya 90 sene sonra bir başka dünyaya doğacağız. O dünyanın adı da ahiret. Biz şu anda ‘’dunya anamıza maddi hortumlarla’’ bağlı durumdayız.
Eğer biz:
- İşte geçinip gidiyoruz. Ya Rabbi! Şu Namaza, Oruc’a, Hacc’a, Zekat’a, Din’e, İman’a İslam'a ve O’nu yaşamaya ne lüzum var?
dedigimiz takdirde.
Şöyle bir cevap alacağımız muhakkak değil mi?
- Ey kullarım! Kısa bir müddet sonra bu dünyadan ayrıalcaksınız. Öyle bir aleme götürüleceksiniz ki orada 'herşeyim' dediğiniz ‘’maddi hortumların’’ hiç biri işinize yaramayacak. Lüzumsuz sandığınız ve uygulamakta hatalara düştüğünüz Namaz, Zekat, Hac gibi ibadetler de en lüzumlu şeyler durumuna gelecek. Yeni dünyanızda insanlara arabasına, parasına, servetine ve suretine göre degil; imanına ve ibadetine göre değer verilecek.
Yani Şu an ki dünya hayatında dikkate almayıp, lüzümsuz gördüğünüz ve hayatınızda uygulamadığınız size emirlerim olan Namazınız, Zekatınız, Orucunuz, Haccınız, Hayır Hasenatınız, ahirette sizin icin her şey olacak. El olacak, ayak olacak, dil olacak, dudak olacak, berat olacak, sonu olmayan zenginlik ve saadet olacak kısaca Cennet olacak.
............
Rabb’imizin rahmetiyle buyurduğu bu gerçekleri kabul etmez inkarcı olursak ya da kabul ettiği takdirde tembellik eden bir kul olarak ahirete gider de bu gerçeklerle yüzleşirsek halimiz nice olur??
Hakikaten herşeyim dediğimiz ‘’dünya hortumlarımızın’’, yani arabamızın, apartmanımızın, paramızın, pulumuzun kulluk imtihanında birer araç olduğunu aslında diğer aleme sadece amellerin götürülebileceği gerçeğini unutmayalım..
Bu dünya da Kur’an ve Peygamber aracılığıyla bize bildirilenlerin hak ve hakikat olduğunu asıl önemli olanların dünyalıklar değil, hayırlı amellerimiz olduğunu ahirete gidince anlasak o anne karnında ağzı, burnu, kolu, gözü lüzumsuz gören çocuk durumuna düşmezmiyiz? Dizlerimizi dovmezmiyiz?
Keşke inansaydık!
Keşke namazımızı kılsaydık, orucumuzu tutsaydık, zekatımızı tam verseydik, ALLAH için yaşasaydık, eşsiz insan şanlı Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)'in yolunda yürüseydik demez miyiz?
__________________
Asil İnsan İdare Eder, Aciz İnsan Şikayet Eder, Basit İnsan İftira Eder, Dürüst İnsan Sabreder...
Salim58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 14.10.2009, 11:41   #3
ayten58
Yasaklı
NO AVATAR
 
ayten58 Şuan ayten58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 19.03.2010 21:23

Üyelik Tarihi: 10.02.2009
Yaş: 61
Mesajlar: 11.519
Tecrübe Puanı: 0 ayten58 FAZLA SÖZE GEREK YOKayten58 FAZLA SÖZE GEREK YOKayten58 FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart Cevap: Özgürlük İçin Dört İşlem

ağzınıza elinize sağlık çok güzel bir paylaşım allah kalbinize göre versin ne verirse hayırlısından versin çok teşekkür ederim paylaşım için.
ayten58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Sabiha Serin Siir Kösesi Sabiha Serin Şiirler 169 02.09.2010 11:50
bilgisayarla iLqili 100 konu.. selocan58 Bilgisayar ve İnternet Dünyası 3 04.07.2009 16:32
Yaşam için birkaç Kural sevdagülü Serbest Kürsü 0 28.05.2009 19:10
Marifetname MeLody58 Serbest Kürsü 34 26.12.2008 13:27
50 ALEVİ DERNEĞİNDEN ÇAĞRI Sivaslilar.Net Haberler 88 22.11.2008 15:00


WEZ Format +2. ?uan Saat: 23:23.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.