|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
Sivas Tarihi Sivas ile ilgili tarihi bilgiler |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
02.06.2008, 19:04 | #1 |
Usta Yiğido
BOUN Şuan
Son Aktivite: 27.12.2014 22:40
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 39
Mesajlar: 810
Tecrübe Puanı: 786
|
SİVAS 1877
Sivas’a “öteki” yüzünden bakmak
Ermeni rahip Boğos Natanyan’ın 150 yıl önce kaleme aldığı bir raporda, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde Ermeni vilayeti olarak söz edilen Sivas şehrinde yaşayan yüzbinlerce Ermeni’nin kültürel, ekonomik ve sosyal hayatına dair bilgiler yer alıyor Tokat, Amasya ve Şebinkarahisar sancaklarını da içine alan Sivas vilayetinde Ermeni kaynaklarına göre Birinci Dünya Savaşı’ndan önce 181 bin 700, Osmanlı kaynaklarına göre 143 bin 406 Ermeni yaşıyordu. Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımında bu sayı beş bine düşmüş, günümüzde ise birkaç aileyle sınırlı kalmış durumda. Halbuki, bir zamanlar Sivas’ta okulları, kiliseleri, dernekleri, gazete, mezarlık ve iş hanlarıyla Ermeniler yaşardı. Bu bilgiler tarih derslerinde anlatılmamıştı. Ama tarih nankörlük edip bu değerlerin kaybolmasına da göz yummadı. Bundan 150 yıl önce bir Ermeni rahibin kaleme aldığı notlar günümüze “Sivas 1877” adlı kitapla taşındı. ERMENİ NİZAMNAMESİ • İstanbul Ermeni Patriği Nerses Varjabedyan, 1863 yılında ilan edilen “Ermeni Nizamnamesi” ya da Osmanlı Sarayı’nın kabul ettiği adıyla “Nizamname-i Millet-i Ermeniyan” yasasının uygulanıp uygulanmadığını yerinde araştırmak için Anadolu’nun değişik bölgelerine rahipler gönderdi. Patriklik, 1877’de Sivas için Rahip Boğos Natanyan’ı görevlendirdi. Natanyan’ın hazırladığı rapora göre, Sivas vilayeti bugünkü Şarkışla, Yıldızeli, Hafik, Zara, Divriği, Darende, Gürün, Kangal, Aziziye (Pınarbaşı) ve Bünyan kazaları ile Tokat, Amasya ve Şebinkarahisar sancaklarından oluşuyordu. Şehirde Surp Sarkis, Surp Pırgiç, Surp Minas, Surp Hagop, Surp Kevork adlı altı kilise bulunuyordu. Sivas’ın ticaret yolları üzerinde bulunması nedeniyle Ermeni tüccarları bu bölgede etkindi. Kuyumculuk, kalaycılık, bıçakcılık gibi zanaatlar çoğunlukla Ermeniler tarafından icra edilirdi. Eğitim kurumları da gelişmiş olan Ermeniler’in, erkek öğrencilerin okuduğu beş, kız öğrencilerin okuduğu iki, kız-erkek öğrencilerin birlikte okuduğu beş okulu ve bir de anaokulu bulunuyordu. Dernekleri ve tiyatro grupları olan ve gazete çıkaran Ermeniler’in kültür hayatına dair ayrıntılı bilgilerin yer aldığı raporda, halkın yaşam tarzı, gelenekleri, kadınların alışkanlıkları, bölgenin madenleri, kaplıcaları, meşhur insanları, köprüleri ve çeşmelerinden de söz ediliyor. HANE SAYISI AZ • Natanyan’ın raporuna göre, Sivas’ın “Ruhani Önderlik Bölgesi”ne bağlı 34 Ermeni köyü vardı. Bu köylerdeki hane sayısının azlığına dikkat çeken rahip, bunun köylerde ataerkil Ermeni geleneğinin sürmesine bağlıyor. Yani evlenen çocuklar hemen evden ayrılmaz, baba evinde yaşardı. Bu köylerdeki Ermeniler çifçilikle uğraşmaktadır. Natanyan, toprakların verimli olduğuna işaret ederek şu notu düşüyor: “Eğer görevliler padişahın iradesi dışında hareket etmez ve halkı sömürmezlerse, şunu söyleyeyim ki, hem Türkler, hem Ermeniler gerçekten çok zengin olurlar.” OTUZ DEĞİŞİK ZANAAT • Sivas’taki dükkânlar, hanlar ve hamamlar hakkında da bilgi veren Rahip Natanyan, Ermenilerin elinde otuz zanaat olduğunu yazıyor. Büyük çarşıların bulunduğu şehirde, küçüklü büyüklü dükkân sayısı 1200’ü geçiyor. Zanaatkârların çoğu ve özellikle tüccarların büyük kısmı Ermeni. Üstü kapalı otuz dükkândan oluşan çarşıya Kagir, küçük çarşılara da Bezesten deniliyor. Şehirde büyüklü küçüklü 47 tane handan Ermeniler’e ait olanın adı Millet Hanı. MİSAFİRPERVER ERMENİLER • Rahip Natanyan, Sivas’taki Ermeniler’in misafirperver olduğunu ve bu eski geleneği sürdürdüklerini şöyle anlatıyor: “Kapıları açık her zaman misafir kabul etmeye hazırdırlar, ayrım yapmadan her yolcuyu evlerine kabul ederler. Gereken saygıyı gösterir, karnını doyururlar. Özellikle seyahat eden Kürt ve Türkler Ermeniler’den her zaman saygı görmüşlerdir.” Evliya Çelebi, o ünlü Seyahatnamesi’nde Sivas halkının giysileri ve dilleri hakkında şunları söylüyor: “Seçkinler çeşit çeşit değerli elbiseler giyerler. Orta hallileri londura çuka (kumaş çeşidi) ve renkli boğası (astarlık seyrek dokunmuş bez) giyerler. Dilleri Türkçe ve Kürtçe konuşurlar. Ermeni vilayeti olduğundan genellikle bütün halkı Ermenice konuşurlar.” “Sivas 1877” adlı kitabın yayımcısı Birzamanlar Yayıncılık, 2 hazirana kadar Pangaltı Lisesi’nden Yetişenler Derneği’ndeki sergiyle kitabın tanıtımını yapacak. AGOP PAŞA EVLİYA AZİZ VLAS • Rahip Natanyan’ın anlattığı meşhur insanların arasında, Birinci Meşrutiyet döneminde kurulan Meclisi Mebusan’daki 13 Ermeni temsilciden biri olan Agop Şahinyan Paşa da vardı. Sarayın çok güvendiği Agop Paşa, yüksek Osmanlı görevlilerini kendi konağında ağırlardı. Agop Şahinyan’ın konağı, Cumhuriyet’in kuruluşunda PTT hizmetine verilmişti. Kitapta adı geçen portrelerden biri de Sivas’lı Aziz Vlas. Vlas’ın hayırseverliği ve hastalıkları iyileştirici gücü Müslümanlar’ın da onu “evliya” olarak görmesine neden olmuştu. Bugün Vlas’ın Müslüman mahallesinde bulunan mezarının bakıcısı da Müslüman bir kadındır ve mezarı, bugün de hastalıklara çare bulmak için ziyaret edilir. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
__________________
|
02.06.2008, 19:08 | #2 |
Usta Yiğido
BOUN Şuan
Son Aktivite: 27.12.2014 22:40
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 39
Mesajlar: 810
Tecrübe Puanı: 786
|
--->: SİVAS 1877
Sivas’ı hiç böyle bilmezdik!
Sivas’ın 130 yıl öncesini anlatan “Sivas 1877” sadece Sivas’ın değil, Türkiye’nin de bugünlere nasıl geldiğinin ipuçlarını sunuyor. 5/02/08 - 12:50 Ferda Balancar fbalancar@medyakronik.com Birzamanlar Yayıncılık tarafından yayımlanan “Sivas 1877” adlı kitap, Türkiye’de son zamanlarda sayıları hızla artan yerel tarih çalışmalarının en nitelikli ve en kapsamlı olanlarından biri olarak kitabevi raflarındaki yerini aldı. Osman Köker tarafından kurulan Birzamanlar Yayıncılık, ilk kez “Orlando Carlo Calumeno Koleksiyonu’ndan Kartpostallarla 100 Yıl Önce Türkiye’de Ermeniler” başlıklı kitapla adını duyurmuştu. Birzamanlar Yayıncılık’ın geçen günlerde yayımlanan Sivas 1877 başlıklı kitabı da geniş tartışmaları kışkırtmaya aday görünüyor. “Sivas 1877”nin ana metnini Rahip Boğos Natanyan’ın 1877 yılında kaleme aldığı bir rapor oluşturuyor. Natanyan, 1863’te ilan edilen, Ermeni toplumunun kendi iç işleyişini ve devletle ilişkilerini düzenleyen anayasal bir metin niteliğindeki Ermeni Nizamnamesi’nin uygulanıp uygulanmadığını yerinde araştırmak için 1877’de İstanbul Ermeni Patriği Nerses Varjabedyan tarafından Sivas’a gönderilir. Yaptığı incelemeler sonunda o dönemde vilayet merkezi olan Sivas şehri ve bu vilayete bağlı Tokat, Amasya ve Merzifon’u kapsayan bir rapor hazırlar. Raporda, bölgedeki Ermeni manastır ve kiliseleri, okulları, mezarlıkları, eğitim ve yardımlaşma dernekleri, halkın yaşam tarzı, gelenekleri, kadınların alışkanlıkları, bölgenin ekonomik durumu, madenleri, kaplıcaları, zanaat ve ticaret hayatı, meşhur insanları, köprüleri, çeşmeleri hakkında ayrıntılı bilgi yer alıyor. Natanyan’ın 1877 yılında Ermenice olarak yayımlanan raporu, Arsen Yarman tarafından Türkçe olarak yayına hazırlandı. Kitabın bu yeni baskısında Natanyan’dan hemen sonra bölgede benzer bir araştırmada bulunan bir başka Ermeni rahip Karekin Sırvantsdyants’ın 1879 tarihli “Toros Ahpar” adlı seyahatnamesinin Sivas’la ilgili bölümü de yer alıyor. Kitabın giriş bölümünde Arsen Yarman’ın Natanyan’ın Sivas’la ilgili raporu ve Sırvantsdyants’ın “Toros Ahpar” seyahatnamesinin Osmanlı devleti ve Ermeni toplumu için nasıl bir tarihsel konjonktürde hazırlandığına dair geniş kapsamlı bir yazısı yer alıyor. Yarman’ın giriş yazısı Anadolu’nun demografik yapısında büyük altüst oluşların başlangıcı olan 1877 – 78 Osmanlı – Rus Savaşı, halk arasında bilinen adıyla “93 Harbi”nin hemen öncesinde Osmanlı devleti ve Anadolu’nun siyasal ve sosyal tablosunu ortaya koyuyor. Kitabın sonuna eklenen makaleler de “Sivas 1877”yi bir yerel tarih çalışması olmaktan çıkartıp dönemin Osmanlı – Ermeni toplum yapısı hakkında okuyucuya çok önemli bilgiler sunuyor. Bu makaleler arasında 1863’te yayımlanan Ermeni Milleti Nizamnamesi, ünlü araştırmacı Kevork Pamukciyan’ın değişik araştırmaları, Doğan Kuban’ın Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı, Sinan Tandıryan’ın Tarih Konuşuyor Sivas Ermenilerinin Yaşam Tarzı gibi çalışmalar yer alıyor. Bir bütün olarak bakıldığında “Sivas 1877” Türkçede bugüne kadar yayımlanan en kapsamlı ve en nitelikli şehir monografilerinden biri olma özelliğini taşıyor. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
__________________
|
02.06.2008, 19:12 | #3 |
Usta Yiğido
BOUN Şuan
Son Aktivite: 27.12.2014 22:40
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 39
Mesajlar: 810
Tecrübe Puanı: 786
|
--->: SİVAS 1877
__________________
|
02.06.2008, 19:33 | #4 |
Usta Yiğido
BOUN Şuan
Son Aktivite: 27.12.2014 22:40
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 39
Mesajlar: 810
Tecrübe Puanı: 786
|
--->: SİVAS 1877
Bir Zamanlar Sivas'ın Beşte Biri Ermeni'ydi
Kürşad OĞUZ Bugünlerde Sivas futbol takımının başarısıyla, Ermeniler de ülkelerindeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanan kanlı gerilim nedeniyle gündemimizde. 20. yüzyıla baktığımızda Sivas tarihinin sayfalarında belirleyici bir olay göze çarpıyor: Türk milli hareketinin başlangıcı sayabileceğimiz, Eylül 1919'daki Sivas Kongresi. 20. ve 21. yüzyılda milliyetçi eğilimler hep ağır basıyor Sivas'ta. Aynı yüzyıllarda bu topraklardaki Ermeni tarihine baktığımızda ise hep bir eksilme, azalma dikkat çekiyor. Oysa 19. yüzyılın sonlarına ait nüfus verileri, Ermeniler'in Sivas vilayetinin yüzde 20'sinden fazlasını oluşturduğunu gösteriyor. Yakın döneme kadar, elimizde Ermeniler'in o yıllarda Anadolu'daki varlıklarının encamını gösteren pek bir kaynak yoktu. Sivas veya Anadolu'nun başka bölgelerindeki Ermenilerin nüfus yapısı, ekonomik, dini ve sosyal yapısı hakkında kaynak bulmak Ermenice bilmeyenler için çok zordu. Arsen Yarman'ın Boğos Natanyan'ın tanıklıklarından yola çıkarak hazırladığı “Sivas 1877” bu alanda önemli bir boşluğu dolduruyor; Osmanlı'nın son dönemlerindeki Sivas Ermenileri'nin tarihine ışık tutuyor. Kitabın gövdesini Rahip Boğos Natanyan'ın 1877 yılında kaleme aldığı bir rapor oluşturuyor. 1863 yılında ilan edilen Ermeni Nizamnâmesi'nin tatbik edilip edilmediğini yerinde araştırıp rapor sunması için İstanbul Ermeni Patriği Nerses Varjabedyan tarafından Sivas'a gönderilen Natanyan, Sivas şehri ve bu vilayete bağlı Tokat, Amasya ve Merzifon'u kapsayan bir rapor sunar. Raporda bu bölgedeki Ermeni manastır ve kiliseleri, okulları, mezarlıkları, eğitim ve yardımlaşma dernekleri, halkın yaşam tarzları, gelenekleri, kadınların alışkanlıkları, bölgenin ekonomik durumu, madenleri, kaplıcaları, zanaat ve ticaret hayatı, meşhur insanları, köprüleri, çeşmeleri hakkında ayrıntılı bilgi yer alır. Ermeni tarihi üzerine araştırmalar yapan ve bir dönem Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Yönetim Kurulu'nda da bulunan Arsen Yarman (1941), Natanyan'ın bu raporunu Türkçe'ye kazandırmakla yetinmemiş, kitabın başına, bölgenin tarihini ve Natanyan'ın biyografisini de içeren kapsamlı bir sunuş yazısı (140 sayfalık) yazmış. Fotoğraflar, belgeler ve dipnotlarla kitabını daha da çekici hale getirmiş. Onun deyimiyle “Boğos Natanyan'ın kitabı” yani “Sivas Marhasalığı ve Sivas Vilayetine Bağlı Birkaç Önemli Şehir Hakkında Rapor (Sivas, Tokat, Amasya, Merzifon),” Osmanlı İmparatorluğu'nun reform sürecinin bir aşamasına tanıklık ediyor. Ancak Natanyan bu sürecin bir bölümüne ve sadece taşra ölçeğinde tanıklık etmekte. Bir din adamı olarak Natanyan, 19. yüzyılın son çeyreğinde Sivas Ermenilerinin dini ve sosyal yaşantılarının niteliği ve yaşadıkları sorunlar hakkında bir fikir sahibi olmamızı amaçlıyor. Ama kitap bunun da ötesine geçiyor çünkü Sivas Ermenileri'nin dinsel yaşamlarından söz etmek, kaçınılmaz olarak onların geçmişlerinden söz etmek demek ve Natanyan bu konuda çok değerli bilgiler veriyor: Sivas'taki Ermeni varlığının tarihsel geçmişi, şehirde halen faaliyette bulunan Ermeni manastırları ve kiliselerinin durumu… Arsen Yarman şöyle diyor: “Natanyan'ı böyle bir kitap yazmaya iten 1870'li yılların sosyal ve siyasal gelişmeleridir. Öylesine yoğun ve çok boyutlu gelişmeler söz konusudur ki, mevcut durumun tespiti ve değerlendirilmesi giderek daha fazla önem kazanmaktadır. İstanbul Ermenilerinin siyasal, sosyal ve kültürel düzeyleri ve arzuları hakkında fikir sahibi olabilmek göreli olarak kolaydır. Ancak Anadolu Ermenileri sözkonusu olduğunda ortada ciddi bir belirsizlik ve bilgi noksanlığı göze çarpmaktadır. Patrik Nerses Varjabedyan'ın Natanyan'ı görevlendirmesi, bir bakıma bu belirsizliğin, bilgi noksanlığının aşılmasını ve iletişim kanallarının güçlendirilmesini amaçlamaktadır. Aslında bu dönemde Varjabedyan tarafından Anadolu Ermenilerinin durumunu yerinde görmek üzere taşraya gönderilen tek din görevlisi Natanyan değildir. Öyle anlaşılıyor ki, Patrik Varjabedyan bunun için, hemen hemen aynı dönemde, birçok rahibi izlenimlerini kaleme almak üzere görevlendirmiştir.” Bu izlenimlerden şimdilik bizim elimize ulaşan tek kaynağın sahibi olan Natanyan, Cemaat Karma Meclisi ve İstanbul Patriği Nerses Varjabedyan (1837-1884) tarafından görevlendirilişinden sonra yaşanan gelişmeleri şöyle anlatıyor: SİVAS-DİVRİK ATLA ÜÇ GÜN “Cemaat Karma Meclisi'nin kararı ve Patrik Nerses Hazretleri'nin genelgesiyle, Divrik'teki cemaat üyeleri arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkları incelemek ve idareyi bilgilendirmek için, tam yetkiyle donanmış olarak, 1875 yılı Eylül ayı sonlarında İstanbul'dan yola çıkarak Sivas'a vardım. Patrik Hazretleri'nin bana vermiş olduğu belgeyi Vali'ye takdim ettikten ve Divrik Kaymakamı'na hitaben önemli emirnameyi de kendisinden aldıktan sonra esas görev yerim olan Divrik'e yollandım. Görevimin gerektirdiği süre boyunca orada kaldım. Cemaat üyeleri arasında süregelen anlaşmazlıklara ilişkin araştırmalar yaptım. Görevimle ilgili bilgileri Patrikhane'ye kolaylıkla ulaştırabilmek, incelemelerin sonuçlarını iletebilmek ve rahatça görüşebilmek amacıyla Aralık ayı başlarında Sivas'a döndüm. Dönüş yolunda korkunç kış sebebiyle Karabel denilen dağda ölümcül bir kaza atlattım. Tanrının inayetiyle zar zor kurtuldum. “Görevimi tamamlayabilmek amacıyla dört ay boyunca Sivas'taki Surp Nışan Manastırı'nda beklerken, aziz milletim için dördüncü bir hizmet daha yaparak, bir zamanlar Ermeniler'in payitahtı olan Sivas'ın Ermenileri hakkında bir rapor hazırlamaya karar verdim. Öncelikle şehir ve civarında ikamet eden Ermeniler'in Ermenistan'ın hangi bölgesinden, ne kadar zaman önce ve ne sebeple buraya göç ettiklerini, şehrin mevkiini, nüfusunu, gelenek ve göreneklerini, sosyal yaşamını, maddi ve manevi durumunu, diğer milletlerle olan ilişkilerini ve bu bölgede bulunan manastır sayısını ve durumlarını vs. vs. anlatmak istedim. “Özel bir bilgi olarak şunu ekleyebilirim ki, şimdiye kadar görevim icabıyla ziyaret ettiğim yerlerde aradığım Ermenilerin hemen hemen hepsinin kökü Ani şehrine dayanmaktadır. Tarihimiz ve tarihi çalışmaların tümü bizi, geçmişte yoğun Ermeni nüfusuna sahip bu şehre yönlendirmektedir. Böylece biz de milletimizin dört bir tarafa dağılmasının sebebini bu kentin yıkılışında buluyoruz. “Ne tuhaftır ki, insanlığın dünyaya yayılışı nasıl ki Ermenistan'ın ilk atalarından oldu, şimdi de Ermenilerin diasporaya dağılımı aynı şekilde Ermenistan'dan başladı. “İşte bunlar, milletimizin birleşememiş olduğunun kanıtlarıdır. Bu sefer de kanıtladığım üzere, vatanını terk ederek ülkenin her yerinde, diasporada dağınık olarak yaşamaktadırlar. İstanbul'dan Samsun'a deniz yoluyla, ondan öteye kara yoluyla Amasya, Tokat ve Sivas yolu kervanla sekiz gün, posta arabasıyla ise üç gün sürmektedir. Sivas'tan Divrik'e atla üç gün sürer. Bu yol üzerinde Ermenilerin kalabalık olduğu şehirler de bulunmaktadır. Buradaki Ermeni nüfusun, zamanında buraları vatan sayarak Ani ve Vaspuragan'dan gelip yerleştiklerini biliyoruz. Gerçi rastladığım şehirler hakkında sevgili milletime geniş ve ayrıntılı bilgi vermeyi arzu ettim, ancak görevim dolayısıyla zamanın izin verdiği ölçüde kısmi bir bilgi verebildim.” Aslında pek de kısmi denemez bu bilgiler için. Biraz açalım. Amasya Ermenileri arasında, bebek doğmadan ya da beşikte iken yapılan nişanların “Ruhani Önder” tarafından yasaklanması; Merzifon'da yüz hane kadar yeni tarikata (Protestanlar) mensup ailenin bulunmasının verdiği “üzüntü”; Sivas'ın köyleri ve onlar hakkında kısa bilgiler; Sivas'taki zanaatlar (“Sivas'ta çoğu Ermeniler'in elinde olan 30 kadar zanaat vardır” diyor), dükkânlar, hanlar ve hamamlar; Kızılırmak'ın neden kırmızı aktığı; Müslümanlar'a ait tekkeler, camiler; şehirlerdeki Türkler ve Ermeniler arasında adaletsiz dağıtılan su; Sivas'ın Tavra köyünün ahalisi (Burada büyük bir parantez açıp hoş bir alıntı yapalım: “Kadınlar genellikle aynı tip entari giyer. Hem evde hem dışarıda başları kapalıdır. Asya'nın diğer şehir, kasaba ve köylerinde olduğu gibi burada da aynı şekilde gelinler kaynanalarının önünde yıllarca sessiz dururlar. Bir kocakarı geleneğine uyarak gelinler ve genç kızlar kiliseye gitmez.); Sivas'ın 62 sokağı ve isimleri; Sivas'taki mezarlığın adının neden “Kara Topraklar” olduğu (Burayı da alıntılayalım: “Böyle adlandırılmasının sebebi şudur: Lenk Timur, zamanında Sivas'a gelerek sayısız Ermeni'yi öldürdükten sonra sıra bebeklere gelmiş, bunları tek tek keserek başa çıkamayacağını anlayınca, hepsini yere sererek merhametsizce pek çok sayıdaki kudurmuş atın nalları altında ezdirmiş, bebeklerin kanları oradan akan ırmağa karışmış. Surp Nışan Manastırı'nın tarihine göre o günden beri buralara Kara Topraklar adı verilmiş. Anlatılanlara göre Ermeni kadınlar ellerine mumlar alarak Surp Nışan Kilisesi'ne ziyarete giderlermiş, özellikle de Paskalya ve Noel günlerinde iki milletten kadın ve erkek, delikanlı ve genç kızlar el ele vererek borazan ve davul eşliğinde dans ederlermiş. Bazen ayıplanası olaylar da yaşanırmış. Ancak bu yıl Sivas Ruhani Önderi bu rezaletleri kesinlikle yasakladı.”)… MEHMET ALİ VE TAHİR YAKALANDI Natanyan'ın anlattıklarından, sözkonusu şehirlerde, kasabalarda, köylerde birlikte yaşayan Ermeni ve Türkler'in aslında ne kadar iç içe geçtikleri, birbirlerinin kültürlerinden etkilendikleri ortaya çıkıyor çoğu zaman. Sivaslı kadınların alışkanlıkları hakkında şunları söylüyor mesela: “Ermeni ve Türk kadınlar, doğacak çocuklarında herhangi bir leke ve işaret bulunmaması, kör veya sakat olmaması için Surp Kevor Yortusu günü kesinlikle elişi yapmazlar. Kadınların buna benzer pek çok gereksiz alışkanlıkları vardır.” Yine Sivas'ı anlatır: “Ortalama bir hesapla Müslümanlar yirmi beş binden fazla etmektedir. Ermenilerle araları görünüşte iyidir, ancak içten içe onları rakip olarak görmekte ve sevmemektedirler. Büyüklü küçüklü tüm çocuklar sokakta bir papaz gördüklerinde, hep bir ağızdan 'Keşiş oşoş' (Keşiş hoşt) diye bağırırlar. Yetişkinler de Ermenilere 'gâvur' demeyi ağız alışkanlığı yapmışlardır. Sevgisizlik o dereceye ulaşmıştır ki, eğer bir Türk bir Ermeni'nin çarşıda aldığı malın kendisine de gerekli olduğunu görürse, almasına izin vermez. Hatta kendisi daha aşağı fiyata satın alır ki bu bir nevi haksızlıktır, çoğu zaman yeri geldiğinde de küfür eder, eziyet eder veya saldırırlar. Şunu da söyleyelim ki yerel idareciden çekinirler, ancak ne fayda, yine de halka sıkıntı vermedikleri gün olmaz. Ermeniler mülk edinmeye korkarlar. Bazıları mal sahibi olsa da bunların sayısı azdır. Zira eski zamanlarda Ermenilerin elinden pek çok malları zorla almışlar ve bugün güzelce kullanmaktadırlar. Zengin ve mal sahibi Türkler çok olmasına rağmen, bir kısım Türkler de fakirdir ve neredeyse Ermenilerden kazanarak geçinmektedirler. Özellikle Mehmet Ali ve Tahir adlı kişilerin kötülükleri nam salmıştır. Ancak bu insanlar kötülüklerini gizlice yapmaktadırlar. Görünüşte iyi davranmalarına rağmen koyu birer Ermeni düşmanı oldukları anlatılmaktadır. “Bu adamlar ne zanaatkârdırlar, ne de ticaretle meşgul olmaktadırlar, ancak korkunç bir zenginliğe sahipler. Zira işleri güçleri çalmak. Şaşırtıcı olan bunca zenginliği nasıl ele geçirdikleridir. Hiçbir millet tarafından sevilmemektedirler. Türk kadınların da yaptığı eziyet şudur ki, Ermeni kadınların mekruh olduğunu ileri sürerek onlarla yıkanmak istememektedirler. Sekiz hamam, Ermeni kadınların özel günlerde yani Cumartesi ve Salı günleri öğleden sonra yıkanmalarına izin vermiştir. Eğer Ermeni bir de fakir ise, Allah göstermeye, ya yarım yamalak yıkanabilir ya da yıkanmadan dışarı çıkar. Özellikle kışın bu olay hastalıklara sebep olmaktadır. Yıkanmak isteyen eğer zengin aileye mensupsa, rahat yıkanabilmek için hamamcı kadına hediyeler getirmek zorundadır. Türk kadınları her zaman her konuda cesaretlidirler. Zavallı Ermenilerin başından bu ve buna benzer eziyet ve kötülükler hiç eksik değildir. Çünkü masum Ermeni nereye gitse ne yazık ki zorluk da beraberinde gidiyor, sanki Yüce Tanrı şanssızlık kelimesini Ermeninin alnına mühürlemiş. Sivaslı Ermenilerin bir kısmı özgür olabilmek için Vaspuragan'dan buraya göç etmişler, ancak yine de özgür olamamışlar. Ancak umuyoruz ki şanlı Sultan Abdülhamid sayesinde Ermeni milleti çektiği zorluklardan kurtulacaktır.” Natanyan yaşasaydı şimdi ne yazardı bilmiyoruz ama bu tür kitapların Türk okurlarla buluşması gerektiği çok açık. Arsen Yarman'ı “Sivas 1877”yi dilimize kazandırdığı ve can alıcı fotoğraflarla kitabı süslediği için kutlamak lazım gerçekten… [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
__________________
|
02.06.2008, 19:55 | #5 |
Usta Yiğido
BOUN Şuan
Son Aktivite: 27.12.2014 22:40
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 39
Mesajlar: 810
Tecrübe Puanı: 786
|
--->: SİVAS 1877
Berat hocam bilgi sahibi olmadan verilen hükümler yanıltıcı ve yanlış olabilir.
Hoşumuza gitmeyen bir takım bilgilerle karşılaştığımızın farkındayım ancak kendi geçmişi hakkında ve 900 yıl komşuluk yapılmış bir toplum hakkında, aynı zamanda memleketimizin geçmişinde önemli bir yer edinen bir topluluk ve onun kültürü hakkında ne kadar bilgiyle donanmış olursak ne kadar malumat sahibi isek o kadar doğrucu değerlendirmeler yapabiliriz diye düşünüyorum. Bu konuyu açmamdaki en temel neden geçmişimizin çok mühim bir kısmını oluşturan bu topluluk hakkında insanımızın ''malumat sahibi'' olmasının sağlanmasıdır. En temel nedeni budur! Yazıya göre yorum yapmak, birşeyler çıkarmak ise okuyan kişiye kalmış... Beni ilgilendirmez...
__________________
|
02.06.2008, 20:14 | #6 |
Usta Yiğido
haythuyt Şuan
Son Aktivite: 13.08.2012 14:55
Üyelik Tarihi: 14.01.2008
Yaş: 35
Mesajlar: 1.647
Tecrübe Puanı: 783
|
--->: SİVAS 1877
boun ve berat abı cok guzel bir paylasıma yer vermıssınız tesekkur edıyorum
|
02.06.2008, 20:54 | #7 |
Moderator
Arif Coşkun Şuan
Son Aktivite: 10.05.2016 19:12
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 61
Mesajlar: 27.868
Tecrübe Puanı: 10
|
--->: SİVAS 1877
Boun arkadaşım öncelikle, bizleri bilmediğimiz konularda emek ve zaman harcayarak bilgilendirdiğin için tşk. ederim.
Ancak,bazı arkadaşlarımız seni nasıl Sivas'lılıktan silmedi ve Sivas düşmanı ilan etmedi hayretle izliyorum.Benin bir konuya,biryerden aldığım bir haberi ekleyerek yaptığım yorumla beni nelerle suçlamadılarki.Bu konuda şanslı olduğunu bilmelisin.Tabiki herkesin görüşü yorumu kendini bağlar ve saygı duymaktır, tartışmanın yada platformun kaidelerinden biride odur. Saygılar.
__________________
"Dilin düşüncenden önce haraket etmesin" |
02.06.2008, 21:07 | #8 | |
Tecrübeli Yiğido
akifeker2 Şuan
Son Aktivite: 04.04.2009 16:32
Üyelik Tarihi: 23.04.2008
Mesajlar: 216
Tecrübe Puanı: 627
|
--->: SİVAS 1877
Alıntı:
AÇIKÇA BILDIRDE HERKES BILSIN CVPLARSAN SEWİNİRİM |
|
02.06.2008, 21:07 | #9 | |
Usta Yiğido
BOUN Şuan
Son Aktivite: 27.12.2014 22:40
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 39
Mesajlar: 810
Tecrübe Puanı: 786
|
--->: SİVAS 1877
Alıntı:
Abi ömründe kitap, gazete, dergi vs hiçbirşey okumamış bazı arkadaşların hayatlarındaki ilk ciddi okumaları ve bilgilenmeleri bu site vesilesiyle gerçekleşiyor. Bazen daha evvel okuyup araştırmamış bu kanı kaynayan genç arkadaşlar bazı gerçeklerle burda yüzleştiklerinde bir bilgi şokuna uğrayıp sarsıldıklarında çok sert tepki verebiliyorlar. İnsan cahili olduğu şeyin düşmanıdır derler, bu arkadaşlarımızda zamanla okudukça, kendilerini geliştirdikçe hoş görmesini, anlayışı, bilginin (hoşuna gitsin veya gitmesin) değerini ve gücünü anlayacaklar, çapları ve anlayışları gelişecek. Çapları genişledikçe hep beraber toplum olarak sınıf atlayacağız...
__________________
|
|
02.06.2008, 21:15 | #10 |
Usta Yiğido
BOUN Şuan
Son Aktivite: 27.12.2014 22:40
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 39
Mesajlar: 810
Tecrübe Puanı: 786
|
--->: SİVAS 1877
Sevgili Yiğidolar, lütfen birbirimize karşı sürekli alınganlık göstermeyelim, yapılan tartışmalar tatlıya bağlandıktan sonra unutulsun. Velev ki unutulmadı yine de sürekli üzerine vurguda bulunmak birlik ve beraberliğimize zarar verir!
__________________
|
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|