Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > Serbest Alan > Serbest Kürsü
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Arama Bugünki Mesajlar Forumlar? Okundu Kabul Et

Serbest Kürsü Serbest Konular



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 26.11.2008, 19:11   #11
MeLody58
Usta Yiğido
 
MeLody58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
MeLody58 Şuan MeLody58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 02.06.2015 18:15

Üyelik Tarihi: 02.08.2008
Mesajlar: 2.608
Tecrübe Puanı: 838 MeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISI
Standart Cevap: Marifetname

11-BÖLÜM:



ÜÇÜNCÜ BÖLÜM



Yedinci göğün yapısını ve onda olan zühal (satürn) feleğini altı madde ile

bildirir.



Birinci Madde


Zühal yıldızının mümessil feleğini bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Yedi gezegenin biri

zühal feleğidir ki, ay feleğinden itibaren sayılınca yedinci felektir.

Güneş feleğinin üzerinde bulunup, yüksek felekler ismiyle şöhret bulmuş

olan üç feleğin e büyüğü ve en yükseğidir. Zühal yıldızı, geyvan lakabıyla

lakaplanıp, astronomlar on: Büyük uğursuz, hızlı hindi demişlerdir. Bu

felekte zühalden gayri yıldız yoktur. Bu feleğin hâkimi sadece zühaldir.

Müşteri yıldızı, en büyük saadet; merih, cellat görünüşlüdür, ona küçük

uğursuz demişlerdir. Fakat küçük saadet olan güzel yüzlü zühredir. Zühal ve

karışık sofra görünümlü Utarit, güzel yüzlü güneş feleğinin altında karar

kılmalarıyla iki aşağılıklar olarak isimlendirilip; üç yüksek ve iki alçak

denilip, cümlesine başka bir nâm ile beş şaşırmış derler. Işıklı güneşe

büyük ışıklı, güzel görünümlü aya küçük ışıklı denilip; hepsi de yedi

gezegen nâmıyla meşhur olmuştur. Astronomlar, zühal yıldızı için üç adet

felek ispat edip; birinci felek ki küllî felektir, merkezde, eksende,

kutupta, kuşakta ve harekette burçlar feleğine benzediği için buna:

Mümessil felek demişlerdir. İkincisi, merkez dışı felektir ki, mümessili

altında iki paralel yüzeyde bulunup, dönüş merkezi dayanıklı olduğundan,

buna: Taşıyıcı felek demişlerdir. Üçüncü feleğe: Döndürücü felek derler ki,

zühal yıldızı onun tarafında çakılmış olup; döndürücü felek kendi merkezi

üzere hareketiyle döndükçe, zühali, hareket ettirip, döndürdüğü için buna:

Döndürücü felek demişlerdir.

Mümessil felek, küllî felektir. İki paralel yüzeyle çevrili yuvarlak bir

cisimdir. Yüksek yüzeyi üstünde olan sabit yıldızlar feleği, onun çukur

yüzeyine ve alt yüzü, altında ola müşteri feleğinin yumru yüzeyine

teğettir. Bu feleğin üstünde ve altında bulunan diğer küllî felekler gibi

büyük feleğin hareketine uyup; ilk hareket ile âlemin merkezi çevresinde

doğuda batıya hareket eder. İkinci olarak, kendi hareketiyle âlemin merkezi

çevresinde, sekizinci feleğin hareketi kadar, batıdan doğuya âheste gider.

Anlatılan bu feleğin altında ola felek küreleri dahi aynı şekilde doğuya

yönelik hareketle muttasıf olup ve bizzat da batıya yönelik hareketle

muttasıf olmuşlardır. Açıklaması gelecektir.



İkinci Madde


Zühal yıldızının, merkezinin dışındaki feleğinin yapısını bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlara göre; yedi gezegen yıldıza ârız olan

çeşitli işlerin tanzim ve tesviyesi, küllî feleklerin içlerinde, cüzi ve

ikinci feleklerin çeşitli dönüş ve tavırlarının isbatı gerekir. Zühal

yıldızının durumunun nizamı için mümessil feleğin cisminin içinde yani iki

paralel yüzeyle kuşatılmış olan gövdesi içinde Hamil (taşıyıcı) nâmıyle

ikinci bir felek takdir etmişlerdir. Bu takdir olunan ikinci felek yere

şâmil ve merkezi, âlemin merkezinden kendi çapının parçalarıyle altıbuçuk

derece uzaklık ile en üst tarafında, dış iki paralel yüzeyle kuşatılmış

küre bir cisimdir. Bu kürenin yumru yüzeyi ilk feleğin yumru yüzeyiyle bir

noktada temas etmişlerdir ki, o nokta evc (doruk) ismiyle

isimlendirilmiştir. O nokta âlemin merkezine nispetle en uzak noktadır.

Zühal yıldızı o noktaya geldikte; yerin merkezinden oldukça uzak ve yüksek

olmuştur. Bunun gibi, bu ikinci feleğin iç yüzeyi, birinci feleğin iç

yüzeyine doğu noktasında teğettir. O noktaya haziz (etek) adı verirler. Bu

nokta, âlemin merkezine nispetle en yakın noktadır. Zühal yıldızı bu

taşıyıcı feleğin hareketiyle bu noktaya geldikte; yerin merkezine oldukça

yaklaşmış ve alçalmış olur. Şu halde bu hareket ettirme takdirince o ilk

felekten bu taşıyıcı nâmıyle meşhur olan ikinci felek ayrılıp, bu surette

boşaldıkta, ilk felekten zorunlu olarak değişik kalıklıkta iki küre geriye

kalır ki, biri ikinci feleği içine alır, biri ikinci felekten boşalır.

Taşıyıcı feleği kuşatan kürenin ince tarafı, doruk noktaya, kalın tarafı

eteğe doğrudur. Öteki kürenin kalın ve ince tarafı bunun tersinedir. Bu iki

kürenin, mümessil feleğin tamamlamakta katkıları olduğundan birine dolanın

tamamlayıcısı ve birini boşalanın tamamlayıcısı adını vermişlerdir. Her

feleğin özel bir hareketle dahi hareketi kararlaştırılmış olup; kendine

mahsus eksen ve kutuplar üzerinde deveran edip, dönüşünü tamam etmek kesin

bir iş olmakla; zühal feleğinin taşıyıcı feleği, burçlar feleğinin altında,

mümessil feleğin altında kendi hareketiyle batıdan doğuya hareket edip,

yıldızları kendisiyle beraber hareket ettirir. O halde zühal yıldızı onunla

gidip, oniki burcun her birinde ikibuçuk sene ikamet edip; yirmidokuz sene

beş ay altı günde bir devresini tamamiyle tamamlar. Taşıyıcı felek, yerden

çok uzak ve dairesi geniş olmakla; zühal yıldızının hareketi, altında

bulunan diğer gezegenlerden ağır görünür. Allah her şeyden münezzehtir.



Üçüncü Madde



Zühal yıldızının döndürücü feleğini bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar yine yıldızlarının durumlarının

tanzimi için bu kadar miktarla yetinmeyip; ancak güneşte merkez dışı olan

bir başka ikinci felekten söz etmişlerdir. Lakin diğer gezegenlerde yere

şâmil olmayan küçük gezegenler tespit edip, bunlara: Döndürücü felekler

adını vermişlerdir. Şimdi zühalin döndürücü feleği, zühalin mümessil

feleğinde yere şâmil olmayan bir küçük felektir ki, yıldızın kendisi,

taşıyıcı ve merkez dışı olan ikinci feleğin kuşağında yerleşmiştir ki,

çapı, taşıyıcının iki yüzeyine teğettir. Döndürücü felek tek bir yüzeyle

kuşatılmış bir küredir. Taşıyıcı feleğin içinde, kendi mekânında belirli

bir hareketle batıdan doğuya yani burçlar sırası üzere dönüp; bir tarafında

iki kutbu arasında çakılmış olan, zühal yıldızını da döndürür. Bu döndürücü

felek, kendi merkezi çevresinde batıya doğru hareketiyle bir gün bir gecede

kendi kuşağının üçyüzaltmış derecesinden bir dereceye yakın hareketiyle, bu

yıldızı, güneşin ortasına mutabık hareket ettirir ki, senede bir kere

devresini tamam eder. Buna: Yıldızın değişik hareketi derler.

Zühal, bir yüzey ile çevrili bir kürevî cisimdir, içi dolu ve ışıklıdır.

Zühal, döndürücü feleğin içindedir ki, yıldızın yüzeyi, döndürücü feleğin

kuşağı üzerinde onun yüzeyine ortak bir noktada teğet olmuştur. Yani

zühalin cismi, döndürücününkine tamamen temas etmiştir ve taşıyıcının bir

tarafında döndürücü feleğin hareketi gibi belirli bir sıra üzere zühal

yıldızının dahi kendi merkezi etrafında dönücü olduğunu rasatçıların çoğu

görmüşlerdir. Çünkü zühal feleğinin durumu özetle yazılıp ve parçalarının

tertibi takrir ve yapısı ve şekli bu kadarca beyan ve tasvir olunmuştur.

İmdi bu kıyas ile bunun boşluğunda olan müşteri feleğinin ve onun içinde

olan merih feleğinin ve güneş feleğinin içinde bulunan zühre feleğinin

şekil e durumlarını her yönleriyle, bu zühal feleğine benzerliklerinden,

tamamiyle bilinmiştir. Lakin bunlardaki üç feleğin hareketleri, değişik ve

yıldızlarının nitelikleri farklı; uzaklık ve cisimleri farklı olmakla; her

birinin hareketlerinin miktarlarını, yıldızlarını ve sıfatlarını,

uzaklıklarını ve kürevî cisimlerini birer bölüm ile tafsil ve kendilerine

özgü özelliklerini beyan etmek lazımdır.



Dördüncü Madde



Zühal yıldızının düz gitme, durma, yavaşlama ve süratini; geri dönmesini ve

şaşkınlığını; güneş ile olan bağlantı ve güneşe yaklaşmasını bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Yedi gezegenden

güneşle aydan gayrisine, yani üç yüksek ile bir alçağa, beş şaşırmış

denilmesinin sebebi; bunlar kâh düz, kâh yavaş giderler, kâh durur, kâh

geri dönerler. Yine bazen durup yavaş yavaş hareket ederler, bazen da düz

ve süratli giderler. Bu durumların açıklanması budur ki: Döndürücünün

doruğunda oldukta; kendi merkezi, döndürücünün merkezi hareketine, burçlar

sırası üzere muvafakat edip; yıldız, hızlı hareket eder görünür. Yıldız,

döndürücüye bir miktar meylettikte; düz hareket eder. Eteğe inmesi halinde,

kendi merkezi inişte olduğu için hareketi görünmez olup, yıldız duraklar

görünür. Yıldız, döndürücünün eteğine yakı oldukta; kendi merkezinin sıraya

aykırı hareketi, döndürücünün merkezi, taşıyıcının hareketiyle uygunluk

üzere olmayıp iki hareket birbirine karşı ve muarız olduğu için, yıldız

durur görünür. Yıldız, eteğe indikte; kendi merkezinin hareketi,

döndürücünün merkezininkinden fazla olduğu için yıldız, geriye döner

görünür. Yıldızın dönüşü tamam olup, iki hareket yine eşit geldikte; ikinci

kez durur görünür. Bu duruştan sonra yükselme halinde kendi hareketi yine

görünmez olur. Yıldız yine yavaş hareket eder görünür. Bu yavaş hareketten

sonra yine düz hareket eder görünür. Halbuki yıldız, kendi dönüşüne düz

hareket devresini ihtilâfsız tamam eder. Zira ki, feleklerin ve yıldızların

hareketleri, kendi küreleri kuşağına oranla ebediyyen basit ve benzerlidir.

Yıldızın geriye dönüşünden önceki durağına ilk makam, sonrakine ikinci

makam derler.

Zühal yıldızının geriye dönüşü dört ay, düz hareketi sekiz ay ve yirmi

gündür. Güneşe kıyasla beş şaşırmışa bağlantı ve yaklaşma ârız olmuştur.

Zühalin, döndürücüsünün orta yerinden kendi merkezine uzaklığı; güneşin

merkezinin burçlar feleğinden olan orta yerinden döndürücünün merkezinin

orta yerinin uzaklığı gibidir. Zühal yıldızı, döndürücüsünün ortasının

doruk noktasında bulunduğu halde, hep orta bir yakınlıkla güneşe yakın

olur. Zira ki güneşin merkezi, döndürücünün merkezinden uzak oldukça,

döndürücünün orta zirvesinden yıldızın merkezi dahi güneşin uzaklığı kadar

uzak olur. Tâ güneş, döndürücünün merkezine karşı oluncaya değin, yıldız

dahi döndürücünün eteğine iner. O halde zühal yıldızının güneş ile uzaklık

ve yakınlığı, döndürücüsünün zirvesinde bulunduğu halde uygun olur. güneş

ile karşılıklı olması, döndürücünün eteğinde bulunduğu halde olur.

Müşteri ve merih yıldızlarının dahi güneşle bağlantıları bunun gibi

bulunur. Her biri kendi bölümünde anlatılacaktır. Zühal yıldızının her iki

yaklaşması arasında olan müddeti, bir sene onüç gündür. Zira ki her üçyüz

yetmişsekiz günde bir kere, burçlar feleğinde, güneşin mekânına gelip, bu

yüzden görünmeyip yakın olması itibariyle bu duruma iki gezegenin çakışması

ve güneşe yaklaşması denilmiştir. Zühal yıldızının taşıyıcı feleğinin,

burçlar kuşağından güneye ve kuzeye ikişer buçuk derece eğilimi mevcut iken

döndürücü feleğin dahi zirvesi ile eteği, eğilimli feleğinden kâh güneye

kâh kuzeye dört buçuk derece kadar eğilimli olduğundan; bu yıldızın

seyrinde enlem değişikliği bulunup, şaşırmış gibi görünüp, bundan dolayı

şaşırmış olarak isimlendirilmiştir.



Beşinci Madde



Zühal yıldızının doruk ve etek noktalarını, tepe ve kuyruk düğümlerini

bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Yedi gezegenden her

yıldızın bir doruğu vardır ki, o, ona ulaştıkta; kendi feleğinden ve yerden

oldukça yüksek ve uzak olmuş olur. Zirvenin karşıtı olan yere: Ete derler

ki, yıldız ona geldikte; yere yakın olmakla kendi feleğinden oldukça

aşağıya inmiş olur. O halde yıldız, zirvesinde yoldukça kuvvet bulup, eteğe

geldikte zayıf olur. Feleğin ilk yarısında oldukça, eteğe inici olup

ikinci yarısında zirveye yükselici olur. Zirvelerle etekler arası uzaklığı

belirlidir, asla değişmez. Zira ki burçlar feleğinden zirve yerleri

bilinse, onların karşıtı etek yerleri itibar olunur; aksiyle dahi bulunur.

Tepelerin yerleri bilindikçe; kuyrukların yerleri dahi bilinir; aksiyle de

belirlenir. Zira ki, zirveler mukabili etekler olduğu gibi, tepeler

mukabili de kuyruklardır. Bu o yerdir ki, onda gezegenlerin felekleriyle

burçlar feleği kesişmiştir. İki yerde, iki kesişme noktası oluşmuştur ve

birbirine karşılıklı gelmiştir. Bu durumda o iki noktanın birine tepe,

birine kuyruk derler. Tepe o noktadır ki, yıldız yondan ayrıldıkta onun

enlemi kuzey olur. O noktanın karşısında olan noktaya kuyruk derler ve bu o

noktadır ki, ondan yıldız geçtikte, onun enlemi güneyde olur. Burada

enlemden murat, güneşin yolundan, yıldızın güneyde ve kuzeyde bulunan

uzaklığıdır. Zühalin doruğu, tepe ve kuyruk noktaları ortasında yani

eğilimli feleğin burçlar kuşağından kuzey tarafına fazla meylinden elli

derece geridedir. Çünkü ayın zirvesinden başka zirveler ve öteki noktalar,

sabit feleklerin yavaş hareketine uygun hareket edicidirler. Şimdi rumî

tarihin binbeşyüz onyedi senesinde zühalin zirvesi, yay burunun dokuzbuçuk

derecesinde olup; eğer dahi yay burcunun karşısında olan ikizler burcunun

aynı şekilde dokuzbuçuk derecesinde belirlenmiştir. Tepesi yengeç burcunun

dokuzbuçuk derecesinde olup, kuyruğu dahi yengeçin karşısında olan oğlak

burcunun bunun gibi ondokuzbuçuk derecesinde belirlenmiştir. Lakin halen

rumî tarih, şu anda ikibin altmış dokuz seneye başlamıştır. Hicrî sene de,

binyüzyetmiştir. Şu halde, astronomların çoğu, sözbirliğiyle zirvelerin ve

eteklerin her yetmiş güneş yılında bir derece hareketleri hesabiyle, o

tarihten bu tarihe gelinceye değin her biri yaklaşık olarak sekiz derece

hareket etmiştir. Halen zühalin zirvesi, yay burcunun onyedi buçuk

derecesine ve eteği, ikizlerin aynı derecesine gitmiştir. Tepe noktası,

yengeç burcunun yirmiyedibuçuk derecesine ve kuyruk noktası, oğlak burcunun

aynı derecesine yetmiştir. Şimdi buna kıyasla her tarihte tepe ve etek

noktaları bilinir.



Altıncı Madde



Zühal yıldızının tabiat ve vasıflarını, uzaklık mesafesini, cisminin

ölçüsünü bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Bu zühal yıldızının

tabiati son derece soğuk ve kurudur. Gündüzsel erkek bulunup, en büyük

uğursuz bilinmiştir. Buna bakmak, keder ve üzüntü vericidir. Nitekim çiçek

zühreye bakmak, sevinç ve safra verici bulunmuştur. Bu yıldıza, ahmak,

cahil, cimri, kıskanç, yalancı, lanetli, gamlı, tenbel, kalın kafa ve

zararlı sıfatları nispet kılınmıştır. Bu yıldız, rahimlere düşen döllere

şans olsa; bunun tabiatı ve vasıfları, o döllere Allah'ın izniyle sirayet

edip olan çocukta, bu vasıfların ortaya çıkması tecrübe olunmuştur. Bu

yıldız, çarşamba gecesiyle cumartesi gündüzüne hâkim bulunmuştur. O gece ve

gündüzün ilk saatleri buna nispet kılınmıştır. Rasatçılar, geometriciler ve

matematikçilerin ittifakıyle zühal feleğinin yumru yüzeyinin âlemin

merkezinden uzaklığı takriben otuzüçbin kere bin ve beşyüz onbin

dörtyüzelli fersah ölçülmüştür. Bu ölçülen feleğin kalınlığı, onbin kere

bin ve beşyüzonyedibin dokuzyüz altmışüç fersah takdir ve tahmin

kılınmıştır. Zühal yıldızının cisminin yerküre kadar bulunduğu geometrik

deliller ve matematik hesaplarla ispat olunmuştur.

Bizim bu felekler ve yıldızların durumlarını özetle aradığımız, ibretlerle

dolu kâinatta, ilahî cilveleri görüp, hayran olmak ve yaratıcısını

bilmektir. Her şeyden geçip ona yönelmektir. Biz bu kitapta yazdığımız

yıldızların cisimlerinden murat, hakiki cisimlerdir ki ölçü ve tartı

hesabiyle ilk iş olarak cisimlerin ölçüleridir. Astronomik ölçülere

feleklerin çakışması, güneşe yaklaşması, kaybolması ve vakitlerin tayini

için yıldızın yakınlık ve uzaklığı sebebiyle ve gözetleme hesabıyle tahmin

olunan itibarî cisimler değildir. Bunlar kesin bilgilerdir.


MeLody58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 26.11.2008, 19:12   #12
MeLody58
Usta Yiğido
 
MeLody58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
MeLody58 Şuan MeLody58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 02.06.2015 18:15

Üyelik Tarihi: 02.08.2008
Mesajlar: 2.608
Tecrübe Puanı: 838 MeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISI
Standart Cevap: Marifetname

13-BÖLÜM:



BEŞİNCİ BÖLÜM



Beşinci göğün yapısını ve burada hâkim ola merih yıldızının vasıflarını beş

madde ile açıklar.



Birinci Madde


Merih yıldızının mümessil feleğini bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Yedi gezegenden

sayılan merih feleğidir ki, ay feleğine nispetle beşinci felektir. Güeş

feleğinin üstünde bulunup, yüksek felekler nâmıyle meşhur olan üç feleğin

en aşağıda olanı ve yere en yakını olup; kırmızı merih yıdızı onda hâki

bulunup, küçük uğursuz adını almıştır. Astronomlar, merih yıldızının yapısı

için dahi üç adet felek ispat edip, nizamını vermişlerdir ki: Birinci

felek, merkezde, kuşakta, kutuplarda ve harekette burçlar feleğine benzer

ve mümessildir. ikinci felek, merkez dışıdır ki, ilk feleğin içinde iki

paralel yüzeyde bulunup, döndürücünün merkezini taşıyıcıdır. Üçüncü felek,

döndürücü felektir ki, merih yıldızı onun bir tarafında çakılmış olup,

döndürücü kendi merkezi üzerinde hareket eyledikçe, merihi dahi kendisiyle

birlikte hareket ettirir.

Merih yıldızının mümessil feleği ki, külli felektir. İki paralel yüzeyle

kuşatılmış kürevî bir cisimdir. En üst yüzeyi üzerinde bulunan müştei

feleğinin çukur yüzeyine ve alt yüzeyi altında olan güneş feleğinin yumru

yüzeni eteğettir. Mümessil felek, kendi üstünde ve altında olan öteki

gezegenler gibi, önce büyük feleğin süratli hareketine tâbi olup, o birici

hareketle âlemin merkezi çevresinde doğudan batıya zorunlu hareket eder.

İkinci olarak, kendi hareketiyle âlemin merkezi etrafında sekizinci feleğin

yavaş hareketi kadar bir hareketle batıdan doğuya âheste gider. Aynı

zamanda sekizinci feleğin hareket ettirmesiyle hareket eder. Doruk, etek,

tepe ve kuyruk noktaları, bu hareketle her yetmiş senede ancak bir derece

kadar kendi kuşağından yol alır.



İkinci Madde


Merih yıldızının merkez dışı feleğini, yapısı ve hareketiyle bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Bu merih yıldızının

durumunun düzeni için, mümessil feleğinin gövdesi içinde, taşıyıcı nâmıye

tayin olunan ikinci felektir ki, yere şâmil, merkezi, âlimin merkezinden

kendi çapı parçalarıyle, oniki derece mesafe ile doruk yönü dışında iki

paralel yüzeyle kuşatılmış bir küre isimdir. bu kürenin yumru yüzeyi

birinci feleğin yumru yüzeyi ile ortak bir noktada temas etmiştir ki, o

noktaya doruk derler. O nokta, âlemin merkezine kıyasla en uzak nokta

olduğundan, merih yıldızı, taşıyıcının hareketiyle o noktaya geldikte;

yerin merkezinden oldukça uzak ve yüksek olur. İkinci feleğin çukur yüzeyi,

birinci feleğin çukur yüzeyine ortak bir noktada teğettir. Bu noktaya etek

derler. Zira ki, o, âlemin merkezine nispetle en yakın nokta olup, yıldız,

taşıyıcı feleğin hareketiyle bu noktaya geldiğinde, yerin merkezine çok

yaklaşmış ve alçalmış olur.

Birinci felekten ikinci felek ayrılıp, adı geçen küre boşaltıldıkta; ilk

felekten zorunlu olarak iki değişik cüssede küre meydana gelir ki, biri

ikinci feleği içine alır, biri ikinci felekle birlikte boştur. dolu kürenin

ince tarafı doruğa, kalın tarafı eteğe doğrudur. Boş kürenin ince ve kalın

tarafları, dolunun tersine gelir. Bu iki kürenin, feleğin tamamlanmasında

katkıları tamam olmakla; birine içine alanı tamamlayan, ötekine boşalanı

tamamlayan derler.

Her bir feleğin kendine has belirli bir hareketi olup, kendine mahsus eksen

ve kutuplar üzerinde dönüp, dönüşünü tamam etmek kaçınılmaz olmakla;

merihin eğilimli feleği dahi, müşterinin külli feleği altında, kendi

mümessil feleği içinde, kendi merkezi çevresinde kendine özgü hareketiyle

batıdan doğuya hareket edip, merih yıldızını da hareket ettirir. Yıldız,

düz gidişte bir burçta kırk gün miktarı kalıp, geri dönüşü halinde bir

burçta iki ay kadar durup, yaklaşık olarak iki senede bir dönüşü tamam

eder. Bu felek, kendi altında bulunan feleklere nispetle yerden uzak ve

dairesi geniş olduğundan, merih yıldızı altında olan öteki gezegenlerin

hareketinden daha ağır hareket ediyor görünür.



Üçüncü Madde


Merih yıldızının döndürücü feleğini, şekil ve hareketiyle bildirir.



Ey aziz, malim olsun ki, astronomlar, bu merih yıldızının dahi durumlarının

tanzimini belirlemek konusunda bu kadarla yetinmeyip, yere şâmil olmayan

bir küçük felekten daha sözederler. Ona: Döndürücü felek demişlerdir.

Döndürücü felek, merihin mümessil feleğinde, yere şâmil olmayan ve kendi

taşıyıcı feleğine nispetle bir küçük felektir ki, güneşin mümessil

feleğinden daha büyük ve geniştir. Yıldızın kendisini taşıyıcı ve onunla

bezenmiştir. Merkez dışı olan ikinci eğilimli feleğin kuşağında gömülmüştür

ki, döndürücünün çapı taşıyıcının iki yüzeyine teğettir. Döndürücü felek,

bir tek yüzeyle kuşatılmış dolu bir kürevî cisimdir. Kendi mekanında

eğilimli feleğin cisminde, belirli bir hareketle batıdan doğuya dönüp, bir

tarafında çakılmış olan merihi de hareket ettirir. Bu felek kendi merkezi

çevresinde batıdan hareketiyle, merihi, bir gün bir gecede kendi kuşağının

üçyüz altmış derecesinden yaklaşık bir derece kadar mesafe alıp, gider.

Böylece senede bir dönüşünü tamam eder. Bu harekete, yıldızın değişik

hareketi, yıldızın özel hareketi derler.

Merih yıldızı dahi, bir yüzeyle kuşatılmış dolu ve ışıklı bir kürevî

cisimdir. Kendi döndürücüsünün cisminde gömülmüştür ki, yıldızın yüzeyi,

döndürücünün iki kutbu ortasında, kuşağı yanında bir tarafta bulunan bir

ortak noktada döndürücünün yüzeyine teğettir. Yani yıldız tamamiyle

döndürücünün yüzeyine teğettir. Yani yıldız tamamiyle döndürücünün cisminde

bulunup, yüzeyi yüzeyine temas etmiştir. Taşıyıcının bir tarafında,

döndürücünün açıklanan hareketi gibi bu yıldızın dahi, döndürücü feleği

tarafında, kendi merkezi çevresinde dönücü hareketi yeni rasatçılar

gözetleyip, incelemişlerdir.



Dördüncü Madde


Merih yıldızının süratini, düz gidişini, yavaş gidişini ve duraklayışını,

geri dönüş ve şaşırmışlığını ve güneş ile olan bağlılık ve yaklaşımını

bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki; Merih yıldızına dahi

kâh sürat, kâh istikâmet, kâh yavaşlık, kâh duraklama ve kâh geriye dönüş

ve yürüyüşünde şaşırmışlık ârız olur. Bu durumların çalışması budur ki: Bu

yıldız, döndürücü feleği üzerinde bulundukta; kendi merkezinin hareketi,

döndürücü feleğinin merkezinin hareketine burçlar sırası üzere uyup, eşlik

etmesiyle, yıldız, hızlı hareket eder görünür. Ne zaman ki yıldız,

döndürücü tarafına bir miktar eğik, o demde düz hareket eder görünür.

Yıldız, döndürücünün aşağısına inişte, yavaş hareket eder görünür. Zira ki,

yıldızın kendi merkezi, inişte olduğundan, hareketi görünmez olup, sadece

döndürücünün hareketi görünür. Yıldız döndürücünün aşağısına yakın oldukta;

burçlar sırasının aksine hareketi, döndürücüsü merkezinin taşıyıcı

hareketiyle sıraya uygun olan hareketine eşit olup, iki hareket biribirine

karşı olmakla, yıldız duruyor görünür. Yıldız, döndürücünün altına indikte;

kendi merkezinin hareketi, döndürücünün hareketinden fazla olup, yıldız,

geri dönüyor görünür. Yıldızın dönüşü tamam olup, iki hareket yine eşit

oldukta; tekrar durur görünür. Bu duruştan sonra yine yavaş hareket eder

görünür. Zira ki, yıldızın kendi merkezi, döndürücünün doruğuna yükselmiş

olmakla; hareketi görünmez olup, ancak döndürücünün merkezinin hareketi

görünür. Yavaşlamadan sonra yine düz ve hızlı hareket eder görünür.

Halbuki yıldız, kendi döndürücüsünde dönüşünü ihtilâfsız tamam eder. Çünkü,

yıldızların ve feleklerin hareketleri, kuşaklarına nispetle benzerli, basit

ve düzdür.

Yaldızın geri dönüşünden önceki duruşuna: İlk makam, sonrakine ikinci makam

derler. Merihin geri dönüş süresi, iki ay onyedi gündür. Düz gidişi,

yirmiüç ay üç gündür. Bu yıldızın eğilimli feleği, burçlar kuşağından güney

ve kuzeye bir derece eğilimli iken, döndürücü feleğinin dahi doruğu ve

eteği, eğilimli felekten kâh güneye, kâh kuzeye eğik olup, yaklaşık olarak

ikibuçuk derece enlem farkı dahi bulunup, yürüyüşünde şaşırmış gibi

görünür. Bunun için: Şaşırmışlıkla isimlendirilmiştir. Güneşe nispetle bu

merih yıldızına ârız olan bağlantı ve yaklaşımın beyanı budur ki: bu, zühal

ve müşteir gibi sürekli döndürücüsünün doruğundan kendi cisminin merkez

uzaklığı, güneşin merkezinin burçlar feleğinde olan orta notasından

döndürücüsünün orta noktasına uzaklığı gibidir. Şu halde merih de onlar

gibi, döndürücüsünün doruğunda bulunduğunda, güneşe orta bir yaklaşımla

yaklaşmış olur. Zira ki, güneşi merkezi, döndürücünün merkezinden uzak

oldukça, yıldızın merkezi dahi, döndürücünün doruğunda güneşin uzaklığı

miktarı uzak olur; ta güneş, döndürücünün merkezine karşı oluncaya değin

yıldız dahi döndürücünün eteğine iner. O halde, merih yıldızının güneş ile

uzaklık ve yakınlığı, sürekli döndürücüsünün doruğunda olduğu halde vâki

olur. Güneş ile karşılıklı olması, döndürücüsünün eteğinde olduğunda hâsıl

olur. Merih yıldızı, güneşle birleşmede, aralarında bulunan mesafe,

karşılıklı haldeyken olan mesafeden uzak ve fazla olarak gözetlenmiştir.

Zira ki, çakışma anında güneş ile merih arasında bulunan döndürücünün çapı,

karşılıklı durumdaki güneşin mümessil feleğinin çapından büyük ve uzun

bulunmuştur. Merihin güneşe iki yaklaşımı arasında bulunan süre: İki sene

kırkdokuz gün hesap olunmuştur. (Merihin döndürücüsünü, güneşin feleğinden

büyük, güneşi de bütün bunlardan büyük ve ışıklı yaratan Allah, her şeyden

münezzehtir.)



Beşinci Madde



Merih yıldızının doruk ve eteğini, tepe ve kuyruk düğümlerini, tabiat ve

vasıflarını, uzaklık mesafesini ve cisminin ölçüsünü bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Merih yıldızını

doruğu, eğilimli feleğinin burçlar kuşağından kuzey tarafına en fazla

eğildiği noktadır ve tepe düğümünden doksan derece sonradır. Çünkü doruk ve

öteki noktalar, yukarıda belirtildiği üzere, burçlar feleğinin hareketine

uygun hareket ederler. Merihin doruğunun yeri, burçlar feleğindin rumî

tarihin azsiz senesinde aslan burcunun onbirinci derecesinde; eteğinin

yeri, kova burcunun onbirinci derecesinde tayin olunmuştur. Tepe noktası,

boğa burcunun onbirinci derecesinde; kuyruk yeri, akrep burcunun onbirinci

derecesinde belirlenmişti. Halen ki rumî tarihin seneleri: İkibin

altmışdokuza gitmiştir ve hicri tarihin seneleri: Binyüz yetmişe,

yetmiştir. O halde doruk, etek ve kuyruk noktaları, her yetmiş güneş

senesinde bir derece hareketleriyle yaklaşık olarak sekiz derece

gitmişlerdir.

Merih yıldızının tabiat ve vasıflarında müneccimler ittifak üzere

demişlerdir ki: Merihin tabiatı, aşırı sıcaklık ve kuruluktur. Gece erkeği

olup, küçük uğursuz olarak isimlendirilmiştir. Bu yıldızın vasıfları:

Şenlik, şecaat, hiddet, sefahet, kuvvet, hiyanet, öke, edepsizlik, inat ve

baş olma hırsı bulunmuştur. Bu durumda, bu yıldız, rahimlere düşen menilere

tali düşerse, bunun vasıfları onlara Hak'ın emriyle sirayet eder. Bu

tecrübe ile sabittir. Merih, cumartesi gecesi ve salı gününe hâkim

bulunmuştur. O gecenin ve bugünün ilk saatleri, buna nispet olunmuştur.

Merih yıldızının ve mümessil feleğini uzaklık mesafelerinde ve cisimlerinin

ölçülerinde, rasatçılar, geometriciler ve matematikçiler söz birliği ile

demişlerdir ki: Merihin mümessil feleğinin yumru yüzeyinin merkezinin

âlemin merkezinden uzaklığı mesafesi, yaklaşık olarak ondörtbin kere bin

ve yediyüz yetmişbir bin dokuzyüz kırkdört fersah ölçülmüştür. Bu feleğin

çukur yüzeyinin, âlemi merkeziden uzaklığı, yaklaşık olarak, ikibin kere

bin ve yirmidokuzbin ikiyüzaltı fersah hesaplanmıştır. Mümessil feleğin

kalınlığı, takriben onikibin kere ve bin yediyüz kırkikibin

yediyüzotuzsekiz fersah bulunmuştur. Merih yıldızının cismi, yaklaşık,

yerin cisminin dörtte biri kadardır. Bütün bunlar kesin delillerle

sabittir. (Allah en iyisini bilir.)

Bizim bu açıklama ve izahlarımızdan murat, cihanı şerh ve açıklama ile

yaratıcının inceliklerini, hakkıyle düşünen ve fikreden göz sahiplerine

göstermektir. Ta ki, cihanın ayrıntılarından kendisinin muhtasar ve öz

varlığını bilip, kendini öğrenip, buradan da Hak'kı tanımaya ulaşalar.



MeLody58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 26.11.2008, 19:13   #13
COBANYILDIZI
Yiğido
 
COBANYILDIZI - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
COBANYILDIZI Şuan COBANYILDIZI isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 04.01.2009 02:45

Üyelik Tarihi: 20.09.2008
Yaş: 41
Mesajlar: 147
Tecrübe Puanı: 581 COBANYILDIZI isimli Üye Tecrübe Puan?n?zını Kapatmıştır.
Standart Cevap: Marifetname

12-BÖLÜM:



DÖRDÜNCÜ BÖLÜM



Altıncı göğün yapısını ve orada hâkim olan müşteri (Jüpiter) yıldızının

vasıflarını beş madde ile beyan eder.



Birinci Madde


Müşteri yıldızının mümessil feleğini bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronamlar demişlerdir ki: Yedi gezegenden

müşteri feleğidir ki, ay feleğine nispetle altıncı felektir. Güneş

feleğinin üzerinde bulunup, yüksek felekler nâmıyle şöhret bulan üç

feleğin ortancası olup; müşteri yıldızı, saadet verici olarak tanınmıştır.

Tabiatının adaletli oluşundan ona: En saadetli adı verilmiştir.

Astronomlar, müştere yıldızının yapısı için dahi üç adet felek ispat edip,

düzenlemişlerdir ki; birinci felek, merkezde, kuşakta, kutuplarda ve

harekette burçlar feleğine benzer ve mümessildir. İkinci felek, merkez

dışındadır ki, mümessil feleğin altında ve iki paralel yüzeyde bulunup,

döndürücü merkezin taşıyıcısıdır. Üçüncü felek, döndürücü felektir ki,

müşteri yıldızı onun bir tarafında çakılmış olup, o kendi merkezi üzerinde

hareket ettikçe, bu yıldız dahi onunla dönücüdür.

Müşteri yıldızının mümessil feleği ki, küllî felektir. O, iki paralel

yüzeyle çevrili kürevî bir cisimdir. Yüksek yüzeyi, kendi üzerinde olan

zühal feleğinin çukurumsu yüzeyine; alt yüzeyi, altında olan merih

feleğinin yumru yüzeyine temas etmiştir. Bu mümessil felek, kendi üzerinde

ve altında bulunan öteki felekler gibi, önce büyük feleğin hareketine uyucu

olup, ilk hareket ile âlemin merkezi çevresinde doğudan batıya zorunlu

hareket eder. İkinci olarak, kendine özgü hareketiyle âlemin merkezi

çevresinde sekizinci feleğin hareketi kadar batıdan doğuya âheste gider.

Sekizinci feleğin hareket ettirmesiyle hareket eder. O halde doruk ve etek,

tepe ve kuyruk bununla yetmiş yılda bir derece gider.



İkinci Madde


Müşteri yıldızının merkez dışı feleğini şekil ve hareketiyle bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Müşteri yıldızının

nizam ve hali için mümessil feleğinin içinde taşıyıcı nâmıyle tayin olunan

ikinci felektir ki, yere şamil ve merkezi, âlemin merkezinden kendi çapıyla

beşbuçuk derece uzaklıkla doruk noktasına dışarda eğilimli iki paralel

yüzeyle kuşatılmış küre bir cisimdir. Bu kürenin çukurumsu yüzeyi, birinci

feleğin çukurumsu yüzeyine bir noktada temas etmiştir ki, o noktaya: Doruk

derler. O nokta, âlemin merkezine kıyasla en uzak nokta olmakla, müşteri

yıldızı o noktaya geldikte; yerin merkezinden oldukça uzak ve yüksek olur.

Bunun gibi bu ikinci feleğin yumru yüzeyi, ilk feleğin yumru yüzeyine bir

noktada müşterektir ki, ona teğettir. Bu noktaya etek adı verirler. Zira

ki, âlemin merkezin nispetle en yakın nokta odur. Zühal yıldızı, bu

taşıyıcı feleğin hareketiyle o noktaya indikte; yerin merkezine oldukça

yakınlaşmış olur. Şimdi bu belirleme üzere, ilk felekten ikinci felek

ayrılıp, anlatılan şekile sokuldukta; birinci felekten zorunlu olarak iki

değişik kalınlıkta küre kalır ki, biri ikinci feleği içine almıştır, biri

ikinci felekle birlikte boşaltılmıştır. İçine alanın ince tarafı doruğa,

kalın tarafı eteğe doğrudur. Boş kürenin ince ve kalın tarafı, dolu kürenin

tersinedir. Bu iki kürenin, feleğin tamamlanmasında katkıları tamam olmakla

birine dolunun tamamlayıcısı ve birine boşun tamamlayıcısı derler. Her

feleğin bir özel hareketi belirlenmiş olup, kendine mahsus dönme ve

kutuplar üzerinde deveran edip, dönüşünü tamamlamak kaçınılmaz olmakla,

eğik felek müşteri, zühalin mümessil feleğinin altında, kendi mümessil

feleği içinde, kendi belirli hareketiyle batıdan doğuya hareket edip,

yıldızı da hareket ettirir. Şu halde bu yıldız, onunla her burçta bir sene

durarak, oniki senede bir dönüşünü tamamlar. Adı geçen yıldız, kendi

altında olan feleklere nispetle yerden uzak ve dairesi geniş olduğundan,

yıldızın hareketi, müşterinin altında bulunan diğer gezegenlerin

hareketlerinden daha ağır görünür.



Üçüncü Madde



Müşteri yıldızının döndürücü feleğini, yapısı ve hareketiyle bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar, bu müşteri yıldızının dahi

durumlarının tanzimini, belirlenmiş ölçülerle tayin konusunda yetinmeyip,

yere şâmil olmayan bir başka küçük felek de ispat edip, ona: Döndürücü

felek demişlerdir. Döndürücü felek, müşterinin mümessil feleğinde yere

şâmil olmayan bir küçük felektir ki, bu yıldızın kendisini taşıyan ve

merkez dışı olan ikinci feleğe eğimli kuşağına dahil ve ona gömülmüştür ki,

çapı, taşıyıcı feleğin her iki yüzeyine teğettir. Döndürücü felek, bir tek

yüzeyle kuşatılmış dolu bir küredir. Kendi mekanında, eğilimli feleğin

cismine düzenli hareketle batıdan doğuya dönüp; bir talimli feleğin

cisminde düzenli hareketle batıdan doğuya dönü;p; bir tarafında çakılmış

olan müşteriyi kendisiyle beraber döndürür. Bu feleğin kendi merkezi

çevresinde olan batıya yönelik hareketiyle bu felek, müşteri yıldızını, bir

gün bir gecede kendi kuşağının üçyüzaltmış derecesinden takriben bir derece

kadar mesafe alıp gider. Yani orta bir hareketle güneşinki kadar hareket

ettirir ki, senede bir dönüşümü tamam eder. Bu harekete: Yıldızın farklı

hareketi ve yıldızın kendine özgü hareketi derler. Bu müşteri yıldızı dahi

bir yüzeyle kuşatılmış kürevî bir isim, içi dolu ve ışıklıdır. Döndürücü

feleğin bir yanında gömülü bulunan kuşağı yanında, ortak bir noktada

dördüncüsüyle temas etmiştir. Yani yıldız, tamamiyle döndürücünün cisminde

bulunup, yüzeyi, yüzeyine teğet olmuştur. Taşıyıcının bir tarafında,

döndürücü feleğin kendine has hareketi gibi bu yıldızın dahi döndürücüsü

tarafında, kendi merkezi üzerinde dönücü hareketini, rasatçıların çoğu

gözetleyip: "Feleklerde duran bir şey yoktur," demişlerdir.



Dördüncü Madde


Müşteri yıldızının sürat ve istikametini, yavaşlama ve duraklamasını,

geriye dönüş ve şaşırmışlığını, güneş ile olan bağlantı ve yakınlığını

bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Müşteri yıldızı aynı

zamanda kâh sürat ve kâh istikamet ve kâh yavaşlama ve kâh duraklama ve kâh

geri dönme ve kâh bu durumların tekrarı halindeki şaşırmışlığının

açıklanması budur ki: Bu yıldız, döndürücünün en yükseğinde bulundukta;

kendi merkezinin hareketi, döndürücü feleğin merkezinin hareketine burçlar

sırası üzere uymasıyla, yıldız hızlı hareket eder görünür. Ne zaman

yıldız, döndürücünün alt tarafına bir miktar eğimli olup, düz hareket eder

ve yıldız döndürücünün eteğine inmesi durumunda yavaş hareket eder

görünür. Zira ki, yıldızın kendi merkezi, inişte olduğundan hareketi

görünmez olur. Yıldız, döndürücünün en altına yakın oldukta; kendi

merkezinin burçlar sırasına ters hareketi, döndürücüsünün merkezinin

taşıyıcısı hareketiyle sıraya uygun olan hareketine eşit olup; iki hareket

birbirine mukabil gelip, muarız olduğu için yıldız durur görünür. Yıldız,

döndürücünün aşağısında bulundukta; kendi merkezinin hareketi,

döndürücüsünün merkezinin hareketinden fazla olup, yıldız geri döner

görünür. yıldızın dönüşü tamam olup, iki hareket yine eşitlendikte; ikinci

olarak durur görünür. Bu duruştan sonra yine yavaş hareket ediyor görünür.

Zira ki, yıldızın kendi merkezine uygun olmakla, hareketi görünmez olup,

ancak döndürücünün merkezinin hareketi görünür. Bundan sonra yavaş hareketi

yine düzelir ve süratli görünür. Halbuki yıldız, kendi döndürücüsünde

dönüşünü ihtilâfsız tamam eder. Zira ki, yıldızların ve feleklerin

hareketleri kendi küreleri kuşağına kıyasla benzer ve düzgündür. Yıldızın

geriye dönüşünden önceki durağına: Makam, sonrakine: İkinci makam derler.

Müşteri yıldızının geriye dönüşü dört ay, düzgün hareketi sekiz ay dokuz

gündür. Bu yıldızın eğilimli feleği, güney ve kuzeye burçlar kuşağından

birer buçuk derece eğimi var ise; döndürücü feleğinin dahi doruğu ve eteği

dahi eğilimli felekten kâh güney tarafına, kâh kuzey tarafına eğilimli

olup, ikibuçuk derece enlem farkı bulunmakla, yürüyüşünde şaşırmış gibi

görünüp, şaşırmış olarak isimlendirilmiştir. Bu müşteri yıldızına, güneşe

nispetle ârız olan bağlantı ve yaklaşma beyanı budur ki; bu yıldızın, zühal

gibi daima döndürücüsünün ortasından kendi cisminin merkezi uzaklığı;

güneşin merkezinin burçlar feleğinde olan ortasından döndürücünün

merkezinin ortası gibidir. Bu durumda, müşteri yıldızı, döndürücüsünün

doruğunda bulunduğunda sürekli güneşle aynı hizada olur. Zira ki güneşin

merkezi, döndürücünün merkezinden uzaklaştıkça, döndürücünün orta

doruğundan yıldızın merkezi dahi güneşin uzaklığı kadar uzak olur. Güneş,

döndürücünün merkezine karşı oldukta; yıldız dahi döndürücünün eteğine

inmiş olur. bu durumda, bu yıldızın güneşle yakınlığı, sürekli

döndürücüsünün zirvesinde bulunduğu halde vâki olur. Güneşle karşı karşıya

gelmesi, döndürücüsünün eteğindeyken olur. Bu yıldızın güneşe iki yaklaşışı

arasında olan süre, bir sene otuzüç gündür.



Beşinci Madde



Müşteri yıldızının doruk ve eteğini; tepe ve kuyruk düğümlerini; tabiat ve

vasıflarını; uzaklığını mesafesini ve cismin ölçüsünü bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Müşteri yıldızının

doruğu, tepe ve kuyruk noktaları arasından yani eğilimli feleğinin, burçlar

feleğinden kuzeye fazla eğiminden yirmi derece öndedir. Şimdi müşterinin

doruğu, tepe düğümünden yetmiş derece geridedir. Zühal ile müşteriden başka

şaşırmış yıldızların dorukları, tepe düğümlerinden doksan derece kuzeyde

bulunurlar. Çünkü doruklar ve etekler, yukarıda açıklandığı üzere, sâbit

feleklere uygun hareket ederler. Müşterinin doruğunun burçlar feleğindeki

mekanı rumî tarihin asiz senesinde başak burcunun ondokuz buçuk derecesinde

belirlenmişti. Eteği dahi balık burcunun ondokuzbuçuk derecesine ulaşmıştı.

Tepe düğüm noktası, yengeç burcunun dokuçbuçuk derecesine gelmişti. Kuyruk

düğümü, oğlak burcunun dokuçbuçuk derecesinde kalmıştı. Halen rumî tarih,

ikibin altmışdokuz seneye erip, hicrî tarih de binyüzyetmiş seneye

yetmiştir. O halde asîz tarihinden bu tarihe gelinceye dek, her yetmiş

seneyi bir dereceye dağıtmakla bütün noktalar takriben sekiz derece

gitmiştir. Bu minval üzere hesap etmek, her tarihte bütün noktaların

yerlerini belirler.

Müşteri yıldızının tabiatında ve övgüye değer vasıflarında, müneccimler

sözbirliği edip, demişlerdir ki: Müşterinin tabiatı itidal üzere sıcak ve

rutubetli olup, gündüz erkeği olmakla; büyük uğurlu nâmıyle

isimlendirilmiştir. bu yıldızın vasıfları: Din gayreti, ilim, hilim, haya,

cömertlik, tevazu, akıl, iffet, talakât ve fasihlik bulunmuştur. Bu yıldız,

rahimlere düşen döllere tali olsa, Hak'kın emriyle bunun selîm tabiatı ve

övülmüş vasıfları, onlara sirayetle yaratılıp ve huy olup, talileri müşteri

hüküm olunur. "Annesinin karnında kutlu olan kutludur," hadisi gereğince;

onlar o saadetle dünyaya gelip, her biri sait (kutlu) bulunur. Bu yıldız,

pazartesi gecesine ve perşembe gününe hakimdir. O gecenin günbatımından

sonra ve bu gündüzün gün doğumundan sonra birer zaman saatleri, bu yıldıza

nispet kılınmıştır.

Müşteri yıldızının ve mümessil feleğinin uzaklık mesafelerinde ve

kalınlıklarında ve cisimlerinde rasatçılar, geometriciler ve matematikçiler

ittifak edip, demişlerdir ki: Müşterinin mümessil feleğinin yumuk yüzeyinin,

âlemin merkezinden uzaklık mesafesi takriben yirmiiki bin kere bin ve

dokuzyüz doksan ikibin dörtyüzseksenyedi fersah ölçülmüştür. Çukur

yüzeyinin ise, uzaklığı takriben ondörtbin kere bin ve yediyüzyetmişbin

dokuzyüs kırkdört fersah hesap kılınmıştır. Bu mümessil feleğin kalınlığı

takriben sekizbin kere ybin ve ikiyüz yirmi bin beşyüzkırküç fersah

bulunmuştur. Müşteri yıldızının cismi, takriben yer cisminin yarısı kadar

bulunup, hepsi delillerle ispat olunmuştur. (Allah daha iyi bilir.)



COBANYILDIZI isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 26.11.2008, 19:14   #14
MeLody58
Usta Yiğido
 
MeLody58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
MeLody58 Şuan MeLody58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 02.06.2015 18:15

Üyelik Tarihi: 02.08.2008
Mesajlar: 2.608
Tecrübe Puanı: 838 MeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISI
Standart Cevap: Marifetname

15-BÖLÜM:



YEDİNCİ BÖLÜM



Üçüncü göğün yapısı ve burada hükmeden zühre yıldızının (venüs) durumlarını

beş madde ile açıklar.



Birinci Madde


Zühre yıldızının mümessil feleğini bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Yedi gezegenden biri

de zühredir ki, ay feleğine oranla üçüncü felektir. Güneş feleğinin altıda

olup, iki aşağı nâmıyle bilinen iki feleğin yukarıda olanıdır. Güneş

feleğine yakın bulunmuştur. Zühre yıldızı, küçük kutlu ismiyle

isimlenmiştir. Bilginler, üç yüksek feleğin yapısı gibi, zühre yıldızı için

de üç adet felek ispat edip, nizamını vermişlerdir. Birinci felek,

merkezde, kuşakta, kutuplarda ve harekette burçlar feleğine benzer ve

mümessildir. İkinci felek, merkez dışıdır ki, yine birinci feleğin

gövdesinde iki paralel yüzeyde bulunup, döndürücünün merkezini taşıyıcıdır.

Üçüncü felek, döndürücü felektir ki, zühre yıldızı onun bir tarafında

çakılmıştır. Döndürücü felek, kendi merkezi üzerinde hareket ettikçe,

zühreyi dahi kendisiye beraber hareket ettirir, zühre yıldızının mümessil

feleği ki, küllî felektir. Merkez ve mihverde, kuşak e kutuplarda,

harekette burçlar feleğine uyumlu ve diğer gezegenler gibi mutabıktır. iki

paralel yüzeyle kuşatılmış bir kürevî cisimdir. Üst yüzeyi, üzerinde olan

güneş feleğinin çukur yüzeyine ve çukur yüzeyi, altında bulunan utaritin

yumru yüzeyine teğettir. Mümessil felek, kendi üzerinde ve altında olan

öteki felekler gibi, önce büyük feleğin günlük hareketine uyup, bu

hareketle âlemin merkezi çevresinde doğudan batıya hareket eder. İkinci

olarak, burçlar feleğinin yavaş hareketi kadar, kendi özel hareketiyle

âlemin merkezi çevresinde batıdan doğuya âheste gider. Sanki burçlar feleği

onu döndürür. Doruk, etek, tepe ve kuyruk noktaları bu hareketle her yetmiş

senede bir derece yer kateder.



ikinci Madde



Zühre yıldızının merkez dışı feleğinin, yapı ve hareketini bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Bu zühre yıldızının

düzenin halletmek için mümessil felek gövdesinde taşıyıcı nâmıyle belirlenen

ikinci felektir ki; yere şâmil ve âlemin merkezinden kendi çapı ve

cüzleriyle iki derece mesafe ile doruk tarafı dışında iki paralel yüzeyle

kuşatılmış küre bir cisimdir. Bu kürenin yumru yüzeyi, birinci feleğin

yumru yüzeyiyle bir noktada temas etmiştir ki, o noktaya: Doruk derler. Bu

nokta, âlemin merkezine kıyasla en uzak nokta olduğundan, zühre yıldızı,

taşıyıcısının hareketiyle bu noktaya geldikte; yerin merkezinden oldukça

uzak olur ve yüksek olur. İkinci feleğin çukur yüzeyi, birinci feleğin

çukur yüzeyine ortak bir noktada teğettir ki, o noktaya: Etek derler. O

nokta, âlemin merkezine nispetle en yakın noktadır. Zühre yıldızı, taşıyıcı

feleğinin hareketiyle o noktaya indikte; yerin merkezine çok yakı olup,

alçalmış olur. Birinci felekten ikinci felek ayrılıp boşaldıkta; zorunlu

olarak değişik kalınlıkta iki küre meydana gelir ki, biri ikinci feleği

içine alır, öteki ikinci felekle beraber boştur. Doğu kürenin ince tarafı

doruk tarafa, kalın tarafı eteğe dönük olur. Boş kürenin ince ve kalın

tarafları ötekinin tersine gelir. Bu iki kürenin, feleğin tamamlanmasında

katkıları tamam olduğundan; birine dolunun tamamlayıcısı, öbürüne boşun

tamamlayıcısı derler. Her feleğin özel bir hareketi belirlenmiş olup, kendi

kutupları üzerinde dönüp, dönüşünü tamam etmek kaçınılmaz bir iş olmakla;

zührenin eğilimli feleği dahi, güneşin küllî feleği altında, kendi mümessil

feleği gövdesinde; kendi merkezinin çevresinde özel hareketiyle batıdan

doğuya güneşin merkez dışı feleğinin hareketine uygun olarak hareket edip;

zühre yıldızını da, kendisiyle beraber hareket ettirir. Şu halde zühre, her

burçta yirmidört gü gider. Bazı burçlarda tereddüt eylese, dört ay kalıp,

senede bir dönüşünü güneşle birlikte tamam eder. Bu yıldızın döndürücü

merkezi, güneşin merkezinden hiç ayrılmayıp, güneşin tepe noktasıyla

birlikte seyre hareket eylediğinden, bu yıldızın güneşten uzaklığının

mesafesi, yaklaşık döndürücüsünün çapının yarısı kadardır. Ortalama, zühre

yıldızının güneşten uzaklığı kırk derecedir.



Üçüncü Madde



Zühre yıldızının döndürücü feleğini şekil ve hareketiyle bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar; zühre yıldızının dahi durumlarının

tanzimine üç yüksek felek gibi anlatılanlar kadarıyle yetinmeyip, yere

şâmil olmayan bir küçük felek daha ispat edip, ona: Döndürücü felek

demişlerdir. Döndürücü felek, mümessil felekte arza şâmil olmayan küçük bir

felektir ki, bu yıldızın kendisini taşıyıcıdır. Yere şâmil merkez dışı olan

ikinci eğilimli feleğin kuşağında çakılmış ve gömülmüştür. Döndürücünün

çapı, taşıyıcının iki yüzeyine teğet ve eşittire. Döndürücü felek, bir

yüzeyle kuşatılmış odlu ve küre bir cisimdir. Eğilimli feleğin cisminde,

kendi merkezi çevresinde belirli bir hareketle batıdan doğuya burçlar

sırası üzere dönüp; bir tarafında çakılmış olan zühreyi kendisiyle birlikte

döndürerek alıp gider. Döndürücü felek, kendi merkezi çevresinde zühreyi,

bir gün bir gecede kendi kuşağının üçyüzaltmış derecesinden yarım dereceden

fazla döndürüp, hareket ettirip, yaklaşık ondokuzbuçuk ayda bir dönüşünü

tamam eder. Bu harekete, yıldızın değişik hareketi ve yıldızın özel

hareketi derler. Zühre yıldızı dahi bir yüzeyle kuşatılmış bir küre

cisimdir. dolu ve ışıklıdır. Döndürücü feleğinin cisminde gömülüdür ki,

yıldızın yüzeyi, döndürücünün iki kutbu arasında, kuşağı yanında, bir

tarafında bulunan ortak bir noktada döndürücünün yüzeyine teğettir. Yani

zühre, tamamıyle döndürücünün cisminde bulunup, yüzeyi, yüzeyine temas

etmiştir. Taşıyıcının bir tarafında döndürücü feleğin açıklanan hareketi

gibi, zühre yaldızının dahi döndürücüsü tarafından ve kendi merkezi

çevresinde burçlar sırası üzere kendine özgü hareketi, yeni rasatçılar

tarafgından gözlenmiştir.



Dördüncü Madde



Zühre yıldızının sürat, istikamet, yavaşlama, duraklama ve şaşırmışlığını

ve güneş ile olan bağlantı ve yaklaşımını bildirir.



Ey aiz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Zühre yıldızına dahi

kâh sürat, kâh yavaşlık, kâh duraklama, kâvh geri dönüş ve kâh dönüşünde

şaşırmışlık ârız olur. Bu durumların açıklanması budur ki: Bu yıldız,

döndürücü feleği yukarısında bulundukta; kendi merkezinin hareketi,

döndürücü feleğinin merkezinin hareketine burçlar sırası üzere uymasıyle,

yıldız, hızlı hareket eder görünür. Ne zaman yıldız, döndürücünün

doruğundan tarafa bir miktar eğilir, o zaman düz hareket eder görünür.

Yılız, döndürücünün eteğine indikte; yavaş hareket eder görünür. Zira ki,

yıldızın kendi merkezi, inişte olduğundan, hareketi görünmez olup, ancak

döndürücüsünün merkezinin hareketi görünür. Yıldız, döndürücünün eteğine

yakın oldukta; kedi merkezinin burçlar sırasına aykırılığı, döndürücüsünün

merkezinin hareketiyle sıraya uygun olan hareketine eşit olup, iki hareket

birbirine karşı ve muarız olmakla; yıldız, geri döner görünür. Yıldızın

geri dönüşü tamam olup, iki hareket yine eşit oldukta; yıldız ikinci kez

durur görünür. bundan sonra yine yavaş hareket eder görünür. Zira ki,

yıldızın kendi merkezi, döndürücünün doruğuna çıkmakla; hareketi görünmez

olup, ancak döndürücünün merkezinin hareketi görünür. Yavaş hareketten

sonra yine düz ve hızlı hareket eder görünür. Halbuki yıldız,

döndürücüsünün içinde, dönüşünü aynı hızla tamamlar. Zira ki, yıldızların

ve feleklerin hareketleri, kendi küreleri kuşağına oranla benzerli, basit

ve düzdür. Yıldızın geri dönüşünden önceki yerine: birinci makam; sonrakine

ikinci makam derler. Zühre yıldızının dönüş süresi, bir ay onbir gündür.

Düz hareketi, sekiz buçuk aydır. Yıldızın taşıyıcı feleği, burçlar

kuşağından güneye ve kuzeye dörtte bir derece kadar eğilimli iken,

döndürücüsünün dahi doruğu ve eteği, eğilimli feleğinden kâh kuzey tarafa,

kâh güney tarafa eğilimli olur. Yaklaşık ikibuçuk derece enlem farkı dahi

bulunmuştur. bu durumlardan dolayı yıldız, yürüyüşünde şaşırmış gibi

görünür. Bundan dolayı şaşırmış olarak isimlendirilmiştir.

Güneşe oranla bu zühre yıldızının bağlantı ve yaklaşımını böyle

açıklamışlardır ki: Bu yıldızın taşıyıcısının hareketi, sürekli güneşin

merkez dışı hareketiyle eşit olmakla; döndürücüsünün merkezi dahi güneşin

merkezine sürekli teğet bulunmuştur. Şu halde zühre yıldızı, güneş

kurslarının çevresinde, döndürücüsünün hareketiyle döndükçe, döndürücüsünün

çapının yarısı kadar ondan uzakta olur. Güneşi tavaf ederek iki uzaklığın

ortasına geldikte; kâh sabah, kâh akşam meşale gibi parlayıp; kâh güneşle

birlik hareket edip, öteki gezegenler gibi güneş kursundan uzak düşmeyip,

her bir devresinde iki kere güneş ile çakışıp, bir kere dahi geri dönüşünde

yani döndürücüsünün doruğunda bulundukta; sürekli güneşe yakın olup ve bir

kere dahi geri dönüşünün tam ortasında yani döndürücüsünün eteğinde

oldukta; güneş ile sürekli yakınlık ve çakışması bulunur. İki yaklaşımı

arasında olan süre, yaklaşık dokuz ay yirmi gündür. (Hakikatini en iyi

bilen Allah'tır.)



Beşinci Madde


Zühre yıldızının doruk ve eteğini, tepe ve kuyruk düğümlerini; tabiat ve

vasıflarını, uzaklığının ve cisminin ölçüsünü bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Zühre yıldızının

doruğu, öteki noktaları ortasında yani eğilimli feleğinin burçlar

feleğinden kuzey tarafa faza eğiliminde bulunur. Tepe düğümünden doksan

derece geridedir. Çünkü doruk ve etek, tepe ve kuyruk yukarıda açıklandığı

üzere, burçlar feleğinin hareketine uygun olan mümessil feleklerin

hareketiyle hareket ederler. Zührenin doruğunun burçlar feleğindeki mekânı

rumî tarihin asiz senesinde, güneşin doruğu gibi ikizler burunun

yirmibirinci derecesinde; eteği ise, yay burcunun yirmiyedinci derecesinde

belirlenmişi. Tepe noktasının yeri, balık burcunun yirmiyedinci derecesinde

ve kuyruk noktasının yeri yaşak burcunun yirmiyedinci derecesinde

belirlenmişti. Halen rumî tarih, ikibinaltmışdokuza gelip, hicrî tarih dahi

binyüzyetmişe, yetmiştir. O halde bu iki nokta, ötekiler gibi hareket edip,

yaklaşık sekiz derece öne geçmişlerdir.

Zührenin tabiat ve vasıflarında müneccimler sözbirliğiyle demişlerdir ki:

Zührenin tabiatı, orta derecede soğukluk ve rutubettir. Zühre, gece erkeği

olmakla, küçük kutlu adını almıştır. Bu yıldıza bakmanın kalbe sürûr

verdiği tecrübe kılınmıştır. Bu yıldızın vasıfları: Yumuşaklık, sevgi,

rikkat, ferah, temennî, oyun, teganni, cinsel güç ve güzel yaratılış

bulunmuştur. Bu yıldızın tali düştüğü menilerde bütün bu vasıflar aynen

müşahede olunmuştur. Bu yıldız, salı gecesi ve cuma gününe hâkimdir. O

gecenin ve bugünün ilk saatleri, buna nispet kılınmıştır.

Zühre yıldızının mümessil feleğinin uzaklık mesafelerinde ve cismiyle

kalınlığının ölçülerinde rasatçılar, geometriciler ve matematikçiler

ittifakla demişlerdir ki: Zürenin mümessil feleğinin yumru yüzeyinin âlemin

merkezinden uzaklığı yaklaşık, bir kere bin ve sekizyüzellibin dört fersah

ölçülmüştür. Yumru yüzeyinin uzaklığı ise yaklaşık, ikiyüzyetmişaltıbin

altıyüzelliiki fersah hesaplanmıştır. Bu feleğin kalınlığı yaklaşık, bin

kere bin ve beşyüzyetmişüçbin beşyüziki fersah bulunmuştur. Zührenin cismi,

yaklaşık yerin cüzünün onaltıda biri kadar bulunup, delillerle

ispatlanmıştır. (Gerçeğini Allah daha iyi bilir. Yüce, güçlü ve hakîm olan

allah münezzehtir.)



MeLody58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 26.11.2008, 19:14   #15
COBANYILDIZI
Yiğido
 
COBANYILDIZI - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
COBANYILDIZI Şuan COBANYILDIZI isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 04.01.2009 02:45

Üyelik Tarihi: 20.09.2008
Yaş: 41
Mesajlar: 147
Tecrübe Puanı: 581 COBANYILDIZI isimli Üye Tecrübe Puan?n?zını Kapatmıştır.
Standart Cevap: Marifetname

14-BÖLÜM:



ALTINCI BÖLÜM



Dördüncü göğün yapısını ve burada sultan olan güneşin, hükümlerini ve

durumlarını dört madde ile açıklar.



Birinci Madde


Güneşin özelliklerini özetler ve mümessil feleğini bildirir.



Ey aziz, malim olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Merih feleğinin

altında ay feleğine nispetle altıncı felektir ki, orada ancak bir güneş

bulunmakla; güneş feleği nâmıyle meşhur olmuştur. O halde bu muhteşem

sultan, dünyayı aydınlatan güneş, bütün yıldızların en meşhuru ve en

nurlusu ve bilginlerin çoğuna göre en büyük olup; geceler, gündüzler, aylar

ve seneler bunun hareketiyle nizam bulmuştur. Nice büyük işler onun

hükümleriyle meydana gelmiştir. Yedi gezegenin ortasında güya ki, nurdan

bir fânus. Aşağısındakilere ve üstündekilere ışık bahşetmek için orta makam

kendisine dinlene yeri olmuştur. Feleği dahi; öteki gezegenlerin

feleklerinden daha basit olup; mümessil ve merkez dışı nâmında iki felekle

bütün durumları nizam olmuştur. Güneş feleğinin merkezi, âlemin merkezi

yani büyük felek ve yere şâmil iki paralel yüzeyle kuşatılmış küre bir

cisimdir ki, yumru yüzeyi, üstünde olan merih feleğinin çukur yüzeyine ve

çukur yüzeyi, altında olan zührenin yumru yüzeyine teğettir. Bu felek dahi

üç yüksek feleğin mümessilleri gibi, merkezde, kuşakta, kutuplarda ve

harekette burçlar feleğine benzer ve mümessildir. Onun için mümessil adı

verilmiştir. Güneşin mümessili, kendi altında ve üstünde olan öteki

gezegenlerin mümessilleri gibi, önce büyük feleğin hızlı hareketine tâi

olup, bu zorunlu hareket ile âlemin merkezi çevresinde doğudan batıya

hareket eder. İkinci olarak kendine özgü hareketiyle, âlemin merkezi

çevresinde, burçlar feleğinin yavaş hareketi kadar batıdan doğuya âheste

gider. Sanki burçlar feleğinin hareket ettirmesiyle hareket eder. Şu halde

doruk ve etek noktaları, tepe ve kuyruk düğümleri, bu hareketle her yetmiş

senede birer derece gider.



İkinci Madde


Güneşin merkez feleğinin yapısını ve hareketini bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Rasatçılar güneşin

hareketinde kâh yavaşlama, kâh sürat muayne edip; güneşin cismini kâh

büyük, kâh küçük müşahede etmeleri, yerin merkezinden kâh uzak kâh yakın

olmak gerekip, bu müşkülü çözümlemek için güneşin mümessil feleğinin

altında merkez dışı bir feleğin varlığını kabul etmişlerdir. Bu ikinci

felek, birinci feleğin içinde, yere şamil ve merkezi, âlemin merkezine

ikibuçuk derece uzaklıkla doruk tarafına hariç iki paralel yüzeyle

kuşatılmış küre bir cisimdir. Bu kürenin yumru yüzeyi, irinci feleğin yumru

yüzeyi ile ortak bir noktada teğetdir ki, o noktaya doruk derler. Bu

felekde, âlemin merkezinden en uzak nokta budur. Güneş, taşıyıcı feleği ile

bu noktaya geldikte, yerin merkezinden oldukça uzak ve yüksek olmuş olur.

İkinci feleğin çukur yüzeyi, birinci feleğin çukur yüzeyine ortak bir

noktada tema etmiştir ki o noktaya etek derler. Bu felekte, âlemin

merkezine en yakın nokta budur. Güneş, taşıyıcısının hareketi ile bu

noktaya geldiğinde, yerin merkezine yaklaşıp, aşağı inmiş olur.

Mümessil felekten merkez dışı felek ayrılıp, bu şekilde boşaldığında

zorunlu olarak iki küre kalır ki, ikisinin dahi yüzeyleri paralel olmayıp

bazı parçası kalın bazısı ince olur. Bu iki kürenin biri ikinci feleği

içine alır ve biri ikinci felekle birlikte boşalır. İçine alan kürenin ince

tarafı doruğa ve kalın tarafı eteğe doğrudur. Boş kürenin kalın ve ince

tarafları dokununkinin tersine olur. Her ikisi de ikinci feleğe eklenmeleri

ile birinci felek tamam olup, tek bir felek hükmüne girdiğinden, birine

içine alanın tamamlayıcısı ve birine boşalanın tamamlayıcısı derler.

Güneşin kendisi ancak bir tek yüzeyle kuşatılmış küre bir cisimdir ki dolu

ve sıkışıktır. Merkez dışı feleği içinde iki kutbu arasında çakılmış ve

gömülmüştür ki, güneş küresinin çapı, merkez dışı olan ikinci feleğin

karanlığına eşit olup; güneşin çevresi merkez dışının çevreleri ile iki

ortak noktada temas etmişlerdir. Güneş, mümessil feleği içinde, merkez dışı

felek kendine mahsus başka merkez, eksen ve kutuplar üzerinde yani burçlar

feleğinin eksenine ve kutuplarına paralel eksenler ve kutuplarla kendi

kuşağını teğet kuşak üzerinde batıdan doğuya hareket edip; güneş her bir

burçta yaklaşık otuz gün kalıp, üçyüzaltmışbeş ve dörtte bir günde bir

dönüşünü tamam eder. Bu çark kuşağın yüzeyinden kuzey tarafına hiçbir zaman

eğilmeyip, kendi kuşağında çakılı olan güneş küresi, daima buçlar feleğinin

yüzeyinde dümdüz ve bir karar hareket ile gider. Bütün felek ve yıldız

küreleri durucu olmayıp her biri kendi merkezi çevresinde başka bir dönüşle

döner. Güneş dahi kendi yerinde, merkezi çevresinde, burçlar sırası üzere

dönücüdür.



Üçüncü Madde


Güneşin doruk ve eteğini, tepe ve kuyruğunu, yavaş ve süratli gidişini

bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Güneşin doruğunun

burçlar feleğinden mekanı, rumî tarihin asiz senesinde ikizler burcunun

yirmiyedinci derecesinde tesbit edilmiştir. Çünkü halen rumî tarh ikibin

altmoşdokuzu bulmuştur. Hicrî tarih binyüzyetmiş senesine ulaşmıştır.

Yukarıda açıklanan mihval üzere doruk ve eteğin her biri, yaklaşık sekiz

derece hareket etmiştir. Güneşin doruğu, yengeç burcunun dördüncü

derecesine, eteği oğlak burcunun aynı şekilde dördüncü derecesine

gelmiştir. Çünkü güneşin merkez dışı kuşağı, burçlar kuşağının yüzeyinde

bulunmuştur. Onun için bunun tepe ve kuyruk düğümleri, ancak burçlar kuşağı

ile gün eşitleyicisinin iki kesişen noktası sayılmıştır ki, biri koç

burcudur ve biri terazi burcudur. Şu halde güneş, koç burcunun

başlangıcında tepe noktasına gelmiş olur. Terazi burcunun başlangıcında

kuyruk noktasında olmuş olur. Öteki gezegenlerin doruk ve diğer noktaları,

taşıyıcı felekleri ile burçlar kuşağının kesişmelerinden oluşan iki

karşılıklı nokta bulunmuştur. Kuşaktan Taşıyıcı feleklerin kuzeye eğimli

oldukları nokta, tepe noktası ve güneye eğimli oldukları nokta, kuyruk

noktası adını almıştır. Nitekim yukarıda ayrıntıları ile anlatılmıştır.

Güneşin asla enlem farkı bulunmayıp, öteki gezegenlerin hareketlerinde

enlem farkı gözlenmiştir. Güneşin, ancak doğuş yeri farkı bulunmuştur. Yani

kuzey burçlarındaki, koç, boğa, ikizler, yengeç, aslan ve başaktır. Bu altı

burçta güneşin hareketi yavaş görünmüştür. Güney burçlarındaki terazi,

akrep, yay, oğlak, kova ve balıktır. Bu altı burçta güneşin hareketi hızlı

bulunmuştur. Bütün feleklerin hareketleri, benzerli ve belirli zamanlarda

eşit hızdayken, güneşin hareketinde hızlanma ve yavaşlanmanın sebebi budur

ki: Güneşin doruk noktası, halen burçlar feleğinden yengeç burcunun

evvelinde ve eteği dahi oğlak burcunun evvelinde bulunmakla; güneşin güney

burçlarını katetme süresinden kuzey burçlarını katetmesinde bir hafta kadar

fazla gecikme olur. Bunun açıklanması budur ki: Güneşin merkezi öyle bir

dairenin çevresi üzerinde hareket edip döner ki, o dairenin merkezi, âlemin

merkezinin dışındadır. Şu halde burçlar feleğinin bir yarısında, merkez

dışı dairenin yarısındakinden fazla bulunmuştur. Bu, o yarımdır ki, güneşin

eteği ona gelmiştir, çünkü güneş hareketiyle burçlar feleğinin yarısını

katetme zamanı, ikinci yarısını katetme zamanına muhalif ola. Kaçınılmaz

olarak burçlar feleğinin eteği olan yarısından, doruğu olan yarısına

güneşin hareketi yavaş görünür. Zira ki, doruk yarısını katetme zamanı,

etek yarısını katetme zamanından sekiz gün uzun bulunur. Halbuki güneşin

hareketi, merkez dışı dairesinde farklı olmayıp, sürekli ve benzerli

harekettir. (Bu, bilici, âziz olan Allah'ın takdiridir. Şanı yüce hakîm

yaratıcı münezzehtir.)



Dördüncü Madde


Güneşin tabiat ve sıfatlarını yarar ve etkilerini, uzaklık ve büyüklüğünü

bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, müneccimler demişlerdir ki: Güneşin tabiatı, orta

derece sıcaklık ve kuruluk olup, gündüzsel erkek bulunmuştur. Orta kutlu

nâmıyle isimlendirilmiştir. Bunun sıfatları: Kuvvet, şiddet, kahr, gazap,

rağbet, his incelik, haya ve iffet bulunmuştur. Yukarıda beyan olunduğu

üzere, bunun sıfatları tali düştüğü menilerde aynen gözlenmiştir. Güneşin

pazar güne ve perşembe gecesine hâkim olduğu bulunmuştur.O gündüz ve

gecenin evvelki saatleri ona nispet ounmuştur. Cenab-ı Hak'kın takdiriyle

esirî cisimlerin süflî cisimlerin tesirleri fazla olup, her yıldız nice

nice özellikleriyle tesir etmektedir. Allah, bu büyük güneşe, kedi

kudretiyle nice özellikler vermiştir ki, güneşin etkileri, yüksek

cisimlerde ve aşağı cisimlerde kendisinden daha belirgindir. Öteki

gezegenlerden daha belirgindir. Öteki gezegenlerden daha büyüktür ve bütün

yıldızlardan parlaktır. Aya, ışık verir. Denizleri ısıtıp, buharlar

çıkarıp, yukarılarda yağmur bulutları meydana getirip, yağdırarak yere

hayat verir: Bitkiler, ağaçlar ve meyveler olur. Karlardan ve yağmurlardan

nehir kaynakları olur. Bitkilere ve hayvanlara hayat bahşeder. Güneşle

madenler oluşur, meyveler olgunlaşırlar. Güneşin doğuşuyla hayvanlar ve

insanlar kuvvet bulup, sıcaklık ve ışığıyla menfaatlenirler. Güneşin

batmasıyle hepsi şaşırıp, ölüler misali yerlerinde uyurlar kalırlar.

Güneşin etkisiyle irinci iklim kuşağının ahalisi hep siyah olup,

sıcaklığının şiddetiyle huy ve bünye edinirler. Tepelerine güneş yakın

olduğundan, cüsseleri hafif ve akılları zayıf olup, ahlakları dar,

meşrepleri keskin ve ince olur. Aynı zamanda inatçı olurlar. Fakat yedinci

iklim kuşağındakilerin tepesinden güneş uzak olup, sıcaklığı zayıf ve

tesirleri az olduğundan, hepsi beyaz ve sarı olurlar. Yaratılış ve huyda,

her biri öküz ve koyun gibi ebleh ve eksik olur.

Güneşin birçok tesirlerinden biri budur ki: Doruk noktası kuzey burçlarında

oldukça, kuzey tarafları mamur olup, güney taraflar denizlerle kaplı olur.

Güneşin doruk noktası güney burçlarına geçtiğinde, bu kez güney yarım küre

mamur olup, kuzey yarım küre deniz sularıyle kaplı olur.

Yukarıda açıklanan doruk noktasının hareketiyle, yirmibeşbin ikiyüz güneş

senesinde bir kere, karalar ve denizler tamamen yer değiştirip, âlem

yeniden nizam bulur. Belki güneşin tesiriyle günler ve geceler, sıcaklık ve

gölge, nur ve ışık, yaz ve kış, kar ve yağmur, madenler ve taşlar, itkiler

ve ağaçlar vücuda gelip; bütün bunların tabiatları, bileşiklerin oluşması,

hayvanların ve insanların yaşaması, yılların bilinmesi hep Allah'ın

takdiriyle güneşin hareket ve ışığına bağlıdır.

Güneşin büyüklüğü ve miktarında, mümessil feleğinin uzaklığında rasatçılar,

matematikçiler ve geometriciler söz birliğiyle demişlerdir ki: Güneşin

mümessil feleğinin yumru yüzeyinin, âlemin merkezinden uzaklaştığı yaklaşık

ikibin kere bin ve yirmidokuzbin ikiyüzaltı fersah ölçülmüştür. Bu feleğin

çukur yüzeyinin âlemin merkezinden uzaklığı, yaklaşık bin kere bin ve

sekizyüzellibin yüzellidört fersah hesap kılınmıştır. Bu mümessil feleğin

kalınlığı, yaklaşık yüzyetmişdokuzbin elli iki fersah bulunmuştur. Güneş

küresinin cismi yaklaık yüzaltmışaltı yerküre kadar bulunup; bütün bunlar

geometrik delillerle ispat olunmuştur. (Allah daha iyi bilir.)

Bizim bunları anlatmaktan maksadımız; bu büyük güneşi, günde ir kere

etrafımızda döndürüp, başımızda döndüren güçlü ve kayyum olan Allah'ın

kudret ve büyüklüğünü açıklamaktır. Ta ki akıl sahiplerine rabler rabbinin

yaratma ve inceliklerini fikretmeyi ve düşünmeyi kolaylaştırıp;

yaratıklardan yaratıcıyı bulup, her şeyden ona yönelip, onunla kalalar.



COBANYILDIZI isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 26.11.2008, 19:15   #16
COBANYILDIZI
Yiğido
 
COBANYILDIZI - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
COBANYILDIZI Şuan COBANYILDIZI isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 04.01.2009 02:45

Üyelik Tarihi: 20.09.2008
Yaş: 41
Mesajlar: 147
Tecrübe Puanı: 581 COBANYILDIZI isimli Üye Tecrübe Puan?n?zını Kapatmıştır.
Standart Cevap: Marifetname

16-BÖLÜM:



SEKİZİNCİ BÖLÜM



İkinci göğün yapısını ve burada hâkim olan utarit yıldızının durumlarını

beş madde ile bildirir.



Birinci Madde


Utarit (merkür) yıldızının mümessil feleğini ve hareketinin görüntüsünü

bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Utarit feleği, yedi

gezegenden sayılmıştır ki, ay feleğine oranla sekizinci; zühre feleğinin

altında olup, iki aşağı nâmıyle meşhur olan iki feleğin altta olanıdır. Ay

feleğine yakındır. Utarit yıldızı burada tek başına hakim olup, karıştırıcı

ismi ile tanınmıştır. Bu feleğin durumu ve yapısı, parçaları bakımından,

öteki gezegenlerden farklıdır. Astronomlar, Utarit yıldızı için yere şâmil

üç büyük felek ve yere şâmil olmayan bir küçük felek tesbit etmişlerdir.

Gözetleme sureti ile değişik durumlarını bu dört felekle belirleyip,

nizamını vermişlerdir. Birinci felek küllî felektir ki; merkezde, eksende,

kuşakta, kutuplarda ve harekette burçlar feleğine uygun ve mümessildir. Bu

felek, öteki mümessiller gibi yere şâmil ve merkezi âlemin merkezidir. iki

paralel yüzeyle kuşatılmış küre bir cisimdir ki, üst yüzeyi üzerinde olan

zührenin alt yüzeyine ve alt yüzeyi altında olan ağın üst yüzeyine teğettir.

Bu mümessil felek, kendi üstünde ve altında bulunan diğer felekler gibi

önce büyük feleğin günlük hareketine uyup, âlemin merkezî çevresinde

doğudan batıya zorunlu hareket eder. İkinci olarak burçlar feleğinin yavaş

hareketi kadar kendi özel hareketi ile âlemin merkezi çevresinde doğudan

batıya zorunlu hareket eder. İkinci olarak burçlar feleğinin yavaş

hareketi kadar kendi özel hareketi ile âlemin merkezi çevresinde batıdan

doğuya âheste gider. Sanki burçlar feleğini hareket ettirmesi ile hareket

eder gibidir. Şu halde doruk, etek, tepe ve kuyruk noktaları bu hareket

üzere her yetmiş güneş senesinde bir derece mesafe kat eder. Utaritin

açıklanacak döndürücü feleğinde bulunan ikinci doruğundan başka ve ayın

açıklanacak doruğundan ve mümessilinden ve diğer noktalarından başkadır, -

zira ki bu dördü, onlara muhalif bulunup doğudan batıya hareket ederler-.



İkinci Madde:



Utarit Yıldızının merkez dışı olan yönetici feleğini ve taşıyıcı feleğini

apı ve hareketleri ile bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Utaritin yöneticisi,

mümessil feleği ile birlikte boş bir felektir ki, merkez dışı olan iki

feleğinin birincisidir. ikincisi dolu felektir ve utaritin dört feleğinden

ikincisidir. Yönetici felek, içine aldığı merkez dışı ikinci feleğin

merkezini, doğudan batıya hareket ettirerek idare ettiği için buna yönetici

derler. Merkez dışı olan diğer felekler, mümessil feleklerin içinde

oldukları gibi bu yönetici felek dahi mümessilinin içindedir. Yöneticinin

yumru yüzeyi, mümessilin yumru yüzeyine birinci doruk namıyle meşhur olan

ortak bir noktada teğettir. Yöneticinin çukur yüzeyi, mümessilin çukur

yüzeyine birinci etek adıyla bilinen ortak bir noktada temas etmiştir.

Yönetici feleğin merkezi, âlemin merkezinden altı derece kadar doruğu

tarafına çıkmıştır.

Mümessil felekten yönetici felek ayrıldıkta, diğer mümessilleri tamamlayıcı

olan ikişer küre şeklinde benzerleri, bu mümessilden dahi meydana

gelmiştir. Bundan sonra merkez dışının ikincisi, utarit yıldızının üçüncü

feleğidir. Bu yönetici felekten boşalmıştır. Döndürücünün merkezini taşır.

Yönetici felek, mümessilinin içinde bulunduğu üzere, bu taşıyıcı felek dahi

yönetici feleğin içindedir. Taşıyıcının yumru yüzeyi, yöneticinin yumru

yüzeyine ikinci evc namıyle bilinen bir noktada yetmişdir. Taşıyıcının

çukur yüzeyi ve yumru yüzeyi, yöneticinin çukur yüzeyine ikinci etek tabir

olunur bir noktada teğettir. Taşıyıcının merkezi, yöneticinin merkezinden

üç derece ve âlemin merkezinden dokuz derece doruk tarafına çıkmıştır.

Yönetici felekten taşıyıcı felek ayrıldıkta, yöneticiden iki küre kalır ki,

onun tamamlayıcısıdır.

Utarit bu tertip ve tecrübe ile bu şekil ve görünüşe gelir ki: Kendisinde

iki doruk ve iki etek bulunur. Bunlar mümessilden parça gibi

olduklarından, mümessil doruğu ve mümessil eteği namıyla şöhret

bulmuşlardır. Diğerleri dahi yöneticiden parça oldukları görünümünden

dolayı yönetici doruğu ve yönetici eteği adıyla isimlendirilmişlerdir.

Mümessilin doruk ve eteğine birinciler dahi derler. Yöneticiye mensup doruk

ve eteğe dahi ikinciler derler.

Her feleğin kendine özgü hareketi olup; kendi merkez, mihver, kuşak ve

kutupları üzerinde dönüp, dönüşünü tamam etmek kaçınılmaz olduğu için

utaritin yönetici feleği de, zührenin altında kendi mümessili içinde ve

kendi merkezi çevresinde hareketi ile batıdan doğuya burçlar sırasına

uymayan utaridin ikinci doruğunu idare eder. Güneşin ortası kadar hareket

edip bir güneş senesinde bir devresini tamamlar. Utaritin taşıyıcı feleği

dahi yönetici feleğin içinde, teki taşıyıcı felekler gibi kendi merkezi

çevresinde özel hareketi ile batıdan doğuya burçlar sırası üzere utaridin

döndürücü feleğini idare ile güneşin ortasının iki katı kadar hareket edip,

hareketinin yarısı yöneticinin sıraya uygun hareketine karşıdır. Diğer

yarısı güneşin ortasına eşit gelip, utarit her burçta onyedi gün bekleyip,

bazı burçlarda tereddüt etse, iki ay kalıp, senede bir derecesini güneşle

beraber tamamlar. Utaridin döndürücüsünün merkezi, zühreninki gibi sürekli

güneşin merkezine mutabık olup asla muhalefet etmez. Bunun için utarit

yıldızı döndürücüsünün çapının yarısından fazla güneşten ırağa gitmez.

Çapının yarısı ortasında yirmi dereceden fazla uzağa yetmez. (Allah daha

iyi bilir).



Üçüncü Madde


Utarit yıldızının döndürücü feleğini, şekil ve hareketiyle bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar, bu utarit yıldızının dahi

durumlarının tanzimine diğer şaşırmış gezegenler gibi, belirlenen ölçülerle

yetinmeyip; yere şâmil olmayan bir küçük felek dahi tespit edip, ona:

Döndürücü felek demişlerdir. Döndürücü felek, utaritin mümessil feleğinde

yere şâmil olmayan bir küçük felektir ki, utaritin dört feleğinden

dördüncüsüdür. Aynı zamanda yıldızın cisminin taşıyıcısıdır. Merkez dışı

olan üçüncü taşıyıcı feleğin kuşağında, yani iki kutbu arasında çakılmıştır

ki, çapı taşıyıcının kalınlığına eşit olup, yüzeyi, taşyıcı durumdaki

döndürücünün iki yüzeyine yukarıda ve aşağıda birer noktada teğettir.

Döndürücü felek, bir tek yüzeyle kuşatılmıştır, dolu ve küre bir cisimdir.

Taşıyıcı feleğin cisminde, kendi merkezi çevresinde kendine özgü

hareketiyle batıdan doğuya burçlar sırası üzere deveran edip; bir tarafında

çakılı olan utaridi kendisiyle birlik hareket ettirir. Bu felek, utarit

yıldızını bir gün bir gecede, kendi kuşağının üçyüzaltmış derecesinden üç

dereceden fazla mesafeye alıp gider. Yaklaşık, dört ayda bir dönüşünü

tamamlar. Bu harekete: Değişik hareket, özel hareket dahi derler.

Utarit yıldızı dahi tek yüzeyle kuşatılmış dolu, ışıklı ve kürevî bir

cisimdir. Döndürücü feleğini cisminde gömülmüştür ki, döndürücünün yüzeyinin

iki kutbu yarısında, kuşağı yanında, bir tarafta bulunup, ortak bir noktada

döndürücünün yüzeyine temas etmiştir. Yani yıldızın cismi, tamamiyle

döndürücünün cismine dahil bulunmuştur. Taşıyıcı felek, bir tarafında,

döndürücünün dönüşü gibi, utarit yıldızının dahi döndürücüsü tarafında,

kendi merkezi çevresinde, burçlar sırası üzere sürekli dönüş hareketini

incelemeyle; rasatçılar günyarısında bulunan güneş tutulmasında müşahede

etmişlerdir.



Dördüncü Madde


Utarit yıldızının sürat ve düz gidişini, yavaşlama ve duraklamasını, geri

dönüş ve şaşırmışlığını, güneş ile olan bağlantı ve yaklaşımı bildirir.



Ey aziz, astronomlar demişlerdir ki: Bu utarit yıldızına da, kâh sürat, kâh

düz gidiş, kâh yavaşlama, kâh duraklama, kâh geri dönüş ve kâh yürüyüşünde

şaşırmışlık ârız olur. Bu durumların açıklanması budur ki: Yıldız,

döndürücüsünün yukarısında bulundukta; kendi merkezinin hareketi,

döndürücüsünün merkezinin hareketine burçlar sırası üzere uyar ve yıldız

hızlı hareket eder görünür. Ne zaman döndürücü tarafına bir miktar eğilse,

düz hareket eder görünür. Yıldız, döndürücünün aşağısına inişte yavaş

hareket eder görünür. Zira ki, yıldızın kendi merkezi inişte olduğundan,

hareketi görünmez olup, ancak tedvirin merkezinin hareketi görünür. Yıldız,

döndürücünün en aşağısına yakın oldukta; kendi merkezinin burçlar sırasına

uymayan hareketi, döndürücünün merkezinin, taşıyıcının hareketiyle burçlar

sırası üzere olan hareketine eşit olup, hareketler birbirine muarız ve

karşı olmakla; yıldız durur görünür. Yıldızın geri dönüşü tamam olup, iki

hareket birbirine eşit geldikte; yıldız ikinci kez durur görünür. Bundan

sonra yine yavaş hareket eder görünür. Zira ki yıldızın kendi merkezi,

döndürücünün merkezinin hareketi görünür. Yavaşlamadan sonra tekrar hızlı

hareket eder görünür. Halbuki yıldız, kendi döndürücüsünde dönüşünü tek

düze sürdürür. Zira ki feleklerin hareketi, kendi küreleri kuşağına

nispetle basit, benzerli ve düzdür.

Yıldızın, geri dönüşünden önceki duruşuna: Birinci makam, ötekine: İkinci

makam derler. Utarit yıldızının geri dönüş süresi yirmibir gündür. Düz

gidişi üç ay beş gündür. Bu yıldızın, taşıyıcı feleğinin burçlar kuşağından

kuzeye ve güneye üç ve dörtte bir derece eğimli iken; döndürücüsünün dahi

doruğu ve eteği, eğilimli feleğinden kâh kuzeye, kâh güneye eğilimi olup;

yaklaşık altı derece enlem farkı dahi bulunmuştur. bu yıldız dahi

yürüyüşünde şaşırmış gibi görünüp, şaşırmış adıyla isimlendirilmiştir.

Güneşe nispetle bu yıldıza ârız olan bağlantı ve yaklaşımın açıklanması

budur ki: bu yıldızın taşıyıcısının hareketi, güneşin merkez dışı feleğinin

hareketiyle eşit olduğundan, döndürücünün merkezi dahi sürekli güneşin

merkezininkine eşit bulunmuştur. Şu halde utarit yıldızı, güneşin

çevresinde döndürücüsünün hareketiyle deveran eyledikçe, döndürücüsünün

yarıçapı miktarı güneşten uzaklıkta, onu tavaf edip; iki uzaklığın

ortalarına geldikte; kâh sabah, kâh akşam meşale gibi çakıp, kâh güneşle

yakın olur. Zühre gibi güneş kursuna yakın olup, her bir dönüşünde iki kere

güneşle yakın olur. Bir kere süratli gidişinin yarısında yani

döndürücüsünün zirvesinde bulundukta; sürekli çakışması ve yaklaşması olur.

Bir kere dahi geri dönüşünün yarıksında yani döndürücünün eteğinde oldukta;

güneşle sürekli çakışması ve yaklaşımı bulunur. İki yaklaşımı arasında olan

müddet iki aydır.



Beşinci Madde


Utarit yıldızının ilk doruk ve eteğinin, tepe ve kuyruk düğümlerinin

burçlar feleğindeki yerlerini; kendi tabiat ve vasıflarını; feleğinin

uzaklık mesafesini ve cisminin miktarını bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Utarit yıldızının

doruğu, tepe ile kuyruk düğümleri arasında yani eğilimli feleğinin burçlar

feleğinden kuzeye oldukça eğiliminde vâki olmuştur ki, tepe düğümünden

doksan derece sonradır. Çünkü üst ve aşağı noktalar, yukarıda açıklandığı

üzere, burçlar feleğinin hareketine uygun olan mümessillerin hareketleriyle

hareket ederler. İlk doruk, utaritin burçlar feleğinden eri, rumî tarihin

asiz senesinde terazi burcunun yirmi altı buçuk derecesindeydi. Eteği,

aynı şekilde koç burcunun yirmialtı buçuk derecesindeydi. Şu halde doruk ve

etek, tepe ve kuyruk dahi yukarıda defalarca açıklandığı üzere halen,

yaklaşık sekiz derece mesafe hareket etmişlerdir. Zira ki, rumî tarih halen

ikibin altmışdokuzdur. Hicrî tarih ise binyüzyetmişe, yetmiştir.

Utarit yıldızının tabiat ve vasıflarında müneccimler sözbirliği edip,

demişlerdir ki: Utaritin tabiatı soğukluk ve kuruluk olup, gündüz erkeği

bulunmuştur. Kendinden başka yıldızın tabiatiyle uyuşucu olduğundan; uyuşan

ve münafık nâmıyle isimlendirilmiştir. Bu yıldızın vasıfları: Edeb,

zeyreklik, anlayışlılık, feraset, zihin, dirayet, nutuk, belagat, nakış,

kitabet, hesap, isabet, zekâ, dikkat, sanat, hile ve hıyanet bulunmuştur.

Bu yıldızın tali düştüğü menilerde bu vasıflarıyla etkili olduğu

gözlenmiştir. Bu yıldız, pazar gecesi ve çarşamba gününe hâkim olduğu

gözlenmiştir. Bu yıldız, pazar gecesi ve çarşamba gününe hâkim bulunmuştur.

O gecenin ve bu gündüzün ilk saatleri, buna nispet kılınmıştır.

Utarit yıldızının ölçü ve cisminde, mümessil feleğinin uzaklığı mesafesinde

rasatçılar, geometriciler ve matematikçiler sözbirliğiyle demişlerdir ki:

Utaritin mümessil feleğinin yumru yüzeyinin, âlemin merkezinden uzaklığı,

yaklaşık ikiyüz yetmişaltıbin altıyüzelliiki fersah hesaplanmıştır. çukur

yüzeyinin uzaklığı ise yaklaşık seksenyedibin beşyüzyirmidört fersah

ölçülmüştür. Bu feleğin kalınlığı yaklaşık yüzseksendokuzbin

altıyüzyirmisekiz fersah ölçülmüştür. Utaritin cismi, yerkürenin cisminin

takriben otuzikidebir miktarı bulunup, delillerle hepsi ispatlanmıştır.



COBANYILDIZI isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 26.11.2008, 19:16   #17
MeLody58
Usta Yiğido
 
MeLody58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
MeLody58 Şuan MeLody58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 02.06.2015 18:15

Üyelik Tarihi: 02.08.2008
Mesajlar: 2.608
Tecrübe Puanı: 838 MeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISI
Standart Cevap: Marifetname

17-BÖLÜM:



DOKUZUNCU BÖLÜM


Dünya göğünün yapısını ve orada hâkim olan ayın durum ve vasıflarını; aya

mütaallik olan eşyayı altı madde ile açıklar.



Birinci Madde


Ayın mümessil feleğini ve eğilimli feleğini, yapı ve hareketleriyle

bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Yedi gezegenden biri

de aydır ki, merkezi, âleme nispetle dokuz feleğin ilkidir. Utarit

feleğinin altında bulunup, gezegen yıldızlardan daha hızlı seyreden ay,

dünya göğünde tek başına hâkimdir. Kendisine küçük nurlu adı verilmiştir.

Ay feleğinin küllî feleği, değişik parçalara bölündüğünden, şekil ve yapı

bakımından diğer gezegenlerin feleklerinde farklıdır. Şu halde küllî felek,

dört feleği kuşatmıştır. Üçü yere şâmil olan büyük felektir. Biri yere şâil

olmayan küçük felektir. Üç felekten ilk ikisinin merkezleri, âlemin

merkezidir. Üçüncüsü ise merkez dışıdır ki, döndürücünün merkezinin

taşıyıcısıdır. Döndürücü ise döndürücü felektir ki, ayın cismini

taşıyıcıdır.

Alem küresiyle merkezi aynı olan iki feleğin birincisi, iki paralel yüzeyle

kuşatılmış ve ikinci feleği çevreleyen küre bir cisimdir. Çevresinde tepe

ve kuyruk noktaları bulunmakla -ki bu iki noktaya cevzher denir- kendisi

cevzher namıyla şöhret bulmuştur. Merkezde, eksende, kuşakta, kutuplarda ve

harekette burçlar feleğine benzerliğinden mümessil nâmını dahi bulmuştur.

bu feleğin yumru yüzeyi, üstünde olan utarit feleğinin çukur yüzeyine ve

çukur yüzeyi, kendi feleklerinden ikinci feleğin yumru yüzeyine temas

etmiştir. Bu cevzher adlı felek, kendi üzerinde ve altında bulunan diğer

felekler gibi, önce büyük feleğin günlük hareketine uyup, bu hareketle

âlemin merkezi çevresinde doğudan batıya zorunlu hareket eder. ikinci

olarak, burçlar feleğinin hareketine aykırı ve muhalif olarak kendine özgü

hareketiyle âlemin merkezi çevresinde burçlar sırasına uymaksızın, kendi

felekleriyle doğudan batıya gider. Bir gün bir gecede üç dakikadan fazla

hareket eder. Buna, tepe ve kuyruk hareketi derler. Alem küresiyle merkezi

aynı olan iki feleğin ikincisi, birinci feleğin altında ise paralel yüzeyle

kuşatılmış küre cisimdir. Gerçi merkezi, âlemin merkezidir, lâkin

kuşağı, burçlar kuşağına teğet olan mümessil feleğin kuşağından kuzey ve

güneye beş derece eğimli olduğundan, eğilimi felek nâmıyle şöhret

bulmuştur. Bu eğilimli felk, cevzher feleğinin çukur yüzeyi altında

yerleşip; yumru yüzeyi onun çukur yüzeyine teğettir. Ayın eğilimli feleği

dahi birinci ve ikinci hareketinden başka, kendine özgü hareketiyle âlemin

merkezi çevresinde burçlar sırası üzere doğudan batıya, kendi içinde

bulunan feleklerle, güneşitleyici daireden ve burçlar kuşağından ve

kutuplardan belirtilen eğim kadar eğilimli olarak, başka kuşak ve kutup

üzerinde bir gün bir gecede onbir dereceden fazlaca hareket eder. Buna:

Ayın doruğunun hareketi derler.



İkinci Madde


Ayın taşıyıcı feleğini yapı ve hareketini bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Ayın üçüncü feleği,

taşıyıcı feleğidir ki, merkez dışı olan öteki gezegenlerin mümessil

feleklerinde yerleştikleri gibi, bu taşıyıcı elek dahi eğilimli feleğinin

içine yerleşmiştir ki, yumru yüzeyi, taşıyıcının eğilimli yumru yüzeyine

doruk adı verilen bir ortak noktada teğet olmuştur. Çukur yüzeyi,

taşıyıcının eğilimli çukur yüzeyine etek adı verilen bir ortak noktada

etğet olmuştur. Çukur yüzeyi, taşıyıcının eğilimli çukur yüzeyine etek adı

verilen ortak bir noktada temas etmiştir. Bu feleğin merkezi, âlemin

merkezinden, kendi çapı ve cüzleriyle on derece ve dörtte bir derece doruk

noktasının dışındadır. Eğilimli felekten taşıyıcı felek ayrıldıkta;

eğilimliden iki küre kalır ki, eğilimli feleğin tamamlayıcısıdırlar.

Taşıyıcı felek, üç hareketinden başka, eğilimli feleği içinde, kendi

merkezi çevresinde, eğilimlisi kuşağına, kuşak teğetliğinde ve eksenine

paralel eksen üzerinde kendine özgü hareketiyle, batıdan doğuya burçlar

sırası üzere bir gün bir gecede yirmidört dereceden fazlaca, ayın döndürücü

feleğinin merkezini de beraber hareket ettirerek döner. Çünkü bu taşıyıcı

feleğin burçlar sırasına uygun olarak yaptığı onbir dereceden fazla

hareketine; mümessil ve eğilimli feleklerin sıraya uygun olmayan

hareketleri mukabil gelip, muarız olup, geri götürür. Bu durumda, ayın

taşıyıcısının sıraya uygun olarak yaklaşık onüç derece gündük hareketi

kalır. Ayın hareketi hızlı ve felekleri küçük olduğundan, oniki burcun her

birinde yaklaşık iki gün ve üçtebir gün kadar kalıp, yirmisekiz günde

burçlar feleğini katedip, bir devresini tamamlar. Yirmidokuzbuçuk günde bir

kere güneşe erişip, onunla çakışır. Bu yüzden kamerî ayların biri

yirmidokuz gün ve biri otuz gün gözetleme hesabıyla hesap olunur. Ekvatora

yakın olanlara ay, rahat görünür, zira ki güneşin günlük dönüş noktaları,

kuzeyde eğilimlidir, güneyde dike yakındır. Şu halde ay, güneş batar batmaz

batmayıp, ufuktan yukarıda olur.



Üçüncü Madde


Ayın döndürücü feleğini, şekil ve hareketiyle bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Ayın dördüncü feleği,

onun döndürücü feleğidir ki, yere şâmil olmayan bir küçük felektir. Ayın

kendisini taşıyıcıdır. Merkez dışı feleğin kuşağında, çakılmış ve

gömülmüştür ki, döndürücünün çapı, taşıyıcının iki yüzeyine teğet ve

eşittir Döndürücü felek, bir tek yüzeyle kuşatılış dolu ve küre bir

cisimdir. Taşıyıcı feleğin içinde, kendi merkezi çevresinde burçlar

sırasına uymaksızın doğudan batıya dönüp, bir tarafında çakılmış olan ayı

da birlikte hareket ettirir.

Ayın döndürücü feleği, öteki beş gezegenin döndürücüsünün tersine hareket

eder. Bu döndürücü felek, kendi merkezi çevresinde doğudan batıya dönerek,

ayı, bir gün bir gecede kendi kuşağının üçyüzaltmış derecesinden onüç

dereceye kadar hareket ettirip; yirmisekiz günde taşıyıcısı gibi bir

dönüşünü tamamlar. Buna farklı hareket ve özel hareket ederler.

Ay, tek bir yüzeyle çevrili küre biçiminde bir cisimdir, karanlıktır,

doludur ve parlaktır. Beş şaşırmış gezegen gibi, döndürücü feleğinde ay

gömülmüştür ki, döndürücüsünün iki kutbu arasında, kuşağı yanında bir

tarafta bulunu, ortak bir noktada döndürücünün yüzeyine teğettir. Yani

ayın cismi tamamıyle döndürücünün cisminde bulunup, yüzü yüzeyine temas

etmiştir. Taşıyıcı feleğin bir tarafında, döndürücü feleğin belirtilen

hareketi gibi ay küresinin dahi döndürücüsü tarafında kendi merkezi

çevresinde burçlar sırasına uymadan, kendine özgü hareketiyle doğudan batıya

dönüşünü, rasatçılar gözle müşahede etmişlerdir. "Feleklerde durucu hiçbir

şey yoktur," deyip gitmişlerdir. Döndürücünün çevresi üzerinde bu ayın

merkezi, taşıyıcının çevresinin hareketi üzerinde döndürücünün merkezinin

hareketinden az olduğundan ebedî olarak ay, ne geri dönücü bulunur, ne

durucu görünür. Ancak dorukta yavaş hareketi müşahede olunur. Ayın taşıyıcı

feleğinin kuşağı, eğilimli feleğininkine teğet olup; döndürücü feleğin

zirvesi dahi, taşıyıcı feleğin kuşağına erişmiş bulunduğu cihetten,

açıklaması yukarıda geçen ayın eğilimli feleğinin burçlar feleğinden kuzey

ve güneye olan beşer derece eğiminden gayri ay yıldızının enlemi bulunmaz.

öteki gezegenler gibi enlem farkı olmaz. Zira ki, ayın eğilimli, taşıyıcı

ve döndürücü felekleri tek bir yüzeyde birbirine teğet bulunup, birbirinden

asla ayrılmazlar ve eğilmezler. Bu dört felekle, ayın durumları nizam

bulmuştur.



Dördüncü Madde



Güneşe nispetle aya ârız olan durumları bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Güneşe nispetle aya

ârız olan durumların birisi çakışmadır. Yani bize dönük olan yüzünün,

güneşten üzerine düşen ışıktan hâli olmasıdır. Yoksa güneş ile ayın

aryasında yerin gölge olmasıyle çakışma olmaz. Zira ki güneşe ay arasında

yerin bulunması, ay tutulmasıdır. Çakışma değildir. Ayın bir durumu dahi

fazlalıktır. Yani ayın güneşten uzaklaşması sebebiyle, güneşin ışığının

ayın yüzünde fazla görünmesidir. Bir durumu dahi ilk dördündür. Yani ayın

bize dönük olan yüzünün yarısının dolunaydan önce güneşin nuruyla

aydınlanmasıdır. Bir durumu dahi dolunaydır. Yani ayın yüzdeki nurun

artmasının tamamlanmasıdır. Bir durumu dahi azalmadır. Yani ayın güneşe

dolunaydan sonra yaklaşması hasebiyle güneşin nurunun ayın yüzünde

eksilmesidir. Bir durumu dahi ikinci dördündür. Yani ayın bize dönük olan

yüzünün yarısının dolunaydan sonra ışıklı kalmasıdır. Ayın bir durumu dahi

güneşi gölgelemesidir. Yani nurlu güneşin bile dönük olan yüzünün tamamını

veya bir kısmını ayın bizden gizlemesidir. Ayın bir durumu dahi

tutulmasıdır. Yani güneş ile ayın arasına yerin girmesiyle ayın tamamının

veya bir kısmının güneş ışığından hâli kalmasıdır.

Ayın bu safhalarının açıklanması budur ki: Ay, aslında siyaha yakın

lacivert olup, ne gök rengi ne de siyahtır. Madenî bir ayna gibi karanlık

ve kesif olup, yuvarlak ve parlak bir top şeklinedir. Bir yerden aldığı

nuru, bir yere aksettirmeye kabiliyetlidir. Şu halde ay, nur ve ışığını

ancak güneşten alıp, güneşe dönük ola yarısının çoğu sürekli ışık

bulmuştur. Eğer aralarında yerin gölgesi bulunmazsa bu böyle devam eder.

Güneş küresi, ay küresinden büyük olduğundan; ayın yarısından çoğuna ışık

verip, yarısından azı karanlık kalmıştır. Yerin gölgesi, koni şeklinde

olup, zühre feleğinin çukur yüzünde son bulmuştur. Koninin tepesinin

gölgesi, burçlar kuşağına teğet olmak lazımdır. Zira ki güneşin merkezi,

merkez dışı kuşağında sürekli burçlar kuşağının yüzeyine ulaşmıştır. Bu

durumda toplanma sırasında, yani güneşle ayın bir burcun aynı yerinde

ulunmaları halinde; ay, bizle güneş arasına girip, karanlık yüzünün yarısı

bize dönük olur ve ayın aydınlık yüzeyinin yarısı bize görünmez olur. Şu

halde çakışma budur. Çünkü ay, hızlı gidişiyle güneşi oniki derece kadar

geçip, ondan uzaklaşır. Ayın nurlu yüzünün yarısı, bir miktar bize

meyleder. Onun bize bir tarafı görünür. İşte hilâl budur. Bu, gizlenmeden

bir gün sonra olur. Zira ki ay, bir gün bir gecede, onüç derece kadar

hareket eder. Güneş te bu müddet içinde bir derece kadar gider. Böylece ay,

güneşten her gün oniki derece kadar uzaklaşır. Hilalden sonra ay, güneşten

gün gün onikişer derece uzaklaştıkça, ayın güneşe uzak olan batı tarafından

aydınlık yarısının bize eğimi fazla olur. İşte fazlalaşma budur. Bundan

sonra ay, güneşten uzaklaştıkça, ayın güneşe uzak olan batı tarafından

aydınlık yarısının bize eğimi fazla olur. İşte fazlalaşma budur. Bundan

sonra ay, güneşten uzaklaştıkça, ışığı her gece bize nispetle fazla olup,

döndürür. İlk defa üç burç kadar güneşten uzaklaştıkça, ayın nurlu yüzünün

yarısı görünür. İşte bu ilk dördündür. Bundan sonra güneşten uzaklaşmaya,

altı burç kadar yol aldıkta; ay, güneşe karşı olmakla, bizler ikisinin

arasında bulunuruz. Aydınlık yüzünün yarısı tamamıyle bize dönük olup, ay

ondört olur. İşte buna, dolunay denir. Bundan sonra ay, güneşi karşısından

ayrıldıkta; son yarısından gün gün güneşe yaklaşması sebebiyle, karanlık

yarısı, batı tarafından yana yine bize meyleder: Bu miktar aydınlık tarafı

da doğu tarafından güneşten yana gider ve bize nispetle karanlığı fazla ve

aydınlığı noksan olur. İşte noksanlık budur. bundan sonra ay, güneşe

yaklaştıkça, karanlığı her gece fazlalaşıp, ikisinin arasında yine

döndürür. Tekrar bize nurlu yüzünün yarısı görünür işte ikinci dördün

budur. Ay, güneşe gün gün yaklaştıkça, karanlığı artıp, nuru azalır. Ta ki

güneşle bir arada tekrar çakışır. Ay, bu durumlarıyla konaklarını katedip,

kâh güneşe karşı, kâh çakışık olmasıyla yaklaşık her yirmidokuzbuçuk günde

bir kere güneşle yakınlaşması ve çakışması olur. "Bu aziz ve alîm olan

Allah'ın takdiridir." (36/38) Kadîm, kâdir, hakîm ve yaratıcı olan Allah

münezzehtir.



Beşinci Madde



Güneş ve ay tutulmalarını; ayla doruğu arasına güneşin girmesini; ayın

doruk, etek, tepe ve kuyruk noktalarının hareketini bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar demişlerdir ki: Bu ay küresi, kesif ve

karanlık olduğundandır ki, güneşle bir araya gelmesi vaktinde, eğilimli

feleğinden hâsıl olan tepe ve kuyruk düğümleri yanında, burçlar kuşağında

güneşin yoluna rastlasa; ayın cismi bizimle güneş arasında bulunup,

ışığının tamamını veya bir kısmını bizden örter. Şu halde güneş tutulması

budur. Ve güneşin yüzünde o vakit ortaya çıkan siyahlık, ayın cisminin

rengidir. Tutulma sırasında güneşin siyahlığı batı tarafından başlar. Zira

ki, ayın batıya yönelik hareketi, güneşin batıya yönelik hareketinden daha

hızlı olduğundan; ay batıdan gelip, güneşe erişip, araya girer. Bundan

sonra güneşi geçtikçe, gidişinin süratinden, güneş yine batı tarafından

parlamaya başlar. Bu kararma (ayın gölgesinden meydana geldiğindendir ki,

güneş tutulması sürekli olarak, ayla çakışması durumuna mahsus olup, sair

durumlarda asla bulunmamıştır.

Ay tutulmasının açıklanması budur ki: Eğer ay küresinin tepe ve kuyruk

düğümleri, burçlar kuşağından iki cüzün karşısı yanında, yani bu hizalarda

güneş ile karşılıklı olsa; yerküre ikisinin arasına girip, ayın güneşe

dönük olan yüzüne yerin gölgesinin düştüğü kadarına ulaşamayıp; ay aslî

karanlığı üzere kalır. İşte ay tutulması budur. Ayın kararması ve parlamaya

başlaması ilk doğu tarafından ortaya çıkar. Zira ki, güneşin doğuya yönelik

hareketiyle hareket eden dünyanın koni gölgesinin batı tarafına, ayın

batıya yönelik hareketiyle batı tarafından ulaşıp; ayın önce doğu tarafı

gölgeye dahil olup, önce o taraf tutulur. Ayın önce doğu tarafı karanlıktan

çıkıp yine önce o taraf parlar. Bu durum yerin gölgesinden dolayıdır ki, ay

tutulması sürekli bedir ve dolunay haline mahsustur. Başka zamanlarda asla

tutulma olmamıştır. Yine güneşe kıyasla aya ârız olan durumların biri budur

ki: Güneş orta hareketiyle hareket ettikçe, ayın doruğuyla, döndürücüsünün

merkezi arasında ebediyen tavassut eyler. Zira ki, ayı döndürücüsünün

merkezi kendi doruğundayken, güneşin merkeziyle, burçlar feleğinden bir

nokta yanında çakışsalar, bundan sonra o noktadan ayın kuyruk düğümüyle

eğilimli feleğinin burçlar sırasına uymayan hareketleriyle ayın doruğu,

doğudan batıya ve döndürücünün merkezi o noktadan burçlar sırası üzere

batıdan doğuya hareket ederler. Güneş dahi aynı sıra üzere batıdan doğuya

hareket eder. Ezelî takdirle o iki hareket, ayın doruğu ile batıya

döndücürü feleğinin merkezinin hareketiyle doğuya öyle bir tarz ve tavır

üzere hareket ederler ki, ebediyen güneş, ikisi arasında aracı bulunur. Bu

tavassuttan lâzım gelir ki, ayın döndürücüsünün merkezi, güneş ile iki

dördün vaktinde kendi eteğinde buluna. Güneşle bir araya gelme vakitlerinde

ay, kendi doruğunda buluna. Şu halde ayın döndürücü feleğin merkezi,

vasatî her dönüşünde iki defa doruğuna yükselip, iki kere eteğine iner.

"Bu, aziz ve alim olan Allah'ın takdiridir." Ayın doruk ve etek noktaları

eğilimli feleğiyle; tee ve kuyruk düğümleri mümessil feleğiyle hareket

ettirildiklerinden, sair doruklar ve etekler gibi, burçlar feleğinde

yerleri belirli değildir. Eğilimli ve mümessil feleğin hareketleriyle

seyyar ve dönücüdürler.



Altıncı Madde



Ayın tabiat ve sıfatlarını, cisminin miktarını ve feleğinin uzaklığını

bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, müneccimler sözbirliğiyle demişlerdir ki: Bu ay

yıldızının tabiatı, itidal üzere soğuk ve rutubetli olup, gece dişisi

bulunmuştur. Orta kutlu nâmıyle isimlendirilmiştir. Ayın vasıfları: Zaaf,

acz, hıfz, cehl, hakaret, acele, nemime, ihbar, deliller, hareket ve ses

bulunmuştur. Ayın tali bulunduğu menilerde bu vasıflar gözlenmiştir. Ay,

pazartesi günü ve cuma gecesine hâkim bulunuştur. Şu halde o günün ve bu

gecenin evvelki saatleri bulan nispet kılınmıştır.

Ay yıldızının cisminin miktarında, mümessil ve eğilimli feleklerinin uzaklık

mesafelerinde rasatçılar, matematikçiler ve geometriciler ittifak üzere

demişlerdir ki: Ayın mümessil feleğinin yumru yüzeyinin, âlemin merkezinden

uzaklığı mesafesi, yaklaşık seksenyedibin beşyüzyirmidört fersah

ölçülmüştür. Bu feleğin çukur yüziyinin âlemin merkezinden uzaklık

mesafesi, yaklaşık seksenikibin beşyüzkırkaltı fersah heap kılınmıştır.

Mümessil feleğin kalınlığı, yaklaşık dörtbin dokuzyüz yetmişsekiz fersah

bulunmuştur. Ayın eğilimli feleğinin yumru yüzeyinin âlemin merkezinden

uzaklık mesafesi, yaklaşık seksenikibin beşyüzkırkaltı fersah

ölçülmüştür.Bu feleğin çukur yüzeyinin uzaklığı, yaklaşık kırküçbin

yüzdoksansekiz fersah hesap kılınmıştır. Eğer bu hesaplanmış mesafeden

yerin yarıçapı çıkarılsa ki, o binikiyüz yetmişiki fersahtı. Şu halde

yeryüzünün her tarafından ayın feleğine varıncaya değin gökle yer arasındaki

hakiki uzaklık, kırkbirbin dokuzyüzyirmialtı fersah kalır ki, yaklaşık

yerin yarıçapının otuziki katı yüksekliktir. Bu mesafedir ki, oluşum ve

bozuşum âleminin değişikliğe uğrayan eşyasıdır. Unsurlar ve bileşikler

mekanı; atmosferin ve gök boşluğunun ahillidir. Suret ve şehadet âlemi ve

daracık dünya evidir.

Ayın eğilimli feleğinin kalınlığı, yaklaşık otuzdokuzbin üçyüzkırksekiz

fersah bulunmuştur. Ay küresinin cismi ise, yerkürenin yaklaşık kırkikide

biri olup; açıklanan yıldızların ve feleklerin uzaklıkları ve cisimleri,

dörtlü orantıyle rasatçılarla belirlenip, nice hesabî delillerle, geometrik

bürhanlarla ve aklî tecrübelerle hepsi ispat olunmuştur.

1. kitapta açıklanan genel islamî bilgilerde, yerlerin ve göklerin

cisimlerini uzaklığını beşyüz yıllık yol ile tariften murat, sayı

belirlemesi değildir ki ölçü itibar oluna; belki bu, büyüklüklerinde

mübalağadan kinayedir. Zira ki, Allah'ın kudreti sonsuzdur. Mülkünde olanı

en iyi Allah bilir.



MeLody58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 26.11.2008, 19:17   #18
MeLody58
Usta Yiğido
 
MeLody58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
MeLody58 Şuan MeLody58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 02.06.2015 18:15

Üyelik Tarihi: 02.08.2008
Mesajlar: 2.608
Tecrübe Puanı: 838 MeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISI
Standart Cevap: Marifetname

18-BÖLÜM:



ONUNCU BÖLÜM



Ayın, Allah'ın kudretiyle, tesirlerini ve burçlar itibariyle hallerini,

yedi gezegenin tesirli saatlerini, feleklerin sayılarını, seslerini ve

nağmelerini, merkezlerini hareketleriyle dairelerin meydana gelişlerini,

esiri cisimlerin tesirlerinin başlangıçlarını beş madde ile açıklar.



Birinci Madde


Ayın, Allah'ın kudretiyle tesirlerini bildirir.



Ey azizi, malûm olsun ki, filozoflar sözbirliğiyle demişlerdir ki: Kadir ve

aziz olan Allah'ın takdiri ile yüksek cisimlerin mertebelerine göre, alçak

cisimlere çeşitli tesirleri vardır. Güneşi en fazla tesiri, sıcaklığı ile

olduğu gibi, ayın dahi en fazla tesiri, rutubeti iledir. Allah, bu aya,

kendi kudreti ile nice özellikler bahşetmiştir. Bunlardan biri, ay deniz

ufkundan doğar. Deniz suyu onunla med olup sahiline yükselir. Ay, denizdeki

gün yarısına geldiğinde denizin meddi bitip, Ay, gün yarısı dairesinden

indiğinde denizin suyu sahilleride cezr olup çekilir. Ay, deniz ufkuna

ininceye kadar cezr devam eder. Ay, ufuktan indiğinde cezr de nihayet

bulur. Şu halde med ve cezr bu minval üzere olur. Ayın özelliklerindendir

ki, ayın artışı zamanında yani ayın ilkyarısında sıcaklık ve rutubet çok

olup kanın kabarmasıyle dolan insan ve hayvan bedenleri kuvvet bulur.

Dolunaydan sonra yani ayın ikinci yarısında kuruluk ve soğukluğun çoğalması

ile dört unsurun karışımı bedenlerde bulunduğundan kanın kabarması azalıp,

büyüme ve gelişme az olur. İnsan ve hayvan bedelleri zaaf bulur. ayın

özelliklerindendir ki, ayın ilk yarısında hasta olanların bedelleri kuvvetli

bulunup, çoğunun hastalığı defolur. Ayın ikinci yarısında hasta olanların

bedenleri zayıf olup, hastalıkları çoğalır. Ayın özelliklerindendir ki,

ayın nurunun çoğaldığı günlerde ruh sahiplerinin beyin dokuları ziyade

olup, ayın nurunun azıldığı günlerde beyin dokuları dahi azalır. Ayın

özelliklerindendir ki, aylı gecede insan aya karşı uyusa veya çok otursa

bedenine gevşeme ve tembellik gelip baş ağrısı ve nezle olur. Ayın

özelliklerindendir ki, aylı gecede hayvan eti kalsa az zamanda tadı ve

kokusu değişir. Ayın özelliklerindendir ki, ayın nurunun çoğaldığı günlerde

nehirlerde ve denizlerde balıklar yağlı olup suyun yüzüne çıkarlar. Ayın

nurunun azıldığı günlerde balıklar zayıf olup suyun dibine giderler. Ayın

özelliklerindendir ki, ayın ilk yarısında yerdeki haşereler yeryüzüne çıkar

ve çoğalır. Yırtıcı hayvanlar ceset yemeye çok hırslı olur. Ayın ikinci

yarısında haşerele ve yırtıcı hayvanla aksi hareket ederler. ayın

özelliklerindendir ki ayı ilk yarısında dikilen ağaçlar fazla uzar ve

gelişir. İkinci yarısında dikilenle zayıf olur veya kurur. Ayın

özelliklerindendir ki, ayın ilk yarısında bütün meyveler, çiçekler, otlar,

bitkiler fazla büyür ve gelişir, renkleri ziyade olur. Ayın

özelliklerindendir ki, ayın ilk yarısında kamış, keten, bitki gibi şeylerin

kurusu üzerine ayın ışığı düşse hemen çürüyüp parçalanır. Ayın ikinci

yarısında bu durum az olur. Ayın özelliklerindendir ki, ay küresi ayna

gibi yer ve su küresine dönük bulunduğu için deniz ve karanın adaları ve

sahilleri gemileri, dalgaları, dağları, vadileri, köyleri ve şehirleri

bütün şekil ve rengi ile şahıs ve kurumları ile bize aksettirip gösterir.

Rasatçılar o aynada yerin yüzünü tamamen seyrederler. Lâkin o saf ayna

bizden çok uzak olduğundan eşyanın şekilleri teşhis olunmayıp, ayın yüzü bu

akisler ile bulanık görülür ki, ona ay lekeleri derler.

Diğer gezegenlerin sayılan sıfatlarının özel saatlerde canlılara ve

cansızlara gizli tesirleri; açıklanan güneş ve ayın tesirlerine kıyas

olunmuştur. Halbuki âlemin bütün cüzlerinde hakiki müessir ancak hak Taâlâ

bilinmiştir. Bu felekler, yıldızlar ve tabiatlar dolap, âlet ve hayaller

misali bulunmuştur. Bu durum alır fikretmek ve düşünmek, Allah'ı tanımaya

vesile olmak için ve hepsini insanda bulmak için yıldızların ve feleklerin

durum alır bu Marifetnâme'de bu miktarca açıklanarak yazılmıştır.

NAZM

Hamd o Allah'a ki yektadır ol

Dahi dâna ve tüvânâdır ol

Ona mahsus ve müsellemdir hem

Mû be mû cümle umur-u âlem

Mutasarrıf odur eşyaya tamam

Ne havas arada her giz ne avam



İkinci Madde



Ay yıldızının burçlar itibari ile olan özellikleri ve ihtiyarlarını

bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, müneccimler, ayın her burç ile başka bir tesirini

tecrübe ettiklerini takvim ile yazmışlardır. Şimdi o takvimi, bundan önce

Türkçe olarak nazmetmiş iken o manzumemizi buraya yazmak münasip

görülmüştür.

NAZM

Bismike Allahümme yâ emine'l-hutar

İbtede'nâ bi ihtiyarhât'il-kamer

Hamd lillah çok salât ve çok selâm

Ol Resul ve âll ü suhhune müdam

Badehü der Hakkı bilgil ey beğim

Ehl-i hey'et kavlidir bu dediğim

Çâr unsur üzeer çarh-ı kürrât

Kaplamış birbirin sık tabakât

Pes besal misli olur mecmuu top

Merkez-i arz olmuş esgal-i cezûb

Ol vasattır merkez-i âlem heman

Her cihetten esgal ol nokta nihan

Çarh-ı a'zam kim muhit-i cümledir

Cüm-ı atlastır deyme encümledir

Her cihetten o mahdud fevktir

Günde bir devr etmede bir şevkdir

Kim yirmidört saatte müdam

Şarkdan garba eder devrin tamam

Hem içinde olan eflâkı bile

Döndürür kendiyle şarkî garb ile

Gece gündüz her tulu ve her gurub

Kutb-u âlem üzre devrinden olup

Çarh-ı sâminde oniki burç bil

Mıtıkada her birin sî sehm kıl

Hep sevabitle ol olmuş muhteşem

Kutb-u âlemden cüda kutb üzre hem

Garbdan şarka döner âhestece

Olsa yetmiş yıl gider bir derece

Garbdan şarka zühal dahi gider

O iki burcu otuz yıl kateder

Müşteri hem garbdan şarka gider

Oniki yılda heman bir devr eder

Garbdan merih hem deveran eder

Bir yıl onbir ayda bir devre gider

Çarh-ı sâmin kutbu doğrusunda tam

Şems hem çarhıyle devr eyler müdam

Garbdan şarka güneş dahi gider

yılda bir oniki burcu kat' eder

Yılda bir hem çarh-ı zühre ydevr eder

Garbdan şarka utarit hem gider

Cümlenin tahtındadır devr-i kamer

Sürat üzre kendi çarhıyle döner

Gardan şarka dahi ay devr eder

Devresin yirmisekiz günde gider

Çarh-ı sâmin oniki kısm olunur

San kavun oniki dilim bulunur

Her kısım bir burc adıyla asl olur

Kevn her üçünde ike bir fasl olur

Çün hamel sevr ile cevzâdır bahar

Fasl-ı yay sertan esed sünbüe dâr

Fasl-ı güz mizan ve akreb gas tut

Hem şitadır burc-u cedî ve delv ve hut

Oniki burc oniki aydıry müdam

Rum ayın otuz gün akdem bil tamam

Bu buruca etmeden tahvil gün

On gün akdem rum ayın başla bütün

Bil bahar âzar nisan ve eyâr

Yaz haziran temmuz tabah-ı hâr

Hem harîf eylal ve teşrinin nâm

Kış dü kanun ve şubat olmuş tamam

Bil her ayda hangi burca gün gider

Her ayın kaçında gün tahvil eder

Mâh-ı âzar ol fasl-ı bahar

Olmuş eyyamı otuzbir gün nehar

Onbirinci gün güneş tahvil eder

Hem hamek burcunda otuz gün gider

Ol burc-u hamel nevruz olur

Pes beraber ol şibih ol ruz olur

Mah-ı nisan evsat-ı fasl-ı rebi'

Olmuş eyyamı otuz gün ey şeci'

Aşırında şems hem tahvil eder

Burc-u sevr içre otuçbir gün gider

Mah-ı mayıs ahir-i fasl-ı bahar

Olmuş eyyamı otuzbir gün nehar

On birinci gün güneş tahvil eder

Hem hamek burcunda otuz gün gider

Ol burc-u hamel nevruz olur

Pes beraber ol şibih ol ruz olur

Mah-ı nisan evsat-ı fasl-ı rebi'

Olmuş eyyamı otuz gün ey şeci'

Aşırında şems hem tahvil eder

Burc-u sevr içre otuzbir gün gider

Mah-ı mayus ahir-i fasl-ı bahar

Bil otuzbirdir ona leyl ve nehar

Onbirinci gün güneş tahvil eder

Burc-u cevzada otuzbir gün gider

Bil haziran ol sayf ey beşer

Hem otuz gün on içinde gün döner

Onbirinde şems hem tahvil eder

Seretan burcun otuzbir gün geçer

Mah-ı temmuz evsat-ı sayf ey hümam

Olmuş eyyamı otuzbir gün tamam

Onikinci günü gün tahvil eder

Hem esed burcun otuzbir gün keser

Bil ağustos ahir-i sayf ol zaman

Olmuş eyyamı otuzbir gün heman

Onikisine güneş tahvil eder.

Sünbüle burcun otuzbir gün geçer

Mah-ı eylül evvel-i fasl-ı harif

Olmuş eyyamı otuz gün ey zarif

Onikinci gün güneş tahvil eder

Burc-u mizan içre otuz gün gider

Burc-u mizan evveline gelse gün

O geceye hem beraberdir o gün

Mah-ı teşrin ol evsattır güze

Ermiş eyyamı otuzbir gündüze

Onikinci gün güneş tahvil eder

Burc-u akrebden otuz günde gider

Bil güzün teşrin-i sâni âhiri

Ol otuz gündür tamam ol mahrî

Onbirinde güneş hem tahvil eder

Burc-u kavs içine otuz gün gider

Mah-ı kanun ol fas-ı şita

Hem otuzbir gün anı bil ey fetâ

Onbirinde burc-u cediye gün gelir

Rebinin evveli ol gün olur

Gün döner uzanmayı şebden alır burc-u

Gedî içre gün otuz gün kalır

Evsatı kanun-u sânidir kışın

Hem otuzbir gündür anı sayışın

Aşırinde burc-u delve gün gider

Hem otuz günde o burcu kat' eder

Bil kışın sonu şubatı gücük ay

Üç yirmisekiz gün rebi say

Sal-ı râbi dört rubu' bir gün olur

Pes şubat yirmidokuzu bulur

Tasiinde burc-u huta gün gider

Hem otuz günde o yburcu seyr eder

Çün hamel burcunda gün firuz olur

Bil tamam olup yine nevruz olur

İbtiday,ı sal şemsi mart bil

Hem şuhur-u rumî istihrac kıl

Lafz-ı ebced hevvez olmuş heft harf

Her biri bir aya mahsu oldu zarf

Mart hâ ebril elf cim mayıs al

Ve o haziran hemze temmuz âb dal

Za'dır eylül ve dü teşrin ba ve ha

Hem kanun za cim eşşbat ve o şeha

Hıfz et ebced ve zevabid hevvez beced

Hez ebced hevvez hüve ile ad

Kim bu yirmisekiz harfin geri

Harf-ı bâzâr ola her yılda biri

Bil yüzaltmışaltıdır tarih-i sal

Marttadır bâzâr ebced lafzında dal

Ertesi sal ol bâzâr ha'ya gider

Hem bu tertib üzre daim devr eder

Olsa âzerle muharrem bir o yıl

Sal tedahül ede bir ysa tarh kıl

Kim otuzüç yıl otuzüç mark olur

Sal muharremle otuzdördü bulur

Gel dilerysen şehr-i rumun gurresin

Harfini cem et hazâr harfiyle hîn

İbtida hafta durur yevm-i ahad

Başla ol mecmuu bundan eyle ad

iki haftadan ne gün gâyet bulur

Gurresi ol ayn ol günden olur

Çün muharremdir Arabda res-i sal

Gurre-i şehri kamerdir hem hilâl

Za muharrem ba safer ha'dır âd

Dü rebia ve o elifdir dü cemad

Ba receb şaban dal ha ramazan

Za'yı şevval ka'de elf cim hicce dân

Heşt harf oldu ehec zedbud heman

Her biridiry bir sene hâkim olan

Binyüzaltmışaltıya çün geldi sal

Hâkim sal ol muharrem oldu dal

Ertesi yıl hâkim-i saldır elif

Devr-i daimdir hiç olmaz muhtelif

Bilmek istersen hilal ne gündür ol

Harini hâkimle cem et gurre bul

Gurre-i şehr-i hilali hem tamam

İki hafta günlerinde bul ümdam

İbtida şemsin mekanın bulasın

Ta buruc-u mâhı andan bilesin

Bir derece gün gider her gün heman

Ay gider onüç derece ol zaman

Ay günü her gün oniki derece

Çün geçer böyle hesap et her gece

Pes şuhur-u rumdan bil şemse ay

Kaç gece geçmiş hilal ol mahı say

Ta ki malum ola andan cay-ı mah

Maha ne burcun kaçıdır seyrgâh

Anda iken meh ne iştir ihtiyar

Kim ayın her burcda bir hükmü var

Ya ayın geçmiş şebin tazif kıl

Beş aded hem zam edib kaç oldu bil

ol aded kaç kere beş olduysa say

Kangı burc olmuş dahi bil şemse ay

Şemsden başla beşer her burca ver

Baştan azı sayma burc-u maha er

Çün hamel burcunda hoş bulunsa ay

Her işi bede' etmeği sen yahşi say

Gelse bur-u sevre tezvic ve nikâh

Kıl ticaret hem bina hayr ve salah

Gelse meh cevzâya kat eyle siyab

İlm oku hem al akar ve al devvab

Seretana hoştur irsal-i haber

Şurb-i müshil yahşidiry nakl ve sefer

Meh esedde arz-ı hâcet yahşidir

Zür' ve tamir ve hacamat yahşidir

Sünbüle burcunda olsa key cedîd

Sohbet-i nisvan münasib al abîd

Gelse meh mizana kıl bey' ve şira

Eyle sohbet dinle lehan iç deva

Burc-u akrebde gerek tuhr ve ifaf

Uzlet ve semt ve firag ve itikâf

Kıl hacamat gelse burc-u kavse ay

Lebs ve istihmam ve halkı yahşi say

Gelse burc-u cedîye kıl sayd ve şikâr

Hufr âbar ve ziraat eyle kâr

Gele burc-u delve hoştur kevb

Vaz'-ı bünyad duhul-ü belde hûb

Huta gelse eyle deryada sefer

Ahd ve şirkettir ticaret-u muteber

Binyüz altmışaltı tarihinde tam

Buldu yüz beyt içre takvim ihtitam

Hakkı ettin ihtiyârâtı beyan

Hakka her halde tevekkül kıl heman

Alem,i ecsâmı çün buldun hayal

Alem-i ervaha gel hoş bunda kal.

(Tehlikelerden emin eden Allah'ın ismiyle ayın ihtiyarlarına başladık. Hamd

Allah için, çok salat ve çok selam Resule, aline ve ashabına olsun sürekli

Ehl-i heyet: astronomlar. Kavl: Söz. Çâr: Dört. Kürrat: Küreler. Besal:

Soğan. Esgal: Ağırlık. Muhit: Kuşatıcı. Fevk: Üst . Sâmin: Sekizinci. Si-

ise: Altı: sevabit: Sabitler. Çarh: Felek. Şems: Güneş. Azer: Mart. Eyyar:

Mayıs. Tabah-ı hâr: Ağustos. Harif: Sonbahar. Dü: İki. Near: Gündüz. Hamel:

Koç. Sevr: Boğa. Cevza: İkizler. Seretan: Yengeç. Esed: Arslan. Sünbüle:

Başak. Mizan: Terazi. Gavs: Yay. Cedî: Oğlak. Delv: Kova. Hut: Balık. Fasl-

ı rebi': İlkbahar. Aşır: Ounncu. Leyl: Gece. Sayf: Yaz. Fasl,ı harif:

Sonbahar. Fasl-ı şita: Kış. Şeb: Gece. Sal: Yıl. Râbi: Dördüncü. Şuhur:

Aylar. Tedahül: Geçme. Tarh: Çıkarma. Gurre: Ayın ilk on günü. Yevm-i ahad:

Pazartesi. Res-i sal: Sene başı. Cay: Yer. Mah: Ay. Bede': Başlama. Siyab:

Elbise. Devvab: Hayvan. İrsal: Gönderme. Şürb: İçeki. Zür': Ziraat. Nisvan:

Kadınlar. Bey' ve şira: Alış-veriş. Samt: Susma. Lebs: Giyim. İstihmam:

Hamam. Sayd: Av. Şikâr: Avlanma. hufr âbâr: Kuyular kazmak. Vaz'-ı bünyad:

Binalar yapmak. Duhul: Girmek.)



Üçüncü Madde



Yedi gezegenin birbirine nispetle benzerliklerine ve yeryüzünde âfâk

itibariyle tesir saatlerini bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, ibret alanlar ve hayret edenler demişlerdir ki: Bu

âlem, misli görülmemiş ne şaşırtıcı bir icattır! Bu felekler ne garib sanat

ve hikmettir! Bu cihanı tanzim, ne nihayetsiz kudret ve azamettir. Hakim ve

yaratıcı her şeyden münezzehtir. Bu yıldızları ve felekleri, bu görüntü ve

tertip üzere yaratan Allah Taâlâ'ya nice yüzbin kenre hamd ve senalar olsun

ki, bizlere lütuf ve inayet edip, güneşi gezegenler ortasına koymuştur ki,

yeryüzüne itidal üzere hayat bahş eder. Eğer güneş, bu tesiriyle, ay

feleğinde olsaydı, sıcaklığının şiddetinden yeryüzü yanardı. Eğer burçlar

feleğinde olsaydı, soğuğun şiddetiyle tabiatlar bozulurdu. Şu halde yedi

gezegen ortasında cihan sultanı ve öteki gezegenler ona asker ve yardımcı

olmuştur. Ay vezir, utarip kâtip, zühre sâzende, merih asker, müşteri kadı,

zühal hazinedâr benzeridirler.

Burada bulunan samanyoluna, Kâbe yolu derler. Araplar: Gök kandili,

yıldızlar anası ve Acemler: Kehkeşan derler. Bunun hakikati, burçlar

geleğinde anlatılan altıncı değerin en küçüklerinden olan sabit

yıldızlardır. Bunlar, birbirine yakın olduklarından, birbirine temas edip,

beyaz bulutlar gibi görünmüştür. Lakin bu yolun, gece evvelinde bir başı

güneyde, bir başı kuzeyde bulunup; gece yarısında güney başı batıya ve kuzey

başı doğuya varıp; gecenin sonunda batı başı kuzey ve doğu başı güney olup,

bize nispetle değirmen gibi dönmesinin hakikatinde akıllar hayrette

kalmıştır. Gerçi bu konuda çok şey söylenmiştir. Mülkünde olanların

hakikatlerini Allah daha iyi bilir. Fakat yedi gezegen yıldızın,

yeryüzünde, ufuklarda, saat be saat nöbete olan tesir saatlerini, bu

tarihten önce tabir ve beyan eylediğimiz Türkçe manzume, bu makama münasip

görülüp yazılmıştır.

NAZM

Hüda'ya şükür kim halk etti bunca encüm ve eflak

Salat ol dostuna olsun ki şanında demiş "lavlak"

Ve bade Hakkı der lim-i felek sırrın ayan ettim

Otuz beyt içre nahs ve sa'd sââtı beyan ettim

İki âlemde bir bildim müessir zât-ı Mevlayı

Veli rabt eylemiş esbaba ednâyı hem a'lâyı

Eğer bilmek dilersen olduğun saat ne saattir

Ne kevkeb hükm eder ol dem nehûset ya saadettir

Yedi gece yedi gün gün batıb doğduğu ân içre

Yedi seyyareden bul kangı hâkimdir zaman içre

Ki her gün haftadan her gece bir seyyarenindir kim

O eb ol ruzun evvel saatinde hem odur hâkim

Heman hıfz et yedi lafzını yedi gün ybil yedi kevkeb

Edes biyr çahh deld hesi ve reh zühaldir hep

Evail-i harf için hevvez olmuş hafta eyyamı

Huruf-u sâniye şeb-i sâlise gün hâkimi nâmı

Şeb-i pazar utarit ertesi müşteri talib

Şeb-i se şebneye zühre zühal çarşamba şeş gâlip

Hamîs akşamı şems ve cuma akşamında meh şâmil

Şeb-i sebt oldu merih ol huruf-u sâniye kâmil

Pazar şems ertesi meh salı merih erbaaya tîr

Hamîse müşteri cumaya zühreye sebte keyyân-ı mîr

Yedi lafz içre şeb hem ruz-u evâil saatinden al

Yukarıdan yedi seyyareyi tertib ie say gel

Zühalden müşteri merih ve şems ve zühreye hoş yet

Utaritle kamerden geç bu tertib üzre hem devr et

Birer saat hükümetle olur seyyareler kaim

Gecedir oniki saat gündüz hem oniki daim

Gece gündüz yirmidört olur ysaat ki sânîdir

Değildir müstevî bunda murad ancak zamanîdir

Zamanî ysaatin miktarı artar eksilir bile

Adedle muhtellif olmaz şeb ve rûz tûl ve kasr ile

Neharın kavsini hem onikiye kısmet kıl

Bu saatin iri daim ona nısf-ı südüsdür bil

Şeb ve rûz tûl ve kasr ile kıyas et saati böyle

Tulu ve hem gurubun geçmişin bul hoş hesab eyle

Geçen saati bul zulemden ya rubu öğren ya üstürlab

Gaymde yapma saati bu saatten zamanı ya

Zamanî saati beraber yedi seyyareye ver gil

Ne kevkeb olduğu vakte gelirse hâkim anı bil

Zühaldir nahs-ı ekber saati hem ağır olurmuş

Mekânı çarh-ı sâbidir bina yap başlama hiç iş

Mübarek müşteridir su'd-u ekber saatin hoş bil

Nakl ü bey' ve şira tezvic edip her şuğula ol mail

Cihan-ı merihe mahkum oluğu ysaat hiç iş etme

Çün oldur nahs-ı asgar pes kan aldır kimseye gitme

Mübarek şems hükmünde taleb kıl cümle yârânı

Mekanı çarh-ı râbidir ziyaret eyle sultanı

Çün zühre su'd-u asgardır o saat ictima eyle

Müferreh sohbet et hoş söz güzel savt istima eyle

Utarit müntezicdir ol zaman yaz nüsha hem mektub

Kitab oku okut nakş et hesab etek olur mergub

Kamer su'd oldu bu gökte o saatte sefer hoştur

Ticaret şirket ve irsal-i mektub ve haber hoştur

Yedi seyare ahkâmı bu tertib üzere kanundur

Gel ey Hakkı bil ol Hak'kı ki cümle hükm anındır

Kamu nahsi kau su'du kamu şerri kamu hayrı

Hep edib eyleyen Hak'dır bir anı bil unut gayri

Ko üç mevlidi dört ümmü yedi âbâî ne tâkı

Kamusu hâlik ve fâni hüve'l-hayyü hüve'l-bakî

(Hüda'ya şükür ki bunca yıldızlar ve felekler yarattı. Salat o peygambere

olsun ki, şanında "Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım" demiş. Sonra Hakkı,

felek ilminin ırrını açıkladım, dery. Otuz eyt içre uğursuz ve kutlu

saatlerini açıkladım. İki âlemde Mevla'nın zatını müessir bildim. Evet,

alçağı ve yükseği sebeblere bağlamış. Eğer olduğun saat ne saattir bilmek

dilersen, o dem ne yıldız hükmeder, uğursuz ya saadettir? Yedi gece yedi

gün batıp doğduğu an içre, yedi gezegenden bil hangisi hâkimdir zaman içre.

Haftadan her gün bir gezegenindir ki, o gece ve güdüzün ilk saatinde odur

hâkim. Hemen ezberle yedi lafzını, yedi gün bil yedi yıldız. pazar gecesi

utarid, ertesi güne müşteri talip. Salı gecesine zühre, çarşamba zühal

galip. Perşembe akşamı güneş, cuma akşamında da ay. Cumartesi gecesi merih.

Pazar güneş, ertesi ay, salı merih, çarşamba utarit, perşembe müşteri, cuma

zühre, cumartesi zühal. Yed ilafz içre günün ilk saatlerini al. Yukarıdan

yedi gezegeni tertip ile say. Zühalden müşeri, merih ve güneş ve zühreye

gel. Utaritle aydan geç. Bu tertip üzere devr et. Birer saat hükümetle

gezegenler kaim olur. Gece oniki saat, gündüz de daiim oniki saat. Gece ve

gündüz yirmidör olur. Bunda eşitleme yesas değil, zaman esastır. Zaman

saatinin miktarı da artar eksilir. Sayıyla muhtelif olmaz gece ve gündüz.

Uzatma ve kısaltma ile günün yayını da onikiye böl. Bu saatin her biri ona

altıda birin yarısıdır bil. Gece ve gündüz uzama ve kısaltma ile kıyas et

saati böyle. Doğuş ve her batışın geçmişini ubl hoş hesap eyle. Geçen saati

bul karanlıktan ya rubu öğren ya üstürlab. Gaymde yapma saati bu saatten

zamanı yap. Zamanî saatle birlik yedi gezegene var gil. Hangi yıldız,

olduğun vakte gelirse hâkim onu bil. Zühaldir başlama hiç iş. Mübarek

müşteridir büyük saadet, saatini hoş bul. Nakl, alış-veriş ve nikah edip,

her şuğula meyyal ol. Cihan, merihe mahkum olduğu saat, hiç iş etme. Çünkü

küçük uğursuz odur. Şu halde ka aldır, kimseye gitme. Mübarek güneş

hükmünde iste bütün dostları. Yeri dördüncü felektir, sultanı ziyaret eyle.

Zühre küçük saadettir, o saat topla, sohbet et, hoş söz, güzel ses dinle.

Utarit, mümtezictir, o zaman nüsha ve mektup yaz. Kitap oku, okut, nakş et,

hesap etmek rağbet olunur. ay saadet oldu bu gökte, o saatte sefer hoştur.

Ticaret, şirket, mektup ve haber gönderme hoştur. Yedi gezegen hükümleri bu

tertip üzere kanundur. Gel ey Hakkı, bil o Hak'kı ki bütün hükm onundur.

Kamu uğursuzu, kamu saadeti, kamu şerri, kamu hayrı hep edip eyleyen

Hak'tır. Bir onu bil, gayriyi unut. Üç bileşiği, dört anayı, yedi babaları

bırak. Hepsi yaratık ve geçici. Yalnız Allah diri ve bâkidir.)



Dördüncü Madde



Feleklerin sayılarını, seslerini, nağmelerini, merkezlerinin hareketleriyle

meydana gelen itibarî daireleri bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, filozoflar ve astronomlar sözbirliğiyle demişlerdir

ki: Feleklerin sayısı, yazıldığı üzere; yirmidörttür ki büyük felek,

sabitler feleği, üç yükseğin üçer felekleri, güneşin iki feleği, zührenin

üç feleği, utaridin ve ayın dörder feleği... bu yirmidört felek, birbirini

kuşatıcı ve birbirine teğet bulunup, hareketleri muhtelif olduğundan, her

bir felek başka bir yerden, canfezâ nağmelerle tesbih ve tehlil edip,

sürekli Yaratıcı'nın aşkıyle raks ve deveran ederler. Feleklerin bu

hallerini, rasatçılar âletlerle gözetleyerek işitip temaşa edip, nice

esrarına vâkıf olmuşlardır. Feleklerin seslerini ve nağmelerini

perdeleriyle zab edip; üst ve lat makamları itibariyle ybirbirine

karıştırıp, ruhlar için nice in türlü macun ve lezzetli şerbetler

yapmışlardır. Her bir canfeza makamı, nice derde deva ve nice hastalığa

şifa ve nice tab'a safa ve nice kalbe cila ve nice ruha gıda bulmuşlardır.

Bu ilmi: Ruhanî tıb, ruhanî geometri, ruhanî kuvvet ve musikî bilgisi diye

isimlendirmişlerdir.

NAZM

Musiki hikmete dair fendir

Bilene bilmeyene ruşendir

Nice esrarı var idrak edecek

Pür gelir sinelieri çak edecek

İtibarat ve tekâsim ve füsul

İtiyazat-ı makamat ve usul

Perde ve peşrev ve savt u amel

Kâr ü nakş ü şa'b ü kavl ü gazel

Her biri hikmet ile memludur

Can riyazın suvarır bir sudur

Nağme-i yabis ve hâr ve bârid

Çeşme-i mahz-ı hikemden vârid

Her biri bir maraza nâfidir

Zıddını her birisi dâfidir

Zîr ve belâsı hevadıry amma

Dair olur mu havaız dünya

Hikmeti canda revân muzmardır

Anlamaz lütfunu ol kim kördür

Böylece zevkin eder ehl-i reşad

Eylesin zevkini Allah ziyad

Verir insana hayat-ı tâze

Nağme-i bülbül hoş avâze

Guş kıl nağmesini mürgânın

İktiza eyler ise insanın

Nağme-i şuh hoş âheng-i beşer

Hâh nâ hâh eder insana eser

Nağme bir mantık-ı ruhanidir

Nağmenin lezzeti vicdanidir

Canfezâdır nefs-i insanî

Dilrübadır niğam-ı ruhanî

Eğer hakikiatle olursan sâmi

Olmaz evkat-ı hayatın zâyi

(Musiki, hikmete dair ilimdir; bilene, bilmeyene aydınlıktır. İdrak edecek

nice sırları var. Sineleri çak edecek pür gelir. İtibarlar, fasıllar ve

taksimler, makamların imtiyazları ve usul, perde ve peşrev, ses ve amel, iş

ve nakş, topluluk, söz ve gazel her biri hikmet ile doludur. Can riyazeini

suvarır bir sudur; kuru, sıcak ve soğuk nağme salt hikmet çeşmesinden

vârittir. Her biri hastalığa faydalıdır. Zıddını her birisi defedicidir. Alt

ve üstü havadır ama, havasız dünya döner mi? Hikmeti, canda akan muzmardır.

Kör olan lütfunu anlamaz. Böylece reşat olanlar zevkini eder. allah zevkini

artırsın. İnsana taze hayat verir, bülbül nağmesi ve hoş âvâze. Kuşların

nağmesini dinle. İktiza eyler ise insanın şuh nağmesi, insanın hoş ahengi

ister istemez eder insana eser. nağme, ruhanî bir mantıktır. Nağmenin

lezzeti vicdanîdir. insan nefesi canfezâdır. Ruhanî nağme, dilrübadır. Eğer

hakikatle dinleyici olursan, hayatının zamanları zâyi olmaz.)

Feleklerin çizdiği dairelerin açıklanması budur ki: Gezegenlerin

feleklerinin içlerinde, noktaların dönüşüyle çizilen dairelerden iryisi, o

dairedir ki; güneşin merkezinin hareketinden merkez dışı feleğin çevresi

üzerinde çizilmiştir. Döndürücünün merkezinin hareketlerinden, taşıyıcı

feleklerin çevreleri üzerinde çizilen dairelerdir. Yıldızların merkezlerinin

hareketinden, döndürücü feleklerin çevreleri üzerinde çizilen dairelerdir

ve bu daireler, hangi felekte çizilmişse, o feleğin ismiyle

isimlendirilmiştir. Mesela, güneşin merkezinin hareketinden, merkez dışı

felekleri üzerinde çizilen daireye: Merkez dışı felek denilir. Diğerleri

buna kıyas olunur. Taşıyıcı felekler nâmiyle lakaplanan beşdaire ve ayın

eğilimli feleğinin kuşağı... Bu altı daire âlemi keser farz olunsalar,

mümessil feleklerin ve burçlar feleğini ve büyük feleğin yüzeylerinde

oluşan daireler, burçlar feleğinden eğilimli oldukları için, onlara:

Eğilimli felekler derler. Bu dairelerin isimlendirildiği felekler, yukarıda

açıklandığı üzere, âlemin kutbundan ve burçların kutbundan gayri kutuplar

üzerinde hareket ettiklerinden, bu çizilen daireler dahi burçlar feleğinden

eğilimlidirler. Şu halde, mümessillerin yüzeyleri üzerinde kesişirler. Bu

noktalar, yukarıda belirtilen tepeler ve eteklerdir. İşte feleklerin

suretleri ve daireleri bunlardır.



Beşinci Madde


Yedi gezegen yıldızın ve dört keyfiyetin tesirlerinin başlangıçlarını

bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki, kelamcılar demişlerdir ki: O müneccimler ve

tabiatçılar ki, Yaratıcı olan Allah'ı tanımaktan mahrum olmuşlardır. Onların

bütün işleri, yıldızlara ve tabiatlara dayanıp, dalalette kalmışlardır.

Bunların misali o iki karıncadır ki, bir kâğıt üzerinde yürürken bir nakş

ortaya çıkar. O anda karıncanın biri şâd olup, der ki: "İşlerin hakikatinin

kalemden vücuda geldiğine muttali oldum." Bu karınca, en son derecede olan

tabiatçı gibidir ki, bütün tasarrufları, sıcaklığa, soğukluğa, rutubete ve

kuruluğa havale etmiştir. Karıncanın öbürü dahi dikkatle bakıp, görür ki;

kalemin hareketi kendisinden değildir. O, parmakların iradesiyle olmuştur. O

zaman sevinip, önceki karıncaya der ki: "Sen galat etmişsin ve durumun

hakikatini idrakten ırak gitmişsin. Zira ki, işlerin oluşu kalemden

değildir. Belki bütün tasarruflar parmaklardandır. Kalem ise parmaklar

arasında mecbur ve boyun eğmiştir." Bu karınca ise, o müneccim misalidir

ki; işlerin tasarruflarının tümünü yıldızlara isnat yetmiştir. Bilmez ki,

kendi dahi bilmeyip hataya gitmiştir. Zira ki, yıldızlar meleklerin elinde

mecbur ve çaresizdir. Meleklerse, Hak Taâlâ'nın emrine itaatkâr ve boyun

eğicidir. Hepsi onun iradesiyle sâkin ve hareketlidir.

Biçare tabiatçı ki, tasarrufu tabiatlara isnat eylemiştir; o, sözü gerçek

söylemiştir. Zira ki, tabiatların tasarrufta katkısı vardır. Eğer katkısı

olmasaydı tab ilmi bâtı olup, hastalıkların ilâçları gereksiz ve âtıl

olurdu. Halbuki insan anatomisi meşrudu ki, onu öğrenmeye izinliyiz. Şu

halde o tabiatçının hatası ancak budur ki, görüşü zayıf olup, topal eşek

misali o menzilde yatmıştır da orasını bilmemiştir. Tabiatçı dahi hak

Taâlâ'nın yed-u kudretindedir ve tasarrufları onun tesiriyledir.

Biçare müneccim de demiştir ki: Güneş bir yıldızdır ki, âlemde sıcaklık

onunladır. Işık onunladır. Eğer güneş olmasa idi bitkiler ve canlılar

bulunmazdı. Gece ve gündüz fark olunmazdı. Ay bir yıldızdır ki, meyvelerin

lezzeti onunladır. Eğer güneş olmasa idi bitkiler ve canlılar bulunmazdı.

Gece ve gündüz fark olunmazdı. Ay bir yıldızdır ki, meyvelerin lezzeti

onunladır. Gecenin nuru onunladır. Eğe ay olmasa idi çiçeklerde ve

meyvelerde tabii kokular, şaşırtıcı renkler ve lezzetler bulunmazdı.

Hafta, ay ve sene fark olunmazdı. Güneş, sıcak ve kurudur; ay soğuk ve

rutubetlidir Şu halde yıldızlar bu keyfiyetleriyle (nitelik) âlemde

mutasarrıftır. Müneccim bu sözlerinde sâdıktır. ancak şunda yalancıdır ki,

işleri yıldızlara isnat etmiştir. Yıldızlar ise, Hak'kın emriyle bu

tasarruflara yetmiştir. müneccim bunu idrak etmemiştir ki, bütün eşyada

mutasarrıf ve müessir ancak Hak Taâlâ'dır.

Müneccimle tabiatçının ihtilâfları, o iki köre benzer ki; biri filin

hortumunu ve biri ayağını tutmuştur. Biri der ki: Fil, bir oluk gibi

nesnedir. Öbürü der ki: Fil, bir direk gibi nesnedir. Her biri, kendi

tuttuğu uzvun vasfında doğru söylemektedir. Lâkin filin bir uzvuna tamam

fil budur, dediklerinde hata etmişlerdir.

Yıldızların ve tabiatların tesir ve tasarrufta katkıları vardır. Lâkin

tesir ve tasarruf, onlara münhasır ve mahsus değildir, belki yıldızlar ve

tabiatlar, Yaratıcı ve Hakim olan Allah'ın, âletler misali hizmetçileridir.

Mesela bir padişah, bir büyük saray bina edip, onda kendi veziri için bir

özel örş hazırlasa ve o köşkü etrafında bir avlu peyda edip, onda oniki

hücre bina eylese ve her bir hücrede bir nâib nasb eylese; ta ki vezir-i

âzam, içeriden her ne buyurursa onun emrini taşraya tebliğ edeler. O

hücrelerin kapıları üzerinde yedi atlı nakib yani beyler tayin eylese, ta

ki hizmette hazır olalar. Padişahtan vezire ve ondan nâiblere ve onlardan

nakiblere ârit olan emir ve hükümleri taşrada icra kılalar. Taşrada da dört

yaya zâbit koysa, ta ki ellerinde kementler tutup, padişahın emriyle bazı

insanları bağlayıp, dergâha getireler. Bazısını dahi derghahdan reddedip,

süreler. İmdi, bu misalimizde padişahtan murat, âlemlerin rabbi olan

Allah'dır. Büyük saray arş-ı azamdır. Vezir-i azam ilk akıldır. Köşk

kürsüdür ki, vezir-i azamın makamıdır. Avlu sekizinci felektir ki, oniki

burcunda oniki melek vardır. Atlı nakibler yedi gezegendir ki, onlar gece-

gündüz o burçların kapılarını dolaşıp hizmet ederler Yaya zâbitler dört

unsurdur ki, kendi vatanlarından hareket etmezler. Sıcaklık, soğukluk,

rutubet, kuruluk ört kement benzeridir ki, ateş, hava, su ve toprağın

ellerindedir.

Bir kimsenin durumu değişikliğe uğrasa, üzüntü ve gam istilasıyla şaşırıp

kalsa ve dünyadan yüz çevirip, el çekmek zamanı gelse; onu hakkına tabib

der ki: Buna sevda hastalığı üstün gelmiştir, malihülya illetini bulmuştur.

Bunu etimon şerbeti ile ilaçlamak lazımdır. Tabiatçı dahi der ki: Bunun

hastalığı, tabiatına kuruluk üstün geldiğindendir ki dimağı üzere istila

etmiştir. Tabiatının kuruluğuna sebeb kış havasıdır. Bahar gelip, rutubet

havası üstün olmadıkça buna ilaç olmaz. Müneccim de der ki: Buna, sevda

ârız olmuştur. Sevda ise utarid ile merih arasında kötü bezerlik

oluşmasından meydana gelir. Utaride iki kutlunun yaklaşmasıyle üçlenme

erişmedikçe bunun hali iyiye gitmez. Halbuki bunların hepsi sözlerinde

doğrudur. Zira ki, her biri aklı erdiği kadar söylemiştir. Neylesinler ki,

cüzî akılla aslına ermemişlerdir. Ama hakikatte onun aslı budur ki: Kaçan

bir kimseye saadet ikbal edip, Hak Taâlâ ona hidayet etmek murat eylese, o

kimseye iki kuvvetli nakib havale eder ki, uturidle merihtir. Onlar dahi

unsurlarla yaya olan zâbitlerle emrederler ki: Kuruluk kemendii o kimsenin

boynuna takıp, kuruluğu başına ve dimağına havale ederle. Onu dünya

lezzetinden yü çevirtip, hüzün ve gam kamçısıyle sevk edip, irade

yularıyla Hak'ın huzuruna yedeler. Bu hakikati bu şekilde idrak, ne tıp

ilmiyle ve ne tabiî hikmetle ve ne yıldızların hükümleriyle hâsıl olur.

Belki Nübüvvet ilmiyle ortaya çıkar ki, her şeyi kuşatan ezelî ve ebedî

padişahı bilmiş ola. Zira ki, Hak Taala kendi sevdiği kullarını, kâh mihnet

ve bela ile ve kâh sevda hastalığıyle cenab-ı izzetine davet eder ki: "Ey

benim kullarım! Sizin bela ve mihnet sandığınız, benim lutuf ve sevgimin

kemendidir ki, huzurumda muhterem olan kullarımı onunla kendi rıza ve

cennetime ve huzur-u izzetime davet ve cezb ederim." Nitekim haberde:

"Muhakkak ki bela, önce peygamberlere, sonra velilere, sonra benzerlerine,

benzerlerine... vekil olur," diye vârid olmuştur.

Astronominin hikmetlerinden bu miktarca açıklamayla irfana vesile olan

fikretme ve düşünme, cihanın yaratıcısının sanatlarını öğrenme kolaylaşıp;

yüce isteğimiz olan Mevla'yı tanıma hâsıl olmuştur. Şimdi bir miktar dahi

unsurların ve bileşiklerin durumlarını açıklayıp, yapılarında oluşum ve

bozuşum olanların esrarını a açıklamak uygun görülmüştür. Ta ki mütalaa eden

akıl sahiplerine ibret verici olup, sürur ve huzur ile gönülleri dolup,

lisanlarının virdi Mevla'nın tesbihi ola. (Melekûtun ve mülkün sahibi Allah

münezzehtir. Mabutların meliki münezzehtir. Mevcutların belli ki münezzehtir.

Kuddüs, sübbuh, ölümsüz ve uykusuz olan diri melik münezzehtir. Ey

Rabbimiz, meleklerin ve ruhların rabi. Celle celalihi ve amme nevalihi!).



MeLody58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 26.11.2008, 19:18   #19
COBANYILDIZI
Yiğido
 
COBANYILDIZI - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
COBANYILDIZI Şuan COBANYILDIZI isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 04.01.2009 02:45

Üyelik Tarihi: 20.09.2008
Yaş: 41
Mesajlar: 147
Tecrübe Puanı: 581 COBANYILDIZI isimli Üye Tecrübe Puan?n?zını Kapatmıştır.
Standart Cevap: Marifetname

20-BÖLÜM:



İKİNCİ BÖLÜM



Hava unsurunun mahiyetini, keyfiyet ve durumlarını, üç tabakasından üst,

orta ve birinci tabakalarda oluşan kainat boşluğunu (atmosfer) dört madde

ile açıklar.



Birinci Madde


Hava küresinin yerini ve tabiatını, uzaklık ve büyüklüğünü ve hareketini

bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar ve astronomlar sözbirliğiyle

demişlerdir ki: Dört unsurdan ikincisi havadır. İki paralel yüzeyle

kuşatılmış basit bir cevher ve küre bir cisimdir. Üst yüzeyi yükselmiş

olup, ateş küresinin alt yüzeyine temas etmiştir. Alt yüzeyi, altında olan

denizlerle yerin yüzeyine teğet olduğu için dağlar ve dalgalar nedeniyle

havanın yüzeyi düzgün değildir. Şu halde, hava küresinin tabii yeri, ateş

küresinin altında ve ysu küresinin üstündedir. Kendi yerinde tabii olarak

sakindir ve ancak kendine özgü hareketleri vardır. Sâkin oldukça ismi:

Havadır. Hareke ederse, ona: Rüzgâr derler. Hava unsuru, latif, şeffaf ve

renksizdir. Tabiatı, sıcaklık ve rutubettir. Yükselici özelliğinden dolayı,

öteki unsurlara muhaliftir. Oluşum ve bozuşumla suretler bulmağa

kabiliyetlidir. Zira ki hava, kendi yerindeyken bile, diğer unsurlara

dönüşüp, başkalaşır. Rasatçılar, matematikçiler ve geometriciler

sözbirliğiyle demişlerdir ki: Havanın kalınlık ve derinliğinin toplam

mesafesi, yaklaşık onbeşbin yirmialtı fersah bulunup, üç tabaka itibar

olunmuştur.

Üst tabakası, ateşe komşu olduğundan sıcak olup, onunla ay feleğinin

hareketine uyarak, doğudan batıya onu teşyi ile döner. Bu tabakanın

tarafları, ateşten uzaklaştıkça, sıcaklığı az olup, kendi tabiatı olan

keyfiyette kalmıştır. Dairesel hareketi dahi yavaş yavaş olup, en alt

tarafı sâkin olmuştur. Bu tabakanın kalınlığı ve derinliği, onbin fersah

bulunup, ateş tabakasına nispetle ikinci tabaka sayılmıştır. Aşağıdan

yükselen dumanlar, bunda ayrışıp, kaybolduğundan, buna: Duman tabakası

adını vermişlerdir Bunun nice sırlarına yetmişlerdir.



İkinci Madde



Havanın üst tabakasında gözlenen atmosferi bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar ve astronomlar sözbirliğiyle

demişlerdir ki: Hava unsurunun üst tabakasının yukarı tarafında kuyruklu

yıldızlar ve çeşitli şihab oluşur. Şihabın aslı, maddesi latif oan dumandır

ki, güneş ışınlarının yansımasıyle yerden havaya çıkıp, soğuk tabakadan

soğumadan geçip, duman tabakasından ateş küresine ulaşır. Eğer bu dumanın

alt tarafı, yerden kesikse, pamuk fitilin ucunun mum alevine dokunup

yanması gibi, o latif duman dahi alevlenip ateşe dönüşür. Çok süratli

yandığından söner gibi görünür. Çünkü ateş şulesi, önce o dumanı üst

tarafına düşüp sonuna kadar yakar. O şule, dumanın sonuna vardığında üst

tarafa uzayıp, fişek gibi hareketli görünür. İşte şihab dedikleri budur. O

dumanda bulunan yersel parçalar ayrışıp, ateş unsuru gibi halis ateş ve

renksiz olarak görünmez olur. Eğer ateş tabakasına ulaşan duman, kesif ve

koyu ise, oa ateş değdiğinde, koyuluğu bir süre aklır. Günlerce, aylarca

sönmeyip, dumanın maddesinin gereği olan renk ile ortaya çıkar: Ya örülü

sa, ya yuvarlak top, yu kuyruklu yıldız veya kısa ok veya dik koni

şekillerinde veyahut ahna suretinde görünür. Eğer dumansal maddesi kesif

ise, ateşe ilk ulaştığında, ondan öyle büyük bir şue zuhur eder ki, havanın

içi ve yerin yüzü aydınlanır.

Meşhurdur ki, Hazreti İsa aleyhisselamdan çok sonra gökte, kuzey kutbu

tarafında bir ateş parlayıp, tam bir sene kalmıştı. onun dumanı yeryüzünü

öylesine kuşatıştı ki, günün ilk dokuz saatinden sonra, kimse ybir nesne

göremezmiş. Gökyüzünden kül gibi parçalar indiğinden, o ateşin altında

insanlar duramazlarmış. (Allah'ın gazabından yine Allah'a sığınırız.)

Eğer ateş tabakasına ulaşan duman kesif ve koyu olup, alt tarafı yere

bitişik ise, mesela sönmüş olan lambanın dumanıyle, üstünde bulunan lambanın

ateşi inip sönmüş lambayı yaktığı gibi - ateş unsuru o dumandan tutuşup,

yere kadar iner ki, buna: Doğa yangını derler. Çünkü bütün kainatın

atmosferi, dört unsura karışmaksızın meydana gelir. Bunu içindir ki, gökte

olanlar, dört unsurdan karışmayla bileşen üç bileşik gibi bir zaman sâbit

olmayıp, hemen o anda bozuşumu uğrayıp, yok olurlar veya şekillerini

koruyamayarak, başka bir surete girip, başka bir keyfiyete ererler.



Üçüncü Madde


Hava küresinin orta tabakasının ölçüsünü, vasıflarını, tavırlarını ve burada

oluşan bazı atmosferik olayları bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar ve astronomlar demişlerdir ki: Hava

küresinin orta tabakası, ateş tabakasına nispetle üçüncü tabakadır ve kendi

yerine sâkindir. Bu tabakanın kalınlığı, takriben beşbinon fersah

mesafedir. Bu tabakaya ateş üresinin sıcaklığı inmeyip, güneşin yeryüzünden

akseden şuaları dahi buraya yükselmediğinden; bu, hava su buharlarıyla

karışıp, onlardan oldukça soğuk bir nitelik kazanmıştır. Onun için soğuk

tabaka namıyle şöhrete yetmiştir. Bu tabaka, bulutların, yağmurların,

karların menşei olmuş; gök gürültüleri, şimşekler ve yıldırımlar buradan

kaynaklanmıştır. Bütün bunlar, burada oluşup, sonra aşağı tabakaya

inmişlerdir. Bunların çoğunlukla sebebi küçük su damlacıklarıdır. Bu

damlacıklar, güneşin sıcaklığıyle incelip, hava parçacıklarıyle karışarak,

yukarıya yükselip buharlaşan parçaların yoğunlaşmasıdır. Çünkü güneş, deniz

ve toprak üzerine ışık saçıp, şualarının aksinden oluşan sıcaklığıyle suyun

küçük parçalarını çıkarıp, duman ederek, bu sıcak buhar ve dumanı havanın

yukarı tabakasına çekerken, yolda soğuk tabakaya rastlar. Hava, bunlarla

harekete geçip çeşitli yönlere hareket eder. Üstten soğuk tabakanın soğuğu,

alttan da su buharı ve duman biribirine sokulup, o kavgalar arasında, soğuk

vasıtasıyle yoğunlaşma olur. Eğer soğuk şiddetli değilse,buhar toplanıp,

ondan bulutlar meydana gelir. Bulutlar ne kadar yukarı çıkarsa, o kadar

buhar zerreciği birbirine eklenip, duman da havaya dönüşüp hareketiyle

rüzgâr olur. Buhar zerrecikleri suya dönüştüğünden, bu yoğunlaşmadan

ağırlık hâsıl olduğu için yağmur olup aşağıya damlamaya başlar. Eğer

buharın yükselişi gece olup, havanın soğukluğu şiddet ve kuvvet bulup,

bulut zerrelerine toplanmalarından önce ulaşırsa, kar olup, güzel güzel

iner. eğer soğuk çok şiddetli olsa bulut zerrelerini toplanmalarından sonra

bulsa hemen dolu olup, vurucu bir biçimde düşmeye başlar. Eğer yukarı çıkan

buharın sıcaklığı, havanın soğukluğuna nispetle az olursa ve soğuk

tabakaya da ulaşamazsa; ya siyah veya beyaz bulut olur ki, bahar günlerinde

atılmış pamuklar misali bir birinin üzerinde dağlar gibi toplanıp, çeşitli

şekillere girip, letafetinden ve sıcaklığının düşüklüğünden dolayı havaya

dönüşür. Eğer sıcaklığı az olan bu buharın kendisi de az ise; bunun

durumları kendi mahilli olan aşağı tabakada açıklansa gerektir. Öyle olur

ki, bazı zamanlarda şiddetli soğukla hava kapanmış olur ve bu durumda soğuk

tabakada bulut oluşur ki, ondan yağmur, kar ve dolu hâsıl olur.



Dördüncü Madde


Hava küresinin orta tabakasında oluşan atmosferik olayları, yani

gök gürültüsü ve yıldırımı hakimâne bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar ve astronomlar sözbirliğiyle

demişlerdir ki: Gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımın sebebi budur ki; güneşin

şiddetli hareketinden iyice incelen küçük yersel parçalar ve küçük ateşî

parçalar birbirine karışır ki, buna: Duman derler. bu duman, yukarıda

anlatılan buhar ile karışıp, böylece beraber yükselip, soğuk tabakaya

ulaştığında, buhardan bulut oluşup, duman da bulutun içine hapsolsa; bu anda

sıcaklığı baki ola duman yukarıya çıkmak istedikte, veya sıcaklığı giden

duman aşağıya inmek murat eyledikte, o dumanlar, iniş ve çıkışta bulutu

öylesine hızlı yarar ki, bundan korkunç bir ses hâsıl olur. İşte gök

gürültüsü budur. Hızlı sürtünmeden o duman ateş alsa: Eğer latif olup çabuk

sönerse ona: Şimşek derler. Eğer yoğun olup, yere ulaşana dek sönmezse,

ona: Yıldırım derler. Öyle olu ki, bu yıldırım incelip, ayrışan cisimlerden

geçip, ayrışmayan cisimleri yakar. Mesela, kese içindeki altın ve gümüşü

eritip, keseyi yakmaz, ancak içinde eriyenlerin sıcaklığı yakar. Baza olur

ki, yıldırım oldukça kesif olup, her neye isabet eylese, onu yakar. Büyük

bir dağa düşüp, parçaladığı bile olur. Gök gürültüsü ve şimşek beraber olur.

Lakin, gök gürültüsü işitilmezden önce, şimşek görülür Zira ki bu, gözle

görülür ve o kulakla hissedilir. İşitme, sesin kulağa ulaşmasına bağlıdır.

Sesin ulaşması ise mesafe ve hava titreşimlerine bağlıdır. Oysa ki, göz

şualırın ulaşımı, sesten daha hızlıdır. Nitekim, çamaşırcıya bakarsın ki,

çamaşırı taşa vurur, bir zaman sonra sesi kulağına erer.

Kış mevsiminde, buharın dumanı az olduğundan, şimşek ve yıldırım nâdiren

olur. Onun için soğuk ülkelerde kar yağarken asla gök gürültüsü, şimşek ve

yıldırım olmaz. Zira ki kar inen bulutlarda asla duman buharı bulunmaz.

Soğuğun şiddetiyle buharın dumanı sönüp, eseri bile kalmaz. Yağmur fazla

olduğunda, bulut zerreleri yoğun olduğundan, gök gürültüsü, şimşek ve

yıldırım dahi çoğalır. Bulutlar çok yoğun olduğunda, yağmurun suyu onlarda

hapsolmuştur. Onun için, onlardan yağmur şiddetle iner. Nitekim bir yerde

mahpus olan su ondan yol bulsa kuvvetli akar. (Hakim ve shani olan Allah

münezzehtir. Celle celalihi ve amme nevalihi. Ondan başka ilah yoktur.)
COBANYILDIZI isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 26.11.2008, 19:19   #20
MeLody58
Usta Yiğido
 
MeLody58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
MeLody58 Şuan MeLody58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 02.06.2015 18:15

Üyelik Tarihi: 02.08.2008
Mesajlar: 2.608
Tecrübe Puanı: 838 MeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISIMeLody58 COK SEVILEN BIR KISI
Standart Cevap: Marifetname

19-BÖLÜM:



ÜÇÜNCÜ BAHİS


Yapısında oluşum ve bozuşum olan sülfî cisimlerin mahiyet ve keyfiyetini,

yani dört unsurun yerlerini ve durumlarını; üç bileşiğin vasıflarını ve

hallerini ve esirilerin etkileriyle olan şekil değişikliklerini; Türklerin

yılının hükümleriyle olan keyfiyetlerin değişimini; yeni astronominin bazı

makalelerini on bölümle hakîmâne tafsil eder.



BİRİNCİ BÖLÜM


Ateş unsurunun mahiyetini, tavır ve durumlarının keyfiyetini dört madde ile

açıklar.



Birinci Madde


Ateş küresinin bazı durumlarını bildirir.



Ey aziz, malim olsun ki, astronomlar demişlerdi ki: Basit cisimler: Ateş,

hava, su ve topraktır. Bu dördünden, üç bileşik (mevalid-i selâse) olan

bileşik cisimler, bileşmiş ve doğmuş olup, yine dörde ayrıştıkarından,

bunlara: Unsurlar derler. Bu dört unsurun bir araya gelmesinden ve biri birine

dönüşüp kaynaşmasından bileşiklere oluşum ve bozuşum ârız olduğu için

bunlara dört esas (erkan-ı erbaa) derler. Bu unsurlar ve dört esas, ay

feleğinin altında yani ayın alt yüzeyinin altında, yukarıda açıklanan tertip

üzere, biri birinin içinde, her biri kendi yerinde karar etmiştir. Tümünün

en latif ve en yüksek olanı, ateş unsurudur ki, paralel iki yüzeyle

kuşatılmış basit bir cisim ve üre bir cevherdir. Üst yüzeyi, ay feleğinin

alt yüzeyine ve alt yüzeyi havanın üst yüzeyine teğettir. Ateş küresinin

yeri, ay feleğinin altında ve hava küresinin üstündedir. Kendisi mutlak

ulvî, latif, halis ve diğer unsurlar gibi renksiz ve hepsine üstüdür. Onu

göz idrak edemez. Güneşin sıcaklığının etkisiyle topraktan ve sudan her ne

kadar katı dumanlar, yoğun buharlar yükselip, ateş küresine erişirse de, o,

hepsini yakıp, hâlis ateş eder. Eğer ateş küresi, bizim yanımızda olan ateş

gibi renkli ve ışıklı olsaydı, yıldızlar ve felekler âlemini seyretmekten

gözümüzü men ederdi. Bu unsurun tabiatı, kendi yerinde sükû ve karar iken ay

feleğinin günlük hareketine uyarak, onu teşyî edip, âlemin merkezi

çevresinde doğudan batıya gider ve bütün parçaları birlikte bir karar üzere

sürekli döner.



İkinci Madde


Ateş küresinin tabiat ve kabiliyetini, uzaklık ve büyüklüğünü bildirir.



Ey aziz, malûm olsun ki astronomlar demişlerdir ki: Ateş unsurunun tabiatı,

sıcaklık ve kuruluk olup, mutlak ulvi bulunduğundan, öteki unsurlara

muhaliftir. Yakma ve kapanma kabul ettiğinden, oluşum ve bozuşma, muhtemel

şekiller almaya kabiliyetlidir. Nitekim yukarıda açıklandığı üzere, kendi

yerinde inen parçaları, diğer unsurlara dönüşüp, başkalaşır, bu açıktır.

Rasatçılar, geometriciler ve matematikçiler ittifak üzere demişlerdir ki:

Ateş küresinin üst yüzeyinin yeryüzünden uzaklığı, yaklaşık kırkbirbin

dokuzyüz yirmialtı fersah ölçülmüştür. Alt yüzeyin yer yüzünden uzaklığı,

yaklaşık onbeşin yirmialtı fersah bulunmuştur. ateş küresinin kalınlığı ve

derinliği, yaklaşık altıbin dokuzyüz fersahtır.



Üçüncü Madde


Ateşi çeşitlerini bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Ateş cinsi nice

çeşittir. İlk olarak bu ateş unsurudur ki, bunun tesiri yakıcıların

çeşitlerinin tümünden kuvvetlidir. Sıcaklığı şiddetlidir. Çünkü Hak Taala

Kelam-ı Kadim'inde: "O Allah ki, yedi kat gökleri ve bunlar kadar da yer

yarattı." (65/12) buyurmuştur. Şu alde filozoflar, suflî unsurları, bu

ayet-i kerimenin mazmununa tatbi için, hava unsurunu üç tabaka ve toprak

unsurunu iki tabaa farzetmişler. Tamamına yedi tabaka itibar edip, ateş

küresini birinci tabaka saymışlardır. ikinci olarak, demirde, taşta ve

yeşil ağaç ta gizli olan ateştir ki, sert demiri ve katı taşı eritip toprak

eder. Bitkileri ve ağaçları yakıp, kül eder. O halde, karanlık, soğuk ve

kesif olan bu üç cisimden, latif bir cisim olan sıcak ve nuranî soğuk ve

kesif olan bu üç cisimden, latif bir cisim olan sıcak ve nuranî ateşi

çıkarmak, şaşılacak bir hikmet ve garip bir sanattır. Üçüncü olarak yıldırım

ateşidir ki, latif cisimlerden geçip, kesif cisimleri yakar. Dördüncü

olarak haramen ateşidir ki; o, gök gürültüsü, şimşek ve bulut olmadan

geceleyin gökten parlardı. Onun ışığında Benî Tay kabilesi, üç günlük

mesafeden develerini görürdü. Bu ateş, kendisine yakın olanları yakıp;

gündüzleri duan görünüp, geceleri ateş olurdu. İsmail aleyhisselam

evladından Halit bin Binan, derin bir kuyu kazdırıp, o ateşi, buraya

kapatmıştı. Bir zamanlar halk onu seyran ederdi. Bundan sonra, o nar, o

kuyu içinde kayboldu. Beşinci olarak şihab-ı kabesdir ki, halk onu yıldız

parlaması sanır. Halbuki o, yerden havaya çıkıp, soğukluktan etkilenmeden

ateş tabakasına ulaşan dumandı. Altıncı olarak, cehennem ateşidir.



Dördüncü Madde


Ateşin ışığa bitişmesine, ruhun bedene bağlanmasının birkaç yönden

benzerliğini bildirir.



Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Hayvanî ruhun bedende

yüreğe bağlılığı ve bitişikliği aynen ateşin lambanın fitiline bağlılık ve

bitişikliği gibidir. Nitekim bu bağlılığın ibtali bir nefesle kolay olduğu

gibi, ruhun bağlılığının iptali de bir çekiştirmeyle kolay olur. Lambanın

yağı bittiğinde, ateş ayrılıp, söndüğü gibi, bedenin tabii rutubeti

bitiminde, nefes ondan ayrı düşer. Her yerde ki, ateş hava alıp sönmez,

orada insan dahi hava alabilip ölmez. Ateşin söndüğü yerde, insan dahi

helak olup, nefes alamaz. Şu halde, madenciler ve kazıcılar, bir mağaraya

girmek isteseler; önce bir uzun asanın ucuna bir kandil asıp, mağaranın

içine sokarlar. Eğer o kandil sönmediyse, onla dahi yürüyüp, içeri

girerler. Eğer kandilin şulesi söndüyse, hemen geri dönerler, kaçarlar.

Nitekim kandilin yağı, fitilinde bittiğinde, iki üç defa şulesi hareket

edip, ışık verir, ondan sonra söner. Ayı şekilde insan da ölüm anında

kuvvetlenir ki, bu duruma ölüm sıhhati derler. Sonra, ruhu bedenden

ayrılır.



MeLody58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 
Seçenekler Arama
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


WEZ Format +2. ?uan Saat: 12:36.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.