18.08.2008, 20:53 | #1 |
Usta Yiğido
tatli-dilli Şuan
Son Aktivite: 24.10.2009 00:37
Üyelik Tarihi: 31.07.2008
Yaş: 42
Mesajlar: 2.699
Tecrübe Puanı: 865
|
Yalnız bir Opera
En cok sevdigim siirlerden biri, uzun diye okumamazlik etmeyin siddetle tavsiye ediyorum...
Yalnız bir Opera Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim İmrendiğin, öfkelendiğin Kızdığın ya da kıskandığın diyelim Yani yaşamışlık sandığın Geçmişim Dile dökülmeyenin tenhalığında Kaçırılan bakışlarda Gündeliğin başıboş ayrıntılarında Zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu. Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim. Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp, Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren, Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin. Ve hala bilmiyordun sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana Bütün kazananlar gibi Terk ettin. Yaz başıydı gittiğinde, ardından, Senin için üç lirik parça yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim. Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum. Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum. Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine Çerçevesine sığmayan Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu. Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi Uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, Belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma. Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? “Eylül’de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen” notunu buldum kapımda. Altına saat:16.00 diye yazmıştın, ve 16.04′tü onu bulduğumda. Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını Takvim tutmazlığını Aramızda bir düşman gibi duran zamanı Daha o gün anlamalıydım Benim sana erken Senin bana geç kaldığını. Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri. Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı. Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk. Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık. Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki. Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize. Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana. Şimdi biz neyiz biliyor musun? Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz. Birbirine uzanamayan Boşlukta iki yalnız yıldız gibi Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız Ne kalacak bizden? Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden Bizden diyorum, ikimizden Ne kalacak? Şimdi biz neyiz biliyor musun? Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek Herşeyi bir başka aşka erteleyeceğiz. Kış başlıyor sevgilim Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan Oysa yapacak ne çok şey vardı Ve ne kadar az zaman Kış başlıyor sevgilim İyi bak kendine Gözlerindeki usul şefkati Teslim etme kimseye, hiçbir şeye Upuzun bir kış başlıyor sevgilim Ayrılığımızın kışı başlıyor Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime. Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak, Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak… Böyle zamanlarda herşey birbirinin yerini alır Çünkü herşey bir o kadar anlamsızdır İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz Çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığımız anlar, Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara, Çağrışımlarla ödeşemezsiniz. Dışarda hayat düşmandır size İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz Bir ayrılığın ilk günleridir daha Herşey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup Kulak verdiğiniz saat tiktakları Kaplar tekin olmayan göğümüzü Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz Bakınıp dururken duvarlara Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına, Başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya Kendimizi hazırlar gibi. Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken, Ve kazanmış görünürken derinliğimizi Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar Göremeseniz de, bilirsiniz Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar. Bana zamandan söz ediyorlar Gelip size zamandan söz ederler Yaraları nasıl sardığından, ya da herşeye nasıl iyi geldiğinden Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler. Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır. Zaman alır sizden bunların yükünü O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. O boşluk doldu sanırsınız Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir. Gün gelir bir gün Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide O eski ağrı Ansızın geri teper. Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten bitmişsinizdir. Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır. Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan Herşeye iyi gelen zaman sizi kanatır olmuş Saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla Günlerin dökümünü yap Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini Kim bilebilir ikimizden başka? Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış Bir ilişkiyi, duyguların birliğini, Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız herşeyi bir düşün Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla Bunlar da bir işe yaramadıysa Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda. Bu şiire başladığımda nerde, Şimdi nerdeyim? Solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden İkindi yağmurlarını bekleyen Yaz sonu hüzünlerinden Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim Geçti her çağın bitki örtüsünden Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından Bakarken dünyaya Yangınlarla bayındır kentler gibiyim: Çiçek adlarını ezberlemekten geldim Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların Unuttuklarını hatırlamaktan Uzun uzak yolları tarif etmekten Haydutluktan ve melankoliden Giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden Duyarlığın gece mekteplerinden geldim Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim. Bu şiire başladığımda nerde, Şimdi nerdeyim? Yaram vardı, bir de sözcükler Sonra vaat edilmiş topraklar gibi Sayfalar ve günler Işık istiyordu yalnızlığım Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum İlerledikçe…Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden. Karardı dizeler. Aşk…Bitti. Soldu şiir. Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde Aşk yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım. Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk Birlikte çıkılan yolların yazgısıdır: Eksiliyorduk Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim Her otelde biraz eksilip, biraz artarak Yani çoğalarak Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında Ağır ve acı tanıklıklardan Geçerek geldim. Terli ve kirliydim. Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de… Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları Ve açık hayatları seviyordu. Buraya gelirken Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri Ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri… panayır yerleri… Ölü kelebekler… Ölü kelebekler… Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim. Adım onların adının yanına yazılmasın diye Acı çekecek yerlerimi yok etmeden Acıyla baş etmeyi öğrendim. Yoksa bu kadar konuşabilir miydim? İpek yollarında kuzey yıldızı Aşkın kuzey yıldızı Sanırsın durduğun yerde Ya da yol üstündedir Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı. Aşkın bir yolu vardır Her yaşta başka türlü geçilen Aşkın bir yolu vardır Her yaşta biraz gecikilen Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler Gözlerim Aşkın kuzey yıldızıdır bu Yazları daha iyi görülen Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler İlerlerim Zamanla anlarsın bu bir yanılsama Ölü şairlerin imgelerinden kalma Sen de değilsin. O da değil Kuzey yıldızı daha uzakta Yeniden yollara düşerler Düşerim Bir şiir yaşatır herşeyi yaşamın anlamı solduğunda Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler Yaşamsa yerli yerinde Yerli yerinde herşey Şimdi herşey doludizgin ve çoğul Şimdi herşey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi Şimdi herşey yeniden Yüreğim, o eski aşk kalesi Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden Dönüp ardıma bakıyorum Yoksun sen Ey Sanat! Herşeyi hayata dönüştüren. Murathan Mungan
__________________
İnsanın bir yarısı nedense hep eksik
ve o eksiği tamamlayayım derken, var olan aşınıyor zamanla... |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar tatli-dilli'e Teşekkür Ediyor... |
18.08.2008, 20:56 | #2 |
Usta Yiğido
veysel Şuan
Son Aktivite: 26.02.2012 10:24
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 26
Mesajlar: 3.774
Tecrübe Puanı: 1082
|
--->: Yalnız bir Opera
yazanin eline ve gonlüne saglik....
__________________
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] |
18.08.2008, 21:00 | #3 |
Tecrübeli Yiğido
4Eylul Şuan
Son Aktivite: 04.11.2009 22:33
Üyelik Tarihi: 21.07.2008
Mesajlar: 319
Tecrübe Puanı: 628
|
--->: Yalnız bir Opera
Elinize, Yureginize saglik..........
__________________
Günestir düşen turuncusunda, menekşeler sunarım gece
Artık hiç dönülmeyecek yerdeki o Sevgili'ye |
25.08.2008, 18:28 | #4 |
Usta Yiğido
tatli-dilli Şuan
Son Aktivite: 24.10.2009 00:37
Üyelik Tarihi: 31.07.2008
Yaş: 42
Mesajlar: 2.699
Tecrübe Puanı: 865
|
Bilmez miyim hiç ?
Bilmez miyim hiç Bilmez miyim hiç bütün bu sözler ne der ona Bu sözler ve bu sözlerin içinde çırpınan uzaklıklar Dolaşıyorum bir başıma, ortalıkta kimsecikler yok Kıyılar da bomboş, kır yolları da Soluğumu duyuyorum ara sıra, bir onu duyuyorum Duymuyorum belki de, biliyorum yalnızca Ayaklarımın altında yaban naneleri, kekikler Yol kenarında bir kapı, tahta Peki, kim yitirmiş evini, ya da Hangi yitikle yok olmuş o yapı Kimbilir Vuruyorum yokuş aşağı, kıyıya Bir taşın üstüne oturuyorum Ben oturur oturmaz Çıkıyor kuytularından bütün görünümler Ve ufak bir oyun oynuyor bana doğa Alıp alıp götürüyor gözlerimi bıkmadan Kısalıp uzayan bir çift yılan balığını andıran gözlerimi Güneşin şavkından yuvarlanan çakıllara Tam o sıra bir vapur yanaşıyor iskeleye uzun sürecek bir sonbahar taslağı gibi Denize yeni sürülmüs bir tarlaya benziyor, uyanık, diri Ve işin tuhafı bense Alışıyorum gittikçe Her gün bir parça daha alışıyorum yalnızlığıma Ürperiyorum bir ara arkamdaki ayak sesinden Ve bu yüzden mi bilmem Durup bir süre çevreme bakar gibi yapıyorum Sürüyle kus havalanıyor defnelerin içinden Sürüyle, evet, hatırlıyorum birden Nicedir unutmuşum saymayı bile günleri Dağılıp gitmişler herbiri bir yana Kuşlar gibi, onlar da Benimse ne gidecegim bir yer Ne de özlediğim bir şey var Öyleyse neden yazıyorum bu sözleri ona Bu biraz sevdaya benzeyen, biraz da sevdasızlığa Böyle gelişigüzel, böyle kırık dökük Sanki hiç kimselerin kullanmadığı bir gün kalmış bana. Uzun bir cumartesiyi hatırlıyorum, saat on iki Dalıp gidiyorum, düsünüyorum da, saat on iki Bir sigara yakıyorum, bir kağıda bir iki dize yazıyorum Yerini iyi bilen, onurlu bir iki sözcük daha Ama hiç kımıldamıyor, akrep de, yelkovan da Yani tam böyle birşeye benziyor zaman Yılgın ve çarpıcı renkler içinde pek kımıldamayan Çıkageliyor sonra, saat on iki. Anlıyorum Yaşam elbette uzun biz duyabildikçe sevgiyi Yalnızca bunun için uzun Yani sevgiyle de sevebilir insan, sevdayla da Örneğin Bir sevgiyi yontup onarmak için Döğüşmek de sevgidir Ve benim bildiğim kadarıyla Her şeydir bir insan, her şeydir Yalandır kısalığı yaşamın Ve özellikle insan dediğimiz şey İnançli bir insan soyunun parçasıysa. Sonunda başbasa kalıyoruz gene Başbaşa kalıyoruz doğayla ben İşte az önce yağmur da başladı, cumartesi günlerden On temmuz cumartesi Bir vapur daha kalkıyor iskeleden Ve yağmur hızlanıyor biraz Uzanıp yatsam diyorum otların üstünde çırılçıplak Tam öyle yapıyorum Şimdi yağmuru seviyorum, şimdi yağmuru seviyorum, yağmuru seviyorum... Edip Cansever
__________________
İnsanın bir yarısı nedense hep eksik
ve o eksiği tamamlayayım derken, var olan aşınıyor zamanla... |
25.08.2008, 18:45 | #5 |
Usta Yiğido
tatli-dilli Şuan
Son Aktivite: 24.10.2009 00:37
Üyelik Tarihi: 31.07.2008
Yaş: 42
Mesajlar: 2.699
Tecrübe Puanı: 865
|
Başıboş...
Artik bu baslik altinda sevdigim, okurken kendimden birseyler buldugum, kimi zaman hüzünlendigim, kimi zaman ise mutlu oldugum, hayallere daldigim, gerceklere döndügüm, kizdigim, güldügüm, gerildigim sevindigim, agladigim ve güldügüm siirleri ve sözleri ekleyecegim...
__________________
İnsanın bir yarısı nedense hep eksik
ve o eksiği tamamlayayım derken, var olan aşınıyor zamanla... |
25.08.2008, 18:46 | #6 |
Usta Yiğido
tatli-dilli Şuan
Son Aktivite: 24.10.2009 00:37
Üyelik Tarihi: 31.07.2008
Yaş: 42
Mesajlar: 2.699
Tecrübe Puanı: 865
|
--->: Başıboş...
Kendini kendimden sürdün, masal değildi ama süründün, şimdi benim yarama tuz mu sürdün? Hangi sebepsen, sandığım en büyük itiraf. Neden yorgunluk sargılara denk değil, garip kayboluşlar peşinde, ne yana baksan boş suretler, bıktım! Sanki düşmüşsün en büyük düşünde, düşün de bul hadi.. Yargısız ya da insafsız bu iç çekiş. Şimdi bir elimi tutsan diğeri kıskanır, değeri ıskalanır.. "Sen" demiştim en başında, kıymet mi bilmedin, gözünü sevdiğin tüm yollar sana mı düşman? Nerdeyim dersem bulma beni, kaçak sürüngenlere özeniyorum, yersizim.. Yokmuş acının an be an çıkmazı, şimdi hangi yönde kırıldım bilmem.. Sözlerin içinde, içimden içince, hangi içimi çektim görmem.. Bırak, toparlanmasın! şimdi ben bu saatleri nereye gömeyim, kendimi alıp hangi dibe gireyim.. Gittim sanma diye geldim, bitişimi yorma diye gittim.. Kaderin yüzölçümü senden büyükmüş bilmedim.. Anonim
__________________
İnsanın bir yarısı nedense hep eksik
ve o eksiği tamamlayayım derken, var olan aşınıyor zamanla... |
25.08.2008, 18:51 | #7 |
Usta Yiğido
tatli-dilli Şuan
Son Aktivite: 24.10.2009 00:37
Üyelik Tarihi: 31.07.2008
Yaş: 42
Mesajlar: 2.699
Tecrübe Puanı: 865
|
--->: Başıboş...
Mavi Mavi Sevdim Seni Bir tek şeyi unutma! Seni sevdim ben. Kalbim şimdi bir sokak çocuğu Kelebekleri göç etti gönlümün Issızlaştı hayat sanki Sanki, sabahı eksik şiirlerimin. Sanki, gecesi hep kanayan bir yara Ve sanki, artık hep kanayacak... Ağlanacak bir aşkın kıyısına vurduysa gözlerim Çare yok, ağlayacak. Bir tek şeyi unutma! Seni sevdim ben. Kapıları kendime ben açamadım Ya da yanlış saatlerde bekledim gelmeni Düşünüyorum da sen gideli ne çok yalnızım.. Sarmaşık aşkın sarısında kaldım, sarılamadım. Savunamadım seni kimselere Anlatamadım seni kimselere Kimsesiz kaldım,En çok da sensiz... Bir tek şeyi unutma! Seni sevdim ben.. Sana uyumak,Sana uyanmaktı hayat. Sıratını geçtim yaşarken korkmadan Korkumu geçtim cesaretle, ihanetle Berduş bir yalan masumiyeti öptüm bile bile Tek sen gitme diye Sonbahar oldum yaprak yaprak Ağaç oldum köklerimi unutarak Tesellisiz bir geceye fırlatıldım Kalbimi dar kafese kapatarak İçimdeki bir kanarya Hiç susmadan ağlayacak Bir tek şeyi unutma! Seni sevdim ben. Yakamozlarında yıkadım sevdamı çırılçıplak Seni sevdiğimi bağırdım mehtabına Beyazında akladım bulutunun Mavi mavi sevdim seni içim kan ağlayarak Bir tek şeyi unutma! Seni sevdim ben. Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim. Bugün sardunyalarım da açmadı Belki de küskün renklere Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım Sensiz soluyorum anlayacağın Mavi mavi ölüyorum Duyuyor musun, orada mısın, Var mısın, yok musun? Bir tek şeyi unutma! Seni sevdim ben. Yanarak, yıkılarak Aklıma her geldiğinde ağlayarak.... Naşide Göktürk
__________________
İnsanın bir yarısı nedense hep eksik
ve o eksiği tamamlayayım derken, var olan aşınıyor zamanla... |
25.08.2008, 18:52 | #8 |
Usta Yiğido
tatli-dilli Şuan
Son Aktivite: 24.10.2009 00:37
Üyelik Tarihi: 31.07.2008
Yaş: 42
Mesajlar: 2.699
Tecrübe Puanı: 865
|
--->: Başıboş...
Sevdim ben"onu" Oda beni çok sevdi ve hiç bi zaman sevişmedik sevgimiz bakışlarımızdı sevdamız gülümseyişlerimiz ve hiç bi zaman tanışmadık tanışıklığımız içtendi içimiz birdi herkez susunca suskunluğumuz sevişmekdi öylece düşlerdik yalnızlık yok yanlışlık yokdu sevgimiz bakışlarımızdı sevdamız gülümseyişlerimiz ve hiç bir gün konuşmadık tek bir saniye değmedi nefesim oysa çiğ düşerken toprağa ağlama diyebilirdim üşuyorum yokluğunda bırakma diyebilridim o durgun , iri gözlerine bakıp kafamda ki bu son şiirimi yazabilirdim biriktirebilirdim sayfalarca gördüğüm düşü. Yanına ansızın sokulup ellerine uzanabilirdim. Sevdim ben"onu" Oda beni çok sevdi ve biz hiç bi zaman yaşatmadık o anı Yitirilmedik bir tek o sevdam kaldı tartışmadığım tek kavgam kazandığım tek yenilgim susadığım tek pınar tek yaşanmamışlığım tek en özel kalan Mütemadiyen bakıyorum hala Sen o yolların ucunda ben o yolların sonunda bir aptal gibi sevmenin cocuksuluğunu arıyorum Sevdim ben"onu" Oda beni çok sevdi ve hiç zaman bilmedik , öğrenmedik "o" gerçeği... Anonim
__________________
İnsanın bir yarısı nedense hep eksik
ve o eksiği tamamlayayım derken, var olan aşınıyor zamanla... |
25.08.2008, 18:56 | #9 |
Usta Yiğido
tatli-dilli Şuan
Son Aktivite: 24.10.2009 00:37
Üyelik Tarihi: 31.07.2008
Yaş: 42
Mesajlar: 2.699
Tecrübe Puanı: 865
|
--->: Başıboş...
...gelme Hain zamanların puslu sularında, vedaların kendini bilmez susuşlarında, sen ki bana düşman, sen ki bana hasret, sen ki sensizsin artık... Derin anlamları tükenişine gömdüm, basit cümleleri boş sayfalara, üzerini çizmek de yetmiyor satırlarca, siyahların hükmü geçiyor şimdi, sana koşmaya can atan tüm üç noktalarda... Yanlış teşhis edilmiş bir kimlikle yolların çıkmazında, apansız sarmışım hayata, küsmüşüm, küfretmişim.. Resimlerde yaşayan gündüzleri, hayatın üzerime yüklediği kafiyeyi neyleyim.. Ses yok, ben yok, dün yok! İlacı yok ki bu yoklukların hükmü olsun! Durup durup takvimlerin aldatıcı sülietleri, zamanın kan revan çıkmazı, kaldığım yerden ne kadar uzakta sence? Gelmeni dilemediğim her duada hala yoksun ki... Türküler söylenir yine, sana kalmışlıkta senli ve sensiz.. Yakmışlığımda büyüdün sen, serpilmeden küçüldün.. Gül olmak için harcadığın çaba, gonca kalmışlığına da yetmedi.. Gayrı dayanılmaz bu iç çekişler kederle, sevmediğim hesaplarım var şimdi kaderle.. Ne olursa olsun sen yine de gelme! Anonim
__________________
İnsanın bir yarısı nedense hep eksik
ve o eksiği tamamlayayım derken, var olan aşınıyor zamanla... |
25.08.2008, 19:04 | #10 |
Usta Yiğido
tatli-dilli Şuan
Son Aktivite: 24.10.2009 00:37
Üyelik Tarihi: 31.07.2008
Yaş: 42
Mesajlar: 2.699
Tecrübe Puanı: 865
|
--->: Başıboş...
Aslında çok haklısın. Söyleyemediğin her sözde Alışkanlıklara hükmedip Sadece yureğinden gelenleri Savurmadığın için gökyüzüne Çok şanslısın… Ve farklısın Diğerlerinden olmamak için Sıralı sırasız ilişkilerde Küs oturup, Süs kalabilmek Sadece senin harcın bitanem… Çünkü sen Başkasın Detaylarında bir liman arıyorsa Bu koca sehir… Ve sen hala Susuyorsan seni sorana… Her aradığımdaki gibi Ulaşılamazımsın… Karmaşanın ortasında Çoğalan sessizlik senin ışığın.. Kör oldukça Daha net duyuyorum… Çünkü Biliyorum! Artık çok yaklaştım. Nicelerinden bir kelam Hala senin için saklıyorum…
__________________
İnsanın bir yarısı nedense hep eksik
ve o eksiği tamamlayayım derken, var olan aşınıyor zamanla... |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|