|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
Koyulhisar Koyulhisar İlçesi ve Köyleri |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
11.05.2007, 19:38 | #1 |
Editör
SivasLady Şuan
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 44
Mesajlar: 2.501
Tecrübe Puanı: 10
|
KOYULHİSAR-Sugözü
Sivas iline 193 km, Koyulhisar ilçesine 23 km uzaklıktadır.
Köyde ilköğretim okulu vardır. Köyün hem içme suyu şebekesi hem kanalizasyon şebekesi vardır. Ptt şubesi ve ptt acentesi yoktur. Sağlık ocağı vardır ancak sağlık evi yoktur. Köye ayrıca ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
__________________
Sadece Susmak İstiyorum... Yalan İnsanları Kaale Almadan... Haklıyken Haksız Gözüksem Bile Kendimi Savunmadan... HUZUR Bulmak İstiyorum Gözlerimi Kapayıp Kimseyi Anmadan... Sessizliği Dinlemek İstiyorum,Yüzüme Gülüp Arkamdan Konuşulanları Duymadan... |
08.12.2007, 11:22 | #2 |
Yeni Yiğido
koyulhisarlıyım Şuan
Son Aktivite: 23.05.2008 01:46
Üyelik Tarihi: 30.10.2007
Yaş: 36
Mesajlar: 4
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: KOYULHİSAR-Sugözü
MERHABA BENDE SUGÖZÜ KÖYÜNDENİM SİZ KİMLERDENSİNİZ HANGİ MAHALLEDEN BENİM ADIN NURTAÇ YILMAZ BELKİ TANIRSINIZ SİNAN YILMAZIN KIZIYIM
|
08.12.2007, 17:31 | #3 | |
Usta Yiğido
altuntas58 Şuan
Son Aktivite: 11.10.2012 21:24
Üyelik Tarihi: 29.08.2006
Yaş: 70
Mesajlar: 38.469
Tecrübe Puanı: 4526
|
-->: --->: KOYULHİSAR-Sugözü
Alıntı:
Sitemize hoş geldiniz köyünüz mutlaka çok güzeldir sizin bölgeler ormanlık oluyor sizin köyünüzde ormanlıkmı burdan bütün SUGÖZÜköylülerine selamlar
__________________
|
|
09.02.2008, 23:17 | #4 |
Yeni Yiğido
serseriasik58 Şuan
Son Aktivite: 10.02.2008 18:51
Üyelik Tarihi: 09.02.2008
Yaş: 34
Mesajlar: 1
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: KOYULHİSAR-Sugözü
allah razı olsun bende sugozu koyundenım
|
08.04.2008, 14:40 | #5 |
Yeni Yiğido
nurullah şahin Şuan
Son Aktivite: 01.05.2008 08:39
Üyelik Tarihi: 08.04.2008
Mesajlar: 28
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: KOYULHİSAR-Sugözü sivaslıyım diyen gelsin
tüm sivas koyulhisarlıları davet ediyorum
nurullah_sahin34@hotmail.com ÖZ GEÇMİŞİM NURULLAH ŞAHİN SİVAS KOYULHİSAR SUGÖZÜ KÖYÜ AĞNUS MAHALLESİNE SELAMLAR TÜM AĞNUSLULARI nurullah_sahin34@hotmail.com adresin bekleriz. “AMACIMIZ” 1. “Amacımız karanlığı aydınlığa çıkarmak, bilinmeyeni bilinir hale getirmek”.(TYİ ) 2. “Yıkanlar çok, yapanlar az. Öyleyse yapanlar geceyi gündüze katmalıdır ki yapılan tahripler günü gününe tamir olsun”.(PYMO) 3. “Yürü hala ne diye oyunda oynaştasın Fatih‘in İstanbul ‘u Fethettiği yaştasın”. (Yeniçeri Ocağı ) |
08.04.2008, 15:48 | #6 |
Yeni Yiğido
nurullah şahin Şuan
Son Aktivite: 01.05.2008 08:39
Üyelik Tarihi: 08.04.2008
Mesajlar: 28
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: KOYULHİSAR-Sugözü
|
08.04.2008, 15:49 | #7 |
Yeni Yiğido
nurullah şahin Şuan
Son Aktivite: 01.05.2008 08:39
Üyelik Tarihi: 08.04.2008
Mesajlar: 28
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: KOYULHİSAR-Sugözü
“AMACIMIZ”
1. “Amacımız karanlığı aydınlığa çıkarmak, bilinmeyeni bilinir hale getirmek”.(TYİ ) 2. “Yıkanlar çok, yapanlar az. Öyleyse yapanlar geceyi gündüze katmalıdır ki yapılan tahripler günü gününe tamir olsun”.(PYMO) 3. “Yürü hala ne diye oyunda oynaştasın Fatih‘in İstanbul ‘u Fethettiği yaştasın”. (Yeniçeri Ocağı ) |
08.04.2008, 15:53 | #8 |
Yeni Yiğido
nurullah şahin Şuan
Son Aktivite: 01.05.2008 08:39
Üyelik Tarihi: 08.04.2008
Mesajlar: 28
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: KOYULHİSAR-Sugözü
AMACIMIZ
1. Müslümanlar kardeştir. İslam ümmet birliğini zedeleyecek, bu birlikteliğe giden yolda köstek olacak her türlü tavır ve davranışlardan uzak durmayı taahhüt eder. Samimiyet ve iyi niyetle Müslümanların birlikteliğini hedefleyen her çalışmayı kimden ve hangi çevreden olduğuna bakmaksızın destekler. 2. İslami yapılanmalar inkâr edilemez bir olgudur. Yapımız kendi varlığını başka yapıların yokluğu üzerine bina etmez. 3. Kardeş kuruluşlar olarak kabul ettiği diğer İslami yapılanmaları ümmetin vahdeti önünde bir engel ve kendisine rakip olarak değil, ümmet denizine dökülmek için akan birer ırmak olarak kabul eder ve Allah’ı razı etmek için yapılan her meşru çalışmayı takdirle karşılar. 4. Kardeş İslami kuruluşlara karşı eleştiri hakkını kullanırken "sevgi"yi mihver, "insaf"ı mi’yar, "itidal ve adalet"i mikyas olarak alır. Niyeti, gayesi ve usulü meşru her çalışmayı imkânlar nispetinde desteklemeyi taahhüt eder. 5. CAMİAMIZ, Müslümanlar arası ilişkilerde "onlar kendi aralarında şefkatli ve merhametli" Kuran-i düstur uyarınca İslami yapılanmaların diyalog zemininin karşılıklı sevgi ve merhamet üzerine bina edilmesini öngörür. 6. CAMİAMIZ, İslam’ın sabiteleri konusunda ittifakın esas olduğunu, değişkenleri konusunda ise hiçbir yapının hiçbir şey adına kendi görüşünü tek doğru gibi savunmaya ve bir başkasına dayatmaması gerektiğine inanır. 7. CAMİAMIZ, İslami yapılanmalar arası diyalog zemininin selamlaşma ve ziyaretleşme Nebevi tavsiyelerinin bir uzantısı olarak görür ve İslami yapıları kendi tanımladıkları gibi tanır. 8. CAMİAMIZ, İslam hukukuna sonuna kadar riayet eder. Hukuku sadece kendi bireyleri arasında değil, tüm Müslümanlara yönelik olmasına dikkat eder. 9. CAMİAMIZ, Yukarıdaki hedefleri gerçekleştirmek için diğer yapılanmalardan gelecek iyi niyetli teklif, tavsiye ve tenkitlere açıktır. 10. CAMİAMIZ, marjinalleşmekten ve marjinalleştirilmekten şiddetle uzak durulması gerektiğine, toplumsal olaylar karşısında da itidalli ve basiretli olmanın zaruretine inanır. İLKELERİMİZ Allah, her şeyi insana, insanı da kendisine tahsis etmiştir. Allah’ın vazettiği bu ilkeyi, zedeleyici tavır ve davranışlardan uzak durulması şiarımızdır. İnsanı, beton binalardan teşekkül olan vakfa, ‘dava’ denilen mefhuma, çizgiye, meşrebe, kendi cinsi olan insana; yani Allah’tan gayrisine alet etmemek!... Bilakis tüm bunları; vakfı, davayı, çizgiyi, dergiyi vs... insan için bilmek ve adamak... 1- Eksende İnsan: Cenabı Hak her şeyi insana, insanı da yalnız kendisine tahsis etmiştir.. Allah’ın vaaz ettiği bu ilkeyi zedeleyici tavır ve davranışlardan uzak durulması şiarımızdır. İnsanı beton binalardan teşekkül eden vakfa, "dava" adlı mevhum bir şeye, çizgiye, meşrebe, kendi cinsi olan insana, şahıslara; yani Allah’tan gayriye alet etmemek!.. Bilakis tüm bunları; vakfı, davayı, çizgiyi, dergiyi, meşrebi insan için bilmek ve ona adamak... İnsanı faaliyetlerin değil, faaliyetleri insanın hizmetine sunmak 2- Tasarrufta İhtiyaç: Tüm tasarrufların temelinde ihtiyaç bulunmalı. İhtiyaçtan doğmayan her şey lükstür. Bunun dini literatürde adına "israf" denir. Elimize geçen zamanı ve her türlü imkânı kullanırken soracağımız ilk soru "ihtiyaç mı?" sorusu olacaktır. Çalışmayı kurmaya teşebbüs ederken sorduğumuz gibi... İhtiyaç olmayan şeylerden uzak durmak şiarımızdır. 3- Tavırda Denge: ADALET VE İTİDAL BAKIŞIMIZIN MİHENGİDİR.. İNSANI, EŞYAYI VE OLAYLARI DEĞERLENDİRİP YORUMLARKEN ADİL VE MUTEDİL OLMA GAYRETİ İÇİNDEYİZ... BU KONUDA ALLAH’TAN YARDIM NİYAZ EDERİZ. DENGE’DEN KASTIMIZ, RASULULLAH’IN SÜNNETİNİ TAKSİM ETMEDEN, BÖLÜŞTÜRMEDEN, BİRİNİ DİĞERİNE FEDA ETMEDEN, EMİR VE YASAKLARDAKİ KUR’ANİ ÖNCELİK SIRASINI BOZMADAN YAŞAMAKTIR. BUNUN TEMEL KARAKTERİSTİĞİ, "KAFA, YÜREK VE BİLEK DENGESİ; DUYGU, DÜŞÜNCE VE EYLEM DENGESİ’DİR. BU ÜÇ VASFIN HİÇBİRİNİN DİĞERİNE FEDA EDİLMEDİĞİ NEBEVİ BİR DENGENİN OLUŞTURULMASIDIR AMAÇ. KİTAP, AKSİYON VE TESBİH DENGESİNİ ŞAHSINDA KURABİLMİŞ MÜ’MİNE OLAN İHTİYAÇ; BUGÜN, HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLADIR. DEĞİLSE ORTALIĞI "KURBANLAR" KAPLAYACAK, BUNLARIN "KİTAP KURBANLARI", "SİLAH KURBANLARI", YA DA "TESBİH KURBANLARI" OLUŞU BİR ŞEYİ DEĞİŞTİRMEYECEKTİR. Görünen o ki, İslam Coğrafyası’nın çok boyutlu bir işgale uğradığı bu çağda "hayırda" yardımlaşmadan bir yere varmak mümkün değildir. NURULLAH ŞAHİN |
08.04.2008, 15:54 | #9 |
Yeni Yiğido
nurullah şahin Şuan
Son Aktivite: 01.05.2008 08:39
Üyelik Tarihi: 08.04.2008
Mesajlar: 28
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: KOYULHİSAR-Sugözü
HEY ÖLÜM!
Ey, bu dünya hayatını öbür ikizine bağlayan göbek bağı! Ey, dünya ile ahiret arasındaki sırlı kapı! Ey, ölüm meleğinin bile geçmek zorunda olduğu ğaybi dehliz! Ey, sevmeyeni seveninden çok olan kaçınılmaz kader! Ey, çoklarının peşinen suizan ettiği tükürük hokkası! İyi ki varsın. Senin olmadığın bir dünyada yaşamak istemezdim. Zaten böyle bir dünya yaşanacak bir dünya da olmazdı. Düşünsene ey ölüm, farzı muhal sen ölmüşsün, insan ölümsüzleşmiş. Ne olurdu şu yalan dünyanın hali? Kim tutardı insanoğlunu? Ne frenlerdi insanoğlunun ihtirasını? Azgınları, sapkınları, zalimleri, kâfirleri, hainleri, gafilleri kim zapt ederdi? Nemrutlardan bunaldık mı, “ölüm var” deyip teselli oluyoruz. Firavunların zulmünden gına geldik mi, “ölüm var” deyip teselli oluyoruz. Zalimlerin pençesine düştük mü, “ölüm var” deyip teselli oluyoruz. Eşkıya dünyaya hükümdar oldu mu, “ölüm var” deyip teselli oluyoruz. Ya sen de olmasan, ne teselli eder bizi? Ha, yanlış anlaşılmasın: Bizi teselli eden bizatihi senin varlığın değil. Asıl teselliyi, seninle gelen “Hesap Günü” ile buluyoruz. Biz ölümü, büyük mahkemeye çıkış için bir celp olarak anlıyoruz. Zaten, seninle teselli olmamızın anlamı, “ilahi adalete” olan güvenimiz. Sen sadece bizi ilahi adalete yaklaştıran bir araçsın. EY ÖLÜM! Sana hazır olmayanlar, seni kötü göstermek için ne kadar büyük gayret harcıyorlar? Onlara sormak geliyor içimden: Siz kaç kere öldünüz? Ölümü ne kadar tanıyorsunuz? Ölümü karalamakla ne umuyorsunuz? Sana yapılan en büyük iftira, senin bir “intikal” değil, bir “unutuluş” ve “yok oluş” olduğunu söylemektir. Bunu söyleyenler, suçluluk psikolojisiyle sana iftira ediyorlar. Mahkeme kaçağı bir suçlu gibi davranıyorlar. İlahi adalet önünde yargılanmaktansa, yok olup gitmeyi, unutuluşa terk edilmeyi tercih ediyorlar. Dünyaya kazık çakmak için elinden geleni yapan bu tip, neden ahiret diye bir hayatın olmasını istemez ki ey ölüm? Bu uğurda, neden var oluşundan vazgeçmeye kalkar? Nedir bu tipin gözünü bu kadar korkutan, aklını bu kadar dumura uğratan, kanını tepesine sıçratan? Sahi, insan hiç yok olmayı, unutuluşa terk edilmeyi ister mi? Bu talep, insanın kendi kendisini böceklerle, sineklerle, amiplerle eşitlemesi değil de nedir? İnsan neden kendisine bu hakareti reva görür? Ebedi bir hayatın kollarında yaşamak varken, niçin “keşke toprak olup gitseydim” der? Sebebi, vahyin “küfür” dediği şeydir değil mi ey ölüm? Sebebi tek dünyalı bir hayat yaşamaktır: tek dünyalı ve dünyacı, dünyaya meftun, dünyaya bağlı… Böyle biri öbür dünya için hiçbir şey hazırlamaz. Değil mi ama; kim inanmadığı bir dünya için bir şeyler biriktirir? Eğer inandığı halde bir şeyler hazırlamamışsa, o da ayrı bir beladır. Suyu getirenle testiyi kıranı kim bir tutar? Bu ALLAH’a iftira olmaz mı? Sana yapılan bir başka iftira, senin uyku olduğunu söylemektir. Bu iftira, aynı zamanda bunun tersini söyleyen Hz. Peygamber’i de yalanlamaktır. Sahi ey ölüm, birileri omuzlarında taşıdıkları cesetleri toprağa gömerken, neden “rahat uyu” derler. Bunu ölenin nasipsizliğine mi yormalı, gömenin nasipsizliğine mi, yoksa her ikisinin nasipliğine mi? Duydun mu ey ölüm bu güruhun “ebedi istirahatgah” edebiyatını? Kim bilir sen bile gülmüşsündür bu trajikomik duruma. Ebedi istirahatgâhmış. Bunlar kendilerini ne sanıyorlar ey ölüm? Toprağın üstünde yürüttükleri saltanatlarını toprağın altında da, hatta ahirette de yürüteceklerini mi sanıyorlar? Veya aslında bir şey sandıkları yok da, ölüm karşısında yaşadıkları derin şaşkınlık ve çaresizliği örtmek için, bu söylemleri bir tür zihni alkol ve uyuşturucu olarak mı kullanıyorlar? Doğru ya ey ölüm; “ALLAH rahmet etsin” diyemezler ki? Hem nasip olmaz, hem dilleri varmaz. Bunu demek için 1) ALLAH’A, 2) ahirete, 3) ilahi rahmete inanmaları lazım. Hem ALLAH kimlere rahmet edeceğini, Haşr suresinin 10. ayetinde açıkça buyurmuş. Bu ayette ALLAH müminlere kimler için rahmet dileyeceklerini öğretiyor. Kendisine ALLAH’TAN rahmet dilenecek kimselerin olmazsa olmaz özelliği, İmanla göçüp gitmiş olmaları. “İman kalpte gizlidir” diye üfürecek olanlara, söylenecek söz belli: Bir Müslüman da zaten kalpte gizli olandan yola çıkarak rahmet dilemez, ölenin hayatına bakarak diler. EY ÖLÜM! Sen hep konuş. Sen konuşunca herkes susuyor. Senin sesin herkesinkinden gür çıkıyor. Ama ahir zamanda bir güruh peyda oldu: Sen konuşunca, hatta bağırınca dahi susmayan. Senin sesini bastırmak için gürültü patırtı yapan. Bu güruh da dâhil, hiç kimsenin senin elinden kaçamayacağını bilmek bizi teselli ediyor. Asıl soru şu: Bizi teselli eden şey, neden onları bunca küstahlaştırıyor? SEN HİÇ ÖLDÜN MÜ? HAZIRLAYAN: NURULLAH ŞAHİN Mail Adresi: nurullah_sahin34@hotmail.com |
08.04.2008, 15:56 | #10 |
Yeni Yiğido
nurullah şahin Şuan
Son Aktivite: 01.05.2008 08:39
Üyelik Tarihi: 08.04.2008
Mesajlar: 28
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: KOYULHİSAR-Sugözü
“BEN TÜRK’ÜM”
“BEN” ORTA ASYADAN TÜREYEN, ANADOLUDA BÜYÜYEN, AVRUPA İÇLERİNE YÜRÜYEN, “TÜRK’ÜM”. “BEN” DAĞLARDA GEMİ GEZDİREN, TAŞLARA DESTANLAR KAZDIRAN, TARİHİ BAŞTAN YAZDIRAN, “TÜRK’ÜM”. “BEN” ADALETE VE MERTLİĞE ÖRNEKLER VEREN, ÖLÜM KALIM SAVAŞINA GÜLEREK GİDEN, “TÜRK’ÜM”. “BEN” SANCAKLARA, TUĞLARA BAŞ EĞDİREN, BEYLERE, PAŞALARA HİLAL GİYDİREN, KILIÇINI ÜÇ KITADA GEZDİREN, “TÜRK’ÜM”. “BEN” ATİLLA’YI, YAVUZ’U, FATİH’İ YETİŞTİREN, DÜŞMANA DÜNYASINI DAR EDEN “TÜRK’ÜM”. “BEN TÜRK’ÜM” |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|