Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)
Günün hikayesi - Sayfa 6 - Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar
Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > Serbest Alan > Serbest Kürsü
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Arama Bugünki Mesajlar Forumlar? Okundu Kabul Et

Serbest Kürsü Serbest Konular



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 29.09.2009, 17:02   #51
Salim58
Moderator
 
Salim58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Salim58 Şuan Salim58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır

Üyelik Tarihi: 11.05.2009
Yaş: 57
Mesajlar: 59.381
Tecrübe Puanı: 10 Salim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekannt
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Hapishanede Kılınan Namaz
--------------------------------------------------------------------------------

Horasan vâlisi Abdullah bin Tâhir, çok âdil biriydi. Jandarmaları birkaç hırsız yakalamış, vâliye bildirmişlerdi. Getirilirken hırsızlardan birisi kaçtı. O sırada Hiratlı bir demirci, Nişapur'a gitmişti. Demirciyi, gece eve giderken, jandarmalar yakaladılar ve diğer zanlılarla beraber vâliye çıkardılar.
Vâli dedi ki:
- Hepsini hapsedin!
Bir suçu olmayan demirci, hapishanede hemen abdest alıp, namaz kıldı. Ellerini uzatıp:
''Yâ Rabbi! Bir suçum olmadığını ancak sen biliyorsun. Beni bu zindandan ancak sen kurtarırsın!'' diye duâ etti. Vâli uyurken rüyâsında dört kuvvetli kimse gelip, tahtını ters çevirecekleri zaman uykudan uyandı. Hemen kalkıp, abdest aldı, iki rek'at namaz kıldı. Tekrar uyudu. Tekrar o dört kimsenin tahtını yıkmak üzere olduğunu gördü ve uyandı. Kendisinde bir mazlumun âhı olduğunu anladı.
Vâli hemen hapishane müdürünü çağırtıp sordu:
- Acaba bu gece hapishanede mazlum birisi kalmış mı?
Müdür dedi ki:
- Bunu bilemem efendim. Yanlız biri namaz kılıyor, çok duâ ediyor göz yaşları döküyor.
- Hemen adamı buraya getiriniz. Demirciyi vâlinin yanına getirdiler.
Vâli hâlini sorup, durumu anladı, ve dedi ki:
- Sizden özür.diliyorum.Hakkını helâl et ve şu bin gümüş hediyemi kabul et. Herhangi bir arzun olunca bana gel!
Demirci de cevabında dedi ki:
-Ben hakkımı helâl ettim. Verdiğiniz hediyeyi kabul ettim. Fakat işimi, dileğimi senden istemeye gelemem.
- Neden gelemezsiniz?
- Çünkü benim gibi bir fakir için, senin gibi bir sultanın tahtını birkaç defa tersine çevirten sâhibimi bırakıp da, dileklerimi başkasına söylemek kulluğa yakışır mı? Namazlardan sonra ettiğim duâlarla beni nice sıkıntılardan kurtardı. Pek çok murâdıma kavuşturdu. Nasıl olur da başkasına sığınırım? Rabbim, nihayeti olmayan rahmet hazinesinin kapısını, ihsân sofrasını herkese açmış iken, başkasına nasıl giderim? Kim istedi de vermedi? Kim geldi de, boş döndü? İstemesini bilmezsen, alamazsın. Huzûruna edeple çıkmazsan rahmetine kavuşamazsın!
Akıl isen nemâzı, çün saâdet tâcıdır.
Sen namazı şöyle bil ki, mü'minin mi'râcıdır.
__________________
Asil İnsan İdare Eder, Aciz İnsan Şikayet Eder, Basit İnsan İftira Eder, Dürüst İnsan Sabreder...
Salim58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 05.10.2009, 17:14   #52
altuntas58
Usta Yiğido
 
altuntas58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
altuntas58 Şuan altuntas58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 11.10.2012 21:24

Üyelik Tarihi: 29.08.2006
Yaş: 70
Mesajlar: 38.469
Tecrübe Puanı: 4500 altuntas58 isimli Üye Tecrübe Puan?n?zını Kapatmıştır.
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ




GÖL OLMAK


Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli herşeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Hayatındaki herşeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi. Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.


“Tadı nasıl?” diye soran yaşlı adama öfkeyle:

“Acı” diye cevap verdi. Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:

“Tadı nasıl?”

“Ferahlatıcı” diye cevap verdi genç çırak.

“Tuzun tadını aldın mı?” diye sordu yaşlı adam,

“Hayır” diye cevapladı çırağı. Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi:



“Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey ıstırap veren şeyle ilgili hislerinizi genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.”

__________________
altuntas58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar altuntas58'e Teşekkür Ediyor...
Alt 05.10.2009, 17:21   #53
Salim58
Moderator
 
Salim58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Salim58 Şuan Salim58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır

Üyelik Tarihi: 11.05.2009
Yaş: 57
Mesajlar: 59.381
Tecrübe Puanı: 10 Salim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekannt
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Hayır var
İlham Öyküleri, Murat Çiftkaya

--------------------------------------------------------------------------------

Bir zamanlar Afrika'daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan iitbaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü.
Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi:
-Bunda da bir hayır var!
Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu.
Durumu gören arkadaşı her zamanki her zamanki sözünü söyledi:
-Bunda da bir hayır var!
Kral acı ve öfkeyle bağırdı:
-Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?' Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı.
Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyordu. Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine götürdüler. Ellerini, ayaklarını bağladılar ve köyünz meydanına odun yığdılar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağladılar.
Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın başparmağının olmadığını farkettiler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyordu. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlardı. Bu korkuyla, kralı çözdüler ve salıverdiler. Diğer adamları ise pişirip yediler.
Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlattı.
-Haklıymışsın!' dedi. Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum.Yaptığım çok haksız ve kötü birşeydi.
-Hayır, diye karşılık verdi arkadaşı. Bunda da bir hayır var.
-Ne diyorsun Allah aşkına?diye hayretle bağırdı kral. Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir?

-Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi? Ve sonrasını düşünsene.
__________________
Asil İnsan İdare Eder, Aciz İnsan Şikayet Eder, Basit İnsan İftira Eder, Dürüst İnsan Sabreder...
Salim58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 07.10.2009, 14:57   #54
altuntas58
Usta Yiğido
 
altuntas58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
altuntas58 Şuan altuntas58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 11.10.2012 21:24

Üyelik Tarihi: 29.08.2006
Yaş: 70
Mesajlar: 38.469
Tecrübe Puanı: 4500 altuntas58 isimli Üye Tecrübe Puan?n?zını Kapatmıştır.
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Bir Varmış Bir Yokmuş (delisi İle Gülünün Masalı)
Bir varmış bir yokmuş herşeyin yalan olduğu, tüm insanlığın birbirleriyle sahte ilişkiler kurduğu bir evren varmış. Bu evrende iki arkadaş yaşarmış birisi deli dolu ama yüreği sevgi dolu
(Gülünün Delisi) diğeride onun kadar olmasada olgunluğunuda kaybetmeyecek nitelikte deli sayılabilecek ve sevilmeyi hakeden biriymiş (Delisinin Gülü).

Bu iki kız arkadaşta birbirlerini tanımadan önce hayattan kendilerince çok yara almışlar çok dertlerle uğraşmışlar, birbirlerini tanıdıkça birbirlerini sevdikçe bakmışlar ki hayat güzelleşmeye başlamış, yaralarını sarmaya başlamışlar. Öyle güzel bir dostluk olmuş ki onlarınkisi kıskanılasıymış. Etrafa aldırmadan elele kolkola yürek yüreğe, iki sevgiliden daha öte yalansızca yanlışsızca ve gönülden gezmişler ve yaşamışlar arkadaşlıklarını doyasıya.. Dokuz ay gibi kısa bir sürede öyle çok şey paylaşmışlar ki her an biraradalarmış, birbirlerini iki gün görmeseler üçüncü gün birinden biri ötekinin yanına gidermiş, birbirlerine hep sözler vermişler "ne olursa olsun bizim dostluğumuz bitmeyecek, bağımız kopmayacak" diye..

Herşey çok güzel giderken birbirlerine olan yakınlığın verdiği etkiyle birbirlerine karışma hakkını bulmaya başlamışlar kendilerinde özellikle deli yürekli olan çok fazla karışmaya başlamış gülüne, etrafındaki herkesden kıskanıyormuş hemde hep merak ediyormuş "acaba kimle, eve gittimi, başına bişey gelirmi?" diye.. Hep arıyormuş, iş saatinde olduğunu bile anlayıp anlayış göstereceği yerde saçma sapan tavırlar yapıyormuş ama kendi bile farkına varamıyomruş o an yaptıklarının çünkü çok seviyormuş arkadaşını ve onu kaybetmekten çok korkuyormuş.

Tabi bu durumda artık gülünün canını sıkmaya başlamış, her insan gibi baskılar onu yıpratmış, içindeki sevgiyi köreltmiş köreltmiş yoketmiş adeta ve verdiği sözleri bile hiçe sayarak bu dostluğu hem yüreğinden hem hayatından tek kalemde silmiş.

Peki Deli`ye mi ne olmuş?
Kimi zaman arkadaşının çevresindekilere hakaretler beddualar yağdırararak kimi zaman onlardan bile özür dileyerek kimi zaman arkadaşına mesajlar atarak yada karşısına çıkıp konuşmaya çalışarak kendini anlatmaya, af dilemeye, arkadaşını geri kazanmaya çalışmış ama camdan vazo değil ki o yıpranan, kocaman hemde koskocaman bir kalp sen değiştim dedin diye düzelir mi herşey?

Artık hiç yer yokmuş gülünün hayatında delisine oysa delisi ona dermiş ki öncelerden beri; "ben sensiz yaşayamam, sen gidersen ben ölürüm" ama tüm bunları unutmuş Delisinin Gülü tıpkı yaşananlarıda unuttuğu gibi.. Tıpkı hayallerin gerçekleşebileceğini yada sonsuzluk diye birşey olduğunu da birlikte öğrendiklerini unuttuğu gibi..

Koca bebek ise tek bişey beklemiş (Gülü, ona `koca bebeğim benim` dermiş, `canımın içi` dermiş). Beklediğimi neymiş? İşte delisinin kendi kaleminden okuyalım;

"TARİH 05.09.2009 CUMARTESİ-BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM GÜLÜM
BİLİYORUM SEN HİÇ GERİ DÖNMEYECEĞİNİ SÖYLEDİN AMA HANİ BELKİ İÇİNDE SON DAMLA KIRINTILAR KALMIŞTIR BU ÖLESİ DOSTLUĞUMUZDAN DİYE KALBİMDEN GEÇMİŞTİ AMA SEN BİZ`E ŞANS VERMEDİN HANİ SENİN İÇİN CANIMI VERİRİM DEDİĞİMDE BANA GEREK YOK CANIMIN İÇİ O ZATEN BENDE DERDİN YA..

İŞTE ŞİMDİ O GERÇEKTEN SENDE, O BENDEN SANA SON HATIRA CENNET GÖZLÜM!.."
__________________
altuntas58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar altuntas58'e Teşekkür Ediyor...
Alt 07.10.2009, 15:14   #55
Salim58
Moderator
 
Salim58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Salim58 Şuan Salim58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır

Üyelik Tarihi: 11.05.2009
Yaş: 57
Mesajlar: 59.381
Tecrübe Puanı: 10 Salim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekannt
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Onu Cennet ile müjdeleyin!

Osmân bin Maz'ûn (r.a.) hazretlerinin bir oğlu vefât etdi. Ondan dolayı üzüntüsü çok olup, mahzûn oldu. Evinde oturdu. Evinde bir mescid binâ etdi. Orada ibâdet ederdi.

Resûlullah (s.a.v.) hazretleri işitip, buyurdu ki,

-Onu benim yanıma getirin. Onu Cennet ile müjdeleyin!

Sonra onu, Resûlullahın (s.a.v.) yanına götürdüler.

Resûlullah (s.a.v.) ona buyurdular ki;

- Bil, yâ Osmân ki, muhakkak Cehennemin yedi kapısı vardır. Ve Cennetin sekiz kapısı vardır. Cennet kapılarından her birine gitdiğinde, oğlunu orada görüp, Allahü teâlâdan sana şefâ'at eder hâlde olduğunu görmeğe râzı olmaz mısın!

Osmân bin Maz'ûn 'radıyallahü teâlâ anh',

- Yâ Resûlallah; râzı oldum, dedi.

Süâl edildi ki, yâ Resûlallah!

- Bizim oğullarımız da böyle olur mu?

Buyurdular ki,

- Evet olur, kıyâmete kadar ümmetimden sabr eden ve sevâb istiyen herkese de böyledir!

__________________
Asil İnsan İdare Eder, Aciz İnsan Şikayet Eder, Basit İnsan İftira Eder, Dürüst İnsan Sabreder...
Salim58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 10.10.2009, 11:07   #56
altuntas58
Usta Yiğido
 
altuntas58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
altuntas58 Şuan altuntas58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 11.10.2012 21:24

Üyelik Tarihi: 29.08.2006
Yaş: 70
Mesajlar: 38.469
Tecrübe Puanı: 4500 altuntas58 isimli Üye Tecrübe Puan?n?zını Kapatmıştır.
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

uzaklarda bir yerde çocuğu doğmadan kocası ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın kendisine arkadaş olması açısından dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar.
gelincik kadının yanından biran bile ayrılmaz. hernekadar evcil bir hayvan olmasada oldukça uysaldır. bir kaç ay sonra kadının çocuğu doğar. tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak zorundadır. günler geçer ve birgün kadın birkaç dakikalığına evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kalır. gelincikle bebek evde yanlız kalmışlardır. aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir. gelinciği ve kanlı ağzını görür anne çıldırmışcasına gelinciğe saldırır ve oracıkta öldürür hayvanı. tam o sırada içerden bebek sesi duyulur.. anne odaya yönelir ve odada beşiği beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür.
Einstein nın söylediği gibi rivayet edilen bir söz var: insanlardaki ön yargıyı parçalamak benim atomu parçalamamdan daha zor.
__________________
altuntas58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar altuntas58'e Teşekkür Ediyor...
Alt 10.10.2009, 11:13   #57
Salim58
Moderator
 
Salim58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Salim58 Şuan Salim58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır

Üyelik Tarihi: 11.05.2009
Yaş: 57
Mesajlar: 59.381
Tecrübe Puanı: 10 Salim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekannt
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Birlikte Yemek

Resul-i Ekrem, dostlarıyla birlikte, binek hayvanlarından iner inmez, yüklerini yere koydular, daha sonra bir koyun keserek yemek hazırlamaları için karar aldılar.
Birisi:
- Koyunu ben keserim, dedi.
Diğeri:
- Derisini ben yüzerim,dedi.
Üçüncüsü:
- Etini de ben pişiririm' diye söze katıldı.
Dördüncü:............
Resul-i Ekrem (s.a.s)

- Çölden odunu da, ben toplarım, buyurdu.

Topluluk:
- Ey Allah'ın elçisi, siz zahmet etmeyip sakin bir köşede oturursanız, biz bu işlerin hepsini seve seve yaparız,dediler.
Resul-i Ekrem (s.a.s):
- Evet, yapabileceğinizi biliyorum. Fakat Allah, 'Her hangi bir kulunun, kendi dostları ve arkadaşlarından, özel imtiyazlarla ayrılarak, seçkin bir vaziyette görünmesini sevmez' buyurdu
__________________
Asil İnsan İdare Eder, Aciz İnsan Şikayet Eder, Basit İnsan İftira Eder, Dürüst İnsan Sabreder...
Salim58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 14.10.2009, 13:45   #58
altuntas58
Usta Yiğido
 
altuntas58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
altuntas58 Şuan altuntas58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 11.10.2012 21:24

Üyelik Tarihi: 29.08.2006
Yaş: 70
Mesajlar: 38.469
Tecrübe Puanı: 4500 altuntas58 isimli Üye Tecrübe Puan?n?zını Kapatmıştır.
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Çocukluğumdaki Atatürk


Çocukluğumdaki Atatürk deyince aklıma hep her kasım ayında okula götürdüğümüz kasımpatılar ,bir de okuduğumuz Atatürk şiirleri gelir.
Okulumuzda şiir okuma yarışmaları yapılır,ben de hep birinci olurdum. Bu yüzden tüm önemli günlerde olduğu gibi 10 kasımlarda da şiir okuma görevi bana verilir,ben de sesime etkili bir ifade vermeye çalışarak Atatürk şiirleri okurdum.
Atatürk ü sever miydim?Tabi ki severdim.
Bu anneni,babanı sevmek gibi doğal olarak bize verilmiş veya öğretilmiş bir duyguydu.
O bizi düşmanlardan kurtarmıştı.Cumhuriyeti kurmuştu.Şapka devrimi,harf devrimi falan yapmıştı,vs.
Ama Atatürk’ ü anlamam ve ona her geçen gün artan tartışmasız bir hayranlıkla bağlanmam çok sonraki yıllara dayanır.

Annemler 5 kız kardeş.Anneannem,dedem ve kızları herhalde 1956 larda falan olmalı fotoğrafçıda bir resim çektirmişler.Tüm hanımların başlarında şapkalar ve dudakların da da kopkoyu kırmızı ruj var.Ama hepsinin de ruj rengi aynı.Şimdi düşünüyorum da herhalde 1 adet rujları vardı ve son dakika hepsi dudaklarını onunla boyadılar.
Her biri eski Hollywood filmlerindeki artistler gibi duruyor.Başlarındaki şapkaların hepsi ayrı birer sanat eseri ve kimisi sağa,kimisi de sola yatırarak poz vermişler.
Küçükken ağabeyimle o resme bakıp anneme göstermeden aramızda kıkırdayarak dalga geçtiğimizi hatırlıyorum.
Eski, rengi kahverengiye dönmüş o fotoğrafta en çok garibimize giden ve ilgimizi çeken şey o şapkalar ve formlarıydı.
Şimdilerde annemin tozlu albümleri arasından o resmi bulup baş köşeye koymak isterim.Ülkem nereden nereye .....

İnsanların çarşaf giyerken kılık kıyafet devrimiyle batılılar gibi giyinmeye başladığı öğretilirdi devrimler anlatılırken.Ama siz bir cumhuriyet çocuğuysanız,zaten öyle bir ortama doğmuşsanız o büyük adamın neler yaptığını çocuk kafanızla anlamanız veya içselleştirmeniz pek mümkün olmuyor.Çocuklara bunları anlatmanın başka bir formülü olmalı.

Mesela tüm devrimler ve kurtuluş savaşı bize o yaşlarda çizgi roman olarak anlatılsaydı daha iyi olmaz mıydı?Niye öyle kitaplarımız yoktu bizim?
Hemen itiraz etmeyin şimdi. Aranızda yaşı 30 un üstünde olup ta Zagor,Teksas,Tommiks gibi kitapları okumamış olanlar var mı?
Amerika’ya gelen İngilizlere karşı yerli halkın verdiği mücadele anlatılırdı o kitaplarda. Bazılarında da bir kuzeylilerle güneyliler savaşı vardı ki,biz o kıta neresi,bu neyin savaşı bilmez ,ama çılgınlar gibi okurduk. Teksas kırmızı ceketli İngilizleri öldürdükçe o yaşta yerini bile bilmediğimiz bir ülkede kurtuluş mücadelesi veriliyor ve yerliler kazanıyor diye sevinir dururduk.
İçinde minik aşk hikayeleri bile vardı o kitaplarda.
Hatırlıyorum Tommiks kalenin kumandanının kızını çok beğenirdi.Bir de tabi tüm çocukların ilgisini çekecek hayvanlar vardı o çizgi romanlarda.
Büyülü bir dünyanın içine girerdik aslında kimin ve neyin tarihini okuduğumuzu bilmeden. Kim yazmıştır niye yazmıştır o romanları bilmiyorum. Ama şimdi düşünüyorum da keşke bizim de, bize kendi kurtuluş savaşımızı anlatan ve kahramanı Atatürk olan çizgi romanlarımız olsaydı o yaşlarda. Bir yandan eğlenir bir yandan öğrenirdik ve onu ,yaptıklarını anlayabilmemiz için yaşımızın o kadar büyümesi gerekmezdi.
Evet ,o kuşkusuz hepimizin sevdiği Atatürk’tü.Ama hangimiz o yaşlarda onun dehasını ve yaptıklarının önemini sonradan anladığımız kadar anlayabildik?
Bir insan nasıl hem iyi bir asker,hem iyi bir devlet adamı,hem de bu kadar iyi bir siyasetçi ve diplomat olabilir? İnsanın onun yaptığı şeyleri yapabilmesi için kendi halkını olduğu kadar dünyayı da çok iyi gözlemlemesi gerekir.
Mesela ben hala merak ederim..
Acaba hangi yabancı dilleri konuşuyordu? Hangi ülkelere seyahat etmişti?
İletişim olanaklarının son derece kısıtlı olduğu bir devirde Atatürk nasıl bu derece ileri görüşlü bir vizyon adamı olabilmiş ve bu kadar bilgiyi edinmiştir? Hangi kitapları okumuştur?


Karton film sevmem. Ama yıllar önce seyrettiğim Persepolis isimli karton filmi unutmam mümkün değil.Animasyon veya karton film dalında ödül almış bir çizgi film olduğu için kendimi zorlayarak gitmiştim.
İran’da yaşayan küçük bir kızın ağzından,yıllar içinde Şah dönenimden bugünlere nasıl gelindiği ve onun büyüme sürecinde neler yaşadığı anlatılıyordu. Karakterler o kadar gerçekçiydi ki,bir süre sonra karton falan olduğunu unutup filme dalmıştım.
Seneler boyu Türkiye İran olacak sözlerine itiraz edip hadi canım diye cevap veren ben,sinemadan çıktıktan sonra tüm olaylara bakışım değişmişti ve eyvah bizde de bu oluyor galiba paniği içine girmiştim.
Hala da eğer DVD si varsa herkesin o filmi izlemesini tavsiye ederim.Galiba internetten de indirmek mümkün.


Şimdiki çocukların bizim Tommiks teksaslarımız gibi çizgi romanlar okuduklarını sanmıyorum.Ama hepsi de çizgi film seyrediyorlar değil mi? TV karşısında oturup karton film seyretmeyen çocuk var mı?Hepsi de her gün adı değişen bir yığın kahramana aşık oluyor.

Küçük çocuklar için 4 –5 yaşından itibaren izleyecekleri kahramanı Atatürk olan karton filmler yapılsa fena mı olur?
Lütfen şimdi kimse bana Atatürk’ü masal kahramanı yaparak onu karikatürize etmekten falan bahsetmesin.
Böyle söyleyenlere atamızın şu sözünü hatırlatmak isterim;
‘’Benim naçiz vücudum bir gün toprak olacak ama fikirlerim ilelebet payidar kalacaktır.
Gerçekten de çoğu kez şekle bakarken özü kaçıran bir topluluk olduğumuzu düşünüyorum.Burada önemli olan onun fikirlerini ve neyi niye yaptığını çocuk kafaların anlayabileceği şekilde onlara aktarmaktır.

Mesela onun bir İstikbal göklerdedir sözü vardır ve bu beni ona bağlayan en hayranlık duyduğum sözlerinden biridir.
Sanki ilerde savaşların dipçikle mermiyle değil uçaklarla, uzun menzilli füzelerle olacağını görmüş veya uzay teknolojisinin açacağı çığırı daha o zamandan tahmin etmiştir. TV, cep telefonları,internet gibi günlük yaşamımızı şekillendiren tüm iletişim araçları bir şekilde uydu sistemleri ve uzay teknolojisiyle bağlantılı değil midir?
Nasıl görebilmiştir bunları ta o yıllarda?

Çocuklarla ilgili her devrin kendi dinamikleri olduğu gibi ,ona bağlı da anlatım teknikleri olmalı.

Mesela o karton filmlerde Atatürk’ün göklere bakarak hayaller kurduğunu,uzayda uçan arabaları,ışınlanan insanları falan hayal ettiğini animasyon olarak göstersek ve sonra da gidip bu hayallerle uçak fabrikası kurduğunu anlatsak çocuklar onun nasıl bir vizyon adamı olduğunu daha kolay anlamazlar mı sizce? İstikbal göklerdedir sözünün anlamını çözmek ve ona bin kat hayran olmak için kocaman insanlar olmaları gerekmez o zaman.

Herhalde bu Atatürk’e ait mesajları ve onun yaptıklarını, kumlu bir TV ekranında insanların komik hareketlerle oynadığı o eski siyah beyaz filmleri göstererek anlatmaktan çok daha kolay anlatır bugünün çocuklarına. Atatürk olsaydı tam da böyle anlatırdı kendini o çocuklara eminim.O hep çağının ötesinde bir insandı çünkü.Kendisinin de çocuklara okuma kitaplarından öğretilemeyeceğini çoktan görüp ona göre önlemini almış olurdu.
__________________
altuntas58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar altuntas58'e Teşekkür Ediyor...
Alt 14.10.2009, 14:05   #59
Salim58
Moderator
 
Salim58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Salim58 Şuan Salim58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır

Üyelik Tarihi: 11.05.2009
Yaş: 57
Mesajlar: 59.381
Tecrübe Puanı: 10 Salim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekanntSalim58 ist jedem bekannt
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Hangi Peygamberin Kızısın?



Cemâleddîn-i Aksarâyî hazretleri anlatır:

Tâbiînden Hasan-ı Basrî hazretleri bir gün dergâhta otururken ihtiyar bir kadın gelir ve;
-Efendi hazretleri, benim bir kızım vardı öldü. Hasretine dayanamıyorum. Bana bir duâ öğret de rüyâmda görüp hasretimi gidereyim, der. Hasan-ı Basrî hazretleri gerekeni yaptıktan sonra kadın gider. Fakat kadın, ertesi gün gözleri kan çanağı gibi olduğu hâlde ağlayarak tekrar dergâha gelir. Hasan-ı Basrî hazretleri kadına;
-Niçin ağlıyorsun? diye sorunca kadın;
-Kızımı rüyâda gördüm, ama üzerine katrandan bir elbise giydirmişler cayır cayır yanıyor, cevabını verir.
Hasan-ı Basrî hazretleri ve yanında bulunanlar kendi sonlarının nasıl olacağını düşünerek ağlaşmaya başlarlar.

Aradan bir müddet geçtikten sonra Hasan-ı Basrî hazretleri, rüyâsında kendinin vefât ettiğini ve cennete girdiğini görür. Cennette gezerken muhteşem bir köşk ve önünde bir kadın görür.
O kadına;
-Yavrum sen hangi peygamberin hanımı veya kızısın? diye sorar.
Kadın;
-Efendim ben, bir peygamberin hanımı veya kızı değilim. Geçen gün size gelip de sizden rüyâsında kızını görmek isteyen kadının kızıyım, cevabını verir.
Hasan-ı Basrî hazretleri;
-Kızım annen senin Cehennemde yandığını söylemişti. Hâlbuki sen yüksek makamlardasın. Bu makâma nasıl ulaştın? diye sorar.
Kadın;
-Efendim biz kabir hayâtında beş yüz elli kişi azâb görüyorduk. Bir mümin kabristana gelip on bir İhlâs, on bir Felak, on bir Nâs sûresini okudu. Kabristanda yatan müminlerin ruhlarına bağışladı. Allahü teâlâ bize azâb eden meleğe; “Benim âyetlerim ve adım hürmetine burada bulunan ve azâb görenleri affettim. Onlara azâb etmeyin ve birer makam verin” buyurdu. Onun için bu makâma geldim cevabını verir...”

Netice olarak, ölen yakınlarımızı seviyorsak, onları üzecek kötü amellerden sakınmamız ve onlara dua etmemiz, sadaka vererek, hayır, hasenât yaparak imdatlarına koşmamız lazımdır...
__________________
Asil İnsan İdare Eder, Aciz İnsan Şikayet Eder, Basit İnsan İftira Eder, Dürüst İnsan Sabreder...
Salim58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 08.11.2009, 13:43   #60
altuntas58
Usta Yiğido
 
altuntas58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
altuntas58 Şuan altuntas58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 11.10.2012 21:24

Üyelik Tarihi: 29.08.2006
Yaş: 70
Mesajlar: 38.469
Tecrübe Puanı: 4500 altuntas58 isimli Üye Tecrübe Puan?n?zını Kapatmıştır.
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Cumartesi Geceleri

Cumartesi geceleri böyledir işte... Yorgundur ve herşeyden kaçmak ister..
En fazla yük bu gecededir diye düşünürüm hep!
Öyle ya özeldir cumartesi geceleri.. . Sadece adına adanır! İnsanlar eğlenmeye çalışır, bütün haftanın yorgunluğunu atmaya çalışır! Bu yük ağırdır cumartesi gecesi için! Birşey kötü gitmeye dursun, başlar hemen kendini kasmaya..! Ya beklentiler olmassa? Endişelenir.. Endişelenir..
Benim adım cumartesi gecesidir.. Hakedileni vermem gerekir; diye düşünür düşünür...

Ve "cumartesi" geceleri hep yorgundur...

Yorgundurrrrr yorgundur...



İşte cumartesi kendine bu kadar anlam yüklediğinden beri;
geceler karanlıktır...


Karanlıktırrr karanlıktır
__________________
altuntas58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar altuntas58'e Teşekkür Ediyor...
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 
Seçenekler Arama
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Günün, Ayet ve Hadisi altuntas58 Serbest Dini Konular 19 13.11.2011 17:09
-CUMA SOHBETLERİ- Abdurrahman 58 Dini sohbet 50 28.08.2009 09:50
Peygamber Efendimizin tüm Ramazan boyunca okuduğu dua:)) seva Dualar 0 19.08.2009 18:02
Acıklı bir aşk hikayesi :) gürün_güzeli Hertelden 0 27.06.2008 19:09
Bİr Gelİncİk Hİkayesİ bayatlı kenan58 Arşiv 0 23.05.2008 17:58


WEZ Format +2. ?uan Saat: 08:28.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.