|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
05.06.2008, 13:32 | #1 |
Tecrübeli Yiğido
eyupk Şuan
Son Aktivite: 02.01.2013 09:50
Üyelik Tarihi: 05.04.2007
Yaş: 33
Mesajlar: 330
Tecrübe Puanı: 676
|
Kur'an ve Sünnet'te Ehlibeytin Faziletleri
Kur'an ve Sünnet'te Ehlibeytin Faziletleri
İslamî nassları, yani Kur'an ve hadisleri inceleyen birisi, Kur'an-ı Kerim'de ve Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'in tertemiz sünnetinde, Ehlibeytin seçkin faziletleri ve onlara has menkıbeleri hususunda geçenlerin bir benzerini onlardan başka hiç kimse hakkında bulamaz. Ve şüphesiz Ehlibeyt'in fazileti ve mevkisi hakkındaki rivayetlerin o kadar tahrif edilmesi, saptırılması ve ortadan kaldırılmasına rağmen bu kadar göz alıcı rivayetlerin varlığı, ümmete önderlik etmede ve bu önderliğin sorumluluklarını taşımada açık bir şekilde onların sahip oldukları yüce mevkii göstermektedir. Bize, Ehlibeyt'in fazilet ve menkıbeleri hususunda bu kadar yoğun hacimdeki sarih nasslardan sonra, diğerlerinde olmayan ve sadece Ehlibeyt'in sahip olduğu özelliklere açık bir şekilde işaret eden örneklere değinmekten başka bir şey kalmıyor; biz bu konuyu iki başlık altında inceleyeceğiz: Kur'an-ı Kerim'de Ehlibeyt aleyhisselam'ın Faziletleri Kur'an-ı Kerim, Ehlibeyt'in faziletlerinden ve İslam ümmetinin hayatında onların seçkin konumlarının önemli boyutlarını sunmuş, Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'le her türlü çirkinlikten masum olan Ehlibeyt aleyhimusselam'ın yakınlığını vurgulamıştır. Bunun en bariz örneği herkesin ittifak ettiği Mubahele ve Tathir ayetidir. Allah Teala, Meveddet ayetinde belirtildiği gibi Ehlibeyt aleyhisselam'ı sevmenin ve onlarla dost olmanın önemini vurgulamış ve bunu tüm Müslümanlara farz kılmıştır. Ehlibeyt aleyhisselam'a has olan bir çok fazilet ve menkıbeler vardır ki onların hakkında nazil olan çok sayıda ayetler buna delalet etmektedir; biz bu bölümde onlardan bazılarına değineceğiz: 1- "Kim sana gelen ilimden sonra seninle tartışmaya kalkarsa, de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra dua edelim de, Allah'ın lanetini yalancıların üzerine dileyelim."[1] Bu ayet, Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'le kendilerinin hak üzere olduklarını ve kendi dinlerinin geçerliğini iddia eden Necran Hıristiyanlarının elçileri arasında geçen tartışma üzerine inmiştir. Bu ayetin inişiyle Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih onları mubaheleye (lanetleşmeye) davet etmiş ve sonuçta onların iddasını gırtlaklarına çevirmiş, onları delille susturmuş ve burhanla onlara gâlip gelmiştir; onlar da acılı azaba ve ebedi lanete yakin ettikten sonra Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih ve Ehlibeyt'iyle mubahele etmekten sakınarak bunun karşısında sulh yapmayı ve cizye ödemeyi seçmişlerdir. Bu olay, teferruat ve ayrıntılarını anlatmaya gerek kalmayacak kadar meşhurdur. Tarih, hadis ve tefsir kitaplarında bu olay çok detaylı bir şekilde beyan edilmiştir. Burada önemli olan, Allah Teala'nın bu ayette o yüce makama seçtiği kişilerin kimlerin olduğu ve bu ilahî seçimin medlûllarının beyanıdır. Tefsir, hadis ve tarih kitapları, Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'in Allah'ın emriyle bu ayetin örneklerine seçtiği kişiler, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'dir. Bunlardan başkası bu ayetin kapsamına girmez.[2] Sa'd b. Ebi Vakkas der ki: "De ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım" ayeti nazil olunca Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih Ali'yi, Fatıma'yı, Hasan ve Hüseyin aleyhimusselam'ı çağırdı ve buyurdu ki: "Allah'ım! Bunlar benim Ehlibeyt'imdir."[3] Cabir b. Abdullah'tan şöyle nakledilir: "Kendimiz ve kendiniz"den maksat, Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih ve Ali aleyhisselam'dır; "Oğullarımız"dan maksat Hasan ve Hüseyindir; "Kadınlarımız"dan maksat ise Fatıma'dır.[4] Bunun bir benzeri de Şa'bî'den nakledilmiştir[5]; hatta bunu sahabe ve tabiinden 24 kişiden, muhaddis ve müfessirlerden 52 kişiden fazlası rivayet etmiştir.[6] Zemahşeri bu ayette "oğullar" ve "kadınlar"ın "kendimiz" sözcüğünden önce zikredilmesinin nedenine değinerek diyor ki: Bu iki sözcüğün "kendimiz" sözcüğünden önce zikredilişi, onların yüce mevkiilerini, Allah ve Resulüne yakınlıklarını ve "kendi"nden önde olduğunu bildirmek içindir. Kesâ ehlinin faziletine bundan daha güçlü bir delil olamaz ve yine bu ayet Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'in peygamberliğinin doğruluğuna delalet etmektedir.[7] Bu Ayetin Delaletleri: Birinci Delalet: Mubahele olayının şahsiyetlerini tanıtmak gereksiz ve sebepsiz değil, Allah Teala'nın hadefli seçimdir. Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'e bu seçimin nedeni sorulunca şöyle buyuruyor: "Yeryüzünde Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'den daha üstün kişiler olsaydı, Allah Teala bana onlarla mubahele etmemi emrederdi; fakat bana onlarla mubahele etmemi emretti ve ben onların vasıtasıyla Hıristiyanlara galip geldim." İkinci Delalet: Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'le Ehlibeytinin aleyhisselam arasındaki sürekli yakınlık, çok önemli fikrî, ruhî ve siyasî delaletler taşıyan yüce risalet mazmunundan tabir etmektedir; dolayısıyla, mesele Arap zihniyetinin ürettiği önceki kavrama has değildir; aksine mesele risalet hareketinin gidişatını yerine oturtmak için ilahî iradedir; işte bu gidişatı, sahip olduğu ehliyetle Ehlibeyt aleyhisselam temsil etmektedir. Üçüncü Delalet: Bu ayette geçen Kur'an müfredatının (kendimizi) anlamının köküne inecek olursak, imamet ilkesini ispatlamak için güvenilir bir delil olması bakımından bu ayetin değerini anlayabiliriz. Bu Kur'an müfredatı, Ali aleyhisselam'ın, Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'e has olan ve hangi konumda olursa olsun kendisiyle ortak olamayacağı peygamberlik dışında o hazretin şahsiyeti için cisim bakımından kamil bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. dolayısıyla Hz. Ali aleyhisselam, Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'i hayatında ve ölümünden sonra tam anlamıyla temsil edebilecek tek ve en kamil kişidir.[8] 2- "Allah da onları, o günün şerrinden korumuş, onlar(ın yüzlerin)e parlaklık ve (gönüllerine) sevinç vermiştir. Sabrettiklerinden dolayı onları cennet ve ipekle mükafatlandırmıştır!"[9] Müfessirler ve muhaddisler bu ayetlerin sadece Ehlibeyt aleyhisselam hakkında, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin aleyhisselam'in yiyeceklerini miskin, yetim ve esire sadaka vermeleriyle ilgili olduğunda ittifak etmişlerdir. Kur'an-ı Kerim'in lafzının zahirinden anlaşıldığı üzere Allah Teala onları cennet ve rıdvanla müjdelemektedir.[10] 3- "Allah ve melekleri peygambere salat etmektedir. Ey inananlar! Siz de ona salat edin; içtenlikle selam edin."[11] Allah Teala bu ayette Resulullah'a sallallah'u aleyhi ve âlih salatı gerekli kıldığı gibi onun Ehlibeyt'ine aleyhisselam de gerekli kılmaktadır; bu ise Tathir ayeti ve Meveddet ayetinde gördüğünüz gibi Resulullah'la sallallah'u aleyhi ve âlih onun Ehlibeyt'inin arasındaki yakınlıktan anlaşılmaktadır. İttifak edilen sahih bir hadiste şöyle geçer: Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'a, ey Allah'ın Resul'ü! Sana selam etmeyi biliyoruz; sana nasıl salat edelim? diye sorulduğunda o hazret buyurdu ki: "Şöyle deyin: Allah'ım! İbrahim'e ve Âl-i İbrahim'e salat ettiğin gibi Muhammed'e ve Âl-i Muhammed'e salat eyle; İbrahim ve Âl-i İbrahim'e bereket verdiğin gibi Muhammed'e ve Âl-i Muhammed'e bereket ver; doğrusu sen övülen ve ulusun."[12] Şafiî Resulullah'ın sallallah'u aleyhi ve âlih Ehlibeyt'ine salat etmenin farz oluşu hakkında şöyle demiştir: Ey Resulullah'ın Ehlibeyti! Sizin sevginiz Farz kılınmıştır Allah tarafından indirdiği Kur'an Sizin şanınızın yüceliği hakkında yeter ki şu: Size salat etmeyenin namazı kabul olmaz.[13] 4- "Topluca Allah'ın ipine sımsıkı yapışın."[14] İmam Rıza aleyhisselam, babaları kanalıyla İmam Ali aleyhisselam'dan şöyle nakletmektedir: "Resulullah buyurdu ki: Kurtuluş gemisine binmek, sağlam tutacağa sarılmak ve Allah'ın muhkem ipine yapışmak isteyen; Ali'yi sevsin ve onun evlatlarından olan hidayetçileri izlesin."[15] İmam Cafer Sadık aleyhisselam'dan da "Topluca Allah'ın ipine yapışın; dağılmayın" ayetiyle ilgili olarak "Allah'ın ipi biziz" buyurduğu rivayet edilir.[16] 5- "Ey inananlar! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun."[17] Bu ayet hakkında İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam'dan şöyle nakledilir: "-Yani- Âl-i Muhammed aleyhimusselam'la birlikte olun."[18] Abdullah b. Ömer'den "Allah'tan korkun" ayeti hakkında şöyle rivayet edilir: Allah Teala, Muhammed'in ashabının tümüne Allah'tan korkmalarını emretmiş ve sonra da "doğrularla beraber olun" buyurmuştur; burada doğrulardan, Muhammed ve Ehlibeyt'i kastedilmiştir.[19] 6- "Bilmiyorsanız zikir ehline sorun."[20] İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam'dan şöyle nakledilir: Bu ayet nazil olunca, Ali aleyhisselam buyurdu ki, zikir ehli biziz, ulu ve yüce Allah Kitab'ında bizi kastetmiştir."[21] 7- "Sen, ancak bir uyarıcısın; her toplumun bir yol göstericisi vardır."[22] İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam'dan bu hususta da şöyle rivayet edilmektedir: "Uyarıcı Resulullah'tır sallallah'u aleyhi ve âlih, her zaman bizden insanları Allah'ın peygamberinin getirdiği şeylere hidayet eden bir yol gösterici vardır; Resulullah'dan sonra yol gösterici Ali'dir ve ondan sonra da birbirinden sonra gelen vasilerdir."[23] 8- "Onun te'vilini Allah ve ilimde ileri gidenlerden başka kimse bilmez."[24] İmam Sadık aleyhisselam buyuruyor ki: "İlimde ileri gidenler, Emirulmüminin Ali ve ondan sonraki imamlardır."[25] Kur'an-ı Kerim'de Ali aleyhisselam Ehlibeyt aleyhisselam hakkındaki ayetlere, Emirulmüminin Ali aleyhisselam hakkındaki, o hazretin faziletlerini, mevkisini, özelliklerini, ahlaki güzelliklerini ve ona itaatin farz oluşunu beyan eden çok sayıda ayetler de eklenmektedir; bunların sayısı oldukça fazladır. Ümmetin alimi Abdullah b. Abbas bu hususta şöyle diyor: Kur'an-ı Kerim'de, Ali hakkında inen ayetler hiç kimse hakkında inmemiştir."[26] Ve yine diyor ki: Kur'an-ı Kerim'de nerede "Ey inananlar" tabiri varsa, Ali onların birincisi, başı ve en üstünü olarak yer alır. Allah Teala, Ali'yi hayırla anmayan Muhammed'in ashabını kınamıştır. Bunu, Taberanî ve İbn-i Ebi Hatem, İbn-i Abbas'tan tahriç etmiştir.[27] Ali aleyhisselam hakkında nazil olan ayetlerin çokluğuna dikkatle, Celudî, Taberanî, Ebu Nuaym, Muhammed b. Mumin-i Şirazî, Haskanî, Ebu'l Ferec-i İsfehanî, Hibrî, Merzbanî, Ebu İshak-i Sekafî, Ebu Cafer-i Kummî, Mecaşiî ve Ebu Abdullah Horasanî gibi geçmiş muhaddisler ve müfessirler, Kur'an-ı Kerim'de Ali aleyhisselam hakkında nazil olan ayetler konusunu ele alarak bu dalda kitaplar yazmışlardır.[28] Aşağıda sadece Emirulmüminin Ali aleyhisselam'ın velayeti hususunda nazil olan Kur'an-ı Kerim ayetlerinden bazılarına değiniyoruz: 1- "Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetlerimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı beğendim."[29] Bu ayet Emirulmüminin Ali aleyhisselam'ın velayeti hakkında nazil olmuştur. (Bu ayetin Resulullah'a sallallah'u aleyhi ve âlih veda haccından sonra, Gadir hutbesini okuduğu esnada nazil olduğunu sahih rivayetler net bir şekilde vurgulamaktadır; çeşitli kanallarla bu rivayetin ravilerinin tümünün sıka olduğu ve sahabeden bir çok kişiden rivayet edildiği ispatlanmıştır. Bunların arasında Ali b. Ebutalib aleyhisselam, Abdullah b. Abbas, Ebu Said-i Hudrî, Berra b. Azib, Zeyd b. Erkam, Selman-i Farsî, Ebuzer-i Gaffarî, Ammar b. Yasir, Mikdad b. Esved ve Ebu Hureyre vardır.)[30] Bu konuda şöyle rivayet edilir: Bir gün Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih Gadir-i Hum'da halkı topladı; günlerden Perşembe'ydi. Sonra halkı Ali b. Ebutalib'e -itaate- davet etti. Sonra Ali'nin kolundan tutarak kaldırdı, öyle ki koltu altının beyazlığı görüldü; sonra buyurdu ki: "Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır; Allah'ım! Onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol, ona yardım edene yardım et, yardım etmeyerek yalnız bırakanı yalnız bırak." Sonra henüz insanlar dağılmamıştı ki, "Bu gün sizin için dininizi kemale erdirdim..." ayeti nazil oldu. Bunun üzerine Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih buyurdu ki: "Allah-u Ekber! Din kemale erdirildi; nimet tamamlandı; Allah benim risaletime ve Ali'nin de velayetine razı oldu."[31] Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'in şairi Hessan b. Sabit-i Ensari o hazretten izin aldıktan sonra bu tarihi olayı nurlu kelimelerle kaydetmiş, o hazret izin verdikten sonra şöyle demiştir: Haykırdı peygamberleri Gadir-i Hum'da Sesini herkese duyurduğunda Dedi ki: Kimdir sizin mevlanız, kimdir veliniz Dediler ki: Bu konuda nedir bizim haddimiz Sensin bizim mevlamız, sensin velimiz Bu gün asla sana karşı gelmez dilimiz Sonra dedi ki: Kalk ey Ali; dur ki ayakta İmam ve hâdi olarak beğendim seni benden sonra Ben kimin mevlasıysam Ali velisidir onun Ona gerçek yardımcılar, dostları olun onun Sonra dua etti: Allah'ım! Sev Ali'yi seveni Düşman bil Ali'yi düşman bileni.[32] Emirulmüminin Ali aleyhisselam'ın kasidesinin başlangıcında ise şöyle geçer: Muhammed peygamber kardeşimdir, mislimdir Şehidlerin efendisi Hamza benim amcamdır Devamında da buyuruyor ki: Farzetti size sevgimi benim Gadir-i Hum'da Resul-i Emin Eyvahlar olsun, eyvahlar olsun, eyvah Bana zulümle huzuruna çıkan Rabb'imin[33] 2- "Ey Elçi! Rabb'inden sana indirileni duyur; eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini duyurmamış olursun. Allah seni insanlardan korur."[34] Bu ayet, yukarıdaki ayetin münasebetiyle Emirulmüminin Ali aleyhisselam'ın velayeti hakkında nazil olmuştur. Vahidî, Ebu Said-i Hudri'ye ulaştırdığı senediyle şöyle der: Bu ayet Gadir-i Hum'da Ali b. Ebutalib hakkında nazil olmuştur.[35] Siyutî ve Şevkanî, İbn-i Mesud'dan şöyle rivayet ederler: Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih hayattayken biz, "Ey Elçi! Rabb'inden sana indirileni -Ali'nin müminlerin velisi olduğunu- duyur; eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini duyurmamış olursun. " şeklinde okurduk.[36] 3- "Sizin veliniz, ancak Allah, O'nun Elçisi ve namaz kılıp ve rüku halinde sadaka veren müminlerdir."[37] Bu ayet de Emirulmüminin Ali aleyhisselam'ın velayeti hakkında nazil olmuştur. Tefsir kitaplarından çoğu bu ayetin, namazda rüku halindeyken yüzüğünü sadaka veren İmam Ali b. Ebutalib aleyhisselam hakkında nazil olduğunu vurgulamaktadır.[38] Bu ayetteki veli kelimesinden ilk etapta anlaşılan da emir sahibidir; bu kelimenin bu anlamda kullanılması daha uygundur ve başka anlamda kullanılması uygun olmaz; dolayısıyla, veli kavramı, halkın işinde emir ve yetki sahibi, insanların işlerinde onların kendisinden daha evla ve yetkili olan kişi, yani imam anlamındadır. Bu ayet, net bir şekilde Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'ten sonra Emirulmüminin Ali aleyhisselam'ın imametine delalet etmektedir. Hessan b. Sabit bu hususta şöyle diyor: Ey Eba Hasan! Feda olsun sana canım, ruhum Ve yavaş - hızlı hidayete koşan her kulun Benimle sevgililerin övgüsü olur mu heba?! Övgü Allah yanında olmaz asla heba Rüku halinde sen bağışta bulundun Canlar feda sana , en hayırlı rüku eden oldun! Sonra hakkında, Allah en hayırlı velayeti nazil etti Bunu Şeriatının muhkem ayetlerinde beyan etti.[39] 4- "(Önce) en yakın akrabanı uyar."[40] Tefsir ve tarih kitaplarında bu ayetin nüzul sebebi hakkında şöyle geçer: Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih Abdulmuttalib oğullarını davet ederek onlara yemek yedirdi ve sonra onlara yönelerek buyurdu ki: "Ey Abdulmuttalib oğulları! Vallahi Araplar arasında benim size getirdiğim şeyden daha hayırlısını getiren bir genç tanımıyorum; ben sizin için dünya ve ahiretin hayrını getirdim. Allah Teala, sizi kendisine davet etmemi emretti bana; o halde bu konuda hanginiz benim kardeşim, vasim ve halifem olması için baba yardımda bulunacak?" Fakat oradaki hiç kimse bu daveti kabul etmedi. O sırada Ali aleyhisselam, "Ben" dedi, "ya Resulullah! Bu hususta senin yardımcın olacağım." Bunun üzerine Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih Ali aleyhisselam'ın boynundan tutarak buyurdu ki: "Bu, benim kardeşim, vasim ve sizin aranızda halifemdir; onu dinleyin ve ona itaat edin."[41] Emirulmüminin Ali aleyhisselam hakkında nazil olan ayetler oldukça fazladır; fakat bu kısa kitapçığımızda onların hepsine değinmemiz imkansızdır. Bu konuda daha geniş bilgi edinmek isteyenler bu alanda yazılmış olan kitaplara müracaat etsinler.[42] B- Hadislerde Ehlibeyt'in (aleyhimusselam) Faziletleri Ehlibeyt hakkında nakledilen, onların kendilerine has özelliklerini ve hiç kimseyle ortak olmadıkları faziletlerini beyan eden sahih ve mütevatir hadislerin bir benzeri hiç kimse hakkında rivayet edilmemiştir. Onlar, Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'in hadislerinde net olarak açıklandığı gibi kurtuluş gemileri, hakkın önderleri, doğruluk dilleri, ümmetin güvenceleri, insanların tutunacağı sağlam kulp, dinin direkleri, ilmin kapılarıdır ve... Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'in bu özellik ve sıfatları vurgulaması, onun duygusallığından ve şefkatinden kaynaklanan bir şey değildir; o hazret, bu buyruklarıyla kendisinden sonra ümmetin önderliğinin temellerini atmak istiyor; bunu, hadis naslarının zahirinden çok kolay bir şekilde anlamak mümkündür; örneğin: Resul-i Ekrem sallallah'u aleyhi ve âlih'le Ehlibeyt aleyhisselam'ın yakınlığı, Kur'an-ı Kerim'le Ehlibeyt'in yakınlığı, onlara sarılmanın, onların gidişatını izlemenin gerekliliğinin vurgulanışı, onları sevmenin ve onlara sevgi beslemenin önemle tekit edilişi, onların diğerlerinde olmayan seçkin konumlarının beyan edilişi gibi; nitekim bunu Sekaleyn hadisi, Sefine hadisi, Kesâ hadisi, Menzilet hadisi ve diğer hadislerde görmek mümkündür. Aşağıda, her iki fırka tarafından ittifak edilen bu hadislerden bazılarına değiniyoruz: 1- Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih buyuruyor ki: "Ben sizin aranızda iki paha biçilmez emanet bırakıyorum; bu ikisine sarılacak olursanız benden sonra asla sapmazsınız. Bunlardan birisi diğerinden daha büyüktür. Onlar, gökten yeryüzüne sarkmış sağlam ip olan Allah'ın Kitab'ı ve İtretim Ehlibeyt'imdir. Bu ikisi -Kevser- havuzunun başında bana ulaşıncaya kadar birbirinden ayrılmazlar; benden sonra bunlara nasıl davranacağınıza bakın."[43] 2- Resul-i Ekrem sallallah'u aleyhi ve âlih buyurmuştur ki: "Sizin aranızda Ehlibeyt'imin misali (konumu) Nuh'un gemisi gibidir; ona binen kurtuldu ve ondan ayrılan ise boğuludu."[44] 3- Yine Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih şöyle buyuruyor: "Yıldızlar, yeryüzündekilere boğulmaktan güvencedir. Ehlibeyt'im de ümmetime ihtilafa düşmekten güvencedir; dolayısıyla, Arap kabilesinden birisi Ehlibeyt'ime muhalefet edecek olursa ihtilafa düşer ve İblis'in partisi olur."[45] 4- Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin aleyhimasselam'a hitaben şöyle buyurmuştur: "Ben sizinle savaşanla savaş halindeyim ve sizinle barış içinde olanla barış içerisindeyim."[46] Başka bir lafızda ise şöyledir: "Ben sizinle savaşanla savaş halindeyim ve sizinle barış içerisinde olanla da barış içersindeyim."[47] 5- Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih bir gün Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'le aleyhisselam oturduğu bir sırda buyurmuştur ki: "Allah'ım! Bunlar benim Ehlibeyt'imdir. Allah'ım! Onlarla düşman olana düşman ol; onlarla dost olana dost ol."[48] 6- Resul-i Ekrem sallallah'u aleyhi ve âlih buyurmuştur ki: "Sizin aranızda Ehlibeyt'imin misali İsrail oğullarındaki Hıtta kapısı gibidir; kim o kapıdan içeri girmişse bağışlanmıştır."[49] 7- Yine Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih şöyle buyurmuştur: "Biz Ehlibeytle hiç kimse mukayese edilmez."[50] 8- Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih vasiyetinde şöyle buyuruyor: "Ehlibeytim konusunda sizi Allah'a and veriyorum."[51] 9- Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih buyurmuştur ki: "Kim Ehlibeytim konusunda beni korursa, Allah indinde bir ahit almış olur."[52] 10- Resul-i Ekrem sallallah'u aleyhi ve âlih buyuruyor ki: "Kim ecelinin mübarek olmasını ve Allah Teala'nın, bahşettiği şeyle onu faydalandırmasını istiyorsa, benden sonra Ehlibeytime iyi davransın."[53] 11- Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih buyurmuştur ki: "Ehlibeytim konusunda bana iyi halef olun."[54] 12- Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih buyuruyor ki: "Ehlibeytimin iyiliğini isteyin; yarın ben onlar hakkında sizinle mühaseme (mücadele) edeceğim; ben kimin hasmı (takibi, davacısı) olursam, ona hüccet getireceğim; kendisine hüccet getirdiğim kimse de cehenneme girecek."[55] Emirulmüminin Ali aleyhisselam'nin Faziletleri: Emirulmüminin Ali aleyhisselam hiç kimsenin ulaşamayacağı faziletlere ve hiç kimsnin faziletiyle benzeşmeyen bir makam ve mevkie sahiptir; o, Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'in kardeşi, ona ilk inanan ve onu ilk doğrulayan kişidir. O, Allah ve Resulü'ne insanların en sevimlisi, Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'in vasisi, varisi, seçtiği, veziri, ilim şehrinin kapısı ve Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'ten sonra her müminin velisidir. Hz. Ali aleyhisselam'ın, Allah Teala'nın katındaki yüce mevkisinden açık faziletleri sayılmayacak kadar çoktur; ulema ve muhaddislerden bir çoğu bunları ayrı kitaplarda toplamışlardır.[56] Hakim, kendi senediyle Ahmed b. Hanbel'den şöyle rivayet eder: Ali b. Ebutalib hakkında rivayet edilen faziletler Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'in ashabından hiç kimse hakkında rivayet edilmemiştir.[57] Bunu İbn-i Asakir[58] ve İbn-i Hacer de rivayet etmiştir; İbn-i Hacer der ki: Nesaî ve bir çok kimseler de böyle demişlerdir.[59] İbn-i Ebi'l Hadid diyor ki: Bilin ki, eğer Emirulmüminin Ali aleyhisselam kendisiyle övünüp Allah Teala'nın kendisine verdiği ve ona has kıldığı fesahatıyla menkıbelerini ve faziletlerini saymakta gayret etse ve Arab'ın tüm fasihleri de ona yardım etseler yine de Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'in onun hakkında söylediklerinin onda birine ulaşamazlar.[60] Aşağıda ümmetin diğer fertleri arasından Emirulmüminin Ali aleyhisselam'a has olan bazı faziletlere değiniyoruz: 1- Ali aleyhisselam, Allah yanında insanların en sevimlisidir; bu konuyu meşhur ve mütevatir Tayr (kuş) hadisinden net bir şekilde anlamak mümkündür; biz bu hadisi, kitabımızın ikinci bölümünün ikinci faslında kaynaklarıyla birlikte zikrettik; isteyenler oraya müracaat edebilirler. 2- Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih Hz. Ali aleyhisselam'a hitaben buyurmuştur ki: "Sen bana oranla, Harun'un Musa'ya olan menzilesindesin; fakat benden sonra peygamber yoktur."[61] Kur'an-ı Kerim'in zahirinden anlaşılan şudur: Harun, Hz. Musa aleyhisselam'ın veziri ve kavminde halifesiydi;[62] Emirulmüminin Ali aleyhisselam da Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'e oranla aynı konuma sahipti; bu hadis, İmam Ali aleyhisselam'ın hilafetine açık bir nasstır. 3- Hayber savaşında Bayrak Hadisi, İmam Ali aleyhisselam'ın fetih ve zaferle geri dönüşü, belki de o hazretin faziletlerinin zirvesinde yer almaktadır. Bu hadisin kaynağını, kitabımızın ikinci bölümünün ikinci faslında bir takım kaynaklarla zikrettik; isteyenler oraya müracaat edebilirler. 4- Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih Beraat (Tevbe) suresini tebliğ etmesi için Ebubekr'i Mekke'ye gönderdi. Aradan üç gün geçtikten sonra Ali aleyhisselam'a buyurdu ki: "Ebubekr'e yetişerek onu bana gönder ve Tevbe suresini sen tebliğ et." İmam Ali aleyhisselam, Ebubekr'e yetişip Tevbe süresini ondan alarak Mekke'ye götürdü. Ebubekir, geri dönüp Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'ın huzuruna çıkarak, "Ya Resulullah! Benim hakkımda bir şey mi nazil oldu?" dedi. O hazret, "Hayır" buyurdu "Fakat Tevbe suresini ben veya benden olan bir kişinin tebliğ etmesi emredildi." Başka bir rivayette ise şöyle geçer: "Benden, ben veya benden olan bir kişiden başkasının tebliğ etmemesi emredildi."[63] 5- Taif gününde Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih, Ali aleyhisselam'ı çağırarak fısıldaşmaya başladı; bunun üzerine halk, amcası oğluyla fısıldaşması uzadı, diye söylendiler. Bunun üzerine o hazret buyurdu ki: "Onunla ben fısıldaşmadım, onunla Allah fısıldaştı."[64] 6- Sedd'ul Ebvab (Mescid-un Nebi'ye açılan kapıların kapanması) hadisinde Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih, "Ali'nin kapısı dışında bütün kapıları kapatın" buyurdu. İnsanlar bu konuda dedikodu etmeye başlayınca o hazret buyurdu ki: "Ben, Ali'nin kapısı dışında bu kapıların tümünün kapatılmasıyla görevlendim; bu hususta sizin söyleyeniniz (bazı sözler) söyledi; vallahi ben kapatmadım ve ben açmadım; ancak bana emredildi, ben de o emre uydum."[65] 7- Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih buyurmuştur ki: "Ben ilim şehriyim, Ali de onun kapısıdır; bu şehre girmek isteyen kapıya gelsin."[66] Başka bir rivayette de: "Ben hikmet eviyim, Ali de kapısıdır."[67] 8- Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih şöyle buyurmuştur: "Ali bendendir ve ben de Ali'denim; o, benden sonra bütün müminlerin velisidir."[68] 9- Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih buyurmuştur ki: "Her peygamberin bir vasisi ve varisi vardır; Ali de benim vasim ve varisimdir."[69] 10- Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih buyurmuştur ki: "Kim Ali'yi incitirse ,beni incitmiş olur."[70] Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'in bu açık ve net rivayetleri ve sayısı oldukça fazla olan diğerler rivayetler, Emirulmüminin Ali b. Ebutalib aleyhisselam'in ümmetin diğer fertlerinin en üstünü ve İslam ümmetine önderlik etmeye ve Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'ten sonra onun risaletini taşımaya ehil olduğunu gösteren apaçık delillerdir. -------------------------------------------------------------------------------- [1] - Âl-i İmran, 61. [2] - Bkz. Sahih-i Müslim, c.4: 1871; Sünen-i Tirmizî, c.5, s.225/2999; Mesabih-us Sünne, c.4, s.183/4795; el-Kamil-u fi't Tarih, c.2, s.293; Esbab-un Nüzul -Vahidi-, s.60; Tefsir-ur Razi, c.8, s.81; Tefsir-u Zemahşerî, c.1, s.368; Tefsir-ul Kurtubî, c.4, s.104; Tefsir-u Alusî, c.3, s.188-189; Tefsir-u Nesefî, c.1, s.221; Feth-ul Kadir -Şevkanî-, c.1, s.347; Malim-ut Tenzil -Beğavî-, c.1, s.480; Cami-ul Usul, c.9, s.470/6479 vs. [3] - Müsned-i Ahmet, c.1, s.185; el-Müstedrek-u ala's Sahihayn, c.3, s.150, bu, iki şeyhin şartıyla sahihtir, demiş, Zehebî de bunu sahih bilmiştir. Feth-ul Barî, c.7, s.105; el-İstiyab -İbn-i Abdulbirr-, c.3, s.37; bkz. önceki kaynaklar. [4] - Durr-ul Mensur, c.2, s.38-39. [5] - Esbab-un Nüzul -Vahidi-, s.59. [6] - Bkz. Teşyid-ul Muraciat, c.1, s.344-348. [7] - Tefsir-ul Keşşaf, c.1, s.369-370. [8] - et-Teşeyyu' -Abdullah Ğureyfi-, s.224. [9] - İnsan, 11-12. [10] - Bkz. Tefsir-ur Razi, c.30 s.243; Ruh-ul Meani, c.29, s.157-158; Tefsir-u Keşşaf, c.4, s.670; ; Feth-ul Kadir, -Şevkanî-, c.5, s.349; Mealim-ut Tenzil -Beğavî-, c.5, s.498; Tefsir-i Ebu Suud, c.9, s.73; Tefsir-u Beyzavî, c.2, s.525-526; Tefsir-u Nesefî, c.3, s.628; Esbab-un Nüzul -Vahidî-, s.251; Nur-ul Ebsar, s.102; er-Rıyaz-un Nezire, s.2, s.227; Ruh-ul Beyan -Şeyh İsmail Hakkî-, c.10, s.268. [11] - Ahzab, 56. [12] - Sahih-i Buhari, c.6, s.217/291; Sahih-i Müslim, c.1, s.305/405 ve 406; Sünen-i Tirmizî, c.5, s.359/3220; Sünen-i İbn-i Mâce, c.1, s.293/904; Müsned-i Ahmed, c.5, s.353; Tefsir-ur Razi, c.25, s.227; Mu'cem-us Seğir -Taberanî-, c.1, s.180; Mu'cem-ul Evset -Taberanî-, c.3, s.88/2389 vs. [13] - Savaik-ul Muhrika, s.148. [14] - Âl-i İmran, 103. [15] - Şevahid-ut Tenzil, c.1, s.168/177. [16] - Hasais-ul Vahy-il Mubin, s.183, 15. bölüm; Emali't Tusî, c.1, s.278/51. [17] - Tevbe, 119. [18] - Tercemet-u İmam Ali min Tarih-i Medinet-i Dimaşk, c.2, s.421/930. [19] - Menakıb-ı Âl-i Ebutalib -İbn-i Şehraşub-, c.3, s.111, Beyrut-Dar-ul Ezva basımı, 2. baskı; Tefsir-ul Burhan, c.2, s.865/9. [20] - Nahl, 43; Enbiyâ, 7. [21] - Tefsir-i Taberi, c.14, s.108; Hasais-ul Vahy-il Mubin, s.229, 22. bölüm. [22] - Ra'd, 7. [23] - Usul-u Kâfi, c.1, s.191-192; 2. bölüm (Ehlibeyt İmamları hidayetçilerin tâ kendisidir). [24] - Âl-i İmran, 7. [25] - Usul-u Kâfi, c.1, s.213/3, "İlimde ileri gidenler Ehlibeyt imamlarıdır" babı. [26] - Tarih-ul Hulefa -Siyuti-, s.189, Mekket-ul Mukerreme-Dar-ut Teavon basımı; Nur-ul Ebsar, s.90. [27] - Nur-ul Ebsar, s.87 ve 90; Kifayet-ut Talib, s.139; er-Rıyaz-un Nezire, c.2, s.274; Zehair-ul Ukba, s.389; Mecma-uz Zevaid, c.1, s.317 ve c.9, s.112; TercümetTercemet-i İmam Ali min Tarih-i Medinet-i Dimaşk, c.2, s.428-430/935-939; Şevahid-ut Tenzil, c.1, s.48-54/67-85; Menakıb-i Harezmî, s.188. [28] - Ehlibeyt fi Mektebet-il Arabiyye -Abdulaziz Tabatabaî, s.444-455, Kum-Muesseset-u Âl-i Beyt li İhya-it Turas, 1. baskı; ez-Zeria ila Tesanif-iş Şiâ -Aga Bozorg-i Tahranî, c.19, s.28-29, Kum-Menşurat-i İsmailiyyan; en-Nur-il Muşteal min Kitabin ma Nezele min'el Kur'an fi'l İmam Ali aleyhisselam -Ebu Nuaym-i İsfehanî, s.14-19, Kum-İrşad bakanlığı, 1. baskı. [29] - Mâide, 3. [30] - Bkz. Menhec-un fi'l İntima-il Mezhebî -Üstad Saib Abdulhamid, s.147, Kum-Merkez-ul Gadir, 5. baskı. [31] - Bkz. Menakıb-i Harezmî, s.80, Maketl-i İmam Hüseyin aleyhisselam -Harezmi-, s.47; TercümetTercemet-i İmam Ali aleyhisselam -İbn-i Asakir-, c.2, s.75/577-580; Tarih-u Bağdat, c.8, s.290; Tarih-i Yakubî, c.2, s.43; Şevahid-ut Tenzil, s.157/210-215; Menakıb-i İbn-i Meğazili, s.19; Tezkiret-ul Havas -İbn-i Cevzî-, s.29; Feraid-us Simtayn, c.1, s.315; Durr-ul Mensur -Siyutî-, c.2, s.259; el-İtkan -Siyutî-, c.1, s.75. [32] - el-İrşad -Şeyh Mufid-, c.1, s.177, Kum-Muesseset-u Âl-i Beyt, 1. baskı; Fusul-ul Muhtar -Şeyh Mufid-, s.209 ve 235, Kum-Mektebet-ud Daveri, 4. baskı; el-Emali -Şeyh Saduk-, s.460/3 meclis 84; el-Menakıb -Harezmi-, s.80; Maktel-i İmam Hüseyin aleyhisselam -Harezmi-, s.47; Tezkiret-ul Havas -İbn-i Cevzi-, s.33; Menakıb -İbn-i Şehraşub-, c.3, s.27; Kenz-ul Fevaid -Keracekî-, c.1, s.268, beyrut-Dar'ul Ezvâ; Keşf-ul Gumme -Arbili-, c.1, s.319; A'lam-ul Vera -Tabersi-, c.1, s.262; et-Taraif -İbn-i Tavus-, s.146; Kifayet-ut Talib, s.64; Feraid-us Simtayn, c.1, c.73-74; Allame Eminî bunu el-Gadir adlı eserinde, c.2, s.34'de 38 kanalla tahriç etmiştir. [33] - Kenz-ul Fevaid -Keraceki-, c.1, s.266; Tezkiret-ul Havas -İbn-i Cevzi-, s.102; el-İhticac -Tabersi-, , s.180; Fusul-ul Muhimme -İbn-i Sabbağ-, s.32; Ravzet-ul Vaizin, s.87; Kenz-ul Ummal, c.13, s.112; Muhtasar-u Tarih-i Dimaşk -İbn-i Menzur-, c.18, s.77; Allame Emini, el-Gadir adlı eserinde, c.2, s.25'de bunu 37 kanalla tahriç etmiştir. [34] - Mâide, 67. [35] - Esbab-un Nüzul, s.115. [36] - Durr-ul Mensur, c.2, s.298; Feth-ul Kadir -Şevkani-, c.2, s.60. [37] - Mâide, 55. [38] - Esbab-un Nüzul -Vahidî-, c.3, s.114; Lubab-un Nukul fi Esbab-un Nüzul -Siyutî-, s.81; Tefsir-i İbn-i Suud, c.3, s.52; el-Keşşaf -Zemahşeri-, c.1, s.649; Mealim-ut Tenzil -Beğavî-, c.2, s.272; Cami-ul Usul, Cezri-, c.8, s.664/6515 ve diğer menkıbe ve tefsir kaynakları. [39] - el-Gadir -Allame Emini-, c.2, s.52; yine bu beyitler için bkz. Feraid-us Simtayn, c.1, s.189-190; el-Menakıb -Harezmî-, s.186; Tezkiret-ul Havas -İbn-i Cevzî-, s.15; Kifayet-ut Talib, s.228 ve diğer lafızlarla. [40] - Şuarâ, 214. [41] - Tarih-i Taberi, c.2, s.217; Siret-ul Halebiyye -Ali b. İbrahim-i Halebi Şafiî-, c.1, s.286, Beyrut, Mektebet-ul İslami-Dar-ul İhya-it Turas-il Arabi. Mealim-ut Tenzil -Beğavî-, c.4, s.278; Şerh-u İbn-i Ebi'l Hadid, c.13, s.210; Kenz-ul Ummal, c.13, s.131/36469. [42] - Bkz. Şevahid-ut Tenzil -Hakim Haskanî-, Tefsir-i Hibrî, Hasais-ul Vahy-il Mubin -İbn-i Bitrik-. [43] - Bu hadis, bu şekilde ve diğer lafızlarla anlamı mütevatir olarak şu kaynaklarda tahriç edilmiştir: Sahih-i Müslim, c.4, 1873/2408 ve c.5, s.663/3786 ve 3788; Müstedrek -Hakim-, c.3, s.148; Müsned-i Ahmed, c.3, s.14, 17, 26, 59 ve c.4, s.371 ve c.5, s.182, 189; Fezail-us Sahabe -Ahbed b. Hanbel-, c.2, s.603/1035; Hasais -Nesaî-, s.21; Mesabih-us Sünne, c.c.4, s.185/4800 ve s.190/4816; Mecma-uz Zevaid, c.c.9, s.163-164; Câmi-us Sağir -Siyutî-, c.1, s.244/1608; es-Savaik-ul Muhrika -İbn-i Hacer-, s.75 ve 89; Hasais-ul Kubra -Siyutî-, c.2, s.266; Tefsir-ud Durr-ul Mensur -Siyutî-, c.2, s.60; Tefsir-ur Razi, c.8, s.163; Hilyet-ul Evliya, c.1, s.355; Sünen-i Beyhaki, c.2, s.146 ve c.7, s.30; Usd-ul Gabe, c.2, s.13; Tarih-u Bağdad, c.8, s.442; Mu'cem-ul Kebir -Taberanî-, c.3, s.201/3052 vs. [44] - Müstedrek -Hakim-, c.2, s.266, Câmi-us Sağir -Siyutî-, c.2, s.533/8162; Ruh-ul Meani -Alusî-, c.25, s.32; Tefsir-u İbn-i Kesir, c.c, s.123; Tarih-u Beğdad, c.12, s.91, Hilyet-ul Evliya, c.4, s.306; Savaik-ul Muhrika, s.184 ve 234; Mecma-uz Zevaid, c.9, s.168, Zehair-ul Ukba, s.120, Kifayet-ut Talib, s.378, Nur-ul Ebsar, s.104 vs. [45] - Müstedrek-ul Hakim, c.3, s.149 ve Sahih-u Müstedrek-il Hakim, Hasais-ul Kubra -Siyutî-, c.2, s.266; Fezail-us Sahabe -Ahmed b. Hanbel-, c.3, s.671/1145; es-Savaik-ul Muhrika, s.111 ve 140; Zehair-ul Ukba, s.17; Kenz-ul Ummal, c.12, s.96/34155 ve s.101/34188 ve s.102/34189; Câmi-us Sağir -Siyutî-,c.2, s.680/9313; Mecma-uz Zevaid, c.c.9, s.174; Feyz-ul Kadir, c.6, s.297 vs. [46] - Sünen-i Tirmizî, c.5, s.699/3870; Müstedrek-ul Hakim, c.3, s.149; Sünen-i İbn-i Mâce, c.1, s.52/145; Müsned-i Ahmed, c.c.2, s.142; Usd-ul Gabe, c.7, s.225; Mecma-uz Zevaid, c.9, s.169; Mesabih-us Sünne, c.4, s.190; Savaik-ul Muhrika, s.187; er-Rıyaz-un Nezire, c.3, s.154; Şevahid-ut Tenzil, c.2, s.27; Menakıb-i Harezmî, s.91; Mu'cem-ul Kebir -Taberani-, c.3, s.30/2619; Kenz-ul Ummal, c.6, s.216; Sünen-i İbn-i Habban, c.7, s.102 vs. [47] - Müsned-i Ahmed, c.2, s.442; Müstedrek-u Hakim, c.3, s.161; Tarih-u Bağdad, c.7, s.137; Mu'cem-ul Kebir -Taberani-, c.3, s.31/2621; el-Bidayet-u ve'n Nihaye, c.8, s.36; Siret-u A'lam-in Nübelâ, c.2, s.122 ve 125; Tarih-ul İslam, c.3, s.45 vs. [48] - Tarih-ul Kebir -Buhari-, c.2, s.69-70; Müsned-i Ebi Ye'lâ, c.12, s.383/6951; Mecma-uz Zevaid, c.9, s.166-167 ve demiştir ki: Bunun senedi güzeldir. [49] - Mu'cem-ul Evset -Taberanî-, c.6, s.147/5870, yine Mucem-us Sağir -Taberanî-,c.2, s.22; Savaik-ul Muhrika -İbn-i Hacer-, s.152; Kifayet-ut Talib, s.378; Mecma-uz Zevaid, c.9, s.168 vs. [50] - Firdevs-id Deylemî, c.4, s.283/6838; Zehair-ul Ukba, s.17; Kenz-ul Ummal, c.6, s.218; Kunuz-ul Hakaik -Abdurrauf Menavî-, s.153, Beyrut-Dar-u Kutub-il İlmiyye; Feraid-us Simtayn, c.c.1, s.45. [51] - Mu'cem-ul Kebir, c.5, s.183/5027; Kenz-ul Ummal, c.13, s.640/37619; İhkak-ul Hak -Nurullah Hüseynî Tusterî-, c.9, s.434. [52] - Zehair-ul Ukba, s.18; Yenabi-ul Mevveddet, c.2, s.114/323; İhkak-ul Hakk, c.9, s.418. [53] - Kenz-ul Ummal, c.12, s.99/34171. [54] - Savaik-ul Muhrika, s.150; Mecma-us Sağir, c.1, s.50/302; Mecma-uz Zevaid, c.9, s.163; Yenabi-ul Mecedde, c.1, s.126/62. [55] - Savaik-ul Muhrika, s.150; Zehair-ul Ukba, s.180. [56] - Örneğin: Seyyid Rezi, Hasais'te, İbn-i Meğazilî Menakıb'da, Harezmî Menakıb'da vs. [57] - TercümetTercemet-u İmam Ali min Tarih-i Medinet-i Dimaşk, c.3, s.83/117; Tabakat-u Henabile -Ebu Ye'lâ-, c.1, s.319, Beyrut-Dar-ul Marifet; el-İstiyab, c.3, s.51. [58] - Tehzib-ut Tehzib, c.7, s.339. [59] - Şerh-i İbn-i Ebi'l Hadid, c.9, s.166. [60] - Şerh-i İbn-i Ebi'l Hadid, c.9, s.166. [61] - Sahih-i Buhari, c.5, s.89/202; Sahih-i Müslim, c.4, s.1870/2404; Sünen-i Tirmizî, c.5, s.640/3730; Müstedrek-i Hakim, c.2, s.337; Müsned-i Ahmed, c.1, s.173, 175, 182, 184; Mesabih-us Sünne, c.4, s.170/4762; Câmi-ul Usul, c.8, s.649/6489, 6490, 6491; hemen hemen bütün hadis kaynaklarında bu hadis kaydedilmiştir. [62] - Bkz. Tâhâ suresi, 29-32. ayetler; Furkan suresi, 35. ayet; A'raf suresi, 142. ayet. [63] - Müsned-i Ahmed, c.1, s.3 ve 331; c.3, s.212 ve 283; c.4, s.164 ve 165; Sünen-i Tirmizî, c.5, s.636/3719; Câmi-ul Usul, c.8, s.660/6508; Mecma-uz Zevaid, c.9, s.119; Savaik-ul Muhrika, s.122; Câmi-us Sağir, c.2, s.177/5595; el-Bidayet-u ve'n Nihaye, c.7, s.370; Tefsir-ut Taberî, c.10, s.46 vs. [64] - Sünen-i Tirmizî, c.5, s.639/3726; Mesabih-us Sünne, c.4, s.175/4773; Câmi-ul Usul, c.9, s.6493; er-Rıyaz-un Nezire, c.3, s.170; el-Bidayet-u ve'n Nihaye, c.7, s.369 vs. [65] - Sünen-i Tirmizî, c.5, s.641/2732; Müsned-i Ahmed, c.1, s.331; Feth-ul Bârî, c.7, s.13; Müstedrek, c.3, s.125; Mecma-uz Zevaid, c.9, s.114; er-Rıyaz-un Nezire, c.3, s.158; Câmi-ul Usul, c.8, s.659/6506; el-Bidayet-u ve'n Nihaye, c.c.7, s.355 ve bütün menakıb kitapları. [66] - Müstedrek-u Hakim, c.3, 126-127; Câmi-ul Usul, c.8, s.657/6501; el-Bidayet-u ve'n Nihaye, c.7, s.372; Tarih-u Bağdad, c.11, s.49-50 ve bunun sahih olduğunu ispatlamıştır; Savaik-ul Muhrika, s.122 vs. [67] - Sünen-i Tirmizî, c.5, s.637/3723; Mesabih-us Sünne, c.4, s.174/4772; Câmi-us Sağir, c.1, s.415/2704; el-Bidayet-u ve'n Nihaye, c.7, s.372; Hilyet-ul Evliyâ, c.1, s.64 vs. [68] - Müsned-i Ahmed, c.4, s.439; Sünen-i Tirmizî, c.5, s.632/3712; Hasais-un Nesaî, s.63 ve 75; el-Musannef -İbn-i Ebi Şeybe-, c.7, s.504/58, Beyrut-Dar-ul Fikr basımı, 1. baskı; Mu'cem-ul Kebir -Taberanî-, c.18, s.128/265; Câmi-ul Usul, c.8, s.652/6493. [69] - TercümetTercemet-u İmam Ali min Tarih-i İbn-i Asakir, c.3, s.5/1030 ve 1031; er-Rıyaz-un Nezire, c.3, s.138; Zehair-ul Ukba, s.71; Menakıb-i Harezmî, s.42; el-Firdevs -Deylemi-, c.3, s.336/5009; Menakıb-i İbn-i Meğazilî, s.201/238; Kifayet-ut Talib, s.260. [70] - Müsned-i Ahmed, c.3, 483; Müstedrek-u Hakim, c.3, s.122 ve Sahih-u Müstedrek-i Hakim; Delail-un Nubuvvet -Beyhakî-, c.5, s.395; Câmi-us Sağir, c.2, s.547/8266; Mecma-uz Zevaid, c.9, s.129; el-Bidayet-u ve'n Nihaye, c.7, s.359; er-Rıyaz-un Nezire, c.3, s.121; Savaik-ul Muhrika, s.123 vs. |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|