Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)
Bilim Tarihi-2 - Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar
Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > Serbest Alan > Serbest Kürsü
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Bugünki Mesajlar

Serbest Kürsü Serbest Konular



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 21.03.2016, 15:28   #1
cebe
Tecrübeli Yiğido
NO AVATAR
 
cebe Şuan cebe isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 17.08.2016 15:36

Üyelik Tarihi: 12.01.2009
Mesajlar: 245
Tecrübe Puanı: 603 cebe FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Bilim Tarihi-2

Mitsel Anlatıdan Çıkış: Batı Uygarlığı Sürecinin Başlangıcı

Bir önceki derlemede, modern bilimin temelinde mitsel düşünce olduğunu, ancak, İ.Ö. 600 yıllarında, Eski Yunanistan’da (Grek Uygarlığı)doğanın-yaşamın mitsel anlatımı yerine, duyularla algılanan evrenin tanımlanması/açıklanmasıyla, -sonraları- “bilimsel düşünce“olarak adlandırılan yeni bir düşünce biçimin doğduğunu ve bunu ilk başlatan insanlara da “doğa filozofları” denildiği vurgulamıştım.

Aslında, Yunan kültürü çok tanrılı Hint kültüründen kök alır ve asıl besleyici damarı mitolojidir. Bununla birlikte -tam olarak bilinmeyen nedenlerden dolayı-, İ.Ö.700’lerden itibaren çok gözde olan mitolojik anlatıların açıklayıcılık iddialarından kuşku duymaya, en azından benimsemediklerini ifade etmeye başlarlar ve böylece bilimsel yaklaşımın bu ilk adımını atarlar. Örneğin, onlar artık güneşin tutulmasını ozan Arkhilokhos’un(İ.Ö 680-645) deyişiyle; “öğle başka akşam başka olan“ kaprisleriyle, depremleri de yeryüzünün derinliklerine hapsedilmiş Kiklopların ( efsane yaratıkları) ve Titanların (Yunan tanrılarından önceki Tanrılar: Altın Çağ’da dünyayı yöneten efsane yaratıkları) öfkesiyle açılamamaktadırlar. İlk doğa filozoflarından Thales’in(Miletli Thales, MÖ 624 – MÖ 546)gözlemlere dayalı hesaplamalarla İ.Ö.585’teki ‘güneş tutulması’nı tahmin ederek büyük bir ün kazandığı bilinmektedir.

Zamanla, “Tanrı” kavramı da değişir; o güne kadar öğrendiklerinden farklı bir Tanrı kavramı ortaya çıkmaya başlar. Örneğin, Anadolu'da Ephesos'ta (İmzir’in Selçuklu İlçesi yakınında hala görkemini koruyan antik kent) yaşayan ve doğadaki değişimlerin sürekliliğini vurgulamak içinher şey akar” (yıkandığın suda bir daha yıkanamazsın; yıkandığın su akmıştır, yıkanacağın su artık yeni bir sudur) diyen Herakleitos (İ.Ö. 540-480), "Tanrı gündüz ve gece, yaz ve kış, savaş ve barış, açlık ve tokluktur," demiştir. Herakleitos, burada "Tanrı" sözcüğünü kullanmasına rağmen, kastettiği Tanrı’nın mitolojide geçen Tanrı olmadığı açıktır. Herakleitos için Tanrı -ya da tanrısal olan şey- tüm evreni kapsayan bir şeydir. Tanrı kendini tam da sürekli değişen ve zıtlıklarla dolu olan doğada ortaya koyar. Herakleitos, "Tanrı" yerine çoğu kez Yunanca "logos" sözcüğünü kullanır. "Logos" mantık anlamına gelir. Heraklitos'a göre, insanlar farklı şeyler düşünürler ya da aynı mantığa sahip değillerdir, ancak doğadaki bütün olayları denetleyen bir çeşit "evrensel mantık" olması gerekir. Bu "evrensel mantık" -ya da"doğa yasası"- herkes için geçerli, herkesin uymak zorunda olduğu bir şeydir. Yine de pek çok kişi kendi mantığına göre yaşar, der Herakleitos. Kısacası Herakleitos, doğadaki tüm değişim ve zıtlıkların ortasında bir birlik ya da bütünlük görüyordu. Her şeyin ardındaki bu "şey"e de "Tanrı"ya da "logos" diyordu. (JasteinGaarder:Sofinin Dünyası, s: 44-45. Türkçesi: GlayKutal. Pan Yayıncılık) ( Logos: usa uygun anlamlı söz, Myto(mit): hayali öykü).

Sokrates(İ.Ö.470-399), Atina sitesinin kabul ettiği dini, ahlaki ve politik değerler bütününü sistematik olarak tartışma konu etmiştir. İddialarını, görüştüğü matematikçilerin yaklaşımından aldığı akıl (logos) anlayışına dayandırır. (İ.Ö. 5. yüzyılda Yunanistan’da filozoflar ve matematikçiler var; bunlar birbirleriyle fikir alış verişinde bulunuyorlar. Türkler nerede ve nasıl yaşıyorlardı acaba?) Bu, onun hayatına malolmuştur; 69 yaşında “baldıran suyu” içirilerek idam edildi. (Platon: Sokrates’in Savunması. Türkçesi: Niyazi Berkes. Cumhuriyet Gazetesi Dünya Klasikleri Serisi)

Sokrates’in öğrencisi Platon’un (M.Ö.427-M.Ö. 347), mit kullanımı, mitolojik anlatıları benimsemenin geleneksel biçimlerini alt üst etmiştir. Platon’un öğrencisi Aristoteles(384 –322), Platoncu idealizmden kopar ve ilk kez bir fizik fikrini ortaya atar. Madde ve biçim, güç ve edim kavramlarıyla oynayan, metafizik olarak yeni bir varlık anlayışı üzerinde temellenen bir hareket teorisini yüzyıllar boyunca egemen olacak şekilde benimsetir. Böylece, bütün olarak fiziği, doğa,teoloji, sanat ve politika üzerine bilgiler toplamını düşünmeye çalışan bir düşünceyi uygulamaya koyar. Epikuros (İ.Ö.341-270) Aristoteles’in metafizik temellere dayandırdığı ahlaki ve politik tezlerle karşı kendi fizik anlatımını oluşturur AquinoluTomasso (St. Thomas: 1225-1274) Aristotelesçi bilimin metafiziğini kutsal metinler yönünden yeniden düzenleyerek, bu bilimin itibarını Hıristiyanlığa kazandırmaya çalışır; teolojisini öteki dünyanın akıldışı inancına değil, bu dünyanın somut analizine dayandırmıştır. Platon, Sokrates’in; Aristoteles ise Platon’un öğrencisidir.

Özet olarak, yukarıda değinildiği gibi, Eski Yunanlıların(Greklerin)duygula rın (his düşünce ve davranışlarla ilişkilendirilen, zihinsel ve psikolojik durum) belirlediği mitler-efsaneler dünyasından, yani “maneviyat”tan, duyularla algılanan gerçekler (akıl) dünyasına geçişlerinin nedenleri tam olarak bilinemiyor. Bunda belki de en önemli etken düzenli bir yazı kültürünün olmasıdır. Çünkü, MÖ 700’lere kadar olan süreçte mitler sözlü aktarımlarla yayılıyor iken, MÖ 700’lerden sonra Yunanistan’da yazarlıkla uğraşanlar- mitleri sonraki kuşaklara belletmek-sevdirmek için-onların özelliklerini yazıya geçirmeye başladılar.

Örneğin, Yunanlı ozanlar Homeros (8. veya 9. yüzyıllarda yaşadı) ve Hesiodos(MÖ 8.yüzyıl)tanrılara olan saygılarından dolayı- Yunan tanrılarınının bütün özelliklerini ayrıntılı olarak şiirlerinde betimlemişlerdi. Herodotos (M Ö 484-424), dinsel inancına rağmen, Yunan halkının mitolojiye çok değer vermesinde Homeros’la Hesiodos’un rolü olduğunu ima eder ve onları üstü kapalı eleştirir.

“Onların şiirleridir ki Yunanlılara her bir tanrının adı ile birlikte tanrıların soyağacını vermiş, işlevlerini ve saygınlık derecelerini belirtmiş, görünümlerini betimlemiştir” (Colatte Estin, HeleneLaporte: Yunan ve Roma Mitolojisi,s:88. Türkçesi: Musa Eran. TÜBİTAK


Tanrıların özelliklerinin yazıya geçirilmesi Yunan halkının mitlere daha fazla yönelmelerine etken olmuş olabilir, ancak sonraki kuşaklarda farklı düşüncelerin de doğmasına neden olmuşlardır; mitlere eleştiriler yöneltilmeye başlamıştır. İlk Yunanlı filozoflar, Homeros'un Tanrı öğretisini eleştirdiler, çünkü tanrılar fazlasıyla insan gibiydiler; seviyorlar, aşık oluyorlar, evleniyorlar, aile kuruyorlar, çapkınlık yapıyorlar; düşmanlarına kin güdüyor, dostlarını ödüllendiriyorlardı; üzülüyorlar, kahkahalarla gülüyorlardı. Karılarını başka kadınlar ile aldatıyorlardı. Bu kadınlar, başkasıyla evli ya da bekar olabiliyordu. Örneğin, bütün Yunan tanrılarının babası olan Zeus, yılan, kuş, boğa, aslan vb türlü kılıklara girerek –içlerinde evli kadınlarda olmak üzere-başka kadınlarla cinsel ilişkiye girmiş ve biroğundan çocukları olmuştu. Örneğin, Hera ile evli iken Leto’dan gayrimeşru ikiz çocuğu olur, bunlar Appolon ve Artemis’tir. (Zeus, Hint-Avrupa kökenli ve gün ışığı anlamına gelen bir sözcüktür)(ColatteEstin: Agy,s: 134), Maia ile olan beraberliğinden tanrı Hermes olur, bereket tanrıçası Demeter ile olan işilişkisinden tanrıça Persephone, Semele ile olan beraberliğinden Dionydsos olur. Tanrıçlar Hera, Afrodit ve Athena da Zeus’un başka tanrıçalarla olan gayri-meşru cinsel beraberliklerinden olan kızlarıdır.( ColatteEstin: Agy,s: 102-170).

Tanrıların bu tür özellikllerinin yazıya dökülmesi, o güne kadar sözlü aktarımlara dayanan ve bu nedenle de gözden kaçan ayrıntılar (evlenmeleri, kızmaları, çocuk sahibi olmaları, kin tutmaları, vb), sonraki düşünürlerin tanrılara kuşkuyla yaklaşmalarına ve tanrıları eleştirmelerine neden olmuş olabilir. Hatta, mitlerin eleştirisini yapan ilk filozoflardan biri olan Ksenofanes(M. Ö. 575-490) tanrıların insanların uydurması olduğunu söyler:

"Insanlar kendilerine bakarak tanrıları yaratmışlardır. Tanrıların biz insanlar gibi doğduklarına, bizim gibi vücutları olup bizim gibi giyindiklerine ve konuştuklarına inanmışlardır. Siyah derililere göre tanrılar siyah derili ve basık burunludur; Trakyalılara göre ise mavi gözlü ve sarışın. Ve evet, eğer öküzler, atlar ve aslanlar resim yapabilselerdi, tanrıları öküz, at, aslan gibi çizerlerdi kuşkusuz!". (Jastein Gaarder; Sofi’nin Dünyası, s: 35).

Mitlere karşı çıkmada daha ileri giden filozoflar da vardır. Nitekim, Septikler( Kuşkucular) her şeyden kuşku duyarlar. Örneğini, Pyrhon’a M. Ö 330-270) göre gerçek bilinemez. Epikurosçulara göre mitler, insanların tanrılar karşısındaki korkularını yansıtan ahlaka aykırı, acımasız uydurmalardır. Bunun son noktası, felsefenin kendini dinden bağımsız kılması olmuştur. Plutarkhos(45-125) adlı düşünür, en eski zamanlar için pek yerinde olarak şunu söylemiştir:

“Ozanların ve mitologların yaşadığı uzaklardaki o ülke mucizelerin ve trajik efsanelerin ülkesidir; orada artık hiçbir şey kanıta, hiçbir kesinliğe yer yoktur.”(Colatte Estin: Mitoloji, s: 49.)

Ve böylece mitsel düşünceden bilimsel düşünceye geçiş başladı. Yani, Eski Yunanlılar, düşünce sistemi geliştikçe tanrılarının sayısını ve betimlenmelerini değiştirmişlerdir.

Sonuç olarak, doğa bilimlerinin belirli bir düzeye gelinceye kadar dünyayı açıklamaya çalışan düşünce sitemlerinin metafizik yöntemleri olmaları kuşkusuz tarihi bir zorunluluk olmuştur. Tarım devrimi-demir çağı başlangıcı ile birlikte insanın üretim ve düşüncelere önceki dönemlere göre oldukça artmış, doğa olayları karşısındaki deneyimleri onları bazı genel kavramlar oluşturmalarına zemin hazırlamıştı. Bununla birlikte,fiziki dünyanın kurgulanmasında fizik ötesi ( metafizik) düşüncenin katkısı yadsınamaz.

Filozofların bilimle, felsefeyle ilgilenmeleri, mitleri-tanrıları eleştirmeleri onların inançlarını terk ettikleri anlamına gelmemeli. Homeros’u, Yunan halkının mitlere çok bağlanmasına neden olduğu için -üstü örtük bir şeklide- eleştiren Heredot bile inançlı bir insandır; Yunan tanrılarına saygılıdır. Yine ilk filozoflardan olan ve düşüncenin inançtan( dinden) bağımsız hale gelmesine temel taşı koyanlardan biri olan Thales (M.Ö. 624–M.Ö. 546), “Her şey tanrılarla doludur” diyecek kadar dindar bir insandır. Devletin tanrılarına inanmamakla, yani dinsizlikle suçlanarak ölüme mahkum edilen Sokrates(MÖ 470-399), infazından hemen önce sağlık tanrısı Askleipos’a bir horoz adar:

“ ...soğuma karnına doğru yaklaşmıştı ki, yüzüne örttüğü örtüyü kaldırdı, şu sözler dudaklarından dökülen son sözler oldu: ‘Kriton’ dedi, “ Asklepios’a bir horoz borcumuz var, dostlar ödemeyi unutmasın sakın.”(Platon: Sokrates’in Savunması, s: 29)

Mademki ölüm onu her acısından kurtaracaktır, Sokrates, hekimlik tanrısı Asklepios’a ona öteden beri yapılmakta olan sunu ile şükrediyor(Colette Estin: Mitoloji, s:86). Aristoteles (384 –322), tanrılara saygısından dolayı dünyanın yuvarlak olduğu düşüncesini saçma olarak nitelemiştir.

Kaynaklar:

1. Colatte Estin, HeleneLaporte: Yunan ve Roma Mitolojisi. Türkçesi: Musa Eran. TÜBİTAK

2. Richard S. Westfall: Modern Bilimin Oluşumu. Türkçesi: İsmail Hakkı Duru.TÜBİTAKYayınları.

3. AlexandreKoyre: Bilim Tarihi Yazıları. Türkçesi: Kurtuluş Dinçer. TÜBİTAK Yayınları

4. Cemal Yıldırım: Bilimin Öncüleri. TÜBİTAK Yayınları

5. DomınıqueLcourt: Bilim Felsefesi. Türkçesi: Işık Ergüden. Dost Kültür Kitaplığı

6. Jastein Gaarder: Sofinin Dünyası .Türkçesi: Gülay Kutal. Pan Yayıncılık

7. Platon: Sokrates’in Savunması(Türkçesi: Niyazi Berkes. Cumhuriyet Gazetesi Dünya Klasikleri Serisi.

8. JasteinGaarder:Sofinin Dünyası ( s: 44-45. Türkçesi: Gülay Kutal. Pan Yayıncılık.
cebe isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 4 Kullanıcı cebe'e Teşekkür Ediyor...
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
SİVAS YEREL ETKİNLİKLERİMİZ _DuMaN_58 Organizasyonlar 0 18.03.2012 13:25
Sivas için altınçağ önerileri: kökler ve gelecek! Sivaslilar.Net Anasayfa Haberler 24 15.12.2010 13:24
Tarihi hamam üst düzey katılımla açıldı Sivaslilar.Net Anasayfa Haberler 4 01.11.2010 22:28
GÜRÜN İLÇESİ FOLKLORU gul-i_ahmer Gürün 0 16.09.2008 13:01
BİLİM TARİHİ KRONOLOJİSİ WåñTêd_øØ7 Serbest Kürsü 0 19.06.2008 14:02


WEZ Format +2. ?uan Saat: 07:50.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.