Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)
Böyle büyük tarihi olan millete küçük düşünmek yakışmaz - Sayfa 2 - Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar
Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > Haberler > Anasayfa Haberler
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Bugünki Mesajlar

Anasayfa Haberler Sivas Haberler



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 26.08.2010, 04:07   #11
Alperenlik58
Yeni Yiğido
 
Alperenlik58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Alperenlik58 Şuan Alperenlik58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 09.03.2012 17:21

Üyelik Tarihi: 26.08.2010
Mesajlar: 8
Tecrübe Puanı: 0 Alperenlik58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: Böyle büyük tarihi olan millete küçük düşünmek yakışmaz

Samimiyetsizlige alisik bir Durum'a geldik ne yazikki. Referandum'da Basbakan "Evet" oyu isterken biz Milletimize verdigin imkanlardan dolayi sizlere destek olacagiz, keske sizde bize verdiginiz Sözleri tutsan sayin Basbakan. Ayak bastigin, yani Miting yaptigin yer Sivas, Yigidin bol oldugu yer. Verilen söz tutulur, ama tutulmayan söz unutulmaz bizde. Ve Allah'a sükür suan biz Sivaslilar olarak AKP'ye muhtac degiliz. Yanlis anlasilmasin, Devlet'e ters düsmüyoruz o nu demek istiyorum. Stadimizi ALLAH'in izniyle yine kendi alin terimiz ile gelecek dönemlerde kurariz diye düsünüyorum. Mâlum Anadolu insani ile büyügüp, Anadolu Töresiyle yetismemis birisi Basbakanlik koltuguna oturuncaya kadar bizim bizden baska kimsemiz yok. Referandum'a gelince, bugüne kadar Cete zihniyetleri Anayasayi silah zoruyla degistirip, yikmaya calisti. Bugüne kadar Sol zihniyet yanlis yollardan Anayasayi devirmeye calisti. Diktatörlük zihniyeti "Cunta" veya "postmodern" Darbeler ile Anayasa'nin altini, üstüne getirecekti. Simdi düsünülen zihniyetde en azindan Millet'in karariyla degisilmesi beklenen bir Anayasa var. Insallah AKP Iktidari bu tutumunda Halkin ve Milletin yüzünü kara cikarmaz ve samimi davranir.
__________________
Ülkücüler ipeğe sarılmış çeliktir..
Alperenlik58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Alperenlik58'e Teşekkür Ediyor...
Alt 26.08.2010, 08:02   #12
35gürün58
Yiğido
 
35gürün58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
35gürün58 Şuan 35gürün58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 21.03.2014 15:15

Üyelik Tarihi: 23.12.2005
Mesajlar: 170
Tecrübe Puanı: 689 35gürün58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: Böyle büyük tarihi olan millete küçük düşünmek yakışmaz

Alıntı:
Alperenlik58 Nickli Üyeden Al?nt? Mesajı Göster
Samimiyetsizlige alisik bir Durum'a geldik ne yazikki. Referandum'da Basbakan "Evet" oyu isterken biz Milletimize verdigin imkanlardan dolayi sizlere destek olacagiz, keske sizde bize verdiginiz Sözleri tutsan sayin Basbakan. Ayak bastigin, yani Miting yaptigin yer Sivas, Yigidin bol oldugu yer. Verilen söz tutulur, ama tutulmayan söz unutulmaz bizde. Ve Allah'a sükür suan biz Sivaslilar olarak AKP'ye muhtac degiliz. Yanlis anlasilmasin, Devlet'e ters düsmüyoruz o nu demek istiyorum. Stadimizi ALLAH'in izniyle yine kendi alin terimiz ile gelecek dönemlerde kurariz diye düsünüyorum. Mâlum Anadolu insani ile büyügüp, Anadolu Töresiyle yetismemis birisi Basbakanlik koltuguna oturuncaya kadar bizim bizden baska kimsemiz yok. Referandum'a gelince, bugüne kadar Cete zihniyetleri Anayasayi silah zoruyla degistirip, yikmaya calisti. Bugüne kadar Sol zihniyet yanlis yollardan Anayasayi devirmeye calisti. Diktatörlük zihniyeti "Cunta" veya "postmodern" Darbeler ile Anayasa'nin altini, üstüne getirecekti. Simdi düsünülen zihniyetde en azindan Millet'in karariyla degisilmesi beklenen bir Anayasa var. Insallah AKP Iktidari bu tutumunda Halkin ve Milletin yüzünü kara cikarmaz ve samimi davranir.
--------------------------------------------------------------------------
Büyük insan rahmetlinin resmini görünce onun düşüncelerine atıfla aşağıda bugünkü Yeniçağ gazetesinden Sebahattin Önkibarın yazısını kopya ediyorum..

SEBAHATTİN ÖNKİBAR
AYIP...
Üç bakanlığı reddeden nasıl evet der!
Tayyip Erdoğan zorda, bunun için de ölüleri bile kullanmak gibi şeylere tevessül ediyor. Başbakan önceki gün Sivas’da yaptığı mitingde bu yörede çok sevilen Muhsin Yazıcıoğlu’nun ismini vererek “Yaşasaydı evet derdi” gibi bir cümle kurdu... Vallahi ayıp, nereden biliyorsun evet diyeceğini... Tersine Muhsin Yazıcıoğlu’nu 1978’den beri tanıyan biri olarak çok çok eminim ki rahmetli değil evet demek, hayır için yollara düşerdi. Zira Muhsin Bey, ABD, Barzani ve Öcalan’la anlaşıp BOP’u ihya etmeye çalışan ve Türklük kavramını 36 ayrı etnik gruptan biri olarak gören birinin değirmenine su taşımazdı.. Yahu O Muhsin Bey değil midir AKP kurulurken Tayyip Bey’in, “Bize katıl, üç bakanlık sizin olsun” teklifini elinin tersiyle iten! Böyle biri nasıl evet der, insaf Tayyip Bey!...

GÜNGÖR MENGİ-26.08.2010

Cadı kazanında tombala

Türkiye’nin bütün sorunları üst üste yığıldı ve 12 Eylül’deki referandum teferruat katına iniverdi.
Çok yanlış bir şey bu.

Anayasa düzenlemeleri halktan onay alırsa ülkenin nasıl bir cehenneme döneceğini millete anlatamaz ve referandumu “hayırlı” bir sonuca bağlayamazsak, Cumhuriyet döneminin en büyük talihsizliğini yaşarız.

Yargısı yürütme organı tarafından kontrol altına alınmış bir ülkede adalet de olmaz, demokrasi de...

Yalanlarla dolu bir kampanya yürütüyor iktidar partisi.
Yargı operasyonu dışındaki maddeler için halka gitmeye hiç gerek yoktu.

Muhalefet işin başında “Yargıyı vesayet altına sokacak değişiklik taleplerinizi ayırın paketten, sadece yargı ile ilgili maddeleri halka soralım. Bu işi dürüst ve namuslu bir şekilde bitirelim” dedi.

Göktaşı gibi düşen sorunlar

İktidarın bu öneriyi neden kabul etmediği şimdi daha iyi anlaşılıyor. Çünkü acı ilâcı şekerle kaplamadan yutturmak imkânsız!

AKP biliyordu ki referandum sadece yüksek yargıyı zaptetmeye yönelik amacıyla sınırlı kalsa sandıktan EVET çıkarmak asla mümkün olmaz.

Herkesin gizli gizli dinlendiği, bütün mahkemelerin Silivri’dekilere benzediği bir ülkede kim yaşamak ister? Bu insanlar mazoşist mi?

Gündeme büyük birer göktaşı gibi düşen sorunlar var.
İşte Kürt milliyetçiliğine oynayan örgütler, topluluklar yüzlerini İmralı’ya döndüler, “Demokratik Özerlik” başlığı altında açıkladıkları taleplerle bağımsız Kürt devletinin işaret fişeğini attılar.

Öcalan ve destekçileri bu cesareti, PKK’nın tek yanlı ateşkesinin uyandırdığını düşündükleri memnuniyetten aldılar.

Ateşkesin devletle Öcalan arasında yapılan pazarlığın ürünü olduğuna dair algı, muhalefetin heba edemeyeceği bir “gol şansı”dır. Nitekim DP Genel Başkanı Cindoruk bile “Referandumda evet demek, Öcalan’a evet anlamına gelir” demeye başladı.

Anlaşılıyor ki, ateşkesin referandumda iktidara getireceği oyların daha fazlasını AKP iktidarının bu uğurda katlandığı fedakârlığın büyüklüğü alıp götürecektir.
Başbakan ve arkadaşları umutsuzca “Biz görüşmedik. Hükümet taraf değildir diyaloğa. Devletin çeşitli kurumları, istihbarat örgütleri var” diye savunma yaparak kurtulmaya çalışıyorlar.

Ama insanlar AKP’nin hükümet olarak “milli irade” adına devletin tüm kurumlarını, bağımsız olması gereken yargıyı bile ayırmadan sahiplendiğini unutmuyorlar işte!

Hayırlar az farkla önde

Bağımsız kamuoyu araştırma şirketlerinin son tespitleri referandumda dengenin “hayır”dan yana kırılmaya başladığını gösteriyor.

Şimdi gündeme bir de “Avcı bombası” düştü. Hiç şüphesiz Avcı’nın kitabında yer alan sarsıcı iddialar da iktidarı zora sokacak ve Evet cephesinde hasar yaratacaktır.
Çünkü bu ülkenin muhafazakâr insanlarının AKP’ye sempatileri vardır ama bu inançlı kitle cumhuriyetin kurumlarını tarikatlara, cemaatlere teslim eden, değerlerini din simsarlarına çiğneten bir anlayışı desteklemeye devam etmez.
Bu tip insanlara demokrasi değerlerinin emanet edilemeyeceğini iyi bilir.
Siyasi liderlere, miting meydanlarında sadece referanduma konu olan düzenlemeleri konuşmaları için çağrı yapmak istiyorum ama biliyorum ki hiç faydası olmaz. İster istemez cadı kazanından tombala çekeceğiz.
Tanrı aklımızı korusun, hayırlı bir son ihsan etsin. Amin!

Konu 35gürün58 tarafından (26.08.2010 Saat 08:02 ) değiştirilmiştir.. Sebep: Arka Arkaya Mesajlar Yazdığınızdan Dolayı Flood Önleyici Devreye Girdi. Mesajlar Sistem Tarafından Otomatik Olarak Birleştirilmiştir..
35gürün58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı 35gürün58'e Teşekkür Ediyor...
Alt 26.08.2010, 08:50   #13
ÖnceVatan_58
Usta Yiğido
 
ÖnceVatan_58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
ÖnceVatan_58 Şuan ÖnceVatan_58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 15.07.2012 08:54

Üyelik Tarihi: 03.05.2008
Mesajlar: 3.605
Tecrübe Puanı: 948 ÖnceVatan_58 FAZLA SÖZE GEREK YOKÖnceVatan_58 FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart Cevap: Böyle büyük tarihi olan millete küçük düşünmek yakışmaz

Alıntı:
GurbetsokakLari Nickli Üyeden Al?nt? Mesajı Göster
Basbakan hakli,siz yaniliyorsunuz... bi ümid cok sevdiginiz Inönü´yü kurtarmak icin Bayar´a atiyorsunuz.
Asil büyük operasyon, bombardiman Inönü zamaninda gerceklesmis.Seyyid Riza ele gecirilince geriye sadece Bayar´a "temizleme" isi kalmis.
Inönü hatiralarinda büyük isin kendi iktidari döneminde bitirildigini ,sonrasinda fazla önemli seyler olmadigini anlatiyor. Meclis konuslamari bile ortada...Bunada itiraz etmezsiniz herhalde...

Neyse hangisi olursa olsun, CHP o dönem iktidardi ve katliamci zihniyet hala devam ediyor arada bi kopukluk yok cünkü hala savunabiliyorlar.

Allah islah etsin.
Bakın bu irsi olsa gerek sayın başbakan gibi onun taraftarlarıda hala yanlışta ısrar ediyor, hala ne için evet, ne için hayır dediğini dahi bilmeyenler gibi sizde yanlışta ısrar ediyor ne için evet yada hayır dediğini bilmeyenlerden biri de sizsiniz. Allah sizi islah etsin inşallah

Muharrem İnce'nin sözleri:

“Başbakan dönüyor dolaşıyor 1930’lu yıllara geliyor. Asıl derdi Atatürk’e sataşmak, laf söylemek fakat direkt söylerse olmayacak. İsmet Paşa üzerinden Atatürk’e gönderme yapıyor. İsmet Paşa olmasaydı sen başbakan olabilir miydin, bu ülkede çok partili yaşam olur muydu? Demokrasi olur muydu?”

Başbakan Erdoğan'ın “İsmet Paşa Cumhurbaşkanıydı. Dersim'i CHP bombaladı”

“Be insafsız, be vicdansız, be tarih bilmez, be vefasız. Sen bir kayıkçının oğluydun Kasımpaşa’da. Bu ülkeye çok partili yaşamı getirmeseydi İsmet Paşa, sen kürekleri çekiyordun hala. Güneysu’da çayların dibindeki otları topluyordun. Bak başbakan oldun. Kayseri’de tayyare fabrikasında ustabaşının oğlu Cumhurbaşkanı oldu. Elmalık’tan kamyon şoförünün oğlu milletvekili oldu. Atatürk, İsmet Paşa ve cumhuriyetin kuruluş felsefesine bu kadar saldırmalarını anlayamıyorum doğrusu.”

Kemal Anadol'un sözleri:

"Dersim olayıyla ilgili aslı astarı olmayan açıklamalar yapmakta. CHP´yi güya sıkıştıracağını sanıyor. Halkımızın özellikle genç kuşakların birtakım gerçekleri öğrenmesi lazım. Erdoğan´ın sözlerini cevapsız bırakırsak tarih karşısında suç işleriz. Bir yanlış anlamaya mahal kalmasın diye söylüyorum. `Dersim´i CHP bombaladı. Cumhurbaşkanı kimdi, İsmet İnönü´ dedi. Bu büyük yalanı size teker teker anlatmak istiyorum. Arkadaşlar, Dersim ayaklanması denilen olay, 21 Mart 1937 tarihinde başladı. Olaylar devam ederken Hükümet oraya asker göndermiş, 20 Eylül 1937 tarihinde Başbakan İnönü´ye Atatürk, onun isteği üzerine 1.5 ay izin vermiş. İnönü izne ayrılmış. Bu izinle birlikte Celal Bayar başbakanlığa vekaleten atanmış. Başbakan vekili olarak idari ve siyasi sorumluluk kendisinde. 22 Ekim 1937´de ayaklanma denetim altına alınmış bir bombalama varsa bu arada olmuş. İnönü 21 Ekim´de başbakanlıktan istifa etti. Aynı gün Bayar asaleten başbakan oldu. 15 Kasım´da Seyid Rıza ve altı arkadaşı idam ediliyor. Başbakan Celal Bayar. 10 Kasım 1938 tarihinde Atatürk vefat ediyor. 11 Kasım 1938´de İnönü cumhurbaşkanı oluyor. Dersim 1937´de oluyor, İnönü bir yıl sonra cumhurbaşkanı oluyor. Başbakan gerçekten bu bilgilerden habersizse İnönü´nün 11 Kasım 1938 tarihinde cumhurbaşkanı olduğunu bilmiyorsa ve bunları cehaletten söylüyorsa büyük bir felaketle karşı karşıyayız. Böyle bir başbakan yönetiyor Türkiye´yi. Ancak bildiği halde tarihi gerçekleri yalan söyleyerek değiştirmek istiyorsa felaketin ötesinde bir rezaletle karşı karşıyayız. Bunun beraberliği yok. Spor Toto oynamıyoruz ya biliyor ya bilmiyor. CHP olarak biz tek parti dönemi dahil tüm geçmişimizin onurla arkasında duruyoruz. CHP´yi yerden yere vuran, DP´yi kurarak tahkikat komisyonları kuran Celal Bayar´ı o gün dünyada olmayan bizler savunuyoruz. Adnan Menderes´i de savunuyoruz. Menderes, Özal ve Erdoğan´ın demokrat liderler diye afişleri var. Son gülerde `tarihimize yüzleşelim´ kampanyası var. Ben 1941 doğumluyum. 1937 yılının hesabını veriyoruz. Kılıçdaroğlu o tarihte hiç yoktu benden de küçük.''

Bunlar işkembeden sallamakla olmuyor sayın gurbetsokakları biraz kafanızı yorun araştırın öğrenin tek taraf öğrenmek birşeye şartlanmakla da olmuyor, laf ola beri geleylede olmuyor birazcık vicdan mahkemenizide göreve çağırın "haklıya haklı, yanlışa yanlış muamelesi yapın"

Saygılar
ÖnceVatan_58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı ÖnceVatan_58'e Teşekkür Ediyor...
Alt 26.08.2010, 10:46   #14
KAOS
Usta Yiğido
 
KAOS - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
KAOS Şuan KAOS isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 15.06.2016 13:31

Üyelik Tarihi: 23.01.2008
Yaş: 56
Mesajlar: 926
Tecrübe Puanı: 688 KAOS FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: Böyle büyük tarihi olan millete küçük düşünmek yakışmaz

Ben şu evet diyormuş bu evet diyormuş diye ortalığı velveleye verenlerden vatan haini Orhan Pamuk'un evet oyunu irdelemelerini rica etsek?
KAOS isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 4 Kullanıcı KAOS'e Teşekkür Ediyor...
Alt 26.08.2010, 11:14   #15
ÖnceVatan_58
Usta Yiğido
 
ÖnceVatan_58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
ÖnceVatan_58 Şuan ÖnceVatan_58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 15.07.2012 08:54

Üyelik Tarihi: 03.05.2008
Mesajlar: 3.605
Tecrübe Puanı: 948 ÖnceVatan_58 FAZLA SÖZE GEREK YOKÖnceVatan_58 FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart Cevap: Böyle büyük tarihi olan millete küçük düşünmek yakışmaz

Emperyalizm ve Tarih

Emperyalizm, Türkiye üzerindeki amaçlarına ulaşmak için Atatürk’ün “bağımsızlık” ruhunu ve “çağdaşlaşma” idealini kırmak zorunda olduğunu çok çabuk anlamıştır. Bu nedenle bir taraftan Atatürk’e, diğer taraftan Kurtuluş Savaşı’na ve Türk Devrimi’ne saldırmıştır, saldırmaktadır. Ancak bu saldırıları genelde emperyalistlerin kendileri değil, emperyalistlerin dümen suyuna girmiş olan “yerli işbirlikçiler” üstlenmiştir.
Emperyalizmin en güçlü silahlarından biri “tarih”tir. 19. yüzyılda büyük bir çılgınlıkla doğuyu sömüren emperyalist Avrupa, doğuya yönelik saldırılarına meşruiyet kazandırabilmek için “tarih” ve “arkeoloji” gibi bilimlerden yararlanmıştır. Emperyalist Avrupa, tarih ve arkeolojiyi kullanarak doğudaki eski uygarlıklara (Hititler, Frigler, Etrüskler, Sümerler vb..) sahip çıkmış, böylece bir zamanlar o eski uygarlıkların yaşadığı topraklarda şimdi yaşayan doğuluları (Hintlileri, Türkleri vb.) istilacı olarak adlandırmış, böylece kıyım ve katliamlarını “atalarının eski yurtlarına dönmek” yalanı altında meşrulaştırmaya çalışmıştır. (Sinan Meydan, ATATÜRK VE TÜRKLERİN SAKLI TARİHİ, 2.bs, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2010).
Siyasi amaçlarına ulaşmak için tarihi kullanan emperyalizm, 19. yüzyıldan sonra güdümlü tarihçilere “kurgusal tarih tezleri” icat ettirerek bu tezleri tüm dünyaya “tarihsel gerçekler” diye yutturmuştur.
İşte Türkiye’yi de kendi çıkarları doğrultusunda biçimlendirmek isteyen emperyalizm, Atatürk, bağımsızlık ve çağdaşlaşma gibi değerlerin altını oymak için öteden beri bir takım güdümlü tarihçilerden, akademisyenlerden ve gazetecilerden yararlanmıştır ve yararlanmaktadır. Bunlar arasında özellikle Atatürk’e ve Atatürk devrimlerine düşmanlık besleyen “yobaz” kesimi kullanmak çok kolay olmuştur. Onlar, adeta emperyalizmin “gönüllü askerleri” olarak Atatürk’e, Kurtuluş Savaşı’na ve Türk Devrimi’ne saldırmışlardır.
Asıl “şaşırtıcı” ve “düşündürücü” olan, ülkeyi yönetme iddiasında olan politikacıların da zaman zaman emperyalizmin bu bilinen oyununa gelmeleridir.

BAŞBAKAN CUMHURİYET TARİHİNİ NEDEN ÇARPITIYOR?
Artık çocuklarınıza “tarihi” zayıf diye sakın kızmayın! “Geçmişini bilmeyen geleceği anlayamaz” türünden sözler de söylemeyin! Hatta elinde tarihle ilgili bir kitap görürseniz derhal elinden alın! Çünkü çocuğunuzun tarih okuyarak zamanını boşa harcamasına hiç gerek yok! Nasıl olsa hiç tarih bilmeden bu ülkede Başbakan bile olunabiliyor!
Bakın, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a! O da tarih bilmiyor, ama koskoca başbakan olmuş! Bir yerlerden duyduğu tarihi bilgileri, belgesi varmış yokmuş hiç umurunda olmadan işine gelecek biçimde yorumlayıp bağıra çağıra anlatıyor halka! Onu dinleyen halk da “Vay be adama bak, alim gibi, ne güzel de anlatıyor geçmişi…” diye basıyor alkışı….
O zaman ne gerek var tarihe!
AKP iktidar olduğundan beri Başbakan Tayyip Erdoğan, sıkça tarihten yararlanmaya çalışıyor. Evet, başarılı siyasetçilerin tarihten yararlanmaları çok doğaldır. Ama tarihten yararlanabilmek için iyi tarih bilmek, bu da yetmez, bir tarih bilincine sahip olmak gerekir. Bizim tarihimizde bunun en güzel örneğini veren kişi tartışmasız Atatürk’tür. “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir, yazan yapana sadık olmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtan bir hal alır” diyen Atatürk, adeta bir bilim insanı gibi ilk gençliğinden ölünceye kadar tarih konusunda kitaplar okumuştur. Atatürk’ün okuduğu 5000’e yakın kitabın büyük bir çoğunluğu Türk ve dünya tarihiyle ilgilidir. Atatürk, bu derin tarih bilgisinden ve bilincinden hem Kurtuluş Savaşı sırasında hem de devrimler sürecinde yararlanmıştır. Bu da yetmemiş, 1930’larda bir tarih tezi ve bu tarih tezini destekleyen bir de dil tezi geliştirerek, bu tezlerin araştırılması için Tarih ve Dil Kurumlarını kurdurmuş, Tarih ve Dil Kurultayları düzenletmiştir.
Ancak bugün, o Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin başbakanı olan Tayyip Erdoğan, ne iyi bir tarih bilgisine ne de iyi bir tarih bilincine sahiptir. Buna rağmen sıkça tarihi göndermeler yaparak siyasi rakiplerini sıkıştırmaya çalışmaktadır. Başbakanın bu “tarih göndermeleri” içinde ciddi bilgi yanlışları ve çarpıtmalar, hatta yalanlar göze çarpmaktadır. Üstelik bu yanlışlar, çarpıtmalar ve yalanlar sıradan bir lise öğrencisinin bile kolayca yakalayacağı türdendir.
2002’den bugüne Başbakan Tayyip Erdoğan, birçok tarih “yanlışına” ve “çarpıtmasına” imza atmıştır. Burada bunların hepsine girecek değilim, ancak güncel olması açısından Başbakanın en son tarih yanlışlarına ve çarpıtmalarına değineceğim:
Başbakan Tayyip Erdoğan, 14 Ağustos 2010 cumartesi günü Sakarya mitinginde konuşurken, CHP’yi kötülemek için 1937-38 yıllarındaki Dersim (Tunceli) isyanlarına değindi ve “Vergi vermediler diye Dersim Köylerini CHP bombaladı. O zamanki cumhurbaşkanının emriyle… Kimdi? İsmet İnönü CHP’nin başındaydı. 20 bin, 30 bin, 40 bin, 50 bin kişinin yargısız infaz edildiği söylenir. İnsaf ya!” dedi.
Bu kısa konuşmada iç içe geçmiş birçok yanlış ve çarpıtma vardır:
1. 1937 yılının 21 Mart’ında Dersim’deki bazı aşiretler isyan için harekete geçtiğinde Türkiye’nin cumhurbaşkanı İsmet İnönü değil Mustafa Kemal Atatürk’tür…
2. Başbakan Tayyip Erdoğan, Dersim isyanı çıktığında CHP’nin başında İsmet İnönü’nün olduğunu söyledi. Bu da kısmen yanlıştır. Çünkü CHP’nin lideri İsmet İnönü olsa da Atatürk; 10 Kasım 1938′de ölünceye kadar CHP’nin doğal lideridir.
3. Dersim’deki Kürtçü/Kürdistancı ayaklanma, Başbakanın iddia ettiği gibi CHP’ye karşı değil Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı bir ayaklanmadır. Yani isyancıların hedefinde CHP değil, o sıralar devrimlerle Türkiye’yi ağalardan, aşiret reislerinden, şeyhlerden, seyitlerden kurtarmaya çalışan Türk devleti vardır. İki kez patlak veren bu isyanları bastıran da CHP değil, 1937′deki İnönü hükümeti ve 1938′deki Celal Bayar hükümetidir.
4. Dersim’de devlete silah çeken isyancıların tepelenmesine ilişkin karar, 4 Mayıs 1937 tarihli gizli Bakanlar Kurulu toplantısında alınmıştır. Bu toplantıda masanın bir tarafında Atatürk, bir tarafında da dini bütün Mareşal Fevzi Çakmak oturmaktadır. Projenin sert biçimde uygulanmasını isteyen ismin, Atatürk ve İnönü değil, Mareşal Çakmak olduğunu; onun 1930 yılında bu bölge ile ilgili olarak hazırladığı rapor açıkça göstermektedir.
5. Başbakan, Dersim isyanının şiddetli bir şekilde bastırılmasından İsmet İnönü’yü sorumlu tutmaktadır. Oysa ki, Dersim isyanın şiddetli bir biçimde bastırılmasında Celal Bayar’ın rolü çok daha büyüktür. Bu Celal Bayar da bilindiği gibi kısa bir süre sonra CHP’den ayrılarak Başbakanın çok sevdiği DP’nin kurucuları arasında yer almıştır. Yani Dersim de eğer bir şiddet uygulandıysa bunun tek sorumlusu CHP’li İsmet İnönü değildir; DP’li Celal Bayar’ın da en az İsmet İnönü kadar sorumluluğu vardır. Ama Başbakan nedense Celal Bayar ve DP bağlantısını unutmaktadır!
6. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Vergi vermediler diye Dersim Köylerini CHP bombaladı” diyerek isyanın nedenini sadece vergi konusuna dayandırmaktadır ki bu tamamen çarpıtmadır. Bölge Valisi General Abdullah Alpdoğan, aşiret reislerine 1936′da haber yollayıp silahlarını teslim etmelerini istediğinde onlar devlete şu şartları ileri sürmüşlerdir: “İçimize karakollar yapmayacaksınız.Köprü-yol yapmayacaksınız, Yeniden nahiye ve ilçe merkezleri oluşturmayacaksınız.Silahlarımıza dokunmayacaksınız.Vergimizi de pazarlık usulüyle vereceğiz.” Yani operasyonun tek nedeni vergi vermemek değildir.
7. Başbakan Tayyip Erdoğan, Dersim’e yapılan operasyonda ölenlerin sayısını, hiçbir belgeye dayanmadan “20 bin, 30 bin, 40 bin, 50 bin kişinin yargısız infaz edildiği söylenir. İnsaf ya!” biçiminde tarih biliminin asla kabul etmeyeceği bir gayri ciddilikte ifade etmiştir. Burada zincirleme birkaç yanlış, çarpıtma, hatta yalan vardır. 1. Öldürülenlerin “yargısız infaz” edildikleri yargısı, subjektif bir yargıdır; yani yorumdur. Olayın nedenleri, gelişimi ve sonucu etraflıca incelendiğinde Dersim’de ölenlerin tamamının “yargısız infaz edildikleri” gibi bir sonuç çıkarmak imkansızdır.2. Ölenlerin oranı 20 binden başlayıp 50 bine kadar çıkmış… 20 binle 50 bin arasında çok ciddi bir fark vardır. Bu rakamlar bile Başbakanın elinde bu konuda resmi rakamlar olmadığının en açık kanıtıdır. Başbakanın 20 binden başlayıp 50 bine kadar çıkması, olayı abartma eğiliminde olduğunun göstergesidir. 3. Başbakanın cümlesinin sonu “…kişinin yargısız infaz edildiği söylenir. İnsaf ya!” biçiminde bitmektedir. Yani koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, elinde belge olmadan adeta kahve sohbetlerinde duyduklarına dayanarak tarihi bir olay hakkında yorum yapmaktadır. Bu, çok gayri ciddi bir tavırdır.
Tabii bu durumda insanın aklına, Başbakanın tarih hocaları kimler? Ya da Başbakanı Cumhuriyet tarihi yalanlarıyla kandıranlar kimler? sorusu geliyor?
İŞTE BAŞBAKANI TARİH HOCALARI
Emperyalizmin güdümündeki “yobaz” , “liboş” ve “II. Cumhuriyetçi” tayfa, Türkiye’de “Resmi tarih yalan söylüyor” diyerek, önce insanları bildiklerinin “yalan” olduğuna inandırmakta, daha sonra da şüphe içindeki insanlara, “Bu yalanları düzeltiyoruz” diyerek kurgusal bir tarih yazmaktadırlar. Asıl yalan olan, bu yobaz, liboş, II. Cumhuriyetçi tayfanın yazdığı kurgusal tarihtir. Bunlar kelimenin tam anlamıyla Cumhuriyet tarihi yalanlarıdır.
Evet! Resmi tarih de zaman zaman yalan söylemiştir. Ancak bu yalanlar hiçbir zaman emperyalizmin güdümündeki Cumhuriyet tarihi yalancılarının yalanları boyutunda “kuyruklu yalanlar” değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “yakın tarihle ilgili açıklamaları” onun da Cumhuriyet tarihi yalanlarından çok fazla etkilendiğini göstermektedir.
Özellikle Türkiye’nin ABD ve AB emperyalizmi çerçevesinde yeniden biçimlendirilmeye çalışıldığı bu günlerde Cumhuriyet tarihi yalancılarını ve söyledikleri yalanları bilmek hayati önem taşımaktadır.
Cumhuriyet tarihi yalancıları, 1930’lardan beri bıkıp usanmadan “yalandan kim ölmüş” misali sürekli yalan üretmektedirler.
İşte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı da derinden etkiledikleri anlaşılan belli başlı Cumhuriyet tarihi yalancıları:
1. Mevlanzade Rıfat: I. Dünya Savaşı sonrasında Türk ordusuna ağır hakaretler eden ve bu yüzden Atatürk tarafından ağır şekilde eleştirilen Mevlanzade Rıfat, 1929 yılında Halep’te basılan ve 1933 yılında da Türkiye’de yayımlanan “Türkiye İnkılabı’nın İç Yüzü” adlı kitabında söze “yakın tarih yalan söylüyor!” diye başlayarak Cumhuriyet tarihini alt üst etmiştir! Atatürk’e ve çağdaş cumhuriyete düşmanlıkla kaleme alınmış bu kitapta gerçekler tersine çevrilmiştir. Örneğin, Mevlanzade’ye göre Kurtuluş Savaşı’nı Atatürk değil Vahdettin başlatmıştır! Bugünkü Cumhuriyet tarihi yalancılarının “ağababası” odur.
2. Rıza Nur: Atatürk’ün 1927 yılında yazdığı Nutuk’ta Arnavutluk isyanından dolayı eleştirdiği Rıza Nur, daha sonra yurt dışındayken kaleme alıp Atatürk’ün ölümünden sonra yayınlanmasını istediği “Hayat ve Hatıratım” adlı kitabında akla hayale gelmeyecek yalanlar ve iftiralarla Atatürk’e saldırmıştır. Örneğin, ona göre Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım bir genelev kadınıdır! Atatürk’ün babası ise belli değildir; “Atatürk, soyu sopu belli olmayan bir Makedonyalıdır!” Bu kitabı inceleyen uzman psikiyatrisiler, Rıza Nur’un ruh sağlığının çok bozuk olduğu ve akli dengesinin yerinde olmadığı sonucuna varmışlardır. (Bkz. Turgut Özakman, Dr. Rıza Nur Dosyası, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1995).
3. Said-i Nursi: 5. Şua'da Atatürk’e “deccal” ve “süfyan” diyen ve Atatürk devrimlerine karşı çıkan Nursi, Kurtuluş Savaşı’nın onurunun Atatürk’e değil Mehmetçiğe ait olduğunu belirterek, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki rolünü küçültmek hatta yok etmek için çok şeyler yazıp söylemiştir.
4. Kazım Karabekir: Kurtuluş Savaşı’nın birincil kadrosu içinde yer alan ve özellikle Doğu zaferinin kazanılmasında başrolü oynayan Kazım Karabekir Paşa, daha Kurtuluş Savaşı yıllarından itibaren Atatürk’le karşı karşıya gelmiş, özellikle Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’le yollarını tamamen ayırmış ve Atatürk’ün 1923’te kurduğu Halk Partisi’ne karşı 1924’te Türkiye’nin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurmuştur. Atatürk devrimlerinin neredeyse tamamına cephe alan Karabekir, 1925’de Şeyh Sait isyanıyla Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılması, ardından İzmir Suikastı’yla ilişkilendirilerek İstiklal Mahkemelerinde yargılanması, daha sonra da 1927 yılında Atatürk’ün Nutuk’unda ağır eleştirilere maruz kalması üzerine kaleme sarılarak Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki rolünü azaltan, buna karşı kendi rolünü arttıran kitaplar ve yazılar yazmıştır. Karabekir’in, “İstiklal Harbimizin Esasları” ve “İstiklal Harbimiz” adlı kitapları –Cumhuriyet tarihiyle ilgili önemli gerçekleri de barındırmasına rağmen- özellikle Atatürk’ün Cumhuriyet tarihindeki rolünü büyük oranda çarpıtarak verdiğinden, çok dikkatle okunmalıdır. Örneğin, Karabekir Paşa, bu kitaplarında “Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı istemiyordu, onu ben ikna ettim!” ve “Atatürk dinsiz ve namussuz olmamızı istiyordu!” bile diyebilmiştir. İsmet İnönü’ye ağzına geleni söyleyen Başbakanın hiç Kazım Karabekir’e yönelik bir eleştirisini duydunuz mu?
5. Necip Fazıl: Ünlü şair Necip Fazıl Kısakürek, “Vahidüddin” ve “Büyük Vatan Dostu Sultan Vahidüddin” adlı kitaplarında, konuşmalarında ve yazılarında, bir taraftan Kurtuluş Savaşı’nı küçültmeye çalışırken, diğer taraftan bu savaşın başlamasında ve kazanılmasında Atatürk’ten çok Vahdettin’in etkili olduğu yalanını söylemiştir. Şair Necip Fazıl, sonradan kazandığı İslami kimliğini güçlendirmek amacıyla olsa gerek, kaçak halife-padişah Vahdettin’e sahip çıkarak, onu aklamaya çalışarak kendince “Bir Müslümanı, bir Halifeyi korumuştur!” Ancak bunu yaparken, bir Müslümana yakışmayacak biçimde belge uydurmaktan ve açık gerçekleri çarpıtmaktan çekinmemiştir. Başbakanın Necip Fazıl’dan sıkça alıntılar yapması, onun Necip Fazıl’dan fazlaca etkilindekini göstermektedir.
6. Kadir Mısıroğlu: Atatürk devrimlerine karşı olduğundan ara sıra Şapka devrimine tepki olsun diye “fes” giyen Mısıroğlu, “Lozan Zafer mi Hezimet mi?”, “Osmanoğullarının Dramı”, “Sarıklı Mücahitler”, “Geçmişi ve Geleceği İle Hilafet” adlı kitaplarında, yazılarında ve konuşmalarında Atatürk’e, Kurtuluş Savaşı’na ve Türk Devrimi’ne “küfredercesine” saldırmıştır. Bunu yaparken de bilinen bütün yakın tarihi tersyüz etmiş, örneğin, Kurtuluş Savaşı’nın aslında çok önemsiz bir mücadele olduğunu, I. İnönü ve Dumlupınar Meydan Muharebeleri’nin aslında olmadığını, Büyük Taarruz sonrasında Mustafa Kemal’in İzmir’e nasıl geldiğini bile bilmediğini, Vahdettin’in bir kahraman, Lozan’ın ise bir hezimet olduğunu söyleyebilmiştir. Onun tarihi belgeleri çarpıtırken ortaya koyduğu soğukkanlılık cidden etkileyicidir! Yakın tarihe hakim olmayan biri, özellikle onu dinlerken kolayca bildiklerini sorgular hale gelebilir. Özetle Mısıroğlu, yaşayan en büyük Cumhuriyet tarihi yalancılarından biridir.
7. Fikret Başkaya: Solcu Cumhuriyet tarihi yalancılarının ekolü Fikret Başkaya’dır. Onun, “Paradigmanın İflası” adlı kitabı, Kemalizmi, “Burjuva devrimi” diye tanımlayan Marksist dönmesi ve faşist Kürt kesimin başucu kitabıdır. Onun en popüler yalanı, “Kurtuluş Savaşı’nın antiemperyalist bir mücadele olmadığı; tam tersine Kürtleri ezen emperyalist bir mücadele olduğu” yalanıdır. Özellikle, Atatürk’ü ve Cumhuriyeti Kürtlerle kavgalı gösterme modasını başlatan odur.
8. Abdurrahman Dilipak: Daha çok gazeteci kimliğiyle tanınan yazar Abdurrahman Dilipak romantik üslubuyla çok ciddi Cumhuriyet tarihi yalanlarına imza atmıştır. Onun yöntemi diğer Cumhuriyet tarihi yalancılarından biraz daha farklıdır; çünkü o belgeleri çarpıtmaktan çok, hiç belge kullanmamaktan yanadır. “Arşivler kapalı! Dedemden duydum!” diyerek, mantıksal çıkarımlarla ve dini duygularla yakın tarihi yeniden yazmış, yalanda sınır tanımamıştır. Dilipak’ın, “Cumhuriyete Giden Yol” veBir Başka Açıdan Kemalizm” adlı kitapları Cumhuriyet tarihi yalanları klasiklerindendir.
9. Prof. İdris Küçükömer: iktisatçı kökenli düşünürlerden biridir. Türkiye'de sağ ve sol kavramlarının ters oturduğunu, CHP'nin aslında sağ bir parti olduğunu iddia ederek ünlenmiştir. 1960 sonrasında Yön'de yazdığı yazılarla tanınmıştır. Ant dergisindeki yazıları tartışma yaratmıştır. Milliyet gazetesindeki açık oturumlarda dönemin yerleşik yargılarını sorgulamıştır. Sonra 1973'de on yıllık bir suskunluğa bürünmüş ve daha sonra Yeni Gündem yazılarıyla tekrar ortaya çıkmıştır. Küçükömer'in ileri sürdüğü en önemli görüş, Türkiye’de devletin despotik niteliğinin sivil toplumun gelişmesi önündeki en büyük engellerden biri olduğudur. Başta Sencer Divitoğlu ve Selahattin Hilav gibi bazı aydınlarla birlikte Türkiye'nin toplumsal tarihine ilişkin çözümlemelerinde Asya Tip Üretim Tarzı kuramını gündeme getirmiştir. Türkiye’nin bugünkü sorunlarının kökeninde Cumhuriyeti ve Cumhuriyetin kuruluş felsefesini görmüştür. Kurtuluş Savaşı’nın antiemperyalist bir mücadele olmadığını ileri sürmüştür. “Düzenin Yabancılaşması”, “Batılılaşma” ve “Türkiye Üstüne Tartışmalar” adlı kitaplarında Kurtuluş Savaşı’nı, Cumhuriyeti, Türk Devrimi’ni alabildiğince eleştirmiştir. En Önemli Cumhuriyet tarihi yalanlarından biri “DP’ye oy verenlerin Solun gerçek tabanı olduğudur.” Küçükömer’in tezlerine cevap vermek için Doğan Avcıoğlu, dört ciltlik “Milli Kurtuluş Tarihi”ni yazmıştır. Sürekli DP’den övgüyle söz eden ve DP’nin “demokrasi yıldızı” olduğunu iddia eden Başbakan Tayyip Erdoğan, Küçükömer’den çok fazla etkilenmişe benzemektedir.
10. Prof. Atilla Yayla: Kendisini “liberal” olarak tanımlayan Atilla Yayla, adeta kafayı Atatürk’e ve Kemalizme takmıştır. “Kemalizm, ilerlemeden çok gerilemeye tekabül etmektedir.Kemalizm olmasaydı Türkiye medenileşemezdi’ deniliyor. İlerleyen yıllarda bizlere neden her yerde bu adamın heykelleri ve fotoğrafları var diye soracaklar. Üstünü örtemezsiniz, bu eninde sonunda tartışılacaktır…” diyen Prof Yayla, Anayasadan da Kemalizmin çıkarılmasını önermiştir. Yayla yazılarında ve “İki Cumhuriyet Kavgası” adlı kitabında Cumhuriyet tarihini ters yüz etmeyi denemiştir. Sürekli AKP’lilerle birlikte boy gösteren Atilla Yayla’nın Başbakanın tarih görüşünü belirleyen isimlerden biri olduğu açıktır.
(Yeniçağ-16 Eylül 2007)
11. Prof. Mehmet Altan: Aslında bir İktisat profesörü olan, bütün eğitimini iktisat (ekonomi) üzerine alan Mehmet Altan, ne hikmetse bir tarihçiden çok Cumhuriyet tarihi üzerine kafa yormuş; sadece kafa yormakla da kalmamış, bu konuda kimi çevrelerde çok ciddiye alınan tarih tezleri bile ileri sürmüştür. Örneğin, Atatürk’ün 1923’te kurduğu Cumhuriyete karşı Demokrat Parti’nin 1950’den sonraki uygulamalarıyla başlayan süreci II. Cumhuriyet olarak adlandırmış ve I. Cumhuriyet’in “antidemokratik”, “baskıcı”, “ilerlemeye kapalı”; II. Cumhuriyetin ise “demokratik”, “özgürlükçü” ve “ilerlemeci” olduğunu iddia etmiştir. Yani uyanık Altan, bu millete “karşı devrim” sürecini “demokrasi” diye yutturmaya çalışmıştır. Altan, “Birinci Cumhuriyet Üzerine Notlar”, “II. Cumhuriyet, Demokrasi ve Özgürlükler”, “II. Cumhuriyetin Yol Hikayesi” adlı kitaplarında, yazılarında ve konuşmalarında Atatürk’e ve Atatürk cumhuriyetine adeta kin kusmuştur. İşte iktisat profesörü Mehmet Altan’ın Kurtuluş Savaşı ve Türk Devrimi konusundaki çarpıtmalarına birkaç örnek: “Milli kurtuluş savaşı, anti emperyalist bir hareket değildir… Çünkü Türk Yunan Savaşı’ndan bir yıl önce İngiliz Dış işleri Bakanı böyle bir muhtemel savaşta tarafsız kalacağını açıklamıştır ve bunu notayla bildirmiştir.” Başka bir yalan: “Kurtuluş Savaşı’nda sanayileşme hareketinin adı vardır ama kendi yoktur. Olsa zaten bugün başka yerlere gelir, sanayi devrimini tamamlamış, köylülüğü bitirmiş, bilgi çağına eklemlenmiş hale gelirdik…O zaman niye Cumhuriyet, Kemalizm bu sanayileşmeyi başaramadı?” Başka bir yalan daha: “Kemalizm, halka güvenmeyen bir elitler, seçkinler hareketidir… Halka güvenmediğin vakit kime güvenirsin, silahlı güçlere güvenirsin. İşte onlar kurmuştur cumhuriyeti. Yani ordu kurmuştur, halk kurmamıştır, ordu halka rağmen kurmuştur.” Ve bir başkası: “Kemalizm ile demokrasinin bir araya gelmesinin hiçbir imkanı yoktur, birbirlerine tamamen zıttırlar… Kemalizm, tek sesliliği, otoriterliği, totaliterliği devletin hukuksal güvencesi altına alan bir rejimdir. Çünkü Kemalizm, tek parti demek, bunun dışında bir düşünce burada yasaktır demek...” Altan’ın, Cumhuriyet tarihi yalanlarının tamamını buraya sığdırmamız olanaksızdır. Atatürk’ü, Kemalizm’i “antidemokratik”, “tek sesli” olmakla suçlayan Prof. Mehmet Altan’ın bugün Fethullah Cemaati’nin, gazetelerinde yazması, televizyonlarında konuşması, kendisini adeta bu cemaatle özdeşleştirmesi, onun nasıl bir demokrat olduğunun çok iyi bir göstergesidir. Demek ki bir cemaate mensup olmak, o cemaatin sözünden çıkamamak demokratlık oluyor!
12. Doç. Dr. Halil Berktay: Liseyi Robert Kolej'de okuduktan sonra, lisans ve lisansüstü eğitimini 1968'de ekonomi alanında Yale Üniversitesi'nde tamamlamıştır. 1990 yılına kadar Aydınlık hareketinin içinde yer almıştır. Ekonomiden sonra yöneldiği tarih alanındaki doktorasını Birmingham Üniversitesi'nden 1991 yılında almıştır. Harvard, ODTÜ, Boğaziçi, Sabancı üniversitelerinde görev almıştır. Berktay, üstlendiği projeler için AB ve ABD (Soros Vakfı)’den yüklü miktarlarda bağışlar almıştır. “İzmir’in Yakılmasının Yarattığı Sosyal Travmalar” Projesi için ABD’den 84.000 Avro, “Osmanlı İmparatorluğu ve Toplum Dersleri” Projesi için Avusturya ve İsviçre hükümetlerinden 74.000 Avro, “Balkanlardaki Türk Ulusal Hafızasının İnşası: Türk Milliyetçiliğinin Orijini ve Erken Gelişimi” Projesi için Almanya Eğitim Bakanlığı’ndan 99.000 Avro bağış almıştır. Berktay, “İzmir’in Yakılmasının Yarattığı Sosyal Travmalar” Projesinde İzmir’i Türklerin yaktığını ima ederek, bu sırada Rumlara etnik temizlik yapıldığını kanıtlamayı amaçlamış; “Balkanlardaki Türk Ulusal Hafızasının İnşası: Türk Milliyetçiliğinin Orijini ve Erken Gelişimi” Projesiyle de İttihat ve Terakki’nin Balkanlarda nasıl “Milliyetçiliğe” yöneldiğini ve bu yönelim sonunda Ermeni soykırımının gerçekleştiğini kanıtlamayı amaçlamıştır. İşte Doç. Dr. Halil Berktay’ın bazı yalanları: “İzmir civarında yarı gizli şekilde Rumlara etnik temizlik yapıldı. Bu olaylar Ermeni katliamının silahsız provasıdır.” (Milliyet, 7 Mart 2005). “İzmir’de Rumlara etnik temizlik yapıldı” yalanını söyleyen Berktay, 15 Mayıs 1919 ve sonrasında İzmir’de Türklere yapılan soykırımı nedense hiç dil getirmemiştir. Başka bir yalan: “Tehcir kanunu başlı başına bir etnik temizliktir. Ermeni oldukları için tehcir ediliyorlar. Günümüzde, öldürme unsuru hariç bu kadar dahi ‘jenosit’ tanımına giriyor.” (Milliyet, 7 Mart 2005). Ve bir başkası: “Mustafa Kemal’in Ermeni tehcirini savunan tek bir demeci yoktur.” (Milliyet, 7 Mart 2005). Bütün bu yalanlara burada cevap vermek olanaksız olduğundan sadece sonuncusuna, -Mustafa Kemal’in Ermeni tehcirini savunan tek bir demeci yoktur- cevap vereceğim. Bakın ne demiş Mustafa Kemal: “Dünya kamuoyu, Ermeni ahalinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz.” (Mustafa Kemal, 26 Şubat 1921).
13. Dr. Taner Akçam: ODTÜ İdari İlimler Fakültesi'ni bitirmiş, 1973'ten sonra ODTÜ-DER, ADYÖD gibi derneklerin kurucuları arasında yer almış, 1975'te yayına başlayan Devrimci Gençlik dergisinin sorumlu yazıişleri müdürü olarak, dergide komünizm ve Kürtçülük propagandası yapıldığı iddiasıyla yargılanmış ve 1976'da tutuklanmıştır. 1977'de 9 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. 12 Mart 1977'de Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nden kaçmıştır. 1978-1995 yılları arasında Almanya'da siyasi mülteci olarak yaşamıştır. 1988 yılında Hamburg Sosyal Araştırmalar Enstitüsü'nde çalışmaya başlamıştır. 1995'te Hannover Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde "İttihat ve Terakki Yargılamaları ve Ermeni Kırımı" konulu doktora çalışmasını tamamlamıştır. Akçam, Minnesota Üniversitesi Tarih Bölümü'nde görev yapmaktadır.Akçam, Alman İstihbaratının “Ermeni Soykırımını Araştırma Masası’nın” Hamburg İncelemeleri Enstitüsü görevlilerindendir. “Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu” , “Türkiye’yi Yeniden Düşünmek” adlı kitaplarında, yazılarında ve konuşmalarında hararetle Ermeni olaylarını “soykırım” diye adlandıran, Kurtuluş Savaşı’na ve Cumhuriyete yönelik ağır ithamlarda bulunan Akçam’ın yalanlarından biri şudur: “Ermeni soykırımı olmasaydı Ulusal Kurtuluş Savaşı diye bir şey olmazdı.” (Türkiye’yi Yeniden Düşünmek, s.58). “Türkiye’nin haksız bir devlet olduğunu kanıtlayacağım..” ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]) diyen Akçam’ın patronu Tessa Hafman, Akçam’ı şöyle tebrik etmiştir: “Taner Akçam aferin! Türk Kurtuluş Savaşı’nın, Ulusal Devleti kuran savaşın aslında bir soykırım olduğunu bir Türk olarak ispatlamıştır.” Hasan Yalçın, “Dönekler” adlı kitabında halkı olarak Dr. Taner Akçam’ın uzmanlık alanını “Türkiye Düşmanlığı” olarak adlandırmıştır.
Başbakan Tayyip Erdoğan eğer Halil Berktay’ı ve Taner Akçam’ı fazla ciddiye almaya başlarsa yakında bir “Ermeni” bir de “Rum” açılımıyla karşılaşabiliriz.
Bunların dışında Cumhuriyet tarihi yalanlarına sıkça başvuran ve Başbakanı etkilediğini düşündüğüm belli başlı yazarlar şunlardır:
· Burhan Bozgeyik, “Çerkez Ethem” ve “Mustafa Kemal’e Karşı Çıkanlar”.
· Cemal Kutay, “Çerkez Ethem Hadisesi”,
· Ahmet Kabaklı, “Temellerin Duruşması
· Hasan Hüseyin Ceylan, “Din Devlet İlişkileri”, (3 cilt).
· Mustafa Müftüoğlu, “Yalan Söyleyen Tarih Utanasın” (10 cilt).
· Nihal Atsız, “Türk Ülküsü” ve “Dalkavuklar Gecesi”
· Vehbi Vakkasoğlu, “Son Bozgun” ve “Bu Vatanı Terk Edenler”.
· Mustafa Armağan, “Yakın Tarih Küller Altında” (3 cilt)
· Sevan Nişanyan, “Yanlış Cumhuriyet
· Emre Aköz, “yazılarında”
· Prof Mümtazer Türköne, “yazılarında”
· Ayşe Hür, “yazılarında”
· Prof Murat Belge, “yazılarında”
· Engin Ardıç, “yazılarında”
Ayrıca, Prof Mete Tunçay, Dr. İsmail Beşikçi, Prof Eric Jan Zürcher, Prof Vamık Volkan, Prof Şerif Mardin, Prof. Baskın Oran gibi akademisyenler de kitaplarında ve yazılarında zaman zaman Cumhuriyet tarihi yalanlarına başvurmuşlardır.
Bütün bu isimlere ekleyecek daha çok isim var ama yeter; mesele anlaşılmıştır sanırım….
TARİHLE OYUN OYNAMANIN SONU
“Kitap okumadığını” bizzat itiraf eden Tayyip Erdoğan’ın bu tarihçi/yazarları hangi ara okuyup onlardan etkilendiğini sorabilirsiniz! Haklısınız… Başbakanın bu tarihçi/yazarların birçoğunu ismen bile tanımadığını düşünüyorum, ama bildiğiniz gibi Başbakanın “çok bilen” danışmanları var. Bütün bu tarihçilerden etkilenerek Başbakanı da bu doğrultuda yönlendirenler onlar olsa gerek! Başbakan Tayyip Erdoğan bu “yanlış” ve “çarpıtılmış” tarihi benimsemiştir.
Ancak Başbakana er ya da geç, tarihle oyun oynanmayacağını, bizzat tarih gösterecektir.
Sinan Meydan

Kaynak: odatv.com
ÖnceVatan_58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı ÖnceVatan_58'e Teşekkür Ediyor...
Alt 26.08.2010, 14:53   #16
35gürün58
Yiğido
 
35gürün58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
35gürün58 Şuan 35gürün58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 21.03.2014 15:15

Üyelik Tarihi: 23.12.2005
Mesajlar: 170
Tecrübe Puanı: 689 35gürün58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: Böyle büyük tarihi olan millete küçük düşünmek yakışmaz

25 Ağustos 2010

Altemur KILIÇ


25. KÜRT İSYANI İLAN EDİLDİ!

Eşkıya ile pazarlık yapıldığı iddiaları tartışılırken bölücüler, “Büyük Kürdistan” gerçekleştirmek için, 25. Kürt isyanını ilan ettiler! “Pazarlıklar yapıldığını iddia edenler, ********dir” diyen Başbakan Erdoğan gerçekler karşısında kıvırdı; şimdi o da, Cumhurbaşkanı gibi. O da gerekçeleri ileri sürerek; “Siyasi iktidar olarak hiçbir zaman terör örgütü ve temsilcileriyle asla masaya oturup görüşme yapmayız. Devlet (çözüm aramak için) bazı şekillerde, kurumlarıyla bazı temaslar yapar. Mesela istihbarat kurumlarıyla yapar, onların görevi zaten budur” diyor.
Çevir kazı yanmasın! Kimse “masaya oturuldu” demedi... AKP iktidarı doğrudan temas etmedi demedi... Doğrudur; bu temasları yapmak, bir yerde istihbarat örgütlerinin görevidir de, bu neden daha önce söylenmedi? Ortada bir gerçek var; şöyle veya böyle bu temaslar yapılmış... İstihbarat örgütleri, kimin emrinde? Erdoğan bu temaslardan haberdar değil mi?.. Maksat sadece APO’dan ve Kandil’den bilgi almak mı? Yoksa en hafif tabiriyle, uzlaşma için, zemin yoklamak mı? Terör örgütüyle “Pazarlık ve uzlaşma”, kan dökülmesini durdurmak için olsa bile, onurlu bir hükümete yaraşır mı? Hele şu “Referandum zemininde” böyle temasların ve olası uzlaşmanın, “Evet” getirisi için olduğu anlaşılmaz mı? “Şerefsiz ve alçak olan kim şimdi?”
Bir pazarlık söz konusuysa, bölücülük harekâtında yönetimi ele geçiren, “genişletilmiş” Demokratik Toplum Konseyi eş başkanı Ahmet (neden-nasıl) Türk, Güneydoğu’da AKP ambalajına evet dedirtmek için şartlarını ortaya koydu: “Öcalan çözüm sürecinde rol oynasın... Yeni bir demokratik Anayasa hazırlansın... Kürt tutuklular serbest bırakılsın. Yüzde 10 seçim barajı kaldırılsınTerörle mücadele yasası değişsin”...
Baş şart, APO’nun affedilmesi ve baş müzakereci kabul edilmesi. Hatta APO’ya af vaat edildiği söyleniyor... İlke hususunda, zımni bir anlaşma olduğu belli de şimdi şartlar üzerine pazarlık yapılmakta... Doğrudan olmasa da “kurumlar aracılığıyla”! Bu temaslar yapılırken iktidarın bilgisi içinde bazı vaatlerde bulunulduğunu tahmin etmek yanlış mı olur?
Bölücülerin “Ilımlı” lideri Ahmet efendi şartlarını ortaya koydu... “Tek anamızın nikâhını istemediği kaldı” diyecektik, ama adam bunu da açıkça istiyor! Demirtaş ve Baydemir, ’Demokratik Özerklik’bayrağını dalgalandırırlarken, Ahmet bunların üzerine tüy dikti... “Özerk Kürdistan’ı” yani “Büyük Kürdistan” devletini ilan etti. “Bu, birlikte yaşama projesidir”. diyor... Hayır. Bu, Türk topraklarından parça kopararak, “Büyük Kürdistan’ı” gerçekleştirmek için başkaldırıdır!.. 25. Kürt isyanıdır... Öyle algılanmalıdır! Bu isyana karşı yapılacak şey, “Neden olmasın” diye tartışmaya açmak değil, “tenkil ve tediptir” ... Tabii Atatürk’ün kurduğu üniter, ulus devletin, ilelebet yaşaması isteniyorsa...
Bu “başkaldırı”, Erdoğan ve iktidarının ateşle imtihanı olacak. Pazarlık olmayan “pazarlık sürecinde”, bu isyanın üzerine, sadece lafla değil, bir politikacı olarak değil, Devlet adamı olarak gider, gerekeni, Mustafa Kemal ve İsmet Paşa gibi yaparsa, Güneydoğu’dan “Evet” almaz, ama Türk halkının övgüsünü kazanır! Farzımuhal, daha doğrusu diyelim ki “Özerk Kürdistan”, “Büyük Kürdistan”, bayrağı ve de ordusuyla, Türkiye topraklarında kuruldu. Türkiye’nin her tarafında “işleri-aşları” olan, Türkiye’den ayrılmak istemeyecek binlerce Kürt vatandaşımız var! Onlar ne olacak? “Kürdistan”a tatile, yakınlarını görmeye, pasaportla mı gidecek ve sonra vize alarak mı dönecekler? Çifte vatandaş mı, olacaklar? Bu ülkede engellenmeden para kazanan Kürt kökenli iş adamları, Boğaz’daki yalılarını bırakacaklar mı? Yoksa Musa Anter’in zamanında dediği gibi, bütün Türkiye “Kürdistan” mı olacak... Neden olmasın!?
Kürt kökenli vatandaşlarla yıllardır beraber yaşadık, savaştık umutlarda, iyi günlerde, felaketlerde, beraber olduk... Biri birimize, yanlışlar da yaptık... Her ne olmuşsa olmuş, Kürtlerle de et tırnak gibiyiz. Soylarında çeşitli kökler olan Türkleri nasıl, nerelerinden, böleceksiniz? Tırnağı etten nasıl ayıracaksınız? Lazlardan, Çerkezlerden, Arnavutlardan vb. da kopmamız mümkün olmadığı gibi, Kürt kardeşlerimizden de kopmamız mümkün değil... İşte, şimdi kanlar, “tırnağı” etten koparmak için akıtılıyor! Kanı durdurmak için tek çare “Özerk Kürdistan” filan değil: “Ne Mutlu ki, Türküm” demek!..

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİN İÇERİĞİNİ TAM OLARAK BİLİYOR MUYUZ....? YADA MİLLETİMİZİN VE DEVLETİMİZİN LEHİNE Mİ/ALEYHİNE Mİ....?

Lehimize gözüken bir kaç maddeyle neleri kaybedeceğimizi biliyor muyuz...?

Mecliste yasa tasarısı eğer yasalaşırsa pek çok hakkımızı kaybedeceğiz (Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) 5510 sayılı bekleyen şu anda.

Sağlık ve sosyal güvenlik haklarımızda oluşacak kayıplardan bazıları şöyle:

- Zaten kadınlar için 58, erkekler için 60 olan emeklilik yaşı hem kadınlar, hem de erkekler için 65'e çıkarılacak. (Madde 28)

- Emekliliğe hak kazanabilmek için yakın zamanda 5.000 'den 7,000 güne çıkarılan prim ödeme zorunluluğu 9,000 gün prime çıkacak. (Madde 27)

- Emekli maaşları% 23 ila% 33 arasında düşürülecek.(Madde 29)

-Yıpranma hakkı gasp edilecek

-Aylık geliri 1390,6 YTL'den fazla olan bütün vatandaşlar her ay 73 ila 475 YTLGenel Sağlık Sigortası primi ödemek zorunda kalacak. (Madde 88)

- Sadece ayakta tedavi olununca değil; hastalık, kaza, ameliyat gibi nedenlerle hastaneye yatmak gerekince de 'Katılım payı' adı altında bıraktı ÖDENECEK. (Madde 68)

- 'Katılım payı' Gerektiğinde beş Katına kadar arttırılacak. (Madde 68)

-Bütün Sağlık Hizmetleri Paralı olacak.

- Sağlık hizmeti alabilmek için bu Ülkenin VATANDAŞI olmak, üstelik vergi ödemek, dahası Genel Sağlık Sigortası primi yatırmak, hatta bir de 'katılım payı' ödemek yetmeyecek. Şimdi bir de'ilave ücret'adı altında para ödemek gerekecek. (Geçici Madde 5)

- Bütün dünyada anne sütünün önemi yeniden anlaşılır ve emzirme teşvik edilirken Türkiye'de "sigortalının çocuğuna bir ay anne sütü yeter 'mantığı geçerli olacak. Daha önce doğum yapan sigortalılara 6 ay süreyle verilmesi öngörülen altı emzirme yardımı bir aya düşürülecek.

- Hastalanan sigortalılara verilen iş görememezlik ödeneği % 16 azalacak. (Madde 18, 19, 80)

- Emekli Bağ-Kur'lularının maaşından10 yıl süreyle % 10 oranında Genel < STRONG>Sağlık Sigortası primi kesilecek. (Madde 88)

- Primini ödeyemeyen vatandaşlar sağlık hizmeti alamayacak, Hastane kapılarından geri dönecek. (Madde 88, 89, 90)

- Primini ödeyemeyen çiftçilerin pamuğuna buğdayına, üzümüne tütününe el konulacak.. (Madde 87)

Şu anda sadece Türkiye'de değil dünyanın pek çok ülkesinde benzer Politikalar uygulanmaya çalışılıyor. Devletler sosyal güvenlik ve sağlık harcamalarını azaltma çabasındalar. Fransa ve Yunanistan'da büyük grevler ve yürüyüşlerle bu yasalar engellenmeye çalışılıyor. Şu an yasanın getirecekleri ile ilgili yeterli Farkındalık yok. Biz de bu yasayı engelleyebiliriz. Biz karşı koyarsak bu yasayı geçiremezler!

Alıntı:
35gürün58 Nickli Üyeden Al?nt? Mesajı Göster
25 Ağustos 2010

Altemur KILIÇ


25. KÜRT İSYANI İLAN EDİLDİ!

Eşkıya ile pazarlık yapıldığı iddiaları tartışılırken bölücüler, “Büyük Kürdistan” gerçekleştirmek için, 25. Kürt isyanını ilan ettiler! “Pazarlıklar yapıldığını iddia edenler, ********dir” diyen Başbakan Erdoğan gerçekler karşısında kıvırdı; şimdi o da, Cumhurbaşkanı gibi. O da gerekçeleri ileri sürerek; “Siyasi iktidar olarak hiçbir zaman terör örgütü ve temsilcileriyle asla masaya oturup görüşme yapmayız. Devlet (çözüm aramak için) bazı şekillerde, kurumlarıyla bazı temaslar yapar. Mesela istihbarat kurumlarıyla yapar, onların görevi zaten budur” diyor.
Çevir kazı yanmasın! Kimse “masaya oturuldu” demedi... AKP iktidarı doğrudan temas etmedi demedi... Doğrudur; bu temasları yapmak, bir yerde istihbarat örgütlerinin görevidir de, bu neden daha önce söylenmedi? Ortada bir gerçek var; şöyle veya böyle bu temaslar yapılmış... İstihbarat örgütleri, kimin emrinde? Erdoğan bu temaslardan haberdar değil mi?.. Maksat sadece APO’dan ve Kandil’den bilgi almak mı? Yoksa en hafif tabiriyle, uzlaşma için, zemin yoklamak mı? Terör örgütüyle “Pazarlık ve uzlaşma”, kan dökülmesini durdurmak için olsa bile, onurlu bir hükümete yaraşır mı? Hele şu “Referandum zemininde” böyle temasların ve olası uzlaşmanın, “Evet” getirisi için olduğu anlaşılmaz mı? “Şerefsiz ve alçak olan kim şimdi?”
Bir pazarlık söz konusuysa, bölücülük harekâtında yönetimi ele geçiren, “genişletilmiş” Demokratik Toplum Konseyi eş başkanı Ahmet (neden-nasıl) Türk, Güneydoğu’da AKP ambalajına evet dedirtmek için şartlarını ortaya koydu: “Öcalan çözüm sürecinde rol oynasın... Yeni bir demokratik Anayasa hazırlansın... Kürt tutuklular serbest bırakılsın. Yüzde 10 seçim barajı kaldırılsınTerörle mücadele yasası değişsin”...
Baş şart, APO’nun affedilmesi ve baş müzakereci kabul edilmesi. Hatta APO’ya af vaat edildiği söyleniyor... İlke hususunda, zımni bir anlaşma olduğu belli de şimdi şartlar üzerine pazarlık yapılmakta... Doğrudan olmasa da “kurumlar aracılığıyla”! Bu temaslar yapılırken iktidarın bilgisi içinde bazı vaatlerde bulunulduğunu tahmin etmek yanlış mı olur?
Bölücülerin “Ilımlı” lideri Ahmet efendi şartlarını ortaya koydu... “Tek anamızın nikâhını istemediği kaldı” diyecektik, ama adam bunu da açıkça istiyor! Demirtaş ve Baydemir, ’Demokratik Özerklik’bayrağını dalgalandırırlarken, Ahmet bunların üzerine tüy dikti... “Özerk Kürdistan’ı” yani “Büyük Kürdistan” devletini ilan etti. “Bu, birlikte yaşama projesidir”. diyor... Hayır. Bu, Türk topraklarından parça kopararak, “Büyük Kürdistan’ı” gerçekleştirmek için başkaldırıdır!.. 25. Kürt isyanıdır... Öyle algılanmalıdır! Bu isyana karşı yapılacak şey, “Neden olmasın” diye tartışmaya açmak değil, “tenkil ve tediptir” ... Tabii Atatürk’ün kurduğu üniter, ulus devletin, ilelebet yaşaması isteniyorsa...
Bu “başkaldırı”, Erdoğan ve iktidarının ateşle imtihanı olacak. Pazarlık olmayan “pazarlık sürecinde”, bu isyanın üzerine, sadece lafla değil, bir politikacı olarak değil, Devlet adamı olarak gider, gerekeni, Mustafa Kemal ve İsmet Paşa gibi yaparsa, Güneydoğu’dan “Evet” almaz, ama Türk halkının övgüsünü kazanır! Farzımuhal, daha doğrusu diyelim ki “Özerk Kürdistan”, “Büyük Kürdistan”, bayrağı ve de ordusuyla, Türkiye topraklarında kuruldu. Türkiye’nin her tarafında “işleri-aşları” olan, Türkiye’den ayrılmak istemeyecek binlerce Kürt vatandaşımız var! Onlar ne olacak? “Kürdistan”a tatile, yakınlarını görmeye, pasaportla mı gidecek ve sonra vize alarak mı dönecekler? Çifte vatandaş mı, olacaklar? Bu ülkede engellenmeden para kazanan Kürt kökenli iş adamları, Boğaz’daki yalılarını bırakacaklar mı? Yoksa Musa Anter’in zamanında dediği gibi, bütün Türkiye “Kürdistan” mı olacak... Neden olmasın!?
Kürt kökenli vatandaşlarla yıllardır beraber yaşadık, savaştık umutlarda, iyi günlerde, felaketlerde, beraber olduk... Biri birimize, yanlışlar da yaptık... Her ne olmuşsa olmuş, Kürtlerle de et tırnak gibiyiz. Soylarında çeşitli kökler olan Türkleri nasıl, nerelerinden, böleceksiniz? Tırnağı etten nasıl ayıracaksınız? Lazlardan, Çerkezlerden, Arnavutlardan vb. da kopmamız mümkün olmadığı gibi, Kürt kardeşlerimizden de kopmamız mümkün değil... İşte, şimdi kanlar, “tırnağı” etten koparmak için akıtılıyor! Kanı durdurmak için tek çare “Özerk Kürdistan” filan değil: “Ne Mutlu ki, Türküm” demek!..
---------------------------------------------------------------------------


ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİN İÇERİĞİNİ TAM OLARAK BİLİYOR MUYUZ....? YADA MİLLETİMİZİN VE DEVLETİMİZİN LEHİNE Mİ/ALEYHİNE Mİ....?

Lehimize gözüken bir kaç maddeyle neleri kaybedeceğimizi biliyor muyuz...?

Mecliste yasa tasarısı eğer yasalaşırsa pek çok hakkımızı kaybedeceğiz (Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) 5510 sayılı bekleyen şu anda.

Sağlık ve sosyal güvenlik haklarımızda oluşacak kayıplardan bazıları şöyle:

- Zaten kadınlar için 58, erkekler için 60 olan emeklilik yaşı hem kadınlar, hem de erkekler için 65'e çıkarılacak. (Madde 28)

- Emekliliğe hak kazanabilmek için yakın zamanda 5.000 'den 7,000 güne çıkarılan prim ödeme zorunluluğu 9,000 gün prime çıkacak. (Madde 27)

- Emekli maaşları% 23 ila% 33 arasında düşürülecek.(Madde 29)

-Yıpranma hakkı gasp edilecek

-Aylık geliri 1390,6 YTL'den fazla olan bütün vatandaşlar her ay 73 ila 475 YTLGenel Sağlık Sigortası primi ödemek zorunda kalacak. (Madde 88)

- Sadece ayakta tedavi olununca değil; hastalık, kaza, ameliyat gibi nedenlerle hastaneye yatmak gerekince de 'Katılım payı' adı altında bıraktı ÖDENECEK. (Madde 68)

- 'Katılım payı' Gerektiğinde beş Katına kadar arttırılacak. (Madde 68)

-Bütün Sağlık Hizmetleri Paralı olacak.

- Sağlık hizmeti alabilmek için bu Ülkenin VATANDAŞI olmak, üstelik vergi ödemek, dahası Genel Sağlık Sigortası primi yatırmak, hatta bir de 'katılım payı' ödemek yetmeyecek. Şimdi bir de'ilave ücret'adı altında para ödemek gerekecek. (Geçici Madde 5)

- Bütün dünyada anne sütünün önemi yeniden anlaşılır ve emzirme teşvik edilirken Türkiye'de "sigortalının çocuğuna bir ay anne sütü yeter 'mantığı geçerli olacak. Daha önce doğum yapan sigortalılara 6 ay süreyle verilmesi öngörülen altı emzirme yardımı bir aya düşürülecek.

- Hastalanan sigortalılara verilen iş görememezlik ödeneği % 16 azalacak. (Madde 18, 19, 80)

- Emekli Bağ-Kur'lularının maaşından10 yıl süreyle % 10 oranında Genel < STRONG>Sağlık Sigortası primi kesilecek. (Madde 88)

- Primini ödeyemeyen vatandaşlar sağlık hizmeti alamayacak, Hastane kapılarından geri dönecek. (Madde 88, 89, 90)

- Primini ödeyemeyen çiftçilerin pamuğuna buğdayına, üzümüne tütününe el konulacak.. (Madde 87)

Şu anda sadece Türkiye'de değil dünyanın pek çok ülkesinde benzer Politikalar uygulanmaya çalışılıyor. Devletler sosyal güvenlik ve sağlık harcamalarını azaltma çabasındalar. Fransa ve Yunanistan'da büyük grevler ve yürüyüşlerle bu yasalar engellenmeye çalışılıyor. Şu an yasanın getirecekleri ile ilgili yeterli Farkındalık yok. Biz de bu yasayı engelleyebiliriz. Biz karşı koyarsak bu yasayı geçiremezler!
---------------------------------------------------------------------------
yukardaki metin Altemur kılıç a ait olmayıp hukukçu ve Sendikacılar tarafından
yapılan tesbitlerdir.
İş yaşamı ve emeklilerimiz yani anne ve Babalarımızı veya bizleri çok zor şartlar bekliyor. Buna göre particilik gözetmeksizin haklarımızın elimizden alınmasına müsade etmeyelim. Onurluca HAYIR diyelim. Şakşakçılık yapan milletler hep kaybetmişlerdir..... Son sözleri '' Biz ne yaptık olmuştur'' ama iş işten geçmiştir.
aşağıdaki maddeleri lütfen inceleyelim kabul ediyorsanız doğru yapmışlar diyorsanız tabii ki evet diyebilirsiniz. Ama bu maddeler bizi kölelleştirir diyorsanız HAYIR demeniz gerekmiyormu ?
Hazırlanan hapı yutan bir millet değil, Tuzakları gören yutmayan bir milletin
evladı olmayı yeğlerim.

mükerrer kopya oldu özür diliyorum, sanıyorum başaramadım

---------------------------------------------------------------------------

Yalçın DOĞAN



AVCI'dan TÜRKİYE'NİN CİĞERİ


“HALİÇ’te Yaşayan Simonlar, Dün Devlet, Bugün Cemaat” öyle bir kitap ki, okuyup bittiğinde, insan dehşet içinde kalıyor, “Biz nasıl bir ülkede yaşıyoruz” sorusu, her satırda insanı çarpıyor.

Örneğin, PKK ile yirmi altı yıldır süren savaş neden bitmiyor?
“Antalya’ya sızan PKK’lıların yeri belli idi. Elimizde gurubun sayısı, ellerindeki silahların fotoğrafına kadar tüm detaylı bilgiler vardı, Emniyet Genel Müdürlüğünden ve Jandarma Genel Komutanlığından özel tim istiyorduk, birkaç gün süren tüm görüşmelerimize rağmen, özel harekat timini Ankara’dan Antalya’ya getiremedik. O PKK gurubu turistik tesislere roket attı, ormanları yaktı, oysa özel tim gelseydi, o gurubu o gün imha etmek mümkündü” (s.233, 234).
80’li yıllardan itibaren, PKK ile mücadelede “güvenlik kuvvetleri PKK’yı bilmiyor” (s.93). PKK ile mücadele eden güvenlik güçleri PKK ile ilgili ne istihbaratı, ne teknik donanımı var. Hanefi Avcı bu yönde pek çok ibretlik olay anlattıktan sonra, “ülkenin en önemli problemleri Allah’a emanetti” (s.163) diyor. Aktardıkları, savaşın çeyrek yüzyıldır neden sürdüğünü iyi anlatıyor.
CEMAAT HER ŞEYE HAKİM
Son yıllarda Türkiye’yi sarsan kaçakçılık, banka soygunları, ihracat yolsuzluklarının perde arkası tek tek anlatılıyor. Cem Uzan’dan Ergenekon’a, Susurluk’tan, Erzincan Savcısı İlhan Cihaner’e, Baykal’ın kaset olayına kadar.
Ve eğer, “arka planda cemaat tarafından desteklenen Ergenekon operasyonları dolayısıyla, mahkemelerin Ergenekon örgütü hakkında, Emniyet Genel Müdürlüğüne sorduğu soruya, istenenin aksine, Ergenekon diye bir terör örgütü olmadığını yazanların” (s.473) başına Emniyet Genel Müdürlüğü APK Başkanı bile olsa, neler gelebiliyor. O başkan AKP eğiliminde olsa bile, cemaatin iradesi dışında iş yapınca, ortada ne hukuk kalıyor, ne kural.
Cemaat sadece emniyette, yargıda değil, ülkede her şeye hakim. Kimsenin dikkatini çekmiyor. Ama Avcı farkında. “Van Rektörü Yücel Aşkın neden cemaatin hedefiydi bilmiyorum ama o olay cemaatin adli sistemi kullandığı ilk operasyondu” (s.527).
Öyle bir düzen ki, kendi çıkarı için cemaat kişi, makam, mevki tanımıyor. Ama bu Kara Kuvvetleri Komutanı, ama Erzincan Savcısı, ama emniyet müdürü, ama siyasi parti lideri, ama işadamı. Kendine engel olan kişilere tuzak kurmak, komplo hazırlamak, ihbarsız mektuplarla insanların hayatlarını karartmak, hukuku unutmak günlük, sıradan olaylar haline geliyor. Ve bunların uzantısı Ankara’ya dayanıyor.
“Bütün kurumlarda tüm devlet ihaleleri, ruhsat vs. işleri rüşvetle dönüyor” (s.217, 218).
Çürümüş bu düzen demokrasi filan değil. Cemaat üzerinden despot bir yönetim.

Hanefi Avcı: Belki bedeli olur, ama sonu iyi olur

EMNİYET örgütünün çeşitli kademelerinde bulunuyor. Terörle mücadeleden kaçakçılık ve organize işlerden sorumlu başkanlığa kadar önemli görevlerde, Türkiye’nin son otuz yılına damgasını vuran olayların araştırılmasında yer alıyor. Kısaca, Türkiye’nin ciğerini biliyor. İçinde yaşıyor. Müthiş bir kitap yazıyor.
Kitabın yazarı şu anda Eskişehir’de Emniyet Müdürü Hanefi Avcı. Dün Avcı’yı arıyorum:
- Kitabınızı bir solukta okudum. Böyle bir kitabı yazmak, hele de halen görevde olan bir emniyet mensubu için cesur bir iş.
- Yazılması gerektiğine inandım. Bu gerçekleri yazmanın belki bir bedeli olur, ama sonu iyi olur. Bu kadar ilgi beklemiyordum.
- Sizi kitaptan dolayı Ankara’dan arayan oldu mu?
- Hayır, kimse aramadı. Zaten bir müfettiş atanmış, kitap inceleniyormuş.
- Nasıl bir gelişme bekliyorsunuz?
- Basına bilgi vermenin cezası var, belki o kapsamda değerlendirirler, ama bu kitap öyle değil. Yine de, bilgi vermek denirse, belki az bir ceza gelebilir.
- Kitapta anlattıklarınız insanın tüylerini diken diken ediyor.
- Onlar gerçek. Yazılanlara tepki duyanlar olabilir. Kitap incelendikten sonra, idari olarak kusurlu görürlerse, savcılık beni çağırabilir.

Konu 35gürün58 tarafından (26.08.2010 Saat 14:53 ) değiştirilmiştir.. Sebep: Arka Arkaya Mesajlar Yazdığınızdan Dolayı Flood Önleyici Devreye Girdi. Mesajlar Sistem Tarafından Otomatik Olarak Birleştirilmiştir..
35gürün58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 2 Kullanıcı 35gürün58'e Teşekkür Ediyor...
Alt 28.08.2010, 13:01   #17
Yigit_07_58
Yiğido
 
Yigit_07_58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Yigit_07_58 Şuan Yigit_07_58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 15.10.2011 15:08

Üyelik Tarihi: 26.12.2007
Mesajlar: 133
Tecrübe Puanı: 612 Yigit_07_58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: Böyle büyük tarihi olan millete küçük düşünmek yakışmaz

hayır diyip dandık kemale yatırım yapacama evet derim tayip e yatırım yaparım.rte zaten adamın kariyeri belli arada bi kıyaslama yaparsak ortaya enterasan kareler çıkıyor bakalım dandik kemal le RTE nin arasında ne gibi bir fark varmış evet aşağıya döküman halinde dökelim şimdi..


Kemal Kılıçdaroğlu'nun SSK karnesi

Hükümetin ekonomik politikalarına ağır eleştiriler yönelten CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, SSK Genel Müdürlüğü döneminde kurumun kar eden kuruluştan Türkiye’nin en çok zarar eden kurumuna döndüğü ortaya çıktı.

Refarandum mitinglerinde ekonomiyi bildiğini iddia eden Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 128 bin lira kar ile devraldığı kurumu 1 milyar 111 milyon lira zararla devrettiği saptandı.

REKOR ZARARLA KAPATTI 

Kemal Kılıçdaroğlu’nun, SSK Genel Müdürlüğü yaptığı 1992-1999 döneminin ayrıntıları netleşti.

SSK’nın verilerine göre, 19991 yılında, yani Kılıçdaroğlu SSK Genel Müdürü olmadan önce kurum 128 bin lira kar açıkladı.

SSK’nın başına, 1992 yılında Kılıçdaroğlu atandı. 1992 yılından itibaren de kurum zarar etmeye başladı. Bu çerçevede 1992 yılında kurum 2 milyon 556 bin lira zarar açıkladı.

Kılıçdaroğlu, 1999 yılında ise başarısız bulunarak dönemin hükümeti tarafından görevden alındı. Kılıçdaroğlu’nun görevini devrettiği 1999 yılında ise kurumun zararı 1 milyar 111 milyon liraya ulaşarak, Türkiye’nin en çok zarar eden kurumu haline geldi.

TAHSİL EDİLMEYEN PRİMLER

Yine Kemal Kılıçdaroğu’nun SSK döneminde, tahsil edilemeyen primlerin tutarında da rekor artışlar yaşandı.

Buna göre, Kılıçdaroğlu’nun koltuğa oturduğu 1992 yılında SSK’nın 8.7 milyon liralık prim alacağı bulunurken, bu rakam 1999 yılında 220 milyon liraya ulaştı.

BASİRETSİZ YÖNETTİ İDDİASI

Kemal Kılıçdaroğlu’nun, SSK’ya zarara uğrattığı devletin resim yazışma ve raporlarına da girdi. Kılıçdaroğlu, 1999 yılında görevden alınmasının ardından Danıştay’da dava açtı.

Danıştay 5. Dairesi’ne, Çalışma Bakanlığı’ndan gönderilen yazıda Kılıçdaroğlu’nun SSK’yı basiretsiz yönettiği için görevden alındığına ilişkin değerlendirmelere yer verildi.

KILIÇDAROĞLU’NUN SSK KARNESİ: (TL)

1991 128.000 KAR ZİYA YALÇIN SAYIN

1992 2.556.000 ZARAR KEMAL KILIÇDAROĞLU

1993 8.084.000 ZARAR KEMAL KILIÇDAROĞLU

1994 19.399.000 ZARAR KEMAL KILIÇDAROĞLU

1995 81.335.000 ZARAR KEMAL KILIÇDAROĞLU

1996 144.383.000 ZARAR KEMAL KILIÇDAROĞLU

1997 336.000.000 ZARAR KEMAL KILIÇDAROĞLU

1998 447.000. 000 ZARAR KEMAL KILIÇDAROĞLU

1999 1.111.000.000 ZARAR KEMAL KILIÇDAROĞLU

BAKANLIK RAPORU DA SUÇLADI 

Çalışma Bakanlığı’ndan Danıştay’a gönderilen yazıda yer alan Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili bazı değerlendirmeler şöyle:

SSK’nın gelir-gider durumu artı verirken 1992 yılında SSK Genel Müdürlük görevine Kılıçdaroğlu’nun atanmasıyla, kurumun gelir gider durumu ilk defa kırmızı bakiye verdi.

SSK, 1994 yılında 15 milyon lira, 1995 yılında 60 milyon lira, 1996 yılında ise 90 milyon lira Hazine’den yardım almak zorunda kaldı.

SSK, Kılıçdaroğlu’nun Genel Müdürlüğü döneminde ilk defa değeri 5 milyon lirayı aşan gayrimenkullerini satmak zorunda kaldı


Sıra geldi RTE a Bakalım Başbakan Neler Yapmış..


Avrupa’nın 6. Büyük Ekonomisi Türkiye!
Bir Rüya Gerçek Oldu, Paradan 6 Sıfır Atıldı!
Borsa Rekor Üstüne Rekor Kırdı!
Devlet Bankalarında Zarardan Kara!
Döviz Rezervlerinde Dev Artış!
Dünyayı İnşa Ediyoruz!
Emeklinin Yüzü Artık Gülüyor!
Enflasyon Canavarı Dizginlendi!
Esnaf Kredilerinde Rekor Artış!
Esnafa Bir Cansuyu Daha!
Faizler Düşüyor!
İhracat Arttı, Türk Malları Sınırları Aştı!
İmf’ye Olan Borcu Azalttık, Sırtımızdaki Yükü Hafiflettik!
İşçilerimiz Artık Daha Güçlü!
Kamu Borçları Azaldı
Kamu İşçilerinin Maaşları Yükseldi!
Kişi Başına Milli Gelirde Hedef 10 Bin Dolar!
Memurumuzu Enflasyona Ezdirmedik!
Özürlü Maaşları Yaklaşık 10 Kat Arttı!
Tarım Ve Hayvancılık Çağ Atladı!
Türkiye Ekonomisi Uçuşa Geçti!
Yaşlılarımıza Tam Destek!
Ziraat Bankası Çiftçimizin Yanında!

Site içinde ara...


112 Acil Servis Dakikalarla Yarışıyor!
Anne Ve Bebek Ölümlerine Son!
Artık Hastanelerde Rehin Kalmak, Kapıdan Dönmek Yok!
Bütçede Rekor Artış
Demir Gibi Sağlam Nesiller!
Ene Odası Sayısını Üç Katına Çıkardık!
Gezici Sağlık Birimleri Ve Sağlık Ocakları Hayat Veriyor!
Hastalanmadan Sağlıklı Kalmak Elimizde!
Hastaneler Birleşti, Sağlık İyileşti!
Hastanelerimizde Son Teknoloji!
Her Aileye Bir Doktor!
Herkese Eşit Sağlık!
İlaçları Yük Olmaktan Kurtardik!
Kanserle Etkin Mücadele!
Muayene Odası Sayısını Üç Katına Çıkardık!
Nesiller Boyu Sağlık İçin!
Önce Vatandaş Memnuniyeti!
Sağlığınız İçin Alo 184!
Sağlık Herkesin Hakkı!
Türkiye Artık Dumansız Hava Sahası!
Yoğun Bakım Yatak Sayısı 7,7 Kat Arttı!


1 Ayda Özürlü Maaşı!
18 Yaşına Kadar Ücretsiz Sağlık!
18-29 Yaş Arasına Ve Özürlüye İstihdam Avantaji!
5 Yıl Çalışıp Da Vefat Eden Memurun Ailesine Maaş!
Çiftçinin, Esnafın Prim Oranını İndirdik!
El Emeğine Sigorta!
En Kısa Sürede Sigorta!
Esnafa Ve Çiftçiye De Emzirme Yardımı!
İhtiyaç Sahibi Anne Ve Babalara Maaş!
İsteğe Bağlılar Sigorta Kapsamında!
İşbaşı Yaptıktan 30 Gün Sonra Hastane Kapıları Açılıyor!
İşvereni Rahatlatan Adımlar Attık!
Kimsesizlerin Yanında Olduk!
Krediye Prim Borcu Engel Değil!
Özürlü Annesine 5 Yıl Erken Emeklilik!
Özürlü Ve Yaşlıların Maaşı Evine!
Prim Borcu İçin Kapıdan Dönmek Yok!
Refakatçinin Yemek Ve Yatak Parası Devletten!
Rüya Değil Gerçek, Genel Sağlık Sigortası Başladı!
Sağlıkta Sınırları Aştık!
Ssk’lı Annelere Doğum Müjdesi!
Şehit Ve Gazi Çocuklarına İyi Haber!
T.C. Kimlik No Varsa Sorun Yok!
Tarım Sigortalılarının Anne Ve Babaları Güvencede!
Yatan Hastadan İlaç İstemeye Son!
Yurt Dışındaki İnşaat İşçileri Bize Emanet!


Ana-Kız Okula!
Başvuran Her Üniversite Öğrencisine 200 TL!
Eğitim Olmadan Medeniyet Olmaz!
Eğitimde Devrim Yaptık!
Eğitimde Kaliteyi Arttırdık!
Eğitime %100 Destek!
En Büyük Bütçe Eğitime!
En Düşük Öğretmen Maaşını Yüzde 180 Arttırdık!
Gönül Köprüsü İle Türkiye Kucaklaştı!
Haydi Kızlar Okula!
İmkansızı Başardık, Kitapları Ücretsiz Yaptık!
Müfredatı 40 Yıl Aradan Sonra A'dan Z'ye Yeniledik!
Okul Öncesinde Zorunlu Eğitim!
Özürlü Öğrencilere Ayrıcalık!
Paralar Annelerin Hesabına!
Üniversitelilere Yepyeni Yurtlar!
Üniversitesiz Şehrimiz Kalmadı!
Yök ve Üniversite Bütçelerinde Rekor Artış!


3. Nesil Lisanslarıyla Hazine'ye 2 Milyar Dolar!
Acil Çağrılar Tek Numarada!
Ankara - Konya Arası 1 Saat 10 Dakikaya, Ankara - Sivas Arası 2 Saate İniyor!
Bolu Tüneli Açıldı Mesafeler Kısaldı!
Çelik Raylar Dahada Hızlandı!
Çelik Raylar Sınırları Aşıyor!
Denizcilikte Devrim Yaptık!
E-Devlet İle Bürokrasiyi Ortadan Kaldırdık!
Ekonomiye 2 Milyardan Fazla Katkı!
Gemi İnşaasında Dünya 5'inciliğine Yükseldik!
Halkalı - Kapıkule Arası 4 Saatten 40 Dakikaya İniyor!
Hedef 22 Bin 500 KM!
Hızlı Tren Fabrikasını Kurduk!
İnternette Devrim!
Karadeniz Sahil Yolu'nda Mutlu Son!
PTT Gücüne Güç Kattı
Sıra İkinci Tüp Geçitte!
Tamamlanamayanları Tamamladık!
Türkiye Uçuşa Geçti!
Türkiye'yi Baştan Başa Duble Yollarla Kuşattık!
Vatandaş Konuştukça Telefonu Ucuzlattık!
Yolları Böldük, Kazaları %50 Azalttık!
Yüzyılın Projesi Marmaray!

Afet Mağduru Vatandaşları Yalnız Bırakmadık!
Deprem Gözlem Altında!
Toki İle 10 Bin Nüfuslu 17 Şehir İnşa Ettik!
Toki İle İstihdam Sağladık!


Doğu Anadolu Kalkınıyor!
Gap’da Geri Sayım Başladı!
İç Anadolu Güç Kazanıyor!

2 Adet Keban Barajı!
4.1 Milyar Ton Yeni Kömür Bulduk!
6 Bin Km Yeni Doğalgaz Hattı!
Afşin B Ve Çan Termik Santrallerini Tamamladık!
Afşin-Elbistan C Ve D Kömür Sahalarını Özel Sektöre Açıyoruz!
Bir Büyük Proje Daha: Nabucco!
Bor İhracatımız 4 Kat Arttı!
Ceyhan Enerji Merkezi!
Doğalgazda Tam Yol!
Doğalgazı İlk Kez Depoluyoruz!
Doğalgazı Olmayan İlimiz Kalmadı!
Dsi’den 366 Tesis 26 Milyon Kişiye İçme Suyu!
Dünyanin Enerji Koridoru Türkiye!
Elektrik Üretimimiz Artıyor!
Elektrik Üretimini Ve İstihdamı Artırdık!
Güneş Enerjisini Kullanmaya Başladık!
Her Yerde Petrol Arıyoruz!
Jeotermal Enerji Hızlandı!
Komşularımızla Elektrik Alışverişini Güçlendirdik!
Küçük Hidro Santral Yatırımları Artıyor!
Madencilikte Atağa Kalktık!
Nükleer Enerji Dönemi Başlıyor!
Petrolde Dev Adım!
Rüzgâr Enerjisinde Atağa Kalktık!
Şahdeniz Projesi’ni Hayata Geçirdik!
Taş Kömürde Üretimi 10 Kattan Fazla Artırdık!
Ülkemizi Karanlıkta Bırakmadık!
Yeni Elektrik Hatları İnşa Ettik!
Yeni Projeler!

AB Yolunda Dev Adımlar Atıldı, Müzakereler Başladı!
Bölgesinde Lider, Dünyada Söz Sahibi Türkiye!
Her Şey Türkiye İçin!
Kıbrıs’ta Büyük Yol Katettik!
Türkiye Demek Barış Demek!
Türkiye Dünya Liginde!
Yeniden, 47 Yil Sonra Bm Güvenlik Konseyi Geçici Üyesi Seçildik!


Çocuklarımız Ailelerine Dönüyor!
Çocuklarımız Üniversiteli Oldu!
Her Çocuğa Bir Yuva!
Kadına Karşı Şiddete Son!
Kadınlarımız Güvence Altinda!
Koruyucu Ailelere Tam Destek!
Özürlü Evladına Evinde Bakan Aileye Tam Destek!

Mobese'ler Arttı, Suçlar Azaldı!
Sokaklar Artık Daha Güvenli!

Hedef
Cumhuriyetimizin 100. Yılında Dünyada Ekonomisi En Büyük 10 Ülke Arasına Gireceğiz.
ANLATILACAK ÇOK ŞEY VAR BITMEZ DAHA DANDIK YANLILARI BIZ BURDA 7 YILLIK BIR DOKUM YAPTIK SIZDE GERI KALAN CUMHURIYET TARIHINI DOKUN BAKALIM.
__________________
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
Yigit_07_58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 2 Kullanıcı Yigit_07_58'e Teşekkür Ediyor...
Alt 29.08.2010, 09:39   #18
yörem-58
Usta Yiğido
 
yörem-58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
yörem-58 Şuan yörem-58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 19.08.2011 21:07

Üyelik Tarihi: 03.03.2010
Mesajlar: 701
Tecrübe Puanı: 589 yörem-58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: Böyle büyük tarihi olan millete küçük düşünmek yakışmaz

Bey efendi öncelikle sizi forum yazma ahlakına davet ediyorum uslup ve yaklaşımınız sokak ağzı önce onu düzeltin.
Şimdi bana buraya mensubu olduğun partinin yolsuzluk dosyalarını taşıtma, liderinizin suç dosyasının birinin adı kalpazanlık. hepsini buraya taşısam
zaten sayfaya sığmaz, seçimlerde 1 yıl sonra dokunulmazlıkları kaldıracağım diyen ben değildim! 8 yıl bitmek üzere azıcık kafanı çalıştırıp acaba neden kaldırmıyor diye hiç düşünmedinmi?
Eğer suçladığınız kişinin gerçek anlamda suçu varsa dokunulmazlığı vardı daha evvel kanun neden yakasına yapışmamış! Sizinki karşı atak ve çamur at izi kalsın mantığı.
__________________
Saydığın kadar sayılırsın.
yörem-58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar yörem-58'e Teşekkür Ediyor...
Alt 29.08.2010, 11:07   #19
35gürün58
Yiğido
 
35gürün58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
35gürün58 Şuan 35gürün58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 21.03.2014 15:15

Üyelik Tarihi: 23.12.2005
Mesajlar: 170
Tecrübe Puanı: 689 35gürün58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: Böyle büyük tarihi olan millete küçük düşünmek yakışmaz

29 Ağustos 2010

Arslan BULUT
arslanbulut@yenicaggazetesi.co m.tr

Millet, neden hâlâ Erdoğan’ın ağzına bakıyor?

Tayyip Erdoğan, niçin akı kara karayı ak gösteriyor? Niçin Muaviye’nin erkek deveyi dişi deve diye yutturması gibi CHP ve MHP’yi BDP ile birlikte gösteriyor?
Çünkü propagandanın gücünü biliyor. Yalana sığınıyor! Çünkü temel bir doğrusu kalmadı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı unvanı ile Tayyip Erdoğan’ın gündemi birbirine uymuyor. Çünkü o başbakanı olduğu ülkenin kuruluş felsefesini benimsemiyor, rejimi değiştirmeye çalışıyor.
Peki, AKP’ye oy veren kitleler veya referandumda evet diyecek olanlar, bu durumu biliyor mu?
Aslında bilmemeleri imkânsız. Fakat Muaviye’nin erkek deveyi dişi deve diye gösterince Şamlıların kabul etmesi gibi, AKP’ye gönül verenler de Tayyip Erdoğan’ın yaptıklarını demokratikleşme diye gösterebiliyor. Bazı ülkücüleri de 12 Eylül’den hesap sorulacağı yalanına inandırabiliyorlar!

***
Peki AKP bunları yaparken kimlerle beraber!
İşte bugün Yeniçağ bu fotoğrafı sergiliyor!
Tayyip Erdoğan, bırakın Türkiye’nin patriğini zangocunu bir tarafa, neredeyse dünyanın bütün papazları, hahamları, patrikleri ile İstanbul’da, Trabzon’da, Akdamar’da omuz omuzadır. Onlarla aynı takımdadır.
Türkiye’de ise, Fener Rum Patriği Bartholomeos, “Türkler 1 milyon Ermeni ve 30 milyon Kürt’ü kesti” sözüyle Nobel Ödülü’nü alan Orhan Pamuk, CIA fonlarını yöneten Soros’un kurduğu Açık Toplum Enstitüsü’ne destek veren İzak Alaton, Cemil İpekçi gibi isimler artık Tayyip Erdoğan kadrosundadır.
“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” sözünü hatırlamak gerekiyor.
Bu ekiple yol arkadaşı olan bir kişinin, yani Tayyip Erdoğan’ın kim olduğu da böylece belli olmuyor mu?
Şimdi Tayyip Erdoğan bu ekibin de İslâma hizmet ettiğini söyleyebilir ve kendisine bağlı kitleleri buna inandırabilir. Çünkü o da tıpkı Muaviye gibi halkı afsunlamanın bir yolunu bulmuş durumda. Aslında İslam tarihi ile ilgilenenler bilir ki Muaviye’nin kadrosu da aynı böyleydi!

***

Hasan Pulur’un zaman zaman gündeme getirdiği Muaviye kıssasını bir daha nakledelim:
İslamiyeti en geç kabul edenlerden Muaviye Şam’da, Hazreti Ali ise Kufe’de validir, aralarında anlaşmazlık vardır, savaş çıkmak üzeredir.
Bir gün, bir deveci, yüklediği mallarla Kufe’den Şam’a gelir, açıkgözün biri deveye sahip çıkar:
“Bu dişi deve benimdir!”
Kufeli kendisinden emindir, çünkü devesi erkektir.
Sorun Muaviye’ye kadar yansır; halk bir meydanda toplanır; Muaviye “Bu dişi deve benimdir!” diyen Şamlıya sorar:
“Bu dişi deve kimindir?”
“Benimdir!”
Muaviye de onaylar:
“Evet, bu dişi deve Şamlınındır!”
Sonra halka sorar:
“Bu dişi deve kimindir?”
Hep bir ağızdan cevap verirler:
“Bu dişi deve Şamlınındır!”
Kufeli neye uğradığını anlayamaz, şaşkın şaşkın bir kenarda dururken Muaviye çağırır:
“Bana bak, ben de, sen de biliyoruz ki, bu deve erkektir. Kufe’ye dönüşte Ali’ye de ki, Şam’da öyle bir ahali var ki, erkekleri de dişileri de, onların cinslerine değil, Muaviye’nin ağzına bakarak söylüyorlar, o dişiye erkek dese, ya da erkeğe dişi dese, hepsi ona itaat ediyor. Var git Ali’ye söyle ayağını denk alsın!”

***
Bugün öyle bir ahali var ki, kendi milli kimliğinin ne olduğunu bile Tayyip Erdoğan’ın ağzına bakarak söylüyor!
Tayip Erdoğan ise demokratikleşme diye diye özerkliğin yolunu açtı, Muaviye’nin Hz. Ali ordusunu tepelemesi gibi o da Türk Milleti’ni tepelemek üzeredir.
Fakat millet hala onun ağzına bakıyor.

-------------------------------------------------------------------------------------
--------------------------------------------------------------------------------------ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİN İÇERİĞİNİ TAM OLARAK BİLİYOR MUYUZ....? YADA MİLLETİMİZİN VE DEVLETİMİZİN LEHİNE Mİ/ALEYHİNE Mİ....?

Lehimize gözüken bir kaç maddeyle neleri kaybedeceğimizi biliyor muyuz...?

Mecliste yasa tasarısı eğer yasalaşırsa pek çok hakkımızı kaybedeceğiz (Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) 5510 sayılı bekleyen şu anda.

Sağlık ve sosyal güvenlik haklarımızda oluşacak kayıplardan bazıları şöyle:

- Zaten kadınlar için 58, erkekler için 60 olan emeklilik yaşı hem kadınlar, hem de erkekler için 65'e çıkarılacak. (Madde 28)

- Emekliliğe hak kazanabilmek için yakın zamanda 5.000 'den 7,000 güne çıkarılan prim ödeme zorunluluğu 9,000 gün prime çıkacak. (Madde 27)

- Emekli maaşları% 23 ila% 33 arasında düşürülecek.(Madde 29)

-Yıpranma hakkı gasp edilecek

-Aylık geliri 1390,6 YTL'den fazla olan bütün vatandaşlar her ay 73 ila 475 YTLGenel Sağlık Sigortası primi ödemek zorunda kalacak. (Madde 88)

- Sadece ayakta tedavi olununca değil; hastalık, kaza, ameliyat gibi nedenlerle hastaneye yatmak gerekince de 'Katılım payı' adı altında bıraktı ÖDENECEK. (Madde 68)

- 'Katılım payı' Gerektiğinde beş Katına kadar arttırılacak. (Madde 68)

-Bütün Sağlık Hizmetleri Paralı olacak.

- Sağlık hizmeti alabilmek için bu Ülkenin VATANDAŞI olmak, üstelik vergi ödemek, dahası Genel Sağlık Sigortası primi yatırmak, hatta bir de 'katılım payı' ödemek yetmeyecek. Şimdi bir de'ilave ücret'adı altında para ödemek gerekecek. (Geçici Madde 5)

- Bütün dünyada anne sütünün önemi yeniden anlaşılır ve emzirme teşvik edilirken Türkiye'de "sigortalının çocuğuna bir ay anne sütü yeter 'mantığı geçerli olacak. Daha önce doğum yapan sigortalılara 6 ay süreyle verilmesi öngörülen altı emzirme yardımı bir aya düşürülecek.

- Hastalanan sigortalılara verilen iş görememezlik ödeneği % 16 azalacak. (Madde 18, 19, 80)

- Emekli Bağ-Kur'lularının maaşından10 yıl süreyle % 10 oranında Genel < STRONG>Sağlık Sigortası primi kesilecek. (Madde 88)

- Primini ödeyemeyen vatandaşlar sağlık hizmeti alamayacak, Hastane kapılarından geri dönecek. (Madde 88, 89, 90)

- Primini ödeyemeyen çiftçilerin pamuğuna buğdayına, üzümüne tütününe el konulacak.. (Madde 87)

Konu 35gürün58 tarafından (29.08.2010 Saat 11:07 ) değiştirilmiştir.. Sebep: Arka Arkaya Mesajlar Yazdığınızdan Dolayı Flood Önleyici Devreye Girdi. Mesajlar Sistem Tarafından Otomatik Olarak Birleştirilmiştir..
35gürün58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar 35gürün58'e Teşekkür Ediyor...
Alt 29.08.2010, 16:21   #20
Kasım Öktem
Tecrübeli Yiğido
 
Kasım Öktem - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Kasım Öktem Şuan Kasım Öktem isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 20.06.2013 02:34

Üyelik Tarihi: 22.03.2009
Yaş: 34
Mesajlar: 317
Tecrübe Puanı: 588 Kasım Öktem FAZLA SÖZE GEREK YOKKasım Öktem FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart Cevap: Böyle büyük tarihi olan millete küçük düşünmek yakışmaz

Sivaslilar.net acaba neden dünkü MHP mitingi ile ilgili haber yayınlamıyor ??
__________________
'-.-'
Kasım Öktem isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Açık

Hizli Erisim


WEZ Format +2. ?uan Saat: 06:06.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.