|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
Dini Bilgiler (Ayetler, Hadisler, Dualar ve Muhtelif konular) |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
11.09.2008, 22:42 | #1 |
Usta Yiğido
seva Şuan
Son Aktivite: 31.08.2010 21:51
Üyelik Tarihi: 04.02.2008
Yaş: 39
Mesajlar: 15.375
Tecrübe Puanı: 2173
|
Din Ahlakının Yayılmasında Gençlerin Önemi
İçinde yaşadığımız dönem, insanların Kuran ahlakını öğrenmeye ve müminlerin tebliğ faaliyetlerine her zamankinden daha çok ihtiyaç duydukları bir dönemdir. Bu döneme en büyük katkıyı sağlayacak kişiler ise, şüphesiz ki samimi iman sahibi gençlerdir. Çünkü gençlik, bir kişinin Allah’ın rızasını kazanmak ve Kuran ahlakına hizmet etmek için çaba göstermeye başlayabileceği en verimli dönemlerden biridir. Kuran'da adı geçen peygamberlerin ve onlarla birlikte iman edenlerin büyük çoğunluğunun gençlerden oluşması bunun en açık delilidir. Bu mübarek kişiler ne kadar genç olurlarsa olsunlar, Allah’a iman ediyor olmanın getirdiği olgunluğu ve sorumluluk bilincini daima sergilemiş ve Allah’ın izniyle birçok kişinin imanına vesile olmuşlardır.
Ahlakı ve yaşantısıyla tüm müminlere örnek olmuş olan değerli İslam alimi İmam Rabbani, "Biz kuluz. Sahibimizin emrindeyiz. Başıboş değiliz. Her istediğimizi yapmaya serbest değiliz. İyi düşünelim! Uzağı gören akıl sahibi olalım! Kıyamet günü utanmaktan, pişman olmaktan başka, ele bir şey geçmez. Gençlik çağı, kazanç zamanıdır. Mert olan, bu vaktin kıymetini bilip elden kaçırmaz. İhtiyarlık herkese nasip olmaz. Nasip olsa da elverişli vakit ele geçmez." (Mektubat. 73. mektup) diyerek Müslümanlar için Allah’a karşı olan sorumluluklarını gençlik çağından itibaren yerine getirmenin önemini vurgulamıştır. Ancak gençlik, din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda yerleşmiş olan yanlış bir kanaate göre, gelişigüzel geçirilen yılların, çok kontrollü olmayan bir dönemin adıdır. Ya da sadece, insanların yaşlılık dönemleri için yatırım yaptıkları; diğer bir deyişle geleceklerini garantiye aldıkları, eğitimlerini ve kariyerlerini tamamladıkları dönemdir. Elbette insan yaşamında bütün bunların yapılması, doğal olarak gençlik dönemine denk gelmektedir. Ancak gençlik dönemini tüm bunlardan daha önemli kılan, gerçekte yaşlılık dönemi için değil, ölümden sonraki sonsuz hayat için çaba gösterilecek bir dönem olmasıdır. Bu nedenle fiziksel ve zihinsel sağlığın yerinde olduğu, en zinde ve enerjik olunan gençlik yılları, İslam alimimiz İmam Rabbani’nin de hatırlattığı gibi insanların din ahlakına çok iyi hizmet edebilecekleri, aklederek, tefekkür ederek nimetlerin şükrünü verebilecekleri çok değerli yıllardır. Gençlik aynı zamanda kişilik yapısının oluştuğu, iyi ve kötü alışkanlıkların kazanıldığı bir dönemdir. Bu dönemde insanlar, din ahlakından uzak yaşayan bir toplumda yerleşmiş olan alışkanlıklara, yapıya ve düşünce sistemine henüz tam olarak adapte olmamıştır. Bir kimlik oluşturma aşamasında oldukları için, Yüce Allah'ın hidayet vermesiyle, Allah'ın emir ve yasakları doğrultusunda en güzel ahlak modelini hayata geçirebilir ve bunu ömürlerinin sonuna kadar sürdürebilirler. İşte tüm bu nedenlerle, Yüce Allah, Kuran'da da bildirdiği üzere, mübarek kullarına genç yaşlarında din ahlakını tebliğ etme görevini ve peygamberliği vermiştir. Genç Yaşta Kendilerine Peygamberlik Verilen Mübarek Şahıslar Kuran'da genç yaşta Allah'ın elçilik göreviyle şereflendirildiği bildirilen mübarek şahıslardan biri Hz. İbrahim'dir. Putları ilah edinen (Allah’ı tenzih ederiz.) müşrik kavmine din ahlakını tebliğ eden Hz. İbrahim'in genç yaşta olduğu Kuran'da şöyle haber verilmiştir: "Andolsun Allah'a, sizler arkanızı dönüp gittikten sonra, ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım." Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye. "Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir" dediler. "Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik" dediler. (Enbiya Suresi, 57-60) Hz. İbrahim soyunu sürdürebilmek ve kendisinden sonra peygamberlik görevini devredebilmek için Yüce Allah'a, kendisine bir çocuk vermesi için dua etmiştir. Sonsuz merhamet sahibi Rabbimiz de duasına icabet ederek ona Hz. İsmail'i vermiştir. Hz. İsmail de daha çocuk yaşta olmasına rağmen Allah'a imanı ve emirlerine olan itaati ile örnek bir Müslümandır. Hz. İsa Hz. İsa, Allah'ın dilemesiyle mucizevi bir şekilde babasız dünyaya gelmiş, aynı zamanda beşikte iken insanlara Allah'ın kendisini peygamber kıldığını bildirmiştir. Allah'ın İncil'i vahyettiği Hz. İsa ve ona tabi olan yardımcıları Havariler de Allah'ın çok genç yaşlarda hidayet verdiği Müslümanlardır. Kuran'da Hz. İsa'nın beşikte iken konuşması şöyle bildirilmektedir: “Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?" (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı." "Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti." "Anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı." "Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de." İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri "Hak Söz". (Meryem Suresi, 29-34) Hz. Yahya Hz. Zekeriya'nın oğlu olan ve Hz. İsa ile aynı dönemde aynı kavme peygamber olarak gönderilen Hz. Yahya da Allah'ın küçük yaşta hidayet verdiği mübarek bir insandır. Henüz çocuk yaşlardayken kendisine nasip edilen hikmet, Kuran'da şöyle bildirilmektedir: “(Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki: ) "Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut." Daha çocuk iken ona hikmet verdik. Katımız'dan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik). O, çok takva sahibi biriydi.” (Meryem Suresi, 12-13) Hz. Yusuf Hz. Yusuf; yaşamı, mücadelesi, uğradığı iftira ve zindanda geçirdiği yıllarla tüm müminler için hikmetli bir örnektir. Ona genç yaşta hidayet verildiği Kuran'da şöyle bildirilmektedir: “…Böylelikle Biz, Yusuf'u yeryüzünde (Mısır'da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik. Allah, emrinde galib olandır, ancak insanların çoğu bilmezler. Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.” (Yusuf Suresi, 21-22) Peygamberimiz(Sav)’e Tabi Olan Gençler Peygamberlerin yaşamlarına ve mücadelelerine bakıldığında, onlara tabi olan ve Hak mücadelede onlara yardım edenlerin de oldukça genç oldukları görülmektedir. Sahabeler ve Peygamberimiz (sav)'in Gençlere Verdiği Önem Yüce Allah'ın kullarına gönderdiği son peygamberi olan Hz. Muhammed (sav), tüm insanları İslam ahlakına davet etmiştir. Nitekim ilk Müslümanlar incelendiğinde, içlerinde toplumun her kesiminden insanların yer aldığı görülmektedir. Ancak, bu insanlar arasında gençler çoğunluktadır. Mekke'nin önde gelen ailelerine mensup gençler, İslam dinine toplumun diğer fertlerini oluşturan kişilerden daha fazla ilgi göstermişlerdir. İslam ahlakını yayma konusunda Hz. Peygamber (sav)'e asıl destek ve yardımcı olanlar bu imanlı gençlerdir. Peygamberimiz (sav)'e ilk dönemlerde inanmış Müslümanlardan birkaç kişi, elli yaş civarında, bazıları otuz beş yaşın üzerinde, diğerleri ise otuz yaşın altında bulunuyordu. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) gençlere çok büyük önem vermiş, vahiy katiplerini genellikle gençler arasından seçmiştir. Gençleri, öğretmen ve çoğu yaşlı sahabelerden oluşan ordulara komutan tayin etmiştir. Yine çoğu savaşta sancağı bizzat kendisi gençlere vermiştir. Peygamberimiz (sav)'in çevresindeki gençlerden birinin sözleri şöyle rivayet edilir: Cündüb İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: "Biz erginlik çağına yaklaşmış bir grup genç Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ile beraberdik. Kur'ân'ı öğrenmezden önce imanı öğrendik. Sonra da Kur'ân'ı öğrendik. Kur'ân sayesinde imanımız daha da arttı.” (Kütübi Sitte, İman Bölümü Hadis 5961) Tüm müminler için hikmetli birer örnek olan bu gençlerin faaliyetlerine birçok örnek vermek mümkündür. Tarihi kaynaklara göre; Peygamberimiz (sav)'in etrafındaki bu gençlerden, Hz. Ali, çok küçük yaşta Resulullah (sav)'a tabi olmuş, kazandığı zaferlerin büyük çoğunluğunu da 20 ile 30 yaşları arasında gerçekleştirmiştir. 25 yaşlarında iken Habeşistan'a hicret eden Câfer b. Ebu Tâlib'in, İslam'ı savunmak üzere Habeşistan hükümdarının, Hıristiyan din adamlarının ve saray erkanının huzurunda yaptığı hikmetli konuşma tarihe geçmiştir. Mus'ab b. Umeyr 25 yaşında iken, I. Akabe biatından sonra Hz. Muhammed (sav) tarafından Medine'ye öğretmen olarak gönderilmiştir. Onun faaliyetleri vesilesiyle pek çok Medineli, Müslüman olmuştur. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) tarafından komşu hükümdarlara ve Arap kabilelerine gönderilen mektupların çoğunu Zeyd b. Sâbit adlı genç sahabe yazmıştır. Aynı zamanda komşu ülkelerden gelen mektupları tercüme etmek ve bunlara cevap yazmak için Peygamber Efendimiz (sav)'in emriyle İbranice ve Süryanice öğrenmiştir. Vahiy katipleri arasında yer almıştır. Hz. Muhammed (sav) vefat ettiğinde ise Zeyd b. Sâbit henüz 21 yaşındadır. Peygamberimiz (sav)'in etrafındaki bu gençlerin, ilk yıllarda Arap Yarımadasının dışında da İslam ahlakının tanınmasında önemli katkıları olmuştur. Hz. Musa’ya Tabi Olanlar Firavun’a ve putperest kavmine karşı örnek bir mücadele sergileyen Hz. Musa, kavmini din ahlakına çağırmıştır. Bu çağrılar sonucu iman eden ve Hz. Musa'nın yardımcıları olan kişilerin de gençlerden oluştuğu Kuran'da şöyle bildirilmektedir: “Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı..". (Yunus Suresi, 83) “Hani Musa genç yardımcısına demişti: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim."” (Kehf Suresi, 60) Kehf Mağarasındaki Gençler Ashab-ı Kehf, Kuran'da Kehf Suresi'nde bildirilen, iman eden bir grup gençtir. Kehf Ehli'nin mağaraya sığınmalarının nedeni dönemin baskıcı sisteminin oluşturduğu ortamdır. Kendi fikirlerini rahatça söyleyemeyen, doğruları anlatamayan, din ahlakını gerektiği gibi tebliğ etmeleri engellenen Kehf Ehli, çözümü bu toplumdan uzaklaşmakta bulmuştur. Kehf Suresi, Peygamberimiz (sav)'in ve İslam alimlerinin pek çok yönüyle dikkat çektiği bir suredir. Kehf ve Rakim Ehli'nden kıssaların aktarıldığı Kehf Suresi'nde, ahir zamana (hadislerde haber verilen, kıyametten önce yaşanacak olan döneme) işaret eden birçok ifade bulunmaktadır. Bu ayetlerden bazıları şöyledir: “Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehlini Bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın? O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: "Rabbimiz, Katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).” (Kehf Suresi, 9-10) Bu ayetlerde, ahir zamanda gençlerin büyük sorumluluklar yükleneceklerine, sapkın felsefelerle fikri bir mücadele yürütülmesinde, din ahlakının anlatılmasında ve insanlara yönelik zulmün kaldırılmasında gençlerin önemli görevler üstleneceklerine işaret ediliyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.) Ahir Zamanda Mehdi’nin Genç Yardımcıları Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), hadislerinde, ahir zamanda müminlerin başına geçecek, mübarek bir şahıs olan Hz. Mehdi'nin müjdesini vermiştir. Ahir zamanda Allah'ın, zulüm ve kargaşayla dolu olan dünyayı adaletle doldurmak ve İslam ahlakını yeryüzünde hakim kılmak için görevlendirdiği Hz. Mehdi'nin yardımcılarının da genç oldukları hadislerde haber verilmiştir: Hükeym bin Sa'd şöyle der: İmam Emirülmüminin Ali (as)'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Mehdi aleyhisselam'ın ashabı gençtir ve içlerinde yaşlı yoktur; ancak gözdeki sürme veya azıktaki tuz kadardırlar. Ve azıktaki en az şey, tuzdur." Kuran Ahlakının Yayılmasında Gençlere Düşen Sorumluluk Sonsuz hikmet sahibi Rabbimiz'in kullarına bir rahmeti olan gençlik, müminlerin şükrüne vesile olması gereken bir nimettir. Kuşkusuz "Sonra o gün, nimetten sorguya çekileceksiniz." (Tekasür Suresi, 8) ayetinin hükmü gereği her Müslümanın bu nimeti Allah yolunda en hayırlı şekilde değerlendirmesi gerekmektedir. Gençler, yeryüzünde güzel ahlakın yayılmasından, savaşların, zulmün, gözyaşının dindirilmesinden, Müslümanların yeryüzünde eziyet görmelerinden kendilerini sorumlu hissetmeli ve iyiliği emredip kötülükten sakındırma görevini üstlenmelidirler. Tüm bunların temelini oluşturan sapkın felsefelerle fikri anlamda mücadele etmeli, kendilerinden önceki salih müminlerin yaşamını örnek almalıdırlar. Sahabenin Hz. Peygamber (sav)'e bağlılığını, ona sevgisini, itaatini örnek almalı, kendilerine Kuran'ı ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetlerini rehber edinmelidirler. Böylece dünyanın, çok yakın olan, aydınlık günlerine yaklaşılmasına Allah’ın izniyle mümin gençler bu çabalarıyla vesile olacaklardır. Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 49. sayı (Temmuz 2008) 28. sayfada yayınlanmıştır.
__________________
Allahım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, Hakkımda hayırlı olana gönlümü razı eyle. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] CANDA ÖZÜR OLMAZ... |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Ağaç dikmenin önemi | bayatlı kenan58 | Muhtelif konular | 2 | 02.08.2008 11:54 |
Türkiye'nin Önemi | abircan | Arşiv | 2 | 27.06.2008 12:34 |