![]() |
#361 |
Navigator
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kardelencicegi Şuan
![]() Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 58
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5479
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() GÖLGE Gündüzleri tarlada çalışırdı dedesi.. Okullar tatile girince, doğruca dedesinin yanında aldı soluğu. Sabah ezanıyla birlikte kalkıp tarlaya gittiler. Tabiatla baş başa olmayı, her zaman kendisine çok keyif veren bir iş olarak görürdü. Öğleye kadar çalıştılar. Güneş iyice yükselince biraz soluklanmak ve karınlarını doyurmak amacıyla ara verdiler. Bir ağaç gölgesine oturarak evden getirdikleri azıkları yemeye başladılar. Bir ara, dedesi az öteyi işaret ederek: ' Ne görüyorsun?' dedi. 'Bir taş.' diye cevapladı. ' Başka?' 'Bir değirmen taşına benziyor.' Sonra, yere kuru bir dal parçası sapladı ve ' Şimdi ne görüyorsun?' dedi. 'Yere dikilmiş bir sopa!.' Bir anlam verememişti dedesinin sorduklarına, ama hoşuna gitmişti. Keyifli bir oyuna benziyordu yaptıkları. 'Peki, aralarında bir fark var mı?' diye sordu bu kez. 'Tabi ki..' dedi, 'biri taş,diğeri sopa.' 'Başka fark yok mu aralarında? İyice bak..' Dedesinin ne anlatmak istediğini kavrayamamıştı. Kafasını ' hayır..' anlamında iki yana sallamakla yetindi. Dedesi, yere sapladığı dal parçasını sökerek, az ötede duran yassı taşın yanına çaktı bu defa da. 'Şimdi bir fark var mı?' Görebildiği tek fark, sopadan yansıyan küçük bir gölgeydi sadece: 'Şimdi sopanın gölgesi var.' dedi. 'Evet..' dedi dedesi, 'onun gölgesi var ama taşın gölgesi yok!' Hâlâ dedesinin ne demek istediğini çıkaramamıştı. 'Evladım..' dedi, 'sen daima gölgeli ve meyveli olanları tercih et. Gölge veremeyenin ne kendine hayrı dokunur, ne de başkasına. Şu taş gibi yerde boylu boyunca yatanlara itibar etme.' dedi devamla. Dedesi, yıllara dayalı tecrübelerini aktardıkça, meseleyi anlamaya başlamıştı. 'Unutma..' dedi, 'ancak, gölgesi olandan sana fayda gelir. Dünyaya yakın olanın gölgesi olmaz. Faydalı olmayacak şeylerden her zaman uzak dur. Fayda yukarıdadır. Oradan gelir; meyve de, gölge de..' Günün son ışıklarıyla birlikte, tarlada çalışmayı bırakarak eve doğru hareket ettiler. Yol boyunca dedesinin söylediklerini düşündü.. Batmakta olan güneşi seyrederken...
__________________
|
![]() |
![]() ![]() |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
![]() |
#362 |
Navigator
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kardelencicegi Şuan
![]() Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 58
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5479
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Canıma bitaneme oğluma...
UNUTMA SEN ÖZELSİN.... Sabah gün doğarken avuçlarını birleştirip güneşi avuçlarına almalısın.. Kollarını güneşe doğru uzatıp avuçlarının arasından ona baktığında "Bugün benim için doğdun.. Teşekkürler.." demelisin... Bilmelisinki her sabah yeniden doğup dünyayı ısıtırken, sanada özel ışıklarını vermekte... Yüzüne düşen birkaç ışık hüzmesi sana özeldir... Isındığında tenin sana özel veriyordur o sıcaklığı... Tüm dünyada herkeze tek tek, özel, kendinden yansımalar veren o muhteşem görüntü; senin içinde milyonlarca kilometre uzaklardan birşeyler yollamakta... Anlamamak, görmemek, hissetmemek için insan olmanın güzelliklerinden uzaklaşmış olmak gerek... Ellerini seyret... Kıpırdat, sağa sola çevir... Ne muhteşem değilmi? Sana özel yaratıldı onlar... Gözlerinde... Ayaklarında... Burnun hatta kulaklarında... İçine sen kondu yaratıldıktan sonra... Sonra nasıl kullanılacağı; senin özgür iradene bırakıldı... Hiç karşılık beklemeden... Sadece sana verilen bu güzelliğin farkında olman karşılığında... Düşündünmü hiç aynaya baktığında "Ben özelim... Bana özel yaratıldım... Son kullanma tarihine kadar bana ait; verilen, gördüğüm bu beden..." diye... Öyleyse hor kullanma... Kullanıyorsanda vazgeç... Çünkü son kullanma tarihinden sonra sana emanet veren geri alacak onu... Tertemiz nasıl verdi ise sana; aynı şekilde geri isteyecek... Teslim ederken utanmamak için neler yapman gerektiğini düşün hep... Nerden geldiğini düşünme... Nereye, nasıl en güzel giderim diye düşün... Hayat geriye akmıyor... Geride değiştirebileceğin birşey yok... Oysa gelecek senin ellerinde... Tıpkı güneşi avuçlarında tutman gibi... Tek fark ise şu: Ya ellerini indirdiğinde güneşinde avuçlarında olması bitmesi gibi başarısız olacaksın; yada o hayalleri gerçeğe çevirmek için kollarını indirmemek için direnceksin... Hiçbir şey kolay değil... Eziyetler elde edilenin tadını verir... Zaten eziyet çekmezsen ne tadı vardır ki edindiğin kazanımların... Başarıda sayılmaz, seninde sayılmaz zor elde etmediğin... Unutma ki zor elde edemiyorsan senin olanı; bir başkasıda elde edebilir kolayca onu... Emek vermek gerek elindekilere... Yorulduğunda daha bir dik durmalısınki, herkez görmeli ona sahiplendiğini... Öten kuşlar sana özel öter unutma... Sen o anda duymuşsan; o tını sana kadar gelmişse bilki sana özel gelmiştir o anda... Duyamayan milyarlarca insan olduğunu bil... Tıpkı kuşlar gibi diğer binlerce gördüğün duyduğun herşey sana özeldir... Sadece o anda sen duymuşundur yada görmüşündür... Başkalarınında duyduğunu, gördüğünü düşünme... Herkez kendine göre duyar, görür ve yorumlar... Sense kendine göre... Aynı rengi farklı 10 kişi aynı duygular ile yorumlamaz... Tıpkı seyredilen bir filmi, okunan bir yazıyı yada esen bir rüzgarın hissettirdikleri gibi farklıdır herkezde duygusu... İşte bunları gördüğünde, anladığında o zaman en zengin sensindir... Çünkü bilirsin ki koca güneş senin için doğmuştur, kuş senin için ötmüştür, rüzgar senin yanaklarını bilerek okşamıştır... Ziyan etme sana verilenleri...Bir daha geri dönüşü yok çünkü yaşadığın anların... O anda yaşarsın ve biter...O anda yakalarsan güzellikleri en şanslı sensindir... Bilesinki farkında olmayan milyarlarca insan var...Özel olmak budur... Hayatın güzelliklerini yakalamaktır insanı özel yapan... Güzel şarkı söylemek, yazı yazmak, iyi resim yapmak, taşlardan heykel yontmak yada bir filmde en iyi oyuncu olup oscar almak değildir insanı özel yapan...Sadece göz önünde olmaktır. Göz önünde olmak insanı özel yapmaz... En değerli şey zamandır... Ne para ile alabilirsin, nede bir başka değerli bildiğin şey onu alıp sana verebilir... Sürekli karşılıksız verilir sana yaratan tarafından... Kullanım şekli sana bırakılmak kaydı ile... Ya sana özel verildiğini bilip kendince güzelliklerle yontarsın onu, yada harvurup harman savurursun... Ama unutma ki iyi yontmazsan birgün mutlaka ama mutlaka pişmanlık yaşarsın böylesine kolay harcadığın için... Bilesin ki çok hızlı akmakta zaman... Anlarını yakalamayı başarırsan o derece başarılısındır hayatında... Yoksa kalkan geminin arkasından el sallamak gibidir kaybettiğin anlara ağlamak... Ne geri döner kalkan gemi, nede çaredir dökülen gözyaşları... Sadece pişmanlık olur kaybedilenler. Keşke`ler ve Ama`lar dolar hayatına... Doldukça bataklıkta batmaya benzer durumun... Basite indirgemek lazım hayatı kısaca.. SENİ ÇOK SEVİYORUM OĞLUM İYİ Kİ VARSIN... ![]() 15.12.89 C)alinti......
__________________
|
![]() |
![]() ![]() |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 2 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
![]() |
#363 |
Navigator
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kardelencicegi Şuan
![]() Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 58
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5479
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Beni öpemezsin Anne
Genç kadın, bebeğin güzelliği karşısında büyülenmiş gibiydi Kıvırcık sarı saçları, iri mavi gÖzleri, kalkık bir burun ve küçük kırmızı dudaklarıyla bir kartpostalı andıran bebek, kadının şimdiye kadar gÖrdüğü en cana yakın kız çocuğuydu Onun ipek yanaklarını doya doya Öpmek ve cennet kokusunu içine çekmek için eğildiğinde : "Dokunma bana " diye bir ses duydu "Beni okşamaya hakkın yok senin" Kadın korkuyla irkilip etrafına bakındı Bebekle kendisinden başka içerde kimse yoktu Aynı sesi tekrar duyduğunda bebeğe dÖndü Aman Allahım! Yeni doğmuş gibi gÖrünmesine rağmen konuşan oydu "Bana yaklaşmanı istemiyorum" diye devam etti "Hemen uzaklaş benden" Kadın, biraz olsun kendini toplayarak : "çocuklarımız hep erkek oluyor" dedi "Onlar da güzel ama kız çocukları başka Bu yüzden seni Öpmek istedim" "Beni Öpemezsin" diye ağlamaya başladı bebek "Benim de seni Öpemeyeceğim gibi" "Neden ?" diye sordu kadın"Neden Öpemezsin ki ?" Bebek, hıçkırıklara boğulurken : "Bunun sebebini bilmen gerekir" dedi "Düşünürsen mutlaka bulacaksın" Kadın, neler olup bittiğini hatırlamak üzereyken kendine geldi Özel bir hastanenin en lüks odasında yatıyor ve narkozun tesirinden midesi bulanıyordu Aile dostları olan tanınmış doktor, odayı dolduran çiçeklerden bir tanesini vazodan çıkartıp kadına uzatırken : "Geçmiş olsun hanımefendi" dedi "Başarılı bir kürtajdı doğrusu Ha! Sahi, "kız"mış aldırdığınız bebek"
__________________
|
![]() |
![]() ![]() |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 2 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
![]() |
#364 |
Navigator
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kardelencicegi Şuan
![]() Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 58
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5479
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() DOSTUN KİM? [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] Dostluk, bu yapılması gereğine inanılan telefon görüşmeleri sırasında diğer insanların dedikodusunu yaparak karşılıklı birşeyler paylaşıldığını zannetmek değildir... Dostluk, dost bildiğin kişinin en ince detaylarını bilme ihtiyacı ve gereği değildir... Dostluk, dost bildiğin kişinin senin en küçük detaylarını bilmesi gerektiği değildir... Dostluk, her hafta üç-beş kere görüşmek değildir... Bir ay, bir sene, beş sene seni aramayan, senin de aramadığın bir insanı birdenbire arayıp; dertleşmek, hatır sormak istersen ve o insan da seni geri çevirmez, sanki daha dün konuşmuşsun gibi kaldığınız yerden konuşmaya devam ederse ve daha da önemlisi bu bir ay, bir sene, beş sene ayrılığa rağmen bu insanın başı gerçekten sıkıştığında yardımına koşacak ilk insanlardan biriysen ve aynı şekilde onun da öyle olduğunu biliyorsan EMİN OL Kİ..... O kişi senin dostundur... Sen de O'nun... Her tür ilişki avuç içinde duran kum taneleri gibidir. Avucumuzu sıkmadan, gevşekçe tutarsak, kum taneleri kaymaz, durur. Avucumuzu kapatıp, sıkmaya başladığımız an kum taneleri parmaklarımızın arasından akmaya başlar. Bir kısmını tutmayı başarsanız da, çoğu akıp gider. İlişkiler de böyledir. Esneklik varsa, diğer insana saygı duyuluyor ve özgürlük tanınıyorsa ilişkiler bozulmaz. Ama diğer insanı çok bunaltırsanız ilişki de yavaş yavaş bozulur ve biter. Hayatta pek çok insanla karşılaşırsın ama sadece gerçek dostlar senin kalbinde bir iz bırakır... C)alinti.
__________________
|
![]() |
![]() ![]() |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 2 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
![]() |
#365 |
Navigator
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kardelencicegi Şuan
![]() Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 58
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5479
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ÖZELSİN
Kendimi ne zaman işe yaramaz ve aciz hissetsem, aynı hisleri hissettiğim bir anda, eski bir dostun uzun zaman önce söyledikleri gelir aklıma... Yüzümü kocaman bir gülümseme sarar.. Bana: kendini her aciz ve işe yaramaz hissetiğinde parmağının ucuna bak... Demişti... O sıra o kadar üzgün ve duygularımın içinde o denli kaybolmuştum ki, kendi sesimi bile tanıyamaz bir halde, çok kısık bir ses tonu ile. neden?? Demiştim... çünkü o parmak izlerinden bu yeryüzünde başka hiç kimse de yok... Demiş ve eklemişti. sen özelsin!!! İNANMAZSAN PARMAKLARININ UCUNA BAK!!! Birden sanki dirilmiştim... evet ben ÖZELDİM... HERKES ASLINDA ÖZELDİR. AMA BENİ O GÜNDEN SONRA DİĞERLERİNDEN AYIRAN TEK AYIRT EDİCİ ÖZELLİĞİM -KENDİMİN ÖZEL OLDUĞUNUN FARKINDA OLMAMDI... Hala karamsarlğa düştüğümde, bazen umutsuzluklarla boğuştuğumda o dostumu hatırlar ve parmağımın ucuna, yüzümde büyük bir gülümseme ile bakar ve kendi kendime: SEN ÖZELSİN! BUNLARIN HEPSİNİ ATLATIRSIN!!! derim... Yine aynı dostum bir karar aşamasında olduğum bir gün bana şöyle demişti.. -Önce ne istediğini iyi belirle... Ve eklemişti.. -Sonra O istediğine ulaşmak için ne gerekiyorsa yap!!! Sonrada elini tam üç kez gözlerimin önünde çırpmış ve bana. -ne oldu şimdi? diye sormuştu... bende anlamsız bakışlar ile cevap vermiştim. -ne oldu??? -Üç saniye hayatından uçtu gitti ve hiç birşey o üç saniyeyi geri getiremez... demişti... Ve eklemişti -Hayatı istediklerine ulaşmak için harca,bir gün arkana dönüp baktığında uçup giden o saniyelerin bomboş bir ömür haline geldiğini görmek istemiyorsan tabii!!! Farkındasınız değil mi? Hayatlarımız saniye, dakika, saat dilimlerine bölünmüş, akıp gidiyor. Ve biz akan bir saniyeyi bile geri dönüp tekrar yaşayamıyoruz... Onları geri getiremiyoruz. Aynaya baktığımız da hergün yeni bir beyaz saç telini ve yüzümüzde acımasızca akıp giden dakikaların izini, birer kırışıklık olarak aynada seyrediyoruz. Peki biz hayattan ne bekliyoruz? beklentilerimiz için varımız yoğumuz ile savaşıyor muyuz, zaman denen acımasız düşmanla? Oysa parmaklarınızın ucuna bakın bir kez... Sonrada parmaklarınızı üç kez şıklatın.. Orada gördüğünüz parmak izleri sizden başka kimsede yok... ve parmaklarınızın ucundan çıkan o ses hayatınızın bomboş geçmis üç saniyesi oldu, geçti gitti işte... Siz özelsiniz, siz yeryüzünde teksiniz... O zaman hayattan beklediklerimizde bize layik olmalı,özel olmalı, ulaşılması için savaşa değer olmalı... Zaman denen canavar galip gelmeden,biz hayattan beklentilerimize ulaşmalıyız ki,Geçip giden zamana rağmen,geriye dönüp baktığımız da kucak dolusu mutluluk ve beklentilere ulaşmanın hazzı ile zaman zaman yüzümüzde kocaman bir gülümse ile nanik yapabilelim... Ellerinizi üç kez çırpın, hayattan üç saniyeniz silinip gitti işte... Bugün özel bir insan olan kendiniz için ne yaptınız? Beklentileriz için bir uğraş, savaş verdiniz mi? Yoksa zamanın sizi yenmesine seyirci mi kaldınız? Mesela özel eski bir dostu aradınız mı bugün? Tüm bu kısa ama çok anlamlı hayat derslerini veren dostumu kaç zamandir aramadığımı düşündüm tüm bunları yazarken... Yerimden kalktım, internetten çıktım ve telefon ile o dostumu aradım Çok mutlu oldu... ne zamandir sesini duymamıştım hangi dağda kurt öldu? Dedi.. Ben de Özel birini aramak istedim aklıma sen geldin dedim ve sonra ekledim: Ve ellerimi üç kez çırptım geçen zamanı geri getiremediğimi görünce belki de seni arayacak başka bir üç saniyem olmayacak şu anda aramazsam diyip yazdığım yazıyı yarıda bırakıp seni aradım dedim... Çok mutlu oldu... Bir dostun mutluluğu ile bende mutlu oldum... Dostumla telefon konuşmamı bitirip klavyenin önüne oturduğumda yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Özel birini arayıp,dakikaları geri getiremeyeceğim bir hayat içinde istediğim bir şeyi yapmanın huzuru ile yani mutlu bir yürekle tekrar yazmaya başladım... Ve zaman denen sinsi düşman a bir nanik yaptım.acımasızca akıp gidiyorsun,ama ben seni hissediyorum ve istediğim hiç birşeyi ertelemiyorum ve istediklerimi elde etmek için hayatla savaşıyorum der gibi mutlu idim... Siz hala ne duruyorsunuz? Koşun telefona, bir dostu arayın. Birine atın... Onu sevdiğinizi hissettirin.. Onun mutluluğu ile mutlu olun... Ellerinizi üç kez çırpın ve düşünün hayatınızdan üç saniye boş bir sayfa girdi koptu gitti işte. Oysa siz özelsiniz ve size layık bir hayatı hak ediyorsunuz... Size layık mutlulukları hak ettiğiniz gibi... Bana inanmazsanız!!!! parmaklarınızın ucuna bakın... Özen Kıraç
__________________
|
![]() |
![]() ![]() |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 2 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
![]() |
#366 |
Navigator
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kardelencicegi Şuan
![]() Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 58
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5479
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Kavak Ağacı İle Mor Menekşenin Dostluğu
Gözlerini yeni açmıştı dünyaya, ilk gördüğü kocaman bir kütüktü. Allah Allah bu da ne önümde diye, sesli sesli düşünürken.. Ben kavak ağacıyım. Gövdem uzanır göklere. Kimsenin göremeyeceği yerleri görürüm. Dallarıma kuşlar konar saatlerce şarkılar söyler bana. Bu seste nerden geldi diye sordu mor menekşe. Çevresinde kendisine arkadaşlık edecek çiçek yoktu. Başını çevirip yukarıya da bakamıyordu. -Kim o benimle konuşan, yoksa kütük mü? -Ben kavak ağacı, kütük dediğin benim gövdem. -Aaaa öyle mi.. Nasıl canım sıkılıyordu bir bilsen. Burası neresi? Bana benzer arkadaşımda yok. Hep çevrem kütük dolu. -Kütük olur mu mor menekşe! Burası orman ben de hayret ettim senin burda olmana. Menekşeler kırlarda olur. Ama inan seni seyretmek ne güzel. Renklerin bir harika. Sana çevreni tanıtayım. Bu ormanda her türlü ağaç var. -Keşke ben de sizin gibi kavak ağacı olsaydım. Burda hiçbirşey göremiyorum. Canım sıkılıyor. Bütün gününü oflarla geçirmişti mor menekşe. Kavak ağacı bile bunalmıştı mor menekşenin oflarından. Güneş batmaya yüz tutmuştu. Ben ne yapacağım nasıl vakit geçireceğim derken uykuya daldı mor menekşe. Kökünden yemyeşil bir sarmaşık olarak hiç durmadan büyüyordu. Kavak ağacının gövdesine sarılmaya başlamıştı bile. Mutluydu sevinçliydi. -Bak kavak ağacı yükseliyorum diyor çığlıklar atıyordu. Çığlık attıkça yükseliyor sıkı sıkı sarılıyordu kavak ağacına. -Bir yandan etrafı seyrediyor bir yandan da etrafı seyretmek ne güzel diye bağırıyordu. En uca geldiğinde, kavak ağacıyla alay edercesine; -Bak sen yıllarca ancak çıkabilmişsin bu yüksekliğe.. Ya ben, bir saat içinde senin kadar büyüdüm. -Kavak ağacı aldırmamıştı menekşenin bu sözüne, üstelik gür sesiyle bir kahkaha savurmuştu. -Menekşe inatçıydı. Yine kavak ağacını sinir edercesine, kıskanıyorsun biliyorum kıskanıyorsun. Birden gözlerini açtı. -Off yaa rüyadaymışım. Ama olsun yine de harikaydı. neler görmedim ki. -Günaydın kavak ağacı, senİ görmek ne güzel. -Teşekkürler mor menekşe, rahat uyudun mu? -Uyumazmıyım rüyamda bir sarmaşıktım ve sana sarılıp, en yukarılara çıktım. En ufak ayrıntısına kadar sevinçle gördüğü rüyayı, kavak ağacına anlatmaya başladı. Menekşenin mutlulukla anlattıkları, kavak ağacının da hoşuna gitmişti. Senelerdir diğer ağaçlarla konuşacak birşeyleri kalmamıştı. Birden irkildi mor menekşe. Karşıdan kocaman bir karga sallana sallana kendine doğru geliyordu. -Dur nereye gidiyorsun? Üzerimden mi geçeceksin. Dikkat et. Heyyyy duymuyormusun beni, Sağırmısın karga. Başı havada dimdik yürüyen karga, sesin geldiği yere baktı. Mor menekşeyi görünce, sesin ondan geldiğini anladı. -Ne diyorsun ufacık boyunla. Ben seni yiyeyimde aklın başına gelsin. -Yemek mi.. Beni yiyip ne yapacaksın. Midene dokunurum ben. -Olsun sinirlendirdin sabah sabah beni. -Ben sana birşey demedim ki, dikkat etmeni beni incitmemeni söyledim. -Evet bu sinirle seni mideme indireceğim. Ben güzel olan herşeyden nefret ederim. Çünki biliyorum ki ben, çok çirkinim. Sesim ise felaket. Herzaman güzel bir şarkı söyliyeyim diyorum olmuyor. Gakkk gakkkk. -Yaa olurmu karga, sen çok güzelsin. Harika siyah tüylerin var. Üstelik çok şirinsin Yenme korkusu sinirini bozmuştu mor menekşenin. Ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Bir an önce kavak ağacının olanları görmesini ve kargaya müdahale etmesini istiyordu. kavak ağacı ise dalmış gitmişti uzaklara.. Aşağıda olanları duymuyordu bile. Başka çarem yok en iyisi bağırayım da kavak ağacı duysun beni, diye düşündü. Tam bağıracak sesinin çıkmadığını gördü. korkudan donup kalmıştı sanki. Son bir gayretle bir kere daha bağırdı. Bu sefer Kavak ağacı; -Aşağıda neler oluyor? Söylesene mor menekşe? Aşağıya bakmasıyla kargayı gördü. -Ne işin var senin burda? Çabuk git yoksa dallarımla seni paramparça edeceğim. Korkmuştu karga, -İyi iyi gidiyorum. Zaten menekşeyi yesem ne olacak şaka yaptım. Biraz eğlenmek istedim. Aslında korkudan nasıl kaçacağını şaşırmıştı karga. Sinirleri bozulan mor menekşe, hüngür hüngür ağlamaya başladı. -Benim ne işim var bu ormanda. -Öyle deme bak benim gibi, bir sürü arkadaşın var. Sana zarar verdirirmiyiz hiç. Mor menekşenin yüreği sevinçle dolmuştu. Sana ve tüm ağaçlara teşekkür ederim. Sizler olmasanız ben ne yapardım yalnız tek başıma. -Bizler hep seninleyiz üzme kendini artık. -Teşekkürler kavak ağacı. Geçen zaman hergünün bir aynısıydı. Canı sıkılsa da kavak ağacına belli etmemeye çalışıyordu. Çünki o ve diğer ağaçlar kol kanat germişlerdi menekşeye. Aradan bir hafta geçmişti. Sabah gün ışığıyla uyanmıştı mor menekşe. Mahmur gözleriyle etrafa bakındı. Bir de ne görsün yanında bir menekşe daha.. Çığlık üstüne çığlık atıyordu mor menekşe. Çığlık seslerini duyan ağaçlar, menekşenin sevincine ortak oluyordu. Artık yanımda konuşabileceğim bir arkadaşım var. Yaşasın diye bağırıyordu. Menekşe Gülay
__________________
|
![]() |
![]() ![]() |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 2 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
![]() |
#367 |
Tecrübeli Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() AĞAOĞULLARI Şuan
![]() Son Aktivite: 08.11.2017 12:02
Üyelik Tarihi: 08.12.2009
Mesajlar: 311
Tecrübe Puanı: 595
![]() |
![]() Ezurumlu gezginci Emrah. köy köy ,Şehir şehir gezerek gönlünce konaklamak istediği bir şehir aramaktadır. Seyyah olup şehirleri gezerken ,Sivasta konaklıyor ve burayı beğeniyor. Aşıkların dervişlerin kültür merkezi olduğunu anlıyor. Aşıkları konakladıkları yerin güzelleri eğlendiriyor.Nerede güzel orada aşık Sivas güzelleri ,Aşık ın kalbinde iz bırakıyor veya buranın güzeli gönül eğlemez ,gönül eğleyecek yere gidelim. Diyecekti.Fakat Sivas ın güzeli gönül eğleyecekti burayı mekan tuttu Aşık Emrah.
Eflatun cem in anlattığına göre bu gün yüz yaşına basan öğretmen Abdi kalfanın Emrahla içki arkadaşlığı etmiş ihtiyarlardan ,vaktiyle işitip anlattığına göre ,postunu Bengilerde (Saatcı oğlu hanesine serip sazını da Şehrin merkezınde bulunan Havuzlu Kahvesine asıyor. Burada başlıyor çalıp söylemeye. Sivaslılar tarafından sevilip sayılıyor. Halk başına toplanıp duygu dolu ezgilerini dinliyor. Aşık ın Türküleri kulaktan kulağa gezip dolaşıyor. Aşıkta bu hayatında çok memnun oluyor. Aşık bir gün Sivasta Aliağa caminin önünden gecerken gönlünü bir güzele kaptırıyor. Mahi adında dul bir kadına Aşığın kalbinde derin yaralar açan bu kadını almak istiyor. Kadının gönlünde eski eşi yatıyor . Mahi evlenmek istemiyor. Aşığın aşkı alevleniyor, sabrı taşıyor. Emrahın Aşkı büyüyor bu aşkı Sivas ın ileri gelenlerinden Hacıali beylere intikal ettiriliyor. Hacıali beyin aracılığı ile Emrah Mahi ile evleniyor. Aşık her gittiği yerde evleniyor. Aşıklar her güzelden bir gül koparmak isterler, onların gönlü bir deryadır, Aşıkların gönlünde her güzele yer bulunır. ,sevdasız aşk olmaz . Her güzele gönül verme / Ya sevilir ya sevilmez/. Aşık gönlüdür her güzele meyil verir. Aşık ın son durağı Tokat oluyor oradada durmayarak Niksar ilçesine geliyor bir zaman sonra yaşlı bir kadınla evleniyor. Eflatun Cem in anlattığına göre Emrah için "her bucakta bir mezar gösteriliyordu onun izlerini ve eserlerini araştırmak için yıllarca yorulduktan sonra ,emek ve yorgunluklarımızın ödülüne eriştik. Emrah ın mezarını bulduk. Niksar da Karşıbağ mahallesi yöresinde (Tekke bayırı) denilen kabristan da ve acı Pehlivan Türbesi yakınında dır. Mezar taşındaki yazıta göre 1271 de ölmüştür. Aşık Emrah kendini sosyolojik ve kültürel açıdan Medrese eğitimiyle yetiştirmiştir. Feleğin çemberinden geçerek hayatını Aşk uğruna adamış bir Şairdir. Emrah Halk kültürünün temel taşlarından biridir halkın kalbinde taht kurmuştur. ( Kitabımdan bir alıntı dır.) |
![]() |
![]() ![]() |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 4 Kullanıcı AĞAOĞULLARI'e Teşekkür Ediyor... |
![]() |
#368 |
Navigator
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kardelencicegi Şuan
![]() Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 58
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5479
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Din de Sabun Gibidir..
Dine pek inanmayan bir sabun imalatçısı bir gün konuşmakta olduğu bir hocaya, “sizin anlattığınız dinin dünyaya bir faydası olsaydı, insanlara bir iyilik getirseydi, aradan geçen bunca zamana rağmen hala kötülük ve kütü insanlar kalır mıydı?”der. Hoca efendi adamın yüzüne şöyle bir baktıktan sonra: “ – Senin yaptığın sabunlar da bir işe yaramıyor anlaşılan. Zira bir işe yarasaydı, ortalıkta hâlâ kir ve pislik kalır mıydı? der. Sabuncu itiraz eder: “ Adamlar sabun kullanmıyorlarsa benim suçum ne?” Hoca efendi hemen taşı gediğine koyuverir: “ Peki insanlar dinin getirdiklerine uymuyorlarsa dinin suçu ne? Eğer dinin kuralları uygulanırsa ve her alanda dine uygun yaşanırsa tüm dünyaya iyilik ve düzen gelir.”
__________________
|
![]() |
![]() ![]() |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
![]() |
#369 |
Navigator
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kardelencicegi Şuan
![]() Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 58
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5479
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Davulun Sesi Uzaktan Hoş Gelir" atasözünün hikayesi
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde develer tellal iken, pireler berber iken, ben annemin kucağında daha küçük bir çocuk iken ( Bayılıyorum böyle başlayan hikayelere) : Kızcağızın birini zorla sevmediği bir adama veriyorlardı. Oysa kızın gönlü başka bir delikanlıda idi. Kızcağızın, " Gitmem, istemem!" diye dövünüp ağladığı adam; bir miktar yaşlı, pek miktarda zengindi. Zavallı kız, ne kadar dil döktü ise, derdini dinletemedi. Söz kesildi ve düğün günü geldi. Kız evinin kapı önünde, zurnalar peşrevsiz çalıyor, davullar ise gümbür de gümbür, dağı taşı inletiyorlardı. " Gümbür de gümbür, Gümbür de gümbür." Davullar böyle gümbürdedikçei gelin kızın azıcık evde kalmış arkadaşlarından bir tanesi, derin bir ah çekti.. "Aaaaah! Şu davul sesleri ne de hoşuma gidiyor. Acep bizim evin kapısında da, böyle neşe ile çalacaklar mı?" İki göz iki çeşme ağlayan gelin kız, hıçkırıklarına ara verip: " Davulun sesi uzaktan hoş gelir" dedi. " Sen bir de o sesi bana sor!" dedi. Atasözünün Anlamı: Bir iş, başa gelmiş bir derti çözülmesi gereken bir problem.. Dışardan bakanlara, uzaktakilere kolay gözükür..
__________________
|
![]() |
![]() ![]() |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 2 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
![]() |
#370 |
Navigator
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kardelencicegi Şuan
![]() Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 58
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5479
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Doğum Günün Kutlu Olsun Oğlum
Bir gece yarısı... Yıllar sonra çocuk evlenmiş, çoluk çocuk sahibi olmuş. Birgün, gecenin bir yarısı, Saat 03:30 civarında telefon çalmış. Telefondaki ses annesinin sesiymiş. Çocuk: "Ne var anne, Ne istiyorsun bu saatte, Neden beni rahatsız ediyorsun? Sabah arasan olmaz mıydı?" gibilerinden annesini aşalayıcı sözler sarf etmiş. Annesi biraz buruk, biraz ağlamaklı bir ses tonu ile, "Bundan 25 yıl önce, bir gece yarısı, Saat 03:30'da sende beni rahatsız etmiştin. Doğum günün kutlu olsun oğlum..." demiş.
__________________
|
![]() |
![]() ![]() |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 2 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
![]() |
Konuyu Toplam 2 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Günün, Ayet ve Hadisi | altuntas58 | Serbest Dini Konular | 19 | 13.11.2011 16:09 |
-CUMA SOHBETLERİ- | Abdurrahman 58 | Dini sohbet | 50 | 28.08.2009 08:50 |
Peygamber Efendimizin tüm Ramazan boyunca okuduğu dua:)) | seva | Dualar | 0 | 19.08.2009 17:02 |
Acıklı bir aşk hikayesi :) | gürün_güzeli | Hertelden | 0 | 27.06.2008 18:09 |
Bİr Gelİncİk Hİkayesİ | bayatlı kenan58 | Arşiv | 0 | 23.05.2008 16:58 |