Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)
Günün hikayesi - Sayfa 10 - Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar
Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > Serbest Alan > Serbest Kürsü
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Bugünki Mesajlar

Serbest Kürsü Serbest Konular



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 24.12.2009, 15:14   #91
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Kıbrıs Harekatı'nda yaşanmışbir olay bu. Savaş sırasında bir gün bizim askerlerden

birinin yanına bir başka Mehmetçik gelmiş. Biraz hoşbeşten sonra ailesine

ulaştırması için ona bir mektup vermiş. Bizimki "Kardeşim savaştayız. Kimin

ne olacağı belli değil ki. Belki sen gidersin de ben

kalırım" dese de diğer asker sürekli "Hayır sen gideceksin ben

kalacağım" diyormuş. Sonunda başa çıkamayınca razı olmuş. Mektubu götüreceğine söz

vermiş. Bir daha o askeri görmemiş. Bi süre sonra da
olayı unutmuş.

Savaştan yıllar sonra askerlikle ilgili eşyalarını karıştırırken
bir anda eline o mektup geçmiş. Verdiği sözü tutmamış olmanın
rahatsızlığıyla hemen mektubun üzerindeki adrese doğru yola çıkmış
"Döndüyse kendisini görürüm şehit olduysa ailesine başsağlığı dileyip mektubu veririm"
diye aklından geçiriyormuş.
Sonunda evi bulup kapıyı çalmış. Kapıyı açan yaşlı teyzeye Kıbrıs'ta birlikte savaştıkları oğullarından .
bir mektup getirdiğini kendisiyle görüşmek istediğini söylemiş. Kadın şaşkınlık içinde
adamı içeri buyur edip kocasının yanına götürmüş. Yaşlı adam olayı
dinledikten sonra "İyi de evladım bizim Kıbrıs'ta savaşan bir oğlumuz
yok ki" demiş. Ardından da diğer odaya gitmiş ve elinde
bi fotoğrafla geri dönmüş. Resmi bizimkine göstererek "Sana mektubu veren
bu muydu?" diye sormuş. Bizim Kıbrıs gazisinin gözleri parlamış: "Evet
işte bu askerdi. Ama Kıbrıs'ta savaşan oğlunuz yok demiştiniz." Anne
çoktan gözyaşlarına boğulmuşmuş bile. Baba ise başını sallayıp üzüntülü bi
sesle "Evet bu bizim oğlumuz. Ancak Kıbrıs'ta değil yıllar önce
Kore'de şehit oldu" demiş.
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 24.12.2009, 15:15   #92
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Küçük kız aceleyle evden çıkıp, köşedeki
eczaneye gitti.

Eczacının dikkatini çekebilmek için büyük bir sabırla bekledi.
çok kalabalıktı .
Eczacı Sally'nin beklediğini görünce
-Evet, ne istiyorsun söyle bakalım dedi. Biraz acele et,
gördüğün gibi işim var diyerek
yanındaki şık giyimli adamı gösterdi.

Sally "Kardeşim" dedi.
Sessizce yutkunduktan sonra devam etti:
-Kardeşim çok hasta,bir mucize almak istiyorum.
Eczacı Sally'e bakarak:
-Anlayamadım dedi.
-Şeyy, babam Onu ancak bir mucize kurtarabilir dedi,
bir mucize kaç paradır, bayım?
Eczacı Sally'e sevgi ile baktı bu kez:
"Üzgünüm küçük kız, biz burada mucize satmıyoruz, sana yardımcı
olamayacağım" dedi.

Sally o kadar kolay vazgeçmek istemedi.
Eczacının gözlerinin içine bakarak
-Karşılığını ödemek için param var benim, bana yalnızca fiyatını
söylemeniz yeterli.. dedi.
Eczacının yanında bekleyen iyi giyimli bey Sally'e dönerek
-Ne tür bir mucize gerekiyor kardeşin için küçük hanım? diye sordu.
- Kardeşim... ameliyat olmazsa kurtulamayacakmış..
ama ameliyat paramız yok...
babam..
Onu ancak bir mucize kurtarabilir deyince ben de paramı alıp buraya geldim.
'' Peki, ne kadar paran var? '' diye sordu iyi giyimli adam.
- Bir dolar ve onbir sent dedi Sally. Ve... dünyadaki tüm param bu..
-Bu iyi bir şans, kardeşini kurtarmak için gerekli olan mucizeye yeter bence bu para..


Adam bir eline parayı aldı, öteki eliyle de Sally'nin elini tutarak
-Beni yaşadığın yere götürür müsün lütfen...
Küçük kardeşini ve aileni tanımak istiyorum..dedi.
İyi giyimli adam Dr. Carlton Armstrong'du ve George
için gerekli olan ameliyatı yapabilecek tanınmış bir cerrahtı.

Ameliyat başarıyla sonuçlandı
Hep birlikte mutluluk içinde evlerine döndükleri zaman
Anne:
-Hâlâ inanamıyorum. Bu ameliyat bir mucize
Doğrusu maliyeti ne kadardır merak ediyorum dedi.

Sally kendi kendine gülümsedi.
O bir mucizenin kaça mal olduğunu çok iyi biliyordu.
Tam ...tamına... bir dolar ve onbir sent...
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 24.12.2009, 15:15   #93
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Geçen seneki yaz tatilimizi dedemlerin yemyeşil ağaçlarla bezeli şirin mi şirin köy evinde geçirdik. Tatilimin her günü bir başka güzeldi. Köyün yemyeşil çayırlarında alabildiğine özgürdüm. Şehrin stresli günlerinin acısını çevreyi gezip dolaşarak, yaşıtlarımla oynayarak çıkarıyordum.

Güzel bir temmuz sabahı arkadaşım Hasan’la beraber atımıza bindiğimiz gibi soluğu çayırda aldık. Atımı dörtnala koşturmak en büyük zevkimdi. Rüzgâr sanki özgürlük türküleri fısıldıyordu kulaklarıma. Öylesine hızlı yol alıyordum ki köyden epeyce uzaklaştığımı, dahası da Hasan’ı gözden yitirdiğimi fark etmemiştim bile. Atım huzursuzlanmaya, kişnemeye başladığında iş işten geçmişti artık. Hemen elimi gözüme siper ederek çevremi iyice bir kolaçan ettim. Ağaçlarla kaplı ormanlık bir alanın kıyısındaydım. Küçücük bir dere yılan gibi kıvrılarak önümden akıyordu. Derenin karşı kıyısında çam ve gürgen ağaçlarıyla, çalılıklarla kaplı küçük ve şirin bir tepe vardı. Korkum geçince bu tepeye tırmanmaya karar verdim. Atımı bir ağaca sıkıca bağladıktan sonra dereyi geçip tepeye tırmanmaya başladım. Kâh sürünerek kâh yürüyerek nihayet tepeye varmayı başarmıştım. Tepeden aşağıya baktığımda köyün manzarası yetenekli bir ressamın yaptığı güzel bir tablo gibi önümdeydi. Köyün meydandaki camisi ve okulu göz kamaştırıcıydı. Meydandaki yaşlı çınar ağacı yıllara meydan okuyan vakûr ve gururlu bir sanat eseriydi sanki.

Etrafımı iyice inceledikten sonra tepenin diğer yamacını da görmek istedim. Çalılıklara sürtünmemeye çalışarak, dikkat ede ede aşağıya inmek beni epeyce yormuştu. Azıcık dinlenmek en doğal hakkımdı. Biraz daha yürüdükten sonra küçük, viran bir kulübeyle karşılaştım. Kulübeyi sarmaşıklar, yaban otları bürümüştü ve kulübenin tahtaları yer yer çürümüştü. Ama yine de bu kulübe neşemi geri getirmeye yetmişti de artmıştı bile. Kulübenin verandasındaki tahta sandalyeye iliştim ve türkü söylemeye başladım. Türkü söylerken serin serin esen rüzgârın yüzümdeki terleri bir anne şefkatiyle siler gibi okşaması çok hoşuma gitmişti. Yavaş yavaş gözlerim kapanmaya, görüntüler silikleşmeye başladı. Düş âleminde yaşıyordum sanki. Aniden “Hayâllerim Conk Bayırı’nda, Anafartalar’da kayboldu!” diyen bir sesle irkildim. Hemen gözlerimi açtım. Bu ses; seksen yaşlarında, hafif kamburu çıkmış, elindeki bastonuna dayanan,huysuz bir nineye aitti. Ninenin yüzündeki kırışıklıklar hayatın acılarını simgeliyordu sanki. Bastonuna havaya kaldırıp bana dedi ki:

-Benim hayâllerim Anafartalar’da, Conk Bayırı’nda kayboldu. Sen niye türkü çığırırsın a oğul! Arayıp bulsana yitirdiğim hayâlleri!

Bunun üzerine:

- Deli misin sen nine! Ne hayâlleri, ne Anafartalar’ı? Dediğinden hiçbir şey anlamıyorum, diyecek oldum. Sen misin onu diyen? Bastonuyla beni kovalamaya başlamasın mı? Neye uğradığımı anlayamadım.Yamacı tırmanıp nasıl tepeden aşağı indiğimi bir Allah bilir, bir de ben! Hemen atın yularını çözdüm ve onu deli gibi dörtnala koşturmaya başladım. Ben ata değil, at bana hükmediyordu adetâ. Biraz daha gittikten sonra köyün kıyısına geldiğimizi anladım ve içimden derin bir “Oh!” çektim. Köyün meydanından kan ter içinde geçip doğruca dedemlerin evinde aldım soluğu.

Dedem her zamanki yerinde sedirin üzerinde bağdaş kurmuş, oturuyordu. Beni görünce:

- Ne oldu a oğul? Betin benzin atmış, diyerek heyecanla sordu. Ben de ona olanları bir bir anlattım. Ben anlatırken onun yüzü şekilden şekle giriyordu.Beni dinlerken yüzündeki çizgiler daha da derinleşiyordu sanki.Eliyle sakalını sıvazlayarak bana dedi ki:

- Sen kulübede düş gördün herhal! Orada kimse yaşamıyor artık. Deli Zehra Nine oturuyordu o kulübede. Ama o öleli neredeyse otuz yıl oldu.

Ben bunun üzerine merakla:

- Ama dede, ben seksen yaşlarında bir nine gördüm sahiden de. “Hayâllerim Anafartalar’da, Conk Bayırı’nda kayboldu.” deyip duruyordu ağzı köpürerek. Üstelik elinde de baston vardı. O bastonla beni kovaladı. O nine kim dede?”diye ısrarla sordum.

Dedem:

- Sen Deli Zehra Nine’nin hayâletiyle karşılaşmış olamazsın a torun! Düş görmüşsündür herhal. Deli Zehra Nine kendi hâlinde bir kadıncağızdı eskiden. Kocasının Çanakkale Savaşları’nda, Anafartalar’da şehit olduğunu öğrenince altı aylık yetimiyle kalakaldı koca dünyada tek başına. Bebesi de yokluktan, fakirlikten zatürree hastalığına yakalanıp da ölüverince dünyası başına yıkıldı zavallının. Aklını oynatıp kendini dağlara, taşlara vurdu. Senin o gördüğün kulübede tek başına yaşadı tam elli yıldır. Gelene geçene “Hayâllerim Anafartalar’da kayboldu! Arayıp bulsana yitirdiğim hayâllerimi.” deyip durdu hep. Rahmetli ninen ölüm döşeğinde yanı başındaymış kadıncağızın. “Bana hayâllerimi geri verin ey Anafattalar! diye sayıklayarak ruhunu teslîm etmiş Allah’a, dedi.

Dedemin gözleri yaşarmıştı bana bunları anlatırken. Benim durumum da ondan farksız değildi hani. Elimin tersiyse gözümü silerek dedeme:

- Deli Zehra Nine’nin mezarı nerede dede? Onu ziyaret etmek istiyorum. Bu, benim ona vefa borcum, dedim.

Dedem de mezarı tarif etti bana. Hemen elime bir demet gül alıp mezarlığa gittim. Ruhuna Fatiha okudum ve ona içimden şöyle seslendim: “Kaybettiğin hayâlleri kim bulabilir ki senden başka? Yitirdiğin hayâllerin üstüne koskoca Türkiye inşa edildi. Kocan gibi yiğitler sayesinde hürüz ve başımız dik durabiliyoruz. Sizlerin hakkı ödenmez.”

Mezarlıktan gelirken Hasan’a rastladım. Beni çok merak ettiğini, başıma bir iş gelmesinden korktuğunu söyledi. Ben de kaybolduğumu ama sonunda evi bulabildiğimi anlattım ona. Zehra Nine’nin hayâletiyle karşılaştığımı ise söylemedim.

Bazen Deli Zehra Nine rüyalarıma giriyor. Başından vurulmuş bir asker elini tutuyor Zehra Nine’nin. Askerin kucağında altı yedi aylık, pembe yanaklı, şirin mi şirin bir bebek var. Etrafına gülücükler saçıyor o masum bebek. Zehra Nine bana el sallıyor gülümseyerek
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 24.12.2009, 15:15   #94
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ


Çok zengin ama cimri bir adam, bir bilgenin yanına gidip nasihat almak istedi. Bilge onu pencerenin yanına götürüp sordu:

Pencereye baktığında ne görüyorsun?

Yoldan gelip geçen insanlar görüyorum. Bir de yolun kenarında oturmuş dilenen fakir bir adam var.

Bilge, başka bir odaya gidip elinde büyük bir aynayla döndü ve sordu:

Peki bu aynaya baktığında ne görüyorsun?

Kendimi.

Yani artık başkalarını görmüyorsun!"

"Farkında mısın, pencere camı da aynı maddeden, yani camdan yapılmıştır. Ama aynanın camının üstüne incecik bir gümüş tabakası kaplandığı için, ona baktığında kendinden başkasını göremiyorsun.

İşte, insan kalbi de cam gibi aslında şeffaftır, başkalarını görmemize engel değil vesile olur. Onlara merhamet besleriz o zaman. Ama ne zamanki altın gümüş gibi dünya süsleriyle kalbimizi kaplarsak o zaman sadece kendimizi görürüz. Kalbimizden de merhamet çekilip atılır.

"Yapman gereken şey kalbini temizlemek."

"Altınları ve gümüşleri cebinde taşı, kalbinde değil. O zaman bencillikten kurtulup başkalarına merhamet beslemeye başlarsın.
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 24.12.2009, 15:16   #95
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

(Başkalarını kızdıracak, üzecek, gereksiz, münasebetsiz söz söyleme anlamında bir deyim.)
Zengin bir adamın, Göztepe Erenköy taraflarında, sekiz on dönüm bahçeli, büyük bir köşkü varmış.
Adam bu bahçenin bir köşesine bir bina daha yaptırmaya karar vermiş.
Eski binalar hep ahşap yapıldığı için, gereken keresteyi tomruk halinde getirtmiş ve inşaat yaptıracağı yere istif ettirmiş.
Bu tomrukların içinde çam, gürgen, meşe ve ceviz ağaçları da bulunuyormuş. Sayfiye mevsimi olmadığı için Nişantaşı�ndaki konağında oturan zengin adam bir sabah, köşküne gitmiş ve köşkün saf bekçisine emir vermiş:
-Bir hızarcı bul, bahçedeki ağaçların arasındaki çamları biçtir, tahta ve kalas yaptır demiş.
Saf uşak da efendisinin emri üzerine hızarcıları bulmuş. Çam tomrukları yerine, köşkün bahçesinde ne kadar kıymetli çam ağacı varsa kestirip devirmiş. Bu akılsız uşağın adı, çam deviren uşak kalmış.
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 24.12.2009, 15:16   #96
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

(Başkalarını kızdıracak, üzecek, gereksiz, münasebetsiz söz söyleme anlamında bir deyim.)
Zengin bir adamın, Göztepe Erenköy taraflarında, sekiz on dönüm bahçeli, büyük bir köşkü varmış.
Adam bu bahçenin bir köşesine bir bina daha yaptırmaya karar vermiş.
Eski binalar hep ahşap yapıldığı için, gereken keresteyi tomruk halinde getirtmiş ve inşaat yaptıracağı yere istif ettirmiş.
Bu tomrukların içinde çam, gürgen, meşe ve ceviz ağaçları da bulunuyormuş. Sayfiye mevsimi olmadığı için Nişantaşı�ndaki konağında oturan zengin adam bir sabah, köşküne gitmiş ve köşkün saf bekçisine emir vermiş:
-Bir hızarcı bul, bahçedeki ağaçların arasındaki çamları biçtir, tahta ve kalas yaptır demiş.
Saf uşak da efendisinin emri üzerine hızarcıları bulmuş. Çam tomrukları yerine, köşkün bahçesinde ne kadar kıymetli çam ağacı varsa kestirip devirmiş. Bu akılsız uşağın adı, çam deviren uşak kalmış.
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 24.12.2009, 15:16   #97
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

(Bilmediği işe, yetkisi dışındaki konuya karışmak anlamında bir deyim.)
19.yüzyılda, Fransız ressamlarından Delacroix Paris�te bir resim sergisi açmıştı. Sergiyi gezenlerden bir kişi, büyükçe bir şövalye tablosunun önünde uzun süre durarak, yakından uzaktan ciddi ciddi seyreder, beğenmediğini belirten bir biçimde de başını sallarmış. Bu durum ilgisini çeken ressam yanına gelerek sormuş.
-Bu tablo ile çok ilgilendiğiniz belli oluyor.
-Evet demiş adam. Şövalyenin çizmesindeki körük kıvrımlarında hatalar var.
-Pekiyi nasıl anladınız, işiniz bu mu?
-Ben kunduracıyım, çizme dikerim. deyince ressam hemen tuvalini ve boyalarını getirerek adamın söylediği biçimde çizmeyi düzeltmiş ve gerçekten daha iyi olduğunu görmekten memnun olarak adama teşekkür etmiş. Fakat adam yine tablonun başından ayrılmadan, bu kez de şövalyenin pantolonunda ve kemerinde de hatalar olduğunu belirtince bu çok bilmişliğe dayanamayan ressam,
-Bak dostum demiş, sen kunduracısın, çizmeden yukarı çıkma!
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 25.12.2009, 13:03   #98
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Allah'ı bilmeye yüz delil


Fahreddîn-i Râzî Herat ve civarında bozuk inançları yaymakla meşgul olanlarla mücâdele ediyor, Müslümanlar'ı bunların tehlikelerine karşı korumaya çalışıyordu. Üç yüz kadar atlı talebe ve âlim ile Herat'a geldiğinde; hem devlet, hem din büyükleri akın akın ziyaretine gelmiş, alâka göstermişlerdi. Ama birileri vardı ki; ne geliyor, ne de gelme arzusu ızhâr ediyordu. Acaba Fahreddîn-i Râzî hazretlerinin muhâliflerinden miydi?

Halktan bir zengin, bir gün Fahreddîn-i Râzî hazretlerini bahçesinde yemeğe dâvet etti. Maksadı; ziyaretine gelmeyen zâtı da orada bulundurup, görüşmelerini ve bir yanlış anlamanın meydana gelmemesini temin etmekti.

Fahreddîn-i Râzî hazretleri, yemekte karşılaştığı ziyaretine gelmeyen zâta,

- Niçin bizi ziyârete gelmediniz? diye sordu. Şöyle cevap verdi o zât:

- Ben fakirin biriyim. Ne ziyâretinize gelişim size bir şeref kazandırır, ne de gelmeyişim size bir şey kaybettirir. Siz mühim kimselerle meşgul olun.

Bu cevap Fahreddîn-i Râzî hazretlerini düşündürdü. Bu defa büsbütün meraklanarak ısrarla suallerini peşi peşine sıraladı:

- Bu, sıradan birinin sözüne benzemiyor. Kalbi-gönlü uyanık birinin cevabıdır bu. Şimdi daha çok meraklandım. Söyleyin lütfen niçin gelmiyorsunuz? Bize vermek istediğiniz bir mesajınız olmalı.

- Sen, 'Müslümanlar'ın benim ziyâretime gelmeleri vâciptir' diyormuşsun. Neden senin ziyâretine gelmek vâcip olsun?

- Ben ilim ehli biriyim. Benim ziyâretime gelenler aslında benim değil, ilmin ziyâretine gelmiş olurlar. Mücâdelemde bana yardımcı olmuş, beni desteklemiş sayılırlar.

- Öyle ise anlat bakalım... İlmin hedefi Allâh'ı bilmek olduğuna göre, nasıl biliyorsun Hazret-i Mevlâ'yı?

- Yüz delil ve burhan ile biliyorum Allah Teâlâ'yı...

- Peki öyleyse, söyler misin; burhan ve delil, şüpheleri gidermek için değil midir? Demek sende bu kadar şüphe varmış ki her birine delil aramış; ancak bu delillerle şüpheni gidermişsin. Halbuki Allahü zû'l-Celâl bana, öyle bir îman verdi ki; şüphenin zerresi bile kalbimde yoktur. Olmayan şeyi gidermek için ne diye delil ve burhan arayayım?

Bu cevaptan sonra bir suskunluk başlar. Neden sonra yerinden kalkan büyük müfessir Fahreddîn-i Râzî hazretleri,

- Uzat elini de öpeyim. Sen sıradan biri değil, bir îman ve ihlâs numûnesi mâneviyât sultânısın. Kim isen söyle de beni daha fazla merakta bırakma.

Fahreddîn-i Râzî hazretlerinin kulağına eğilen birinin, fısıltı hâlinde söyledikleri şundan ibârettir:

- Konuştuğun zât, Necmüddîn-i Kübrâ hazretleridir.

Fahreddîn-i Râzî hazretleri hemen diz çöküp rica eder:

- Lütfen beni de kabul buyurun tâlipleriniz arasına da, ben de iştirak edeyim sohbetlerinize...

....

İşte zâhirî ilimle bâtınî ilmin farkı... İşte zâhirî ilim ehli ile, zû'l-cenâhayn olan mâneviyat erbâbının seviye ve dereceleri... Keza, aralarındaki diyaloğun güzelliği ve hakkı teslim ile neticelenişi... Ve, biribirlerine karşı olan nezâket ve saygıları...
Zamanımız 'tartışmacıları'na örnek olması dileğiyle...
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 25.12.2009, 13:03   #99
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Berat Kağıdı

Abdullah-ı Rûmî, bir sohbetinde Ebülleys-i Semerkandî'den naklen şöyle anlattı:

Bir târihte Bağdât'ta, zenginler hacca gidiyorlardı. Peygamber efendimizin aşkıyla yanan bir fakîr de, o sene hacca gitmeye niyet etti ve hac kâfilesiyle yola çıktı. Kâfile hareket etmeden önce, herkes eşi-dostu ile helâllaştı.

Şehir dışına çıkıldığında, zenginlerden biri bir fakîrin de hacca gittiğini görünce;

"Bineğin yok, azığın yok. Sen hacca nasıl gideceksin? Bâri cebinde birkaç bin altının var mıdır?" diye alay etti.

Fakîr, bu zenginin alaylı sorusuna çok üzüldü ve;

"Allahü teâlâ ne güzel vekîldir. Mahlûkâtın rızkını o vermektedir. Hepimiz O'nun verdiklerini yiyoruz." diyerek, zenginin bulunduğu yerden mahzûn bir şekilde ayrıldı. Hac vazîfelerini yapana kadar da o zengine hiç görünmedi. Herkes Mekke-i mükerremeden, Medîne-i münevvereye yola çıktıkları zaman, o zengin, fakîri sağ sâlim tekrar karşısında görünce hayret etti ve;

"Komşu, sen de buraya kadar gelip hac vazîfeni yapabildin mi?" diye sormaktan kendini alamadı.
Fakîr de;

"Allahü teâlâya sonsuz hamdü senâlar olsun. Yüzümüzün karasına bakmayıp, bu mübârek makâmı ziyâret etmeyi nasîb etti. Geldim, Beyt-i şerîfi tavaf ettim. Sağ sâlim dönüyorum." dedi.

Zengin;

"Hacı efendi! Acabâ sana da berât verdiler mi?" diye sordu.

Fakîr; "Bu ne berâtıdır ki?" dedi.

Zengin;

"Beyt-i şerîfi ziyâret edenlere, Cehennem'den âzâd olduğuna dâir berât kâğıdı verilir." diyerek, koynundan herhangi bir kağıt çıkarıp fakîri aldattı.

Fakîr, berât kâğıdının kendisine verilmediğine çok üzüldü. Derhal geriye dönüp Harem-i şerîfe geldi. İki gözü iki çeşme hâlinde, kanlı yaşlar akıtarak çok inledi. Allahü teâlâya kırık bir gönülle duâlar etmeye, yalvarmaya başladı:

"Ey âlemleri yaratan yüce Rabbim! Sen herşeye kâdirsin, ganî bir pâdişâhsın. İhsânların bütün kullarına her ân yağmaktadır. Cehennem'den âzâd olup orada incinmemeleri için kullarının bâzısına berat vermişsin. Bu fakîr kuluna berât verilmedi. Yoksa bu garîb kulun âzâd olmadı mı?" deyip bayıldı. Baygın hâlde iken, mânâ âleminden yanına bir kimse gelip;

"Ey fakîr! Başını kaldır ve şu berâtını alıp arkadaşlarına yetiş!" diyerek elindekini ona verdi. O ânda fakîr kendine gelerek ayıldı. Elinde, dünyâ kâğıtlarına hiç benzemeyen, yeşil renkli nûrdan yazıları olan ve misk gibi kokan bir berât kâğıdı vardı. Kâğıdı defâlarca öpüp başına koyan fakîrin sevincinden neredeyse aklı gidecekti. Şükür secdesine kapandı. Ömründe hiç görmediği o berâtı, yüzüne ve gözüne sürdü, bağrına bastı ve koynuna sokarak arkadaşlarına yetişmek için hızlı adımlarla yürümeğe başladı. Arkadaşları, geriden fakîrin geldiğini görünce gülüşmeğe başladılar. Yanlarına soluk soluğa gelen fakîre alayla;

"Cehennem'den âzâd olma berâtını alabildin mi?" diye sordular.

Fakîr de koynundan berâtını çıkararak;

"İşte! Rabbimizin ihsânı olan berâtım!" diyerek, misk kokulu berâtını zengine sunuverdi. Herkes yerinde donakalmıştı. Berâtı alan zengin, nûrdan yazılarla fakîrin Cehennem'den âzâd olduğunu okuyunca, aklı başından gidip, atından düştü. Bir süre yerde baygın yatan zengini zor ayılttılar. Kendine gelen zengin, kâğıdı öpmeye, misk kokusunu koklamağa başladı. Kendi kendine de; "Vâh, vâh benim boşa geçen ömrüme! Keşke ben de bu fakîr gibi sâdık bir fakîr olsa idim. Onun kavuştuğu bu saâdete ben de kavuşsaydım. Bu fakîr, sadâkati sebebiyle bu mertebelere ulaştı. Ben ise zenginliğim sebebiyle gurûra kapıldım ve bundan mahrûm oldum. Bütün malımı versem, bu kâğıttakilerin bir noktasını alamam" diyerek âh eyledi. Gözlerinden kanlı yaşlar döktü.

Fakîr;

"Hacı efendi! Berâtım sende kalsın. Sakla. Ben öldüğüm zaman kefenimin arasına koyun da kabrimde suâl meleklerine onu göstereyim." dedi.

Hacı efendi berâtı büyük bir îtinâ ile koynuna koydu. Uzun yolculuktan sonra evlerine ulaştılar. Zengin olan hacı, berâtı sandığına koydu. Aradan günler geçti. Zengin, ticâret için başka memlekete gittiğinde, fakir vefât etti. Yıkayıp kefenlediler, fakat berâtını bulup kefenin içine koyamadılar. Fakîrin cenâzesini kabre defnettiler. Ancak birkaç ay geçtikten sonra, zengin ticâretinden döndü. Fakîri sorduğunda; "Sizlere ömür! Sen gittikten sonra vefât etti." dediler.
Zenginin sanki dünyâsı başına yıkıldı. Çok ağladı ve;

"O zavallının bende pek kıymetli bir emâneti vardı. Onu yerine getiremedim. Böylece vasiyetini yapamamış oldum. O âhirete göçtü, berâtı ise bende kaldı. Berâtını yanına koyamadım." dedi. Hemen sandığın yanına varıp ağzını açtı. Fakat berâtı koyduğu yerde bulamadı. Tekrar tekrar aramasına rağmen yine bulamadı. "Kabrine gidip bakayım. Belki, birisi beratı alıp ona vermiştir." dedi.

Kazma kürek alarak kabre gitti. Mezarını açmak istedi. O anda;

"Kabri açma! Biz ona o berâtı verdik, dışarıda bırakmadık!" diyen bir ses işitti. Nereden geldiği belli olmayan bu ses karşısında zengin, düşüp bayıldı. Mânâ âleminde fakîri gördü.

Fakîr;

"Ey hacı efendi! Allahü teâlâ sana selâmet versin. O berât bana verildi. Hamdolsun. Münker ve Nekîr meleklerine gösterdim. Onu görünce sorgu suâl bile etmediler. Bu berâtı almama hacdan dönerken sen sebeb olmuştun. Cenâb-ı Hak senden râzı olsun." deyip kayboldu. Zengin ayıldığında, doğru evine gidip, fakir için hatimler okuttu. Yemekler pişirtip, yetimleri, fakirleri doyurdu."
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Alt 25.12.2009, 13:04   #100
EyüphanAydın
Yasaklı
 
EyüphanAydın - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
EyüphanAydın Şuan EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45

Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0 EyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer AnblickEyüphanAydın ist ein wunderbarer Anblick
Standart Cevap: GÜNÜN HİKAYESİ

Allah Nasıl Misafir Edilir?

Musa Aleyhisselâmın ümmeti:

- Ya Musa! Rabbimizi yemeğe davet ediyoruz. Buyursun bir gün misafirimiz olsun. Nemiz varsa ikram etmeye hazırız, dediklerinde Musa Aleyhisselâm, onları azarladı. «Nasıl olur, Allah (haşa) yemekten, içmekten ve mekândan münezzehtir» diyerek bir daha böyle bir şeyi akıllarından bile geçirmemelerini tenbihledi. Fakat Musa Kelîmullah Turu Sina'ya çıkıp, bazı münasaatta bulunmak istediğinde, Allah tarafından şöyle nida olundu:

- «Ya Musa neden kullarımın davetini bana getirip söylemiyorsun?»

Musa Aleyhisselâm:

«Ya Rabbi, böyle daveti size gelip söylemekten haya ederim. Nasıl olur, Zatı Ulûhiyetiniz onların söylediklerinden beridir» dedi.

Allah (c.c.):

«Söyle kullarıma, onların davetine Cuma akşamı geleceğim» buyurdu.

Musa Aleyhisselâm gelip kavmini durumdan haberdar etti, hazırlığa başlandı, koyunlar, sığırlar kesildi. Mümkün olduğu kadar mükellef bir yemek sofrası hazırlandı. Çünkü misafir gelecek olan ne bir vali, ne bir padişah, ne bir başka yaratıktı. Kâinatın yaratıcısı misafir olarak gelecekti. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra, akşam üstü uzak yollardan geldiği belli; yorgun argın, üstü-başı birbirine karışmış bir ihtiyar gelip:

«Ya Musa! Uzak yollardan geldim, acım, bana bir miktar yemek verin de karnımı doyurayım» dedi.

Hz. Musa:

- Acele etme, hele şu testiyi al da biraz su getir bakalım. Senin de bir katkın bulunsun. Biraz sonra Allah (c.c.) gelecek, dedi.

Tabii adam daha fazla diretmeden çekip gitti. Yatsı vakti oldu, beklenen misafir halâ gelmedi. Sabah oluncaya kadar beklediler, halâ gelen giden yoktu. Neyse ümidi kestiler. Hz. Musa taaccüp içinde idi.

İkinci gün Hz. Musa Tur'a gidip:

- Ya Rabbi, mahcup oldum, ümmetim: «Ya Sen bizi kandırdın, ya Allah sözünde durmadı» diyorlar dediğinde, şöyle hitap olundu:

- Geldim ya Musa, geldim. Açım dedim, beni suya gönderdin, bir lokma ekmek bile vermedin. Beni ne sen, ne kavmin ağırladı.» Bunun üzerine Hazreti Musa Kelîmullah:

- Ya Rabbi bir ihtiyar geldi sadece, o da bir kuldu, Allah değildi. Bu nasıl olur? dediğinde Cenabı Allah:

- «İşte ben o kulum ile beraberdim. Onu doyursa idiniz, beni doyurmuş olacaktınız. Çünkü ben ne semalara, ne yerlere sığarım, ben ancak aciz bir kulumun kalbine sığarım. Ben o kulumla beraber gelmiştim. Onu aç olarak geri göndermekle, beni geri göndermiş oldunuz» buyurdu.

Demek ki, Allah için yapılan her şey, bizzat Allah'ın kendisine yapılmış gibi olmakta, Allah o kimseden razı olmaktadır.
EyüphanAydın isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar EyüphanAydın'e Teşekkür Ediyor...
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Günün, Ayet ve Hadisi altuntas58 Serbest Dini Konular 19 13.11.2011 16:09
-CUMA SOHBETLERİ- Abdurrahman 58 Dini sohbet 50 28.08.2009 08:50
Peygamber Efendimizin tüm Ramazan boyunca okuduğu dua:)) seva Dualar 0 19.08.2009 17:02
Acıklı bir aşk hikayesi :) gürün_güzeli Hertelden 0 27.06.2008 18:09
Bİr Gelİncİk Hİkayesİ bayatlı kenan58 Arşiv 0 23.05.2008 16:58


WEZ Format +2. ?uan Saat: 12:54.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.