12.04.2010, 07:16 | #281 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5446
|
Cevap: Günün hikayesi
Bir Aşk Hikayesi
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] Adam ayağa kalktı. Müzik setine doğru yavaşça ilerledi, cd'lerini karıştırdı biraz, sonra birini seçti. Filmlerde bilinen bir sahne vardır ya hani; çift ya adamın ya kadının evine gelmiştir, birisi içkileri koyarken diğeri müziği seçmektedir, işte adam aynı o filmlerden çıkmış gibi, aynı hareketlerle seçtiği cd'yi özenle müzik setine yerleştirdi. Tek bir farkı vardı o filmlerden, içkiyi bir kadınla değil yalnızlığıyla içecekti. Müzik setinden birkaç saniye ses gelmemesine hiç şaşırmadı. Müzik setinden gittikçe artarak gelecek olan ses, Ravel'in Bolero'suna aitti. Aynı o güzel melodi gibiydi son iki haftada beraber yaşadıkları; yavaşça ve aniden başlamış, gittikçe hızlanmış, hızlandıkça kanıksanmış, sanki yıllardır sürüyor gibi alışılmış... Ve sonra başladığı gibi aniden sona ermişti. Adam, ayrılığın ardından hissettiklerini ayırt edemez hale gelmişti. Her kaybeden, bırakılan veya istediğini yaşayamayan adam veya kadın gibi aşkı sorguluyordu o da. Bir kitapta mı okumuştu yoksa bir filmde mi izlemişti hatırlamıyordu: Kadın babasının annesine nasıl aşık olduğunu anlatıyordu adama. Tarlaya giderken görmüş babası annesini, sadece iki dakika, sadece gözlerini ve demiş ki "benim yerim o gözlerin bakışıdır, o gözler bana bakmadıkça ben hep yarım kalacağım". Birden adamın aklına geliveren bu sahne, adamı düşündürdü. Kendini bildi bileli böyle efsanevi aşklara inanmazdı, hatta aşka bile doğru düzgün inanmazdı. Hangi devirde yaşıyorlardı, Leyla da Mecnun da sadece eski dönemlerde olabilirlerdi. Ama son iki haftada yaşadıkları, kafasını allak bullak etmişti. Adamın dost olarak gördüğü kadın, adamdan hoşlanmış; adam da karşılıksız kalamamış ve iki hafta sevgili kalmışlardı. Sonra ilişkileri başladıkları gibi aniden bitivermiş, adam sanki yıllardır sevgililermişçesine üzülmüştü. Kadın da iyi değildi, ama emin olamadığı bir duygu için çok sevdiği adama zarar vermek istemiyordu. Hem onların mükemmel bir dostlukları vardı ve bu dostluğu kaybetmeyi göze alamazdı kadın. Adamsa şaşkındı. Ne hissetmesi gerektiğini, nasıl davranacağını kestiremiyordu. Çok da önemli değildi aslında neyi nasıl yaptığı. Yaşanmış ve unutulması gereken bir ilişkisi vardı artık. Yıllardır "aşk acısı" çeken arkadaşlarını dinlediğinde hep onları rahatlatmış, ama bir türlü de anlam verememişti adam. Nasıl olabilir de, bir kadın ya da bir adam; sanki dünya üzerinde hissedilebilinecek hiçbir acı yokmuşçasına, bir adam ya da kadın yüzünden bu denli acı çekebilirdi? Kendi acılarını, hep başkalarının büyük acılarını düşünerek hafifleten adam, bu sefer acısını hafifletemiyordu. Kadının elini tuttuğu, kadına sarıldığı, kadını öptüğü anlar aklına geldikçe; ne denli güzel bir ilişkileri olabileceğini düşündükçe, boğulacak gibi oluyordu. Aklından ve teninden kadını söküp atamıyordu. Atamadıkça kendinden uzaklaştırıyor, bu kadar çok acı çekmesine anlam veremiyordu. Sanki kendi içerisinde iki kişi olarak yaşıyordu adam. Biri dışarıdan görünen, merhabalaştığınız, beraber yemek yediğiniz, çay içtiğiniz, ders çalıştığınız kişi; diğeri adamın ya da kadının kendinden bile sakladığı, sevdiğiyle beraber yaşayan kişi. Kendisini tanıyamıyordu adam, öyle ya insan bazen kendine bile yabancılaşıyor. Kadına davranışlarını, söylediklerini, sonra hem hep konuşmak isteyip hem de yüzünü bile görmek istememesine anlam veremiyordu. Neden sonra, adam kendini toparladı birden. Uzakta bir yerde sevdiği kadın onu bekliyordu, o kadın aynı zamanda adamın dostuydu ve adamın yanında olmasına ihtiyacı vardı. Kısa aşkları için, ne adam kadını ne de kadın adamı kaybedemezdi. Adam ayağa kalktı, gitmek için hazırlandı. Tam kendini hazır hissettiğinde, kadının silueti tekrar gözünün önüne geldi ve duraksadı, çelişkilerini düşündü tekrar ve bu çelişkilerinin kadını ve kendini kötü etkilemesinden korktu. Sonra korkularını bir yana bıraktı, bavulunu sırtladı ve yola koyuldu. Tüm yaşadıklarını sadece o kadınla birlikte aşabilirdi, çünkü onlar aynı zamanda - ve belki daha da önemlisi - dosttular ve acılarına ancak beraber gülüp, acılarını beraber aşabilirlerdi. Gökhan Güler
__________________
|
20.04.2010, 13:43 | #282 |
Usta Yiğido
ela58 Şuan
Son Aktivite: 09.06.2010 20:35
Üyelik Tarihi: 01.03.2010
Mesajlar: 6.922
Tecrübe Puanı: 1218
|
İLGİNÇ HİKAYELER
ANKA KUŞU
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş... Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler. Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş. Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp; papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış); Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış; baykuş yıkıntılarını özlemiş, balıkçıl kuşu bataklığını. Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış. Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki; "SİMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş. Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır
__________________
...hayat yolunDa ÇIplaq aYAkLA yürüME .HAYaL kırıklLARI ayaĞına baTIP caNINI aCITabilR...!!! |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı ela58'e Teşekkür Ediyor... |
20.04.2010, 14:48 | #283 |
Usta Yiğido
aysima58 Şuan
Son Aktivite: 07.12.2015 00:23
Üyelik Tarihi: 19.03.2010
Mesajlar: 12.478
Tecrübe Puanı: 1767
|
Cevap: Günün hikayesi
ellerinize sağlık çok duygulu hikayeler yenilerini beklerim.
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı aysima58'e Teşekkür Ediyor... |
20.04.2010, 15:48 | #284 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5446
|
Cevap: Günün hikayesi
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
__________________
|
20.04.2010, 16:43 | #285 |
Moderator
Salim58 Şuan
Üyelik Tarihi: 11.05.2009
Yaş: 57
Mesajlar: 59.381
Tecrübe Puanı: 10
|
Cevap: Günün hikayesi
Buğday Satıcısı
Adamın biri satmak için pazara buğday götürmüş. Akşam olmuş, pazar toplanmaya başlamış. Herkes malını satıp savmış. Bu adamın malına müşteri çıkmamış. Çıkan da pazarlıkta uyuş*mamış. Adam koca çuvalı geri getirmenin sıkıntısıyla düşünürken meşayıhten birinin yolu pazara uğramış: O zat sormuş: -Ne o evladım malını satamadın mı? Bak pazar toplanıyor. Adamcağız boynu bükük: -Müşteri çıkmadı, Efendi Hazretleri! demiş. Şeyh efendi yerden avuç avuç kum alıp buğdaya karıştır*maya başlamış ve: - Şimdi çıkar evlad! demiş. Adam şeyhin bu hareketine itiraza yel*tenecekmiş ki; hemen yanı başında beliren müşteri mala talip olmuş. Tebessümle oradan ayrılmak üzere olan şeyhin eteğine yapışıp: -Bu ne haldir Efendi Hazretleri!" diyen buğdaycıya şeyh şu cevabı vermiş: -Sus! Para, layık olduğu mala gider.
__________________
Asil İnsan İdare Eder, Aciz İnsan Şikayet Eder, Basit İnsan İftira Eder, Dürüst İnsan Sabreder... |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 4 Kullanıcı Salim58'e Teşekkür Ediyor... |
20.04.2010, 18:54 | #286 |
Usta Yiğido
servet 58 Şuan
Son Aktivite: 03.12.2011 16:31
Üyelik Tarihi: 05.01.2009
Mesajlar: 30.793
Tecrübe Puanı: 3643
|
Cevap: Günün hikayesi
elinize sağlık
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar servet 58'e Teşekkür Ediyor... |
21.04.2010, 07:07 | #287 |
Moderator
Salim58 Şuan
Üyelik Tarihi: 11.05.2009
Yaş: 57
Mesajlar: 59.381
Tecrübe Puanı: 10
|
Cevap: Günün hikayesi
Ne kadar fakir?
Bir gün çok zengin bir adam oğlunu kırsal kesime götürüp ona insanların ne kadar fakir olabileceğini göstermek istemişti. Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gün bir gece geçirdiler. Şehre dönerken baba oğluna sordu: "Yolculuğumuzu nasıl buldun? "Çok güzeldi babacığım!" diye cevap verdi oğlu. "insanların ne kadar fakir olabileceğini gördün, değil mi? "Evet." "Peki ne öğrendin?" "Şunu gördüm" dedi oğlu. "Bizim evde bir köpeğimiz, onların dört köpeği var. Bizim evde bahçenin yarısına kadar gelen bir havuzumuz, onların kilometrelerce uzunluğunda dereleri var. Bizim bahçede ithal lambalarımız, onların yıldızları var. Bizim taraçamız ön bahçeye kadar, onlarınki ise ufka kadar uzanıyor." Ufaklık konuşurken, babası şaşkınlıktan tek kelime bile edemedi. Ve çocuk ekledi: "Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için, teşekkür ederim babacığım!"
__________________
Asil İnsan İdare Eder, Aciz İnsan Şikayet Eder, Basit İnsan İftira Eder, Dürüst İnsan Sabreder... |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 2 Kullanıcı Salim58'e Teşekkür Ediyor... |
15.05.2010, 23:05 | #288 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5446
|
Cevap: Günün hikayesi
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
Şimdi sen Su olduğunu düşün. Su kadar özel, su kadar faydalı ve su kadar çok... Tükenmez... İnanıyorum ki, gerçekten de öylesin. Ama ister çesmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak, dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. Yani seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın... Unutma! Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin... Gürültünün parçası olursun sadece. Suyun yanında olanlar Suyu en az içenlerdir. Çünkü su nasılsa burada, lüzum yok ki suyu kana kana içmeye diye düsünürler... Aynen, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi! Ormandaki hiç bir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden su içmeye çalışmadı şimdiye kadar. Hepsi, hep sabahın en sakin anını bekledi Suyun durgun yerlerini bulabilmek için, gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler. Onlar için en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda... Sen, hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez... Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı ol, su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil!.. Sen bir su ol... Ama rahmet ol, afet değil! Su isen tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme, sana felaket denmesin! Su isen bir bardağa sığabil ki damarlara giresin!.. Su yüce Allahın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biri... Suya benzediğini unutma! Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi faydalı, su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu da unutma. Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi de kiyametler koparıcı olabileceğini unutma... Unutma senin işin rahmet olmak, afet değil ! Vadiler varken önünde ve ovalar varken, yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene. Ve yaşayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği müddetçe... Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve kaçılan olursun seller, afetler gibi... Tercih elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak... Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan konuştuğun için, sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara! Ama yapman gereken şu, değil mi? Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini. Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini, kimin anlayıp anlamadığını. Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini... Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu düşüneceksin... Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın... Ahmak olmayan yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde olduğu halde, saatlerini kontrol ederek, vakit yaklaştığında, vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de fikrini bildireceğin kişinin kıyıya yanaşmasını bekleyeceksin!.. Demeyeceksinki, ben canım isteyince giderim iskeleye, vapur da o saniyede gelmek zorunda!.. Demeyeceksin ki, aklıma geleni aklıma geldiği biçimde söylerim. Karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek, anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda!.. Keşke öyle olsaydı. Keşke haklı olsaydın, ama maalesef değil... Ağzını açıp şelaleden dökülen suyu içmeye çalışan bir tavşan gördün mü hiç ?.. Veya önüne çıikan Ağaçları dahi sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye uğraşan bir ceylan gördün mü ? Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler, beyni olan her yaratık gibi! Hadi... Sen şimdi su olduğunu düşün, ve kendini su gibi hisset... Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı... Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu hatırla... Ama yine su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini girebilmeyi öğren insanların damarlarına. Hayat ver... Vazgeçilmez ol !!.. __________________ [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
__________________
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
16.05.2010, 10:50 | #289 |
Moderator
Salim58 Şuan
Üyelik Tarihi: 11.05.2009
Yaş: 57
Mesajlar: 59.381
Tecrübe Puanı: 10
|
Cevap: Günün hikayesi
MÜKEMMEL KALP
Genç bir adam kendi kalbinin yörenin en güzel kalbi olduğunuilan etmişti. Onu görenlerde bunu onaylamıştı.Birden kalabalığı tam ortadan yaran yaşlı bir adam genç adama doğru yürüdü ve : "Ne için senin kalbin benim ki kadar güzel değil "dedi. İşte tam o anda kalabalık ve genç adam yaşlı adamın kalbine doğru baktılar. Çok hızlı çarpıyordu fakat içinde çok fazla yara ve zaten çok az kalan boşluklarda çentikler vardı onlarında üzeri keskin çentiklerle dolu idi.Yaşlı adamın yaşlı kalbinin çok acı çektiği belli oluyordu İnsanlar şaşırmıştı yaşlı adam nasıl bu kalbin en güzel kalp olduğunu söyleyebilirdi. Genç adam gülerek"şaka ediyor olmalısın" dedi yaşlı adama" benim kalbim pürüzsüz mükemmellikte iken seninki gözyaşları ve acılardan oluşmuş yara izleri ile dolu" "Doğru" diye yanıt verdi yaşlı adam " Senin kalbin mükemmel gözüküyor fakat ben asla yaşlı kalbimi senle değismem. O gördüğün her yara benim sevgimi verdiğim bir kişiyi gösteriyor onlara kalbimin bir parçasını seve seve verdim onlarda kendilerinden bir parçayı bana verdiler bu yüzden bu parçalar benim verdiğim parçalara bazen tam uymadılar ve üstünde yada köşelerinde pürüzler oldu fakat ben onların her parçasını tek tek seviyorum çünkü onların herbiri paylaşılan sevgileri dostlukları bana hatırlatıyor. Bazen de sevgimin ve dostluklarımın karşılığını alamadım o kalbimin içindeki yara dolu boşluklarda bu yüzden ucu kıvrık bıçak gibi ve oldukça da acı verir fakat hala boşturlar ve başka bir kalplerinde bana sevgi ve dostluklarını verebileceklerini böylece de bu boşlukları doldurabileceklerini gösterir ve benim hala o umutla yaşamamı sağlar. Şimdi söyle genç adam sence hangi kalp daha güzel ?" Genç adamın gözleri sevgi gözyaşlariyla dolmuştu Yaşlı adama doğru yürüdü ve kalbinden genç ve güzel bir parçayı dostça ona doğru verdi. Yaşlı adamı kalbinde hala bir çok boşluk vardı. Yaşlı adam gençadamın cömertçe verdiği kalbi dostlarının olduğu bölüme yerleştirdi üzerine çentikler attı ve yerine bir güzel oturttu. Genç adam kendi kalbine doğru baktı artık eskisi kadar mükemmel ve pürüzsüz değildi ta ki yaşlı adam ona kendi kalbinden eski fakat güzel bir parça verene kadar. Sonunda genç adam ve oradaki kalabalık gerçek kalbin güzelliğini anlamıştı. Kalbi güzelleştiren onunla paylaşılan sevgi ve dostluktu. İçinde sevgi barındırmayan ve taşımayan hiçbir kalp gerçekten güzel olmazdı.
__________________
Asil İnsan İdare Eder, Aciz İnsan Şikayet Eder, Basit İnsan İftira Eder, Dürüst İnsan Sabreder... |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 2 Kullanıcı Salim58'e Teşekkür Ediyor... |
16.05.2010, 15:45 | #290 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5446
|
Cevap: Günün hikayesi
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
__________________
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Günün, Ayet ve Hadisi | altuntas58 | Serbest Dini Konular | 19 | 13.11.2011 16:09 |
-CUMA SOHBETLERİ- | Abdurrahman 58 | Dini sohbet | 50 | 28.08.2009 08:50 |
Peygamber Efendimizin tüm Ramazan boyunca okuduğu dua:)) | seva | Dualar | 0 | 19.08.2009 17:02 |
Acıklı bir aşk hikayesi :) | gürün_güzeli | Hertelden | 0 | 27.06.2008 18:09 |
Bİr Gelİncİk Hİkayesİ | bayatlı kenan58 | Arşiv | 0 | 23.05.2008 16:58 |