18.05.2010, 01:20 | #291 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5463
|
Cevap: Günün hikayesi
Acının sarnıcı ben oldum [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] Gitmiştim.. Saçımdan tırnaklarıma kadar boylu boyunca bir gidiştim... Durakta beklemekle otobüse binmek arasındaki çırpınışları kaplıyordu aklım.. Aklım öyle sevimsizdir ki böyle zamanlarda, bulutlarla yerkabuğu arasında sıkışır kalırım.. Doyumsuz bir yolculuk şoku ardı ardına gözlerime saplanır.. İki adımda bir kavşak serilir önüme. Karasızlık buhranı sonra... Her acının yürüdüğü söylence bir yol vardır. İşte kavşakları hep acıya ayarlanan gidişlerim bu söylenceye aldanır... Kandili kısık bir aydınlıkta zamanın geç kalmışlığında yolları birbirine düğümlerim... Günü ikiye böler acının kılıcı yüzüne yakışan rengi seçer, geceyi giyinir acının kanayan yarıklarından küçük adımlar geçer... Resmi sevinç, içi ezinç başlangıçla gözüm görmeye başlar. Dilim tatlanır, ceplerimde kıvranır ellerim.. Oysa yürek yeniktir hala.Bunu artık kim değiştirebilir. Alnımdan su eksildiğinde, acıların kayaları küflendiğinde aynalara suretimin sığmadığı zamanlarda gözüme dokunacak bir göz olmadığında sırası gelmiştir çantayı sırtlamanın. O günden sonra bütün kent sokaklarında asit yağmurlarında tek başıma yürürüm. Yüzüm keskin bir mehtapta küskün bir kedi kadar kimsesiz, yüzüm kapalı tüller kadar sessiz... Az evvel bütün ıışıkların ardına baktım yoktun!! Bu kentte senin lisanını konuşuyorum aşk boyu.. Lisanım var inanıyorum öyleyse bu gözümü alan sessizlik neden? Bu sağır özlemin failini göster bana.. Her gün yüreğimi ipe götüren bir cellatı arıyorum.. Gözlerimi gösteriyorum kalabalığa gören yok mu? Peki tanıyan celladı mı? Bir yol daha uzadı önüme, kıyısında sıra sıra meşe kolyesi.. Her meşenin gövdesine bir kelime yazıp geçmşim o yoldan.. Senden başka kim başarabilirdi ağaçlardan cümle kurmayı... Ve beklediğim oldu ağaçların yolun sonu denize çıktığı.. Ben seni denizsizken bilirim... Gözlerindeki son damla maviyi ellerinle saklardın her seferinde.. Daha engelleri aramızdan söküp karşımıza almadan gittin... Deniz sıçradı üzerine, tuza, yakamoza aldanıp gittin!!! Ne zaman rüzgar saçılsa bir kadıın saçlarına, benim bungun ellerim ağlıyor şimdi.. Gel ben ölmekteyim... Caddelerde adımlarım boğuluyor, gözlerindeki surları katlime örüp durma!! Rengi kokuşmuş yazlara mezarımı kazma!! Naçar oturup ağladığım, güldüğüm çay bahçelerinde denizden donuk gözlü balıklar bakıyor bana.. Vapurların bir bir sana seferi yok.. Gözlerimdeki kayıp ilanlarına aldıran da.. İç bükey bir acıyla geldiğim kentte enkaz oldum.. Bana ayrılan kül bulutlarını soğuruyorum şimdi.. Kanat ve el gibi tutabilir mi bir başka eli ey deniz? Bugün varlığımın infazına hükmettim.. Durgun bir denizle yanan bir kentin arasında kaldım.. Yamacıma yanaşan şu gemi son kavşağım olsun. İsimsiz olsun.. Eylüle açılıyor dalgalar.. Ah kalbim üzerine çullanacak yine sonbahar.. Sulara sok kanlı saçlarını.. El salla tren istasyonuna, kıyıdaki cam kırıklarını damıt.. Olsa olsa bir sevgiden düşmüştür bu acı.. Peki neden ben oldum bu acının sarnıcı? [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
__________________
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
18.05.2010, 07:38 | #292 |
Moderator
Salim58 Şuan
Üyelik Tarihi: 11.05.2009
Yaş: 58
Mesajlar: 59.381
Tecrübe Puanı: 10
|
Cevap: Günün hikayesi
Hapishanede Kılınan Namaz
Horasan vâlisi Abdullah bin Tâhir, çok âdil biriydi. Jandarmaları birkaç hırsız yakalamış, vâliye bildirmişlerdi. Getirilirken hırsızlardan birisi kaçtı. O sırada Hiratlı bir demirci, Nişapur'a gitmişti. Demirciyi, gece eve giderken, jandarmalar yakaladılar ve diğer zanlılarla beraber vâliye çıkardılar. Vâli dedi ki: - Hepsini hapsedin! Bir suçu olmayan demirci, hapishanede hemen abdest alıp, namaz kıldı. Ellerini uzatıp: ''Yâ Rabbi! Bir suçum olmadığını ancak sen biliyorsun. Beni bu zindandan ancak sen kurtarırsın!'' diye duâ etti. Vâli uyurken rüyâsında dört kuvvetli kimse gelip, tahtını ters çevirecekleri zaman uykudan uyandı. Hemen kalkıp, abdest aldı, iki rek'at namaz kıldı. Tekrar uyudu. Tekrar o dört kimsenin tahtını yıkmak üzere olduğunu gördü ve uyandı. Kendisinde bir mazlumun âhı olduğunu anladı. Vâli hemen hapishane müdürünü çağırtıp sordu: - Acaba bu gece hapishanede mazlum birisi kalmış mı? Müdür dedi ki: - Bunu bilemem efendim. Yanlız biri namaz kılıyor, çok duâ ediyor göz yaşları döküyor. - Hemen adamı buraya getiriniz. Demirciyi vâlinin yanına getirdiler. Vâli hâlini sorup, durumu anladı, ve dedi ki: - Sizden özür.diliyorum.Hakkını helâl et ve şu bin gümüş hediyemi kabul et. Herhangi bir arzun olunca bana gel! Demirci de cevabında dedi ki: -Ben hakkımı helâl ettim. Verdiğiniz hediyeyi kabul ettim. Fakat işimi, dileğimi senden istemeye gelemem. - Neden gelemezsiniz? - Çünkü benim gibi bir fakir için, senin gibi bir sultanın tahtını birkaç defa tersine çevirten sâhibimi bırakıp da, dileklerimi başkasına söylemek kulluğa yakışır mı? Namazlardan sonra ettiğim duâlarla beni nice sıkıntılardan kurtardı. Pek çok murâdıma kavuşturdu. Nasıl olur da başkasına sığınırım? Rabbim, nihayeti olmayan rahmet hazinesinin kapısını, ihsân sofrasını herkese açmış iken, başkasına nasıl giderim? Kim istedi de vermedi? Kim geldi de, boş döndü? İstemesini bilmezsen, alamazsın. Huzûruna edeple çıkmazsan rahmetine kavuşamazsın! Akıl isen nemâzı, çün saâdet tâcıdır. Sen namazı şöyle bil ki, mü'minin mi'râcıdır.
__________________
Asil İnsan İdare Eder, Aciz İnsan Şikayet Eder, Basit İnsan İftira Eder, Dürüst İnsan Sabreder... |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 5 Kullanıcı Salim58'e Teşekkür Ediyor... |
21.05.2010, 22:29 | #293 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5463
|
Cevap: Günün hikayesi
Birak Sevgi Seni buLsun
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] Iyi kalpli, yalniz bir adam, bir gün bir koza bulur. Kozanin icinde kücük bir tirtil vardir. Adam çok sever bu tirtili, onunla tüm yalnizligini, tüm sevgisini paylasir. Gel zaman git zaman tirtil büyür, güzel bir kelebek olur. Adam, kelebegine hayran... birakamaz bir türlü... Aslinda kelebegin aklinda daglar, kirlar, çiçekler vardir da; kiyamaz bir türlü adama ve sevgisine, yalniz birakamaz onu... Üç günlük ömrünü sevildigi ve sevdigi yerde geçirmeye hazirdir... Ama adam bilir ki; "Sevmek bazen vazgeçmeyi de bilmektir" ... Kelebegine son kez bakar ve onu saliverir özgürlügüne, kirlarina, çiçeklerine dogru... Kelebek mutlu olmasina mutlu olur ama hiç bir meltem, hiç bir çiçek yapragi adamin avucunun sicakligini andirmaz... Aklinda adam, o çiçek senin bu çiçek benim dolasir saatlerce... Adam bir kelebege sevdali, bakip durur bosluguna. Kelebekse hala konacak sicak bir avuç aramakta... Böylece kelebek sunu anlar: BAZEN AIT OLDUGUMUZ YER ORASIDIR; SICAK BIR AVUCTUR BILIRIZ AMA O YERIN BIZE AIT OLMA IHTIMALI BIR HIÇTIR ... Böylece adam sunu anlar: HIÇ BIR SEVDAYI YALNIZCA SEVGIYLE YASATAMAZSINIZ ... O günden sonra kelebek, adama duydugu özlemi gömecek bir dag aramaya baslar, ama gücü tükenene dek arayis da bulamayinca anlar ki; HIÇ BIR DAG BIR ÖZLEMI GÖMEBILECEGINIZ KADAR BÜYÜK DEGILDIR ... Adamsa sevdasini koyar simsicak avuçlarina; kelebegin yerine... Sevgili dostum; Herkes bir seyler yasar; iyi ya da kötü, dogru ya da yanlis... Yasadiklarindan bir çikarim yaparak hayatina bir yol verir; ayni zamanda düsüncelerine de... Birak SEVGI seni bulsun... [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
__________________
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
24.05.2010, 07:12 | #294 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5463
|
Cevap: Günün hikayesi
Yeniden doğmaya cesaretiniz var mı.?
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] Bazen öyle bir an gelir ki her şeyin bittiğini düşünürüz Hayattan bıkar, her şeyden ümidimizi keser,geçmiş mutluluklarımızı hatta umutlarımızı bile umutup hayatla bağlarımızı tamamen koparmak isteriz Bu anlar bir çoğumuza yabancı değildir Muhakkak hepimiz hayatımızın bir döneminde yaşamışızdır bunu Belki aramızda ölmeyi deneyenlerimiz bile olmuştur Çünkü o anda kolay olan bize o görünmüş ve zoru sırtlanmaktansa kolayı denemeyi yeğlemişizdir Yeniden doğmaya cesaretiniz varmı? Bu gibi durumlarda hiç yeniden doğmayı deneyenimiz oldu mu peki Bakın bu hikaye bize nasıl bir ders verecekDikkatlice okuyun ve arkanıza yaslanıp şöyle bir düşünün Kartallar, kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşındayken çok ciddi ve zor bir karar vermek zorundadırlar Kartalların yaşı 40′a vardığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir Gagası uzar ve göğüsüne doğru kıvrılır Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır Dolayısıyla kartal burada iki seçimden birini yapmak zorundadır; Ya ölümü seçecektir Ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir Bu yeniden doğuş süreci, 150 gün kadar sürecektir Bu yönde karar verirse, kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde, yuvasında kalır Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkartır Yeni penceleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar 5 ay sonra kartal, kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur “Yeniden Doğuş” uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir Kendi yaşamımızda sık sık bir yeniden doğuş süreci yaşamak zorunda kalırız Zafer uçuşunu sürdürmek için, bize acı veren eski alışkanlıklarımızdan ve anılarımızdan kurtulmak zorundayız Ancak geçmişin gereksiz safrasından kurtulduğumuzda, deneyimlerimizin yeniden doğuşumuzun getireceği olağanüstü sonuçlarından tam olarak yararlanabiliriz İnsanlar ile hayvanları ayıran en önemli özelliklerden bir tanesi hayvanların düşünmemekten kaynaklanan, içgüdüsel olarak karar verebilmeleri ve uygulayabilmeleridir İnsanoğlu düşündükçe karar vermekte zorluklar yaşıyor ve kararsızlığı seçiyor Bazen kararlarımız acı da verse her zaman “Yeniden Doğuş”u müjdeleyebilir Peki şimdi ne düşünüyorsunuzDeğer mi değmez mi [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
__________________
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
25.05.2010, 11:48 | #295 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5463
|
Cevap: Günün hikayesi
Bir Renk Koydum Kutuna [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] Bir kutu dolusu yaşam gönderiyorum sana, sade bir kurdeleyle süslenmiş. Çöz kurdeleyi ve kaldır yavaşça kutunun kapağını.. Kocaman bir fırça ve bin renk koydum kutuya bir cennet resmi yapıp içine gir diye... Düşler serpiştirdim gizlice, düş kurmayı unutma diye. Bir tanede elma şekeri yerleştirdim, içindeki çocuğu yeniden tadabil diye... Güneşin batışını, billur suyun sesini, kırmızıyı, gelinciklerin saflığını, taze ekmeğin kokusunu ve bir gülümsemenin sıcaklığını da sığdırdım. Ruhlarımız aç kalmasın diye... Kutuya biraz da sevecenlik koydum, güçlü ol diye, çünkü acımasız olan güçsüzdür. Beyaz bir güvercin uçup kendi kondu kutuya, barışı ve özgürlüğü sunmak için.... Bir buket sevgi, bir yudum aşk ve yarım bir elma da koymadan edemedim. Paylaşmayı anımsayalım diye... İçtenliği, umudu neşeyi, bağışlayıcılığı, özgüveni ve açık yürekliliği unutmadım, "Ben" in dışına çıkıp bize ulaşabilelim diye... Son olarak da bir kart iliştirdim kutuya bak bu kartta neler yazıyor: Bu kutunun kapağını her kaldırışında yaşamla ilgili yepyeni şeyler keşfedeceksin. Yaşamak için yarını bekleme, al yaşamı kollarının arasına ve sımsıkı sarıl yaşamdan yalnızca almak yerine ona bir şeyler ver. Kısacası bütünüyle "insan" ol. Unutma (!) Yaşam dokuması henüz tamamlanmamış , olağanüstü güzellikte bir duvar halısıdır ve sana ait olan boşluğu yalnız sen doldurabilirsin ALINTI [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
__________________
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
22.07.2010, 12:30 | #296 |
Usta Yiğido
filografozan Şuan
Son Aktivite: 30.06.2014 01:13
Üyelik Tarihi: 05.04.2010
Yaş: 54
Mesajlar: 3.298
Tecrübe Puanı: 864
|
Cevap: Günün hikayesi
SUSKUNLAR MECLİSİ
Bir zamanlar bilginler ve şairler, 'Suskunlar Meclisi' adıyla bir topluluk oluşturmuşlardı. Üye sayısı otuz kişiydi ve bunu arttırmıyorlardı. Üyeliğin ilk şartı çok düşünmek, az yazmak ve çok az konuşmaktı. O zamanlar meşhur şair ve bilgin Molla Camî, bu meclisin aşkındaydı. Günün birinde Suskunlar Meclisi'nin bir üyesinin öldüğünü duyunca, onun yerine aday olmak için bilginlerin bulunduğu köşke geldi. Kendisini karşılayan kapıcıya bir şey söylemeden, ismini bir kâğıda yazarak, o sırada toplantı halinde bulunan Suskunlar Meclisi'ne gönderdi. Meclis üyeleri bu teklifi görünce biraz üzüldüler. Molla Camî oraya lâyık bir bilgindi, ama ölen üyenin yerine başka birini almışlardı. Yeni bir üye için yer yoktu. Meclisin başkanı, bir bardağı tamamen suyla doldurduktan sonra Molla Camî'ye gönderdi. Zeki bilgin durumu kavramıştı. Bir damla daha olsa, bardak taşacaktı. Bunun üzerine o da hemen oracıktaki bir gül dalından küçük bir yaprak koparıp, nazikçe suyun üstüne koyuverdi. Bardak taşmamıştı. Bunu içeri gönderdi. Meclistekiler bu kibar cevabın mânasını anlamışlardı: Zarif insanların yeri başkaydı. Üyeler, bu değerli bilgini de aralarına almaya karar verdiler. Başkan, listeye Molla Camî'nin adını ekledi. Otuz sayısının sonuna bir sıfır koyarak, 300 yazdı. Bununla, Molla Camî sayesinde, meclisin değerinin on misli arttığını belirtiyordu. Listenin son şekli Molla Camî'ye gelince, meseleyi anladı. Ancak sayının büyük gösterilmesinden hoşlanmadı. Sağdaki bir sıfırı silerek, otuz sayısının soluna koydu. Yani 030 yazdı. Alçak gönüllü Molla Camî, bu şekilde, kendisini solda sıfır sayıyor, bardağı taşırmadığı gibi, o meclisin yapısını da etkilemeyeceğini söylemek istiyordu. Diğer üyeler bunu görünce, saygı ve hayranlıkları bir kat daha artmış olarak Suskunlar Meclisi'nin yeni üyesini selâmladılar. *** İnsan, bir Suskunlar Meclisi'ne bakıyor, bir Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne. Nerede o zarafet ve letafet? O kadar bilge kişi aransa da bulunmaz ama gene de, polemiklerde belirli bir seviye tutturulabilir. alıntıdır.. |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 5 Kullanıcı filografozan'e Teşekkür Ediyor... |
22.07.2010, 12:38 | #297 |
Usta Yiğido
HasreT Şuan
Son Aktivite: 19.11.2013 14:36
Üyelik Tarihi: 14.06.2008
Yaş: 45
Mesajlar: 19.841
Tecrübe Puanı: 2588
|
Cevap: Günün hikayesi
teşekkür ederiz Ozan hakketten hayran olmamak elde degil, çok güzeldi sagol
__________________
" Gülümse ;)"
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı HasreT'e Teşekkür Ediyor... |
28.07.2010, 14:19 | #298 |
Usta Yiğido
filografozan Şuan
Son Aktivite: 30.06.2014 01:13
Üyelik Tarihi: 05.04.2010
Yaş: 54
Mesajlar: 3.298
Tecrübe Puanı: 864
|
Cevap: Günün hikayesi
HAYAT VE ENGELLER.
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacaktı? Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı .. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde .."Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral. Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. "Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır . " ARKADASLAR HERKESİN HAYATI ENGELLERLE DOLUDUR BİZDE BU ENGELLERİ TEK TEK ASARAK EBEDİ MUTLULUGA EREBİLMEK İÇİN ZORLUKLARIN ÜSTÜNDEN GELMELİYİZKİ ALLAHA KULLUK BORCUMUZU YERİNE GETİRELİM SONUÇTA SU FANİ DÜNYADA HEPİMİZ BİR SINAVDAN GECİYORUZ ALLAH HERKESİN YARDIMCISI OLSUN GÜL ÖNCE DİKENİNİ GÖSTERİR EGER SABREDERSEN GÜLÜDE GÖRÜRSÜN ...... |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı filografozan'e Teşekkür Ediyor... |
29.07.2010, 19:00 | #299 |
Usta Yiğido
murat tugrul Şuan
Son Aktivite: 06.06.2015 16:33
Üyelik Tarihi: 28.06.2008
Yaş: 50
Mesajlar: 1.682
Tecrübe Puanı: 768
|
Cevap: Günün hikayesi
Size kısaca yaşadıgım bir olayı anlatayım
Mahallemizde hasta sivaslı bir genç vardı. Birgün dediler vefat etmiş cenazesine gittik.Genç ölümü acı oluyor tabi halası duyunca fenalaştı o da öldü.Memleketten akrabaları yolda oldugu için beklettiler.Gelen akrabalardan biri arabasıyla kaza yapmış kazada bir kişi daha öldü. Bir cenazeye gittik üç tane cenaze oldu. kime niyet kime kısmetmi derler bilmiyorumki ne denir.Ama acınında acısı bu heralde |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı murat tugrul'e Teşekkür Ediyor... |
29.07.2010, 19:21 | #300 |
Moderator
Arif Coşkun Şuan
Son Aktivite: 10.05.2016 19:12
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 61
Mesajlar: 27.868
Tecrübe Puanı: 10
|
Cevap: Günün hikayesi
Bayağı önce işyerinden Tunceli'li bir komşum vardı, zamanla samimi arkadaş olmuştuk.
Neyse bu mahalleden Sivas'lı bir kızla tanışıp evlenmek istedi. Nişanlandılar. Belli bir süre geçti. Bunlar şimdi düğün günü tespit ediyor karar veriliyor, düğüne bir hafta 10 gün kala kızın babası ölüyor. Neyse düğün tabi iptal ediliyor, aradan 4-5 ay geçiyor yine düğün günü belirleniyor, düğüne kısa bir zaman kala kızın annesi ölüyor. Neyse onuda erteliyorlar, yine uzunca bir zaman geçiyor yine belli bir güne karar veriliyor, bu sefer kızın dedesi ölüyor. Belli zaman sonra kızdan ayrılma kararı alıyor. Gerçekten bazı şeyler çok ilginç gelişiyor.
__________________
"Dilin düşüncenden önce haraket etmesin" |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı Arif Coşkun'e Teşekkür Ediyor... |
Konuyu Toplam 2 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 2 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Günün, Ayet ve Hadisi | altuntas58 | Serbest Dini Konular | 19 | 13.11.2011 17:09 |
-CUMA SOHBETLERİ- | Abdurrahman 58 | Dini sohbet | 50 | 28.08.2009 09:50 |
Peygamber Efendimizin tüm Ramazan boyunca okuduğu dua:)) | seva | Dualar | 0 | 19.08.2009 18:02 |
Acıklı bir aşk hikayesi :) | gürün_güzeli | Hertelden | 0 | 27.06.2008 19:09 |
Bİr Gelİncİk Hİkayesİ | bayatlı kenan58 | Arşiv | 0 | 23.05.2008 17:58 |