Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > Serbest Alan > Diğer Konular
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Bugünki Mesajlar

Diğer Konular Diğer konular. Yukarıda bulamadığınız konular hakkında burada yazabilirsiniz.



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 20.11.2008, 08:41   #1
COBANYILDIZI
Yiğido
 
COBANYILDIZI - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
COBANYILDIZI Şuan COBANYILDIZI isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 04.01.2009 01:45

Üyelik Tarihi: 20.09.2008
Yaş: 41
Mesajlar: 147
Tecrübe Puanı: 594 COBANYILDIZI isimli Üye Tecrübe Puan?n?zını Kapatmıştır.
Standart KURBAN

KURBAN


Güneş doğudan yavaş yavaş yükselmekte.


Şehrin sessizliğini bir köpek havlaması bozmakta.


Güneş yükselmekte, gökyüzündeki sisler dağılmaya çalışmakta.


Kenar mahallenin sokakları bomboş.


Birazdan kapılar açılacak. Loş koridorlardan evlerin erkekleri çıkacak.


İşte sokağın başındaki evin kapısı açılıyor. Gıcırtılı bir ses. Ardından bir besmele. Önce bir erkeğin sağ ayağı uzanıyor kapıdan. Sonra başındaki şapka görünüyor. Köpek havlamaya devam ediyor. Evlerden çıkanların sayısı bir… iki…artmaya başladı, erkeklerin ardından kapıdan uzanan kadın başlarında yemeniler. İçeriden çocuk ağlamaları. Ve hızla kapanan kapılar. Birazdan güneş daha da yükselecek. Erkekler işlerinin başına varmış olacaklar. Kadınlar çocukları emzirip sokağı süpürmeye başlayacaklar. Kırmızı kafalı veletler sokağın tozuna toz katarak top koşturacaklar. Kavaklar sallanacak bir de. Kavak yelleri esecek.


Karanlık biteli çok oldu. Gece sabahı doğurdu. Gecelerde beyinler neleri doğurdu bilinmez! İşte Ayşe Kadın göründü elinde süpürgesiyle. Günde üç kez süpürmekten sokağın toprağı aşınmış ona ne? Bu geçen de kim? İki gündür kapının önünü arşınlayıp durur? Deri ceket sırtında…siyah…yaşı yirmi iki, yirmi üç var yok. Saçları dik. Başı yerde.. Allah Allah! Kim ola ki? Buralardan olsa Ayşe Kadın tanımaz olur mu hiç? Hava ısınmaya başladı. Süpürge yerdeki tozları sağa sola savurmaya.


Patlak top üç - beş çocuğun ayaklarından bir ötekine bir berikine yer değiştirip durmaya. Kadınlar sokaktaki oturma yerlerini almaya. Ellerindeki oyaları işlemeye…Mahalledeki en yeni haberler ağızlarda sakız olmaya. Sakızlar ağızlarda şakır şukur sesler çıkarmaya… Köpek havlamaya.


Hayır ola! Nedendir ki bu hayvan durmadan havlar bugün? Uğursuzluk derler!


Kulakları yırtan keskin sesiyle bir motosiklet geçmekte şimdi. Üstünde bir oğlan. Kırmızı kazaklı. Saçları sarı. Gözleri de yeşil mi ne? Gözlerini göremez kadınlar! Bakamazlar o kadar dikkatli…Hele yakınlarına geldi mi başlarını öbür yana çevirmeleri gerekir. Geçip gittikten sonra bütün kadın başları o yöne dönse de ne çare? Gözlerinin rengi sır olarak kalır geçip gidenin. Ne de olsa o bir “er”dir. Genç kızlar fısıldaşmaya başlar kendi aralarında. Utangaç gülüşmeler… Dirsek dürtüşleri… Analar görür de görmezden gelir kızların fıkırdayışlarını.


Elif dedim be dedim


Kız ben sana ne dedim


Türkü söyler kızlar.. Nazlı nazlı.. Hep bir ağızdan.


Kara yüzlü oğlan ağladı: Anneeee!!!


Pantolonunun paçası takılı kaldı yerdeki taşa. Dizi kanamakta. Çocuk ağlamakta. Bir eliyle paçasını kurtarmaya çalışmakta. Bir eliyle dizinin kanını silmekte. Anneeeee!!!


-Oy kurbanın olurum oğul!


Kurban??


Kurban koçlardan olur, başka hayvanlardan da… “Adaklık horoz bulunur” yazarmış bazı türbelerin önünde! Horozdan da olur muymuş? Öyle yazmışlarsa vardır elbet bir hikmeti. Koskoca adamlar bilmeden yazacak değiller ya. Analardan da mı olur yoksa kurban? Olursa kim için olur? Oğulları için mi? O zaman bayram mı olur ki?


***


Kurbanlık koçlar seçilir Kurban Arefe’sinde.. Ertesi gün bayramdır. Kınalıdır kuzular. İri boynuzlu inek yavrusu kadar koçlar. Sarı öküzü getirmiştir köylü dayı… Kara ineğin yavrusu Pakize’yi vermek istememiştir Fadime Kız…İstememiştir de elinden bir şey gelmemiştir. Sonra kendi elleriyle kınalamıştır Pakize’yi kınalarla …Gözyaşlarını katarak kardığı kırmızı kınalarla…Sonra kızmıştır kendine: “Allah onun etinden tüyünden her bişeyinden yararlanalım diye bizim için yarattı. Sadece bizim midemize girmek için kesilecek olsa hadi üzüleyim. O, Kurban olmak için çıkacak yarın pazara. Yaradan’a kurban olmaktan daha şerefli bir şey var mı ki? Sevineceğim yerde üzülüyorum ben de. Şu işe bak!” diye kendi kendine söylendikten sonra gözlerine biriken yaş damlalarını tülbendinin ucuyla kurulamıştır. Zayıf cılız keçicikler de boyunlarındaki urgandan çekilip getirilmiştir hayvan pazarına…Kimbilir kısmetli olan hangisidir? Yarın bayramdır. Bayramda kurban olmak az şey midir? Kurban olunacak tek varlık için…O’nun adı anılarak…O’nun rızasını kazanmak için…


***


-Anneannee! Bizi nasıl kesecekti babam?


-Yaa yavrum! Allah koç göndermeseymiş babalar çocuklarını kurban edeceklermiş!


-Nasıl göndermiş anneanne?


-Kınalı bir koç…Gökten indirmiş Allah!


-Anlatsana anneanne.. Nasıl olmuş?


-Bak yavrum! İbrahim Peygamber’i Allah imtihan etmek istemiş. Ona rüyasında oğlu İsmail’i kurban etmesini emretmiş.


(İsmail’i dediğine göre Allah, babam beni kurban etmezdi herhalde. Çünkü o erkek çocukmuş. Ben kız olduğum için kurtulurdum. Ama anneannem duymasın şimdi bunu.. Sonra gücenir bana. “Sen Allah’ın dediğine karşı mı geliyorsun” der. )


-Sonra oğlu İsmail’e bunu söyleyince…


-Korkmamış mı kurban edilmekten?


- O da bir Peygamber olduğu için hiç korkmamış ve karşı gelmemiş. Babacığım Allah sana öyle emrettiyse hiç durma beni kurban et! demiş.


(İyi ki erkek olarak doğmamışım. Allah’a bunun için teşekkür etmeliyim. Ben peygamber de olmadığım için korkardım. Hem de çok korkardım. Kocaman bıçak… Benim boynumda…Yok yok… İsmail’in boynunda. Ama İsmail Peygamber o zaman daha çocuk… Demek çocukken de farklı idi. Korkusuzdu. Nasıl da cesaretle babasına bakıp ağlamamış? Allah emredince kurban olmaktan bile çekinmemiş.)


Güneş tepeye doğru tırmanmakta…Evlerin ardında çayırlar uzanmakta… Otlar çayırları yeşilden sarıya boyamakta… Bohçacı kadın avazı çıktığınca bağırmakta:


-Bohçacı geldi bohçacııı!


Sokaktaki kadınlar oturdukları kapı önünden sağa sola çekilerek bohçayı koyacak yer açmakta… Gelinlik kızlar analarına naz niyaz etmekte… Çeyizlik basmalar, örtüler, renkli gecelikler, saten pijamalıklar istemekte. Çarşıya çıkmak zordur buralarda.. Bohçacı kadınlar karşılar gelinlik kızların çeyizlik malzemelerini. Kavak ağacının dalları sallandıkça yükselen günün sıcaklığını almakta kadınların üzerinden. İki – üç kadının zor kaldırabileceği kocaman içi dolu bohçasıyla bohçacı kadın yaklaşmakta… Sanki küçük bir sepet taşır gibi… Nasıl da kolayca sırtına atmış aheste yürümekte… Kadınlar çoktan ortalarında yer açtılar bile! Kocaman ağır yükünü yol kenarında oturan kadınların önüne bırakan bohçacı, bakır kızılı tenini koynundan çıkardığı mendili ile silmekte…Güneş tam tepeden bilmiş bilmiş gülümsemekte…Satı Gelin’in başındaki iri güllü mekik oyası bohçacı kadının hoşuna gitmiş olmalı ki: “Ben de isterim bu oyadan, bi tane de bana örüversene kız gelin” demekte…Başındaki siyah boncuklarla yapılmış karadutlu oyayı da köylerden birinde bohça satarken görüp te köylü güzeli bir kızdan iki metre patiskaya alıverdiğini anlatmakta.


İki dakika dinlendikten sonra bohçanın düğümleri çözülmekte… Meraklı bakışlar açılan bohçanın içinde neler olduğunu görmek için birbiri üzerine eğilmekte… Renk renk güzellikler göz önüne serilmekte… Mahallenin genç kızları hayallerinde pembe gecelikleri giymekte…Beyaz dantelli yatak takımlarını gelin yataklarının üzerine sermekte…Kadifeden elbiseler dikip giyinmekte…Bebe takımları bile var! Motosikletli oğlan kızlardan hangisine yar olacak kimbilir? Utanır kızlar düşünmekten bile ama düşünmeden de edemezler yüreklerinin ta derininde…Bebecik onun gibi sarı saçlı mı olur acaba? Neyse…Kovmak gerek bu düşünceleri şimdi. Her şeyin zamanı vardır ne de olsa.


Bohçaların düğümü gibi gecelerin çıkını da yavaş yavaş açılmakta…Çocuklar patlak topun ardından koşturmakta… Kan ter içinde kalsalar da oyun oynanmakta…Çocuk sesleri sokakları doldurmakta… Deri ceketli genç yürümekte…Başı önünde…Kafasının içinde binbir düşünce…


Birazdan akşam yemeğini hazırlamak için kadınlar sokaktaki yerlerini terk edecekler. Mutfaklarında ne varsa pişirip adamların ve çocukların önüne koymak için ocakların başına geçecekler. Çocuklar vaktin geçtiğini anlamadan biraz daha oynayacaklar. Çığlıkları biraz daha yayılacak perde perde göğün parlayan yüzüne. Gün ufkun içinde eriyince anneler çağıracak çocuklarını evlerine. Onlar: “biraz daha… biraz daha” diyecekler. Annelerin yüreği eriyecek biraz daha… Korkular saracak yüreklerin derinliğini. Kendileri de bilemeden; akşamın çöken karanlığından mı, yoksa babaların hışmından mı? Vakit yaklaşmakta… Babalar evlerine dönecek birazdan…


Çocuklar veda çığırışlarını yapacaklar az sonra:


-Evli evineee… Köylü köyüneee… Evi olmayan sıçan deliğineee!


-Babam geliyo oğlum!. Ben oyundan çıktım.


-Benimki daha gelmez. Ben biraz daha oynayacağım.


-Annen gel dedi ya oğlum!


-Olsun! Babam gelmedi daha nasıl olsa…


Babası gelecek olanlar yahut gelenler evin yolunu tuttu tutacaklar.


İçlerinden biri var ki; babasının varlığını unutmuş gibi dursa da…Ses çıkartmasa da arkadaşlarına karşı…İçinde beklemektedir babasının geleceği günü sabırsızlıkla…Elbet onun da babası gelecektir bir gün. Nasıl bir yer se şu hapis denen yer? Neden atmışlarsa babasını oraya? Herkesin babası akşam olunca evine gelirken onun babası o bilinmez yerde ne yapar acaba? Yatağı yorganı var mıdır? Olsun…Yemek yapacak annesi yoktur orada? “Baban iyi” derler ona… “Her bişeyi varmış” derler ama; neden salıvermezler gelsin evine diğer çocukların babaları gibi. Gelecek… Elbet bir gün gelecek aslan babası… O zaman şu çocuklara diyecek ki:


-Bakın bu benim babam! Hani senin baban nerede diyordunuz ya! İşte geldi… İşte burada!


O günler gelecek elbet birgün. O da göğsünü gererek, koltuklarını kabartarak babasını gösterecek mahalledeki bütün çocuklara. Bir bilse hapishanenin yolunu… Koşarak giderdi babasının yanına. Ama annesi onu götürmemişti bugüne kadar. Belli ki üzülmesini istememişti. “Zaten ne kaldı ki şunun şurasında” demişti. “Baban gelecek, sen de başka çocuklar gibi sevineceksin” demişti. “Az kaldı oğlum” demişti.


Deri ceketli genç sokağın başından göründü. Başı öne eğik değil bu sefer ama gözleri yere bakar gibi. Birinden saklanır gibi…İki elleri ceplerinin üstüne yapışık ilerlemekte…Adımları daha da hızlandı… Başını iki yana çevirerek bakınmakta…Birini arar gibi…Akşam griyi siyaha boyamakta…Evlerin ışıkları yanmakta…Çiçekli perdeler kapanmış birer birer. Çocuk başını kaldırıp etrafına baktığında…Sokakta tek başına kaldığını görmekte…Bir de yaklaşmakta olan genç. Deri ceketli…Ceketi siyah olan…Çocuk korkmakla korkmamak arasında tereddüt etmekte…İçinden bir ses, kaçıp sokağın ilerisindeki evine gitmesini fısıldamakta…Yürümeye başlamakta çocuk…Korkuyu kocaman erkek yüreğine yediremeyip, koşmamaya çalışarak…Adımlarının izin verdiği ölçüde hızlıca…Yaklaşan genç seslenmekte kendisine:


-Ali!


Çocuk şaşırmakta…Adını da biliyor? Kim bu acaba?


Merakı ve adımları onu olduğu yere sabitlemekte. Deri ceketli genç yaklaşmakta.. Elleri cebinden dışarı çıkmakta…Çocuğun gözleri faltaşı misali…Karanlık; küçük erkek yüreğine çökmekte.


-Ali!.. Gel seni babana götüreceğim!


-Babama mı? Babam yok ki benim. Hapiste.


-Biliyorum Ali. Ben babanın yanından geliyorum. “Oğlumu çok özledim” dedi. “Onu bana al, gel” dedi.


-Olmaz! İnanmam sana! …


-Neden?


-Ben seni bilmem ki! Kimsin sen?


-Ben babanın yanından geliyorum dedim ya! Onun arkadaşıyım.


-Hem annem dedi ki…


-Bırak annenin dediğini sen şimdi! Babanın seni çağırdığını bilseydi o da seni gönderirdi.


Elini çocuğun omzuna koymakta… Bir dost gibi tıpkı.. Çocuk gevşemekte biraz…Rahatlamakta. Ama içinden bir ses bağırmakta… “Gitmeeee!”


Çocuk şaşırmakta… Kimi dinlemeli ki? İçindeki bağıran sesi mi, siyah deri ceketli genci mi?


Babası başını okşamayalı ne kadar zaman oldu bilmiyor çocuk. Ama onu çok özlediğini biliyor. Dizine oturtup “Benim aslan oğlum, büyüyüp koca adam olacaksın. Kızlar peşinden koşacak… Cebinde paran olmalı ama! Çok paran olmalı… Olmadı mı seni beğenmezler haa!” dediğini hatırlıyor.


“Ah baba! Çok paramız olsun diye mi, annem seni beğensin diye mi?… Ondan mı; “senin baban hırsız olmuş” diyorlar arkadaşlarım bana? Seni göreyim de kucağına oturayım gene. Oturayım da bunu kendim sorayım. Sonra da o çocuklara “ Yalancılar!. Benim babam hırsız olmamış!” diyeyim. Geliyorum baba! Yanına geliyorum işte. Hem arkadaşınmış bak beni sana götürmeye gelmiş. Annem bilse yollamaz ama ben ondan habersiz geliyorum senin yanına!”


Geceye yürüyen akşamın alaca karanlığında iki gölge süzülmekte... Biri yirmi iki yirmi üç yaşlarında deri ceketli genç. Diğeri yedi sekiz yaşlarında sabahtan beri patlak topun peşinde koşturan, mahallenin kırmızı saçlı çilli suratlı çocuğu. Saçları neden kırmızı idi böyle? Başka çocukların saçları onun gibi değildi. Genç erkeğin peşinden biraz korku biraz sevinç, karmaşık duygular içinde yürürken şimdi de bu takılmıştı kafasına. Arkadaşları oyun oynarken kendisiyle alay etmiyorlar mıydı? Bir büyüse!… Saçlarının rengi de değişir miydi acaba?


-Oğlum senin saçın kırmızı…Bizimle oynama!


-Ali..Saçlarına kına mı yaktın oğlum?


-Kız mısın yoksa sen?


-Yok yok… Kurbanlık koç o!


-Haha… haha… ha!…


Çocukların hep bir ağızdan gülüşmeleri geldi aklına. Doğru ya! Kurbanlık koçları kesilmeden önce kınalamazlar mıydı?


Kırmızı kafalı çocuk deri ceketli gencin ardı sıra önce küçük bir karaltı halini aldı, sonra karanlığın içinde yitip gitti o ikisi.


***


Çocuklar koşmaya başladılar arka sokaklardan birine doğru…Kadınlar telaş içinde çığlık çığlığa onların gittiği yöne doğru eteklerini toplayıp koşmaya…Acı bir yanık kokusu etrafa yayılmaya… Genizlerine çektikleri hava zehir gibi acı olmaya…Arka sokaklardan birinde feryatlar, küfürler yükselmeye…


Bohçacı kadın bağırmaya:


-Koşun!. Yetişin a komşular!..


-Ne oldu ne var komşu?


-Durma koş! Mahallenin en arkasındaki sokakta!…


Kırmızı itfaiye araçları sirenlerini öttürerek ardı ardına arka tarafa doğru geçmeye… Dumanlar gökyüzüne yükselmeye…Henüz işe gitmemiş olan erkekler ve evlerinden fırlayan kadınlar yangın yerini doldurmaya…


Küçük bir gecekondu alev alev yanmaya…


-İçerde kimse var mı?


-Bilmem!..Yaklaştırmıyorlar ki!


Erkekli kadınlı bir grup yanmakta olan evin etrafını çevirmiş, çemberi geçmeye çalışanları taş yağmuruna tutmaktalar. Zaten kırılmış olan camları daha bir hınçla parçalamaya çalışmakta, ellerine geçirdikleri kazma, kürek, taş, sopa ne varsa evden dağılan parçaları tuz buz etmekteler. İtfaiye araçları yangını söndürmek için müdahale etmeye çalışmakta:


-Hayııır!.. Buraya giremezsiniz! Sizi de taşlarız yoksa!


-Ya kardeşim bırakın işimizi yapalım! Bu yangını söndürmemiz lazım!


-Yansın ocağı sönesicenin evi! Kendini bulalım da onu da böyle yakacağız!


-Yahu etmeyin kardeşim! Bütün mahalle yanacak sizin yüzünüzden!


Öfkeli insanları aşıp ta yangına müdahale etmek mümkün olmamakta. Yaklaşan itfaiye araçlarının camları parçalanmakta.. Atılan taşlar görevli erlerin başına bacağına koluna nereye olursa rastlamakta. Polis arabaları da olay yerine gelmiş bulunmakta.


Kalabalığın kenarında iki - üç kişilik gruplar fısıldaşmakta…


-Çocuğun babasına kızgınlığı varmış…


-Demek burada otururmuş! Biz de bu nereden geldi, kim ki? deyip dururduk.


-Hep siyah deri ceketle geçen genç değil mi?


-Yaa komşu! Yeni taşınmışlar bu gecekonduya.


-Belli ki hesap kitap yapmış.


Polis arabaları da itfaiye araçları gibi saldırıdan nasibini almakta. Polisin havaya birkaç el ateş etmesi de işe yaramamakta. Gecekondu kalabalığın arasında cayır cayır yanmakta… Herkes bir ağızdan bağırmakta… Kimin ne dediği anlaşılmamakta…Gür bir ses:


-Yangın diğer evlere sıçrayacak!... Kaçın!..Evlerinizi boşaltın!


Çılgına dönmüş kalabalık birden bire sakinleşmekte…Fırtına dinmiş görünmekte…Kırık camlı itfaiye araçları hazırda tuttukları hortumları ile, yarısından fazlası yanmış ve kullanılamaz hale gelmiş olan gecekondunun yanar haldeki enkazına su fışkırtmakta. Polis araçları küfürler hakaretler ederek kendiliğinden binen insanlar ile dolup taşmakta.


Kadınlar ağlaşmakta…Erkekler intikam yeminleri etmekte…


Birkaç kişi fısıldaşmakta:


-Nasıl etmiş a komşu?


-“Babana götüreceğim” diye kandırmış çocuğu.


-Aboovv!.. Çocuktan ne istedin be vicdansız?


-Babasına kızgınlığı varmış!


-Allah çoluğumuzu çocuğumuzu korusun kardeş! Kötü günlere kaldık.


-Doğru dersin kardeş. Boğazını kesmiş kurban eder gibi yavrunun!


M/Ş
COBANYILDIZI isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 04.12.2008, 20:38   #2
COBANYILDIZI
Yiğido
 
COBANYILDIZI - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
COBANYILDIZI Şuan COBANYILDIZI isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 04.01.2009 01:45

Üyelik Tarihi: 20.09.2008
Yaş: 41
Mesajlar: 147
Tecrübe Puanı: 594 COBANYILDIZI isimli Üye Tecrübe Puan?n?zını Kapatmıştır.
Standart Cevap: KURBAN

bu raya bakan kırk iki kişi hicmi bişey görememiş aceba burda)
COBANYILDIZI isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 04.12.2008, 20:40   #3
Sweetgirl
Usta Yiğido
 
Sweetgirl - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Sweetgirl Şuan Sweetgirl isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 01.05.2015 23:50

Üyelik Tarihi: 13.08.2005
Mesajlar: 3.307
Tecrübe Puanı: 1045 Sweetgirl kann auf vieles stolz seinSweetgirl kann auf vieles stolz seinSweetgirl kann auf vieles stolz seinSweetgirl kann auf vieles stolz seinSweetgirl kann auf vieles stolz seinSweetgirl kann auf vieles stolz seinSweetgirl kann auf vieles stolz seinSweetgirl kann auf vieles stolz seinSweetgirl kann auf vieles stolz sein
Standart Cevap: KURBAN

ben ne görüyom biliyonmu
cokkk cokkk uzun bir konu.....
gözlerini bozmaya kimsenin niyeti yok anlasilan
__________________
GÜLÜ SEVEN DIKENINE KATLANIR



Sweetgirl isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04.12.2008, 20:44   #4
COBANYILDIZI
Yiğido
 
COBANYILDIZI - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
COBANYILDIZI Şuan COBANYILDIZI isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 04.01.2009 01:45

Üyelik Tarihi: 20.09.2008
Yaş: 41
Mesajlar: 147
Tecrübe Puanı: 594 COBANYILDIZI isimli Üye Tecrübe Puan?n?zını Kapatmıştır.
Standart Cevap: KURBAN

uzun konu da daha cok sey anlatılır ve nedır bılıyomusn her zaman konunun sonunda vurgulanır hersey bılmem anlata bıldımmı aceba
COBANYILDIZI isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
DANASINADA CAN KURBAN kasparix Haberler 5 02.05.2008 14:22
BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN! koyulhisarlıyım Özel Günler 27 01.01.2008 04:47
Bayram Mesajları :) arikarinkuchi Özel Günler 2 20.12.2007 17:09
Kurban Bayramında Mesajsız Kalmayın fertelliyim Özel Günler 1 18.12.2007 23:02
KURBAN ALIRKEN DİKKAT EDİN Sivaslilar.Net Anasayfa Haberler 12 17.12.2007 19:24


WEZ Format +2. ?uan Saat: 09:26.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.