|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
Menkıbeler & Dini Hikayeler (Menkıbeler & Dini hikayeler burada) |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
23.07.2008, 23:22 | #1 |
Tecrübeli Yiğido
4Eylul Şuan
Son Aktivite: 04.11.2009 22:33
Üyelik Tarihi: 21.07.2008
Mesajlar: 319
Tecrübe Puanı: 629
|
Gönül Bahçesi
Bütün varlıkların hülâsası, özü olan insan, oyun eğlence için yaratılmadı. Kulluk vazîfelerini yapmak için, Rabbine itâ’at, tevâzu, kuvvetsizliğini, ihtiyâcını göstermek, O’na sığınmak ve yalvarmak için yaratıldı.
Üç ayların ilki olan receb ayının başlarındayız... Mübarek aylar, günler ve geceler insanın kendini hesaba çekmesi; yaratılış gayesine uygun olarak yaşayıp yaşamadığı hususunda kendisini sorgulaması için önemli bir fırsattır. Çünkü günlük meşgaleler zaman zaman insana dünyaya geliş sebebini unutturuyor. Cenab-ı Hakkın yarattığı her şeyde bir hikmet, bir gaye vardır. Buna uygun hareket eden hem dünyada hem de ahirette rahat eder. Cenab-ı Hak canlı cansız bütün varlıkları insan için yaratmıştır. Gökyüzü, dağlar, taşlar, ormanlar, sular, denizler hep insan içindir. Bunların içindeki canlı varlıklar da insan içindir. İnsanların beslenmeleri, gıdaları içindir. Bütün bunlar insan için de peki insan kimin içindir? Allahü teala bu sorunun cevabını, zâriyât sûresinin elli altıncı âyetinde meâlen, şöyle veriyor: “Ben cin ve insanları, ancak bana kulluk etmeleri (beni tanımaları) için yarattım.” TANIMAK EMİR VE YASAKLARA UYMAKTIR Bu âyet-i kerimedeki “Kulluk etmeleri, ibadet etmeleri için” ifadesi, âlimler tarafından “beni tanımaları için” diye açıklanmıştır. Yani, Allahü teâlâyı tanımak, için yaratıldık. Allah’ı tanımak ise, emir ve yasaklarına uymak demektir. Hadis-i kudside, “Tanınmak için her şeyi yarattım” buyuruyor. Yani “Onların beni tanımakla şereflenmesi için yarattım” buyuruyor. Şunu iyi bilmelidir ki, bütün varlıkların hülâsası, özü olan insan, eğlence için, oyun için, yiyip içmek, gezmek, yatmak, keyif sürmek için yaratılmadı. Kulluk vazîfelerini yapmak için, Rabbine itâ’at, tevâzu, kuvvetsizliğini, ihtiyâcını göstermek, O’na sığınmak ve yalvarmak için yaratıldı. Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği ibâdetlerin hepsi, insanlara faydalı şeylerdir. İnsanlara yaradığı için emir edilmiştir. Yoksa, hiçbir ibâdetin Allahü teâlâya faydası yoktur. Candan teşekkür ederek, minnet ile ibâdet yapmalıdır. Tam teslîm olarak, emirleri yapmaya ve yasaklardan kaçınmaya çalışmalıdır. Allahü teâlâ hiçbir şeye muhtaç olmadığı hâlde, kullarına emir ve yasaklar vermekle şereflendirdi. Her şeye muhtaç olan biz kulların, bu büyük ihsâna, bol bol teşekkür etmemiz, bunun için de, emirleri yapmaya, candan sarılmamız lâzımdır. Emirlere uymanın en uygun çağı da, gençliğin, sıhhatin, gücün, kuvvetin olduğu zamandır. Bunun için gençlik çağında , dinin emirlerini yapmaktan mahrûm kalmamalıdır. Sonsuz saâdete kavuşturacak sebeplere yapışmak, yarar işler yapmak lazımdır. İnsan, ömrünün en iyi zamanı olan gençlik günlerinde, işlerin en iyisi ve fâidelisi olan, Sâhibin, Yaratanın emirlerini yapmaya, O’na ibâdet etmeye çalışmalı, İslâmiyetin yasak ettiği harâmlardan, şüphelilerden sakınmalıdır. KULLARINA ÇOK ACIDIĞI İÇİN Bilhassa, beş vakit namazı kılmayı elden kaçırmamalıdır. Allahü teâlâ, çok merhametli olduğu, kullarına çok acıdığı için, yirmi dört saat içinde ibâdete, yalnız beş vakit ayırmış, ticâret eşyasından ancak, kırkta birini fakîrlere vermeyi emir buyurmuştur. Birkaç şeyi harâm edip, çok şeyi mubâh etmiş, izin vermiştir. O hâlde, yirmi dört saatte bir saat tutmayan bir zamanı, Allahü teâlânın emrini yapmak için ayırmamak ve zengin olup da, malın kırkta birini Müslümanların fakîrlerine vermemek ve sayılamayacak kadar çok olan, mubâhları bırakıp da, harâm ve şüpheli olana uzanmak, ne büyük inat, ne derece insafsızlık olur. Gençlik çağı, nefsin kaynadığı, şehvetlerin oynadığı, insan ve cin şeytânlarının saldırdığı bir zamandır. Böyle bir çağda yapılan az bir amele pekçok sevâb verilir. İhtiyârlıkta dünya zevkleri azalıp, güç kuvvet gidip, arzûlara kavuşmak imkânı ve ümitleri kalmadığı zamanda, pişmânlıktan, âh etmekten başka bir şey olmaz. Çok kimselere bu pişmânlık zamanı da, nasîb olmaz. Bu pişmânlık da, tevbe demektir ve yine büyük bir ni’mettir. Çokları bugünlere kavuşamaz. |
30.07.2008, 23:43 | #2 |
Tecrübeli Yiğido
4Eylul Şuan
Son Aktivite: 04.11.2009 22:33
Üyelik Tarihi: 21.07.2008
Mesajlar: 319
Tecrübe Puanı: 629
|
Zalimlerin olduğu yerde viraneler çok olur!
Peygamber efendimiz zamanında, Nûşirevân isminde adaletiyle meşhur Sâsânî Devletinin bir hükümdarı vardı. Bisetten önce idi. Bu hükümdar önceleri çok zâlimdi. Şu hâdisenin, hatâsını anlayıp, âdil idâreye geçmesine sebep olduğu anlatılır...
Tahta çıktığı zaman astığı astık, kestiği kestik biridir. Çok zâlim olduğu halde aynı zamanda çok da cömert biri idi. Bir gün bahçede oturmuşlar, veziriyle sohbet ediyorlarmış. Bir bakmış ki ağacın üstünde iki tane baykuş birbirleriyle konuşuyorlar. Vezirine demiş ki: SÖYLERSEM BENİ ÖLDÜRÜRSÜN - Ah! Şu baykuşlar acaba ne konuşuyor? Keşke kuş dilini bilseydik de bunları anlasaydık! Veziri zalimliğini söylemenin tam zamanı deyip şöyle cevap vermiş: - Ben anlıyorum pâdişâhım. - Söyle o zaman ne konuşuyorlar? - Söyleyemem efendim. - Niye söyleyemezsin? - Söylersem beni öldürürsün. - Söz, sana bir şey yapmayacağım. Ama ne konuşuyorlarsa doğru söyle! Veziri, kendisine bir zarar gelmeyeceğinden emin olunca, başlamış anlatmaya: -Pâdişâhım şu baykuş diğerine, bizim oğlan ergenlik çağına geldi, onu evlendirmek istiyorum. Ben seni senelerdir tanıyorum. Dostumuzsun. Senin kızı bizim oğlana alıversek, evlendirsek, bunları bir baş-göz etsek, diyor... Fakat pâdişâhım, kızın babası ağıra satıyor kızını. Diyor ki: - Evet, senin oğlun şöyle iyidir, böyle iyidir, ben ona itiraz etmem, ama benim kızım gözümden kıymetlidir, biricik kızımdır. Yemedim yedirdim, giymedim giydirdim. İffetiyle, nâmusuyla bu zamana getirdim. - Kızının kıymeti ne kadarsa değerini veririz. Sen ne kadar çeyiz istiyorsun, onu söyle! - Ben kızıma on tane virâne isterim. Pâdişâhım bilirsiniz baykuşların meskenleri virânelerdir. Saray versen, altın versen baykuş gene de virâne ister. Bunun teklifine karşılık öbürü kanadıyla sizi gösterdi. Sonra dedi ki: - Allah Allah! Düşündüğün, istediğin şeye bak. Zalimlerin olduğu yerde viraneler çok olur! Bunun gibi bir zâlim hükümdar bizim başımızda olduktan sonra, bu memlekette daha çok virâne olur. 10 değil 100 tane, 1000 tane virâne veririm.” Nuşirevan vezirinden memnun olmuştu, ne demek istediğini anladı ve doğruca avdan sarayına dönerek, o andan itibaren hal ve vaziyetini tamamen değiştirdi. Nûşirevân bu durumu herkese de bildirmiş: - Ben tövbe ettim, yaptığıma pişmân oldum. Demek ki kurtlar, kuşlar benim zulmümü konuşuyorlar. Ben vazgeçtim bu işten. İşte bundan sonra Nûşirevân’ın meşhur âdil idâresi başlamış. Öyle adil, öyle halkını gözetir oldu ki öleceği zaman Nuşirevan’ın memleketinde bir tane harabe kalmamış, her yer mâmur ve müreffeh olmuştu. Nasıl ki, Hâtim-i Tâi cömertliği ile meşhur olmuşsa, bu hükümdar da adâleti ile meşhur olmuştu. Bunun için kendisine, Nûşirevân-i âdil de denilmektedir. Peygamber efendimiz bunun için, “Ben âdil sultan zamanında dünyaya geldim” buyurmuştur. ÜÇ IRK AKRABA OLDU Vefâtından sonra, Hazreti Ömer’in İran seferinde, ülkesi İslâm topraklarına dâhil edildi. Savaş sonunda üç torunu esir alındı. Bunlara da diğer esirler gibi muamele yapılmak istenilince, Hazreti Ali, “Resûlullahın, esir olan sultanlara ve çocuklarına ayrı muamele yapılmasına dâir hadîs-i şerîfi var” deyince, bu kızları Hazreti Ömer, Sevde vâlidemizin emrine verdi. Bir müddet sonra, bunların üçü de kendi istekleriyle Müslüman oldular. Bunların birini Hazreti Hüseyin’e verdiler. Bundan, Zeynel Âbidîn hazretleri dünyaya geldi. Diğer ikisini de, Muhammed bin Ebû Bekir’e ve Abdullah bin Ömer’e verdiler. Hazreti Hüseyin ile bacanak oldular. Hazreti Ali de, Hazreti Ebû Bekir ve Hazreti Ömer ile dünür oldu. Nûşirevân’ın hanımı da Göktürk Prensinin kızı idi. Böylece Türkler ve Acemler seyyidlerin akrabaları olmuş oluyorlar...
__________________
Günestir düşen turuncusunda, menekşeler sunarım gece
Artık hiç dönülmeyecek yerdeki o Sevgili'ye |
08.12.2009, 02:16 | #3 |
Usta Yiğido
MİKAİLOGLU Şuan
Son Aktivite: 21.09.2010 20:56
Üyelik Tarihi: 01.06.2009
Mesajlar: 2.693
Tecrübe Puanı: 835
|
Cevap: Gönül Bahçesi
EMEGİNE SAGLIK.ÇOK GÜZEL PAYLAŞIMLARDI.TŞK.
|
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|