|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
İslami Konular İslami konular |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
07.04.2009, 09:54 | #1 |
Yiğido
kaanansay Şuan
Son Aktivite: 04.02.2015 21:09
Üyelik Tarihi: 01.04.2009
Mesajlar: 101
Tecrübe Puanı: 582
|
Hadislerde Deccal
Peygamberimiz (sav)'in Hadislerinde Haber Verdiği Deccal Nasıl Tanınır?
Bu yazının amacı Deccal’i hadislerde bildirilen tüm özellikleriyle tarif etmek, Peygamberimiz (sav)'in dikkat çektiği bu şeytani gücün yakından tanınmasına vesile olmaktır. 1-Deccal Kelimesinin Anlamı Nedir? Arapça bir kelime olan Deccal, “yalancı, hilekar; zihinlerde, iyi ile kötüyü, hak ile batılı karıştıran; bir şeyi yaldızlayıp gerçek yüzünü gizleyen; her yeri dolaşan kötü ve uğursuz kişi” gibi anlamlara sahiptir. 2-Hadislerde Geçen Deccal Kavramı Neyi İfade Etmektedir? Deccal kavramı, Ahir Zamanda gelecek olan Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin karşısında yer alıp, inkarın insanlar arasında yayılması için mücadele edecek, insanları kötülüğe sürükleyecek en büyük negatif gücü ifade etmektedir. Hadislerde genelde bir kişilik olarak tasvir edilmektedir, ancak bu bir kişi olabileceği gibi, şiddete ve vahşete yönlendiren, şeytani özelliklere sahip ve insanları zulme uğratan bir ideoloji de olabilir. Nitekim Deccal’i anlatan pek çok hadiste çeşitli benzetmelerle tarif edilen özellikler, bir ideolojinin özellikleri olarak değerlendirildiğinde netlik kazanmaktadır. Bu durumda insanları inkara sürükleyen, din ahlakından uzaklaştıran, insanlar arasında fitne ve kargaşa çıkmasını sağlayan her türlü ideoloji ve düşünce sistemi, Deccal’i temsil etmektedir. Deccal'i temsil eden bu sistem genel olarak Deccaliyet olarak isimlendirilmektedir. 3- Deccaliyet Nasıl Bir İdeolojidir? Deccaliyet, din ahlakına karşı olarak ortaya çıkmış tüm batıl felsefeleri ve fikir akımlarını kapsayan bir ideolojik sistemdir. Deccal, insanları din ahlakından uzaklaştırmak için tüm bu felsefeleri kullanacaktır. Bugün yeryüzündeki din karşıtı en büyük fitnelerden biri, materyalizm ve materyalizmden türeyen çeşitli ideoloji ve akımlardır. Bu akımların sözde bilimsel çıkış ve dayanak noktası olan düşünce ise Darwinizm'dir. Darwinizm, ortaya atıldığı tarihten itibaren din karşıtı ideoloji ve akımların temel dayanak noktası haline gelmiş, bu ideolojileri savunanlar tarafından adeta bir din haline getirilmiştir. Bu yönü ile Darwinizm, Deccal'in de en çok kullanacağı ideoloji olacaktır. Darwinizm'in, Ahir Zamanda Deccal'in dini haline geleceğine büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi şu açıklaması ile dikkat çekmiştir: Tabiiyyun (tabiatçılık, Darwinizm), maddiyyun (maddecilik, materyalizm) felsefesinden tevellüd eden (kaynaklanan) bir cereyan-ı Nemrudane (inkarcı akım), gittikçe ahir zamanda felsefe-i maddiye (materyalizm felsefesi) vasıtasıyla intişar ederek (güçlenerek) kuvvet bulup, uluhiyeti (Allah'ın varlığını) inkar edecek bir dereceye gelir... (Mektubat, s. 55) Bu ideoloji, aynı zamanda adeta bir büyü gibi kitlelere etki eden, tüm saçmalığına ve yanlışlığına rağmen takipçileri olan, hatta kendi içinde çeşitli mezhepleri bulunan bir fikir sistemidir. 4-Deccaliyet Konusunun Önemi Nereden Kaynaklanmaktadır? Ahir Zamanın anlatıldığı hadislerde, yeryüzünde kötülüğü organize edecek olan Deccal'in çıkışı, kıyametin büyük alametlerinden biri olarak haber verilmektedir. Bununla birlikte Peygamberimiz (sav) bir hadisinde, "Allah, Hz. Adem'i yaratmış olduğu günden bu yana, Deccal'in fitnesinden daha büyük bir fitne olmamıştır." (Medineli Allame Muhammed B. Resul El-Hüseyni el Berzenci, Kıyamet Alametleri, Pamuk Yayıncılık, Genişletilmiş 8. Baskı, İstanbul, s.225) sözleriyle Deccal'in fitnesinin büyüklüğüne dikkat çekmiş ve tüm insanları bu tehlikeye karşı uyarmıştır. Bir başka hadiste ise "Allah'ın gönderdiği her peygamber ümmetini Deccal ile uyardı." (Sahih-i Buhari, Fiten 27)sözleriyle Deccal'in fitnesinin yalnızca Müslümanlar için değil tüm insanlar için büyük bir tehlike olduğuna işaret edilmiştir. Yine bazı hadislerde Deccal'in fitnesinin tüm dünyayı saracağı bildirilmektedir. Bunun bir işareti de her dinden, her milletten, her inançtan bu sisteme uyanların olacağıdır. Bu fitne çok büyük ve kapsamlı olduğu için pek çok insan bilerek veya bilmeyerek bu tuzağa düşecektir. 5-Deccal Sisteminin Hedefi Nedir? Bu sistemin ana hedefi, insanları imandan, güzel ahlaktan, sevgiden, şefkatten uzaklaştırıp, onları sevgisiz, saldırgan, vahşetten ve şiddetten zevk alan kişiler haline getirmek, medeniyetleri birbirine düşürmek ve bu şekilde dünyayı kanlı bir savaş alanına çevirebilmektir. Ancak bu planın hiçbir zaman gerçekleşmeyeceği asla unutulmamalıdır. Bu, Allah'ın iman edenlere bir vaadidir: De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur." (İsra Suresi, 81) Hadislerde yer alan bilgilere göre, Hz. İsa'nın yeniden yeryüzüne gelmesi, Hz. Mehdi'nin zuhuru ve Deccal'in ortaya çıkması aynı dönem içinde olacaktır. Bu dönem; din ahlakının yaşanmadığı, ahlaksızlığın, karmaşanın, savaşların, çatışmaların çok yaygınlaştığı, terörün, cinayetlerin ve şiddetin günlük hayatın parçası haline geldiği bir dönem olacaktır. Tarih boyunca dünya üzerinde anarşi ve kargaşanın yaşandığı dönemler olmuştur, ancak Deccal’in neden olduğu karmaşa ve kaos ortamı, tarihin hiçbir döneminde eşi görülmemiş büyüklükte olacaktır. Ayrıca Peygamberimiz (sav), bir hadis-i şerifinde Deccal'in bir yüzyıl başında çıkacağını bildirmiştir: Dünya kurulduğundan beri her yüzün başında önemli bir olay olmuştur. Bir yüzün başlarında da Deccal çıkar ve Meryem oğlu İsa nüzul ederek (yeryüzüne inerek) onu yok eder.(Suyuti, Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, s. 90) Peygamberimiz (sav) bir başka hadisinde ise şöyle bildirmektedir: Bu ümmetin ömrü bin seneyi geçecek, fakat bin beş yüz seneyi aşmayacaktır...( El Berzenci, Kıyamet Alametleri, Pamuk Yayıncılık, İstanbul, 2002, s. 299) Peygamber Efendimiz (sav), ümmetin ömrünün 1500 seneyi geçmeyeceğini bildirdiğine ve içinde bulunduğumuz yıllar da hicri 1400’lü yıllar (Hicri 1400 = Miladi 1980) olduğuna göre, bu büyük olayların meydana gelişinin içinde bulunduğumuz döneme işaret ediyor olması muhtemeldir. (En doğrusunu Allah bilir) 6- Deccal ne zaman ortaya çıkacak? Hadislerde yer alan bilgilere göre, Hz. İsa'nın yeniden yeryüzüne gelmesi, Hz. Mehdi'nin zuhuru ve Deccal'in ortaya çıkması aynı dönem içinde olacaktır. Bu dönem; din ahlakının yaşanmadığı, ahlaksızlığın, karmaşanın, savaşların, çatışmaların çok yaygınlaştığı, terörün, cinayetlerin ve şiddetin günlük hayatın parçası haline geldiği bir dönem olacaktır. Tarih boyunca dünya üzerinde anarşi ve kargaşanın yaşandığı dönemler olmuştur, ancak Deccalin neden olduğu karmaşa ve kaos ortamı, tarihin hiçbir döneminde eşi görülmemiş büyüklükte olacaktır. Ayrıca Peygamberimiz (sav), bir hadis-i şerifinde Deccal'in bir yüzyıl başında çıkacağını bildirmiştir: Dünya kurulduğundan beri her yüzün başında önemli bir olay olmuştur. BİR YÜZÜN BAŞLARINDA DA DECCAL ÇIKAR ve Meryem oğlu İsa nüzul ederek (yeryüzüne inerek) onu yok eder. (Suyuti, Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, s. 90) Peygamberimiz (sav) bir başka hadisinde ise şöyle bildirmektedir: Bu ümmetin ömrü BİN SENEYİ GEÇECEK, fakat BİN BEŞ YÜZ SENEYİ aşmayacaktır... (El Berzenci, Kıyamet Alametleri, Pamuk Yayıncılık, İstanbul, 2002, s. 299) Peygamber Efendimiz (sav), ümmetin ömrünün 1500 seneyi geçmeyeceğini bildirdiğine ve içinde bulunduğumuz yıllar da hicri 1400lü yıllar (Hicri 1400 = Miladi 1980) olduğuna göre, bu büyük olayların meydana gelişinin içinde bulunduğumuz döneme işaret ediyor olması muhtemeldir. (En doğrusunu Allah bilir) 7-Deccal Şu Anda Çıkmış Olabilir mi? Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde Deccal'in çıkış alametleri olduğunu bildirdiği olayların birbiri ardınca gerçekleşmiş olması, Mesih Deccal'in ortaya çıktığını işaret eden alametler olarak kabul edilmektedir. Gerek yakın tarihte gerçekleşen alametler gerek içinde bulunduğumuz dönemde Dünya üzerinde yaşanan olaylar, Peygamberimiz (sav)’in ve İslam alimlerinin, Mesih Deccal'in ortaya çıkacağı tarih ve yapacağı faaliyetler hakkında verdikleri bilgilerle tam olarak mutabıktır. Büyük İslam alimi Said Nursi "...Deccal, büyük bir baskı ve büyük bir zulüm ve büyük bir şiddet ve dehşet ile hak ettiklerinden büyük bir iktidar görünür." (Şualar 469) sözleriyle Deccal'in gücünün ve iktidarının şiddete ve baskıya dayalı olduğunu bildirmektedir. Son zamanlarda yeryüzünde iyice artan ve şimdiye kadar benzeri olmamış bir boyuta ulaşan şiddet, anarşi, kargaşa, katliamlar ve terör olayları ise Deccal’in faaliyet halinde olduğuna ve tüm bunları adeta yönettiğine işaret etmektedir. Deccal kelimesi pek çok kişi tarafından duyulmuş olsa da ne anlama geldiği tam olarak bilinmeyebilir. Çünkü insanların büyük bir bölümü bu konuda çok sınırlı bilgiye sahiptir. Oysa Deccal, Peygamberimiz (sav)’in kıyamet gününün yaklaştığına işaret eden hadislerinde, hakkında çok fazla detay verilen son derece önemli bir kavramdır. 8-Günümüzde Ortadoğu’da Yaşananlar Deccal’in Fitnesinin Bir Parçası mı? Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde Deccal'in tüm kesimlere farklı metodlarla yaklaşacağı ve onları birbirlerine düşürerek yeryüzünde büyük bir fitne ve bozgunculuk çıkarmaya çalışacağına işaret edilmektedir. Deccal'in bazı kesimlere oynamaya çalıştığı oyuna göre, Ahir Zamanda beklenen müjdeli gelişmelerin gerçekleşebilmesi için, bunun öncesinde medeniyetlerin birbirine düşman olup yeryüzünde büyük bir savaş yaşanması gerekmektedir. Bu amaçla Deccal bazı grupları Hz. İsa'nın gelişine kadar pek çok ön şartın oluşması gerektiğine, bunlardan en önemlisinin de dünyada savaş, kargaşa ve anarşi ortamının yaşanması olduğuna inandırmaya çalışmaktadır. Etkisi altına aldığı insanlara, Mesih'in gelişinden önce barışı vaaz etmenin sözde bir delalet, kutsal kitapların sözüne karşı gelmek ve hatta Deccallik olacağına inandırmakta, bu yolla Ortadoğu'da gerilimin düşürülmemesi gerektiğine ikna etmektedir.(Evanjelizm Beyaz Sarayın Gizli Dini, İsmail Vural, s. 23 Grace Hallsell, Prophecy and Politics: Militant Evangelists on the Road to Nuclear War)Bu doğrultuda savaş karşıtı ülkeleri ve barış hareketlerini Deccal hareketi olarak göstermekte, Mesih gelene kadar asla barış olmaması için bölgedeki savaş ortamının mutlaka sürmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Dolayısıyla günümüzde Ortadoğu topraklarında yaşanan gelişmelerde Deccal'in fitnesinin önemli bir rolü olduğunu söylemek mümkündür. (En doğrusunu Allah bilir) Ancak bununla birlikte unutulmaması gereken ise, tüm bu gelişmelerin bir kader dahilinde Allah'ın izniyle gerçekleştiğidir. 9-Deccal Ortaya Çıktığında Hemen Tanınacak mı? Günümüz dünyasında yaşananlar her ne kadar Deccal'in sessizce faaliyetlerine başladığını gösteriyor olsa da, Deccal'in bizzat kendisi henüz tanınmamaktadır. Bunun sebebi ise Deccal'in türlü aldatmacalar ve hilelerle kendisini insanlara farklı şekilde tanıtmasıdır. Bu nedenle negatif bir güç olduğu da hemen anlaşılamayacak ve hemen tanınamayacaktır. Ayrıca hadislerde Hz. İsa'nın Deccal'i arayacağı haber verilmekte ve bu da Deccal'in bir süre saklanacağına işaret etmektedir. 10-Deccal Nasıl Saklanacak? Peygamberimiz (sav), Deccal'in gizlilik içinde hareket edeceğine şöyle işaret etmiştir: "Deccal yola çıkıp ilk defa Dımşk şehrinin doğuya bakan kapısının yanına gelecek... Aranacak, fakat yakalanmayacak... Sonra Kisve nehrinin sularının yanında görülecek... Aranacak, ne tarafa gittiği bilinmeyecek..." (Sahabi b. Mutemer'den rivayet edilmiştir; El Berzenci, Kıyamet Alametleri, Pamuk Yayıncılık, İstanbul, 2002, s. 213) Hadis-i şerifte, "Deccal'in aranacağının, ancak bulunamayacağının" bildirilmiş olması, gizli olarak hareket edeceğini göstermektedir. Deccal, açık olarak ortaya çıkacağı dönem gelinceye kadar fazla dikkat çekmeden, yavaş ve derinden faaliyet gösterecektir. Bu dönem boyunca, Deccal ve taraftarları için gizlilik esas olacak, bu amaçla gizli teşkilatların desteğini alacaktır. Bu gizliliğin bir gereği olarak Deccal, derin devletler oluşturup onların başına geçecek, adeta "görünmez bir güç" gibi hareket edecektir. Bu sayede sinsi bir şekilde bozgunculuğu organize edecektir. 11- Deccal Nerede Ortaya Çıkacak? Hadislerde Hz. İsa'nın, Deccal'i Beytü'l Makdis yakınlarında yok edeceği haber verilmektedir: "... Müteakiben Hz. İsa, Deccal'i arar ve nihayet Beytü'l Makdis'e (Mescid-i Aksa) Yakın bir yer olan Bab-ü Lüdd (Lüdd Kapısı) denilen mevkide yetişerek, Onu yok eder." (Sahih-i Müslim; Büyük Fitne Mesih-i Deccal, Saim Güngör, Pamuk Yayınları, İstanbul, s. 104) "İsa (a.s) Deccal ile Lüdd kapısında (Beytü'l Makdis'e yakın bir belde) karşılaşır ve onu yok eder." (Sahih-i Müslim; Büyük Fitne Mesih-i Deccal, Saim Güngör, Pamuk Yayınları, İstanbul, s. 104) Bu hadislere göre, Deccal Beytü'l Makdis yakınlarında bulunacaktır. Beytü'l Makdis, şu anki Mescid-i Aksa'nın da içinde olduğu Harem-i Şerif'in bulunduğu kutsal alana verilen addır. Bu da Deccal'in faaliyet merkezinin Mescid-i Aksa ve çevresinde olacağına işaret etmektedir. Deccal’in Savaşı Hüsranla Sonuçlanacaktır Deccal'in insanları din ahlakından uzaklaştırmak için yürüttüğü savaş, Allah'ın izniyle, samimi olarak iman edenler üzerinde etkili olmayacaktır. Karşısına çıkan her olayı Kuran ahlakı ile değerlendiren, Peygamberimiz (sav)'in sünnetini kendisine rehber edinmiş bir Müslüman, Allah'ın bir nimeti olarak iyiyi kötüden ayırt edecek güçlü bir vicdana ve akla sahip olur. Kuran ayetleri doğrultusunda düşüneceği için, bir olayın neden olabileceği yarar veya zararları, zamanında fark edip gereken tedbirleri en güzel şekilde alabilir. Bu nedenle Deccal çıktığında da salih müminler, Allah'ın izniyle onu hemen tanıyacak ve gerekli tedbirleri alacaklardır. Sevgili Peygamberimiz (sav) hadislerinde, müminlere Deccal'in fitnelerinden ve oyunlarından nasıl korunmaları gerektiğini şöyle haber vermiştir: Hz. Peygamber (sav), Deccal'in çıkışından önceki kıtlıktan ve zorluklardan bahsediyordu. Bu arada ashab: "Ya Resulullah! O gün hangi şey daha hayırlıdır?" diye sordular. "Ehlini sulayan güçlü bir genç. O gün yiyecek bir şey yoktur," buyurdular. Ashab-ı Kiram: "O halde o gün müminlerin yiyeceği nedir?" diye sordular. Cevaben Hz. Peygamber (sav): "Tesbih, tekbir, tehlildir," buyurdular. (Tesbih: En güzel sıfatlarıyla Allah'ın ismini anmak) (Tekbir: Allah'ın en Yüce ve Büyük olduğunu anmak) (Tehlil: Allah'ın bir ve tek olduğunu, O'ndan başka İlah olmadığını anmak.) Peygamberimiz (sav)'in bu hatırlatması müminler için çok önemli bir rehberdir. Nitekim, Kuran'da da Peygamberimiz (sav) döneminde müşrikler ve inkarcılarla mücadele ettikleri bir sırada- iman edenlere kurtuluş bulmaları için "Allah'ı çokça zikretmeleri" bildirilmiştir: "Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman, dayanıklılık gösterin ve Allah'ı çokça zikredin. Ki kurtuluş (felah) bulasınız. " (Enfal Suresi, 45) |
09.04.2009, 09:18 | #2 |
Yiğido
kaanansay Şuan
Son Aktivite: 04.02.2015 21:09
Üyelik Tarihi: 01.04.2009
Mesajlar: 101
Tecrübe Puanı: 582
|
İslam Ahlakının Yeryüzü Hakimiyeti
İslam Ahlakının Yeryüzü Hakimiyeti
Kuran, Rabbimiz'in tüm alemlere öğüt olarak indirdiği ve hükmü kıyamete kadar geçerli olan, eşsiz hikmetlerle dolu Yüce kitabıdır. Allah tüm insanların karanlıklardan nura çıkmaları için her konunun açıklamasını ve çözümünü Kuran'da bildirmiştir. Nahl Suresi'nde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: Biz Kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.(Nahl Suresi, 89) Enam Suresi'nde ise, "...Biz Kitap'ta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır." (Enam Suresi, 38) şeklinde bildirilmiştir. Kuran'da herşey en mükemmel, en hikmetli ve en özlü şekilde açıklanmıştır. Bu, Allah'ın kullarına olan rahmetinin bir tecellisidir. Bu nedenle yaşamlarında sadece Kuran'ı ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)'in sünnetlerini kendilerine ölçü alan insanlar, Allah'ın rahmetine ve hidayete kavuşturulurlar. Kuran'ın bu özelliği bir ayette şöyle haber verilmektedir: Şüphesiz, bu Kuran, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir. (İsra Suresi, 9) Rabbimiz Kuran ayetlerinde gelecekte gerçekleşecek olan bazı olayları da haber vermiştir. Bu olayların zaman içerisinde gerçekleşmesi, Kuran'ın üstün ilim sahibi olan Allah'ın sözü olduğunu kanıtlayan mucizevi delillerdendir. Rabbimiz'in Kuran ayetlerinde bildirdiği bu haberlerden biri de İslam ahlakının mutlaka yeryüzünde hakim olacağıdır. Bu ayetlerden bazıları şunlardır: Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. Müşrikler istemese de O dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur. (Tevbe Suresi, 32-33) Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz. (Kasas Suresi, 5) Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, Kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile. Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile. (Saf Suresi, 8-9) Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah, her şeye güç yetirendir. (Ahzab Suresi, 27) Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah'tan 'yardım ve zafer (nusret)' ve yakın bir fetih. Mü'minleri müjdele. (Saff Suresi, 13) Şüphesiz, Biz sana apaçık bir fetih verdik. Öyle ki Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin. Ve Allah, sana 'üstün ve onurlu' bir zaferle yardım etsin. (Fetih Suresi, 1-3) Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın, katıksızca iman edenlerin yeryüzüne mirasçı kılınacakları da Kuran'ın pek çok ayetinde haber verilen İlahi bir kanundur: Andolsun, Biz Zikir'den sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık. (Enbiya Suresi, 105) "Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır)." (peygamberler) Fetih istediler, (sonunda) her zorba inatçı bozguna uğrayıp -yok oldu- gitti. (İbrahim Suresi, 14-15) Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)'e Kuran'ın vahyedilmesinden içinde yaşadığımız bu döneme kadar, ayetlerde belirtildiği şekilde, dünya çapında İslam ahlakı hakim olmamıştır. İslam ahlakı çok geniş topraklara yayılmış, batıda Moritanya'dan doğuda Çin sınırlarına kadar ulaşmış, dünyada İslam dininin ulaşmadığı bir toprak parçası neredeyse kalmamış, ancak yeryüzünün tamamında ayetlerde bildirildiği şekilde bir hakimiyet yaşanmamıştır. Böyle bir durum bugüne kadar gerçekleşmediğine göre, Rabbimiz'in bu vaadinin ilerleyen yıllarda gerçekleşeceği beklenmektedir. (En doğrusunu Allah bilir.) Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)'in mübarek hadisleri dikkatle incelendiğinde, İslam ahlakının dünya çapında hakim olacağı dönemin ahir zaman olduğu anlaşılmaktadır. Ayetlerde de haber verildiği gibi, İslam ahlakının hakim olması Rabbimiz'in hükmüdür, samimi ve şirk koşmadan iman eden kullarına bir vaadidir. Allah'ın izniyle bu hüküm, ahir zamanda Hz. Mehdi vesilesiyle gerçekleşecektir. (Hiç şüphesiz en doğrusu Allah bilir.) İslam Ahlakının Yeryüzü Hakimiyetini Peygamberimiz (sav) de Müjdelemiştir Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde kıyamete yakın bir zamanda yaşanacak ahir zaman hakkında çok detaylı bilgiler ve işaretler yer almaktadır. Bu bilgilere göre, ahir zamanda birbiri ardınca pek çok önemli olay gerçekleşecektir. Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde ahir zamanın ilk döneminde yaşanacak olan büyük kaos, ahlaki bozulma, savaş, terör, açlık, çatışma, kargaşa ortamından, Rabbimiz'in iman eden kullarını mutlaka kurtaracağı haber verilmektedir. Allah, güzel ahlaktan uzaklaşan insanları, dejenerasyona uğrayan toplumları doğru yola iletmek için “Mehdi” yani “doğruya götüren” sıfatını taşıyan üstün ahlaklı bir kulunu vesile kılacaktır. Hz. Mehdi öncelikle Allah'ın varlığını kabul etmeyen, dinsiz felsefi sistemlerin fikri olarak çürütülmesini sağlayacaktır. Diğer yandan İslam'ı, Kuran'da ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetinde bildirildiği şekilde özüne döndürecektir. İslamiyet'i tüm bozulmalardan, hurafelerden arındırarak gerçek Kuran ahlakının yaşanmasını sağlayacaktır. Ahir zamanın ilk döneminde insanlığın içerisinde bulunduğu tüm karışıklıklara, toplumsal sorunlara, sosyal sıkıntılara çözüm getirecek, tüm yeryüzüne barış, adalet, güvenlik, huzur, mutluluk ve güzel ahlakın hakim olmasına vesile olacaktır. Peygamberimiz (sav) hadislerinde, insanların dünyada ve ahiretteki kurtuluşlarına vesile olacak çok kıymetli bir insan olan Hz. Mehdi'ye tabi olunmasını bildirmiş ve onun döneminde yaşanacak tüm bu hayırlara işaret etmiştir: ... O (Mehdi) arza sahib olur ve kendisinden önce baskı ve zulümle dolu olan arzı adaletle doldurur. Sizden O'na kim yetişirse, kar üzerinde sürünerek dahi olsa gelsin, O'na katılsın. Zira O Mehdi'dir. (Ahir zaman Mehdisinin alametleri, Celalettin Suyuti, sf. 14) Hz. Mehdi ile aynı dönemde yeryüzüne ikinci kez gelecek olan Hz. İsa ise, özellikle Hıristiyan ve Yahudi dünyasına hitap edecek, onları içine düştükleri hurafelerden sıyrılıp Kuran ahlakını yaşamaya çağıracaktır. Hıristiyanların Hz. İsa'ya uymasıyla birlikte İslam ve Hıristiyan alemi tek bir inançta birleşecek ve dünya “Altınçağ” adı verilen büyük bir barış, güvenlik, mutluluk ve refah dönemi yaşayacaktır. İnsanların asırlardır özlemini duydukları bu kutlu dönem, hadislerin işaretlerine göre yarım yüzyıldan fazla sürecek ve Peygamberimiz (sav)'in zamanında yaşanan “Asr-ı Saadet” benzeri bir dönem olacaktır. İnsanlar, Hz. Mehdi ve Hz. İsa önderliğinde gerçekleşecek olan bu kutlu dönemde, Allah'ın Kuran'da inanan kullarına müjdelediği güzelliklerin hepsini yaşayabileceklerdir. Allah ayetinde iman eden müminleri dünyada da güzel bir hayatla yaşatacağını şöyle bildirmektedir: Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97) |
09.04.2009, 10:54 | #3 |
Usta Yiğido
sibelYILMAZ Şuan
Son Aktivite: 05.09.2014 10:55
Üyelik Tarihi: 13.12.2007
Yaş: 36
Mesajlar: 2.927
Tecrübe Puanı: 916
|
Cevap: İslam Ahlakının Yeryüzü Hakimiyeti
Şüphesiz, Biz sana apaçık bir fetih verdik. Öyle ki Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin. Ve Allah, sana 'üstün ve onurlu' bir zaferle yardım etsin. (Fetih Suresi, 1-3)
ALLAH RAZI OLSUN .......
__________________
"Çöplüğe attılarda mukaddes emaneti, Hak bellettiler Hakka en büyük ihaneti." |
09.04.2009, 11:32 | #4 |
Usta Yiğido
altuntas58 Şuan
Son Aktivite: 11.10.2012 21:24
Üyelik Tarihi: 29.08.2006
Yaş: 70
Mesajlar: 38.469
Tecrübe Puanı: 4524
|
Cevap: İslam Ahlakının Yeryüzü Hakimiyeti
Şüphesiz, bu Kuran, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir. (İsra Suresi, 9)
__________________
|
09.04.2009, 12:34 | #5 |
Yiğido
kaanansay Şuan
Son Aktivite: 04.02.2015 21:09
Üyelik Tarihi: 01.04.2009
Mesajlar: 101
Tecrübe Puanı: 582
|
CEHENNEME KİMLER GİRECEK
CEHENNEME KİMLER GİRECEK?
Aldanmalar ve Gerçekler İnkar edenlerin içinde sonsuza kadar kalacakları yer, onların dünya hayatında yaptıklarına karşılık cezalarını çekmeleri için yaratılmışolan "cehennem"dir. İnkar edenler suçludurlar. İşledikleri suç ise, olabilecek en büyük suçtur. Bu suç, insanın kendisini yaratan, ona can veren Allah'a isyan ve nankörlük etmesidir. Böyle büyük bir suça da büyük bir ceza gerekir ki, cehennem bu adaletin yerine getirileceği yerdir. İnsan Allah'a kul olsun diye yaratılmıştır. Yaratılışamacını reddederse, karşılığını cehennemde görür. Allah, bir ayetinde şöyle buyurmaktadır: ... Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir. (Mü'min Suresi, 60) Allah’a iman etmeyen, O’nu gereği gibi takdir etmeyip kulluk görevini, ibadetlerini yerine getirmeyen her insan bunun karşılığını görecektir. İnsan ahirette ibadetlerini yerine getirip getirmediği konusunda sorgulanacaktır. Örneğin 5 vakit namaz büyük bir titizlikle, hiç aksatmadan, tam vaktinde, büyük bir şevk ve huşu ile yerine getirilmesi gereken bir ibadettir. Cehennemdeki insanlar da kendilerine orada bulunma sebepleri sorulduğunda namaz kılanlardan olmadıklarını söylerler. Bu gerçeği Yüce Allah (cc) Kuran’da şöyle bildirir: "Sizi şu cehenneme sürükleyip-iten nedir?" Onlar: "Biz namaz kılanlardan değildik" dediler. (Müddessir Suresi, 42-43) Peygamberimiz (sav) bir hadisinde de, ahirette muhasebesi yapılacak ilk amelin namaz olduğunu ve kulun namazları tamamsa kurtulacağını, aksi takdirde hüsrana uğrayacağını bildirmiştir. (Tirmizî, Mevâkît 188. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 149; Nesâî, Salât 9; İbni Mâce, İkâmet 202) Tüm insanlar için en büyük tehlike Allah'ın azabıyla karşılık göreceği yer olan cehennemdir. Dünya üzerindeki hiçbir şey Allah'ın rızasını kazanmaktan ve cehennemden korunmaktan daha önemli olmayacaktır. Bu açık gerçeğe karşın, insanların bir kısmı bir tür sarhoşluk içindedirler. Kendilerine başka dertler bulurlar. Önemsiz bir konu için aylarca, yıllarca didinirler de, kendileri için en büyük tehlike olan cehennemi düşünmezler bile. Ateşyanıbaşlarındadır, ama bunu fark edemeyecek kadar kördürler. Kuran'da, "daimi sarhoşluk" (gaflet) halindeki bu insan grubundan şöyle söz edilir: İnsanları sorgulama (zamanı) yaklaştı, kendileri ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar. Rablerinden kendilerine yeni bir hatırlatma gelmeyiversin, bunu mutlaka oyun konusu yaparak dinliyorlar. Onların kalpleri tutkuyla oyalanmadadır... (Enbiya Suresi, 1-3) Böyle insanların kalpleri tutkuyla oyalanmadadır. Bu kişiler sadece dünya hayatında geçici bir yarar elde edebilecekleri bazı saplantılı hedefler üzerine tüm hayatlarını harcamaktadırlar. Kimisi işinde yükselmeyi, kimisi “mutlu bir yuva” kurmayı, çok para kazanmayı ya da boş bir ideolojiyi savunmayı hayatının amacı haline getirmiştir. Önlerindeki sonsuza kadar sürecek olan büyük tehlikenin ise farkında değildirler. Cehenneme karşı olan duyarsızlıkları, konu hakkında kullandıkları üsluptan bile hemen anlaşılır. Bu tür insanların oluşturduğu “cahiliye toplumu” içinde hemen herkes anlamını tam olarak kavramadan cehennem sözcüğünü sık sık telaffuz eder. Bu kelime kimi zaman esprilere dahi konu olur. (Allah’ı tenzih ederiz) Hiç kimse bu kelimenin anlamı üzerinde uzun uzun durmaz. İşte en büyük hatalardan biri burada yapılır ve cehennem hayali bir kavram olarak kabul görür. Oysa cehennem, inkarcıların şiddetle bağlandıkları bu dünyadan daha gerçektir. Dünya yok olacaktır, ama cehennem sonsuza dek vardır. Dünyayı, evreni ve insanı eşi benzeri bulunmayan sayısız denge ve ayrıntı üzerinde kusursuz bir sanatla yaratan Allah, aynı şekilde ahireti ve cehennemi de yaratmıştır ve cehennem azabını bütün müşrik, münafık ve inkarcılara vaat etmiştir. Yaratılmışen kötü mekan olan cehennem, hayal gücünün alabileceğinden çok öte bir azap kaynağıdır. Bu azap Allah'ın kudretinin bir tecellisi olarak yaratılmıştır ve dünyada mümkün olan en büyük acılardan kat kat şiddetli acılar içerir. Bir başka büyük gerçek ise bu azabın cehenneme girenler için "sonsuza dek" sürecek olmasıdır. Cahiliye toplumu içindeki birçok insan, cehennem azabının her insan için belirli bir zaman süreceği, sonra da bağışlanacakları gibi bir hurafeye inanır. Bu kişiler dünya hayatından istedikleri kadar yararlanıp, bunun karşılığında cehennemde bir süre kalacaklarını, daha sonra affedileceklerini zannederler. Ama kendilerini bekleyen son, tahmin ettiklerinden çok daha acıdır. Çünkü cehennem -Allah'ın dilemesi dışında- sonsuza dek sürecek bir azap mekanıdır. Allah Kuran'da, cehennemin inkarcılar için yaratıldığını ve azabının sonsuza dek sürdüğünü bildirmektedir. İnkar edenler, "bütün zamanlar boyunca içinde kalacaklardır." (Nebe Suresi, 23) Her insanın "biraz yanıp sonra da cennete gireceği" şeklindeki düşünce ise, bazı insanların kendilerini avutup aldatmak için uydurdukları bir safsatadır. Nitekim Kuran'da aynı şeyi Yahudilerin de öne sürdükleri bildirilir: Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında, ateşasla bize değmeyecektir." De ki: "Allah Katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?" Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 80-81) Kendisini yaratan, kendisine "işitme, görme ve kalp" veren Allah'a karşı, hayatını nankörlük ve isyan içinde geçiren kimse, sonsuz azabı hak etmiştir. (Nahl Suresi, 78) Kendisini avutmak için öne sürdüğü bahanelerin hiçbir yararı olmayacaktır. Dünyada iken yaptığı taşkınlıklar, Allah'ın dinine karşı gösterdiği kayıtsızlık ve hatta hınç, hakkındaki hükmü kesinleştirmiştir. Bir ayette, bu durum şöyle anlatılır: Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, sen o inkar edenlerin yüzlerindeki 'red ve inkarı' tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler. De ki: "Size, bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş... Allah, onu inkar edenlere va'detmiş bulunmaktadır. Ne kötü bir duraktır." (Hac Suresi, 72) Dünyada iken Allah'a karşı büyüklük taslamış, müminlere karşı da düşmanlık beslemişolanlara, mahşer günü şöyle denecektir: Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür. (Nahl Suresi, 29) Cehennemin en korkunç özelliği azabın hiçbir zaman bitmeyecek olmasıdır. İçine bir kez girdikten sonra Allah’ın diledikleri dışında artık geri dönüş yoktur. Tek gerçek sonsuza kadar sürecek ateş azabıdır. Allah’ın kahredici (“Kahhar”) sıfatının en çok tecelli ettiği yer cehennemdir. Bununla yüzyüze gelen insan ruhen sonsuz yıkıma uğrar. Çünkü artık onun için hiçbir umut kalmamıştır. Kuran’da, cehennemliklerin çaresizliği şöyle anlatılır: Fasık olanlar içinse, artık onların da barınma yeri ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, geri çevrilirler ve onlara: "Kendisini yalanladığınız ateş azabını tadın" denir. (Secde Suresi, 20) ... Ateşsizin içinde süresiz kalacağınız konaklama yerinizdir. Şüphesiz Rabbin, hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir. (Enam Suresi, 128) Ateşten çıkmak isterler, ama ondan çıkacak değiller. Onlar için sürekli bir azab vardır. (Maide Suresi, 37) |
09.04.2009, 12:51 | #6 |
Usta Yiğido
seva Şuan
Son Aktivite: 31.08.2010 21:51
Üyelik Tarihi: 04.02.2008
Yaş: 39
Mesajlar: 15.375
Tecrübe Puanı: 2175
|
Cevap: İslam Ahlakının Yeryüzü Hakimiyeti
İslâm ahlâkını kavramak ve hayata geçirmek bizlerin ve insanlığın görevi olup sonuçları itibariyle bizim yararımızadır. Çünkü herkesin kurtuluşu ancak bu güzel ahlâkın her alanda yaşanması ve kötü ahlâktan kaçınılmasındadır.
Çalışmak bizden Tevfik Allah Teâlâ’dan …
__________________
Allahım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, Hakkımda hayırlı olana gönlümü razı eyle. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] CANDA ÖZÜR OLMAZ... |
09.04.2009, 12:59 | #7 |
Usta Yiğido
seva Şuan
Son Aktivite: 31.08.2010 21:51
Üyelik Tarihi: 04.02.2008
Yaş: 39
Mesajlar: 15.375
Tecrübe Puanı: 2175
|
Cevap: CEHENNEME KİMLER GİRECEK
Bu dünyada herkes kendi filmini oynuyor şimdi.
Seyircimiz melekler! Gök ehli seyrediyor. Bakalım kimin filmi alkışa değer? İnsanlar sual ediyorlar: `Madem insan en şerefli yaratıldı, cehennem niye var? Cenabı Hakk kendine en yakın yarattığı kulunu niye cehenneme atsın? Şeytanı niye yok etmiyor, cehennemi söndürmüyor?` Olmaz! Niye? Çünkü Cennet de olacak, cehennem de, şeytan yüzlülerde olacak, melek yüzlülerde. Olmasa senaryoda eksiklik olur. Öyle ya her filmin bir Starı, figuranı ve de Schurkesi-Halunkesi-kötü adamı olacak. Yoksa zevki olmaz. Adrenalin şart! Elbette, Kabir azabı da hak, cehennem de hak, cennet de hak! Amma Şeyh efendi müjde veriyor ve buyuruyorki, cehenneme et ve kemikden oluşan insan girmeyecek.
__________________
Allahım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, Hakkımda hayırlı olana gönlümü razı eyle. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] CANDA ÖZÜR OLMAZ... |
09.04.2009, 14:06 | #8 |
Usta Yiğido
seva Şuan
Son Aktivite: 31.08.2010 21:51
Üyelik Tarihi: 04.02.2008
Yaş: 39
Mesajlar: 15.375
Tecrübe Puanı: 2175
|
Cevap: Hadislerde Deccal
Hadislerde DECCAL
Şâbi'nin, Fatıma Bintu Kays radıyallahu anhâ'dan nakline göre Fatıma şöyle anlatmıştır: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Temimu'd-Dâri hıristiyan bir kimse idi. Gelip biat etti ve müslüman oldu. O, benim Mesih Deccâl'den anlattığıma uygun olan bir rivayette bulundu. Bana anlattığına göre, Temim, bir gemiye binip denize açılmıştır. Yanında Lahm ve Cüzâm kabilelerinden otuz kişi vardı. (Hava şartları iyi olmadığı için) onlarla denizin dalgaları bir ay kadar oynadı. Sonunda güneşin battığı esnada denizde bir adaya yanaştılar. Geminin kayıklarına binerek adaya çıktılar. Derken karşılarına çok tüylü kıllı bir hayvan çıktı. Bunlar, tüylerinin çokluğundan hayvanın baş tarafı neresi, arka tarafı neresi anlayamadılar. (Şaşkın şaşkın "Sen necisin, neyin nesisin?" dediler. O cevap verdi: "Ben cessâseyim!" "Cessase nedir?" denildi. "Ey cemaat! Şu mannastıra kadar gelin! İçinde bir adam var, o sizin haberinize müştaktır!" dedi. O, böylece bir adamdan söz edince, biz onun bir şeytan olmasından korktuk. Hemen koşarak manastıra girdik. İçeride bir adam vardı; hilkatçe gördüklerimizin en irisiydi ve elleri boynuna, dizlerinden topuklarına demirle sıkı şekilde bağlanmıştı. "Vah sana! Kimsin sen?" dedik. "Benim haberimi alabilmişsiniz. Şimdi siz kimsiniz, bana söyleyin!" dedi. Arkadaşlarım: "Biz bir grup Arabız. Bir gemideydik, denizin coşkun bir anına rastladık. Dalgalar bizi bir ay oynatıp oyaladı. Sonra şu adaya yaklaştık, sandallara binip adaya çıktık. Tüylü ve çok kıllı bir hayvanla karşılaştık. Tüyünün çokluğundan başı ne taraf, arkası ne taraf anlayamadık. "Vah sana, nesin sen" dedik. "Ben cessâseyim!" dedi. Biz: "Cessase de ne?" dedik. "Manastırdaki şu adama gelin, o sizin haberinize pek müştaktır!" dedi. Biz de koşarak sana geldik. Biz onun bir şeytan olmadığından emin olmadığımız için korktuk" dedik. Adam: "Bana Beysân hurmalığından haber verin!" dedi. Biz: "Onun neyinden haber soruyorsun?" dedik. "Ben onun ağacından soruyorum, meyve veriyor mu?" dedi. "Evet!" dedik. "Öyleyse meyve vermeme zamanı yakındır!" dedi. "Bana Taberiye gölünden haber verin!" dedi. "Onun nesinden haber istiyorsun?" dedik. "Onun suyunun çekilmesi yakındır!" dedi. "Bana Zuğer gözesinden haber verin!" dedi. "Sen onun neyinden haber istiyorsun?" dedik. "Gözede su var mıdır? Orada su var mıdır?" dedi. "Evet, onun çok suyu vardır! Sahipleri onun suyu ile ziraat yapıyorlar!" dedik. "Ümmilerin peygamberinden bana haber verin? O ne yaptı?" dedi. "O Mekke'den çıkıp Yesrib'e (Medine'ye) yerleşti" dedik. "Araplar O'nunla mukâtele etti mi?" dedi. Biz: "Evet!" dedik. "Onlara karşı ne yaptı?" dedi. Biz de, (onu ezmek için) peşine düşen Araplara galebe çaldığını, Arapların kendisine itaat ettiklerini haber verdik. (O da bize "Bu, onların itaat etmeleri, kendileri için daha hayırlıdır. Ben şimdi size kendimi tanıtayım: Ben Mesih Deccâl'im. Çıkış için bana izin verilme zamanı yakındır. O zaman çıkıp yeryüzünde dolaşacağım. Kırk gün içinde uğramadığım karye (köy) kalmayacak. Mekke ile Taybe (Medine) hariç. Bu iki şehir bana haramdır. Onlardan birine her ne vakit girmek istersem, elinde yalın kılıç bir melek beni karşılar, benim oraya girmeme mani olur. Onların her bir geçidinde bir melek vardır, onları korur!" dedi." Sonra Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm çubuğuyla minbere dürterek: "Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Ben bunu size anlattım değil mi?" buyurdular. Halk da: "Evet!" diye karşılık verdi. bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm: "Temimi'd-Dâri'nin rivayetinin benim size ondan (Mesih Deccâl'dan) Mekke ve Medine'den anlattığıma muvafık düşmesi hoşuma gitti. Bilesiniz O Şam denizinde veya Yemen denizindedir. Hayır doğu tarafındandır. Evet o doğu tarafından zuhur edecektir. O doğu tarafından zuhur edecektir!" buyurdu ve eliyle doğu tarafına işaret etti." Müslim, Fiten 119, (2942); Ebu Davud, Melahim 15, (4325, 4326); Tirmizi, Fiten 66, (2254). Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bize Deccal üzerine uzun bir hadis rivayet etti. Bize anlattıkları meyanında şöyle de demişti: "Deccal, Medine geçitlerine girmesi kendisine haram kılınmış olarak çıkacak. Derken (Medine civarındaki) bazı ekimsiz yerlere kadar gelir. O gün insanların en hayırlısı olan -veya en hayırlılarından- bir kimse onun karşısına çıkar ve: "Sen Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın bize haber verdiği Deccâl'sin!" der. Deccâl de (kendi adamlarına): "Ben şunu öldürüp sonra da diriltsem ne dersiniz? Bu işte bir şüpheye düşer misiniz?" der. Oradakiler: "Hayır!" derler. Deccal onu öldürür ve sonra diriltir. Diriltildiği zaman adam: "Allah'a yemin olsun. Senin hakkında hiçbir vakit bugünkünden daha basiretli olmamıştım!" der. Deccal onu tekrar öldüreyim mi di(yerek öldürmek isteye)cek, fakat musallat edilmeyecek." Buhari, Fiten 27, Fedailu'l-Medine9; Müslim, Fiten 112, (2938). Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Deccal çıktığı vakit beraberinde su ve ateş vardır. Ancak halkın ateş olarak gördüğü tatlı sudur; halkın su olarak gördüğü ise yakıcı bir ateştir. Sizden kim o güne ererse, halkın ateş olarak gördüğüne düş(meyi kabul et)sin. Çünkü o, tatlı soğuk sudur." Buhari, Fiten 26, Enbiya 50; Müslim, Fiten 105, (2935); Ebu Davud, Melâhim 14, (4315), Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh'ın anlattığına göre, Aleyhissalâtu vesselâm'a Deccâl'den sormuştur. Aleyhissalatu vesselam da şu cevabı vermiştir: "O (Deccâl) çıktığı gün (aynen bir insan gibidir) yemek yer. Ben size, onun hakkında, benden önceki peygamberlerden hiçbirinin kendi ümmetine anlatmadığı hususları anlatacağım: Onun sağ gözü meshedilmiştir (görmez), pertlektir, göz hadakası yoktur, sanki hadakası çevrim içinde bir balgam gibidir. Sol gözü de inciden bir yıldız gibidir. Onun beraberinde sanki cennet ve ateşin birer misli vardır. Ancak hakikatta ateşi cennet, suyu da ateştir. Haberiniz olsun! Onun yanında iki kişi vardır; köy halkını inzar ederler. Bu ikisi köyden çıkınca Deccal'in ashabından ilki oraya girer." Rezin tahric etmiştir. Hadisin kaynağı yok ise de, hadiste yer alan mefhumların şahidleri Sahiheyn ve diğer kaynaklarda çoğunluk itibariyle gelmiştir. İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Veda haccı sırasında (bir ara): "Halk susup dinlesin!" buyurdular. Sonra Allah'a hamd ve senâda bulunup, arkadan Mesih ve Deccal'den uzunu uzun söz ettiler ve buyurdular ki: "Allah'ın gönderdiği her peygamber, ümmetini onunla inzar etti. Nuh aleyhisselam ümmetini onunla inzar etti, ondan sonra gelen peygamberler de. O, sizin aranızda çıkacak. Onun hali sizden gizli kalmayacak. Rabbinizin tek gözlü olmadığı size kapalı değildir. O ise sağ gözü kör birisidir. Onun gözü, sanki (salkımdan) dışa fırlamış bir üzüm dânesi gibidir. (İki gözünün arasında ke-fe-re yani kâfir yazılmış olacaktır. Bunu her müslüman okuyacaktır)." Buhari, Fiten 27; Müslim, Fiten 100-103, (169)-(2933).
__________________
Allahım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, Hakkımda hayırlı olana gönlümü razı eyle. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] CANDA ÖZÜR OLMAZ... |
09.04.2009, 14:22 | #9 |
Usta Yiğido
MeLody58 Şuan
Son Aktivite: 02.06.2015 18:15
Üyelik Tarihi: 02.08.2008
Mesajlar: 2.608
Tecrübe Puanı: 863
|
Cevap: İslam Ahlakının Yeryüzü Hakimiyeti
İnsanları sorgulama (zamanı) yaklaştı, kendileri ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar. Rablerinden kendilerine yeni bir hatırlatma gelmeyiversin, bunu mutlaka oyun konusu yaparak dinliyorlar. Onların kalpleri tutkuyla oyalanmadadır... (Enbiya Suresi, 1-3)
|
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
ALLAH YOLUNDA ÖLENLER ÖLÜ DEĞİLDİR | kaanansay | Dini Bilgiler | 4 | 01.04.2009 22:42 |
Yaşar Nuri'ye 'DECCAL' Dedi | fertelliyim | Serbest Kürsü | 6 | 15.11.2008 20:24 |
KUR'ÂN-I KERİM VE HADİSLERDE "KADER" | ayparcam | Hadisler | 2 | 05.08.2008 22:29 |
ALLAH | faruk.nur | Allah Azze ve Celle | 10 | 28.01.2008 13:54 |