![]() |
#21 |
Yeni Yiğido
![]() 58mehmet Şuan
![]() Son Aktivite: 01.12.2010 13:38
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 24
Tecrübe Puanı: 0
![]() |
![]() Geçen 5 yıl içerisinde atanan öğretmenler arasında müzik öğretmenlerinin sayısı geçmiş yıllara oranla ciddi bir artış kaydetmiştir" denildi.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), piyanist Fazıl Say’ın müzik ve resim derslerinin kaldırılması ve 10 bin müzik öğretmeni açığı iddiası üzerine, Say hakkında 5 bin YTL’lik manevi tazminat davası açma kararı aldı. BAKANLIK: SÖZLERİ MESNETSİZ VE AFAKİ MEB’den yapılan açıklamada, piyanist Fazıl Say'ın "Son dönemde müzik ve resim derslerinin kaldırılması gündemde" şeklindeki iddialarının Milli Eğitim Bakanlığı’nı zan altında bıraktığı belirtilirken, Say hakkında 5 bin YTL’lik manevi tazminat davası açılacağı bildirildi. Müzik ve resim derslerinin geçen 5 yıl içerisinde kaldırılmadığı gibi böyle bir teşebbüsün dahi hiçbir zaman söz konusu olmadığı kaydedilen açıklamada, “Sayın Fazıl Say'ın bugün ileri sürdüğü iddialar arasında yer alan '10 bin müzik öğretmeni açığı' iddiası da hiçbir gerçek veriye dayanmayan hayali bir rakamdır. Şu anda ilköğretim ve ortaöğretimde müzik dersleri branş öğretmenlerince verilmekte ve dersler boş geçmemektedir. Hürriyet |
![]() |
![]() |
![]() |
#22 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() abircan Şuan
![]() Son Aktivite: 21.01.2015 09:55
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 3.258
Tecrübe Puanı: 1053
![]() ![]() ![]() |
![]() 18 Aralık 2007
Bekir COŞKUN bcoskun@hurriyet.com.tr Piyanist... TÜRKİYE "Kızımı alıp giderim" diyen piyanist-besteci Fazıl Say’ın "yerini" tartışıyor. Türkiye sınırları içinde bir yerde mi dursun; yoksa sınırların ötesinde bir yerde mi?.. Diyelim ki bir zıplayışta, en soldan en sağdaki AKP’ye atlayıp, Kültür Bakanlığı koltuğunun üzerinde "duran" Ertuğrul Günay yer olarak "Biraz topluma insin" diyor. Bakanın "yer değiştirme" konusunda uzman olduğu kesin. Tek sorun; Fazıl Say "bakan" olmak istemiyor. O yer olarak "adam" kalmak istiyor. Yer gösterici olarak benim "gitmem" gerektiğini düşünen Başbakan ise Fazıl Say’ın "durması gereken yer" konusunda daha akıllanmış gibi, ona "Sen kal..." diyor. * "Git-kal" meselesinde, piyano hani şu kemençe gibi olsa, koy cebine dolan dur... Ama piyano ağır. Piyanist daha da ağır, evrensel. Benim fikrimi soracak olursanız; bence Fazıl Say "giderim" derken, aslında geldi... Yerleşti... Yeri; hepimizin yüreği... O, bu ülkenin gerçek sanatçısı olduğunu gösterdi. Önceki gece onu rüyamda gördüm, beyaz bir piyanoyu çalıyordu, ama ağlaya ağlaya... * Bu ülke her zaman; Başbakan’ın önünde ceketini kemerine sıkıştırıp göbek atan ve böylece kavşakta benzin istasyonu sahibi olan sanatçıları "sanatçı" sandı. Ya da; sulu, densiz, geveze, içi boş, ülkesinde olup bitenleri umursamaz, bacak arası sohbetlerle ekranlara tutunan, kalitesizliği "sanat" bildi. Oysa sanatçılar toplumun önderleridir. Onlar doğal liderlerdir. Her sanatçının birer kutupyıldızı gibi insanlara yön gösterme görevi vardır. Dönüyorum Fazıl Say’a: Artık kimse onun "durduğu yeri" değiştiremez. Názım Hikmet gibi, Aziz Nesin gibi, Ruhi Su gibi... Yüreklerimizdeki sahnelerde belki asırlar sürecek en büyük konserinde durmadan çalacak. Nerede olursa olsun piyanist...
__________________
zaman kısa, dünya herkese yeter, mühim olan insanlık KANIMIZIN KIRMIZISI ALNIMIZIN AKIYLA SİVASSPORLUYUZ |
![]() |
![]() |
![]() |
#23 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() abircan Şuan
![]() Son Aktivite: 21.01.2015 09:55
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 3.258
Tecrübe Puanı: 1053
![]() ![]() ![]() |
![]() Ahmet HAKAN
ahmethakan@hurriyet.com.tr Fazıl Say'a mektup SEVGİLİ Fazıl... "Nerelerdesin yahu! Görüşemiyoruz" falan diye "Selam / kelam" faslını uzatıp kafanı şişirmek yerine... Hemen olaya dalıyorum: Bak dostum! Aslında seni "Alırım başımı giderim efeler gibi hey" noktasına getiren, ne "türban"dır, ne "İslamcıların gelmesi"dir, ne de "yüzde 30 ile yüzde 70 arasındaki asla kapanmayacak gibi görünen fark"tır. Teşhiste yanılıyorsun dostum, üzgünüm... Sorun, "din kaynaklı bir hareketin ülkeyi ele geçirmesi" sorunu falan değildir. * * * Sevgili Fazıl... Sorun, AKP iktidarını oluşturanların, kendilerini "halkın gerçek temsilcileri" olarak görmesi sorunudur... Bunlar "halkın değerleri" falan diyerek, memlekette tek tip bir yaşam tarzını ve kültür anlayışını egemen kılmak istiyorlar. Dostum, sana "Yetti artık" dedirten işte budur... "Halkın değerleri" adı altında yüksek sanat birikimlerine yüz çeviriyorlar. "Halkın değerleri" adı altında memlekette iyi kötü oluşmuş burjuva kültürünü küçümsüyorlar. "Halkın değerleri" adı altında farklı yaşam tarzlarını ve kültür birikimlerini değersizleştiriyorlar... Sevgili Fazıl... "Köylülük" adını verdiğimiz olgu, "halkın değerleri" kisvesine bürünüp, sinsi bir şekilde ülkenin bütün alanlarını zapt ediyor. Ve sen aslında buna isyan ediyorsun... Hemen söyleyeyim dostum, teşhisinde olmasa bile isyanında sonuna kadar haklısın... * * * Sevgili Fazıl... İstersen ne demek istediğimi bir örnekle açıklamaya çalışayım: Soldan AKP'ye geçen Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, senin "Çekip gideceğim" şeklindeki açıklaman karşısında, "Bir değerli sanatçının kendi toplumuna bu derece yabancılaşması üzüntü vericidir" diye bir demeç verdi ya... İşte bu demeç, hayli "açıklayıcı" kıvamdadır... Nasıl mı? Anlatayım... Günay bu demecinde... "Tek tip bir toplum" yapısını "veri" olarak aldığını ortaya koyuyor. Ona göre... Memlekette aynı şeyleri düşünen, aynı şekilde yaşayan, aynı duygu dünyasına sahip, aynı kültürel birikimlere kucak açmış bir "toplum" vardır... Eh, "toplum tasavvuru" böyle olan Ertuğrul Günay'ın, her türlü "aykırılık", "çıkıntılık" ya da "mızıkçılık" olayını... "Kendi toplumuna yabancılaşma" olarak algılaması doğallaşır. Ve sen de bir anda "kendi toplumuna yabancılaşmış bir aydın" konumuna düşüverirsin... Sevgili Fazıl... Sonradan AKP'li olmuş Ertuğrul Günay bile olaya böyle yaklaşıyorsa... Her türlü farklılığı, tartışmasız "halkın değerlerine yabancılaşma" olarak algılayan anlı şanlı AKP'liler ne yaparlar... Sen hesap et... Bilmiyorum, "asıl" tehlikeyi anlatabildim mi dostum? * * * Bak Fazıl... Osmanlı'da bile bir "şehir kültürü" vardı... Hatta... Her iki kültürü de "din" olgusu beslediği halde, Osmanlı'daki "köy kültürü" ile "şehir kültürü" arasında muazzam bir fark vardı... Ancak... Derbederliklerini ve köylülüklerini, "halkın değerlerine uygunluk" olarak gören AKP'liler, ortada bir "şehir kültürü" bırakmadılar. Üstelik... Bu kültürel değersizleştirme olayına, "Biz halkın değerlerine uyuyoruz" diyerek bir meşruiyet bile kazandırdılar. Can sıkıcı olan bu pervasızlıktır. Yani... Sevgili dostum... Teşhisi, "İslamcılar geldi! Eyvah" diye ortaya koymak yerine... "Köylüler geldi! Eyvah" diye ortaya koymaya ne dersin?
__________________
zaman kısa, dünya herkese yeter, mühim olan insanlık KANIMIZIN KIRMIZISI ALNIMIZIN AKIYLA SİVASSPORLUYUZ |
![]() |
![]() |
![]() |
#24 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() sivaslıgenç Şuan
![]() Son Aktivite: 20.03.2016 23:42
Üyelik Tarihi: 14.10.2007
Yaş: 33
Mesajlar: 2.527
Tecrübe Puanı: 898
![]() ![]() ![]() |
![]() Senin yazdığın yazıların hemen hepsi saçma lafa bak islamcılar gelşdi yerin köylüler geldi deskmiş lan köylüler senden bin kat dahda akıllı bunu biliyormusun
|
![]() |
![]() |
![]() |
#25 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() albina58 Şuan
![]() Son Aktivite: 14.08.2016 20:40
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 552
Tecrübe Puanı: 789
![]() |
![]() Bu konu,ülke gündemi ve gerçeklerle alakasız.
Beş milyon işsiz varken, Milletvekili kırmızı plaka ile apo gösterisine giderken, Yıllık elli milyar dolar faiz öderken, Sivil anayasa adı altında,ileriki süreçte,EYALET sisteminin önü açılmaya çalışılırken, Son iki yılda,türkiye genelinde,işyeri açanların yüzdesi,kapatanların altında kalırken (% 47-% 53) Kredi kartı kullananların % 80 gibi oranında ödemede geçikme ve haciz işlerlerinde fahiş artış sağlanırken, Sokakta karşılaştığımız iki insandan biri ekonomik yönden şikayetçi olurken, Fazıl abime mektup-türban-fethullah amcam neden hala yurt dışında kaçak yaşıyor gibi konu ve konular abes geliyor bana. Daha iki hemşerim sadece SİVAS ve SİVASSPOR için olan bir konuda bile birlik beraberlik sağlayamazken bu konularla uğraşmayalım,madem ciddi-siyasi bir konu olacaksa sonucunda verimli,insanlarımıza yol gösterici konular daha mantıklı kaçar. NOT: Alaattin hemşerim,çıkış yok,emperyalizm'in medya yoluyla,daha önceden eğitimsizleştirilen ve geri bıraktırılan ülkelerdeki siyasi ve medyatik dayatmaları,böyle gündemden uzak ve zaman öldüren konularda yoğunlaştırmak, halk bunlarla uğraşırken,emperyalizm in atı üsküdarı geçmesi üzerine kurulmuşdur.Söyleye söyleye dilimde tüy,ve ensemde boş bir alan kalmadı.
__________________
.............BU TECRÜBE BU ÖMRE YETMEZ...... |
![]() |
![]() |
![]() |
#26 |
Yiğido
![]() ![]() SivasAhmet Şuan
![]() Son Aktivite: 01.12.2010 13:41
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 47
Mesajlar: 51
Tecrübe Puanı: 728
![]() |
![]() NİHAL B. KARACA Zaman Gazetesi
Fazıl Say'ın düellosu Fazıl Say'ın bir Alman gazetesine verdiği ve 'Türkiye'yi terk edebilirim' dediği röportaj büyük bir kartopuna dönüştürüldü. Gelinen noktada Fazıl Say'ı bile şaşırtan bir durumun ortaya çıkmasının nedeni herhalde, ifadelerinin yerli ve büyük gazetelerin karın ağrılarına tercüman olmuş olması. Fazıl Say, bilerek ya da bilmeyerek kaygılarının bu zaviyede karşılık bulmasını sağlayacak şifreleri kullandı; 'Bakan eşleri başörtülü' gibi ifadeler, Türkiye'nin İslamcılar tarafından ele geçirildiğini ima eden tespitler, 'Ortaçağ karanlığı' gibi kullanılmaktan yalama olmuş metaforlar baron ağzıyla mağduriyet edebiyatı yapan malum medyanın kaçıracağı cinsten şeyler değildi. Klasik Batı müziği ile hiçbir sorunum yok; Fazıl Say'ın önemli bir sanatçı olduğu da herhalde pek tartışılabilir bir şey değil. Elbette kendisi, bu ülkenin bilmem kaç senedir, resmi ideolojinin bürokratik elit oligarşinin zumzuğunu yemeye alışmış olan, dayağa çeliklenmiş zevatından değil, işlerin ters gittiği her anda 'ben oynamıyorum' diyebilme lüksüne sahip eşraftan; bu nedenle mazur görülmesi ilzam eder. Ama insan düşünmeden edemiyor; nasıl bir sanattır ki bu, insana hâlâ 'ortaçağ karanlığı' felan gibi, bayma kapasitesi şahikaya dayanmış, duyana ıyyykkk dedirtecek tasvirler kullandırır? Klasik Batı müziği, sanatçıları 'karanlık, gericilik' gibi bir temayı anlatmak için artık daha özgün imgeler bulmak gerektiğini sezdirme gücünden muaf mıdır? Yoksa klasik derken kastedilen bu mudur? Öte yandan 'Çankaya'ya çağrılmadım' diyerek bu çağrılmamanın bir şeyi temsil ettiğini vurgulamak için daha fazlası gerekir. Çankaya'nın davetli listeleri, Fazıl Say'ın dünya görüşünü, sınıfını, hayat tarzını ve düşünce biçimini paylaşan başka kimselere de kapanmış mıdır? Hayır. Bilakis, o listeler ferahfeza tam ve daha çok Fazıl Say gibi 'mümtaz' ve mümtazlığı her fırsatta tehlikede olduğu iddia edilen Cumhuriyetin aydın/sanatçı/yazar perspektifi tarafından onaylanmış kimselere açılmış durumdadır. O takdirde Fazıl Say 'topunuz bir Fazıl Say etmezsiniz...' mi demek istemektedir bu mümtaz çağrılılara? Bu, bayağı ayıp bir şey değil midir? 'Oratoryo, opera, konçerto kurumlar olmadan yapılamaz, kurumlar da 'yaptırmam' diyorsa, artık orada düello kalmamakta, bunun adı pusu olmakta.' diyor sanatçı. Mevcut iktidar, 'yaptırmam' diyorsa elbette kötü yapmış oluyor. Sanatçı ve aydın, devlete alınan her türden muhalif tutumun kendisine saygınlık ve erdem getireceğine inanan kişidir aynı zamanda. (Teoride böyledir en azından.) Tamam. Ama meseleyi daha en başından 'düello' mantığıyla kurguluyorsan, 'üslubunu seçmek' yerine, 'düşmanını silahını seçmeye' çağırıyorsan, elde ettiğin başarısızlık pusuya düşmek olmaz, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak deriz buna halk dilinde. Fazıl Say etrafında çıkan tartışma, aynı zamanda AK Parti'nin ve onu iktidar yapan toplum yüzdesinin klasik Batı müziğine 'karşı' düşmanca bir tavır geliştirdiği gibi bir yanılsama yaratıyor. Düşmanlık ayrı şeydir, çabuk algılanabilen melodik yapıları sevmek ayrı şeydir. Levi's'in reklâm müziği olduğu sırada herkesin Haendel'in 'Sarabande'sinin peşine düştüğünü hatırlıyorum ben. Bir ideolojik direnç olsaydı klasik Batı müziği teneffüs zillerinden santrallardaki bekleme müziklerine ve cep telefonu melodilerine kadar hemen her yerde, bu kadar 'hayatın içinde' olmazdı. Öte yandan müzik öğretmeni yetiştiren müzik eğitim fakültelerimiz tamamıyla Batı müziği üzerine eğitim vermekte. Bu mevzuu dert edenler müzik öğretmenliği lisans programlarına bakıldığında Türk müziğinin bir ya da iki döneme sıkıştırıldığını, söz konusu derslerin de kerhen verildiğini iddia etmekte ve yakında Türk müziğine vâkıf olan müzik öğretmeni bile kalmayacağını ileri sürmekteler. (Bkz. 16 Aralık 2007 Zaman/ Gençlik eki Hüzzam'a Cüzam Muamelesi başlıklı Musa Güner imzalı dosya.) Şu şartlarda Fazıl Say'ın içinin rahat olması gerekir. Haa ama kendisinin Batı müziğini değil, elit kesime özgü klasik Batı müziğini 'tabana yaymak' gibi bir gayreti varsa, o zaman sahiden bir silah seçmesi ve kendi sınıfıyla, imtiyazları gibi zevkleri konusunda da kıskanç olan kesimle mücadele etmesi gerekecektir, halkla değil. 19 Aralık 2007, Çarşamba |
![]() |
![]() |
![]() |
#27 |
Yiğido
![]() ![]() SivasAhmet Şuan
![]() Son Aktivite: 01.12.2010 13:41
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 47
Mesajlar: 51
Tecrübe Puanı: 728
![]() |
![]() Mehmet Y. YILMAZ - Hürriyet
Müzik dersi ne zaman önemsendi ki? MİLLİ Eğitim Bakanı’nın, "Türkiye’de müzik eğitimi ihmal ediliyor" diyen Fazıl Say hakkında dava açması, bence bu yılın en çok güldüren esprilerinden biri olmaya aday. Bakalım bu davayı açmayı kabul edecek savcı çıkacak mı, gerçekten merak ediyorum. Fazıl Say’ın, okullardaki müzik eğitimiyle ilgili sözleri, bakanlığı neden bu kadar kızdırdı bilmiyorum. Oysa bu sadece bugünün değil, benim öğrenciliğimin bile çok açık bir gerçeğiydi. İlköğretimimi Ankara’da Maltepe Deneme İlkokulu ve Antalya’da Devrim İlkokulu’nda yaptım. O beş sene boyunca gördüğüm müzik dersi sayısı 5’i bulmaz. Aynı şey beden eğitimi ve resim dersleri için de geçerliydi. O dersler için ayrılan saatlerde öğretmenimiz bize matematik problemleri çözdürürdü. Lisedeki hayatım da farklı geçmedi. Ortaokulda zaten bütün sınıf yatılıydık, sadece müzik ve beden eğitiminde değil, boş derslerde bile matematik ödevi yapmaktan başka çaremiz yoktu. Doğru dürüst bir müzik eğitimini ancak lise son sınıfta gördüm, onda da öğretmenimiz bize Klasik Türk Müziği makamlarını öğretti ki ona bu nedenle şükran borçluyum! Bizim eğitim sistemimiz beden eğitimini, müzik ve resim derslerini hiç önemsemedi. Bugün de durumun farklı olduğunu sanmıyorum. O zamanlar bunun farkında değildim ama şimdi görüyorum ki eğer eğitimin en başından itibaren müzik, resim ve beden eğitimi dersleri en az matematik kadar önemsenmiyorsa mezun olan öğrenciler mutlaka eksik kalıyor! |
![]() |
![]() |
![]() |
#28 |
Yiğido
![]() ![]() SivasAhmet Şuan
![]() Son Aktivite: 01.12.2010 13:41
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 47
Mesajlar: 51
Tecrübe Puanı: 728
![]() |
![]() Yılmaz ÖZDİL - Hürriyet
Fazıl Say filan (2) DÜN... Ahalinin Fazıl’ı Mazıl’ı tanımadığını, sanatçıya "değer" vermediğini; dolayısıyla, piyanistin "çeker giderim" demesiyle, Japon İmparatoru’nun "gelmem bak, ona göre" demesi arasında pek bir fark olmadığını yazmıştım. Bugün... Madalyonun öbür yüzü.* Gitse gitse, nereye gidermiş? İsviçre’ye. * Son seçimi kim kazandı İsviçre’de? Irkçılar. Seçim afişinde "ak koyunların, kara koyunu kıçından tekmeleyerek ülkeden dışarı attığı" parti... Birinci oldu. Sloganları neydi? "Yabancıları severiz... Ama, kendi ülkelerinde yaşayan yabancıları!" Bu arkadaşların bir lideri var... Eski Adalet Bakanı. Milyarder işadamı. Kimya fabrikası var. Bu fabrikada kimleri çalıştırıyor en çok? Ucuz yabancıları! Yani? Adalet diye buna derim ben. "Ya ucuza çalış... Ya da kıçına tekmeyi vururum, sadece fabrikadan değil, ülkeden de kovarım!" Bakın, adalet dedim, aklıma geldi... Türk Tarih Kurumu Başkanı Halaçoğlu ile İşçi Partisi Lideri Perinçek, "soykırım yalandır" dediği için nerede yargılanıyor? İsviçre’de. Pekiii... Orhan Pamuk, o meşhur "Ermenileri de kestik, Kürtleri de kestik" şeklindeki veciz sözlerini kime söylemişti? Tagesanzeiger gazetesine. Nerede yayınlanıyor bu gazete? İsviçre’de. Tesadüfe bak yahu! Laf gazeteye gelmişken, hadi oradan devam edelim... İngiliz The Independent gazetesi, İsviçre’de yaşayan "yabancılar"la ilgili geniş bir araştırma-haber yapmıştı... Ve, o araştırma kapsamında, İsviçre’de doğup büyüyen, 23 yaşındaki Türk kızı Fatma Karademir ile konuşmuştu... Şunları anlatmıştı Fatma: "Vatandaşlık başvurusu yaptım. Bana, İsviçre milli marşını ezbere bilip bilmediğimi, İsviçreli bir erkekle evlenip evlenemeyeceğimi, Türkiye-İsviçre milli maçında, hangi tarafı tutacağımı sordular." İsviçre milli maçından sonra, merkezi İsviçre’de bulunan FIFA ve UEFA’nın başımıza ördüğü çoraplara hiç girmiyorum. Ama şuraya gireyim... İsviçre’de şu anda imza toplanıyor. Niye? Cami minarelerini yasaklamak için. Kaç tane minareli cami var ki orada? Alt tarafı 2 tane! Tahammül sınırları işte bu. Unutmadan ilave edeyim, biraz önce bahsettiğim eski Adalet Bakanı arkadaşın babası, Protestan papazı. * Hasta bunlar dediğinizi duyar gibiyim. O da var. Kökten kopma, ikinci sınıf insan muamelesi görme, ezilmişlik, kimlik bunalımı gibi sebeplerle "ruhsal bozukluk" yaşayan göçmenlere, tıp literatüründe konulan teşhisin adı ne? İsviçre hastalığı! * Uzatmayayım. Ahali, sanatçıyı tanımıyor ama... Sanatçı da İsviçre’yi. NOT: Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden... Cümleten iyi bayramlar. Ne demiş Aşık? Vatan bizim, ülke bizim, el bizim Emin ol ki her çalışan kol bizim Ay yıldızlı bayrak bizim, mal bizim Söyle Veysel övünerek, överek... |
![]() |
![]() |
![]() |
#29 |
Tecrübeli Yiğido
![]() ![]() ![]() sade58 Şuan
![]() Son Aktivite: 20.04.2011 22:57
Üyelik Tarihi: 31.10.2005
Yaş: 48
Mesajlar: 274
Tecrübe Puanı: 741
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#30 |
Tecrübeli Yiğido
![]() ![]() ![]() sade58 Şuan
![]() Son Aktivite: 20.04.2011 22:57
Üyelik Tarihi: 31.10.2005
Yaş: 48
Mesajlar: 274
Tecrübe Puanı: 741
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|